Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali..

CUMA SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah'ı tesbih eder.

2- O, ümmîler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp-temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler.

3- Ve henüz kendilerine ulaşıp-katılmamış olan diğerlerine de (peygamber gönderilmiştir); O (Allah), üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

4- Bu, Allah'ın dilediğine verdiği fazl (lütuf ve ihsan)ıdır. Allah, büyük fazl sahibidir.

5- Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu (içindeki derin anlamları, hikmet ve hükümleriyle gereği gibi) yüklenmemiş olanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötüdür. Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez.

6- De ki: "Ey Yahudi olanlar, eğer siz, (bütün) insanlardan ayrı olarak yalnızca sizlerin gerçekten Allah'ın velileri (dost ve sevgili kulları) olduğunuzu öne sürüyorsanız, şu halde ölümü temenni edin; eğer doğru sözlü iseniz (bunu çekinmeden yapın)."

7- Oysa onlar, ellerinin öne takdim ettikleri dolayısıyla bunu hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, zalimleri bilendir.

8- De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir."

9- Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

10- Artık namazı kılınca, yeryüzünde dağılın. Allah'ın fazlını isteyip-arayın ve Allah'ı çokça zikredin; umulur ki felaha (kurtuluşa ve umduklarınıza) kavuşmuş olursunuz.

11- Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah'a ve İslam'a teslim etmeyenler) bir ticaret ya da bir eğlence gördükleri zaman, (hemen) ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın Katında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır."
 
MÜNAFİKUN SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin" dediler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder.

2- Onlar, yeminlerini bir siper edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Doğrusu ne kötü şey yapıyorlar.

3- Bu, onların iman etmeleri sonra inkar etmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin üzerini mühürlemiştir, artık onlar kavrayamazlar.

4- Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.

5- Onlara: "Gelin Allah'ın Resûlü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin," denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün.

6- Senin onlar adına mağfiret dilemen ile mağfiret dilememen onlar için birdir. Allah, onlara kesin olarak mağfiret etmeyecektir. Şüphesiz Allah, fasık bir kavme hidayet vermez.

7- Onlar ki: "Allah'ın Resûlü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler," derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar.

8- Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü’nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.

9- Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Allah'ı zikretmekten 'tutkuya kaptırarak-alıkoymasın'; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

10- Sizden birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam" demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.

11- Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
 
TEGABÜN SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur, hamd (övgü) de O'nundur. O, herşeye güç yetirendir.

2- Sizi yaratan O'dur; buna rağmen sizden kiminiz kafirdir, kiminiz mü'min, Allah, yaptıklarınızı görendir.

3- Gökleri ve yeri hak olmak üzere yarattı ve size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır.

4- Göklerde ve yerde olanların tümünü bilir; sizin saklı tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

5- Bundan önce inkar edenlerin haberi size gelmedi mi? İşte onlar, işlerinin vebalini taddılar. Onlara acı bir azap vardır.

6- Bu, kendilerine apaçık belgelerle elçiler geldiği halde "bizi bir beşer mi hidayete ulaştıracak?" demeleri ve bu yüzden inkar edip saparak yüz çevirmeleri nedeniyledir. Allah da (onlara karşı) müstağni olduğunu (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah Ğani'dir, Hamid'dir.

7- İnkar edenler kesin olarak diriltilmeyeceklerini öne sürdüler. De ki: "Hayır, Rabbim adına andolsun, siz, muhakkak diriltileceksiniz; sonra mutlaka yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu da Allah'a göre oldukça kolaydır."

8- "Şu halde Allah'a, O'nun Resûlü’ne ve indirdiğimiz nur (Kur'an)a iman edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır."

9- Sizi toplanma günü için birarada toplayacağı gün; işte bu aldanma (teğabün) günüdür. Kim Allah'a iman edip salih bir amelde bulunursa (Allah) onun kötülüklerini örter ve içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş (fevz)' budur.

10- İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da içinde sürekli kalıcılar olmak üzere, ateşin halkıdırlar. Ne kötü bir dönüş yeridir O.

11- Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse, onun kalbini hidayete yöneltir. Allah, herşeyi bilendir.

12- Allah'a itaat edin ve Resûle de itaat edin. Şayet yüz çevirecek olursanız, artık elçimiz üzerine düşen (yalnızca) apaçık bir tebliğ (gerçeği en yalın biçimde size iletme)dir.

13- Allah; O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse mü'minler (yalnızca) Allah'a tevekkül etsinler.

14- Ey iman edenler, gerçek şu ki, sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer) düşmandırlar. Şu halde onlardan sakının. Yine de affeder, hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

15- Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (en güzel karşılık) O'nun Katında olandır.

16- Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.

17- Eğer Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr'dur (şükrü kabul edip çok ihsan eden), Halim'dir (cezayı vermekte acele etmeyendir).

18- Gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, Aziz (üstün ve güçlü), Hakim (hüküm ve hikmet sahibi)dir.
 
TALAK SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Ey Peygamber, kadınları boşadığınız zaman, iddetleri süresinde (temizlendiklerinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah'tan korkun. Onları evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar; ancak açık 'çirkin bir hayasızlık' göstermeleri durumu başka. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını çiğnerse, gerçekte o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Sen bilmezsin; olabilir ki Allah, bunun arkasından bir iş (durum) oluşturur.

2- Sonra (üç iddet bekleme) sürelerine ulaştıkları zaman, artık onları maruf (bilinen güzel bir tarz) üzere tutun, ya da maruf üzere onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahid tutun. Şahidliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte bununla, Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir. Kim Allah'tan korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir;

3- Ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Elbette Allah, Kendi emrini yerine getirip-gerçekleştirendir. Allah, herşey için bir ölçü kılmıştır.

4- Kadınlarınızdan artık adetten kesilmiş olanlarla henüz adet görmemiş bulunanların iddet (bekleme süre)leri, -eğer şüpheye düşecek olursanız (bilin ki)- üç aydır. Hamile kadınların bekleme-süresi ise, yüklerini bırakmaları (ile biter). Kim Allah'tan korkup-sakınırsa (Allah) ona işinde bir kolaylık gösterir.

5- Bu, Allah'ın size indirdiği emridir. Kim Allah'tan korkup-sakınırsa, Allah, kötülüklerini örter ve onun ecrini büyütür.

6- (Boşadığınız) Kadınları, gücünüz oranında oturmakta olduğunuz yerin bir yanında oturtun, onlara 'darlık ve sıkıntıya düşürmek amacıyla' zarar vermeyin. Eğer onlar hamile iseler, yüklerini bırakıncaya (doğumlarını yapıncaya) kadar onlara nafaka verin. Şayet sizler için (çocuğu) emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin. (Durum ve ilişkilerinizi) Kendi aranızda maruf (güzellikle ve İslam'a uygun bir tarz) üzere görüşüp-konuşun. Eğer güçlük içine girerseniz, bu durumda (çocuğu) onun (babası) için bir başkası emzirebilir.

7- Geniş-imkanları olan, nafakayı geniş imkanlarına göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylığı kılıp-verecektir.

8- Ülkelerden niceleri vardır ki, Rablerinin ve O'nun elçilerinin emrine karşı gelip azmışlar, böylece Biz de onları çetin bir hesaba çekmişiz ve onları benzeri görülmedik bir azapla azaplandırmışız.

9- Artık o (ülkelerin halkı), yaptığı kötülüğü taddı ve işinin sonucu bir hüsran oldu.

10- Allah, onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır; öyleyse ey iman eden temiz akıl sahipleri, Allah'tan korkun. Doğrusu Allah, size bir zikir (uyaran, hatırlatan ve öğüt veren Kur'an) indirmiştir.

11- İman edip salih amellerde bulunanları karanlıklardan nura çıkarması için Allah'ın apaçık ayetlerini size okuyan bir elçi de (gönderdik). Kim iman edip salih bir amelde bulunursa, (Allah) onu içinde süresiz kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Allah, gerçekten ona ne güzel bir rızık vermiştir.

12- Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için.
 
TAHRİM SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Ey Peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah'ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

2- Allah, yeminlerinizin (keffaretle) çözülmesini size farz (veya meşru) kıldı. Allah, sizin mevlanız (sahibiniz, yardımcınız)dır. O, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

3- Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz söylemişti. Derken o (eşlerinden biri), bunu haber verip Allah da ona bunu açığa vurunca, O da (Peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını (söylemekten) vazgeçmişti. Sonunda haberi verince (eşi) demişti ki: "Bunu sana kim haber verdi?" O da: "Bana bilen, (herşeyden) haberdar olan (Allah) haber verdi" demişti.

4- Eğer sizler (Peygamberin iki eşi) Allah'a tevbe ederseniz (ne güzel); çünkü kalpleriniz eğrilik gösterdi. Yok eğer ona karşı birbirinize destekçi olmaya kalkışırsanız, artık Allah, onun mevlasıdır; Cibril ve mü'minlerin salih olan(lar)ı da. Bunların arkasından melekler de onun destekçisidirler.

5- Belki onun Rabbi, -eğer o sizi boşayacak olursa- ona yerinize sizlerden daha hayırlı Müslüman, mü'min, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan dul ve bakire eşler' verir.

6- Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert, güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler.

7- Ey inkar edenler, bugün özür beyan etmeyin. Siz ancak yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz.

8- Ey iman edenler, Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, herşeye güç yetirensin."

9- Ey Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı 'sert ve caydırıcı' davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir o.

10- Allah, inkar edenlere, Nuh'un eşini ve Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de, kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikahları altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, (kocaları) kendilerine Allah'tan gelen hiçbir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: "Ateşe diğer girenlerle birlikte girin" denildi.

11- Allah, iman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana Kendi Katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar."

12- İmran'ın kızı Meryem'i de. Ki o kendi ırzını korumuştu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı.
 
MÜLK SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Mülk elinde bulunan (Allah) ne Yücedir. O, herşeye güç yetirendir.

2- O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.

3- O, biri diğeriyle 'tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?

4- Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.

5- Andolsun, Biz en yakın olan göğü (dünya göğünü) kandillerle süsleyip-donattık ve bunları, şeytanlar için taşlama-birimleri (rücum) kıldık. Onlar için çılgınca yanan ateşin azabını hazırladık.

6- Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü dönüş yeridir o.

7- İçine atıldıkları zaman, kaynayıp-feveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler.

8- Öfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?"

9- Onlar: "Evet" derler. "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: “Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık içindesiniz, dedik."

10- Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık."

11- Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun.

12- Gerçek şu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır.

13- Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

14- O, yarattığını bilmez mi? O, Latif'tir; Habir'dir.

15- Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Şu halde onun omuzlarında yürüyün ve O'nun rızkından yiyin. Sonunda gidiş O'nadır.

16- Gökte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? Bir bakmışsınız ki, o (yeryüzü) sallanıp-çalkalanmaktadır.

17- Yoksa gökte olanın üzerinize 'taş yağdıran (fırtınalı) bir rüzgar' göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz o takdirde Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz.

18- Andolsun, kendilerinden öncekiler de yalanladı. Fakat Beni inkar (etmelerine karşılık verdiğim azap) nasılmış?

19- Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, herşeyi hakkıyla görendir.

20- Rahmana karşı size yardım edecek olan kimmiş? Şu sizin ordunuz mu? Kafirler yalnızca bir gurur (kesin bir aldanış) içindedirler.

21- Eğer O, rızkını tutsa (vermese), rızkınızı verecek olan kimmiş? Hayır; onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direniyorlar.

22- Şu halde yüzükoyun sürünerek yürüyen mi daha çok hidayete erer, yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı?

23- De ki: "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz?"

24- De ki: "Sizi yeryüzünde üretip-türeten O'dur. Siz O'na toplanıp götürüleceksiniz."

25- Derler ki: "Eğer doğru söylüyorsanız, şu tehdit (ettiğiniz azap) ne zamanmış?"

26- De ki: "(Bununla ilgili) Bilgi ancak Allah'ın Katındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."

27- Nihayet onu pek yakında gördüklerinde, o inkar edenlerin yüzleri kötüleşip-karardı. Ve: "İşte bu, sizin (gerçekleşmeyecek diye) öne sürüp durduğunuz şeydir" denildi.

28- De ki: "Haber verir misiniz; eğer Allah, beni ve benimle birlikte olanları yıkıma uğratır ya da bizi esirgerse, (peki) bu durumda kafirleri acı bir azaptan kurtaracak olan kimdir?"

29- De ki: "O (Allah) Rahman olan (esirgeyen koruyan)dır; biz O'na iman ettik ve O'na tevekkül ettik. Artık siz kimin açık bir sapmışlık içinde olduğunu pek yakında bileceksiniz."

30- De ki: "Haber verin; eğer suyunuz yerin dibine göçüverecek olsa, bu durumda kim size bir akar su kaynağı getirebilir?
 
KALEM SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Nun. Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun.

2- Sen, Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin.

3- Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir vardır.

4- Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.

5- Artık yakında göreceksin ve onlar da görecekler.

6- Sizden, hanginizin 'fitneye tutulup-çıldırdığını.'

7- Elbette senin Rabbin, kimin Kendi yolundan şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir; ve kimin hidayete erdiğini de daha iyi bilendir.

8- Şu halde yalanlayanlara itaat etme.

9- Onlar, senin kendilerine yaranmanı (uzlaşmanı) arzu ettiler; o zaman onlar da sana yaranıp-uzlaşacaklardı.

10- Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık,

11- Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan),

12- Hayrı engelleyip sürdüren, saldırgan, olabildiğince günahkar,

13- Zorba-saygısız, sonra da kulağı kesik;

14- Mal (servet) ve çocuklar sahibi oldu diye,

15- Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: "(Bunlar) Eskilerin uydurma masallarıdır" diyen.

16- Yakında Biz onun hortumu (burnu) üzerine damga vuracağız.

17- Gerçek şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.

18- (Bu konuda) Hiçbir istisna yapmıyorlardı.

19- Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela' onun üstünü sarıp-kuşatıverdi.

20- Sonunda (bahçe) kökünden kuruyup-kapkara kesildi.

21- Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler.

22- "Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp-çıkın."

23- Derken, aralarında fısıldaşarak çıkıp-gittiler:

24- "Bugün sakın oraya hiçbir yoksul girip de karşınıza çıkmasın."

25- (Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.

26- Ama onu görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız" dediler.

27- "Hayır, biz (herşeyden ve bütün servetimizden) yoksun bırakıldık."

28- (İçlerinde) Mutedil olan biri dedi ki: "Ben size dememiş miydim? (Allah'ı) Tesbih edip yüceltmeniz gerekmez miydi?"

29-Dediler ki: "Rabbimiz Seni tesbih eder, yüceltiriz; gerçekten bizler zalim imişiz."

30- Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamaya başladılar.

31- "Yazıklar bize, gerçekten bizler azgınmışız" dediler.

32- "Belki Rabbimiz, onun yerine daha hayırlısını verir; şüphesiz biz, yalnızca Rabbimiz'e rağbet eden kimseleriz."

33- İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise, muhakkak çok daha büyüktür; bir bilseler.

34- Doğrusu, muttaki olanlar için Rableri Katında nimetlerle donatılmış cennetler vardır.

35- Öyleyse, Müslümanları suçlu-günahkar olanlar gibi (eşit) kılar mıyız?

36- Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?

37- Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?

38- İçinde, neyi seçip-beğenirseniz, mutlaka sizin olacak diye.

39- Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye.

40- Onlara sor: "Hangisi bunun savunuculuğunu yapacak?

41- Yoksa onların ortakları mı var? Şu halde eğer doğru sözlü kimselerse, ortaklarını getirsinler.

42- Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık güç yetiremezler.

43- Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük', kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi.

44- Artık bu sözü yalan sayanı sen Bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.

45- Ben, onlara süre tanıyorum. Elbette Benim düzenim (cezalandırmam) sapasağlamdır.

46- Sen, onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, onlar, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altında kalmışlar?

47- Yoksa gayb (görünmeyenin bilgisi) onların yanında mıdır ki, kendileri yazıp duruyorlar?

48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.

49- Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşmasaydı, mutlaka yerilmiş ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı.

50- Fakat Rabbi onu seçti ve onu salih olanlardan kıldı.

51- O inkar edenler, zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman, seni neredeyse gözleriyle devireceklerdi. "O, gerçekten bir delidir" diyorlar.

52- Oysa o (Kur'an), alemlere bir zikr (öğüt, hatırlatma, hüküm ve üstün bir şeref)den başka bir şey değildir.
 
HAKKA SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- 'Elbette gerçekleşecek olan' (kıyamet).

2- Nedir o 'muhakkak gerçekleşecek olan?'

3- O gerçekleşecek olanı (kıyameti) sana bildiren nedir?

4- Semud ve Ad (toplumları), karia’yı yalan saydılar.

5- Bu nedenle Semud (halkı), korkunç bir sesle helak edildi.

6- Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler.

7- (Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.

8- Şimdi onlardan hiç arta kalan (bir şey) görüyor musun?

9- Firavun (kavmi), ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı da hep) o hata ile (tarih sahnesine) geldiler.

10- Böylece Rablerinin elçisine isyan ettiler. Bu yüzden onları, şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı.

11- Gerçek şu ki, su taştığı zaman, o gemide Biz sizi taşıdık;

12- Öyle ki, onu sizlere bir ibret (hatırlatma ve öğüt) kılalım. 'Gerçeği belleyip kavrayabilen' kullar da onu belleyip-kavrasın.'

13- Artık sur'a tek bir üfürülüşle üfürüleceği.

14- Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman.

15- İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vukubulmuş (gerçekleşmiş)tur.

16- Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır.'

17- Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır.

18- Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (şey), gizli kalmaz.

19- Artık kitabı sağ-eline verilen kişi, der ki: "Alın, kitabımı okuyun."

20- "Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım."

21- Artık o, hoşnut bir yaşama içindedir.

22- Yüksek bir cennette.

23- Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün)leri pek yakındır.

24- "Geride kalan günlerde, 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere,' afiyetle yiyin ve için."

25- Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi."

26- "Hesabımı hiç bilmeseydim."

27- "Keşke o (ölüm herşeyi) kesip bitirseydi.

28- "Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı."

29- "Güç ve kudretim yok olup gitti."

30- (Allah buyruk verir "Onu tutuklayın, hemen bağlayın."

31- "Sonra çılgın alevlerin içine atın."

32- "Daha sonra onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurup gönderin."

33- "Çünkü, o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu."

34- "Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı."

35- "Bundan dolayı bugün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur."

36- "İrin ve kan karışımından başka bir yemek yoktur."

37- "Bunu da, hata edenlerden başkası yemez."

38- Hayır; gördüklerinize yemin ederim,

39- Görmediklerinize de.

40- Hiç şüphesiz o (Kur'an), şerefli bir elçinin kesin sözüdür.

41- O, bir şairin sözü değildir. Ne az inanıyorsunuz?

42- Bir kahinin de sözü değildir. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz?

43- Alemlerin Rabbinden bir indirilmedir.

44- Eğer o, Bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı.

45- Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.

46- Sonra onun can damarını elbette keserdik.

47- O zaman, sizden hiç kimse araya girerek bunu kendisinden engelleyip-uzaklaştıramazdı.

48- Çünkü o (Kur'an, Allah'tan sakınan) muttakiler için bir öğüttür.

49- Elbette Biz, içinizde yalanlayanların bulunduğunu biliyoruz.

50- Gerçekten o (Kur'an), kafirler için bir hasrettir.

51- Ve şüphesiz o, kesin bir gerçektir (hakku'l-yakîn).

52- Öyleyse, büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
 
MEARİC SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- İstekte bulunan biri, (muhakkak) gerçekleşecek olan bir azabı istedi.

2- Kafirler için olan bu (azabı) geri çevirecek yoktur.

3- (Bu azap) Yüce makamlar sahibi olan Allah'tandır.

4- Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.

5- Şu halde, güzel bir sabır (göstererek) sabret.

6- Çünkü, gerçekten onlar, bunu uzak görüyorlar.

7- Biz ise, onu pek yakın görüyoruz.

8- Gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı gün;

9- Dağlar da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak.

10- (Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz.

11- Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister;

12- Kendi eşini ve kardeşini,

13- Ve onu barındıran aşiretini de;

14- Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.

15- Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir:

16- Başın derisini kavurup-soyar.

17- Yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur.

18- (Durmaksızın mal ve servet) Toplayıp bir yerde (üstüste) yığmakta olanı.

19- Gerçekten, insan, 'bencil ve haris' olarak yaratıldı.

20- Kendisine bir şer (kötülük) dokunduğu zaman feryadı basar.

21- Ona bir hayır dokunduğunda engelleyici olur (veya cimrilik eder).

22- Ancak namaz kılanlar hariç;

23- Ki onlar, namazlarında süreklidirler.

24- Ve onların mallarında belirli bir hak vardır:

25- Yoksul ve yoksun olan(lar)için.

26- Onlar, din gününü tasdik etmektedirler.

27- Rablerinin azabına karşı (daimi) bir korku duymaktadırlar.

28- Şüphesiz Rablerinin azabından emin olunamaz.

29- Ve onlar, ırzlarını (ferç) korurlar;

30- Ancak kendi eşleri ya da sağ ellerinin malik olduğu başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar.

31- Fakat bunun ötesini arayanlar, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.

32- (Bir de) Onlar, kendilerine verilen emanete ve verdikleri ahde (harfiyyen) riayet edenlerdir.

33- Şahidliklerinde dosdoğru davrananlardır.

34- Namazlarını (titizlikle) koruyanlardır.

35- İşte onlar, cennetler içinde ağırlananlardır.

36- Şimdi inkar edenlere ne oluyor ki, boyunlarını sana uzatıp koşuyorlar.

37- Sağ yandan ve sol yandan bölükler halinde.

38- Onlardan her biri, nimetlerle donatılmış cennete gireceğini mi umuyor (tamah ediyor)?

39- Hayır; doğrusu Biz onları bildikleri şeyden yarattık.

40- Artık, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim; Biz gerçekten güç yetireniz;

41- Onların yerine kendilerinden daha hayırlılarına getirip-değiştirmeye. Üstelik Bizim önümüze geçilemez.

42- Şu halde sen, kendilerine vadedilen (azap) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp-oynasınlar, oyalansınlar.

43- Kabirlerinden koşarcasına çıkarılacakları gün, sanki onlar dikili birşeye yönelmiş gibidirler.

44- Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük' yüzlerini de bir zillet kaplamış; işte bu, kendilerine vadedilmekte olan (kıyamet ve azap) günüdür.
 
NUH SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Şüphesiz, Biz Nuh'u; "Kavmini, onlara acı bir azap gelmeden evvel uyar" diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.

2- O da dedi ki: "Ey Kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcıyım."

3- "Allah'a kulluk edin, O'ndan korkun ve bana itaat edin."

4- "Ki günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar ertelesin. Elbette Allah'ın eceli geldiği zaman, o ertelenmez. Bir bilmiş olsaydınız."

5- Dedi ki: "Rabbim, gerçekten kavmimi gece ve gündüz davet edip-durdum."

6- "Fakat davet etmem, bir kaçıştan başkasını arttırmadı."

7- "Doğrusu ben, onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.'

8- "Sonra onları açıktan açığa davet ettim."

9- "Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim."

10- "Bundan böyle" dedim. "Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır.

11- "(Öyle yapın ki,) Üzerinize gökten sağanak (bol miktarda yağmur) yağdırsın."

12- "Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün yüklü) bağlar-bahçeler versin, ırmaklar da versin."

13- "Size ne oluyor ki, Allah'tan bir vakarı ummuyorsunuz?"

14- "Oysa O, sizi gerçekten tavır tavır yaratmıştır."

15- "Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?"

16- "Ve ayı bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır."

17- "Allah, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi."

18- "Sonra sizi yine oraya geri çevirecek ve sizi (diriltici) bir çıkarışla diriltip-çıkaracaktır."

19- "Allah, yeri sizin için bir yaygı kıldı."

20- "Öyle ki, onun içinde geniş yollarında gezip-dolaşırsınız, diye."

21- Nuh: "Rabbim, gerçekten onlar bana isyan ettiler; mal ve çocukları kendisine ziyandan başka bir şeyi artırmayan kimselere uydular."

22- "Ve büyük büyük hileli-düzenler kurdular."

23- "Ve dediler ki: Kendi ilahlarınızı bırakmayın; bırakmayın ne Vedd'i, ne Suva'ı, ne Yeğus'u, ne Ye'uk'u ve ne de Nesr'i."

24- "Böylece onlar, çoğu kimseyi şaşırtıp-saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma."

25- Bunlar, hataları dolayısıyla suda boğuldular, sonra ateşe sokuldular. O zaman da Allah'ın dışında hiçbir yardımcı bulamadılar.

26- Nuh "Rabbim, yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma." dedi.

27- "Çünkü Sen onları bırakacak olursan, Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kötülükten sınırı aşan (facir'den) kafirden başkasını doğurmazlar."

28- "Rabbim, beni, annemi, babamı, mü'min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma."
 
CİN SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik"

2- "O (Kur'an), 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak koşmayacağız."

3- Elbette, Rabbimiz'in şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk."

4- "Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler."

5- "Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık."

6- "Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı."

7- "Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı."

8- "Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk."

9- "Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur."

10- "Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?"

11- "Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz."

12- "Biz şüphesiz, Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O’nu hiçbir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık."

13- "Elbette biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından."

14- "Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar, artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır."

15- Zulmedenler ise, onlar da cehennem için odun olmuşlardır.

16- Eğer onlar (insanlar ve cinler), yol üzerinde 'dosdoğru bir istikamet tuttursalardı', mutlaka Biz onlara bol miktarda su içirir (tükenmez bir rızık ve nimet verir)dik.

17- Ki, kendilerini bununla denemek için. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Allah), onu 'gittikçe şiddeti artan' bir azaba sürükler.

18- Şüphesiz mescidler, (yalnızca) Allah'a aittir. Öyleyse, Allah ile beraber başka hiçbir şeye (ve kimseye) kulluk etmeyin (dua etmeyin, tapmayın).

19- Şu bir gerçek ki, Allah'ın kulu (olan Muhammed,) O'na dua (ibadet ve kulluk) için kalktığında, onlar (müşrikler,) neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi.

20- De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."

21- De ki: "Doğrusu ben, sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar (irşad) sağlayabilirim."

22- De ki: "Muhakkak beni Allah'tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O'nun dışında asla bir sığınak da bulamam."

23- "(Benim görevim,) Yalnızca Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve O'nun elçisine isyan ederse, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır."

24- Sonunda onlar, kendilerine vadedileni gördükleri zaman, yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış ve sayı bakımından kim daha azmış artık öğrenmiş olacaklardır."

25- De ki: "Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azap) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?"

26- O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz.)

27- Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici)ler dizer.

28- Öyle ki onların, Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah,) onların nezdinde olanları sarıp-kuşatmış ve herşeyi sayı olarak da sayıp-tespit etmiştir.
 
MÜZZEMMİL SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Ey örtüsüne bürünen,

2- Az bir kısmı hariç olmak üzere, geceleyin kalk:

3- (Gecenin) Yarısı kadar. Ya da ondan biraz eksilt.

4- Veya üzerine ilave et. Ve Kur'an'ı belli bir düzen içinde (tertil üzere) oku.

5- Gerçek şu ki, biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız.

6- Doğrusu gece neşesi (gece ibadeti, insanın iç dünyasında uyandırdığı) etki bakımından daha kuvvetli, okumak bakımından daha sağlamdır.

7- Çünkü gündüz, senin için uzun uğraşılar vardır.

8- Rabbinin ismini zikret ve herşeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel.

9- (Allah,) Doğunun ve batının Rabbidir. O'ndan başka İlah yoktur. Şu halde (yalnızca) O'nu vekil tut.

10- Onların demelerine karşı sen sabret ve onlardan güzel bir ayrılma tarzıyla (düşünce ve eylem bakımından köklü bir tutum) ile kopup-ayrıl.

11- Yalanlamakta olan nimet (refah ve servet) sahiplerini sen Bana bırak ve onlara az bir süre tanı.

12- Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır:

13- Boğazı tıkayıp kalan bir yemek ve acı bir azap vardır.

14- (Öyle) Bir gün ki, yeryüzü ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar göçüveren bir kum yığını olur.

15- Şüphesiz size, üzerinize şahid olacak bir elçi gönderdik; Firavun'a bir elçi gönderdiğimiz gibi.

16- Fakat Firavun elçiye isyan etti, Biz de onu pek vahim bir tarzda (azapla) yakalayıverdik.

17- Eğer inkar edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız?

18- Bu nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır; (artık) O'nun va'di gerçekleştirilip-yerine getirilmiştir.

19- Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir.

20- Gerçekten Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte birinde (namaz için) kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını bilir). Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. Sizin bunu sayamıyacağınızı bildi, böylece tevbenizi (O'na dönüşünüzü) kabul etti. Şu halde Kur'an'dan kolay geleni okuyun. Allah sizden hastalar olduğunu, başkalarının Allah'ın fazlından aramak için yeryüzünde gezip-dolaşacaklarını ve diğerlerinin Allah yolunda çarpışacaklarını bilmiştir. Öyleyse ondan (Kur'an'dan) kolay geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah Katında bulursunuz. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
 
MÜDDESSİR SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Ey bürünüp örtünen,

2- Kalk (ve) bundan böyle uyar.

3- Rabbini tekbir et (yücelt)

4- Elbiseni temizle.

5- Pislikten kaçınıp-uzaklaş.

6- Daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma.

7- Rabbin için sabret.

8- Çünkü o boruya (sur'a) üfürüldüğü zaman,

9- İşte o gün, zorlu bir gündür;

10- Kafirler içinse hiç kolay değildir.

11- Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak;

12- Ki Ben ona, 'alabildiğine geniş kapsamlı bir mal’ (servet) verdim.

13- Göz önünde-hazır çocuklar (verdim).

14- Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim.

15- Sonra, daha arttırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur).

16- Hayır; çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı 'kesin bir inatçıdır."

17- Onu alabildiğine sarp bir yokuşa süreceğim.

18- Çünkü o, düşündü ve bir ölçü tespit etti.

19- Kahrolası, nasıl bir ölçü koydu?

20- Yine kahrolası, nasıl bir ölçü koydu?

21- Sonra bir baktı.

22- Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti.

23- Sonra da sırt çevirdi ve büyüklük tasladı (istikbar).

24- Böylece: "Bu, yalnızca 'aktarılarak öğrenilen' bir büyüdür" dedi.

25- "Bu, bir beşer sözünden başkası değildir."

26- Onu Ben, cehenneme sürükleyip-atacağım.

27- Cehennem (sakar) nedir, sen bilir misin?

28- Ne alıkoyar, ne bırakır.

29- Beşere delicesine susamıştır.

30- Onun üzerinde ondokuz vardır.

31- Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını Kendisi'nden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür.

32- Hayır; Ay'a andolsun,

33- Dönüp gittiği zaman geceye,

34- Ağardığı zaman sabaha,

35- Gerçekten o, büyük (musibet)lerden biridir.

36- Beşer (insan) için bir uyarıdır.

37- Sizlerden öne geçmek veya geride kalmak isteyenler için.

38- Her nefis, kazandıklarına karşılık bir rehinedir.

39- Ancak Ashab-ı Yemin (sağ ehli) hariç.

40- Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.

41- Suçlu-günahkarları;

42- "Sizi şu cehenneme sürükleyip-iten nedir?"

43- Onlar: "Biz namaz kılanlardan değildik" dediler.

44- "Yoksula yedirmezdik."

45- "(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik."

46- "Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk."

47- "Sonunda yakîn (kesin bir gerçek olan ölüm) gelip bize çattı."

48- Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz.

49- Buna rağmen, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çevirip duruyorlar?

50- Sanki onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidirler;

51- Arslandan korkup-kaçmışlar.

52- Hayır; her biri, kendisine açılmış sahifelerin verilmesini ister.

53- Hayır; onlar şüphesiz ahiretten korkmuyorlar.

54- Gerçek (şu ki), o (Kur'an,) elbette bir öğüttür.

55- Artık kim dilerse, öğüt alıp-düşünür.

56- Allah dilemedikçe onlar öğüt almazlar; takvanın sahibi (onu kabul etmeye ehil olan) O'dur, mağfiretin sahibi (bağışlamaya ehil olan da) O'dur.
 
KIYAMET SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim.

2- Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim.

3- İnsan, onun kemiklerini Bizim kesin olarak biraraya getirmeyeceğimizi mi sanıyor?

4- Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz.

5- Ancak insan, önündeki (sonsuz geleceği)ni de 'fücurla sürdürmek ister.'

6- "Kıyamet günü ne zamanmış" diye sorar.

7- Ama göz 'kamaşıp da kaydığı,'

8- Ay karardığı,

9- Güneş ve ay birleştirildiği zaman;

10- İnsan o gün: "Kaçış nereye?" der.

11- Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok.

12- O gün, 'sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)' yalnızca Rabbinin katıdır.

13- İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir.

14- Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir basirettir.

15- Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile.

16- Onu (Kur'an'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip-durma.

17- Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir.

18- Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle.

19- Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir.

20- Hayır; siz çarçabuk geçmekte olanı (dünyayı) seviyorsunuz.

21- Ve ahireti terk edip-bırakıyorsunuz.

22- O gün yüzler ışıl ışıl parlar.

23- Rablerine bakıp-durur.

24- O gün, öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir.

25- Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır.

26- Hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman,

27- "Son müdahaleyi yapacak kim" denir.

28- Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır.

29- (Ölüm korkusundan) Ayaklar birbirine dolaştığında;

30- O gün sevk, yalnızca Rabbinedir.

31- Fakat o, ne doğrulamış ne de namaz kılmıştı.

32- Ancak o, yalanlamış ve yüz çevirmişti.

33- Sonra çalım satarak yakınlarına gitmişti.

34- Sen buna müstahaksın, dahasına müstahaksın.

35- Yine müstahaksın, dahasına da müstahaksın.

36- İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor?

37- Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi?

38- Sonra bir alak (embriyo) oldu, derken (Allah, onu) yarattı ve bir 'düzen içinde biçim verdi.'

39- Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı.

40- (Öyleyse Allah,) Ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir?
 
İNSAN SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.

2- Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.

3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.

4- Doğrusu Biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık.

5- Şüphesiz ki iyiler (ebrar), karışımı kafur olan bir kadehten içerler.

6- Allah'ın kullarının kendisinden içtikleri bir kaynak; onu fışkırttıkça fışkırtıp akıtırlar.

7- Adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar.

8- Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.

9- "Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür."

10- "Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimiz'den korkuyoruz."

11- Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir.

12- Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.

13- Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.

14- (Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış.

15- Çevrelerinde gümüşten billur kablar, kupalar dolaştırılır.

16- Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tespit etmişlerdir.

17- Orada onlara bir kadeh içirilir ki, karışımı zencefildir.

18- Bir pınar ki orada "selsebil" olarak adlandırılır.

19- Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın.

20- Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.

21- Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarab içirmiştir.

22- Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafaattır. Sizin çaba-harcamanız şükre değer (meşkur:makbul) görülmüştür.

23- Gerçek şu ki, Kur'an'ı senin üzerine 'safhalar halinde bir indirme tarzıyla (tenzil)’ indiren Biziz, Biz.

24- Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme.

25- Ve sabah, akşam Rabbinin adını zikret.

26- Gecenin bir bölümünde O'na secde et ve geceleyin uzun uzadıya O'nu tesbih et.

27- Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar.

28- Onları Biz yarattık ve bağlarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz zaman da onları benzerleriyle değiştiririz.

29- Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir.

30- Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

31- Dilediğini Kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlar için acı bir azap hazırlamıştır.
 
MÜRSELAT SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun;

2- Derken kökünden koparıp savuranlara.

3- Yaydıkça yayanlara.

4- Böylece ayırdıkça ayıranlara,

5- Zikr (vahy, öğüt) bırakanlara;

6- Özür (suçu, eksikliği ortadan kaldırmak) veya uyarmak için.

7- Şüphesiz, size vaadedilen gerçekleşecektir.

8- Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman,

9- Gök yarıldığı zaman

10- Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman,

11- Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman

12- (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti?

13- (Mü'mini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için.

14- Bu ayırma gününü sana ne bildirdi?

15- O gün, yalanlayanların vay haline.

16- Biz, öncekileri helak etmedik mi?

17- Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz.

18- İşte Biz, suçlu-günahkarlara böyle yapıyoruz.

19- O gün, yalanlayanların vay haline.

20- Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı?

21- Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.

22- Belli bir süreye kadar;

23- İşte (buna) güç yetirdik. Demek ki, Biz ne güzel güç yetirenleriz.

24- O gün, yalanlayanların vay haline.

25- Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?

26- Dirilere ve ölülere.

27- Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi?

28- O gün, yalanlayanların vay haline.

29- Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin.

30- Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.

31- Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur.

32- Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar.

33- Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir.

34- O gün, yalanlayanların vay haline.

35- Bu, onların konuşamayacakları bir gündür.

36- Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez.

37- O gün, yalanlayanların vay haline.

38- Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri 'birarada topladık.'

39- Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun.

40- O gün, yalanlayanların vay haline.

41- Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar-başlarındadır;

42- Ve canlarının çekip-arzu ettiği meyveler (arasındadırlar).

43- Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.

44- Elbette Biz, 'iyi ve güzel' davrananları işte böyle ödüllendiririz.

45- O gün, yalanlayanların vay haline.

46- (Sizler de dünyada) Yiyin ve biraz yararlanın. Çünkü siz, suçlu-günahkar kimselersiniz.

47- O gün, yalanlayanların vay haline.

48- Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman, rüku etmezler.

49- O gün, yalanlayanların vay haline.

50- Artık onlar, bundan sonra hangi söze inanacaklar?
 
NEBE SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Birbirlerine hangi şeyi sorup duruyorlar?

2- O büyük haberi mi?

3- Ki kendileri hakkında anlaşmazlık içindedirler.

4- Hayır; yakında bileceklerdir.

5- Yine hayır; yakında bileceklerdir.

6- Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?

7- Dağları da birer kazık?

8- Sizi çift çift yarattık.

9- Uykunuzu bir dinlenme yaptık.

10- Geceyi bir örtü yaptık.

11- Gündüzü bir geçim-vakti kıldık.

12- Sizin üstünüze sapasağlam yedi-gök bina ettik.

13- Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık.

14- Sıkıp suyu çıkaran (bulut)lardan 'bardaktan boşanırcasına su' indirdik.

15- Bununla taneler ve bitkiler bitirip-çıkaralım diye.

16- Ve birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de.

17- Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir.

18- Sur'a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksiniz.

19- O sırada gök açılmış ve kapı kapı olmuştur.

20- Dağlar yürütülmüş, artık bir serab oluvermiştir.

21- Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir.

22- Taşkınlık edip-azanlar için son bir varış yeridir.

23- Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır.

24- Orada ne serinlik tadacaklar, ne bir içecek.

25- Kaynar sudan ve irinden başka.

26- (İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak,

27- Doğrusu onlar, hesaba çekileceklerini ummuyorlardı.

28- Bizim ayetlerimizi yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı.

29- Oysa Biz, herşeyi yazıp saymışızdır.

30- Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;

31- Gerçek şu ki, muttakiler için 'bir kurtuluş ve mutluluk' vardır.

32- Nice bahçeler ve üzüm bağları.

33- Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.

34- Dopdolu kadehler.

35- İçinde, ne 'boş ve saçma bir söz' işitirler, ne bir yalan.

36- Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu).

37- Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi Rahman olan (Allah); O’na hitap etmeye güç yetiremezler.

38- Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyleyecektir.

39- İşte bu, hak gündür. Şu halde dileyen Rabbine bir dönüşyolu edinsin.

40- Gerçekten Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da: "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek.
 
NAZİAT SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Ta en derinden acıyla sökerek çıkaranlara andolsun.

2- Yumuşacık çekip alanlara,

3- Yüzdükçe yüzerek gidenlere,

4- Öncü olarak yarışıp geçenlere,

5- Derken işi bir düzen içinde evirip çevirenlere,

6- O sarsıntının sarsacağı gün,

7- Arkasından onu diğer bir sarsıntı izleyecek.

8- O gün yürekler (dehşet içinde) hoplayacak.

9- Gözler zillet içinde düşecek.

10- Derler ki: "Biz çukurda iken, gerçekten biz mi yeniden (diriltilip) döndürüleceğiz?"

11- "Biz çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?"

12- Derler ki: "Şu durumda, zararına bir dönüştür bu."

13- Oysa bu, yalnızca tek bir haykırıştır.

14- Bir de bakarsın ki, onlar, yerin üstündedirler.

15- Musa'nın haberi sana geldi mi?

16- Hani Rabbi ona, kutsal vadi Tuva'da seslenmişti:

17- "Firavun'a git; çünkü o, azdı."

18- Ona de ki: “Temizlenmek ister misin?"

19- "Seni Rabbine yönelteyim, böylece (O'ndan) korkmuş olursun."

20- (Musa) Ona büyük mucizeyi gösterdi.

21- Fakat o, yalanladı ve isyan etti.

22- Sonra (karşı yönde) çaba harcayıp sırtını döndü.

23- Sonunda (yardımcı güçlerini) topladı, seslendi;

24- Dedi ki: "Sizin en yüce Rabbiniz benim."

25- Böylelikle Allah onu, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı.

26- Gerçekten bunda 'içi titreyerek korkacak' kimse için elbette bir ibret (ders) vardır.

27- Yaratmak bakımından siz mi daha güçsünüz yoksa gök mü? (Allah) Onu bina etti.

28- Boyunu yükseltti, ona belli bir düzen verdi.

29- Gecesini kararttı, kuşluğunu açığa-çıkardı.

30- Bundan sonra yeryüzünü serip döşedi.

31- Ondan da suyunu ve otlağını çıkardı.

32- Dağlarını dikip-oturttu;

33- Size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere.

34- Ancak o, 'herşeyi batırıp gömen büyük-felaket’ (kıyamet) geldiği zaman.

35- O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar.

36- Görebilenler için cehennem de sergilenmiştir.

37- Artık kim taşkınlık edip-azarsa,

38- Ve dünya hayatını seçerse,

39- Şüphesiz cehennem, (onun için) bir barınma yeridir.

40- Kim Rabbinin makamından korkar ve nefsi heva (istek ve tutkular) dan sakındırırsa,

41- Artık şüphesiz cennet, (onun için) bir barınma yeridir.

42- "O ne zaman demir atacak?" diye, sana kıyamet-saatini soruyorlar.

43- Onunla ilgili bilgi vermekten yana, sende ne var ki…

44- En sonunda o (ve onunla ilgili bilgi), Rabbine aittir.

45- Sen, yalnızca ondan 'içi titreyerek korkanlar' için bir uyarıcısın.

46- Onu gördükleri gün, sanki, bir akşam veya bir kuşluk-vaktinden başkasını yaşamamış gibidirler.
 
ABESE SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Surat astı ve yüz çevirdi;

2- Kendisine o kör geldi diye.

3- Nerden biliyorsun; belki o, temizlenip-arınacak?

4- Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.

5- Fakat kendini müstağni gören (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını sanan) ise,

6- İşte sen, onda 'yankı uyandırmaya’ çalışıyorsun.

7- Oysa, onun temizlenip-arınmasından sana ne?

8- Ama koşarak sana gelen ise,

9- Ki o, 'içi titreyerek korkar' bir durumdadır;

10- Sen ona aldırış etmeden oyalanıyorsun.

11- Hayır; çünkü o (Kur'an), bir öğüttür.

12- Artık dileyen, onu 'düşünüp-öğüt alsın.'

13- O (Kur'an), 'şerefli-üstün' sahifelerdedir.

14- Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış.

15- Katiplerin ellerinde.

16- (Ki onlar,) Üstün değerli, 'iyilik ve dürüstlük sembolü.'

17- Kahrolası insan, ne kadar nankördür.

18- (Allah) Onu hangi şeyden yarattı?

19- Bir damla sudan yarattı da onu 'bir ölçüyle biçime soktu.'

20- Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

21- Sonra onu öldürdü, böylece kabre gömdürdü.

22- Sonra dilediği zaman onu diriltir.

23- Hayır; ona (Allah'ın) emrettiğini yerine getirmedi.

24- Bir de insan, yediğine bir bakıversin;

25- Biz şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık,

26- Sonra yeri yardıkça yardık;

27- Böylece onda taneler bitirdik,

28- Üzümler, yoncalar,

29- Zeytinler, hurmalar,

30- Boyları birbiriyle yarışan ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler.

31- Meyveler ve otlaklıklar,

32- Size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere.

33- Fakat 'kulakları patlatırcasına olan o gürleme' geldiği zaman,

34- Kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar;

35- Annesinden ve babasından,

36- Eşinden ve çocuklarından,

37- O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır.

38- O gün, öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır;

39- Güler ve sevinç içindedir.

40- Ve o gün, öyle yüzler de vardır ki üzerini toz bürümüştür.

41- Bir karartı sarıp-kaplamıştır.

42- İşte onlar da, kafir, facir olanlardır.
 
TEKVİR SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Güneş, köreltildiği zaman,

2- Yıldızlar, bulanıklaşıp-döküldüğü zaman,

3- Dağlar, yürütüldüğü zaman,

4- Gebe develer, kendi başına terk edildiği zaman,

5- Vahşi-hayvanlar, toplandığı zaman,

6- Denizler, tutuşturulduğu zaman,

7- Nefisler, birleştiği zaman,

8- Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman:

9- "Hangi suçtan dolayı öldürüldü?"

10- Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman,

11- Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman

12- Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman,

13- Cennet de yakınlaştırıldığı zaman,

14- (Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir.

15- Artık hayır; yemin ederim (gündüz) sinip (gece) dönen (gezegen)lere,

16- Bir akış içinde yerini alanlara;

17- Kararmaya ilk başladığı zaman, geceye andolsun,

18- Ve nefes almaya başladığı zaman, sabaha;

19- Şüphesiz o (Kur'an), üstün onur sahibi bir elçinin gerçekten (Allah'tan getirdiği) sözüdür;

20- (Bu elçi,) Bir güç sahibidir, arşın sahibi Katında şereflidir.

21- Ona itaat edilir, sonra güvenilirdir.

22- Sizin sahibiniz bir deli değildir.

23- Andolsun o (peygamber), onu apaçık bir ufukta görmüştür.

24- O, gayb (haberlerin)e karşı (söylediklerinden dolayı) suçlanamaz (ya da cimrilikte bulunup kıskançlık yapmaz.)

25- O (Kur'an) da kovulmuş şeytanın sözü değildir.

26- Şu halde, siz nereye kaçıp-gidiyorsunuz?

27- O (Kur'an), alemler için yalnızca bir zikirdir;

28- Sizden dosdoğru bir yön (istikamet) tutturmak dileyenler için.

29- Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst