HERGÜN 5 İNGİLİZE KELİME
HERGÜN 5 İNGİLİZE KELİME
ingilizce kelimelermi öğrenmek istiyosunuz? İngilizce kelime öğrenmek İngilizce öğrenmenin ilk aşamalarındandır.Eğer ciddi olarak ingilizce öğrenmek istiyorsanız, o zaman İngilizce dilinde en çok kullanılan kelimeleri ve diğerlerinide ezberlemeniz gerekir.
•about : hakkında; aşağı yukarı, civarında
• above : üstünde, -den yukarı
•according : e göre
•act : hareket etmek, davranmak, (rol) oynamak
•add : eklemek
• action: olay
• active: aktif
• activity: aktivite
• actor,actress: aktör, aktris
• address: adres
• advantage: avantaj
• after: sonra
• afternoon: öğleden sonra
• again: tekrar
• age: yaş
• ago: önce
• agree: razı olmak, anlaşmak
• air: hava
• aircraft: uçak
• airport: hava limanı
• alcohol: alkol
• all: hepsi
• alone: yalnız
• alphabet: alfabe
• always: her zaman
• an: bir
• and: ve
• angle: melek
• animal: hayvan
• answer: cevap
• apartment: apartman
• apple: elma
• area: meydan
• arm: kol
• army: ordu
• art: sanat
• atom: atom
• attack: saldırı
• autumn: sonbahar
• average: avaraj
• baby: bebek
• back: geri
• bad: kötü
• bag: çanta
• ball: top
• bank: banka
• bar: bar
• basic: kolay
• basket: çöp kutusu
• bath: banyo
• beach: sahil, pilaj
• bear: ayı
• beautiful: güzel
• beauty: güzellik
• bed: yatak
• beer: bira
• before: önce
• begin: başalamak
• begining: başlangıç
• best: en iyisi
• bicycle: bisiklet
• big: büyük
• bird: kuş
• birth: doğmak
• bitter: acı, üzücü
• black: siyah
• blade: bıçak
• block: blok
• blue: mavi
• board: tahta
• boat: bot, sal
• body: vücut
• bomb: bomba, patlamak
• book: kitap
• boot: bot, tekmelemek
• bottom: kıç
• box: kutu
• boy: erkek çocuk
• brain: beyin
• brave: cesur
• bridge: köprü
• brother: erkek kardeş
• brown: kahverengi
• brush: fırçalamak
• burn: yanmak
• bus: otobüs
• bush: çalı
• business: mühendis
• busy: meşgul
• button: buton, düğme
• cake: kek
• check: çek
• calculate: heaplamak
• call: çağırmak, seslenmek
• camera: fotğraf makinası
• camp: kamp kurmak
• car: araba
• card: kart
• castle: kale
• cat: kedi
• central: merkezi
• centre: merkez
• century: yüzyıl
• ceremony: tören
• change: değiştirmek
• chicken: tavuk
• child: çocuk
• children: çocuklar
• chocolate: çikolata
• cigarette: sigara
• cinema: cinema
• citizen: vatandaş
• city: şehir
• class: sınıf
• clean: temiz
• clear: temizlemek
• clever: akıllı
• clock: saat
• close: kapalı
• cloud: bulut
• clup: klup
• coffee: kahve
• cold: soğuk
• college: kolej
• colour: renk
• come: gelmek
• communication: iletişim
• company: kampanya
• computer: bilgisayar
• connect: bağlanmak
• connection: bağlantı
• continue: devam etmek
• control: kontrol etmek
• cook: yemek pişirmek
• copy: kopya etmek
• cotton: pamuk
• crash: çarpmak, çarpışma
• crazy: çılgın
• cream: krema
• crime: suç
• criminal: suçlu
• cross: karşıda
• crush: ezmek
• cry: ağlamak
• cup: kupa
• dance: dans etmek
• danger: tehlike
• dangerous: tehlikeli
• dark: koyu
• date: tarih, randevu
• daughter: kız çocuk
• day: gün
• dead: ölü
• death: ölüm
• deep: derin
• department: bölüm
• design: dizayn
• desk: sıra
• die: ölmek
• discover: keşfetmek
• discovery: keşif
• dollar: dolar
• door: kapı
• double: çift
• down: aşağı
• draw: çizmek
• drawer: çizici
• dream: rüya
• drink: içmek
• duck: ördek
• earth: dünya
• east: doğu
• eat: yemek
• economic: ekonomik
• egg: yumurta
• eight: sekiz
• electric: elektrikli
• electricity: elektrik
• electronic: elektronik
• empty: boş
• end: son
• energy: enerji
• enjoy: eğlenmek
• enter: giriş
• entrance: enterans
• evening: akşam
• every: her
• everything: herşey
• example: örnek
• eye: göz
• face: yüz, surat
• factory: fabrika
• family: aile
• fashion: moda
• father: baba
• favorite: favori
• female: kız
• film: film
• final: sonuç, final
• fine: iyi
• finger: parmak
• finish: bitiş
• fire: yangın, ateş
• first: ilk
• fish: balık
• five: beş
• flag: bayrak
• flash: flaş, ani parlak ışık
• food: yiyecek
• flower: çiçek
• fly: uçmak
• follow: takip etmek
• football: futbol topu
• force: güç
• form: form
• forward: ileri
• four: dört
• free: serbest,özgür,hür
• freedoom: özgürlük
• freeze: buz dolabı
• friend: arkadaş
• friendly: arkadaşça
• full: tam
• fun: eğlence
• game: oyun
• garage: garaj
• garden: bahçe
• gas: gaz
• general: general
• girl: kız
• glad: memnun olmak
• glass: bardak
• go: gitmek
• god: tanrı
• gold: altın
• good: güzel
• goodbye: hoşça kal
• garmmer: gramer
• grand: büyük
• grandfather: büyükbaba
• grandmother: büyükanne
• green: yeşil
• grey: gri
• gun:silah
• hair: saç
• half: yarı
• hammer: çekiç
• hand: el
• happy: mutlu
• has: sahip olmak
• have: sahip olmak
• he: o (erkek için)
• head: kafa
• heart: kalp
• hello: merhaba
• help: yardım etmek,imdat
• here: bura
• hill: tepe
• his: onun (erkek için)
• historical: tarihsel
• history: tarih
• holiday: tatil
• home: ev
• honour: onur
• horse: at
• hospital: hastane
• hot: sıcak
• hotel: otel
• hour: saat
• house: ev
• how: nasıl
• human: insan
• hungry: aç
• hurry: acele etmek
• hurt: acı
• husband: koca
• ice: buz
- iceberg : buzdağı
• idea: düşünce,fikir
• ignore: önem vermemek
• illegal: yasa dışı, kanunsuz
• image: imaj, görüntü
• independent: özgürlük
• international: uluslar arası
• iron: metal
• island: ada
• it: o (cansız)
• its: onun
• jop: iş
• journey: yolculuk
• judge: tenkit etmek
• judgement: yargı, karar
• juice: meyve suyu
• jump: zıplamak
• key: anahtar
• kilo: kilo
• kilogram: kilogram
• kilometre: kilometre
• king: kral
• kiss: öpmek
• kitchen: mutfak
• knife: bıçak
• know: bilmek
• lady: bayan
• lamb: lamba
• land: kara
• language: dil
• large: geniş
• last: son
• lost:kaybolmak
• lawyer: avukat
• learn: öğrenmek
• left: sol
• legal: yasal
• lesson: ders
• level: bölüm
• library: kütüphane
• life: yaşam
• light: hafif, ışık
• like: hoşlanmak
• limit: limit
• lion: kaplan
• list: liste
• litre: litre
• little: orta
• live: yaşamak
• load: yüklemek
• long: uzun
• look: bakmak
• lord: efendi
• lot: hisse, çok
• love: sevgi
• luck: şans
• lucky: şanslı
• lung: akciğer
• tree : ağaç
• movie: film
• tea: çay
• Abandon: terk etmek, vazgeçmek, bırakmak
• Abrogate: yürürlükten kaldırmak, (bir kanuna veya anlaşmaya) son vermek
• Abruptly: aniden; ani ve nezaketsiz biçimde
• Absolute tam, mutlak, kesin; tamamen
• Abstract: soyut
• Absurd: saçma, gülünç
• Abundant: bol, çok
• Accomplish: başarma, tamamlama
• Accord: uzlaşma
• Accordingly: buna göre
• Accountant: muhasebeci
• Accurate: kesin, doğru, yanlışsız
• Accused: sanık
• Accustomed: alışkın, alışılmış, her zamanki
• Achieve: başarma, elde etme
• Acknowledgement: onay, kabul etme, tasdik
• Acute: keskin (düşünce), şiddetli; dar açı; çok çabuk tehlikeli bir biçime gelen hastalık
• Adapt: uyum sağlamak
Addicted: bağımlı, tiryaki
Addiction: bağımlılık
Additional: ilave, ek
Adequate: yeterli, uygun, elverişli
Adjust: ayarlamak, uydurmak, uymak
Adjustable: ayarlanabilir, uyarlanabilir
Administrate: yönetmek, idare etmek
Admirable: takdire değer
Advanced: ilerlemiş, ileri
Affable Agreeable: rahat, dostça, anlaşılabilir
Affair: olay, mesele, sorun
Affectionate: müşfik, sevecen
Affluent Wealthy: varlıklı
Agreeable: razı, hoş, iyi
Aid; yardım
Aisle:sıralar arası, yol, geçenek
Alliance: ittifak
Ally: müttefik, dost
Alter: Change
Ambiguous: müphem, birden fazla anlama gelebilen
Amend: düzeltme, değiştirme
Ample: gerektiğinden çok, bol
Annual: yıllık, yıldönümü
Anticipate: tahmin etmek, ve ona göre davranmak
Apparel Clothing: kılık kıyafet
Apparent: açık, apaçık, belirli
Appetite Desire for food: iştah, arzu
Apply: başvurmak, müracaat etmek, uygulamak
Appreciate: takdir etmek
Apprehension Fear; korku, endişe; anlayış, kavrayış
Approach: yaklaşım, tarz
Approval: tasvip, onay; resmi izin
Argue: tartışma, münakaşa, iddia etme
Argument: tartışma; sav, iddia
Article: makale; tanımlık; madde-fıkra; eşya-parça
Artisan: zanaatçı, esnaf
Ashamed: utanmak
Assassinate: suikast yapmak
Asset Advantage: kıymetli şey, beceri, erdem
Asset: servet; değerli nitelik
Astonished: hayret etmek, şaşkın olmak, şaşırmak
At once: derhal; aynı anda
Attack: saldırmak
Attainment: Achievement, başarı, elde etmek, marifet
Attempt: teşebbüs etmek, denemek
Attract: cezbetmek, çekmek
Available: elde edilebilir, müsait
Avidity: gayret, heves, hırs
Award: ödül, mükafat
Background: geçmiş, tecrübe, arka plan
Balance: denge, dengelemek
Barely: zar zor, zorla
Base: temel, esas; askeri üs
Basis: temel, dayanak, öz
Beneficial: faydalı
Benefit: fayda, yarar
Blame: suç, suçlamak
Blink: Open and close, gözlerini kırpıştırmak
Bloom: çiçek açmak
Blossom: çiçek açmak, canlanmak, gelişmek
Blunder: gaf, gaf yapmak
Boost: artırmak, yükseltmek
Boundary: sınır
Bound to: zorunlu, kesin, mutlaka
Border: sınır
Break: off kırılıp ayrılmak, ilişiğini kesmek; birdenbire durmak
Breakthrough: cepheyi yarıp geçmek; büyük buluş
Briefly: kısa (biçimde), kısaca (özet olarak)
Bring down: indirim yapmak, düşürmek
Briskly: Quickly, Energetically canlı ve istenilen tarzda; enerjik
Bruise: berelemek, ezmek; bere, ezik
Brutality: Cruelty vahşilik
Budget: bütçe
Bump: vurma, toslama; şiş, tümsek
Burglar: (ev, dükkan) soyan hırsız
Bury: gömmek, defnetmek; gizlemek, örtmek
Call at: uğramak
Call off: iptal etmek
Call on: ziyaret etmek; talep etmek
Call up: telefon atmak
Candidate: aday, namzet
Capable: yetenekli, ehliyetli
Captivate: büyüleme, esir etme, cezbetmek
Carry out: yerine getirmek, gerçekleştirmek
Cautious: ihtiyatlı, tedbirli
Cease: sona ermek, durmak
Chance: şans, tesadüfen olmak
Charge: ücret; itham; hamle; şarj
Charity: sadaka; hayırseverlik, hayır kurumu
Cheer: neşe, tezahürat
Chemist: kimyager; eczacı
Choice: seçmek
Choir: koro
Clammy: yapış yapış; soğuk nemli
Clarify: açıklamak, açıklık getirmek
Clear: temizlemek, aklamak, izin vermek
Clerk: memur, tezgahtar, sekreter
Cliff: uçurum, sarp kayalık
Clog: tıkamak, tıkanmak; takunya
Coast: kıyı
Coincidence: tesadüf
Collar: yaka; tasma
Collide: çarpışma, çarpma
Combine: birleşmek, birleştirmek
Commerce: ticaret
Compare: mukayese etmek
Compensation: bedel, tazminat, telafi
Compete: yarışmak; rekabet etmek
Competent Capable: ehil, yetenekli, yetkili
Competition: yarışma, rekabet, sınama
Complaint: şikayet etmek
Complete: tamamlamak; tamamen
Composed: birleşmiş; bestelenmiş; kendine hakim olmak
Compromise: uzlaşmak
Conceal: gizlemek, saklamak, örtmek
Concession: taviz, ödün
Concurrence Agreement: aynı olan, birlik olma, uyuşma; aynı zamana rastlama
Condense: yoğunlaşma; sıvıya dönme; çözeltme
Confidence: güven, itimat
Confidence: kendine güven
Confidential: Secret gizli, sır
Confirm: teyit etmek, pekiştirme, onaylama, sürekli, müzmin
Confiscated: Seized müsadere etmek, haczetmek; istimlak etmek
Conflict: çelişmek
Congratulate: tebrik etmek
Conscientious vicdanlı
Consequence: netice ; önem
Conserve: koruma muhafaza etme
Consider: hesaba katmak; göz önünde tutmak; saymak
Considerably: epeyce, oldukça
Consist: of müteşekkil olmak, oluşmak
Consistently: mütemadiyen, devamlı
Constitute: teşkil etmek, tesis etmek; tayin etmek
Constitution: anayasa
Contaminate: kirletmek; zehirlemek, bozmak
Contented: halinden memnun, mutlu
Cooperation: işbirliği
Courteous: nazik, kibar, saygılı
Coward: korkak
Creative: yaratıcı
Crime: suç, cürüm
Criminal: suçla ilgili; suçlu; cezalı
Crooked: eğri, çarpık, virajlı, hilekar
Crop: mahsul
Crowd: kalabalık
Cruelty: zulüm, acımasızlık
Dabble: su serpme; suyla uğraşmak
Damage: zarar, zarar vermek
Deadline: son teslim tarihi
Dealer: satıcı, tacir Decade: on yıl
Deception: aldatma, hile
Deceptive: aldatıcı, yanıltıcı
Decline: gerileme, zayıflama
Dedicate: adamak; ithaf etmek
Defeat: yenme, bozguna uğratmak
Deficient: eksiz yetersiz, noksan
Delicate: nazik, hassas, narin
Delight: sevinç, zevk, haz,
Denial: inkar, yok sayma
Deny: inkar etme
Depict: göstermek, dile getirmek
Deplore: teessüf etmek, üzülmek
Dept: borç
Desperate: ümitsiz; gözü dünmüş
Despondent: ümitsiz, meyus
Determine: belirlemek, tespit etmek azimli, kararlı
Detest: nefret etmek, tiksinmek
Device: alet, aygıt
Devote: ,,-e adamak
Diluted: sulandırılmış, su katılmış
Diminish: azaltmak, küçültmek, eksiltmek
Discipline: disiplin
Discourteous: nezaketsiz, kaba
Discreet: saygılı, dikkatli ve nazik
Discretion: basiret, sağduyu, tedbir, ihtiyat
Discuss: tartışma, münazara etmek
Disease: hastalık
Disgraced: gözden düşmüş; itibarsız; yüz karası
Disgust: iğrenme, tiksinme, midesini bulandırma
Dishonest: sahtekar
Disintegrate: parçalamak, bölünmek
Disposition: eğilim, mizaç, düzen, tertip
Dispute: tartışma
Dissolve: çözmek, dağıtmak, yok olmak
Distinguish: Ayırmak, ayırt etmek, seçkin, ünlü, kendine yer edinmiş
Distrust: güvenmemek
Ditch: hendek, ark, kanal
Divert: başka yöne çevirmek; saptırmak
Divide: bölmek, ayırmak
Divulge: ifşa etmek, açığa vurmak
Doubt: şüphe, kuşku
Drift: sürüklenmek
Drowsy: Sleepy uykulu, uyku veren
Duplicate: Copy kopyasını yapmak
Dwindle: giderek azalmak
Eagerness: şevk, istek, arzu
Edge: kenar; avantaj
Efficient: verimli, randımanlı
Elevation: kaldırma, yükseltme; terfi
Embark: (on) gemiye binmek; başlamak
Embarrassment: utanma, mahcubiyet
Emerge: meydana çıkmak
Emit: yaymak, çıkarmak
Employer: iş veren
Encouraging: teşvik edici, cesaretlendirici
Endearing: sevdiren
Enhance: değerini, gücünü, güzelliğini arttırma, süslemek, genişletmek
Enlarge: büyütmek, genişlemek
Enlighten: aydınlatmak
Enthusiastically: şevkle, hararetle
Envy: kıskanma, gıpta etme
*****ocal: Ambiguous iki anlama gelebilen
Espionage: casusluk
Essential: gerekli
Examine: tetkik, muayene etmek, sorguya çekmek
Excessive: aşırı, haddinden fazla
Exchange: karşılıklı değişmek
Excuse: mazeret
Exempt: bağışık; muaf; hariç tutmak
Exhausted: bitmiş, tükenmiş, yorgun
Exhibition: sergi
Existence: varlık
Exotic: Unusual
Expand: genişle(t)mek, büyümek
Expedition: yolculuk; sefer
Explicit: açık, sarih
Explore: keşif, inceleme gezisi
Explorer: kaşif seyyah
Expose: ifşa etmek; ışığa tutmak; korunmasız bırakmak, maruz bırakmak; teşhir etmek; pozlamak
Exposure: ifşa; korunmasızlık; poz
Extensive: büyük, derin, kapsamlı
Extremely: oldukça fazla
Fabric: kumaş, doku
Fact: gerçek, olgu
Faint: Indistinct donuk, baygın
Far: uzak; çok
Fatigue: yorgun, bitkin; yormak
Fearsome: dehşetli, korkunç
Feasible: yapılabilir, mümkün
Feeble: zayıf, kuvvetsiz
Fever: ateş, hararet; humma
Firing: Ateşleme; pişirme; işten atma
Fiscal: mali
Flawless: kusursuz, defosuz
Flee from: kaçmak, firar etmek
Flip: fiske atmak; keçileri kaçırmak; hayran olmak; küstah
Float: yüzmek, su üstünde kalmak, bir şeyi oluruna bırakmak
Floor: zemin
Fluctuate: inip çıkmak
Flushed: kızarmak, utanmak
Foggy: sisli
Fool: aldatmak, şaka yapmak, kandırmak
Foolishness: aptallık, budalalık
Forecast: tahmin etmek
Forestall: erken davranıp önlemek
Fortunate: şanlı, talihli
Frank: açık sözlü, içten, samimi
Frightened: korkmuş
Fume: pis kokulu gaz, yaymak
Futile: boşuna, beyhude
Gain: kazanmak, elde etmek
Generation: kuşak
Genuinely: hakikaten, gerçekten
Giggle: kıkırdamak
Gist: ana fikir
Gleeful: neşe dolu
Globe: küre
Global: küresel
Goods: mallar, eşya
Govern: yönetmek, idare etmek
Governmental: yönetimle ilgili
Halt: mola, durma
Hamper: hareketini güçleştirmek, engellemek Hand-held: elde tutlan
Harmful: zararlı
Harsh: sert, kaba, haşin
Harvest: hasat, ürün
Hasten: acele etmek, ettirmek
Hazardous: tehlikeli, zararlı
Heat: ısı, ısıtmak
Heavely: büyük oranda, şiddetli olarak
Hectic: heyecanlı, telaşlı
Hence: bu nedenle, bundan dolayı
Herd: sürü; ayak takımı
Hesitate: tereddüt etmek, çekimsemek
Hide: sakla-n-mak
Highway: anayol
Hijacking: hava korsanlığı
Hike: uzun yürümek; fiyatını artırmak
Homeless: evsiz
Honest: samimi, dürüst
Housing: barınacak yer
Hug: kucaklamak, sarılmak
Huge: kocaman, büyük
Humorous: komik, güldürücü
Hurl: fırlatmak
Ignore: aldırmamak, bilmezden gelmek
Impartial: yansız
Imprecise: kesin olmayan, dikkatsiz, özensiz
Impression: izlenim, etki
Impromptu: hazırlıksız, doğaçlama
Improve: ilerletme, geliştirme
In charged: sorumlu, görevli
Inadvertent: kasıtsız, elde olmayan
Incidence: oluş sıklığı, meydana gelme oranı
Incline: eğilme, aşağı eğilme
Include: kapsamak, içine almak
Inconsiderate: başkalarını düşünmez, düşüncesiz
Incredible: inanılmaz
Incurable: tedavi edilmez, çaresiz
Indecisive: kararsız, kesin olmayan
Indication: anlatma, belirti, gösterge
Indifferent: kayıtsız, umarsız
Indispensable: vazgeçilmez, zorunlu
Indistinct: belirsiz, bulanık
Induce: kandırmak, ikna etmek
Industrious: çalışkan, gayretli
Inflammable: kolay tutuşan, parlayıcı
Influence: etki
Initial: ilk, başlangıç
Insignificant: değersiz, önemsiz, belirsiz,
Insist ısrar etmek
Insolent Rude küstah, terbiyesiz
Inspire telkin etmek, ilham etmek
Instructive: öğretici, eğitici
Insult: hakaret etme, hor görme
Intensity: güçlülük, yoğunluk
Intention: niyet
Interfere müdahale etme, çatışma, engelleme
Interfere with yoluna çıkmak, engellemek, karışmak
Intermittent kesik kesik, aralıklı
Intrepid Yılmaz, korkusuz, cesur
Intricate Complicated karışık, girift
Investigator dedektif, araştırıcı
Investment yatırım, sağlanan gelir
Irrelevant konu dışı, ilgisiz
Irresponsible sorumsuz
Issue konu; yayım-baskı
Item adet, tane; madde; konu-fıkra
Jam sıkıştırmak, kilitlemek, izdiham
Landscape manzara
Lane dar yol; şerit
Law hukuk, kanun
Leading önde olan, kılavuzluk eden
Leak sızıntı, çatlak
Lecture ders, konferans
Liability sorumluluk, yükümlülük
Limp topallamak, aksamak
Lingered kolay kolay ayrılmak;
Litter çöp
Locate bulunma, bir yerde yerleşmiş olma
Lofty High yüce, yüksek, azametli
Lonely yalnız, kimsesiz, tenha
Look up to Respect hayran olmak, örnek almak
Luck şans, talih, uğur
Majority çoğunluk
Management idare, yönetim
Manufacture imal etmek
Means yol, yöntem, araç
Meddle Interfere karışmak, burnunu sokmak
Medicine tıp, ilaç
Meditative Thoughtful derin derin düşünen
Melt: eri-t-mek, yumuşa-t-mak
Memorize: ezberlemek
Mend: Repair tamir etmek
Merge: birleşmek, içine katmak
Messy: dağınık, düzensiz
Mild: ılımlı, hafif, ılıman
Misty: sisli, bulanık
Misuse: suiistimal; yanlış kullanım
Moderate:ılımlı
Moist: nemli, ıslak
Mold: şekil vermek, kalıp
Monster: canavar
Mud: çamur; iftira
Neglect: ihmal etmek
Negligible: ihmal edilebilir
Nod: onaylamak, başını sallamak
Notify: bildirmek, haber vermek
Notorious: adı çıkmış, kötü şöhretli
Novelist: romancı
Object: itiraz etmek
Objection: itiraz; sakınca
Obligation: mecburiyet, zorunluluk
Obscured: saklı, anlaşılması güç,
Obsess: aklına takılmak, fikri sabit yapmak
Obstinate: inatçı
Obtain: sağlamak, elde etmek
Obvious: açık, anlaşılır, ortada
Occasion: fırsat, vesile, önemli gün, özel olay
Occasional: arasıra olan, düzensiz
Occupation: işgal
Occupy: işgal etmek
Occur: olmak, meydana gelmek
Odorless: kokusuz
On strike: grevde
Open-minded: Açık fikirli
Opinion: fikir
Orchid: orkide
Outline: ana hat, taslak
Output: ürün, verim, çıktı
Outrageous: nefret uyandırıcı, öfkelendirici
Overactive: çok aktif, hareketli
Overburdened: sıkıntılı
Overdue: vadesi geçmiş, gecikmiş
Overemphatic: fazla vurgulu, çok fazla çarpıcı
Overseas: deniz aşırı
Oversimplify aşırı basitleştirme
Overturn: devirmek, tepe üstü getirmek
Owing to: sayesinde; yüzünden dolayı
Pace: adım, hız
Pain: acı, sızı, ağrı
Pale: solgun
Participate: iştirak etmek
Partner: ortak
Passageway: pasaj, geçit
Pay attention to: dikkatini vermek
Peculiarity: özellik; ,,,-e özgü olma; tuhaflık
Percent: yüzde
Personality: şahsiyet
Pessimistic: kötümser
Phony: sahte, düzmece
Pick up: toplama, devşirme
Plentiful: bol; bereketli
Plunge: dalma, fırlama
Poetic: şiirsel
Point of view: bakış açısı
Policy: politika; davranış biçimi; poliçe
Polish: cilalamak, boyamak
Poll: oylama, anket
Pollute: kirletmek
Postpone: ertelemek
Praised: övmek
Precaution: tedbir, önlem
Precisely: tam olarak; kesinlikle
Prediction: tahmin
Premium: sigorta primi; ödül, prim
Presume: varsaymak
Pretense: rolüne girme, bahane
Pretext: bahane
Prevent: engellemek, korumak
Preview: ilk gösterim
Previous önceki, sabık
Pride gurur, iftihar
Prior to öncelikli, daha önemli
Private özel; şahsa ait
Prodigious Huge, şaşılacak, müthiş, kocaman
Profilic çok eser veren
Profound: tam, eksiksiz, derin; bilgili; etkileyici
Promote terfi ettirmek
Promotion terfi
Propose önerme, niyet etme, evlilik teklifi
Prospects başarı şansı
Prove kanıtlamak; çıkmak
Punctual dakik
Punctuality Being on time
Purify temizlemek, arındırmak, saflaştırmak
Pursue peşine düşmek, izini sürmek
Put off elbisesini çıkartmak
Quarter çeyrek; bölge, semt; askeri kışla
Quartet dörtlü
Raise yukarı kaldırmak; artırmak; çocuk yetiştirmek
Rate oran
Readily Easily kolayca, seve seve
Readily isteyerek, gönülden
Recast yeniden çıkarmak, değiştirmek
Recent yakında olmuş
Recession gerileme, durgunluk, azalma
Reckless aldırışsız, kayıtsız
Reckon hesaplamak, tahmin etmek
Recover iyileşmek, yeniden elde etmek
Recruit üye yapmak; işe almak
Refrain from kendini tutma, sakınma
Refugee mülteci
Refute yalanlamak, çürütmek
Regarded as gibi görülmek, kabul edilmek
Region bölge
Rejection ret
Relent yumuşama, gevşeme, merhamete gelme
Relentless amansız; acımasız, merhametsiz
Reliance geven, itimat
Relief Ferahlama, kurtarma- takviye-; nöbet kişileri
Relieve hafiflemek, rahatlamak
Reluctant isteksiz, tereddütlü
Reluctantly gönülsüzce
Remark söz söyleme; fark etme
Remarkable dikkate, sözü edilmeye değer
Remove çıkarmak, temizlemek, alıp götürmek
Renovation yenileme, tecdit, onarım
Represent temsil etme
Reprimand azar, paylama
Reprove azarlama, paylama
Reputation ün, itibar
Require gerektirmek; istemek
Reservation yer ayırtma; şart; ihtiyat
Resign istifa etmek, ayrılmak
Resignation istifa; kabullenme
Resonance tınlama
Respect saygı, hürmet
Restored onarılmış; iyileşmiş; işine iade edilmiş
Restraint zaptetme, sınırlama, hakim olma
Restriction sınırlama
Resultant sonucunda ortaya çıkan
Reveal açığa çıkarma; ilhamla bildirme
Revere Loved saymak, saygı göstermek
Revise gözden geçirmek
Revive yeniden canlan-dır-mak
Reward ödül
Ridiculous Absurd, Gildings derecede saçma
Rim Edge kenar
Rival rakip
Rot çürüme, çürük ; zırva
Rub ovma, ovalama
Rugged zor, kaba, yontulmamış, pürüzlü
Rule out Reject
Runaway kaçak
Rush aceleyle koşmak, hücum etmek
Saucer çay, fincan tabağı
Scattered dağınık
Scheme plan, tasarı
Scholarly çok derin, bilgili, bilimsel
Scholarship burs; irfan, ilim
School board okul yönetimi
Scold azarlama, paylama
Scorch yakmak, kavurmak; acı sözlerle incitmek
Scratch tırmalamak, kazımak, kaşınmak
Sealed mühürlü
Seam dikiş yeri, bağlantı yeri
Seed tohum
Seek araştırmak, bulmaya çalışmak
Seize tutmak, yakalamak, zaptetmek
Select; seçmek, ayırım
Selfish bencil
Sensitive duyarlı
Separate ayırmak
Serene sakin; yüce
Severe acı, sert, şiddetli
Shade gölge
Shape şekil
Shareholder hissedar
Shattered mahvolmuş, bitmiş; yorgun
Shield Protect, kalkan; korumak
Shift vardiya; rüzgarın yönünü değiştirmesi
Shipping gemiler; sipariş alıp gönderme
Shout bağırmak
Shrewd Clever, kurnaz, açık göz
Sinful günahkar
Sink dibe batmak
Skillful becerikli
Skip atlamak
Slope eğim
Sly sinsi
Smooth yumuşak
Sneer dudağını bükmek, küçümsemek
Soothe Comforted sakinleştirmek, rahatlatmak
Sophisticated karmaşık, girift,
Spectacle görülecek şey,
Sphere, Globe küre
Spokesperson sözcü
Sporadic Intermittent (düzensiz aralıklarla olan)
Squeeze sıkmak, ezmek
Staff personel, çalışanlar kadrosu; kurmay
Statue heykel
Stature boy-pos; önem; kişilik
Stayed late Lingered, oyalanmak
Steady düzenli, sabit
Stem from -den ileri gelmek, doğmak, çıkmak
Step adım, basamak
Stern sert, müsamahasız
Stiff katı, sert, kıran kırana
Stingy cimri, eli sıkı
Stockholder hissedar
Straighten doğrultmak
Strain kendini zorlamak, gayret göstermek
Stray başıboş, Homeless
Stretch germek, esnetmek
Struggle çabalamak, mücadele etmek
Stubborn inatçı dik başlı
Subsidize Para vermek, desteklemek
Subtle ince, narin; zeka işi
Sufficient yeterli
Summary Özet
Superficial yüzeysel, üstünkörü
Superior daha üstün
Supplementary takviye, ek
Surgeon cerrah, operatör
Surmount üstesinden gelmek, alt etmek, yenmek
Surpass aşmak, üstün olmak
Survive hayatta kalmak; hayatını idame ettirmek
Susceptible to kolay etkilenen, dayanıksız, hassas
Suspicion şüphe, zan
Sustain devam ettirmek, korumak
Swell Grow şişmek, kabarmak; artmak, büyümek
Symptom Sign semptom, belirti
Synopsis Summary özet
Tackle çaresine bakmak; üstesinden gelmek; topu ayağından almak;
Talent yetenek
Tax vergi
Tax-exempt vergiden muaf
Tear (teyr) yırtmak; (tiıyr) gözyaşı
Tempt ayartmak, yoldan çıkartmaya çalışmak
Testimony tanıklık, ifade
Thorough tam, dikkatli eksiz
Thoughtful düşünceli
Thrifty tutumlu, idareli
Throng Crowd kalabalık; kalabalık olarak gitmek
Tilted Crooked yatırmak, eğmek, ; meyil
Tiny küçük, ufacık
Top üst, zirve
Torn yırtık
Tower kule
Trace Indication iz, eser ; kopyasını çıkarmak, ipuçlarından olayı çözmek
Trail sürüklemek, gezdirmek; izlemek
Tramped Walked heavily kuvvetli adımla yürümek
Tranquil serene sakin, huzurlu
Transaction iş görme
Treachery ihanet
Treatment muamele, davranış; tedavi
Treatment muamele, davranış; tedavi
Trial deneme; duruşma
Triumph zafer, başarı
Trivial abes; bayağı; cüzi
Trust güvenmek
Trust güvenmek, inanmak
Tunnel Underground passageway
Underestimate az/düşük olarak tahmin etmek
Underground metro; yer altı
Undermine baltalamak, çökertmek, temelini çürütmek
Underrate hafife almak, küçümsemek
Unhesitatingly tereddüt etmeden
Union birlik; sendika
Unique biricik; tek; eşsiz
Unpardonable affedilemez
Unpleasant nahoş ; tatsız
Unrehearsed provasız
Unrestrained denetimsiz, frenlenmemiş, serbest
Unwillingly istemeyerek
Unwillingness isteksizlik
Vacant boş, açık; dalgın
Vague müphem, belirsiz, şüpheli
Vanity Pride, kibir, kendini beğenmiş; abes şey, beyhudelik
Varied değişik, çeşitli; değişken
Vast çok geniş, engin, pek çok
Versatile çok yönlü; elinden birden fazla iş gelen
Vexed Annoyed, bir şeye canı sıkılmak
Victim kurban
Victory Triumph, zafer
Violent sert, şiddetli, zorlu
Vital hayati önemde
Voluntarily gönüllü olarak
Vote oy vermek
Vulnerable: saldırı veya tenkide açık / maruz olan
Wasteful savurgan, müsrif
Weakness: zayıflık; zaaf
Wealthy: zengin, varlıklı
Wheel: tekerlek
Whip: kamçı; kamçılamak
Wise: akıllı, akıllıca, mantıklı
Withdraw: çekmek, çekilmek, ayrılmak
Wither: solmak, soldurmak, sindirmek
Witness: Şahit
Worthwhile: yapmaya değer, -e değer
Wrinkle: buruşmak, kırışmak
Yield (to): kabul etmek, baş eğmek..
HERGÜN 5 İNGİLİZE KELİME
ingilizce kelimelermi öğrenmek istiyosunuz? İngilizce kelime öğrenmek İngilizce öğrenmenin ilk aşamalarındandır.Eğer ciddi olarak ingilizce öğrenmek istiyorsanız, o zaman İngilizce dilinde en çok kullanılan kelimeleri ve diğerlerinide ezberlemeniz gerekir.
•about : hakkında; aşağı yukarı, civarında
• above : üstünde, -den yukarı
•according : e göre
•act : hareket etmek, davranmak, (rol) oynamak
•add : eklemek
• action: olay
• active: aktif
• activity: aktivite
• actor,actress: aktör, aktris
• address: adres
• advantage: avantaj
• after: sonra
• afternoon: öğleden sonra
• again: tekrar
• age: yaş
• ago: önce
• agree: razı olmak, anlaşmak
• air: hava
• aircraft: uçak
• airport: hava limanı
• alcohol: alkol
• all: hepsi
• alone: yalnız
• alphabet: alfabe
• always: her zaman
• an: bir
• and: ve
• angle: melek
• animal: hayvan
• answer: cevap
• apartment: apartman
• apple: elma
• area: meydan
• arm: kol
• army: ordu
• art: sanat
• atom: atom
• attack: saldırı
• autumn: sonbahar
• average: avaraj
• baby: bebek
• back: geri
• bad: kötü
• bag: çanta
• ball: top
• bank: banka
• bar: bar
• basic: kolay
• basket: çöp kutusu
• bath: banyo
• beach: sahil, pilaj
• bear: ayı
• beautiful: güzel
• beauty: güzellik
• bed: yatak
• beer: bira
• before: önce
• begin: başalamak
• begining: başlangıç
• best: en iyisi
• bicycle: bisiklet
• big: büyük
• bird: kuş
• birth: doğmak
• bitter: acı, üzücü
• black: siyah
• blade: bıçak
• block: blok
• blue: mavi
• board: tahta
• boat: bot, sal
• body: vücut
• bomb: bomba, patlamak
• book: kitap
• boot: bot, tekmelemek
• bottom: kıç
• box: kutu
• boy: erkek çocuk
• brain: beyin
• brave: cesur
• bridge: köprü
• brother: erkek kardeş
• brown: kahverengi
• brush: fırçalamak
• burn: yanmak
• bus: otobüs
• bush: çalı
• business: mühendis
• busy: meşgul
• button: buton, düğme
• cake: kek
• check: çek
• calculate: heaplamak
• call: çağırmak, seslenmek
• camera: fotğraf makinası
• camp: kamp kurmak
• car: araba
• card: kart
• castle: kale
• cat: kedi
• central: merkezi
• centre: merkez
• century: yüzyıl
• ceremony: tören
• change: değiştirmek
• chicken: tavuk
• child: çocuk
• children: çocuklar
• chocolate: çikolata
• cigarette: sigara
• cinema: cinema
• citizen: vatandaş
• city: şehir
• class: sınıf
• clean: temiz
• clear: temizlemek
• clever: akıllı
• clock: saat
• close: kapalı
• cloud: bulut
• clup: klup
• coffee: kahve
• cold: soğuk
• college: kolej
• colour: renk
• come: gelmek
• communication: iletişim
• company: kampanya
• computer: bilgisayar
• connect: bağlanmak
• connection: bağlantı
• continue: devam etmek
• control: kontrol etmek
• cook: yemek pişirmek
• copy: kopya etmek
• cotton: pamuk
• crash: çarpmak, çarpışma
• crazy: çılgın
• cream: krema
• crime: suç
• criminal: suçlu
• cross: karşıda
• crush: ezmek
• cry: ağlamak
• cup: kupa
• dance: dans etmek
• danger: tehlike
• dangerous: tehlikeli
• dark: koyu
• date: tarih, randevu
• daughter: kız çocuk
• day: gün
• dead: ölü
• death: ölüm
• deep: derin
• department: bölüm
• design: dizayn
• desk: sıra
• die: ölmek
• discover: keşfetmek
• discovery: keşif
• dollar: dolar
• door: kapı
• double: çift
• down: aşağı
• draw: çizmek
• drawer: çizici
• dream: rüya
• drink: içmek
• duck: ördek
• earth: dünya
• east: doğu
• eat: yemek
• economic: ekonomik
• egg: yumurta
• eight: sekiz
• electric: elektrikli
• electricity: elektrik
• electronic: elektronik
• empty: boş
• end: son
• energy: enerji
• enjoy: eğlenmek
• enter: giriş
• entrance: enterans
• evening: akşam
• every: her
• everything: herşey
• example: örnek
• eye: göz
• face: yüz, surat
• factory: fabrika
• family: aile
• fashion: moda
• father: baba
• favorite: favori
• female: kız
• film: film
• final: sonuç, final
• fine: iyi
• finger: parmak
• finish: bitiş
• fire: yangın, ateş
• first: ilk
• fish: balık
• five: beş
• flag: bayrak
• flash: flaş, ani parlak ışık
• food: yiyecek
• flower: çiçek
• fly: uçmak
• follow: takip etmek
• football: futbol topu
• force: güç
• form: form
• forward: ileri
• four: dört
• free: serbest,özgür,hür
• freedoom: özgürlük
• freeze: buz dolabı
• friend: arkadaş
• friendly: arkadaşça
• full: tam
• fun: eğlence
• game: oyun
• garage: garaj
• garden: bahçe
• gas: gaz
• general: general
• girl: kız
• glad: memnun olmak
• glass: bardak
• go: gitmek
• god: tanrı
• gold: altın
• good: güzel
• goodbye: hoşça kal
• garmmer: gramer
• grand: büyük
• grandfather: büyükbaba
• grandmother: büyükanne
• green: yeşil
• grey: gri
• gun:silah
• hair: saç
• half: yarı
• hammer: çekiç
• hand: el
• happy: mutlu
• has: sahip olmak
• have: sahip olmak
• he: o (erkek için)
• head: kafa
• heart: kalp
• hello: merhaba
• help: yardım etmek,imdat
• here: bura
• hill: tepe
• his: onun (erkek için)
• historical: tarihsel
• history: tarih
• holiday: tatil
• home: ev
• honour: onur
• horse: at
• hospital: hastane
• hot: sıcak
• hotel: otel
• hour: saat
• house: ev
• how: nasıl
• human: insan
• hungry: aç
• hurry: acele etmek
• hurt: acı
• husband: koca
• ice: buz
- iceberg : buzdağı
• idea: düşünce,fikir
• ignore: önem vermemek
• illegal: yasa dışı, kanunsuz
• image: imaj, görüntü
• independent: özgürlük
• international: uluslar arası
• iron: metal
• island: ada
• it: o (cansız)
• its: onun
• jop: iş
• journey: yolculuk
• judge: tenkit etmek
• judgement: yargı, karar
• juice: meyve suyu
• jump: zıplamak
• key: anahtar
• kilo: kilo
• kilogram: kilogram
• kilometre: kilometre
• king: kral
• kiss: öpmek
• kitchen: mutfak
• knife: bıçak
• know: bilmek
• lady: bayan
• lamb: lamba
• land: kara
• language: dil
• large: geniş
• last: son
• lost:kaybolmak
• lawyer: avukat
• learn: öğrenmek
• left: sol
• legal: yasal
• lesson: ders
• level: bölüm
• library: kütüphane
• life: yaşam
• light: hafif, ışık
• like: hoşlanmak
• limit: limit
• lion: kaplan
• list: liste
• litre: litre
• little: orta
• live: yaşamak
• load: yüklemek
• long: uzun
• look: bakmak
• lord: efendi
• lot: hisse, çok
• love: sevgi
• luck: şans
• lucky: şanslı
• lung: akciğer
• tree : ağaç
• movie: film
• tea: çay
• Abandon: terk etmek, vazgeçmek, bırakmak
• Abrogate: yürürlükten kaldırmak, (bir kanuna veya anlaşmaya) son vermek
• Abruptly: aniden; ani ve nezaketsiz biçimde
• Absolute tam, mutlak, kesin; tamamen
• Abstract: soyut
• Absurd: saçma, gülünç
• Abundant: bol, çok
• Accomplish: başarma, tamamlama
• Accord: uzlaşma
• Accordingly: buna göre
• Accountant: muhasebeci
• Accurate: kesin, doğru, yanlışsız
• Accused: sanık
• Accustomed: alışkın, alışılmış, her zamanki
• Achieve: başarma, elde etme
• Acknowledgement: onay, kabul etme, tasdik
• Acute: keskin (düşünce), şiddetli; dar açı; çok çabuk tehlikeli bir biçime gelen hastalık
• Adapt: uyum sağlamak
Addicted: bağımlı, tiryaki
Addiction: bağımlılık
Additional: ilave, ek
Adequate: yeterli, uygun, elverişli
Adjust: ayarlamak, uydurmak, uymak
Adjustable: ayarlanabilir, uyarlanabilir
Administrate: yönetmek, idare etmek
Admirable: takdire değer
Advanced: ilerlemiş, ileri
Affable Agreeable: rahat, dostça, anlaşılabilir
Affair: olay, mesele, sorun
Affectionate: müşfik, sevecen
Affluent Wealthy: varlıklı
Agreeable: razı, hoş, iyi
Aid; yardım
Aisle:sıralar arası, yol, geçenek
Alliance: ittifak
Ally: müttefik, dost
Alter: Change
Ambiguous: müphem, birden fazla anlama gelebilen
Amend: düzeltme, değiştirme
Ample: gerektiğinden çok, bol
Annual: yıllık, yıldönümü
Anticipate: tahmin etmek, ve ona göre davranmak
Apparel Clothing: kılık kıyafet
Apparent: açık, apaçık, belirli
Appetite Desire for food: iştah, arzu
Apply: başvurmak, müracaat etmek, uygulamak
Appreciate: takdir etmek
Apprehension Fear; korku, endişe; anlayış, kavrayış
Approach: yaklaşım, tarz
Approval: tasvip, onay; resmi izin
Argue: tartışma, münakaşa, iddia etme
Argument: tartışma; sav, iddia
Article: makale; tanımlık; madde-fıkra; eşya-parça
Artisan: zanaatçı, esnaf
Ashamed: utanmak
Assassinate: suikast yapmak
Asset Advantage: kıymetli şey, beceri, erdem
Asset: servet; değerli nitelik
Astonished: hayret etmek, şaşkın olmak, şaşırmak
At once: derhal; aynı anda
Attack: saldırmak
Attainment: Achievement, başarı, elde etmek, marifet
Attempt: teşebbüs etmek, denemek
Attract: cezbetmek, çekmek
Available: elde edilebilir, müsait
Avidity: gayret, heves, hırs
Award: ödül, mükafat
Background: geçmiş, tecrübe, arka plan
Balance: denge, dengelemek
Barely: zar zor, zorla
Base: temel, esas; askeri üs
Basis: temel, dayanak, öz
Beneficial: faydalı
Benefit: fayda, yarar
Blame: suç, suçlamak
Blink: Open and close, gözlerini kırpıştırmak
Bloom: çiçek açmak
Blossom: çiçek açmak, canlanmak, gelişmek
Blunder: gaf, gaf yapmak
Boost: artırmak, yükseltmek
Boundary: sınır
Bound to: zorunlu, kesin, mutlaka
Border: sınır
Break: off kırılıp ayrılmak, ilişiğini kesmek; birdenbire durmak
Breakthrough: cepheyi yarıp geçmek; büyük buluş
Briefly: kısa (biçimde), kısaca (özet olarak)
Bring down: indirim yapmak, düşürmek
Briskly: Quickly, Energetically canlı ve istenilen tarzda; enerjik
Bruise: berelemek, ezmek; bere, ezik
Brutality: Cruelty vahşilik
Budget: bütçe
Bump: vurma, toslama; şiş, tümsek
Burglar: (ev, dükkan) soyan hırsız
Bury: gömmek, defnetmek; gizlemek, örtmek
Call at: uğramak
Call off: iptal etmek
Call on: ziyaret etmek; talep etmek
Call up: telefon atmak
Candidate: aday, namzet
Capable: yetenekli, ehliyetli
Captivate: büyüleme, esir etme, cezbetmek
Carry out: yerine getirmek, gerçekleştirmek
Cautious: ihtiyatlı, tedbirli
Cease: sona ermek, durmak
Chance: şans, tesadüfen olmak
Charge: ücret; itham; hamle; şarj
Charity: sadaka; hayırseverlik, hayır kurumu
Cheer: neşe, tezahürat
Chemist: kimyager; eczacı
Choice: seçmek
Choir: koro
Clammy: yapış yapış; soğuk nemli
Clarify: açıklamak, açıklık getirmek
Clear: temizlemek, aklamak, izin vermek
Clerk: memur, tezgahtar, sekreter
Cliff: uçurum, sarp kayalık
Clog: tıkamak, tıkanmak; takunya
Coast: kıyı
Coincidence: tesadüf
Collar: yaka; tasma
Collide: çarpışma, çarpma
Combine: birleşmek, birleştirmek
Commerce: ticaret
Compare: mukayese etmek
Compensation: bedel, tazminat, telafi
Compete: yarışmak; rekabet etmek
Competent Capable: ehil, yetenekli, yetkili
Competition: yarışma, rekabet, sınama
Complaint: şikayet etmek
Complete: tamamlamak; tamamen
Composed: birleşmiş; bestelenmiş; kendine hakim olmak
Compromise: uzlaşmak
Conceal: gizlemek, saklamak, örtmek
Concession: taviz, ödün
Concurrence Agreement: aynı olan, birlik olma, uyuşma; aynı zamana rastlama
Condense: yoğunlaşma; sıvıya dönme; çözeltme
Confidence: güven, itimat
Confidence: kendine güven
Confidential: Secret gizli, sır
Confirm: teyit etmek, pekiştirme, onaylama, sürekli, müzmin
Confiscated: Seized müsadere etmek, haczetmek; istimlak etmek
Conflict: çelişmek
Congratulate: tebrik etmek
Conscientious vicdanlı
Consequence: netice ; önem
Conserve: koruma muhafaza etme
Consider: hesaba katmak; göz önünde tutmak; saymak
Considerably: epeyce, oldukça
Consist: of müteşekkil olmak, oluşmak
Consistently: mütemadiyen, devamlı
Constitute: teşkil etmek, tesis etmek; tayin etmek
Constitution: anayasa
Contaminate: kirletmek; zehirlemek, bozmak
Contented: halinden memnun, mutlu
Cooperation: işbirliği
Courteous: nazik, kibar, saygılı
Coward: korkak
Creative: yaratıcı
Crime: suç, cürüm
Criminal: suçla ilgili; suçlu; cezalı
Crooked: eğri, çarpık, virajlı, hilekar
Crop: mahsul
Crowd: kalabalık
Cruelty: zulüm, acımasızlık
Dabble: su serpme; suyla uğraşmak
Damage: zarar, zarar vermek
Deadline: son teslim tarihi
Dealer: satıcı, tacir Decade: on yıl
Deception: aldatma, hile
Deceptive: aldatıcı, yanıltıcı
Decline: gerileme, zayıflama
Dedicate: adamak; ithaf etmek
Defeat: yenme, bozguna uğratmak
Deficient: eksiz yetersiz, noksan
Delicate: nazik, hassas, narin
Delight: sevinç, zevk, haz,
Denial: inkar, yok sayma
Deny: inkar etme
Depict: göstermek, dile getirmek
Deplore: teessüf etmek, üzülmek
Dept: borç
Desperate: ümitsiz; gözü dünmüş
Despondent: ümitsiz, meyus
Determine: belirlemek, tespit etmek azimli, kararlı
Detest: nefret etmek, tiksinmek
Device: alet, aygıt
Devote: ,,-e adamak
Diluted: sulandırılmış, su katılmış
Diminish: azaltmak, küçültmek, eksiltmek
Discipline: disiplin
Discourteous: nezaketsiz, kaba
Discreet: saygılı, dikkatli ve nazik
Discretion: basiret, sağduyu, tedbir, ihtiyat
Discuss: tartışma, münazara etmek
Disease: hastalık
Disgraced: gözden düşmüş; itibarsız; yüz karası
Disgust: iğrenme, tiksinme, midesini bulandırma
Dishonest: sahtekar
Disintegrate: parçalamak, bölünmek
Disposition: eğilim, mizaç, düzen, tertip
Dispute: tartışma
Dissolve: çözmek, dağıtmak, yok olmak
Distinguish: Ayırmak, ayırt etmek, seçkin, ünlü, kendine yer edinmiş
Distrust: güvenmemek
Ditch: hendek, ark, kanal
Divert: başka yöne çevirmek; saptırmak
Divide: bölmek, ayırmak
Divulge: ifşa etmek, açığa vurmak
Doubt: şüphe, kuşku
Drift: sürüklenmek
Drowsy: Sleepy uykulu, uyku veren
Duplicate: Copy kopyasını yapmak
Dwindle: giderek azalmak
Eagerness: şevk, istek, arzu
Edge: kenar; avantaj
Efficient: verimli, randımanlı
Elevation: kaldırma, yükseltme; terfi
Embark: (on) gemiye binmek; başlamak
Embarrassment: utanma, mahcubiyet
Emerge: meydana çıkmak
Emit: yaymak, çıkarmak
Employer: iş veren
Encouraging: teşvik edici, cesaretlendirici
Endearing: sevdiren
Enhance: değerini, gücünü, güzelliğini arttırma, süslemek, genişletmek
Enlarge: büyütmek, genişlemek
Enlighten: aydınlatmak
Enthusiastically: şevkle, hararetle
Envy: kıskanma, gıpta etme
*****ocal: Ambiguous iki anlama gelebilen
Espionage: casusluk
Essential: gerekli
Examine: tetkik, muayene etmek, sorguya çekmek
Excessive: aşırı, haddinden fazla
Exchange: karşılıklı değişmek
Excuse: mazeret
Exempt: bağışık; muaf; hariç tutmak
Exhausted: bitmiş, tükenmiş, yorgun
Exhibition: sergi
Existence: varlık
Exotic: Unusual
Expand: genişle(t)mek, büyümek
Expedition: yolculuk; sefer
Explicit: açık, sarih
Explore: keşif, inceleme gezisi
Explorer: kaşif seyyah
Expose: ifşa etmek; ışığa tutmak; korunmasız bırakmak, maruz bırakmak; teşhir etmek; pozlamak
Exposure: ifşa; korunmasızlık; poz
Extensive: büyük, derin, kapsamlı
Extremely: oldukça fazla
Fabric: kumaş, doku
Fact: gerçek, olgu
Faint: Indistinct donuk, baygın
Far: uzak; çok
Fatigue: yorgun, bitkin; yormak
Fearsome: dehşetli, korkunç
Feasible: yapılabilir, mümkün
Feeble: zayıf, kuvvetsiz
Fever: ateş, hararet; humma
Firing: Ateşleme; pişirme; işten atma
Fiscal: mali
Flawless: kusursuz, defosuz
Flee from: kaçmak, firar etmek
Flip: fiske atmak; keçileri kaçırmak; hayran olmak; küstah
Float: yüzmek, su üstünde kalmak, bir şeyi oluruna bırakmak
Floor: zemin
Fluctuate: inip çıkmak
Flushed: kızarmak, utanmak
Foggy: sisli
Fool: aldatmak, şaka yapmak, kandırmak
Foolishness: aptallık, budalalık
Forecast: tahmin etmek
Forestall: erken davranıp önlemek
Fortunate: şanlı, talihli
Frank: açık sözlü, içten, samimi
Frightened: korkmuş
Fume: pis kokulu gaz, yaymak
Futile: boşuna, beyhude
Gain: kazanmak, elde etmek
Generation: kuşak
Genuinely: hakikaten, gerçekten
Giggle: kıkırdamak
Gist: ana fikir
Gleeful: neşe dolu
Globe: küre
Global: küresel
Goods: mallar, eşya
Govern: yönetmek, idare etmek
Governmental: yönetimle ilgili
Halt: mola, durma
Hamper: hareketini güçleştirmek, engellemek Hand-held: elde tutlan
Harmful: zararlı
Harsh: sert, kaba, haşin
Harvest: hasat, ürün
Hasten: acele etmek, ettirmek
Hazardous: tehlikeli, zararlı
Heat: ısı, ısıtmak
Heavely: büyük oranda, şiddetli olarak
Hectic: heyecanlı, telaşlı
Hence: bu nedenle, bundan dolayı
Herd: sürü; ayak takımı
Hesitate: tereddüt etmek, çekimsemek
Hide: sakla-n-mak
Highway: anayol
Hijacking: hava korsanlığı
Hike: uzun yürümek; fiyatını artırmak
Homeless: evsiz
Honest: samimi, dürüst
Housing: barınacak yer
Hug: kucaklamak, sarılmak
Huge: kocaman, büyük
Humorous: komik, güldürücü
Hurl: fırlatmak
Ignore: aldırmamak, bilmezden gelmek
Impartial: yansız
Imprecise: kesin olmayan, dikkatsiz, özensiz
Impression: izlenim, etki
Impromptu: hazırlıksız, doğaçlama
Improve: ilerletme, geliştirme
In charged: sorumlu, görevli
Inadvertent: kasıtsız, elde olmayan
Incidence: oluş sıklığı, meydana gelme oranı
Incline: eğilme, aşağı eğilme
Include: kapsamak, içine almak
Inconsiderate: başkalarını düşünmez, düşüncesiz
Incredible: inanılmaz
Incurable: tedavi edilmez, çaresiz
Indecisive: kararsız, kesin olmayan
Indication: anlatma, belirti, gösterge
Indifferent: kayıtsız, umarsız
Indispensable: vazgeçilmez, zorunlu
Indistinct: belirsiz, bulanık
Induce: kandırmak, ikna etmek
Industrious: çalışkan, gayretli
Inflammable: kolay tutuşan, parlayıcı
Influence: etki
Initial: ilk, başlangıç
Insignificant: değersiz, önemsiz, belirsiz,
Insist ısrar etmek
Insolent Rude küstah, terbiyesiz
Inspire telkin etmek, ilham etmek
Instructive: öğretici, eğitici
Insult: hakaret etme, hor görme
Intensity: güçlülük, yoğunluk
Intention: niyet
Interfere müdahale etme, çatışma, engelleme
Interfere with yoluna çıkmak, engellemek, karışmak
Intermittent kesik kesik, aralıklı
Intrepid Yılmaz, korkusuz, cesur
Intricate Complicated karışık, girift
Investigator dedektif, araştırıcı
Investment yatırım, sağlanan gelir
Irrelevant konu dışı, ilgisiz
Irresponsible sorumsuz
Issue konu; yayım-baskı
Item adet, tane; madde; konu-fıkra
Jam sıkıştırmak, kilitlemek, izdiham
Landscape manzara
Lane dar yol; şerit
Law hukuk, kanun
Leading önde olan, kılavuzluk eden
Leak sızıntı, çatlak
Lecture ders, konferans
Liability sorumluluk, yükümlülük
Limp topallamak, aksamak
Lingered kolay kolay ayrılmak;
Litter çöp
Locate bulunma, bir yerde yerleşmiş olma
Lofty High yüce, yüksek, azametli
Lonely yalnız, kimsesiz, tenha
Look up to Respect hayran olmak, örnek almak
Luck şans, talih, uğur
Majority çoğunluk
Management idare, yönetim
Manufacture imal etmek
Means yol, yöntem, araç
Meddle Interfere karışmak, burnunu sokmak
Medicine tıp, ilaç
Meditative Thoughtful derin derin düşünen
Melt: eri-t-mek, yumuşa-t-mak
Memorize: ezberlemek
Mend: Repair tamir etmek
Merge: birleşmek, içine katmak
Messy: dağınık, düzensiz
Mild: ılımlı, hafif, ılıman
Misty: sisli, bulanık
Misuse: suiistimal; yanlış kullanım
Moderate:ılımlı
Moist: nemli, ıslak
Mold: şekil vermek, kalıp
Monster: canavar
Mud: çamur; iftira
Neglect: ihmal etmek
Negligible: ihmal edilebilir
Nod: onaylamak, başını sallamak
Notify: bildirmek, haber vermek
Notorious: adı çıkmış, kötü şöhretli
Novelist: romancı
Object: itiraz etmek
Objection: itiraz; sakınca
Obligation: mecburiyet, zorunluluk
Obscured: saklı, anlaşılması güç,
Obsess: aklına takılmak, fikri sabit yapmak
Obstinate: inatçı
Obtain: sağlamak, elde etmek
Obvious: açık, anlaşılır, ortada
Occasion: fırsat, vesile, önemli gün, özel olay
Occasional: arasıra olan, düzensiz
Occupation: işgal
Occupy: işgal etmek
Occur: olmak, meydana gelmek
Odorless: kokusuz
On strike: grevde
Open-minded: Açık fikirli
Opinion: fikir
Orchid: orkide
Outline: ana hat, taslak
Output: ürün, verim, çıktı
Outrageous: nefret uyandırıcı, öfkelendirici
Overactive: çok aktif, hareketli
Overburdened: sıkıntılı
Overdue: vadesi geçmiş, gecikmiş
Overemphatic: fazla vurgulu, çok fazla çarpıcı
Overseas: deniz aşırı
Oversimplify aşırı basitleştirme
Overturn: devirmek, tepe üstü getirmek
Owing to: sayesinde; yüzünden dolayı
Pace: adım, hız
Pain: acı, sızı, ağrı
Pale: solgun
Participate: iştirak etmek
Partner: ortak
Passageway: pasaj, geçit
Pay attention to: dikkatini vermek
Peculiarity: özellik; ,,,-e özgü olma; tuhaflık
Percent: yüzde
Personality: şahsiyet
Pessimistic: kötümser
Phony: sahte, düzmece
Pick up: toplama, devşirme
Plentiful: bol; bereketli
Plunge: dalma, fırlama
Poetic: şiirsel
Point of view: bakış açısı
Policy: politika; davranış biçimi; poliçe
Polish: cilalamak, boyamak
Poll: oylama, anket
Pollute: kirletmek
Postpone: ertelemek
Praised: övmek
Precaution: tedbir, önlem
Precisely: tam olarak; kesinlikle
Prediction: tahmin
Premium: sigorta primi; ödül, prim
Presume: varsaymak
Pretense: rolüne girme, bahane
Pretext: bahane
Prevent: engellemek, korumak
Preview: ilk gösterim
Previous önceki, sabık
Pride gurur, iftihar
Prior to öncelikli, daha önemli
Private özel; şahsa ait
Prodigious Huge, şaşılacak, müthiş, kocaman
Profilic çok eser veren
Profound: tam, eksiksiz, derin; bilgili; etkileyici
Promote terfi ettirmek
Promotion terfi
Propose önerme, niyet etme, evlilik teklifi
Prospects başarı şansı
Prove kanıtlamak; çıkmak
Punctual dakik
Punctuality Being on time
Purify temizlemek, arındırmak, saflaştırmak
Pursue peşine düşmek, izini sürmek
Put off elbisesini çıkartmak
Quarter çeyrek; bölge, semt; askeri kışla
Quartet dörtlü
Raise yukarı kaldırmak; artırmak; çocuk yetiştirmek
Rate oran
Readily Easily kolayca, seve seve
Readily isteyerek, gönülden
Recast yeniden çıkarmak, değiştirmek
Recent yakında olmuş
Recession gerileme, durgunluk, azalma
Reckless aldırışsız, kayıtsız
Reckon hesaplamak, tahmin etmek
Recover iyileşmek, yeniden elde etmek
Recruit üye yapmak; işe almak
Refrain from kendini tutma, sakınma
Refugee mülteci
Refute yalanlamak, çürütmek
Regarded as gibi görülmek, kabul edilmek
Region bölge
Rejection ret
Relent yumuşama, gevşeme, merhamete gelme
Relentless amansız; acımasız, merhametsiz
Reliance geven, itimat
Relief Ferahlama, kurtarma- takviye-; nöbet kişileri
Relieve hafiflemek, rahatlamak
Reluctant isteksiz, tereddütlü
Reluctantly gönülsüzce
Remark söz söyleme; fark etme
Remarkable dikkate, sözü edilmeye değer
Remove çıkarmak, temizlemek, alıp götürmek
Renovation yenileme, tecdit, onarım
Represent temsil etme
Reprimand azar, paylama
Reprove azarlama, paylama
Reputation ün, itibar
Require gerektirmek; istemek
Reservation yer ayırtma; şart; ihtiyat
Resign istifa etmek, ayrılmak
Resignation istifa; kabullenme
Resonance tınlama
Respect saygı, hürmet
Restored onarılmış; iyileşmiş; işine iade edilmiş
Restraint zaptetme, sınırlama, hakim olma
Restriction sınırlama
Resultant sonucunda ortaya çıkan
Reveal açığa çıkarma; ilhamla bildirme
Revere Loved saymak, saygı göstermek
Revise gözden geçirmek
Revive yeniden canlan-dır-mak
Reward ödül
Ridiculous Absurd, Gildings derecede saçma
Rim Edge kenar
Rival rakip
Rot çürüme, çürük ; zırva
Rub ovma, ovalama
Rugged zor, kaba, yontulmamış, pürüzlü
Rule out Reject
Runaway kaçak
Rush aceleyle koşmak, hücum etmek
Saucer çay, fincan tabağı
Scattered dağınık
Scheme plan, tasarı
Scholarly çok derin, bilgili, bilimsel
Scholarship burs; irfan, ilim
School board okul yönetimi
Scold azarlama, paylama
Scorch yakmak, kavurmak; acı sözlerle incitmek
Scratch tırmalamak, kazımak, kaşınmak
Sealed mühürlü
Seam dikiş yeri, bağlantı yeri
Seed tohum
Seek araştırmak, bulmaya çalışmak
Seize tutmak, yakalamak, zaptetmek
Select; seçmek, ayırım
Selfish bencil
Sensitive duyarlı
Separate ayırmak
Serene sakin; yüce
Severe acı, sert, şiddetli
Shade gölge
Shape şekil
Shareholder hissedar
Shattered mahvolmuş, bitmiş; yorgun
Shield Protect, kalkan; korumak
Shift vardiya; rüzgarın yönünü değiştirmesi
Shipping gemiler; sipariş alıp gönderme
Shout bağırmak
Shrewd Clever, kurnaz, açık göz
Sinful günahkar
Sink dibe batmak
Skillful becerikli
Skip atlamak
Slope eğim
Sly sinsi
Smooth yumuşak
Sneer dudağını bükmek, küçümsemek
Soothe Comforted sakinleştirmek, rahatlatmak
Sophisticated karmaşık, girift,
Spectacle görülecek şey,
Sphere, Globe küre
Spokesperson sözcü
Sporadic Intermittent (düzensiz aralıklarla olan)
Squeeze sıkmak, ezmek
Staff personel, çalışanlar kadrosu; kurmay
Statue heykel
Stature boy-pos; önem; kişilik
Stayed late Lingered, oyalanmak
Steady düzenli, sabit
Stem from -den ileri gelmek, doğmak, çıkmak
Step adım, basamak
Stern sert, müsamahasız
Stiff katı, sert, kıran kırana
Stingy cimri, eli sıkı
Stockholder hissedar
Straighten doğrultmak
Strain kendini zorlamak, gayret göstermek
Stray başıboş, Homeless
Stretch germek, esnetmek
Struggle çabalamak, mücadele etmek
Stubborn inatçı dik başlı
Subsidize Para vermek, desteklemek
Subtle ince, narin; zeka işi
Sufficient yeterli
Summary Özet
Superficial yüzeysel, üstünkörü
Superior daha üstün
Supplementary takviye, ek
Surgeon cerrah, operatör
Surmount üstesinden gelmek, alt etmek, yenmek
Surpass aşmak, üstün olmak
Survive hayatta kalmak; hayatını idame ettirmek
Susceptible to kolay etkilenen, dayanıksız, hassas
Suspicion şüphe, zan
Sustain devam ettirmek, korumak
Swell Grow şişmek, kabarmak; artmak, büyümek
Symptom Sign semptom, belirti
Synopsis Summary özet
Tackle çaresine bakmak; üstesinden gelmek; topu ayağından almak;
Talent yetenek
Tax vergi
Tax-exempt vergiden muaf
Tear (teyr) yırtmak; (tiıyr) gözyaşı
Tempt ayartmak, yoldan çıkartmaya çalışmak
Testimony tanıklık, ifade
Thorough tam, dikkatli eksiz
Thoughtful düşünceli
Thrifty tutumlu, idareli
Throng Crowd kalabalık; kalabalık olarak gitmek
Tilted Crooked yatırmak, eğmek, ; meyil
Tiny küçük, ufacık
Top üst, zirve
Torn yırtık
Tower kule
Trace Indication iz, eser ; kopyasını çıkarmak, ipuçlarından olayı çözmek
Trail sürüklemek, gezdirmek; izlemek
Tramped Walked heavily kuvvetli adımla yürümek
Tranquil serene sakin, huzurlu
Transaction iş görme
Treachery ihanet
Treatment muamele, davranış; tedavi
Treatment muamele, davranış; tedavi
Trial deneme; duruşma
Triumph zafer, başarı
Trivial abes; bayağı; cüzi
Trust güvenmek
Trust güvenmek, inanmak
Tunnel Underground passageway
Underestimate az/düşük olarak tahmin etmek
Underground metro; yer altı
Undermine baltalamak, çökertmek, temelini çürütmek
Underrate hafife almak, küçümsemek
Unhesitatingly tereddüt etmeden
Union birlik; sendika
Unique biricik; tek; eşsiz
Unpardonable affedilemez
Unpleasant nahoş ; tatsız
Unrehearsed provasız
Unrestrained denetimsiz, frenlenmemiş, serbest
Unwillingly istemeyerek
Unwillingness isteksizlik
Vacant boş, açık; dalgın
Vague müphem, belirsiz, şüpheli
Vanity Pride, kibir, kendini beğenmiş; abes şey, beyhudelik
Varied değişik, çeşitli; değişken
Vast çok geniş, engin, pek çok
Versatile çok yönlü; elinden birden fazla iş gelen
Vexed Annoyed, bir şeye canı sıkılmak
Victim kurban
Victory Triumph, zafer
Violent sert, şiddetli, zorlu
Vital hayati önemde
Voluntarily gönüllü olarak
Vote oy vermek
Vulnerable: saldırı veya tenkide açık / maruz olan
Wasteful savurgan, müsrif
Weakness: zayıflık; zaaf
Wealthy: zengin, varlıklı
Wheel: tekerlek
Whip: kamçı; kamçılamak
Wise: akıllı, akıllıca, mantıklı
Withdraw: çekmek, çekilmek, ayrılmak
Wither: solmak, soldurmak, sindirmek
Witness: Şahit
Worthwhile: yapmaya değer, -e değer
Wrinkle: buruşmak, kırışmak
Yield (to): kabul etmek, baş eğmek..