imkan'Sızım'sın !! Schizophrenic Aşk!..

Korkuyor bu kız
Belkide tekrar yitirmekten,

ölesiye sevdiği halde onun yanında olmamaktan korkuyor.
Yada şu utangaçlıgını yenemeyip,
aşkını ona anlatamamaktan korkuyor.
Belkide önündeki engelleri aşamayıp,
elini asla tutamamaktan korkuyor.
Yada gözlerine bakamayıp,
şu dünyadan çekip gitmekten korkuyor bu kız

SENSİZLİKTEN KORKUYOR BU KIZ ASKINLA YANDIM YANDIMDA YANDIMDA KÜLLERE DÖNDÜM DÜŞÜNDÜM SENİ SENLİ GÜNLERİ DÜŞÜNDÜM UYKUYA DALDIM BİTTİĞİM GÜNÜ HATIRLADIMDA KABUSLA KALKTIM .ASKINA YANDIM ASKINLA KÜL OLDUM YANDIMDA UYANDIĞIMDA KÜLLERE DÖNDÜM SENİ SEVDİM ASKIM

Engeller var önümde sana gelemiyorum sen gel kapımı çal hadi bekliyorum
Işığımdın ısıklarımı kapadın söndün artık göremiyorum

Tut elimi tut gücüm kalmadı. . .

Sen gittikten sonra güneşim doğmadı. . .

Sen, gökte bir yıldızın söndüğünü düşün
Sen yağmurdan sonra güneşin gelmediğini düşün
Sen bir bebeği düşün kimsesiz
Birde Beni düşün sensiz

Nefes gibi muhtacım o gözlerine
derinden yaraladın beni sözlerinle
Ne yapsam kendimi toparlayamıyorum
Nereye gitsem her yerde seni görüyorum

Acıyla doldu kalbim yaşayamıyorum
Hasretin sardı benliğimi dayanamıyorum
Ver Kalbimi ver vazgeçemiyorum
Dön gel artık nefes alamıyorum

Bak görmeyeli kaç GÜN oldu
içimdeki sabır kovası çoktandır doldu
Bir umut görsem de uzakta
ellimi uzatamıyorum aslında çok yakın olsa da
Ne yakin nede uzaksın
Ne soğuk nede sıcaksın
Ne başkaların nede benimsin
Ama hasret kaldığım Sevdiğimsin...

Duygularımı anlatmak zor olsa da keşke anlasan şu satırlarımla...
Seni unutmak imkansız olsa da , unutmalıyım bir yolunu bulup da,
Bunun farkında olsam da olmuyor be askım hayalin karsımda durunca.
Giderken içimdeki seni de götürseydin keşke
Vazgeçemiyorum bak işte bıktım artik deyip te benden gittiğinde,
Bir gün hayatına başka biri girse de
Senin yerin bambaşka kalacak ebediyen bende..
 
6.jpg


9.jpg

10.jpg

11.jpg

vazgec9ql7wd.jpg
 
yalnzlmsanaemanet5xj.jpg

Karsimdasin iste...
Bana bakmasan da oradasin, görüyorum seni.
Ah benim sevdasinda bencil, yüreginde saglam sevdigim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbasi oldu yüregim.
Tikandigim o an,
Elimi nereye koyacagimi sasirdigim o an iste,
Aklimdan o kadar çok sey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boslukta, ben darda kaldim.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldim.
Bir senfoni vardi kulagimda çalinan,
bitti artik hepsi...

Köseme çekildim, hani hep kaldigim köseme.
Bakis açim belli oldu yine.
Geride kalan, ardindan bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarim dahi kalmadi benim.
Daglara çarptim her esisimde.
Yollara küfrettim her gidisinde.



Demistim sana hatirlarsan:
Önemli olan zamana birakmak degil,
zamanla birakmamak tir..
Simdi bana, geçen o zamanin
Unutulmaz sancisi kalir

Gittigim eger bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim..
 
Sen beni hiç sevmedin ki, lanetlenmiş bir hastalığı saklar gibi seni içimde saklamamı, gözlerinin benim için büyülü bir hapishane olmasını, göz kapaklarımın içine resmini çizmemi, sevdin. Sen beni hiç sevmedin ki, hiç bitmeyen bir kitap gibi sürekli seni okumamı, duygu yüklü bir bulut olarak içimde dolaşmayı, seni her şeyinle sevmemi, sevdin. Yaptığım her şeyi bırakıp kirpiklerini seyretmemi, gördüğüm her şeyi herkesi sana benzetmemi, cennetten gelmiş olmayı ve sürekli bir ay parçasına benzetilmeyi, sevdin.

Sen beni hiç sevmedin ki, bir bakış bir simge bir duruş olmayı, güzelliğini anlatırken sözlerin yetersiz kalmasını, İstanbul gibi kadın olmayı, sevdin. İlk okunduğunda su gibi ezberlenen ve bir daha asla akıldan çıkmayan şiir olmayı, hayallerini yüksek sesle kurmayı ve onların anında gerçekleşmesini, sevdin. Seni sevmek için gözlerinin büyülü sessizliğinde seni beklememi, hayatta tanıdığın bütün kadınların toplamı olmayı, yeryüzünde daha önce hiç kurulmamış cümlelerle sana aşkımı anlatmamı, sevdin. Sen beni hiç sevmedin ki, bir sabah kulağına şiirler fısıldayarak seni uyandırmak istememi, seni ilk gördüğüm andan beri kendimi bir ölü gibi hissetmemi sevdin.


Hayal dünyamın hayal kahramanı olmayı, üç kişilik cehennem bir masada, üç kişilik bir aşk yaşamayı, her fal öncesi tuttuğum dilek olmayı, sevdin. Hayatımın tek gülümseyen yüzü olmayı, sana sanat eseri gibi özenle yaklaşmamı, ufak bir gülüşüne kalbimi ipotek vermemi, sevdim. Sen beni hiç sevmedin ki, sen gidince Mersin in yalnızlaşmasını, yokluğunda büyümemi, yokluğuna alışamamayı, zamanları mesafeleri aşan bir sevgiyle sana bağlanmamı, içimi titretmeyi, sevdin. Kaç kere terk etsek de birbirimizi, aradığımız her şeyi yine birbirimizde bulmayı, güzelliğinden gözümü alamamayı anlatamamayı, giderken bıraktığın gölgene aşık olmamı sevdim.

Sen beni hiç sevmedin ki, uzun hasretin, bitmeyen eksilmeyen bir sevdanın mektubunu yazmamı, çengelli bir iğne gibi seni kalbimde taşımayı, sen yokken sana çiçekler almamı sevdin. Sen yokken sensizliği sevmemi, bana bıraktığın aşk gibi her şeyi yarım yaşamamı, acı çektikçe yazı yazmamı ve olmayan bir aşkın bitmeyen acısını çekmemi sevdin.

Sen beni hiç sevmedin ki, hasretini sahiplenmemi, sensizken yalan dolan şeyler yaşamamı, hayatta en çok seni sevmemi, seni özlememi, her baktığım yuzde seni aramamı, seninle aynı uykuyu uyumak istememi sevdin. Ezberimi bozmayı, herkesin yanmak istediği bir cehennem olmayı, bir sabah "kalbimin bir parçasını koparıp gittiğinden beri" devam eden anlamsız, rahatsız, hasret ve özlem dolu uykumdan uyandırmayı, sevdin.

Sen yokken içimde bitmeyen bir hasreti yaşatmamı, sana olan aşkımdan sayfalarca yazılar yazmamı, sana beyaz bir melek gibi davranmamı sevdin. Sen beni hiç sevmedin ki, her gittiğinde seni sevmeye devam etmemi ve her döndüğünde beni yine aynı aşkla bulmayı sevdin. SEN BENİ HİÇ SEVMEDİN,SENİ SEVMEMİ SEVDİN ..
 
Sildim..

Bugün beş itibariyle sildim her şeyi..


Her..ve Şey
Hayatımda her olup şeyleşerek yok oldun sen


Çok değil bugün..


Evet evet dört saat önce..


Tıpkı senin yaptığın gibi..


Sebepsiz bir dört saatin sonunda sildim tüm resimlerini


Seni attım kalbimden ..


At_tım?..


Yalan söyleyemem..


Atmadım ama başlangıcı yaptım..


Dörtlü saatler ardına sakladığın cesaretini buldum ve ben o cesaretle yok ettim senli geçmişimin son izlerini..


Hatıralar kalsın bir yerlerde derken ve ağlarken delice
Sildim


Bugün beş itibariyle her şeyi sildim


Her ve Şey..


Hayatımda her olup şeyleşerek yok olmayı başaran ilk insan..


Seni dörtlü saatlerin ardından..


Tıpkı senin gibi..


Tıpkı yaptığın gibi..


Aniden ve sessiz terk ettim
Dörtlü saatlerin ardında bıraktım seni..
Senin yaptığın gibi...
 
Aşka ara verdiğim zamanlarda çaldın kapımı, yüz görümlüğü kadar kısa gelip geçtin içimden sana ait herşeyi bırakarak..

Sonra, sonra lâl kırmızı gün batımlarında aradım hep seni..

Tütün kokan tenine değince ellerim kavrulurdum şimdi ne zaman sigara içsem tütün kokan tenin gelir aklıma, gözlerin gözlerime değse darlara düşer titrerim.

Gözlerinde arardım kendimi, aksim’din..

Güvercin kanatlarına yüklediğin sevgin/sevinçlerinle gelmiştin bir kuşluk vakti

Kurak, çorak bahçeme en güzel çiçeklerini ekmiştin buram, buram kokardı fesleğen’ ler yasemen’ler sen kokardın..

Savururdu ulu çınar dallarını gülüşünle..

Cemre gibi düşmüştün dünyama yüreğime, aklıma tenime..

Gidişinde gelişin gibi sessiz olmuştu aniden haber vermeden. Sessizlik ormanında yürürken geceleri adını fısıldadım her tarafa, cevap vermedin..

Neredeydin bilinmez, kime sorsam başı önde sessizliklere gömülüyordu..

Deniz tanrısı Poseidon’ a sormak geldi aklıma, kum tanesi olup bir istiridye de yaşıyordun belki eşsiz güzellikte inci tanesi olmak için, sonra şarap tanrısı Dionysos’ a bağ bozumu üzümlerden yapılan damaklarda eşsiz tatlar bırakan şaraplar’ amı dönüştürmüştü seni, oda diğerleri gibi sessiz kaldı...

Bulma arayışlarım sürerken.!..

Kaf dağının ardındaki masal ülkesine kanat çırpan zümrütüanka kuşuna sordum

Kanatlarında taşımıştır diye adını haykırdım ona..

Bilmiyor musun dedi .!..

Yok artık arama boşuna dönmeyecek, geldiği yere gitti yaşamdaki her canlı gibi döndü özüne..

Sonra hızla kanat çırpıp uçtu gitti uzaklara anladım yoktun ve artık olmayacaktın..

Ölmüş tün..!

Ha bugün ha yarın deyip ertelediğim, söylemek istediğim halde söylemediğim nede çok şeyim vardı, ama geç kalmıştım..

En hoyrat davranıp en çok sevdiğim’ din beni en çok seven ve en iyi anlayan.. Geceleri sessizlik ormanında ilerlerken bir başıma, başım yukarıda gülerek göz kırpıyorum zaman, zaman biliyor ve hissediyorum ki sende bana gülümsüyorsun o an..

Geçmişte söylemediğimi ve gözlerimi kapayarak fısıldıyorum şimdi..

Bil ki..! Çok sevdim seni..
 
41c82222f17ee4db386941cqd6.jpg




Sustuğum anda ayaz asılan benim soğuk yalnızlığımdır...
Ve senin terkedilmişliğin aslında beni terketmekten duyduğum hüzündür...

Sen sanıyor musun ki her zaman terkedilen yalnız kalır?
Ve tüm dünya kimin umurunda söylesene sen olmadıktan sonra?
En son gözlerindeki ışıklara benzemiş ayparçasıydın. Şimdi güneş bile soğuk kalıyor varlığın karşısında.
Ellerimi tut. Ne olur üşüme.
Ben sustuğumda nefes al benim için.
Sessizliğin içinde yol alırken düşün.
Seni ne çok hayal ettim ben.
Kuşlar, arabalar, evren sessiz ağlıyor... Bensiz sensizliğe ne çok hayal ettim ben.
Ve ben gittiğimden beri bu şehirde en çok senin yokluğun hissediliyor.
En bilinmez kuyulardan seslendiğin kelimelerinde ruhumda yankılanıyorsun. Başkasının duymuyor olması kimin umurunda! Ben senin varlığın için nefes alıyorum. Ben yoksam sen var olmam için nefes almalısın.
Çünkü ben hâlâ senin için yazıyorum.
Ve aslında benim gidişim senin yoksulluğundur, iliklerime kadar çektiğim.
Ve inanıyorum ki terkeden de edilen kadar yalnız kalır...
Küsmesin kelimelerin... kızmasın bana
n'olurben yeterince kızıyorum, yoksulluğuma...
 
Sen ve ben yani biz olduğumuz bu hayatta,hiçbir zaman sevgiye,aşka uzaklardan bakan olmadık.
Tam tersi içindeydik, içimizdeydi her yanımızı sarmıştı "aşk"!

Öylesine kenetlenmişti ki ellerimiz,bütün olumsuzluklara rağmen "Aşk" kazanacaktı biliyorduk.
Biz bir ömrü paylaşmalı ve bu hayatın her anında aşkla yoğrulmalı, "aşk"la yeniden var olmalıydık.Kim engel olabilirdi ki buna?Sahip olduğumuz onca şeyin arasında en üstün olan "Aşk"ımızdı. Hayallerimiz vardı birlikteliğe, "Aşk"a dair. Ve hayaller gerçek olmalıydı kararlıydık. Aldanmadık söylenen sözlere,"aşk"ımıza söz söyletmedik. Bu "aşk" iki kişinindi kim karışabilirdi ki? Koruduk "aşk"ımızı,sevdamızı "aşk"tan anlamayan yüreksizlere karşı, "aşk" için kenetlenmiş elleri ayırmaya kimin gücü yeterdi ki. Bırakmadık birbirimizi sımsıkı sarıldık "Aşk"ın sıcaklığıyla güç bulan yüreklerimize sığındık. Farklı iki insandık ama biz farklılıklarımızı kabullenmiştik ve bu yüzden sen ve ben değil biz olmuştuk.
Bizi karşılaştırdığı için Tanrı\'ya şükrediyorduk. Sevgimiz, "aşk"ımız hep yetti bize zaten asıl yoksullukta bu değilmiydi bizim için sevgiden "aşk"tan yoksun kalmak.Zamana yenilen "aşk"lardan değildi bizim "aşk"ımız. Zamanla büyüdü zamanla daha sıkı sardı "aşk"ımız bizi ve biz yaşadıkça "Aşk"ımız daha da büyüyecek!


Benim gözleri umut,gülüşleri mutlulukla dolu sevgilim!


Sana söz bu dünyada olduğumuz sürece asla ayrılmayacağız ve sana söz "aşk"ım iyi ve kötü ne varsa herşeyi birlikte yaşayacağız, son nefesimizde yine birbirimizin adını anacağız.


İçinde dünyanın bütün renklerinin var olduğu yuvamızda sonsuza dek mutlu yaşayacağız "AŞK"ım.
 
Biliyorum uzaksin bana...
Aslinda, aslinda cok yakinsin ama göremiyecek kadar uzaksin...

Ben sana yakin olsamda sen bana hep uzaksin biliyorum..

Icimde anlatmak istedigim, seninde bilmeni istedigim cok sey var..
Gel görki alismisim bir kere susmaya..
Susacagim zamani, susmam gereken yerleri secemez olmusum...

Yinede sinirlarindayim sessizligimin...

Konusmaktan cekiniyorum...
Konussam icimde hicbirsey kalmiyacak herseye ögreneceksin..
Belki biraz daha uzaklasacaksin belkide, belkide hepten gideceksin..
Yada bir mucize olacak ve sen beni göreceksin..

Olsun ben yinede susmayi tercih ediyorum...
Herseyin sonundan kacar oldum...
Alacagim cevaplardan cekinir oldum....
Susuyorum bu yüzden icimde sakliyorum herbiseyim(n)i..

Yinede sinirlarindayim sessizligimin..


Korkutuğum başımdan gitmedi , Aşk dedin aşk beni dinlemedi ,
Ayrılık peşinde gölge gibi , Sabrım hep sabırdan öteydi ,
Aşkımsa aşklardan yüceydi ,
Aşk beni sevmedi..

Oysa ben aski ne cok sevmistim,Seni bileli aski daha cok sever oldum...
Verdigi acilarini bile görmezden geliyorum umursamiyorum,
Hep güzelliklerinin pesindeydim askin sevginin...

SEN
bilmesende..
görmesende..
duymasanda..
hissetmesende..
Susuyorum iste konusmaktan kaciyorum..

Yüregim hazir ol !
Yine bir imkansizin pesindesin ! ..
 
Sen artık benken,ben daha çok sen;sen olduğumu unuttuğum anda, kendimi orada unutuşumu fark etmemişim o an, o kapıyı son kapatışımda...

Şimdi gecenin karanlığında içimdeki rahatsızlığa alışma çabasındayım. Tüm alışma çabalarımda olduğu gibi, bunda da zorlanıyorum. Ama çaresizliğin ne olduğunu öyle iyi öğrendim ki bunlar eskisi gibi şaşırtmıyor beni..


Yağmurun soğuk nefesini içimde hissediyorum artık ve hayatın her renginde zor bir yol görüyorum.

Yaşadığım şehirde senin nefesin, yürüdüğüm her sokakta senle yaşananlardan bir parça var sensizlik şehrinin sessiz sokaklarındaki soğuk kaldırımlarında..

Unutuluyorsun,bırakıyorum sensizliği ve sana olan sensizlik hasretini anlayacağın artık senle olmaktan korkuyorum.

Bu korkuyla çekiliyorum ağır kokan ve karanlık odama.
Bu akşamüstü yine gidiyorum geçmişimin sonsuz açıklarına.
Senin yokluğuna alıştığım,tekrar tekrar ağ atarak seni arayacağım sonu olmayan zifiri bir karanlığa...

Benim şiddetim artsa da günden güne, dilim konuşmaz oldu sustum sadece..

Benim için kaçınılmaz yollara, senin içinse yarınsız uzaklıklara bir adım daha yaklaştırdı hayat beni...

Masal bitti. Bıraktım artık bu şehri... Bilinmezlik oyununun içinde saklı aslında atılacağını hep bildiğim o son adımı attım. Dönüşü olmayan bir yola girdim..

Sen uzakta kal...

Artık sana bağlanmak ardımdaki çığlıklarımın dipsiz uçurumlarında kaldı..

İçimdeki bu hissi azaltamayacağımı, içimden çıkaramayacağımı biliyorum. Biliyorum sessiz çığlıklarım içimde kalacak ve asla dışarı çıkmayacak çıkamayacak..

İçimde kırılan bir ben kaldı sadece. Geceler çok sessiz, gündüzlerse çok soğuk...

Avaz avaz susuyorum, sessiz sessiz çığlıklar atıyorum bu gece kendi kendime. Her şey ters dönüyor ama ben yırtıp atıyorum bir sevdaya yazdığım seni, tükenircesine kapatıyorum tüm benliğimi sana...


Sakla yamalarımı kalbim ve yürü.. Arkana bakma..
 
Güzel olan hiçbir şey eskimez.” dedi dostum. İncecik bir sızı duydum, sustum...
Gözlerimi kapayıp kana kana içtim kelimelerini. Eskimiyordu hiç, biliyordum...
Senin gözlerimde hiç eskimediğin, eskimeyeceğin gibi...

Ben seni bulmak için tüm dünyayı dolaşabilirdim ama sen buldun beni.
Bende kaybettiğim beni... Uzansam sana, dokunmak bir şey değil yanmaktan korkuyorum.
Korktukça kaçıyorum senden, kaçabildiğim kadar uzağa...
Ne kadar uzağa kaçsam o kadar yanıbaşımda oluyorsun sonra...
Ben de kalemimi elime alıp yazıyorum. Tükenmez kalemim tükeniyor,
konuşan dilim lal oluyor, anlatamıyorum seni kağıtlara...

Yaşam aşk rengine büründükçe dağlar hasrete yükleniyor. Dağlar taşır mı bu yükü bilmem ama ben eziliyorum hasretten. Aşkın tedavisi yok mu? Acılar çekiyoruz ve tel tel kopuyor hayat ellerimizden. Uzanıyorum, tutamıyorum kopan ipleri.Dur ve bak şimdi geçmişe. Neredeyiz? Başta mı, sonda mıyız, yoksa bu sokağın adı aşk çıkmazı mı?

Her bahar bir başlangıç ve her güzel şey umuda yeni bir adım. Hadi çıkalım saklandığımız kuytudan. Sobelendik çoktan. Çıkalım ve geçen bahar gibi umudumuzu uçuralım kendi gökyüzümüzde bu baharda.İzin verelim martı seslerine, çekelim içimize çiçek kokularını papatya bahçemizde...Hadi çıkalım saklandığımız kuytudan ve kaçalım bu dünyadan..

Yorulduk...Yıprandık...Ama her bahar umut demek hala...Umudum var ama yine de gözlerim yanıyor...Göz pınarlarım kuruyuncaya kadar ağlıyorum...Sonra yüreğimde ebem kuşağı çıkıyor. Her renkte seni görüyorum. Mavi hayallerimizi, sarı bizi ısıtan güneşi çağırıyor aklıma.

Tut ki bu bahar da diğer baharlar gibi bitsin. Ne çıkar...Kaç bahar kaldıysa ömrümde benim o kadar umudum var..
 
En acıtanı ne biliyor musun dedi biri...

... hani o gidişlerin var ya... sessizce... suskun ...


... kırılan sen olduğun halde... kendisiymis gibi... hani o arkasına dahi bakmadan gidişleri...
hani senin "o an" "oracıkta" "ancak" arkasından baka kaldığın... anın durması için yalvardığın, tutup ucundan geri çevirmeye çalıştığı an varya, hani yapabilsen o merdiveni, hani yapabilsen o kapıyı, hani yapabilsen o sokağı tutup ucundan geri çevirmeye canını bile verebileceğin o an...

...o işte...en acıtanı o...

...ama senin orda oldugunu hep bildiğin ...
...ama senin hep hissettiğin...
...ama bir dahası olmayan...
...ama zaten hiç senin olmayan...
...ama senin hep bildiğin...
...ama senin hep hissettiğin...
...ama bir daha sana geri gelmeyecek olan...
...ama buna rağmen
...gelmeyeceğini bile bile senin beklediğin...
...o işte...en acıtanı o...

... sonra o kocaman kocaman, akıp gitmek bilmeyen zaman...
... o durduramadığın an' ın karmaşası tezatlığı...
...kördüğüm oluşu...
... o "acabalarla" , "keşkelerle" dolu soruların ...
... içindeki kısır döngülerin...
... ve o an ...
... hiç bir şey yapamamanın çaresizliği...
... o işte...en acıtanı o...

...belki de sadece çaresizliğin..
 
Satırlarımı son kez yüreğine eğip sana yazıyorum. Yoksun işte. Cümlelerim bile değişti sensizliğin vurgun saatlerinde. Herşey anlamsız, herşey kapkaranlık. Seninle gülümseyen satırlarım bak şimdi yokluğunda karamsarılığa büründü "Hayatımın hiç bir karesinde sevgi olmamıştı. Sevgi zannetmiştim yalanları, umut zannetmiştim karanlıkları. Hep severken terkedildim, hep gülümserken acıya yenildim. Belki de sevilmeyi haketmedim ben. Belki de hiçbir zaman sevginin sofrasında gülüşlerimle nefes alamayacağım."


Sensizliğin vurduğu dalgaların arasında ılık nefesini bekliyorum. Telefonlarım hala sessiz, yüreğim ise sensiz. Bıraktığın yerdeyim. Çok mu senden istediklerim ? Çok mu seni uzaklarda bekleyip bir yudum nefesini beklemelerim çok mu ? Haklısın. Ben sevgiyi hiç haketmedim..Hiçbir zaman da haketmeyeceğim.


Şimdi bu yazıyı okuyupta çok karamsarsın deme bana. Sensizlikte çektiğim acıları bilemezsin. Sanma senin yokluğundan kanayan yaralarımın sancı değil çektiklerim. Dört duvar yalnızlığı arasında nefes alan yüreğimin çığlıklarıdır hissediklerim. Hani senin düşlerinde gökyüzüne kanatlanmayı öğretecektin bana ? Hani gözlerimin renginden gökyüzünü " mutluluğa " boyamayı öğretecektin ? Şimdi yalnızlığa demlenmiş yokluğunla başbaşayım. Sevgiyi haketmeyen yüreğimle sesinden gelecek ılık rüzgarları bekliyorum odamda. Yokluğun kanıyor içimde, yetimliğin ağlıyor gözbebeklerimde....


Birkaç gün sonra doğum günüm. Haklısın dünyanın en mutlu insanı benim. Yanılıyorsun, dört duvar yalnızlığında üşüyorum. Artık dışarıya bile çıkmıyor. Herşey seni hatırlatıyor. Dört duvar yalnızlığında yokluğunu soluyorum. Çok mu istediklerim senden ? Çok mu sana dair beklentilerim....?


Düşlerinde ellerini tutmaktan öte ne istedim senden. Karanlıklarıma bir avuç güneşinle gelmeni, gecenin avuçlarında uyumaktansa avuç içlerinin arasına kıvrılıp bir cocuk gibi senin yanında gülümsemeyi istedim hep. Gelmeyeceğini bile bile bir yudum sevgini diledim. Çok mu istediklerim ? Artık kelimeler anlamsız, çaresizliğim ise yapayalnız. Şimdi beni bıraktığın yerde hala seni bekliyorum. Çok şey istemiyorum senden. Yüreğime yüreğinle dokunmak, ılık nefesinden düşüp gülüşlerinden avuçlarına yuvarlanmak..Sadece gözlerinde demlenmiş umutları sesinden duymak, kirpiklerinde ıslanmış gözyaşlarınla kanayan yokluğunu yıkamak. Söyle hadi senden istediklerim çok mu sevgili ?


Senden hiçbir zaman yollarıma serilecek bir ömür istemedim. Ya da duygularıma sunulacak bir beden diledim senden. Asla senin yüreğinde bir yudum sevgi damlası istedim. Dilinde ıslanan bir kelime, iki dudağından havaya kanatlanmış bir nefes olmayı diledim ben. Biliyorum hiçbir zaman ellerimiz birbirini tutmayacak. Yüreklerimiz hep hasretin avuçlarında " imkansızlığı " yaşayacak. Lakin karanlıkların içindeyim. Ne olur nefesinden bir yudum " hayat "yolla. Seni soluyayım havayı solur gibi. Zifiri gecenin içinde kaybolmak üzereyim. Yokluğun kanarken ne olur bir avuç güneşinle karanlıklarıma gel. Karanlıkların içinde sonbaharda solan bir yaprak gibi düşmek istemiyorum kuru toprağa. Anla sevgili; gözlerinde saklı aydınlığına ihtiyacım var benim..



Eğer gelmeyeceksen sevgili ; bırak tövbeleri yarım kalmış günahlarını ser bedenime. Sevgiyi haketmeyen kalbim bari bir işe yarayıp küllerimden yalnızlık gülleri yeşersin yalnızlığın gölgelerinde. Bir yudum sevginle düşlerime gelmeyeceksen; bırak ta sensizliğin içinde avuç içlerinden kanatlanayım sonsuzluğun satırlarına. Bir avuç güneşinle karanlıklarımı ezmeyeceksen; bırak dilinde ıslanacak son dua, gözbebeklerinde akan son damla olup toprağa ben sarılayım. Ben ellerimi uzattım yüreğine; nefesinden ya yokluğunu yolla yalnızlığa sarılayım ya da gözlerini yolla delice yüreğine sokulayım..


" Karanlıklarıma yokluğunun hançerinin düşmesine izin verme; gözlerinde saklı bir avuç güneşle gel yalnızlığın gölgelerine.
 
Özlem


Su ne kadar önemlidir ki aktığı sürece…ışık ne kadar önemlidir ki yandığı sürece…insan ne kadar önemlidir ki yanındayken… … …

En çok kaybettiği değerler için ağlarmış insan…kıymet bilmek, yanındayken yokluğunu hissetmek, avuçlarının sıcaklığında terlerken ellerin, bir kutup ayazında üşüdüğünü düşünmek veya beraberken oturup bir ayrılıp mektubu yazmak…hangi ilişkide hangisini düşündük ve ne kadar kıymet bildik sahip olduğumuz değerleri yitirmemek adına…

Neleri göze almalı, nelerden caymalı, ne kadar cesaretli olmalı ve ne kadar hiçe saymalı gururu “özlem” duymamak adına…

Sahiplenme duygusu ne kadar bitimsiz bir istekse insan ömründe,özlem duymakta o kadar kaçınılmaz değil mi hayatımızda…

“ölümden değil yaşayamadıklarından kork”*

Yarına keşken kaldıysa, kaderin sana çizdiği bölgede ve bir birliktelikte güzellikleri yaşamak adına tükettiğin zaman dilimlerinin, sende bıraktığı izler ruhunu doyuracak boyutta mı…yoksa yaşayamadıklarına karşı bir hayıflanma mı var kaderine…”özlemek veya özlenmek” bence bu paragrafın başına dönüp tekrar düşünmeliyiz “insan yaşayamadıklarını özler”

Susamanın, acıkmanın ve özlemenin ne yazık ki tam bir kelime karşılığı yok… yalnızca kendi yüreğinde hissedersin bu duyguyu...neyi ne kadar yaşadıysan o kadar onu duyumsarsın ruhunda…

“cismi de yok resmi de”**

İnsana duyulan kısmı yürekte hissedilen en derin boyutu bence…özlenmeyen biri olmaksa anlarda bıraktığın izler adına ne büyük bir kayıp...

Titrek bir mum alevinde, sigarandan soluklandığın her dumanda,duyumsadığın her iyot kokusunda hayal kurup birini özlemek, gelmeyeceğini bile-bile beklemek ve dilemek hem de …yaşananları yinelemek adına ne büyük bir sabırdır…

Her insan hak ettiği yerdedir…düşünce gücün ne kadar olumluysa ve ne kadar hoşgörülüysen yaşama ve insana karşı,bir o kadar alırsın karşılığını “özlemek veya özlenmek” adına…

İnsan her beraberlikte her gün yeni bir şey keşfetmek ve yarına keşke bırakmamak için zorluyorsa kaderini ve her şeyden önce adam gibi sevmesini ve paylaşmasını biliyorsa yüreği yettiğince, özlem onu yıkacak kadar güçlü olmaz hiçbir zaman...bir merdiveni adım-adım çıkıyorsan,ayağının takılma şansı azdır tökezlenme adına…

“özlem…”

Nasıl anlatılır ki! hangi harfi-hangi kelimeyle… , …hangi cümleyi-hangi paragrafla birleştirip anlatmalı… , … kimi zaman çöl gündüzleri kadar sıcak ve gergin, kimi zaman çöl geceleri kadar ıssız ve serin değil mi…


…özlem… ocak beyazı-şubat ayazı… …özlem… mart çamuru-nisan yağmuru… …özlem… mayıs güneşi-haziran ateşi… …özlem… temmuz yangını-ağustos kızgını… …özlem… eylül hüznü-ekim sürgünü… …özlem… kasım soğuğu-aralık buzluğu…

…özlem…özlem…özlem… bazen çok, bazen az ama hep var değil mi…

“özlem…”

Her aya, her haftaya, her güne,her ana yetecek bir özlem yaratabiliriz beynimizin kıvrımlarında…hayal gücünün sınırlarını zorlayacak kadar çok özleme sahip olabiliriz.

Hadi gelin “sahip olduğumuz değerlere sahip olduğumuz anlarda özlem duyarak yaşamayı öğretelim yüreğimize”…olur mu… …
 
Kalbimin Şurasında
sevdanın yolları gözlerim
gözlerim
bu uçurumlardan ben geçerim
giderim belki
belki de gitmem
ama sana söylüyorum
seni severim
severim

ben bu yoldan giderken
belki yalnızım
sen yanımda olunca
şimdi ben hazırım
gel diyorsan gelirim
her zaman yanındayım
ama şimdi yoksan sen
ben burdayken
yalnızım

şimdi ben de seninle olsaydım
ve mutlu bir günde
çadır kursaydım
ama şimdi sen yoksun yanımda
ve ben senden çok uzaklarda

sen benim ne çabuk içime
ta yüreğime
kalbimin şurasına işte
sen ne çabuk benim beynimin
körebe köşesinde
ama şimdi sen
dudaklarımın arasında
geçer ismin benden önce
ben demeden önce sen
.
 
Sığmıyor yüreğim..Bu odaya,eve,... Bu dünya'ya...





yine boğuluyorum içimdeki sancılarla..
atamadığım çığlıklarımla...
Sanki atacağım tek çığlıkta tüm dünya yıkılacak..o kadar güçlü bir çığlık ki içimde..
alınan her nefes bir insana bu kadar acı verirmi?..
terk edilmiş bir geleceğin hayali karşımda..
hatta kaybolma kelimesinin anlamını yitirecek kadar bilmediğim bir yerdeyim..
burda geleceğin esamesi okunmuyor..bilinmiyor burda gelecek ve hayali kurulmuyor..
burda sadece;geçmişte bir zamanın boşluğunda yaşadığın belki mutluydum diyebilecek günlerinle geçiyor günler..
bugünü ve yarını düşünmeyecek kadar yorgunum..
karanlığın içinde ve esen rüzgara meydan okuyan bir mumum..
rüzgarın beni söndüreceğini bile bile meydan okurken,bir nefesin beni söndürmesine izin verdim..
bir daha beni yakmayacağını bile bile..
bugün yine boğuluyorum içimdeki sancılarla.. ve atamadığım çığlıklarımla..

gece ağır ağır,yüklendikçe yükleniyor üstüme..
uyumayı unuttuğum yatağımda oturamıyorum bile..
sığmıyor yüreğim..bu odaya,eve,... bu dünya Ya...
sığmıyor....!
boğazımda yutulması imkansız bir düğüm..

Yok artık tutma ellerimden ben öldüm...
O kadar belirsiz ölmüşüm ki Ben öleli aylar olmuş Ama hala yaşadığımı sanıyorlar...
Farketmiyorlar bakışlarımdaki boşluğu, Gülümsememdeki bilinçsizliği, Konuşmamdaki monotonluğu...
Ben öleli aylar olmuş, Yasımı ise bir tek ben tutuyorum..
artık içimdeki küçük kıza hoşçakal dedim
bana ait olmayan siyahımı içeri davet ettim... Ve belirsiz bir şekilde uykuya daldım kendimce..

Yine boğuluyor bu mülteci...içindeki sancılarla
 
nokta.jpg
Ben sende Eylül oluyorum
Utanır kasımpatılar açmaya renginde....


Hep içimde sakladığım bir sevda,
Utanır kasımpatılar açmaya renginde,
Bir zehir gibi yayılır damarlarımda,
Düştükçe Eylül'ün kollarına hayallerim,
Savunmasızdı dudaklarında bekleyişlerim,
Yenilgiyi aşk kokan bir şehirde bırakıp,
Vitrini olmayan bir dükkan yalnızlığında,
Yıkanırdı yağmura acıyla büyüyen şiirlerim,
Sevdiğim,
Hep içimde seni arayan bir yürekle,
Şimdi ezberci gecelere bürünüyorum,
Hüzünlerini çalıyorum uykularında,
Yoruluyor zaman dilimde,
Dört duvara yaslanıp seni bekliyorum,
Sokaklarımı yağmalayan yağmurdan,
Binlerce kez seninle geçiyorum,
Okyanuslara anlatıyorum güzelliğini,
Gökyüzüne çiziyorum gözlerini,
Seni özleten her Eylül ortası vuruluyorum,
Sana bırakıyor geceler,
İçimdeki sevdalarına vazgeçilmezliğini,
Ben sende Eylül oluyorum,
Hep içimde sakladığım,
Hiç durmadan sarıldığım bir sıcaklığın,
Üşüten yollarında kayboluyorum....
 
Ben askına ölmüs bir sevdanın en güzel siirin son satırıyım

Gizli gizli dudaklarımdan süzülen siirlerimdin
Cisil cisil gözbebeklerimden hasretine akıttıgım gözyaşlarımdın
Ve bil ki ; Acılar sevipte kavusamayanlar içinmiş
Yaşıyorsam i , acılarımda büyüttügüm en tatlı gülüşlerimsin

Ne gidisinin nedenini bilmek isterim
Ne de den bana kalan kahırları gözyaslarımı görmek isterim
Beni sadece in kalbine gömsünler
Üstüne ise acılarımın en soguk gözyaşlarını sersinler
Ve mezartasıma gönül kalemiyle su satırı not etsinler
Adı ; Yalnızlık
Soyadı . Kahır
Dogum Tarihi : Seni Seviyorum dedigim ilk an ,
Ölüm Tarihi : Avuclarımdan i kaybettigim zaman
Ruhunu icten ve samimice bir gözyaşı..

Artık geceleri i kaybetmenin kabuslarına uyanıp cıglık atmayacagım.
Hüzün kokan kalbimle sana mutlulukların en güzelini yazamayacagım
Sen beyaz gelinligi giyerken
Ben coktan in günahlarına yanmaya başlamıs olacagım

Ben i de yaşarken in hasretinde nefes alıyorum
Ve sabahları in umutla yeniden dogarken
Ben gecenin koynunda in icin bin defa ölüyorum..
Ben askına ölmüs bir sevdanın en güzel siirin son satırıyım
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst