Mavi Sevdam

Ruhumun Ve Hayatımın Sıkıştığı...
Can Çekiştiği Şu Dört Duvar Arasında Hayatımı Yazıyorum Sana ..

Çocukluğumun Mutluluğu Olan Ağlamalarımı Hatırlamam Senden Giderken Süzülen Yaşların Yanında..

Kaldırımlardaki Gölgemi Yakalamak İçin,
Düşüşlerimi Dizlerimin Kanamasını Hıçkırıklarımı Hatırlamam Sen Düşümden Düştüğünün Kadar..

En Deli En Hırçın Yıllarım Olan Hayata Merhaba Dediğim O Yaşımın Yirmilik Sancılarımın Bedenimi İnlettiği Acıları Hatırlamam Seni Kaybettiğim De Verdiği Acı Kadar..

Ve Şimdi..

Belki Yeniden Sevebilme Ömrümü Ömrüne Adama İhtimalim Olan Hayatımın Bu Anında..

Yani Şimdi Hemen..

Rüzgarda Savrulan Saçlarımın Esintisi Yüzüne Değince..
Islanan Saçlarımı Dağıtışını Bir Daha Sana Hatırlatınca..
Yağmurun Sildiği Ayak İzlerim Yeniden Senin Ardından İz Bıraktığında..

Gözlerimin Baktığı Yerde Seni Bulmasına..
İsmimin Senin Dudaklarından Yavaşca Bir Daha Süzülmesine..

Ne Dersin..

Derdin Bilirim..

Evet Derdin Yanımda Olabilseydin..

Islak Saçlarımı Yeniden Dağıtırdın..
Bilirim..
Yeniden Soluk Alışında İsmim Dökülürdü Dilinden Hece Hece..

Ve Sen Yeniden HAYATIM Olurdun..


Seni
Öfkelerimin Serzenişlerimin Dilime Dolandığı Yerde Asılı Bırakıyorum..
Kollarım Açık Tebessümüm Yüzüne Yansır Bir Halde..
Kımıldama Sakın..Tam Burada

Kal..
Olduğun Yerde..
Ve HOŞCA...
Kal.....
 
Gözlerimle sevdim seni

Gözlerimle sevdim seni
sevgi dediğin sadece dilde değil ki
gözlerimle sevdim ben seni
sen uyurken okşadım saçlarını gözlerimle
gözlerimle kokladım o mis kokan tenini
sen belkide hiç hissetmedin
ne kadar çok çok sevildiğini
pamuk ellerini gözlerimle sevdim
gözlerimle sevdim o sımsıcak yüreğini
gözlerimle sarıldım sana sımsıkı
kapatmadım hiç gözlerimi
kaybetmekten korktuğum için seni
gözlerimle sevdim aşk dolu kalbini
seni gözlerimden hiç ayıramadım ki
yürüyüşünü oturuşunu uykuya dalışını
herşeyini ve her halini gözlerimle sevdim seni
oysa sen sen hiç görmedin beni
 
Bu beden bu yüreği kaldırmıyor anne
Ağır geliyor bu kalp, taşıyamıyor
Bir evladın var dinmiyor gözyaşları
Her bahar sonunu bilerek aşık oluyor
Öyle bir seviyor ki sevince, sevmenin anlamı değişiyor
Sevilen sevilmekten öteye geçip bambaşka bir hal alıyor
Aşk tabiatını şaşıyor, zemheri ayında gül açıyor
Zemheri bu işten memnun, tabiat:- “aşk beni aşar” diyor

Sevgili korkuyor bu aşktan, temmuzda kar yağdırıyor
Aşk eşyanın tabiatına aykırı, yare ağır geliyor.
Dedim ya anne, bir evladın var dinmiyor göz yaşları
Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçiyor
Öyle bir yanıyor ki tutuştu mu yüreği
Mecnun, küllerimi yanardağ ağzı sanıyor
Her aşkta bir ömürlük çarpıyor bu yürek anne
Her seferinde sabaha çıkmam diyor.
 
Göz yaşımın doğum günündeyim.


Konuşmama hakkımı kullanıyorum tüm celselerde.

Sorulan hiçbir soruya ısrarla cevap vermiyorum.

İdamlarla cezalandırıyorum içimdeki seni.

Ama olmuyor işte.

Sana kızdığım halde kıyamıyorum.

Çünkü sen benim çok sevdiğim gibisin.
Yüzüne dokunabilme ihtimallleri

Sadece rüyalarımda yükseliyor

Ama sen ne zaman rüyama misafir olsan,

Ben seni gerçek sanıyorum.

Bir deprem oluyor sanki o anda ve

Ben tam sana dokunacakken uyanıyorumm.

Önce masumlaşıyor yüzüm

Sonra yastığı başımın üstüne koyup, başlıyorum ağlamaya...

Sessizce, insanlara çaktırmadan yaşıyoruz sevgimizi.

Gözyaşımızı dahi odalarımızda döküyoruz sessizce.

Senin gibi oluyorum
Hiç birşey yokken ortalıklardan kayboluyor ,

Ellerimle yüzümü kapatıyor

Önce masumlaşıyor sonra da ağlıyorum...

Masumlaşmak ne garip şeymiş
Sana her dokunmak istediğimde içimi acıtıyorsun.

Canım yandığı halde benim yanıma gelmiyorsun ya,

İşte ben en çok ona üzülüyorum.

Peki Tanrıma söylesen seni bana iki dakikalığına vermez mi?

Söz veriyorum bir daha istemem.

Sadece iki dakika..

Ne olur, bir kere sor.

Ben her gözyaşımın doğumgününde bunu istiyorum

Sana dokunamadan sevmek artık garip gelmiyor bana

Sen diye bir avuç torak alıyorum elime ve

Tekrar odama çekilip, gökyüzünde sana benzeyenlere bakıyorum.

Fakir bir çocuğun ilk defa yemek üzere olduğu

Elmalı şekeri yere düşürdüğü andaki kadar masumlaşıyorum
Yaşımız yolun hangi yarısında bilmiyorum

Ama galiba benimki yolun dışında.

Artık rüyalarımın rengi bile puslu bir mavi oluyor...
 
Günler güz yaprakları gibi birer birer dökülürken ayaklarımın dibine,
ben her gece karanlığa dikip gözlerimi senin aydınlığını bekledim.
Sen yoktun...

Binlerce adım attım bu kentin sokaklarında. Her köşeyi,
her parkı, her ağacı ezberledim. Sevdaya bulanmış
her kaldırım taşında senin adını aradım.
Sen yoktun...

Evlerin duvarları birer birer üzerime yıkıldı.
Her bir hücremin acısını ta yüreğimde hissederken
beni enkazın altından çekip alacak elini aradım.
Sen yoktun...

Özlem şarkılarını ezberledim. Kimini bağıra bağıra,
kimini fısıltıyla söyledim. Karanlığa haykırdım hasretimi.
Sesimi duyacaksın diye bekledim.
Sen yoktun...

Senden gelecek bir tek haberi bekledim. Saatler asırlar gibi geldi,
geçmedi. Çalan her telefonu yüreğimin deli bir çağlayana dönen
atışlarıyla açtım. Senden başka duyduğum her seste hep aynı
hayâl kırıklığını yaşadım. Onlar beni duymak istiyordu, bense seni.
Sen yoktun...

Seni aramaktan yorgun düşmüş bedenimi karanlığın kucağına
uzattım her gece. Bir an önce sabah olsun diye uykunun
beni çekip almasını istedim. Olmadı.
Kaç gece sabahı ettim gözlerimi kapamadan, kaç gece
merdivendeki ayak seslerini dinledim gelen sensindir diye.
Sen yoktun...

Her yağmurla birlikte hüzün de yağdı bu kentin üzerine. Bulutlar
yalnızlığın işaretiydi benim için. Beni ıslatan yağmur olmadı.
Ben senin özleminle sırılsıklamdım her mevsim.
Hayat; merhaba dedi bahara çiçek çiçek. Uzun kıştan sonra
gelmez dediğim göçmen kuşların dönüşünü gördüm.
Sen yoktun...

Her istasyon her otogar adresim oldu. Bir trenden inersin sandım.
Otobüslerdeki her yolcuya sensin diye baktım. Ya da yolculuklara
vurdum kendimi. Kimsenin uğramadığı köylere, adı duyulmamış
kasabalara gittim. Senden bir iz aradım.
Sen yoktun...

Denizin sonsuz maviliğine umut bağladım. Kıyılarda tükettim
bekleyişlerimi. Hep sensiz gemiler geçti limanlardan.
Ben gemicilerin hasret türkülerine eşlik ettim.
Sen yoktun...

Gözümden bir tek damla yaş akmadı. Onlar sana aitti, sana
kalmalıydı. Kimselere söyleyemedim acılarımı, bekleyişimin
öyküsünü kimselere anlatamadım.
Nice fırtınalar koptu yüreğimde. Dalgalar dövdü hayallerimi.
Sığınacak bir liman, yaslanacak bir omuz aradım.
İçimi dökecek bir insan aradım.
Sen yoktun...

Her gece ay paramparça oldu. Her gece yıldızlar birer
birer düştü sokaklara. Yıldızları saçına takıp gelmeni bekledim.
Ayı avucunda bana getirmeni bekledim. Ve bir güneş gibi doğup
aydınlatmanı bekledim bu kapkara dünyamı. Ama.
Sen yoktun...
 
BİR ÇİÇEK ALDIM



Dün gece yine yalnızdım
Sokağa çıktım
Ve kendime bir çiçek aldım
Kendim almamış gibi yürüdüm sokaklarda
Ve yalnız değilmişim gibi düşündüm
Ama her gece gibi
Dün gece de yalnızdım
Ve kendime bir çiçek aldım
Bir saat geri alınmış saatler
Ben geri almadım
Ve bir saat daha yalnız kalmadım
Bir masaya oturdum
İki çay ısmarladım
Ben içtim
sen soğuttun
sana söyleyeceğim her şeyi yuttum
çok dert etmedim
çünkü yoktun
dün gece yine yalnızdım
rahat ağladım
yokluğundan gizlemedim gözyaşlarımı
ve lambaları hiç karartmadım
dün gece
her gece gibi yalnızdım
sokağa çıktım
ve kendime bir çiçek aldım
sen sandım
Koklamadım.
 
Umudun kalbini kırdım

Eskidi aşkın gönül bahçemde gülüm
salkım söğüt ün gölgesine gizledim unutamadıklarımı da
yanağımda öpüşünün sıcaklığı kadar taze
sırtımdaki ihanetin
kendi denizlerimin dalgıcıyım artık
yaralı tek bir balık yok
inciler istiridyelerinle mutlu
bende kendimle

eskidi korkularım ,geçmez sandığım gecelerde
sabahların rüzgarlarına fırlattım sensiz rüyalarımı
aklımda gün ışığının güneşi kadar sıcak hala
ağlattığın gözyaşlarım
kendi yüreğimin ormanlarındayım artık
yaralı tek bir ceylan yok
böğürtlenler dalında mutlu
bende kendimle
eskidi hasretim perdesi solgun pencerelerde
umudun kalbini kırdım kolumdaki saatle
içimde bulutun yağmurları kadar yüklü
gök gürültüsü korkularım
kendi yolumun yokuşundayım artık
başucu lambam da yok
fotoğrafın çerçevesinde mutlu
bende kendimle

eskidi yüreğim çalan telefon zillerinde
artık seni soranım da yok
içimde aşkın dilimde şarkın bitti
senin de dönmeye niyetin yok
 
Gel
sen yoksun
bütün sokaklarına kar yağıyor ömrümün
nefesim
üşüyen bir gelincik ayazı
bütün geceler aysız
durmadan bir ezgi savruluyor dudaklarında gecelerin
hüznün uzayan saçlarında kimsesizliğim kanıyor
yağmalanmıs bir ömrün ortasından sızarak
yaralı gönlümün ırmaklarına doluyor
gel
her gece bır deprem oluyor
ey çağlayan bir suda yittirdiğim menekşe gözlü kız
seslen bana nerdesin, hangi uzak şehirdesin
bir rüzgârın kanatlarına vursam duyulur mu sesim
gel
erişilmez uçurum diplerinde kaldı özleyişler
yaralı ceylanlar sekiyor bakışlarımda
tomurcuklar öksüz, serçeler dilsiz
her durakta boynu bükük bir çocuk üşüyor
ve ben bu yağmurlar dolusu yalnızlığımla
bütün bulutlardan sana koşuyorum gel
yürekler boş, bakışlar anlamıyor beni
her akşam vakti,
el ayak sesleri çekilirken caddelerden
vurup yüreğimi narlı sevdalara
yıldızlara ağladığımı kimse bilmiyor
kimse bilmiyor, her gece
dudağımda bir şiirin kanadığını
ey yavru bir kuş gibi
düşlerimin arasından uçup giden uçarı kız
yaşım on beş idi, yüz oldu, binyüz oldu
yaşlandım yaşamadan aşkı ve baharı
farkında değilim şimdi,
geçen günlerin değişen mevsimlerin
yağan karlar altında kaldı kalbim
gel
geçmiş bahar sokaklarına çıkar beni
bahçesi tarumar bir çiçeğin kirpiğindeyim
bir kar çölünün ortasında
bir insan mahşerinin içinde
yapayalnız
her bakışta bir hüzün,
her hüzünde bir bakış kanamada
bir sonsuz rüzgar başladı gittiğin yerde
gel
gel
bahar sokaklarına çıkar beni
yıldızları sönmüş bir gecenin sayfalarında ışıksızım
özlemler damıtıyorum durmadan karanlığın yapraklarına
kalbimin üstüne üstüne yağıyor kar,
göçüp gitti kuşlar çoktan ve ben
bölüp iklimlere o sevda tılsımı türküleri
işleyip alnımın çizgilerine tel tel
kalbimi sana rehin tutuyorum
gel
hasret ki yolları kanamalı ağır bir hüzündür
geçip giden günlerin terkisinde
rüzgâr koyaklarını yitirdi, sözcükler büyüsünü
her mısrada çığlık çığlık yüreğim
gel
ömrümün bütün sokaklarına kar yağıyor şimdi.
 
sustum..siz sebebini bilmeseniz de olur...
konuştuğum
zamanlarda da tanırdım ben sizi...


"Bir ben vardı içimde çok sevdiğim
Kaçtım kendimden çok uzaklara
Baka kaldım ardından umarsızım..!
Yakmış başımı düşmüş uzaklara.."


oysa söyleyeceğim ne çok şey vardı hayata dair..daha çok
gülecektim,daha çok sevinecektim ve mutluluk olacaktı
gözyaşı sebebim ama sustum..sebebini sormayın,siz çok iyi bilirsiniz..


sustum..kanayan yaralarıma tuz bastım yani...sızladı tenim..
o kadar çok yandı ki canım..ama siz bilmezsiniz..sizin
kanayan yaralarınınz olmadı hiç,kanattıklarınız oldu hep..
tuz bastıklarınız değil,bastırdıklarınız..bu yüzden yanmadı
canınız sizin..can yakmaktan fırsat kalmadı...



"Başka bir denizde yüzüyorum artık
Derinlere dalmaktan korkuyorum!
Herşeyi olduğu gibi kabullendim
Neden incittiniz diye sormuyorum.."



evet sustum..acılarımı anlatmamak için..!!bilmeyin ne denli ağır
yaralarım,kaybettiğim kan ne denli çok görmeyin..!
sustum konuşmuyorum..zehirdir kelimelerim
duymayın!!öyle kolay değildir beni dinlemek..can yakarım konuşursam,kanatırım,kapatılamaz yaralar açarım..
ısrar etmeyin....ben yine sizin için sustum..anlayamazsınız..



nefret değil suskunluğum..kin asla değil..ben o kadar
basit duygular beslemedim hiç..!sustum..size sustum,
kendi içime kan kustum..yoruldum..gidiyorum..



"Taş duvarlar ördünüz
Beni kime döndürdünüz..!
İçimde yanardınız
Nihayet söndürdünüz.."
 
Nasıl bir merhaba
hani nefesin yetiyor bu şehirde
-------demiştim ya karabenizlim
hani sensizliği
-------iliklerime kadar hissetsemde suskunluğum
artık....artık
bu şehirde olamayacağını öğrendim bu gece
bu gece acı çığlık
bu gece gamın her teli
bu gece dile gelse
bu geceyi anlatabilmem mümkün mü
daha seni anlatamazken
bu kaderin oyunu ya da koca bir tuzak
sana sevgimi sınamak
-------yetmedi mi sınandığım
bu gece aşıklar dergahı
böyle bir gecenin tarifini tüm sevenlere bıraktım
bu gece
elvedasız bir gidiş mi olacak yeniden
------yeniden bir bekleyiş besbelli belirsiz
bu son gidiş gibi geldi dönüşü olmayan
duam dönüşüne
fakirin ekmeği umut

bu gece aldın da götürdün beni
soydun çırılçıplak bedenimi
ruh ayrı naaş ayrı
ben ruhsuz naparım
yeni güne sensiz

nasıl bir merhaba?
 
SON BİR KERE DAHA


Eski bir gemiye yükler gibi ayrıldım duygularımdan
Vedalaşmak çok zor inan ümit vaad eden yarınlarımdan
Herşeye sünger çektim bir seni çıkartamadım aklımdan
Bir kere daha bak gözlerime son bir kere daha.

Ekmeğin tadı yok mavi gökyüzü kayıp
Belki hiç umursamadın beni yanlış tanıyıp
Mesafeleri çiğneyip de gururunu arkana alıp
Bir kere daha konuş benimle son bir kere daha.

Eskimiş toka gibi fırlatıp attın hislerimi
Herhangi bir taş gibi ezip geçtin düşlerimi
Bir mahkumun son arzusu gibi yerine getir isteğimi
Bir kere daha bak gözlerime son bir kere daha.

Hayallerim pusu kurup aklımı tuzağa düşürse de
Bu hatıra seni yaşatıp beni hergün bitirse de
Çok sıkılabilirsin canın gitmek istese de
Bir kere daha kal yanımda son bir kere daha.

Mesela eski bir para kadar değersizim senin için
Mesela başımın tacı bir yudum suydun benim için
Düşünki sana hayat borcum olsun insanlık için
Bir kere daha tut ellerimden son bir kere daha.

Eskimiş toka gibi fırlatıp attın hislerimi
Herhangi bir taş gibi ezip geçtin düşlerimi
Bir mahkumun son arzusu gibi yerine getir isteğimi
Bir kere daha bak gözlerime son bir kere daha.
 
Gitmek demir almaktır

Şu an.. Ağzımda... Son günümün, son günaydınının son harfleri. Hem de, bir fıstıklı çikolatanın son parçası tadında,,
..sen tadında!..

Artık “günaydın” demeyeceğim sana;
Çünkü “bensiz” uyanıyorsun, çünkü aynada “kendini” görüyorsun artık!
Korkuyorum ki; ağlasan, sanki gözyaşın ben kokmayacak!..

Suçlamak değil ki; balık pazarından balık alınacağını bilmek, ve bunu sana söylemek...
İyi duy beni;
Hangi pazara gidersen, orada satılanları bulursun!..
.....
Ama, ne; çiçek pazarına git, ne bit pazarına, diyemem sana...
Bana gel, de diyemem.
Fakat bana gelirsen, beni bulursun. Bana yönelirsen bende olanları görürsün...

Belki nadiren, üstündeki adrese gitmeyebilir bir mektup...
Peki, adım yazmayan bir zarf ulaşabilir mi bana?..

Demek isterim; “bana gel” ama, diyemem!..
Belki de bu yüzden titrer, dudağıma tünemiş günaydınlar; saçmalanmış, kanayan serçeler gibi!..

Gitmenin anlamı şudur: Uzaklaşmak!..
Halbuki, okyanuslar aşacağımız bir iskeleydim sana;
Benden çözülmedikçe!..
.....
Gitmek; demir almaktır...
Gitmek; halat çözmektir...
Gitmek; “gitmektir” kısacası dalgaların üzerinde, sislerin içine!..
.....
Kayıp olmak, ayıp değil mi; ve günah değil mi?..

Canımda izin kalacak,
Kanamış bir yara olarak...
Gidersen!..
 
Eksik ve yarım kalmış bir hikayenin içinden bulup kendimi el yordamı haykırıyorum ertelediğim cümlelerimi. Dökülmese de yine dilimden, yer buluyorlar kendilerine derinlerimde bir yerlerde.

Kendimden sakladığım, gizlediğim her şeyi biliyorum artık. İnkar ettiğim tüm gerçekleri kabulleniyorum bir bir..

Bir bilsen..

Susmak hiç bunca yalnız olmamıştı.

Hiç bu kadar yetersiz kalmamıştı sözcükler.

Ve ben, hiç böylesine yalnız kalmamıştım kalabalığımın ortasında.

Hesabını tutmuyorum sızıların. Belki de sızlamıyor artık sızılarım eskisi kadar.

Kabusların yaraladığı karanlık gecelerim, düşlüyor düşleri.

Dilsiz, dermansız, savunmasız duruyorum olduğum yerde sadece dağ gibi, hiç taşlaşmamışçasına yüreğim.

Yadırgamıyor matemleri, mutlulukları yadsığı gibi.

Bekliyorum yalan tebessümlerin son duraklarında, kibirli gözlerini dikip üzerime önümden hızla, hırsla geçen zamana inat, atmıyorum tek bir adım bile.

İşte böylesine korkuyorum, ölesiye korkak yaşamaların kısır döngülerinde..

Nereye adım atsam, başladığım yere dönüyorum, sonsuz sevmelere.

Ve sana çıkıyor yollar her ayak sesinde.

Bilir misin?

Bu şehir hiç böyle üşümemişti, en ayaz kışlarda bile.

Sevda şarkılarının her bir sözcüğü dokunup sızlatmamıştı her zerremi ince ince.

Ve ben, hiç böyle ıssız kalmamıştım bunca karmaşanın arasında..

Bir hayal tüm yaşantım. Belki bütün gerçeklerim bir tek senin ellerinde.

Takılıp gidenlerin ardına adımlarınca, ağırlığınca uzaklaşmışlardı oysa benden bir bir. Sevda vurulup tek kurşunla uzanmıştı boylu boyunca yere, dermanı yoktu nefes almaya.

Gelir misin?

Yavaş adımlarla gitgide uzaklaşıp küçülerek kaybolanlar gibi, karanlıkların arasından belirip bir ışık zerresi kadar, sonra aydınlatır mısın gecelerimi hiç kararmamışçasına?

Hiç bunca sen kokmamıştı denizler.

Böyle çınlamamıştı kaldırım taşları hiç bir ayak sesiyle..

Ve ben, böyle "Bensiz" kalmamıştım kendimi bildim bileli kimselerin yokluğunda
 
GİDİŞLERİMDE

(...)
gözlerinin gırıliği,gidecek
eskisinden daha mavi,eskisinden daha yeşil;
gökyüzü ve yeryüzü ne ki yanında...
sen söverken gidişime,gidişlerime,dövünürken kendine farkına varmadan
kuruyacak gözlerinin çoşkun akan ırmakları
saçların dolu dizgin dalgalanırken,bahar kokacak yoksul günler
geçip gidecek herşey ardında yaşanmışlıklarla
hemen ardından dolu dizgin umutlarıyla korkusuz bir tay gelecek
korkma begonyam sende unutacaksın mutlaka
ama hep bir yanında olacak...
ve böyle yaşayacaksın
seni yaşadığım gibi...
her telefon sesine koşacaksın
kapı çalışlarında ürkekleşeceksin
ve efkar saracak seni ,duman duman
işte o zaman geceleri tutuştur
ışıltısında kanım kadar kırmızı bir şarap yudumla,ama cesurca
ilk kavgasından zaferle çıkmış bir çocuk gibi
aldırma yırtılan yerlerine,sevinçle sil kanyan yerlerini
yani sevdiğim zaferinin,
yaşamanın tadını çıkart
işte o zaman,benide tavan arasına kaldırman gerektiğini anlayacaksın
tozlarını alırken güleceksin kendine begonyam
zevkle yudumlayacaksın bu kez şarabı
gün batımında
bana bakarak belkide
................
_________________
mavi,kırmızı yaşamların
siyah,beyaz umutları
 
GÖZ YAŞI VE GİDEN

Ellerim cebimde yürüyordum,
ıssız sokaklarda.
Bir deli gördüm oturmuş, ağlıyordu yolun kenarında.
Durmaksızın akan gözyaşları, dizlerinin arasında minik bir su birikintisi oluşturmuştu.
Belli ki canı çok yanıyordu. Yanına gidip eğildim, elimi omzuna koydum. Ağlamaktan kızarmış gözlerini görünce, bir an için yerimde doğruldum.
Kanıyordu alt dudağı, dişleri arasında fazla kısılmıştı.
Ardı arkası kesilmeden, akıyordu gözyaşları. Burkuldu içim, tutamadım kendimi. Damlayan gözyaşımla birlikte sordum, acısının sebebini.
Titriyordu… Kendi hıçkırıkları içersinde boğuluyordu… Başını kaldırdı, kısa bir sukunet sonrasında haykırmaya başladı…
”Gitti! Beni bırakıp gitti!.. Oysa, ben ona bir şey yapmamıştım ki… Neden beni terk etti? Onu üzen ben değildim ki!..
Sol yanımda sakladım onu. Sevdi, sevildi… Ağladı, güldü, durgunlaştı… Bu ilk değildi ki…
Daha önce beni hiç bırakıpta gitmemişti... Neden diğer herkes gibi oda beni yalnız bıraktı arkadaş?
O benim bir parçam değil miydi? Ne ben onsuz, ne de o bensiz yapabilir miydi? Onun içimi ısıtan atışları olmadan yaşayabilir miyim? Peki, ya o bensiz kalabilir mi hayatta? Yaşayabilir mi başkalarının sol yanında?”…
Sağ eli sıkıyordu sol göğsünü, yüzünden akan gözyaşı değil sadece üzüntüydü… Oturduğu yerde kıvranıyordu acılar içinde, dökemiyordu acısını dişlerini sıkıp ne kadar inlesede..
“Üzülme sen, daha fazla ağlama. Tut gözyaşlarını, yüreğin için bırakma.
Hatasını elbet anlayıp dönecektir bir gün sana.” Konuşurken titriyordu ürkek sesim. Gözlerinde oluşan ışıltıyla ısındı birden bedenim.
”Gerçek mi bu söylediklerin be arkadaş? Gelir mi dersin tekrar bana? Girer mi dersin sol yanıma? Kavuşabilir miyim ki ona?
Söyle be arkadaş. Söyle durma! İçindekileri benden saklama. Bak durdu gözyaşlarım, sustu dudaklarım… Ne dersin bir gün geri döner mi yine? Atar mı tekrardan bedenimde?”
Derin bir nefes çektim, “elbette döner sen yeter ki iste, içindeki umut ışığını yeter ki söndürme”…
Ağlayan yüz kaybolmuştu. Şimdi acı dolu yüzde tatlı bir tebessüm oluşmuştu.
O kadar masum, o kadar saftı ki dayanamadım. Tutamadım kendimi, vermeliydim ona yüreğimi.
Elimi göğsüme soktum. Tüm acıları, kederleri unuttum.
Lakin şaşkınlık vardı yüzümde. Çünkü yoktu yüreğim yerinde. Defalarca aradım, bulamadım… Acı bir tebessüm belirdi gözlerimde… Benim yüreğimde, bırakıp gitmişti beni… Aklımdaki tek soru, bir daha geri döner miydi...
 
x1pcjqddvowrmrzdmey2qf6dxykieczcvtfp0lq3dsbfmklrpeqb9bi9.gif


bakışların
bazen gri bir kış bulutu
güneş gizlenmistir hüznünün arkasına
ve sanki bir adım var trenin kalkmasına
ve de
ayrılığa...
bazen türküler donanır
karayı görmüş bir gemi çoşkusunda

geçmişin gölge düşürür
geleceğinin ışığına.
 
İyi Oldu Gelmediğin

" Sende sevgisizliği sevdim.
İyi oldu gelmediğin".

Bu yol korkaklar için değildir
iyi oldu gelmediğin
Bu sulardan her babayiğit içemez,
Bu köprüden her benim diyen geçemez,
iyi oldu gelmediğin
Yumuşacık yürek gerek,
sevgi kadar derin gözler,
inançlı bir bilek gerek
iyi oldu gelmediğin.

Sen, bilindik kıyıların sığ sularından açılmadan yaşarsın
Sen,okyanus mavisine uzaklardan bakarsın,

Biz,
yürüyemeyeceğin kadar uzak,
düşleyemeyeceğin kadar renkli,
ve berrak bir ülkeye birlikte gidemezdik.


Sen, açık denizlerden habersiz bir balık,
yalçın tepelerden uzak bir martısın.
Sen, benim için korkak,
herkes için heryerdeki insansın.
İyi oldu gelmediğin.

Alınmanı istemem,
darılman üzer beni,
sana yalan söyleyemem.
Tabi, hep sevdim seni,
sende sığ suları, sende martıları,
açık denizden habersiz balıkları,
sıradan insanları.
Geçemeyeceğin köprüleri,
düşleyemeyeceğin mavileri
sende korkaklığı sevdim.

Sende sevgisizliği sevdim.
İyi oldu gelmediğin.
 
Ben, seni; adını bilmeden sevdim. Ve, 'var'lığınla gülüşünü...
Ben seni, yaşını bilmeden, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ve, 'yar'lığa süzülüşünü.

Ben seni, sesini duymadan sevdim...
Ve duymadan nefesini.
Ben seni adını bilmeden sevdim...
Ama; sevdim!..

Üşüyüşünü sevdim...
Üşüyüşünü sevdim onüçüncü ayın ilk günü;
'Gel, ısıt' deyişini!..
Bekleyişini sevdim beşinci mevsimin gün bitimlerinde, bilerek gelmeyeceğimi...
Akşam alacalarının gönlüne yürüyüşünü sevdim...
Ve, kıpırtısız, karanlığa gömülüşünü sevdim.
Bir de;
'Gel, ışıt' deyişini!..

Ben seni, adını bilmeden sevdim.
İhtiyacım... Cevabım...
İsimler koydum sana; bahar yelim, çiçek tarlam...
Gökkuşağım, ışığım...
Kuşkanadım, pembe rüyam, çiy tanem...
Seni, adını bilmeden sevince öğrendim; seni sevmek için gerekmiyordu ismini bilmem...
Sevdim işte!..

Ben, seni; yaşını bilmeden sevdim...
Yani bilmeden sevdim deden yaşında mıyım, torununla akran mı!
Ben seni, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ben seni, sesini duymadan sevdim.

Ve hatta öğrenmeye korkarken, bilmeye kıyamazken seni...
...seni sevdim.
Seni sevdim...

İçime salıncaklar kurdum gönlümün ipleriyle...
Oturdun, sallayamadım; dokunurum diye korkumdan!
Dolaştın boynuma bir sarmaşık gibi; okşayamadım.
...Koklayamadım!
Dalgalarını taramamış olan parmaklarım yabancı saçlarına...
Ve hâlâ bilmiyorum, gözlerin ne renk?.. Hangi yıldızlar mahpus içinde?

Ve ben sana hâlâ seni sevdiğimi söyleyemedim!..
Ama ben seni; adını bilmeden, yaşını bilmeden...
Yüzünü bilmeden, sesini bilmeden...
...seni bilmeden sevdim.
Seni, 'bilmeden' sevdim!
Senin olmadığın ve benim olmadığım bir sokaktaki köşebaşında çarpıştı duygularımız!
Döküldü içindekiler ve döküldü içimdekiler...
Sen yoktun orda ve ben de yoktum;
Ama sevda vardı!

Kod:
Ve, ben; seni adını bilmeden sevdim...
 
şimdi hırçın kelimeler düşüyor dudaklarımdan sana
zaman zaman lodoslar kopuyor yüreğimden
dinmek istiyorum
ama içimdeki fırtına dinmiyor
hayatımın sonbaharısın sen yerin hep öyle kalacak
söylenecek hiçbir söz bulamayacak insanoğlu çaresizliğime
kendim batmışım gibi çamura senin hataların kabul görülmeyecek
tekrarlamaya gerek bu aşkı
sildim gökyüzünden adını
ne beklebilirsin ki benden
fazlasıyla alıp giderken düşünecektin sonunu
yanmayı öğrenmekte lazımmış ateşlerde
sende benim korum oldun çok mu?
 
DİYEMEDİM


Anladım diyemem ki ! Suçluyum.
Belki ben anlatamadım sana kendimi
Tutuştum, yandım da yokluğunda her gece
Yine gözyaşlarımla söndürdüm kalbimi.

Her gün her dakika seni özlerdim
Bitmezdi kederim senin yanında bile
Susardım, gözlerime baktığın zaman
Mermer bir heykelin çaresizliğiyle

Oysa neler düşünürdüm sen yokken
Sana kavuşunca neler söylemek isterdim
Dakikalar bir ışık hızıyla geçerdi
Ayrılık başlayınca ben biterdim.

En kötüsü beni koyup gitmendi
O, öyle bir yalnızlıktı anlatılmaz
Hep yarım kalmış heyecanlar hazlar içinde
Biterdi bir kış, geçerdi bir yaz.

Ve nice yıllar kovalardı birbirini
Gözlerimde gitgide büyürdü mesafeler
Bütün teselliler uzaklarda kalırdı
Bütün çiçekleriyle solardı bahçeler

Ne olurdu saadetlerin en büyüğü
İşte ellerimde al, diyebilseydim
Anlardın ve hiç gitmezdin, değil mi?
Bir gün duyduğum gibi kal diyebilseydim.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers
vozol puff
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst