Her şey bitti artık dediğimiz zamanlar olmuştur; aşktan elimizi eteğimizi çektiğimiz her gün aynı gökyüzüne bakıp iç geçirdiğimiz dar vakitler yorgunuyuzdur mutlaka hayatımızın bir bölümünde. Her şey birbirinin aynısıdır: Deniz bildiğimiz maviliktedir, güneş artık ısıtmaz içimizi temmuz sıcağında bile.
Her gün bildik yüzlere aynı selamlar verilir ve her sabah üşenmeden taktığımız maskelerle yeni bir güne daha başlarız. Yeniden... Yeniden... Yeniden...
Oysa hiçbir şey yeni değildir; hatta aksine her gün hayatımız bir parça daha eskimektedir. Heyecansız, dingin, suspus bir hayatın sürgününde geçmektedir artık günlerimiz ve içimizden kimseye ne şikayet etmek gelir ne de buralardan çekip gitmek...
El ele tutuşmuş her sevgili bir parça daha içimizi burkar, her ayrılık şarkısı içimizi bir kez daha kanatır... Biten aşklarımızın hepsine bir şarkı yaparız, artık geçmiş oldu hepsi diyerek...
Ve tam da her şeyden ümidi kesmişken çıkageliverirsin, özür dilerim geç kaldım dersin. Başlarsın anlatmaya kendini. Hiçbir şey ses vermez olur, zaman durur; ama sen akmaya başlarsın içime doğru bir çağlayan gibi...
İşte o an aşk yakalar seni...
Her gün bildik yüzlere aynı selamlar verilir ve her sabah üşenmeden taktığımız maskelerle yeni bir güne daha başlarız. Yeniden... Yeniden... Yeniden...
Oysa hiçbir şey yeni değildir; hatta aksine her gün hayatımız bir parça daha eskimektedir. Heyecansız, dingin, suspus bir hayatın sürgününde geçmektedir artık günlerimiz ve içimizden kimseye ne şikayet etmek gelir ne de buralardan çekip gitmek...
El ele tutuşmuş her sevgili bir parça daha içimizi burkar, her ayrılık şarkısı içimizi bir kez daha kanatır... Biten aşklarımızın hepsine bir şarkı yaparız, artık geçmiş oldu hepsi diyerek...
Ve tam da her şeyden ümidi kesmişken çıkageliverirsin, özür dilerim geç kaldım dersin. Başlarsın anlatmaya kendini. Hiçbir şey ses vermez olur, zaman durur; ama sen akmaya başlarsın içime doğru bir çağlayan gibi...
İşte o an aşk yakalar seni...