Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Burdasın ,
yanımdasın biLiyorum
Mum ışığımın zerafetinde
ağLayan yaLnızLığımsın yine bu gece.
Dur gitme , bekLe !
Eriyip gidemezsin beni bırakıp
Mum biter , gece söner ama
korkarım ; beceremem
karanLıkta $iir yazmayı sana.

Sen hep burdasın
Odamdasın biLiyorum
OLur ya sıkıLırsan eğeR
git , gez de geL biraz , ama
dön ne oLur yanıma
korkarım ;
ağLamayı beceremem karanLıkta.

Burdasın biLiyorum
Sen hep burdasın.
Ama ben seni buLamıyorum.
BuLamıyorum.
KayboLan yüreğimLe berabeR
bu gece de yine inatLa
seni arıyorum...
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Hep geç kalıyorum hayata…
Akrep yelkovanı değil, ben zamanı kovalıyorum
Kelimeler güçlükle çıkıyor ağzımdan
Su damlalarını avucumda biriktirmeye çalışıyorum
Seher vakti geç kalıyorum kuş cıvıltılarına
Sokağa çıktığımda, yağmur çoktan bitmiş oluyor
Ne zaman radyoyu açsam, şarkımın son melodisi
Ne zaman denize koşsam mavi, gri oluyor
Hep geç kalıyorum hayata…
Ay’la dertleşmeye başlasam, güneş doğuyor
Güneşime baksam, yakıp kavuruyor
Bir çiçek alıyorum elime, kokusu gitmiş
Ağaç diyorum, çoktan yaprak döküyor bile
“ oysa yeşil, benim en çok sevdiğim renk
o bile ebruleşmiş “
Birisi düşse gönlüme, kayıp gidiyor sessiz derinliklere
“ gecenin en parlak yıldızı kayıyor içime “
Tutmaya çalışsam bir köşesinden çoktan mazi oluyor
SEN diyorum; sensizlik geliyor ardından
BEN diyorum; yalnızlık bakıyor arkamdan
BIRAKIN diyorum; ilk terk eden umudum oluyor
“ oysa en sevdiğim kelimedir, ümit “
Birileri benden önce davranmış…O'nu bile almış…
İnatla kovalıyorum, inatla yaşıyorum
Ama hep sonradan…hep zamansız…
Hep geç kalıyorum hayata, hep geç
Bahara geç, sevgiye geç, şimdi de sana geç…
İyisi mi sevgili sen beni boş geç…
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

KİMSE
Kimse bana demedi ki,
Sana aşık olacağımı.
Kimse bana demedi ki,
Gözlerine bakıp kaybolacağımı,
Kimse bana demedi ki,
Sensizken,resmine bakıp ağlayacağımı.
Kimse bana demedi ki,
Seni sevdikçe güllerin açacağını.
Kimse bana demedi ki,
Seni kaybetmekten korkacağımı.
Kimse bana demedi ki,
Sana tapacağımı.
Kimse bana demedi ki,
Beraber olunca kalbimin duracağını.
Kimse bana demedi ki,
Adını kalbime kazıyacağımı.
Kimse bana demedi ki,
Sana olan sevgimin hiç bitmeyeceğini.
Kimse bana demedi ki,
Seni Seviyorum diyeceğimi.
Kimse bana demedi ki,
Sensiz olamayacağımı.
Sadece bir kişi ama sadece bir kişi dedi ki,
SEN ve BEN...
Kaderimizin gerçek olacağını..!!!!
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Unut dediğin kolay değil sorma
Sanırım aldandım yıllar sonra
Yalan ölürüm inanmam buna
Bulurum dedin benden sonra ..

Umrumda değildin artık aslında. Sözlerin, lafların, davranışların .. Gereksiz görüyordum seni.. Manasızdın bana göre. Ama inanamıyordum işte.. €limde değil. Özgürdün bir kuş misali.. Aldandım o bakışlara.. Yıllar sonra, geriye baktığımda, aptal bir resim görüyordum karşımda...



Kaç yıl gerek bana dönmen için?
Kavruldu kalmadı yandı için
İnan bana canım sende özleyeceksin!

Benim gibi sende seviceksin birgün! Ah ettim tanrıya.. Umursamıyordum çünkü seni. Ne başka ilişkileri, ne sesini, nede başkalarının yanında nefes alış-verişlerini .. Önemsiz bir varlık olarak kalıcaksın ben'de.. Huzurumu da aldın yanına. Helal olsun sana! Sevme, istemiyorum zaten bundan sonra.. Hoşçakal bileti vermek kalır bana.. Geriye sadece ezeli bir düşman...

Hoşçakal aşkların en güzeli
Kavuşur elim sana günün birinde
Sarılıverir beline dokunur tenim sana yeniden ...

Hoşçakal...

Hoşçakal aşkların en güzeli.. Birgün, belki birgün tekrar buluşmak ümidiyle .. Birgün özlersin düşüncesiyle .. Birgün, herhangi birgün aklına gelirim belki diye hoşçakal..

Çok geldi bu vedalar.. Sevmem, bilirsin .. Sen onu bile yapamayacak kadar adisin!!


Hangi gün taşınır dönerim
Bilinmez boş kalacak yüreğim ..

Gidiyorum işte.. Seni sevenlerine, istediklerine, özlediklerine bırakarak mutluluğuma gidiyorum işte.. Demirimi attım limanıma.. Hangi gün geri dönerim bilinmez.. Sende özleyeceksin!! Yalnız kaldığında arayabilirsin.. Hani olurya..Arkadaşa ihtiyacın olur.. Gitmişim nasıl olsa.. Lanet olasıca bir ses.. Neyse....Böyle giderse geri dönebilirim. Uzaktan bakmak, hafif bir tebessüm sarfetmek sana karşı; belkide en güzeli...
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

şimdi saat sensizliğin ertesi
yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
avutulmuş çocuklar çoktan sustu
bir ben kaldım tenhasında gecenin
avutulmamış bir ben...


şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
ki bu yaşlar
utangaç boynunun kolyesi olsun
bu da benden sana
ayrılığın hediyesi olsun


soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan doyurabilmek
ve haksızlık etmeden doğan güneşe
bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
şimdi iyi niyetlerimi
bir bir yargılayıp asıyorum
bu son olsun be..bu son olsun!
bu da benim sana
ayrılırken mazeretim olsun!
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

şimdi saat yokluğunun belası
sensiz gelen sabaha günaydın!
işi-gücü olanlar çoktan gitti
bir ben kaldım voltasında sensizliğin
hiç uyumamış bir ben...


şimdi dişlerimi sıkıp
dudaklarıma kanamayı öğrettim
ki bu kızıl damlalar
körpe yanağında bir veda busesi olsun
bu da benden sana
heba edilmiş bir aşkın
son nefesi olsun...


kafamı duvara vurmadan
tanıyabilmek seni
beyninin içindekileri anlayabilmek
ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
bütün saatleri öylece durdurabilmek için
çıldırasıya paraladım kendimi
lanet olsun!
artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
olsun be! ne olacaksa olsun!
bu da benim sana
ayrılırken şikayetim olsun


gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun)
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Offf...! Yine dalıp gitmişim;
Seni ve seninle olan her şeyi ne kadar da özlemişim,
Şimdi daha iyi anlıyorum, meğer ben sensiz bir hiçmişim,
Düşünüyorum da o kısa zamana çok şey sığdırmışız aslında,
Böyle kısa ve öz bir aşkı unutmak hiç de kolay olmayacak,
Gülme ama ne kadar acıda olsa her an seni düşünmek,
Yine de seni unutmak gelmiyor içimden,
Çünkü senli günlere mazi demek çok zor benim için.
Her gece yaralarım kanıyor, hasretin ölesiye vuruyor,
Hangi yana baksam sanki sen varsın, çıldırmamak imkansız,
Ellerin, gözlerin, o kısık sesin unutulur mu be canımın içi,
Unutulur mu o gizli gizli buluşmalar, o küsüp barışmalar,
Hayır hayır.. ben unutamam sen de unutamazsın,
Unutamazsın bu canım gibi, yarım kalan sevdamızı.
Ne günler ne geceler geçti böyle sensiz böyle acı,
Daha ne kadar sürecek bu derin bu öldüren sancı.
Artık benden hayır yok bari sen yaşa sen yıkılma,
Öldüğüm zaman da sakın üzülüp ağlama,
Sensiz zaten bir ölüyüm bunu da unutma,
Son defa kısık sesinle seni seviyorum söyle esen rüzgara,
Belki yetişir bana, girmeden mezara .
Ben haykırıyorum deli rüzgarlara; Seni seviyorum,
Seni seviyorum, seni seviyorum.....
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Senin için yazıyorum bu şiiri
Her mısrasında seni anlatıyorum

Ve seni arıyorum her gece rüyamda
Gel desem gelirmisin?

Ey sevda denen şey
Ey tutkuyla baglandıgım

Kahverengli gözlü sevdicegim
Gel desem gelirmisisn?

Arıyormusun ara sıra sende beni
Hatırlıyormusun o güzel günleri

Ve aglıyormusun sende düşündügünde ayrılıgı
Gel desem gelirmisin melegim

Böyle mi olacaktı sonumuz
Böylemi söz vermiştik birbirimize

Dayanamıyorum artık sensizlige
Gel desem gelirmisin

Beni tutkuyla tekrar severmisin
Boynuma ellerini dolayıp

Bana herşeyimsin kocamsın dermisin?
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

acı veren şey nedir aşkta?? Yanında, çok yakınında olduğun halde asla ulaşamayacağını bilmek mi, bunu idrak edemeden platonik bir aşkın dalgalarında yüzdükten sonra gerçeği öğrenemeden boğulmak mı? Her ikiside acı verici..Her ikiside yakar kavurur sendeki aşka dair herşeyi, bir daha eskisi gibi sevemeyeceğini düşünene kadar..Aşka dair tüm umutlarını yakıp, küllerini güçlü bir rüzgarla uzaklara savurana kadar..
Bunla da bitmez aşkın zalimliği..Uzun zaman sonra kabuk bağlamış yaralarını tekrar eşeler..Yıllarca unutmaya çalıştığın o gözleri tekrar çıkarır karşına..Tekrar canın acır, çığlıkların düğümlenir boğazına.. Engel olamazsın kalbindeki en acı tatlı o duyguya..Bir yandan nefret edersin, bir yandan delicesine seversin..Bir doktor gibi olursun, hastanda kalbin!..Hem hastandan nefret edersin, hemde onu hayatta tutmaya çalışırsın..
Aşktan bıktığın bir gün, tekrar çıkıverir karşına..Gözlerini sana dikerek bakar, sanki hiçbir şey yapmamıştır, hiç bir acı çektirmemiştir sana..Ellerinden tutar en zayıf anında..

Ya ellerini verirsin, ya da çekersin..
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Kahır yüklü bulutları postalıyorum güneye doğru
Boşaltın tüm istasyonlarını Adana'nın
Dost bulutlar gözlerim gibi
Ağlayacak...


Saatler beş geçmiş olacak yirmibiri
Takvimler 24 Aralık'ı takmış göğsüne
Ben bakarken eski resimlere
Salim beni düşünecek!


Süleyman ikinci kurşunu sıkacak kadere
Dur! Diyemeyeceğim
Postal kokusunda, barut kokusunda
Askerce efkarlı bir rüzgar esecek...

Cengiz o plakta geçmiş kendinden
Sağında Habip solu bomboş
Dudaklarında hep o acı şarkı titrek titrek
'Gitti Gelmeyecek'...

Bitmeyen geceler Ağbaş'ın zarlarında
Sigara dumanlarında kederler
Dur ulan Sarraf!
Memleket nere? Berlin nere? Bir de Antep!
Ana avrat dümdüz gidecek...

İkinci bir şarkıyı dinleyeceğim bir sarhoş gecede
Başım omuzlarında Yasin'in
Ergün'üm bu kadeh de senin şerefine
'Ağlama değmez hayat' Yılmaz'ım
Hasret ha bitti ha bitecek...

Bir bir dolacak gözlerime geçmiş seneler
Aklımdan Zeki'ler, Saim'ler, Emin'ler geçecek
Binlerce anılar kaçıracaklar o gün beni
Gelmek isteyeceğim gelemeyeceğim
Durup bakacağım göklere anam göklere
Bir "Of ulan of!" yükselecek!
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Nasılsa ayrılık bu aşkın sonu
Sen de eller gibi adımı unut
Kader ikimize çizmiş bu yolu
Sen de eller gibi adımı unut

Seninle bu aşkı yaşamadık say
Birlikte gülüp te ağlamadık say
Böylesi unutmak dahada kolay
Sen de eller gibi adımı unut

İstemem söyleme bir tek kelime
Sen de eller gibi adımı unut
Değmesin artık hiç elin elime
Sar yeni aşkını benim yerime
Sen de eller gibi adımı unut...
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Beni ta kalbimden vurdu gidişin,
Bütün umutlarım ağır yaralı.
Aklımdan çıkmıyor veda edişin,
Büyün duygularım ağır yaralı.

Aşkımız verirken en son nefesi,
Yıkıldı gönlümün sevda kalesi,
Sırtımda sanki bir bıçak darbesi,
Bütün anılarım ağır yaralı.

Dünyayı başıma yıkmışcasına,
Bağrıma kurşunlar sıkmışcasına,
Sanki bir savaştan çıkmışcasına,
Bütün anılarım ağır yaralı...
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Dün gece uzun uzun
Seni andım ağladım.
Sonu yok yolumuzun
Ona yandım ağladım.

Kim bilir acımızı
Bu yasak aşkımızı
O eski şarkımızı
Çaldım-çaldım ağladım! ..

Dolaştım sokaklarda
Ağaran şafaklarda
Seni senden uzakta
Sardım sardım ağladım

İmrendim sevenlere
Sarılıp gidenlere
Elele gezenlere
Baktım baktım ağladım

Benimsin bende değil
Ellerim sende değil
Yanmamak elde değil
Yandım yandım ağladım.

Tuza bastım yaramı
Aşkla açtım aramı
Sensiz son sigaramı
Yaktım yaktım ağladım.
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Biz böyle olacak adam değildik Ahmet abi
Bu değildi hayattan beklediğimiz
Ne hayallerimiz vardı seninle
Gel gör ki beş para etmedi ümitlerimiz

Yıldırımlar düştü güvendiğimiz dağlara
Hep boş çıktı sarıldığımız eller
Hep taş çıktı inandığımız kalpler
Kaç kez sırtından vuruldu hayallerimiz
Kaç kez yıkılıp kaldık köşe başlarında
Kaç kez delik deşik oldu yüreğimiz
Görüyorsun ya Ahmet Abi
Görüyorsun ya
Bozuk para gibi harcandı gençliğimiz.

Kimbilir nerede senin o liseli
Kimbilir nerede benim o üniversiteli
Birimiz doktor olacaktık birimiz mühendis
Gel gör ki beş para etmedi ümitlerimiz

Oku adam ol derdin bana hatırlar mısn?
Oysa daha okumadan elimden aldılar kitaplarımı
Sayfa sayfa yırttılar umutlarımı...
İşte bu yüzden hala ıpıslak bakışlarım
İşte bu yüzden hala yumruk yumruk ellerim
İşte bu yüzden hep böyle çatıktır kaşlarım
Adam olamadımsa
Kendini adam sananlar utansın be Ahmet Abi!
Kendini adam sananlar utansın...

Bak bir türlü bitmedi hayat kavgamız
Hep başka bahara kaldı sevdamız
Kim vurduya gitti yarınlarımız
Yalan mı be Ahmet Abi? ..
Yalan mı be? ..

Sınırı olmayan bir dünya yok mu?
Kavgasız savaşsız bir hayat yok mu?
insanca yaşamak bu bize çok mu?
Konuşsana be Ahmet Abi..
Konuşsana be...

Elveda aşklara
Elveda yıllara
Bu nankör hayata
Yenildik be Ahmet Abi
Yenildik be...

İnsanın insanı ezdiği bu yerde
Bak bir ömür harcadık
Ve harcandık be Ahmet Abi
Harcandık be! ..
Ah Ahmet Abi ahh..
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

ne çocukluğumu yaşadım ne gençliğimi

ben bilirim o yıllar neler çektiğimi
misketlerim yoktu belki oynayacağım
yoktu bir amacım sarılacağım

gençliğim boş İstanbul sokaklarında geçti benim
boş bakışlarda aradığım mutluluğun resmiydi belkide
attığım her adım belaya tutsak
mutluğun resmini öfkeli bakışlarda silmiştim belkide

ben hayatı anlamaya çalışdıkça
binbir tuzaklar koydu yollarıma
uzaklaşıyordum belki ondan da
ama yiğitler bitmez boş İstanbul sokaklarında

artık göz yaşıma sığdırdımışım hayatı
her damlada atıyorum içimden
mutluluğun resmiyle beraber
anlamıştım artık hayatım hayata tutsak

ne insanlar tanımıştım köhne bar köşelerinde
artık kaybolmuştum boş içki şişelerinde
eriyordum siliyordun ey hayat beni de
tüm acıları yaşıyordum bu yorgun bedenimde

hayatımı hayatın içinde değiştirme vakti geldi
akan göz yaşlarımı silme vakti
boş İstanbul sokaklarını doldurma vakti gelmişti
ben beni bulmuştum artık

kim derdi hayatlar yalnız yaşanır
herkes kendi hayatını yaşar
oysa ki uzaklarda benim hayatımı ben gibi yaşayan biri varmış meğer
adını bilmediğim yüzünü görmediğim sadece duygularda sevdiğim

bu bizim şiirimiz olsun seninle yazdık farzet
hiç görüşemesekte hayaller içinde yaşasakta beraber
bu bizim şiirimiz olsun yıllar sonrada dilimizden düşmeye
n
ben seninle boş İstanbul sokaklarındaki mutluluğun resmini çizdim
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Yaşamın vişne rengi dudakları vardır sevgilim
öpüşün kadar sıcak ve tatlı
özgürlük türküleri de söylenir bu dudaklarla
sevda türküleri de
vişne rengi dudakları vardır sevdanın
gülümser dudakların gibi titrek ve dokunaklı
okyanus olur sarar dünyayı
ölümün vişne rengi dudakları kimi kez
dudaklarınca içten ve inançlı
ölüm asude bahar ülkesi değildir o zaman

ölüm:
yiğit ve sevecen bir yaşamın mutlu günlere
sunulmasıdır
canlı bir gül gibi somut
ayrılık yoktur artık zaman içinden
yaşamın ve sevdanın, ölümün kimi kez de
öpüşün kadar sıcak ve tatlı
vişne rengi dudakları vardır sevgilim...
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

birgün başımızda sevda rüzgarları eserse
deli deli yıldırımlar düşerse yüreğimize
"al bir yudum pınarından özgürlüğün,
rüzgarından sevdamızın çek bir soluk"
yaşamın vişne rengi dudakları vardır sevgilim
öpüşün kadar sıcak ve tatlı
"seni benden ne bu duvar ayıracak, ne bu kapı
seni ne bu kara kara gelen ölüm"
çünkü ölüm;
yiğit ve sevecen bir yaşamın
umutlu günlere sunulmasıdır.
canlı bir gül gibi somut
ölümün vişne rengidir dudakları kimi kez
gülümser dudakların gibi titrek ve dokunaklı
bu gece
ne bir yıldız ne ay var
hüzün dolarsa bu gece yarısı içine
"çek bir soluk rüzgarından sevdamızın"
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

birgün başımızda sevda rüzgarları eserse
deli deli yıldırımlar düşerse yüreğimize
hızlanır kan dolaşımı
babil' in asma bahçeleri değildir artık
dünyanın bilmem kaçıncı harikası
"karanlığın bahçesinde açan gülümüzdür."
hüzün dolarsa içine bir gece yarısı
çevir gözlerini güneşin doğacağı yere
" çek bir soluk rüzgarından sevdamızın,
" kapı" yı, " duvar" ı,
"kara kara gelen ölüm" ü düşünme
çevir gözlerini güneşin doğacağı yere
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Tüm umut yollarını kapayan
Aşk da bir isyandır.
Nerede kimbilir o fırtına,
Beni yüzyıllara savuran
Yüzü yırtık kan.
İşlediğim zamansız sevdanın
Cılız kemiklerini sayıp,
Özgürlük adına soyunuyorum
Uykunun karesine aşk kafesimde.
Ey duru bestesini dinlediğim yökyüzü!
Kiminle o ihtiras denizi,
Kimi boğuyor dalgalarıyla,
Nedir bu uğultu,
Kimdir tanık?
Sussun sularını aşınmış yatağımdan
Alıp götüren deli yel,
Umarsız dalgaların uzandığı hiçbir kuyuyu bağlamayan
Köprünün üstünde
Kral Lear gibi güçsüz ve deli
Düşsün elime ayrılık
 
---> Hüzün Sarayında Bir Garip Sultan

Pınarından özgürlüğün al bir yudum,
çek bir soluk rüzgarından sevdamızın
seni benden ne bu kapı, ne bu duvar ayıracak,
seni ne bu kara kara gelen ölüm.
al bir yudum pınarından özgürlüğün
rüzgarından sevdamızın çek bir soluk
gelir bir el kırar birgün kapıları
karanlığın bahçesinde açar gülüm.
seni benden ne bu kapı, ne bu duvar ayıracak
seni ne bu kara kara gelen ölüm
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst