çöl çiçeği
Banned
İçiniz acır mı bazen? Benim acır. Hem bugün daha da derin derin, sızım sızım sızlayarak acımakta. Özellikle bugün daha bir yanıyor yüreğimdeki kor, daha bir kavuruyor tenimi bütün uçlarına kadar. Tırnaklarım söküm söküm sükülüyor sanki, can acısından nereye saldıracağımı şaşırmış durumdayım; ya sadece tırnaklarım mı benim canımı böylesine yakan? Hayır! Sadece tırnaklarım değil, elimin bütün parmakları da dökülüyor adeta elimin ayasından.
Ya o boğazıma boğazıma hücüm eden kor? Ya onu nasıl anlatmalıyım? Boğulmak gibi sanki, yaşama veda etmek zorunda bırakılan o halat geçirilmiş de boynuma, tam son nefesimi verecekken bir an bollaştırılıyor, biraz nefes aldırıyor, sonra bir daha son nefes raddesine kadar sıkılıyor boğazım. Bu böyle daimi bir biçimde devam ediyor. Sanki bir an, artık bitse, versem şu son nefesi de, kurtulsam artık bu boğazlanmadan dedirtircesine.
Hele o midemi hiç sormayın. Hani bazen yangınlar olur midenizde, reflü rahatsızlığı neticesinde. Kızgın kızgın yağlar kaynar midenizde de, sonra birden boğazınıza kadar geliverir o kızgın yağlar. Ama, bir ilaç alınca rahatlayıverirsiniz. Oysa benim şu anda içerisinde bulunduğum durumun böyle bir ilaçla rahatlama gibi bir şansı da yok. Bu sanki şey gibi, bazen gece uyurken olur bana; gece geç yemek yediysem eğer, uykumun bir arasında boğulurum, nefes alamam, boğazımda kızgın yağ tadı ve boğulma duygusu aynı anda; gerçi sonrasında kuvvetli bir öksürükle atlatırım o tıkanmayı ve bir müddet sonra o yanmalar ve kızgın yağ tatları da gider ağzımdan, ama, bir an bunun tükenmemesiye sürdüğünü düşünün. İşte böyle hissetmekteyim şu anda midemde olanları.
Ya bacaklarım? Onları da atlamamalıyım. Bacaklarım hem var, hem yoklar. Sanki oturduğum sandalyeden ayağa kalksam, ayakta duramayacakmışım gibi, sanki yere düşüverecekmişim gibi bir his. Kaslarımı hissetmiyorum, sadece bir çuval kemik var bedenimin alt yanında. İskelet sistemi tek başına bir şey ifade etmediğinden, kaslar bir işe yaramayınca, belden aşağımı da pek buz gibi hissediyorum. Onun için ayağa kalktığımda yere kapaklanacakmışım gibi bir korku yaşamaktayım.
Biliyorum yardıma ihtiyacım var. Birilerine sesimi duyurmaya ihtiyacım var. Belki avaz avaz bağırmaya, inim inim inlemeye, hatta belki böğür böğür ağlamaya ihtiyacım var. Birileri sesimi duyar mı ki böyle yapabilsem? Duyar mı beni, bir an günlük işlerini bir kenara bırakıp? Bir an da olsa, içine düştüğü çukurdan başını kaldırıp, çevresine bakabilir mi? Görebilir mi birilerinin, bir yerlere çomak sokup, keyifli keyifli seyre daldığını? Hatta bu işten en çok da silah tüccarlarının geh geh genirdiğini? Mutluluktan karınlarını kaşıdığını? Duyar mı acaba birileri, artık dünyada suların sellere dönüşmeye başlayacağını? Susuzluğunsa bazı bölgelerde had safhaya ulaşacağını? Görür mü acaba birilerinin seracılık ile, başka bir yerlerde ekimi ve dikimi baltaladığını? Yediveren gibi ülkelerin kuraklığa bile bile itildiğini?
Yoksa, bir gün aniden bir kalp krizi geçirir de bu acıyla, ben mi görmem olacakları? Bu mu olur kurtuluşum? Peki, kurtulmuş mu olurum o zaman?
Ya o boğazıma boğazıma hücüm eden kor? Ya onu nasıl anlatmalıyım? Boğulmak gibi sanki, yaşama veda etmek zorunda bırakılan o halat geçirilmiş de boynuma, tam son nefesimi verecekken bir an bollaştırılıyor, biraz nefes aldırıyor, sonra bir daha son nefes raddesine kadar sıkılıyor boğazım. Bu böyle daimi bir biçimde devam ediyor. Sanki bir an, artık bitse, versem şu son nefesi de, kurtulsam artık bu boğazlanmadan dedirtircesine.
Hele o midemi hiç sormayın. Hani bazen yangınlar olur midenizde, reflü rahatsızlığı neticesinde. Kızgın kızgın yağlar kaynar midenizde de, sonra birden boğazınıza kadar geliverir o kızgın yağlar. Ama, bir ilaç alınca rahatlayıverirsiniz. Oysa benim şu anda içerisinde bulunduğum durumun böyle bir ilaçla rahatlama gibi bir şansı da yok. Bu sanki şey gibi, bazen gece uyurken olur bana; gece geç yemek yediysem eğer, uykumun bir arasında boğulurum, nefes alamam, boğazımda kızgın yağ tadı ve boğulma duygusu aynı anda; gerçi sonrasında kuvvetli bir öksürükle atlatırım o tıkanmayı ve bir müddet sonra o yanmalar ve kızgın yağ tatları da gider ağzımdan, ama, bir an bunun tükenmemesiye sürdüğünü düşünün. İşte böyle hissetmekteyim şu anda midemde olanları.
Ya bacaklarım? Onları da atlamamalıyım. Bacaklarım hem var, hem yoklar. Sanki oturduğum sandalyeden ayağa kalksam, ayakta duramayacakmışım gibi, sanki yere düşüverecekmişim gibi bir his. Kaslarımı hissetmiyorum, sadece bir çuval kemik var bedenimin alt yanında. İskelet sistemi tek başına bir şey ifade etmediğinden, kaslar bir işe yaramayınca, belden aşağımı da pek buz gibi hissediyorum. Onun için ayağa kalktığımda yere kapaklanacakmışım gibi bir korku yaşamaktayım.
Biliyorum yardıma ihtiyacım var. Birilerine sesimi duyurmaya ihtiyacım var. Belki avaz avaz bağırmaya, inim inim inlemeye, hatta belki böğür böğür ağlamaya ihtiyacım var. Birileri sesimi duyar mı ki böyle yapabilsem? Duyar mı beni, bir an günlük işlerini bir kenara bırakıp? Bir an da olsa, içine düştüğü çukurdan başını kaldırıp, çevresine bakabilir mi? Görebilir mi birilerinin, bir yerlere çomak sokup, keyifli keyifli seyre daldığını? Hatta bu işten en çok da silah tüccarlarının geh geh genirdiğini? Mutluluktan karınlarını kaşıdığını? Duyar mı acaba birileri, artık dünyada suların sellere dönüşmeye başlayacağını? Susuzluğunsa bazı bölgelerde had safhaya ulaşacağını? Görür mü acaba birilerinin seracılık ile, başka bir yerlerde ekimi ve dikimi baltaladığını? Yediveren gibi ülkelerin kuraklığa bile bile itildiğini?
Yoksa, bir gün aniden bir kalp krizi geçirir de bu acıyla, ben mi görmem olacakları? Bu mu olur kurtuluşum? Peki, kurtulmuş mu olurum o zaman?