Mağaradaki Yılan

By SerhaT

Kayıtlı Üye
Hazret-i Muhammed Mustafâ (s.a.v) Allahü teâlânın emri ile Mekke-i mükerremeden hicret etmek dilediği zemân,

-Benim ile bu yolda kim yol arkadaşı olur. Cânına ve başına kim kıyar, dediği zemân, herkesden önce hazret-i Ebû Bekr (r.a) ileri atılıp,

- Anam ve babam, mal ve cânım, cümlesi yoluna fedâ olsun; yâ Resûlallah. Bu şerefli hizmete ben kulunu kabûl eyle diye ilticâ ve tazarru' edince, hazret-i Fahr-i Enbiyâ (s.a.v) kabûl buyurdu. Gece ile berâber, ay ve zuhâl yıldızı gibi yola çıkdılar. Sıddîk (r.a) o Resûl-i Rabbil âlemîn hazretlerini sakınıp, kâh ardına, kâh önüne, kâh sağına ve kâh soluna geçer ve kâh, mubârek ayağı parmakları üzerine basardı. Düşmânlar izlemesin diye.

Bu esnâda Habîb-i Hudâ hazret-i Muhammed Mustafâ (s.a.v)buyurdular ki,

- Yâ Ebâ Bekr, ne ızdırâb çekersin. Kendi nefsin için mi korkarsın.

Cevâb buyurdular ki,

- Hâşâ, sümme hâşâ ki, Ebû Bekr bu yolda kendi cânını sakınıp, kayırsın.Ve lâkin, yâ Resûlallah! Mubârek cesedinin bir kılına halel gelir diye, korkarım ki, benim gibi binlerce kimsenin başı düşse yeridir. Sen din serâyının mi'mârısın.

Resûlullah (s.a.v),

- Üzülme, Allahü teâlâ bizimledir!' buyurdu.

Mağaraya geldiler. Ebû Bekr (r.a) dedi ki,

- Yâ Resûlallah! Bir mikdâr sabr edin. O mağaraya ben kulun gireyim. Yılan, akreb cinsinden nesne var ise, zararı Ebû Bekre olsun!

Resûlullah (s.a.v)izin verdi. Mağara içine girince, ne kadar mahlûkat var ise, târûmâr olup, herbiri deliğine girdi. Hazret-i Ebû Bekr (r.a) sırtından mübârek gömleğini çıkarıp, parça-parça edip, parçalar ile, o deliklerin temâmını tıkadı. O deliklerden biri açık kaldı. Ona parça yetişmedi. O deliğe de, ayağının tabanını iyice tıkadı. O büyük sultâna, şimdi se'âdet ile, içeri buyurun diye hitâb eyledi. İki cihân serveri de, Besmele söyliyerek, mağara içine girdi. Sabâha kadar orada kaldılar. Sabâh oldu. Hazret-i Ebû Bekrin (r.a) gömleğini arkasında göremeyince, sebebini sordular. Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a),

- Yâ Resûlallah! Yolunda, gömleğimi yırtıp, akrep ve yılan deliklerini tıkayıp, şerlerini def' eyledim; dedikde,

Resûl-i ekrem(s.a.v),

- Allahım! Ebû Bekri, kıyâmet günü, benim derecemde, benimle berâber bulundur!, buyurdu.

Nakl edilmişdir ki, bu esnâda Fahr-i âlem (s.a.v), hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîkın (r.a) mubârek yüzlerinde değişiklik görüp, süâl etdikde, meydâna gelen hâdiseyi anlatdı.

- Mağarada olan delikleri birbir tıkayıp, lâkin, cübbe parçası bir deliğe yetmedi. O delik de açık kalmasın diye tabanımı dayamışdım. Bir yılan, birkaç def'a tabanımı sokdu. Ayağımı delikden çekmeğe korkdum ki, o yılan delikden dışarı çıkıp, zât-ı şerîfine bir elem verip, ızdırâb eder, diye cevâb verdi.
Resûlullah (s.a.v)

- Onunla benim aramı aç, bırak çıksın buyurdu.

O an Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a) mubârek ayağını delikden çekdi. İçeriden görünüşü hüzn ve gam veren zehirli bir yılan çıkdı. Fahr-i âlem (s.a.v):

- Ey utanmaz yılan! Benim mağara arkadaşımı ve esrârıma vâkıf olanı, Allahü teâlâdan korkup, benden hayâ etmedin mi, ayağını sokarak eziyyet etdin, diyerek hitâb edip, azarlayınca,

Yılan cevâba kâdir olup, dedi ki,

- Yâ Habîbi rahmân! Ey insanların ve cinnin Peygamberi! Senin âşıkın sâdece insanlar değildir. Belki hayvân zümresinden kuşlar, yılanlar, karıncalar, cemâline âşıkdır. Hattâ ben kulun, birçok yaşlı, gözü nemli, kendi cinsimiz olan büyüklerimizden yüksek vasflarınızı dinleyip, ışık saçan yüzünüzü görmeğe müştak ve hayrân ve kendinden geçmiş, şaşkın şeklde ağlıyarak, mâl ve mülkünü terk edip, âşık divânen olmuşdum. Bu mağarayı şereflendireceğini öğrenmişdim. Onun için nice zemândan berî, bu sıkıntılı mağarada gece-gündüz demeyip, yolunuzu bekliyordum. Böylece, sizin buraya teşrîfiniz ile, ayrılık acısına ve içimdeki derde merhem edeyim. Çünki, en mes'ûd bir zemânda, bu karanlık mağarada, arkadaşın [mağaraya girince], sabâh güneşi gibi zâhir olup, devlet güneşim doğdu. Ammâ ne var ki, arkadaşın yine perde oldu. Bu sebeble, korku ve hayâ ben kulundan kalkıp, zarûrî olarak, bu küstahlık benden vâkı' oldu; diye özr dileyince,

Seyyid-üs-sekaleyn, dünyâ ve âhıretde bulunanların şefâ'atcisi, yılanın küstâhâne özrünü kabûl etdi. Hazret-i Ebû Bekrin yarasına, mübârek ağızlarının suyundan sürdü. O ânda acısı şifâ buldu.

Kaynak: Menakıb-i Çihar Yar-i Güzin​
 
---> Mağaradaki Yılan

Hz Allahtan ders ilim alıp gelmiş olan ve ruhu la mekan hakkın im******* okuyun
hakkın imamı her devirde yaşamış gibi yaradılıştan beri gelmekte hafızası kayıp olmadan gönül gözü acık ruhunun zaman mekan kavramı yoktur
herkesi kendi kardeşinden daha iyi tanımakta hiç kimsenin sırrı ona sır değildir
705..HANCI PERVANE
Resulullah Hz.Ali’yi çağırdı kendi yatağına bıraktı
Resulullah kaçtı Hz.Ali yatakta Hz.Muhammed’i halk kovalamaya başladı
Ali’yi yatakta bıraktı kaçtı Abu Bekir’e yolda rastladı
Beraberi götürdü hz Resulullah baktı ki Abu Bekir’i bırakırsam kaçtığım yeri söyler
Geldi baktılar ki Hz.Ali yatakta yatıyor Muhammed’in izini sürmeye başladı halk
Muhammed’i öldüreceklerdi yatakta bulsalardı
yetiştiler bir mağaraya baktılar güvercin yuva yapmış örümceğin üstüne buraya girmemiş dediler
Girseydi ağı bozulurdu bulmadılar geri döndüler
Hz.Ali yatakta yatınca Allah selati tuncunayı halk etmişti
Muhammed mağaraya girince ALLAH ıkra süresini halk etmişti
Bir yılan Resul’ü görmeye geldi Resul Abu Bekir’e dedi ki yılanı elleme
O bize bir şey yapmaz Abu Bekir Resul’e diyor ki
bir deniz geçmişiz şimdi yeşillikteyiz bu denizi ne zaman geçtik
Resul diyor ki sen orasına karışma
Bir insan bir hayvanını yanında tutmaz mı
Har süresi derler mağranın ismine ayet gelmiş derler halbuki
Har süresi hayvana katır gelmiştir babası eşek anası katır
Yavrusu katır katır doğurmaz diye har süresi gelmiştir
Resul’ün oğlu kızı yok diye söyler halk Resul’ün dört tane kızı var üç de oğlu var
isimleri kızların Fadime Ümmügülsün Zilfi Zeynep Ürküye oğlu Kasım Abdullah Mükerrem
Oğlanların üçü de bebekken öldü kızlardan Fadime öldü ölmeden önce çocukları oldu
Babaları Hz.Ali anneleri Fadime bunların çocukları da Hasan ile Hüseyin’di
Hz.Ali Fadime öldükten sonra onu yıkadı
kendi eliyle Resul’un öldüğü yere kabire götürdü
Kabir yarıldı Fadime’yi Resul’ün dalına koydu kabir geri kapandı
Resul’un karısı çocuklarının annesi Hatice’dir kızların üçü Eba Müslüm’e kadar durdu
Bu kızları ,İmam Hüseyin öldükten sonra kızlar millete yemek yedirmeye başladı
Yezit kızlara sordu bu ne yemeği?
Kızlar da dedi ki hayır yemeği bu yemek yemeğin ismini doyluk koydular
Bu yemeğin ismini koyan Resul’ün kızlarıdır
Kızlar Yezid’e dedi ki izin ver zindanda yemek vereler Yezit izin verdi
Aba Müslim geldi zindanın önünde bir adam bekler Aba Müslim dedi ki
Ben kervancıyım bir top has elindeydi zindancıya dedi ki al bu hası eve götür
Zindanı ben bakliyeyim bekçi izin verdi bekle dedi ama akşama kadar
Aba Müslüm’ü takip etti baktı ki Aba Müslim zindana girmiyor bekliyor
Zindan bekçisi güvendi evine gitti bekçi evine gidince Aba Müslim zindana girdi
Kızlar yemeği verdiler iki yüz kişiyi serbest bıraktı
Aba Müslim İmam Zeynal’dan üccet gömlek aldı İmam Zeynal yine zindanda kaldı
Sabah oldu Yezid’e haber gitti ki zindan boşalmış
Yezit İmam Zeynal’ı çağırdı ne oldu dedi Aba Müslim geldi
Üccet verdim başına on iki mıh çakacak Yezit dedi ki İmam Zeynal’ı götürün asın
Aba Müslim dar dibindeydi İmam Zeynal’ı Resulullah’ın kılıcı seyfeyi Aba Müslüm’e verdi
Emanettir Resul’den çok keskindir dedi
Dar dibinde Aba Müslim bu kılıç ile harb etti
İpe bir bıçak attı İmam Zeynal’ı kurtardı
Yezid’in adamlarını kırmaya o gün ora kan gölü oldu
karanlık olunca Aba Müslim kaçtı İmam Zeynel dağa kaçtı
İmam Zeynel kendi ismini Ehmedi Zemci koydu
Eba Müslim bir gün Ehmedi Zemci’yi buldu
Dedi ki sende ne var bana yardım ediyorsun Ehmedi Zemci dedi ki
Atam Hüseyin bir yüzük verdi o yüzüğü yemeğe koyduğun zaman
Bana zehirli olduğunu söyler bilir zehirli mi zehirsiz mi
Birde sapan taşım vardır onu da Muhammed Sellahu Selem dedem vermiştir
Taşı attığım zaman nerde olsa attığım kişiyi bulur öldürür arkadaşlarını da öldürür
Aliyul Mürtaza bir de bana düdük vermiştir üfürdüğüm zaman
insanı delip geçer bu düdük ok gibi delip geçer Aba Müslüm’ü öldürdüler
Elinden teberini almışlardı İmam Zeynal’dan aldığı üccet Ehmedi Zemci aldı
Dağın altına koydu dağdan Hacı Bektaş-i Veli aldı üccet erenler olanlar biliyor
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst