Hayata Yön Veren Hikayeler

---> Hayata Yön Veren Hikayeler

İmkansız nedir?




Imkansız, vazgeçmeyi alışkanlık haline getirenler içindir. Imkansız, beyinleri kirletir, kalpleri kırar ve bedenleri mahveder. Imkansız hastalıklı bir vücut yaratır; hastalıkların nedenidir ve yaraların iltihaplanmasına yol açar. Imkansız, korkakların yaşam biçimidir ve mağlupların bahanesidir. "Bu gerçekleştirilemez", "mümkün değil", "olanaksız" - tüm bunlar yaşayan ölülerin inanç sistemi, aptalların felsefesi, budalanın nağmesi, geri zekalının düsturudur. "Bu imkansız" mantığı, ölümcüldür, zira karanlığa götürür ve ölümle ve tahribatla sonuçlanır.



Imkansız bir sahtekardır yalanların babası tarafından yaratılmıştır. Amacı mahkum etmektir. Imkansız, zekanıza yapılan bir hakarettir, bilginize tehdittir, ruhunuza gözdağıdır. Imkansız, gerçek olan, mantıklı olan ve doğru olan her şeye karşıdır. "Imkansız" biçimindeki bu tek kelime ile ambalajlanmış, sözde masum ve doğal bu sonuç, aslında ölümcül bir zehirdir. Imkansız, insanlığın vebasıdır; insanı köle eder, kapana alır ve elini kolunu bağlar. Imkansız'ı onaylayan kimseler için artık özgürlük yoktur. Güç yoktur, ışık yoktur, hayat yoktur, bağımsızlık yoktur. Imkansız aşağı doğru kıvrıla kıvrıla inen bir spiraldir - bir kez kıvrımlarına kapıldığınız anda aşağı inmeye başlarsınız ve hep devam edersiniz: aşağı, aşağı, aşağı, biraz daha aşağı...



Imkansız Tanrı gerçeğine karşıdır. Imkansız Cehennemin dibinden gelmektedir. Imkansızın Cennette yeri yoktur; imkansızın mantığı Cennette işlemez.




Imkansız bir sözcükten öte bir şeydir; aklın bir halidir, bir tutumdur. Onu çamura gömmez, beslerseniz ve büyütürseniz, sizinle bütünleşir ve bir parçanız haline geliverir, ta ki çare kalmayana dek... Insanı sarışı ayartıcıdır, zira ona teslim olduğunuzda artık başka hiçbir eylem gerekmemektedir; hiçbir galibiyet de gerekmez, çünkü "Imkansızdır"... Bu tutum kazanmaya değil kaybetmeye götürür insanı. "Imkansıza kapılanlar, eğer herhangi bir alanda mağlup oldularsa, çok yakında başka alanda da mağlup olacaklarının farkına varacaklardır, daha sonra bir başka alanda, sonra bir başkasında".


Imkansız kısır bir döngüdür. Imkansız kaybedenin davranış biçimidir. Zaferini, yaratacağı tehlikenin bilincinde olmayan kişilerin kalbinde kazanır; asil arzuları yıkar, yüksek hedefleri vurur ve düşleri parçalar. Imkansız, karanlık bastırınca ortaya çıkan bir hırsız gibidir; cesaretinizi çalar, yiğitliğinizi alır sizden ve bir kenara geçerek alay etmeye başlar, kahkahalara boğulur siz onun yanlış yollarında sendelerken. Kısacası "Imkansız" sonunda bir işe yaramaz yaratır.
 
---> Hayata Yön Veren Hikayeler

ZAFER , AZİMLİLERE AİTTİR

Gelin kabul edelim; hayat bir mücadeledir!... Özellikle de günümüzün sorunlarla dolu Dünyasında! Inanç ve cesaret ve bir sürü mücadele gerekiyor! Ama bazılarımızın sorunu, denemek gereken zamanlarda denemeyi bırakmaktır! Bazı insanlar zihinleri içinde baygınlık geçirirler. Zihinsel olarak vazgeçerler; ruhsal olarak vazgeçerler! Ama irade güçlüdür! Güçlü bir inanç, güçlü bir irade ile çoğu zaman birlikte aşılamaz gibi görünen güçlüklerin üstesinden gelmiştir.

14'üncü yüzyılda yaşamış olan büyük Moğol fatihi Timurlenk gençlik yıllarına ait şu hikayeyi arkadaşlarına anlatırmış: "Bir keresinde düşmanlarımdan saklanmak için harap bir binaya sığınmak ve saatlerce tek başıma oturmak zorunda kalmıştım. Ümitsiz durumumdan zihnimi uzaklaştırmak için kendinden çok daha büyük bir mısır tanesini yüksek bir duvara çıkartan bir karıncaya gözümü dikmiş bakıyordum. Bu işi başarmak için başarısız olan kaç deneme yaptığını saymıştım. Mısır tanesi altmış dokuz kere yere düşmüştü; ama karınca vazgeçmiyordu ve yetmişincisinde duvarın üstüne ulaştı! Bu manzara bana, vazgeçmemek için o an şiddetle ihtiyacım olan cesareti vermişti ve aldığım o dersi hiç unutmadım."

Büyük felaket ve karışıklık zamanları, sıklıkla en büyük beyinleri yaratmıştır. En saf cevher, en kızgın ocaklarda üretilir ve en parlak yıldırım, en karanlık fırtınadan doğar.

Zafer, ona en çok azmedenindir.
 
---> Hayata Yön Veren Hikayeler

KEŞKE

Hayatın en derin, en koyu, en durgun, en hırçın rengidir keşke. Zift kadar siyahtır kimi zaman kimi zaman hüzün mavisidir kimi zaman ellerimizin uzanabileceği noktadan milyonlarca uzaklıktır keşke.. Keşke bir zaman olur tanrı gözükür deniz mavisi gözlerde, keşke biz zaman olur en temiz sevgilerin en durgun sularında boğar insanı, bir zaman olur bütün saflıkların üstüne ateşten daha kızıl bir maske olur, bir zaman olur sigaranın dumanında hayal olur, bir zaman olur baktığın gördüğün duyduğun olur... Keşkeler hayatın en çok amasıdır, keşkelerin olduğu cümlelerde bütün noktalama işaretlerin arasında ne çok soru işareti kullanılır ama soruların hiç bir zaman cevabını veremeyiz çünkü keşkeler kendimizden kaçıştır çünkü keşkeler görünmek istediğimiz yüzün en zayıf halkasıdır sorulara cevabı verdiğimiz zaman kendimizi tanıyamamakdan korkar bir kristal gibi parçalanmaktan korkarız. Oysaki keşkesiz hayat yaşanmamışlığın çok olduğu, hiçliğin en koyu renginin yaşandığı bir hayattır. Kah dilden dökülür. Kah kalem yazar. En hazin sözler. KEŞKE diye başlar…
 
---> Hayata Yön Veren Hikayeler

KENAR MAHALLE

Bir profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini Baltimore şehrinin kenar mahallelerine göndermiş ve o bölgede yasayan 200 erkek çocuğunun durumlarını araştırmalarını ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir değerlendirme yapmalarını istemişti.
Öğrenciler hemen hepsi bu çocukların gelecekte hiçbir şanslarının olmadığını dile getirmişlerdi.

Bundan tam yirmi beş yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü tesadüfen bu çalışmayı buldu ve öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve ayni çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi.
Öğrenciler, o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176'sinin olağanüstü bir basari gösterip, avukat, doktor ya da işadamı olduklarını ortaya çıkardılar.

Profesör çok etkilenmişti ve bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetişkin olan o çocukların hepsi o bölgede yasadıkları için, her biriyle buluşma sansı oldu.
"O koşullarda nasıl bu kadar basarili oldunuz?" sorusuna verdikleri cevap hep ayniydi: "Mahalle okulunda bir öğretmenimiz vardı. Onun sayesinde."

Profesör, bu öğretmeni çok merak etmişti. Hala hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini bulması zor olmadı. Kendisini ziyaret etmek için evine kadar gitti. Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara rağmen hala dinç duran bir yaşlı kadın buldu. Merakla yaşlı kadına bu çocukları kenar mahallelerden kurtarıp, basarili birer yetişkin olmalarını sağlamak için kullandığı sihirli formülün ne olduğunu sordu.

Yaşlı öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi:
"Çok basit" dedi, "Ben o çocukları çok sevdim."
 
---> Hayata Yön Veren Hikayeler

KELİMELERİN DİLİ

Bir gurup vakti son kez göz göze geldiğiniz güneş huzmelerinin sevimli, zayıf ışınlarıyla ve dolaşıp semalardan size gülümseyen ve gittikçe canlanan yıldızlarla baş başa kaldığımız anlar olmuştur. Kısa süreli bir istihaledir bu hayatımızda.
Birazcık vaktiniz varsa, fiziki planda ve ruhen semaları temaşaya hazırsanız, bulunduğunuz ortam itibariyle tahammülü zor kirli kentlerin güvenliksiz alanlarına ahenksiz yükseltilmiş kartonik yuvalarda, sevimsiz ve sığ yaşama biçiminin ayrılmaz parçası haline gelen, agnostik bir uygarlık anlayışının ses ve görüntü bombardıman araçlarından uzaksanız, göksel inkılabları bir bir izleyebilirsiniz. Süreli bir değişimin ahenkli ve uyumlu bir dönüşüme kulaç attığını müşahade edersiniz. Galaksilerin yavru kümeleri belirginleşir. Mantalitel gücünüz aktivite kazandırır.
Güdümlü düşünceden uzak, benliğinizle iç içe, fenomenler aleminde deruni bir yolculuğa çıkarsınız. Ontolojik uzay aracınızda yüzlerce paradoks, zihni mefluciyeti de ifade eden mikrosefal bir ağdan kurtulup makro değerlere ilişkin bir iklime erersiniz. Kafatası, ruh dünyasındaki binbir donanmaya kumanda merkezi haline gelir o an içinizde. Coşarsınız... A. de Saint Exupery’nin dediği gibi güneşe hasret insanın susuzluktan ölmesine tahammül edemeyen rikkatli bir kalb ve gönül (sadr-u dil) zenginliğine ulaşırsınız. Evrendeki bu istihale, benliğinize geçer, inkılab merhaleleri oluşturur. Ağır ağır çıkarsınız basamakları. Muhakeme gücünüz artar.
Güdümlü düşünce temsilcilerinden Feuerbach’ın Engels’ten naklettiği “Duygularımızla idrak ettiğimiz ve kendimizin de ait olduğumuz maddi alem, biricik gerçek alemdir. Şuur ve düşünce ne kadar duyu üstü görünürlerse görünsünler, maddi bir organ olan beynin ürünüdürler. Madde ruhun ürünü değildir. Ruh ise maddenin bir ürünüdür.” sözlerinin isabet alanından uzaklaşırsınız.
Damarlarınızda akan kanlar, nadide besin atomcuklarını yüklenmiş olarak beyin karargahına yol alırken, muştular yüklü kelimelerin yüce kültür ırmaklarından aldıkları değerleri ruh dünyanıza bir bir boşalttıklarını hissedersiniz. Ve, paylaşmak istersiniz bu duyguları çevrenizle, en yakın çevreniz ailenizle, aile bireyleriyle. Sonra arkadaş çevrenize ulaştırmak istersiniz kelimelerin dillerinden düşürmedikleri kültürel tomurcuklarını; şebnemlerini asla kurutmadan.
Kelimelerin konuştuklarını, tabii seyri içinde siz de konuşmak istersiniz, ciğerlerinize dolan ezgi meltemleriyle.
Aile kelimesinin taşıdığı misyon ve yüklü bulunduğu anlam için G. P. Mordack kadar aile sosyolojisi bilgisine vakıf olup engin araştırmaya gerek duymazsınız. Promiscuity anlayışının ne denli mütehakkim ve akıl dışı bir anlayış olduğunu, sosyolog H. Freyer’den önce kavrarsınız. Nihayet, semalardaki iletişim, aydınlık bir zaman kesitine doğru yol alırken siz de tefrika titreşimli zorlamalardan uzaklaşır, evrendeki düzenim tevhid çağrısına kulak verirsiniz. Gönlünüz tevhide açılır. İnsanlık için sulha sevda duyarsınız. Nezaket ve haya kaplı varlığınızı evrenin barışına adarsınız.
Dünyanızı, güzele yüklü kelimelerle bezersiniz. Diliniz açılır. Hidayetimizin haritası bir Kitaba yönelirsiniz.
 
---> Hayata Yön Veren Hikayeler

KAYBETMEDEN ACELE ET ..!

Neden mutlu olmak varken mutsuzluğu seçelim.
Neden huzura kavuşmak varken huzursuzluğun peşinden koşalım.
içindeki duyguları artık hayata geçirmenin zamanı geldi diye şöyle bir söylen kendi kendine...
istediğini yaşa, hayata, kendine sinir koyma. Duygularını yasamak için zamanı bekleme, onları hapsetme yüreğine, içinden geldiği gibi yaşa...
Bazı şeyleri yapmak için bekleme,belki gecikebilirsin.
Mutlu olmak için mücadele et, mutsuzluğun hayatına girmesine izin verme. ondan her zaman uzak dur,sakın yaklaşma!
Eğer bir şeyler yapmak istiyorsanız, karsınızdaki insandan ya da yapmak istediğiniz şeyin sizi kötü karşılamasından korkuyorsanız size diyebileceğim tek şey korkma yaşa ve gör! yasamadan ve yaşatmadan hiçbir şeye karar verme. Dediğim gibi her şey için çok geç olabilir.
Ve fazla vakit geçirmeden her şeyi olduğu gibi kabullenmeye hazırsan bekleme hemen hayata geçir düşüncelerini.
Hadi!.. ne bekliyorsunuz, belki sizin telefonunuzu bekleyen birileri vardır. Ya da yapmak istediğiniz şeylerin zamanı gelmiştir. Çabuk ol!..
 
---> Hayata Yön Veren Hikayeler

KAVUŞMANIN ALFABESİ

Öylesine bir gündü, yeni değil de sanki geçmiş günlerden biriydi, öyle gibiydi...
Kaç gece beklemiştim seni. Kaç gece koynuma hasretini alıp uyumuştum. Kaç gece yalnızlık sancısıyla kıvranıp durmuştum. Öyle acımasızdı ki geceler, gökteki yıldızlar yüreğime atılan birer taş gibi gelmişti bana. Yine de her şeye değerdi bekleyişim.
Bütün yollar sana çıkıyordu ama ben asıl senin yolunun benimkiyle kesişmesini bekliyordum.
Aylar geçmişti hep vardın ama bir tek o an yanımdaydın. Biraz yabancıydın bana, biraz da tanıdık. Şaşkındık, şaşkınlığımız çok fazla yansıyordu yüzümüze. Göz göze gelmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Bir bakıştan bin anlam çıkarmak buna denirdi işte. Yüzümüzde birbirimize ait izler arıyorduk bakarken.
Ne çok duymuştum sesini ama sanki sen ilk kez konuşuyordun. İlk kez söylediğin cümleler sahibiyle bütünleşiyordu.
Düştükçe gülüşün yüzüne, sessiz olan her şey konuşmuştu içimde. Yine de sözler bir türlü çıkmıyordu ağzımdan. Oysa boynuna sarılıp "Sen aylardır beklenen, sen yıllardır özlenensin" demek istiyordum. Hava serin değildi ama ben titriyordum.
Kelimeler hiç bu kadar zor olmamıştı bana. Ne zaman bir şey söylemeye kalksam, her seferinde bir şey oluyordu, sözcükler ağzımda donuyordu.
Sıcaktın, dokunmasan da yansıtıyordun. Biraz önce titreyen ben artık terliyordum. Aşktı bu biliyordum ama bunu kendime bile itiraf edemiyordum.
Farkında değildin belki, belki ben belli etmiyordum ama yıllardır koruduğum, yıllardır kimseye açmadığım topraklarımı çoktan teslim almıştın bile. Sınırlarımdan içeri girmiştin bir kere. Yüreğimin en gizli, en kuytu köşelerinde sen vardın artık.
İtirazsızdım, belli ki mutluydum. Belli ki beni şaşırtan mutluluğun ta kendisiydi. Harfleri tükenmez bir kavuşmanın alfabesindeydim. Ve ben okumayı sanki yeniden öğreniyordum.
Şimdi bu sevdayı bana yaşattığın için kendimi şanslı hissediyorum. "Ya sen olmasaydın" diye düşünmüyorum çünkü sen varsın. Çünkü sen içimdesin. Çünkü sen benim hayat kaynağımsın.
Biliyor musun, çölde bulabildiğim bir avuç su olsan, bitmeyesin diye içmem seni. Nerede olursan ol benimle kal. Ben, bu yürek attığı sürece seninleyim.
 
---> Hayata Yön Veren Hikayeler

KALP TUTSAĞI

Elimi uzatıp dokunacağım kadar yakınsın bana, sesimi duyamayacak kadar uzak.. Ne seni görmeden geçiyor zaman ne de zaman seni görmeye yetiyor.. Bir zaman geliyor, görüyorum, bakıyorum.. Tam geleceğim an yanına yok oluyorsun.. Ya ben görmüyorum seni, ya sen bana gözükmüyorsun. Bir zaman geliyor yanımdasın. Uzatsam elimi dokunabileceğim kadar yakın. Bakıyorum gözlerine. Anlatmak istiyorum sevgimi, bakıyorsun bakıyorsun ve gelip geçiyorsun. Ya anlamıyorsun sana olan sevgimi ya da sevgiden kaçıyorsun. Ama sevgiden kaçılmaz ki. Aşk yakaladığı zaman, bütün bedenini sarar. Hapseder seni adeta. Hiçbir şey güzel gelmez! Ondan başka hiçbir şey mutlu etmez seni. Bir tek kelime duysan ondan sana ait, bulutun üstünde hissedersin kendini. Kilitler seni kalp tutsağında, imkansız artık kaçamazsın. Sevdiğinden kaçabilirsin ama onu sevmeden edemezsin. Bir kere kalp tutsak etmiş seni, çıkmak için çaba harcama çıkamazsın. Eğer bir gün gelip çıkmak istersen, kalp tutsağından o zaman ruhun da bedenden çıkar unutma! Çünkü sevgi o kadar büyüktür ki unutamazsın.. Unutmak için harcanan çabalar boşadır. Seviyorsan inkar etmeyeceksin. Üstüne üstüne gideceksin ki sevginin sen ondan kaçacağına o senden kaçsın bu kadar büyük bir aşk görmediği için, korktuğu için kaçsın. Bu kadar büyük bir aşkı ilk sen yaşadığın için mutlu olacaksın. Sevdiğinle olduğun için mutlu olacaksın. Seni sen yapan değerleri bulduğun için mutlu olacaksın
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst