Kimene

CoqueTy

Bayan Üye
Şiir Arsiv!

İçimin tüm kırıntılarını bir kenara bıraktım,tam şimdi..Düşünmemiş,hayal etmemiş kabul ediyorum kendimi..Bir daha hiç uyanmayacak,masumca uyuyan bir bebek gibi.. Ölsem,mezarım küçücük olacak,üzerime attığınız güller solacak..Kendimi ziyan hissediyorum..

İtiraf etmeliyim,sarı rengi sevmiyorum! Mavinin derinliğine hiç uymuyor sarı,ve ne için yanyanalar bilmiyorum..Anlayamıyorum,benim rengim ne? Kendimi siyah beyaz bir film gibi hissediyorum.. Tüm bildiklerimi,hiç öğrenilmemiş kabul ediyorum şimdi.. Hayata baştan başlıyorum,ve kendime sonu olmayan bir yol çiziyorum! Zamanı olmasın doğduğum günün..Önemi yok..Ölümüm zamanlı olsun,bir tek bunu istiyorum.. Ben öldüğümde kimse ağlamasın diye dualar ediyorum..

Aşk denen eğlenceli hayal kırıklıkları bütününe gelince.. Aşık olmayı istemiyorum.. Çünkü aşk,çarpanlara ayırmaktan öte bir kavram..Aşk,sevgileri ayrıştırmak oluyor,öğrendiğim formüller yetmiyor aşık olmaya.. Olduğum yerde kalıyorum..Aşk bana hiç mi hiç yakışmıyor,biliyorum..

Benim yalnızlıktan yapılmış küçük bir kalbim var..Ben orada kalıyorum.. Ziyaretçim olmuyor,ve bundan memnunum aslında.. Her yerde biraz kendimden bırakıyorum..

Günüm gece olduğunda ise;

Alıyorum elime kalemi,
Ve tüm yalnızlığımı
Delicesine YALANLIYORUM!!
Aşk istiyorum,AŞK!!
Yalnızlıktan korkuyorum,anlıyor musun?

Ben geceleri hep yalan söylüyorum..
Ve bu gece,
Seni hiç mi hiç sevmiyorum..

Yalnızlıktan korkuyorum..
 
Son düzenleme:

Mutsuzum, en az senin kadar yalnızım.
Azım, çoğalamıyorum.
Koşup gelmek istiyorum yanına, gelemiyorum.
Bir yangının tam ortasında bu kalbim.
Kor halindeyim.
Her saniye, her dakika ve her saat yanıyorum.
Sonra yavaş yavaş sönüyor, dumanımı savuruyorum.
Güne ve geceye karışıyorum.

En az senin kadar yalnızım, kalbim gibi soğuk.
Kalkamıyorum,
Doğrulamıyorum.
En az senin kadar köhneyim.
Senin kadar yaşlıyım daha yolun yarısına gelmeden.

Bir başkasının biçimine bürünmek bu olsa gerek.
Sevmek mi dersin buna.
En az senin kadar sorgusuz
Ve bir o kadar cevapsızım.
 
Yıllarca küllenen sevda derdimden
Üfürüp külleri közler örüyor,
Bir duygu dalgası coştu kalbimden
Sevgi ipliğiyle bir aşk örüyür
Ben aşk sarhoşuyum başım dönüyor.

Kıvılcım çakıyor damarlarımda,
Yanıyor yüreğim senin aşkınla,
Sen de değilsin belki farkında...
Bakışın yakarak bir aşk örüyür,
Ben aşk sarhoşuyum başım dönüyor.

İnan ki suçsuzum seni severken,
Farkında olmadan kapılmışım ben,
Aşk aydınlığından zindana düşen...
Hasret çeksem bile bu aşk büyüyor,
Ben aşk sarhoşuyum başım dönüyor.
 
dusunurken egilip bir cicegi sevisini
ince sesinle satasirken ruzgarlara
bu ilk seslenisim sana
kucucuk ayaklarinla gel yuregime basa basa

girip bir kapidan iceri
yemyesil cayirlara cikar beni
gectigin yerlere gozlerini damlat
gollere karistir rengini
bilmedigim masallar anlat
sustur beni
bu ilk susuzlugum kaynak sularina
teninin tuzuna sur
caglayanlardan asagi at beni

bu ilk dususum bosluga
yuzune bir gok ciz
bir iple gokyuzune cek beni
gectigin yerlere birak sesini
bir agacin dalina
bir cesmenin basina
gelir aliriz ben ve bozkir ruzgarlari
 

En umutsuz kelimelerim dilimin ucunda Seni unutmak için söyleyeceğim yalanlarımı hazırlıyorum Ezberlemeye çalışıyorum yalanlarımı Sensizlik bana ağır geliyor Saçmalamaya başlıyorum…

Yüreğimde ki eksikliğin Utanmadan sana acıktırıyor beni Ben sana doyamadım ya
Bundandır belki açlık nöbetlerim…
Bir yanlışlığın içinde kaybolmak gibi Ben sen olmadan kendi yanlışlarımın içinde kayboluyorum Yanlışlarım sana dairdi Seni unutamamak ta bir yanlışlıktı…

Bütün çareler çaresizleşmişken Ben bir şeylerden çare koparmaya çalışıyordum
Bir küçücük çare…Seni bana getirebilirmiydi…bilmiyorum

Yokluğun da hayalinle avunmak…Acılar damlatıyordu beynime Acılarım birikiyor…

Hayalinle savaş açıyor Yine hayalin galip geliyordu Ben acıyı unutuyorum
Hayalin ise hala gözümün önünde duruyordu…

Kalmadı…
Mecalim
Seni unutmaya da…
Sana kavuşmaya da…


Birileri çalsa seni hücrelerimden Koparsalar yüreğimde ki yüreğini Senden bana hiçbir kırıntı kalmasa…
Sen benden gideli çok zaman geçti Benim zamanlarım olmadı seni unutmaya


Unutmaya katlanamadı yüreğim…


Hasretini sardı yaralarıma…durdur dedi kanayan yanlarını Ama durmadı…
Yüreğim de çare olamadı kanayan yanlarıma

Oluk oluk akıyordu sensizlik her yerde Ve ben çaresizce seyrediyordum aynada ki acizliğimi…
Bana verdiğin acı seni unutturmuyordu içimdeki ateşi daha da alevlendiriyordu
Ve bu alevlerim sıçrıyordu her yana küçük küçük yangınlar çıkarıyordu
Küçük yangınlarım gittikçe büyüyordu Seni bulamıyordum…
Yangınlarıma su gibi akman gerekiyordu Ama ben seni bulamıyordum
Yoktun…


Sonra sus dedim yüreğime…
Sustu…
Sanki yorulmuştu…
 
Sevmek, gerekliliğimizdir. Olduğunda derince bir nefes almaktır. Yoksa nefesi bırakmak, onsuzken alamamaktır. Yaşatandır. Can yakandır. Ölmektir birazda…

Haydi! Şimdi derin bir nefes al...

İçinin çekildiğini hissedene kadar al…

Bu doğumdur. Yaşamaktır.

Ardından ver soluğunu, boşalt içini, ölümdür bu ise…

Aldığımız her nefes bizi ölümüme yaklaştırıyorken; işin doğrusu, doğumu ölümü, iyi ve kötüyü, güzeli çirkini, aynı anda yaşıyorsak, mükemmel sevgili düşümüz de boşlukta asılı kalır. Tıpkı ölen birine olan aşkı anımsamak gibidir bu… Kendi matemimizden etraftaki şöleni fark edememektir.

Bazen de çevreye öyle dalarız, renklerden öyle gözlerimiz kamaşır ki; yanı başımızdaki gerçek hazineyi fark edemeyiz…

Sevmek, onunla birlikte kalmak demektir. Sevmek, her hücreniz ‘Kaç’ derken, kalmak demektir.

Sevmek, gerekliliğimizdir. Olduğunda derince bir nefes almaktır. Yoksa nefesi bırakmak, onsuzken alamamaktır. Yaşatandır. Can yakandır. Ölmektir birazda…

Bir başkasını tinsel hazine olarak keşfetmektir ilk adım.

Ardından korkular gelir. Beraberinde umutlar… Bir an gelir kaçıp, gizlenirken benliğinizde ve yaşamda, belki gece yarısı kendinize sokulmuş uyurken bir düş görüverirsiniz. Bir odadasınızdır. Yarı karanlık, yarı aydınlık. Kapı yoktur. Çıkış yoktur. Yapayalnız kalmışsınızdır. Korku yoktur. Umutta. Ölü değilsinizdir, yaşamıyorsunuzdur da aynı anda. Yaşamak düzenli atan nabız değildir, bilirsiniz. Sessizlikte, nabzınızı hissedersiniz. Sonra, O gelir… Loşlukta görürsünüz, kapı ordadır. Aslında kapı hep vardır. Uyanır, ona gidersiniz. Tüm hücreleriniz ‘Kaç’ derken…

Ona gidersiniz… Güven içindesinizdir. Belki size biraz ‘şefkat bile yapar’. Bir başkası varken de dinlenebilirsiniz. Ardından saatlerce bildiğiniz, yaşadığınız, düşlediğiniz, korktuğunuz her şeyi anlatırsınız. Tüm bildiklerinizi, bilemediklerinizi, öğrenmek istediklerinizi… Geçmiş üzüntülerinizi, komplekslerinizi, hatalarınızı paylaşırsınız.

Kalbinizi, şarkılar bestelerken buluverirsiniz son adımda…

Yarım kalmışlık duygusu yitip gidivermiştir hayatınızdan. Bütünlük sizinledir. Ruhunuz, mutludur artık…

Ama burada bitmez hikayeler, mitler, yaşantılar. Hazineyi, hazine olarak değerlendirmek gerekir. Ne yapacağınızı bilmek gerekir. Özgür bir ruhun istediğini, onu olduğu gibi kabullenmeyi bilmek gerekir.

O, bizim gördüğümüzde gözlerimizi alamadığımızdır. Hazineyi korumak, gözetmek gereklidir. Harcamamak, özen göstermek…

Kendimize benzetmemek ya da benzetmeye çalışmamak, zenginleştirmek ve onunla zenginleşmek, hayatla ölüm dengesini kurmak gerekir, ilişkide…

Hazineye sahip olma isteğimiz ölür. Her gün görülen güzelliğe alışkanlık kazanılır. Sahip olma hırsı ölür. Zorlama heyecanlar alır yerini. Hazlar dünyasına, uçurumuna atar kendini bazıları…

Oysa hormonal isteklerin ötesinde sevmek, başka görevleri getirir beraberinde… Sevgiyi sadece olumlu biçimiyle yaşatma arzusu öldürür, sevgiyi…

Oysa, cadıyı öpmek gerekir. Asla doğru yer ve zaman yoktur. Zaman ya da planlar yoktur sevgide… Paranın, şöhretin, gücün ya da cinselliğin sevgisi değildir.

Sevmeyi kucaklamak görevdir. Gerçekten sevmek, kendi korkularını yenebilen kahraman ister.

Sadakat ve adanmayı istemek gerekir. Küçümsememek gerekir…

Sevgi, eski yaralarımıza merhem sürmektir. Sevmek, bitiş varsa, başlangıçlarında olacağını bilmektir. Sevmek, kırılıp dağılmak değildir Sevmek, kırılıp açılmaktır.

Derinleşmektir, sevmek. Kadına ihtiyaç duyduğu, derin ve döngüleriyle bütün olan sevgiyi verebilmektir.

Ruhların, hayat ölüm döngüsünü kurabilmesidir sevmek.

Ve, bunlar için söylemektir ‘seni seviyorum’ kelimelerini…

Sorumluluklar, gereklilikler, vicdani borçlar, verilen emeklerin karşılığı değildir sevmek…

Cezmi Ersöz’ ün dediği gibi ‘ Aşkta Yarın Yoktur Sevgili’.

Haydi! Şimdi derin bir nefes al...
 
belkity81rb0.jpg

Yazmamı bekliyorsun hep;
senin "ne" kadar önemli olduğunu.
Beyazı ters çevirebilsen, istemezdin belki.
Bağırmamı istiyorsun hep;
"sensiz yapamam" diye..
Sağır kalsan, istemezdin belki.
Saymamı istiyorsun sensiz saatleri;
"anlamsızlığımın en çekilmez hali" diye.
Zamanını yitirsen, istemezdin belki.
Anlatmamı istiyorsun hep;
İçinde seni andıran renklerin tamamını.
Bütün renkleri tüketseydin, istemezdin belki.
Bunların hiçbirinin olmadığını düşünüyorsun belki.
Bil ki;
Dilim söyleseydi,
Elim yazardı belki...
 
bittimeu01qy5.jpg

Uzağında kaldım her şeyin,
Senin,sevginin uzağında;
Ellerim boşlukta kaldı,kollarım yokluğu sardı,
Sensizlik içime;en içime işledi.
Nedense bir türlü hazmedemedim gidişini !
Sanki hiç bir şey yapmamışsın gibi;
Sen gittin ben bittim;

Anlamsız savaşlar verdim inadına,
Zaman derman olmadı azan yarama,
Seni unutamadım,hasretinde toparlanamadım,
Yani gittin ya ! ben bittim;

Direnemedim sensizliğe,
Kahırla,isyanla geçti her günüm.
Alıkoydu her şeyimi sensizlik nöbetleri,
Ta hücrelerime kadar eridim,
Bakma öyle bir şey olmamış gibi;
Sen gittin ben BİTTİM..
 
Az önce uyandım!...

Bedenimde bildik bir yorgunluk... Yinede buradayım!..

Sen gelmeyince ben kaç kez gidiyorum hayattan. Vapur seslerini, tren seslerini, otobüs seslerini dinliyorum, adına umut denilen yanılsamamla, buğulu camlarda göz yaşlarımı
siliyorum...

Beklemek neden zordur?

Ömrümüzün sınırlı olması mı, yoksa kaybetmek korkusu mu? Ama hayalin terketmiyorsa bedenimi, belli ki senden daha vefalı...

Ey yağmurda göz yaşlarımı sildiğim sevgi, sevgili!.. Ne yana baksam sen oldu hayat.


Gözlerim kör olsa da, yüreğim çölde...
Bir damla su dilenmeyeceğim ne buluttan, ne senden!...
 
Uçurumun kenarına bırakılmış bir taş bebeğim ben, kollarım rüzgar yönüne açılmış, parmak uçlarım değmekte toprağa anca...
Acıma!
Uçurumun kenarında hayata inat gülebilen bir su düşüyüm ben.

Güzelliğim kaybolur yüzümü şehre dönersem. Bu aceleci insanlar, bu çıkar dünyası, bu leş kokularında barınamam ben.
Yüzümden/yüreğimden kahırlara veremem. Öyle bilmediğim renklere, kolay kolay sinemem ben!
Hey! beş kuruşa masumiyetini satan yeşil, büyüdün mü biraz kirlenince, yoksa birikti mi özlemler kuytu köşelerinde

As beni!
Beni öldür!
Beni kurşunlara diz!
Beni alıkoy mutluklardan!
Kendini okşa karalarınla!
Üzgünüm, sana benzeyemem!
Bak bakalım var mı kendinden izler yüreğimin ellerindee, çok zorlama seviyormuş gibi yalan da olsa hissettiremem.

Dünya buysa, koşullar bunu gerektiriyorsa, gereksirse emanet ederim kendimi uçuruma.
Gerçek şu:

Uzak dur!
Bu erinç, sana benzeyemem!
 
solitarysrosebythesweetio6.jpg

Nasılki ben kimse duymadan, kimsenin umrunda olmadan gözyaşı döktü isem sende dökeceksin... belki gözyaşların şatafatlı olacak her zamanki gibi ancak yüreğinde hissedeceksin acıyı ve hüznü... yastığım ıslanır olmuş,iş arkadaşım ya neden paylaşmıyon diye sitem eder olmuş, annem ne oldu sana der olmuş, sen ise kalbimden yok olmuşun...


Öyle sanıyorum ki
Hüzünle ve acıyla pek barışık olmadığın için
Benden uzun yaşayacaksın
Benden sonra kelimelerim gelecek gönlüne
Onların benden geldiğini bir tek sen bileceksin
Küstah bir aşkla seveceğim seni


en özel sandığım o kolyeni artık takmıyorum, saklayacağım ama kullanmayacağım... baktıkca üzüleceğim... sonsuzluk ve sensizlik arasında dönüp duracam... hayatın ta içinde kaybolup gideceğim... sanane olacak tüm cevaplarım... seni görmemek için başımı öne eğeceğim... sana olan kinimi o usta kalem misali yazılarla değil, böyle basit cümlelerle açıklayacağım... bu yazıdan ve düşüncelerimden hiç haberin olmayacak... seni sanalda sevmedim, gerçekte ise nefret ediyorum...


Hüznü, gururu ve öfkeyi bilseydin keşke
Hüznümün beni aşan taşkınlığını
Gururumun binlerce yıl önceden miras kalmış hoyratlığını
Öfkelerimin hiçbir zaman sona ermeyecek ve azalmayacak kararlılığını
Anlayabilseydin
Anlatabilirdim sana
Seninle yaşanan bir aşktan sonra
Ayrılığın ölüm bile olsa
Mavi bir ölüm olacağını


sayfalar dolusu kin kusacağım sana, ölümün benim kurtuluşum olmayacak... ben kötü birisi değilim bilirsin.. bir başkası bilaf söylese beni bulacak karşında yine... san kini ben kusacağım sadece ben... seni hâla seviyorum demeyeceğim... bir damla misali girdim deryana, bir deniz oldum çıkıyorum... kişiliğimde oturmadan acımasızlıkları sen dizginlemiştin, şimdi ise prangalar işe yaramıyor...


Neden bilmiyorum özlemin artıyor içimde
Zaman geçtikçe eksilir demiştim oysa
Atalarımın öğrettiklerine de ters düşse de
Sana inanırım bilirsin
Zamanla unutursun demiştin
Niye daha derinleşiyor öyleyse
Derinleşiyor özlemin
Ve gönlümde bir iç savaşta dökülen kanları
Coşturuyor ayrılık sözlerin
Öfkelerimin kararlılığını
Aşka katık ederek konuşacağım
Bedenim bu dünyayı terkedene kadar


ben köşelerde bir başıma ağlıyor olacağım sen ise bir köpek gibi saldıracaksın yüreğime... bedenimdeki tenini hisseden her hücreden nefret edeceğim artık... ayrılığı sen istedin üzülmeyi ise ben.. hakkını helal etme çek git... yaşanmışlar yürekte yara bende...
 
Garip bir huzur var içimde
MutLuLuğu beraberinde getirmiş ..

Sessiz sakin bekLiyorLar heran gidicekmiş gibi

Hiç gitmeyin desem,
biLiyorum dinLemezLer ..

Geçmişi karanLığa bırakmak
GeLeceğe bir ışık tutmak ..

AyrıLıkLarLa kavruLdu bedenim,

Herseferinde hüzne boğuLdu,
Sustu ve köşesine çekiLdi ..

ÖyLe gerekti
yaLnız kaLmak gerekti,
susmak gerekti,


kimseyi üzmemek gerekti,
Çünki kırıLan parçaLarın bütünLeşmesi
koLay oLmuyor acı veriyor herseferinde ..
Denizi özLedim maviyi,
O hırçın daLgaLarıyLa ısLatışını ..
Ruhumu içine aLışını ve yıkayışını

Sana geLiyorum mavi
aL ve bırakma beni ...
 
ylnzlk4ozaq9tp2ye5.jpg

Nahoş gecelere gebeyim...

Hic bir dil barındıramaz içimdeki tarifsiz sızının kelimelerini ve hiç bir ağıt dillendiremez serzenişimi.!

Saklı Kentim..! / Gizli bahçem..! / Sevdiğim..!

Kabulsüz bir dua vaktindeyim!

Geceler yastıgımda_! Ölümemi susadım "sana"mı bilmiyorum_?

Kanamalı bir yara..
Gözlerimdekiler yansımalı..
Susuyor sevda..
Kendini sen yerine koyan yosma gecelerle birlik olmuş..
Haykırıyor yokluğunu içime saplayarak...

Gittikce gömülüyorum yalnızlığa, küle soyundu icimdeki yangın..
uzgunhatunstw6yv8.jpg

Sen benim gizli yaramsın..
Kanayan bi yara olarak kalıcaksın Sen kanadıkça Bende yarım kalıcam.

"Acıtıyorsa sahte bi gülüş dudaklarda,kurtulma zamanıdır buğulanmış yaşamdan." diyen bendim, değişmişim_!Acıtsada sahte tebessümler yüreğimi, yırtık dursada dudağımın kenarında kurtulmaya niyetim yok buğulanmış sevginin yaşamımda_!

Acıyı Şikayetsiz Kabullendim ben, erdem bilip..

Şimdi sen de yoksun ya, olma_! Acıtmıyor artık yokluğun_!
Çünkü ben sevgini değil Seni sevdim_!
Sevgini hissetmeme yardımcı olacaksa ellerin olmasın_!
Sen bakınca atacaksa yüreğim heyecanla, dursun_! atmasın_!

Yanındayken biri her el tutar bir sıcak eli!
Biri başucundayken uyanıyorsan sabaha,elbet güler yüreğin yansıdığı gözbebekleri!
 
Gittin...
Bir okyanusun ortasinda, tek küregi kaybolmus sandalda dev dalgalarla
bogusan bir denizciyim
simdi.
BIL KI SEVMEKTEN VAZGEÇMEDIM SENI,
BIL KI SENINLE BIRLIKTE, SEVDANI DA TASIYACAGIM YÜREGIMDE,
BIL KI;
SENI ASLA UNUTMAYACAGIM

Biliyorum aslinda sen hiç bir zaman gelmedin bana.
Duymuyorsun !
Gitme diyorum sana,gitme !
Çigliklarim boguluyor gecenin karanliginda.
Gece korkunç, gece sessiz, gece yalniz...
Sesim kisiliyor
Gidisin bitisi olacak yüregimdeki heyecanin,
Gidisin sönüsü olacak gözlerimdeki atesin.
Beni,yüregimdeki sevgiyi,
Gözlerimdeki bitmek bilmeyen umudu unuttun!
Ama ne olur bunu unutma.
Gidisin dinderemez bu firtinayi.
Bir firtinanin ugultusuyla sesleniyorum sana;
GITME....
 
Ordasın! . .

Ordasın ve göğe gülümsüyorsun bensizliğinde. . Gelebilsem. . . Bir çift kuş kanadını takabilsem kollarıma; masalsı, anka soyundan kalan... Aşabilsem tüm sana ulaşma engellerini.. Olmuyor... Küfretmek yapabildiğim sadece; sana gelememenin çaresizliğinde. Oysa, ordasın sen. Gülümsüyorsun ve gök seni baştan çıkarıcı maviliğiyle kucaklıyor. Ve ben burda, göğün yıldızlarından sorgularcasına kıskanıyorum baştan çıkaran mavi gülümseyişini. . .

Ordasın ve başka gözler görebiliyor seni kalabalıklarda. . Bir mavi ışık taşıyor, gözbebeklerinin çakmaktaşı pırıltısı. Avuçlarıma değemiyorsun. Koyuluğuna kapanamıyorum sensizliğimin kekremsi, acı tadlı zamanlarımda. Güvercin kanatlarından süzülen mavi ışığın tonlarından sorguluyorum kıskanırcasına yürek yakan bakışlarını bakışlarını. . .

Ordasın ve başka varlıklar duyuyor sesinin rengini ve vurgularındaki mimik titreşimlerinin sunusunu. . Mavi bir ses doluyor boşluğa; İda dağının bin pınarının gökten süzdüğü tanrısal mavilikte. Ve kırlangıç kıvrımlarının boşlukta yarattığı mavi çizgilerden sorgularcasına kıskanıyorum başkalarının tanık olduğu, sendeki senli kelimeleri. . .

Ordasın ve saçlarının başak savrusu değiyor rüzgarın tenine. . Mavi bir ıslık yayılıyor unutamadığım kaybettiren kokunu yaşatırcasına. Tarlaların ilahi danslarının rüzgarla taşındığı mavi ezgiler gibi... Ve karlı ulu dağlardan sorguluyorum kıskanırcasına sarı ışık mozaiği, çehreni çevreleyen altın saçlarını. . .

Ordasın ve ben karayı süpüren mavilerde umutlanıyorum belkilikleri güneşe gönderip, yüreğimi ısıtacak mavi ışığını bekleyerek. . Bir mavi umudu besleyip, yüreğimde büyüterek. . Ve mavi düşlerimde seni yaşatarak. . .
 
Neden bu kadar dağıttın yatağımı?
Bıraksan,düzenli kalsaydı...

Jilet gibi,tertemiz örtülerle kaplamıştım halbuki, şimdi dağınık.Örtülerimi gözlerime örtüp gitmişsin.

Lavanta kokular yok artık üstünde,sen kokuyor.
Kokunu unutmuşsun üstümde!
Ben kokuyor...Gelir gelmez söküp aldın ya ben'liğimden...

Neden dağınık bıraktın yatağımı?

Dudak izlerin,yastığımdan aşağıya süzülmekte. Aynı vuruculukta darbelerin... Çarşaf,sen gelmeden önceki gibi... Soğuk!

Sıcaklığını alıp gitmeseydin yâr! üşüttün beni...

Sabahtan koyduğum pak çarşaf değil altımdaki.
Yorgun... Üşümüş... Üstünden bir 'sen' geçmiş,kolay mı? Şiddetine,hışımına kurban olmuş.

Yastığım,üzerinden tarihler geçmiş gibi... Ağır-aksak durmakta şimdi,arkamda...Yorgun...
Lâkin,başına yuva olmaktan mutlu.Ama kıskanmış. Göğsümde saatlerce,daha çok uyudun diye...

Sahi,yatağımı neden bu kadar dağıttın?

İklimime soktuğumu hatırlıyorum seni.
Çilek tadı,tarçın kokusu bir de.
Yavaş yavaş dağılan çarşafı hatırlıyorum,
inleyerek dağılan çarşafı...
Hani,üzerinde yaşam çizgilerimizi çizdiğimiz,
"atlasımız",çarşaf...
İki'nin tek'e dönüştüğü,altımızdaki atlasımız.

Çilek tadı hatırlıyorum,belli belirsiz.
Bedeninin tadından sıra gelmeyen tarçın kokusu...
Dudaklarında önce mi buluştum çilekle,sonra mı hatırlıyorum...

Loş bir ışıktı yanan...
Bunu hatırlıyorum.

Öznesi "ben" olan sevişme eylemine açtın kollarını önce.

Kaçtım,kovaladın.
Kovaladın,yakalandım..
Öznesi "biz" olan sevişme(ler) eylemine ilk halkayı ekledi(-k).

Neden dağınık yatağım?

Üzerinde acil sevişme izleri...
Öpüşlerinin tadı,seninle birlikte mi yol aldı?
Benden söküp almasaydın dudaklarını,bedenim titremezdi bu denli.
Dağınıklığına bir karşılık alabilseydim;dudakların olurdu!

Neden bu denli dağınıksın?
Neden dağınık bıraktın yatağımı?

Çok mu soru sordum?
Perdelerim sonuna kadar açık,
gözlerim,gece gözlerini hatırladığım zifiri'de şimdi. Fecri bekliyorum toparlanmak için...

Yatak çıplak, ben baştan aşağıya.... Yalınayak....
Dağınıklığına bir bedel isteseydim yalınlığın olurdu!

Üzerini kuşanmadan görmek seni,en yalınına ulaşmak,en tepedeki meyveye uzanıp tatmak gibi...

Kucağımda son dudak izlerin,koynumda gölgen...

Neden dağınık bıraktın yatağımı?
Neden ber-taraf ettin ben'i?


Baş ucumda sabırsız öpüşler izi...
Altımda soğuk çarşaf...
Yine iklimine soksan beni...

Gölgem,gölgene sığınsa gece vakti,
Son zerrenin tadına koşsam,çeksen yine kendine beni... Kaçsam,kovalasan ...Yakalansam...

Koynumdaki gölgelerin çoğalsa, milyon kere bitirsem seni...

Kurşun gibi vursan beni, çıkmamacasına en derinimden... Ben'liğime sen karıştırıp uyusam,
yine gölgende uyansam...

Perdeleri seninle açsam, seninle kapatsam ışıkları... Nice atlaslar çizsek,yaşam çizgilerimizle,senin terinle...

O zaman...

İstediğin gibi dağıt yatağımı yâr!

Bırak,dağınık kalsın!
 

Anladım ki aşkı bir kıvılcımken yanardağ haline getiren; sevdiğinden ayrı kalıp onu düşünüp ve her an her saniye onun için yaşadığını anlayıp da sevdiğinin yanında olmadığını anlamakmış ve en önemlisi ona hasret kalmakmış..

Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Onun yanında olmadığını bilip de sevmektir onu delicesine

Benden uzakta acaba ne yapıyor, ne ile uğraşıyor sorusunu bir yana atıp
Hiç şüphesiz ‘’ben onsuz yapamam o da bensiz’’ diyebilmektir aşk…

Arada mesafeler var ikimiz de biliyoruz bunu
Arada mesafeler olsa da ne çıkar, iki kalp bir bedende can bulsun yeter.

Aşkı aşk yapıp küllendiren sevgiliye duyulan hasret
Hasretse aşkı seninle yaşamak demek…

‘’Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın’’

Bence her şey sende gizli
Aşk, sevgi, hasret ve daha niceleri; en önemlisi ‘seni seviyorum’ diyebilmek

İnsan sevdiği kadar insandır ve sevildiği kadar değerli
Ama sen başkasın bende içimde yaşayan bir cansın bedenimde

Hasret kalmak acı olsa da sevgiliden
Aşkı aşk yapan hasretmiş, anlıyor insan hasret kalınca Bitanesinden…

Ayrı olsak bile başka başka diyarlarda
Ben yanındayım, canında kalbinin her atışında

Ve sen bendesin ama şunu bilemem sen de bende misin?
Birtek şey isterim senden; gözün bende olsun kalbin Allah da
Ve benden ayrılma; ol hayat arkadaşım
Son sözüm sana;
Seni Çok Seviyorum…
 

Sana..



Kördüğüm günlerin, zifiri kara gecelerin içinden sesleniyorum sana..


Kırıntı anılarla avunmaya çalışan bir yüreğin biriktirdiği yorgun cümlelerin azat fermanı bu.. Duyar mısın bilmem! Telâffuzu da çetin, telafisi de..


Dinle..


Ağır bir yüke talip olmaktı seni sevmek. Koca dünya içinde soğuk,boğuk,daracık bir hücreye razı olmak.Koparıp atmak tüm iplerini hayatın ve dibi olmayan bir kuyuya son sürat yuvarlanmak, her şeyi hiçe sayarak, bir hiç olmaya namzet olarak..


Duyuyordum, seslenen sendin o kuyudan, yıllardır.."Gel" diyen sendin bana. Sendin, o tüm kaçışların bittiği yer. Sendin tüm rüyaların esas oğlanı, hayallerin tek sermayesi. Tüm kıyaslamaların galibi kıyas götürmez sevgili..


Evet sensin tutarsızca, hesapsızca sevilen. Sensin uğruna yürek feda edilen. Sensin yolunda takatsiz kalınan sevgili..


Duysan da duymasan da sensin bu mahcup cümlelerin sahibi..


Dedim ya, telâffuzu da zor telafisi de..


Duyar mısın bilmem..?
 

Şimdi bu satırları, ertelenen gözyaşlarım aksın diye yazıyorum. Ve bekliyorum… Yağmuru… Bir umut… Bir ben… Bekliyorum… Çünkü; yağmursuz duygularım öksüz kalıyor. Yağmursuz ümit çiçeklerim açmıyor. İşte yağmur yağıyor! Yıldızlar ağlıyor…



Masumluğunu yitiren gözlerimde, sararıp soluyor hayat! Yaşamak bir ağrı gibi dolaşıyor kanımda. Artık hatıralar avutmuyor beni. Acı dolu gözlerle bakıyorum hayata. Hayat ki başımın üstünde dönüp duran pervane misali üç günlük, üç nefeslik, kısa bir zaman.


Ben hayallerimi gökyüzüne ulaştıramadım, çünkü gökyüzü görünmüyordu. Gönlümü dağlara veremedim, çünkü dağlar yoktu.


Bu yüzden mısraları derime kazıdım.


Kanasın diye yüreğim, ağlasın diye


gözlerim…


Mısraları derime kazıdım…


Sonra çiçekleri gördüm. Beton yığınlarının arasına sıkıştırılan laleyi, gülü, menekşeyi.


Derin bir sızıları vardı, konuşamadım onlarla.Ben de sizdenim diyemedim. Koklayamadım; bir ceset gibi gömülmüştüler toprağa.


Aslında toprak öldüren değil, diriltendi umutları.


Ve karmakarışık duygular içerinde boğulan ben, somutlaştıramadım düşüncelerimi. Gül yüzlü seherlere açamadım kalbimi. Müjdeleyemedim gözlerimle baharın geldiğini…


Ve öylesine haykırdım ki titredi beton yığınları.


Ertelenen gözyaşları akmaya başladı yanaklarıma.


Nemli gözlerle baktım dünyaya son kez.


Ve dedim:


Bilin ki benim gibi şehir çiçekleri de ağlar.


Gönlünü dağlara veremediği için…


Guruptaki renk cümbüşünü göremediği için…




Şehir çiçekleri de ağlar.
 
Bulutlarla Yürüyen Adam



Bulutlar dolaşıyordu üstünde

O ise sadece yürüyordu düşünmeden

Gideceği yer belki çok uzaktı ama o yürüyordu

Sevmişti bir kadını o onu sevmesede

Bilmişti öğrenmişti hayatı onun sayesinde

Kaç kere onun için ölürüm diyordu

Ve reddildiği zaman hep ölmeye kalkıyordu

Ama sonra aklına yine o geliyordu

Ve vazgeçiyordu

Onun yüzünden ölmek istemiyordu

Çünkü onu suçlamış olurdu

Bunu biliyordu ve ölmüyordu onun için



Bulutlar sanki onu takip ediyordu

Ne yapacağını merak eder gibiydiler

Bazen el sallarmışçasıına yağmur yağdırıyorlardı

Ama o bulutlara bakmıyordu bile

O sadece onu düşünüyordu

Ve şimdi de ona gidiyordu

Elinde yine bir orkide vardı ve yine takım elbise giymişti



Ona yaklaştıkça heycanı artıyordu

Ve sonunda kapısının önüne geldi

Kapıyı çalmak istedi ama çalamdı

Eli gitmiyordu

Galiba yine reddilmekten korkuyordu

Tam vaçgeçmiş bir şekilde geri dönerken

Kapı açıldı

Ve içeriden elinde çöple o çıktı



Bir şeyler söylemek istiyordu

O da anlamıştı bunu

Ve o neyin var dermişçesine baktı ona



Konuşmadı sonra bulutlarla yürüyen adam

Sadece gözleri ile anlattı hislerini

Sonra anladıysan eğer beni konuşcağım dedi

Kafa salladı o ve konuştu adam

Seni seviyorum ve senle olmak istiyorum dedi sadece

Ve sustu arkasına dönüp yürüdü



O da sustu konuşmadı

Konuşmak istedi ama konuşamadı

O da onu seviyordu ama konuşamıyordu

Çünkü o dilsizdi ve bulutlarla yürüyen adam bunu bilmiyordu

Bilmiyordu çünkü onu uzaktan seviyordu

Bilmiyordu çünkü oda duyamıyordu

Konuştuğunu anlıyordu ama duyamıyordu



Bulutlarla yürüyen adam böyle defalarca reddedildiğini zannetti

Ve o gün bulutlarla yürüyen adam öldü

Mezar taşına BULUTLARLA YÜRÜYEN ADAM ONUN İÇİN ÖLDÜ yazıldı

O günden sonra bulutlar bir daha hiç susmadı

Hep ağladı ve hep ağladı
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers
vozol puff
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst