Gülüş köşkü

gülüsköskü

Kayıtlı Üye
Benim bir çizelgem vardı hatırlıyomusun? Şöyle 15-20 maddelik bir liste. Sana resmini göndermiştim. Hayallerimi yazmış, başardıklarımın karşısına tik atmıştım. En alt sırada ‘O’na sarılmak’ vardı ve karşısına başardım yazmıştım. Üstteki maddeleri mi soruyosun. O’na kırmızı kamyonun yanında gül vermek, onunla sinemaya gitmek ( filmin yarısında çıksakta) ona ‘sana güveniyorum’ dedirtmek filan…Sence gittin mi benden? Tam 6 yıl geçti. Hatırlanacak çok şey var. Mesela demiştimki bi gün Sezen Aksu dinlerken; ‘’Gitme ama bil ki gitsen de bitmez.’’ Evlensen de başka şehirde yaşasan da ne bileyim işte ne olursa olsun beni unutamazsın. Bunu kendime güvendiğim için değil (neyime güveneyim neyim varki seni cezbedebileceğim ) sana güvendiğim için söyledim. Çünkü sen gerçek sevgiyi farkedebilecek kadar duygularına aklına hakimsin. Farklımıyım demiştim sana birgün. Otelde yabancı öğrenciler seminerinde en önde otururken. Hatta sen yere bağdaş kurduğunda. Bağırıyosun hem de demiştin. O bağırtım çığlığım hiç bitmedi sen duymasanda. Hep seni düşündüm. Neden döndüğünün cevabı aşk değil biliyorum. Ama biri var dedin bence. Sevgililiği bitse de abiliği devam ettirecek, abiliği bitse arkadaşlığı sürecek, bana kıymayacak üzmeyecek kovsamda köşesine çekilip bekleyecek, beni gerçekten seven biri var. Sen hiçbir şeyi unutmazmısın be adam diyosun eminim. Ne demiş şair “Hayat hatıradır, unutursan ölürsün.’
Tüm umutlarımın tükendiği, hayat sevincimi kaybettiğim an seni buldum yanımda. Bu cümleyi eminim ikimizde birbirimize söylüyoruz. Seninle beraber yine soluk almaya başladım ve yine doğdum dünyaya… Uzun vakittir kilitlediğim ne kadar duygum varsa hepsini gün yüzüne çıkardım.
İsterim ki hayat sen okuldan ildışına avm’ye gitmek üzere kaçarak arabada yanıma oturup ‘hadi gidelim seninim’ dediğin dakikaya dönsün. Ama araba çalışsın bu kez. İsterimki hayat sen araba sürerken anayola çıkmak üzere durduğunda yer değiştirdiğimiz an sarılmıştım da sen yanıma binince bana bakmıştınya şok olup gülümseyerek, o dakikaya dönsün. İsterim ki bi gece sen üvey annenle kavga edip uyuyamamıştın da gecenin bi vakti aramış kısık sesle seni teselli etmiştimya, evet yerine bir kez, hayır dersen iki kez sümüğünü çekecektin… o dakikaya dönsün. Çünkü bu yaptığını hiç unutmıycam demiştin ağlayarak. Onlarca resminden arkadaşlarının kıskanacağı bi mozaik portre yaptıran oldumu benden sonra merak ediyorum. Yine sapıklarından kurtarsam seni sahte abin olarak arayıp birilerini. Yine saçlarını ütüden kurtarıp düzleştirici aldığımız güne gitsek. Yine ablana elbise sana kuzucuk almış gibi mutlu olsak. Yine bir köy çeşmesinin önünde (yanlışlıkla diğer çeşmeye gidip yanakların kızarık dönmüştün) kelebek versen bana bahçıvan kıyafetinle. Öğle arası camiinin ordan ekmek arası döneri değil de bembeyaz masada güzel bir akşam yemeği yesek birlikte. Sonra sen yanımda uyusan, ben sonsuza kadar seni izlesem. Bıkmadan, usanmadan, son nefesimi verene kadar… Sen uyuduğunda saçlarınla oynarım mesela. Yüzünü okşarım dokunmaya kıyabilirsem. Gözlerinin altından öperim seni uyandırmadan. O anda dünyada senden daha değerli hiçbir şey olmadığını bil isterim ve o anda dünyada hiçbir şey seni izlemekten daha değerli olamaz. Sonra nefes alıp verişini dinlerim yavaşça. Öyle huzurlu bir müziktir ki bana soluk alışverişlerin, mutluluktan kalbimin duracağını sanırım. Sen göğsümde uyursan, bu görüntü benim için dünyanın en güzel filmidir sözgelimi. Sen uyu ben soluğunu dinleyerek huzur bulayım, kokunla mutluluğu yaşayayım, güzelliğin karşısında büyüleneyim…
O kadar iyi tanıyorum ki seni. Kendine itiraf edemediklerini söyliycem sana ama sen yine inkar edeceksin. Sende gördüklerimi anlatcam sana. Herkeslere anlatabilsem sende neler gördüğümü kimse inanmaz hayal der. Bilseler sende neler gördüğümü yıllarca hayal görmek isterler ama. Sen hâlâ başkalarında arıyosun biliyorum sevgiyi. Aramaktan vazgeç demiyorum, bulmaktan vazgeç. Sen aşkı sevgiyi yaşadın artık en yukarıyı zirveyi ‘güveni’ yaşıyorsun farkındamısın bende. “Olup dusunmek üzülmektense bu konularda sınır koyup mutlu olmak daha kolay bi cozummus gibi geliyor bana imkansızı niye zorlayalimki demi” demiştin bana. Aşk imkansız olandır bence. Dokunamamak ulaşamamak aşktır bence. Büyüsü olmalı. Hiç bitmemeli. Sen mutlu ol kolayı tercih edip. Ben seni tercih ediyorum. Sen olmasanda seni düşünmeyi tercih ediyorum. Öyle mutlu oluyorum. Bazen sana bişeyler yazıyo yazıyo siliyorum ...Sen hiçbirini okumamış oluyosun ama ben hepsini söylemiş oluyorum. Dinlesen okusan büyüsü bozulacak gibi. Ki sen o an zaten cevrimiçisin. Sana söyleyince zorlamış gibi olacagım. Yazmak istese zaten bana yazardı diyor geciyorum. Sen yağan bir kar tanesi gibi; camdan bakınca çok masumsun, bembeyazsın; yaklaşınca dokununca soğuksun, dokunursam; eriyeceksin kaybolacaksın gibi. Boşa korkuyosun, dokunup eritmeyeceğim seni. Ama sana sarılmak ne büyük nimetmiş. Sarılamadıkca anlıyorum. Kendini kandırma sevse yanında olurdu, özlese yazardı diyorum. Ama o azıcık umudumu da kaybedersem kendimi kaybedeceğim.

Daha kazanamadım biliyorum seni ama o yolda ilerlemek çok güzel duygu. Planım adım adım ilerliyor. Planlarıma göre senin hayatta en değer verdiğin şeyi vererek kazanacağım seni. Rimel değil bilemedin. “Güvenmek “Seni yarı yolda bırakmayacağımı bilmendir güvenmek. Arkandan konuşmayacağımdan emin olmandır. Sırdaşın olduğumu bilmendir. Başın sıkıştığında bana yazabilmendir. Güvenmek, kendini yalnız hissetmemendir. En kötü zamanında bile kendini iyi hissettirecek bir tebessümüm, bir kucaklayışımdır (fiziken değil keşke fiziken de olsa ) Güvenmek, sevildiğini hissetmendir. "Ya olduğum gibi ya da göründüğüm gibi olabilmemdir." Yalandan uzak olmamdır güvenmek. Şüphe barındırmaz güvenmek. Çırılçıplak önümde olsanda sana dokunmayacağımı kıymayacağımı bilmendir. Bel kez gidip on kez dönsende zerre ayrılmamamdır yerimden. Duygusallık olduğu kadar bir gerçeklik vardır birbirine güvenenlerde. Bakışlarıma,sözlerime ve gülüşüme güvenmendir. Güvenmek cesaret gerektirir. Biraz da olsa risk barındırır. (Sarılman büyük riskti.) Gözyaşlarına (henüz hiç görmesende) inanmaktır. Hayata bakışını samimi bulmaktır. Güvenmek kolay olmamalı bence haklısın. 6 ay güvenmek için çok kısa demiştin . Eminim 6 yıl da yetmemiştir sana. Zaten kolay olursa yanıltıcı ve sarsıcı olur. Uzuuun zamanda oluşur güven, nasıl olacağı da bilinmez. Aslında tırnaklarla kazıyarak kazanılacak bir duygudur güvenmek. Birinin sana güvenmesini istiyorsan eğer, onu inandırman gerekir. Birisi size karşı güvenini yitirdiyse eğer, inancını yitirmiştir size karşı. Sen haala burdaysan inancın var diye ümit ediyorum. Bana inanmazsan güvenmez,güvenmezsen sevemez, hayatına almazdın. Hayatına almadıkların hep tam olarak güvenemediklerin değil mi? O kişileri her ne kadar istesen de almadın hayatına. Çünkü bir yerlerde bir hataları vardı. Hatasız yürümem lazım bu yolda. Nazik, maddiyata önem vermeden, argo cinsellik konuşmadan, kırmadan güzel severek. Dersime çalışmışmıyım. Galiba benim diğerlerinden farkım tutarlı olmamdı. Çünkü öngörülemez, tutarsız ve beklenmedik davranışları olan birine karşı güven duygusunun gelişmesi neredeyse imkansız. Sen artık her koşulda nasıl bir duruş sergileyeceğimi önceden biliyor ya da tahmin ediyorsun.”Bana yalan söylediğine üzülmedim, bundan sonra sana inanamayacağıma üzüldüm” sözünü söyletmeyeceğim sana.“Kuşkunun olmadığı yerde güven doğar” sözünü ispatlayacak, ömrümce devam ettireceğim. Sen bana güvenmiyorsan, kendini güvende hissetmezsin. Sürekli tedirginlik ve çekince yaşarsın, için tam anlamıyla rahat olmaz. Çünkü her an üzecek bir hamle beklersin. ( Benim gidişini beklediğim gibi)
Seni bana yaklaştıran duygular, sorular şunlar mesela farkındayım. Onunla rahat iletişim kurabiliyor muyum? Özü sözü bir mi? Benim ne kadar yanımda? Bana zarar verir mi? Benimle konuşmakta güçlük çekiyorsan, söylediklerim sende şüphe uyandırıyorsa, küçük tartışmalar büyük düşüncelere dönüşüyorsa hayır diyebilmelisin. Seni ne kadar dinlediğim, anladığım, desteklediğim, sorunlarına, endişelerine ve korkularına duyarlı olup olmadığım, seni ne kadar umursadığım... aklında bunlarla ilgili şüphe olduğu dakika git diyebilmelisin bana...

Ruikiziymişizya aramızda fark yokmuşya. Minik bi fark var işte. Ben bi kez sevebiliyorum daha doğrusu bir kez sevince bir daha kimseyi sevemiyorum unutamıyorum ve sana göre cok da güzel seviyorum. Pişman olmuyorum, sadece hayranlık duymuyorum gidip gelmiyorum düşüncelerim değişmediği gibi artıyor ve bunu zarar vermeden içimde yaşıyorum. Silmek üstünü kapatmak da mümkün olmuyor. Burçlarla karakterle yapıyla neyle ilgili bilemiyorum. Aslında tam hayalindeki his biliyorum da. Şimdi sen ister kal ister üstünü kapat ister 3-5 sene sonra yine gel bu his değişmiycek zaten değişcek olsa içindeki güven oluşmazdı bana. Cümlelerden de anlaşılacağı gibi sorun bende tabii bı bi sorunsa. Neyseki kimseye yansıtmıyor içimde yaşıyorum yaşayacağım rahat ol

Öylesine güzel seviyorum ki seni, öylesine saf, öylesine derin ve “öylesine” değil. Ölesiye. Büyük durduğuna bakma öyle minikki ellerin. Yüzün tertemiz. Göğüslerin iri tamam ama arkasındaki kalbin kuş kalbi kadar. Ah gözlerin bak yine gözümün önüne . Öyle özlüyorum ki...Aşk bu, başka isim arama. Hem de en koyu, en deli, en tutkulu... Öğreneceğim çok şey var sana dair. Bilmediğim çok şeyin var. Ama bir şeyi öyle iyi biliyorum ki. Sen de beni seviyorsun, söyledinyaa aşk değil aşktan daha farklı daha öte, yıllarca uğraşıp söylettimya oh olsun.

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden, avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek. Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?”Seni seviyorum” sözcüğü dilimin ucunu ısırırken boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek. Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte düşünüp gülmek. Ve sen burdayken bile seni deli gibi özlemek…Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun? Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak. Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun? Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda dolaşmak yan yana… Yağmurda ıslanmak birlikte. Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun? Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi kanepeye, battaniyeye, aya anlatmak… Dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak. Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun? Seni kaybetme korkusu.. Herşeyin olmak yerine yıllarca ayrı kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde yani. Seni sevmek ne tuhaf şey? Neyini, nereni, niçin ve nasıl seviyorum? Yüreğini mi, evet, aklını mı evet, huyunu mu evet, etini mi evet? Hepsi bu kadar mı? Hayır. Daha bir şeyler var, daha bir şeylerini seviyorum, asıl ve en mühimi de onlar. Ama onlar nelerdir? Neyindir? Bilmiyorum.
Sen.. önemli olan sensin. Herşey sende gizli; Bak bu şiirdeki gibi kararların fikirlerin hayallerin senin tarafından gercekleştirilmesini sağlayacağız unutma.

“Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...”

Sen Ben’i istersin itiraf et. Sen kabalıktan hoşlanmazsın. İncecik olsun ince düşünsün dersin. Gözüme bakınca düşünceni değil hislerini bilsin istersin. Konuşsun istersin ama nazik, kırmadan, incitmeden tıpkı sevgisi gibi. Sırtını boynunu ovar gibi ince dokunarak. Anlasın istersin seni empati kurarak. Boğmasın sıkmasın ama sahiplensin. Güvensin. Sarılınca sırtına vurmasın sarılsın istersin. Alnından ve dudağının kenarından öpülürken elleri belinde olsun, başını omzuna yaslamak istersin. Elini onun iki elinin içine koyup parmaklarınla oynanmasını istersin. İki gözünü karşılıklı ama yavaaşca birbirine kapatıp açacak sevgi istersin. Yol yürüyünce yorulunca git yat değil bacaklarının arka tombiş kısmına masaj yapsın istersin. Araya sıkıştırıyorum ama zaten farkedecen amaaan açıkca söyleyeyim, sevinçliyken kucağına atlayarak ayakların belinde azgınca ama üzgünken halıda nokta nokta tüm vücudunu minik minik buselerle öpsün istersin. Sana arabada sezen aksu, loş ışıkta şiir söylesin istersin. Fikrini alırken seçenekleri sana saydırıp onlardan birini yine senin secmeni isteyeni istersin. Kaybetmekten korkanı istersin çünkü sen kaybeymekten korkanı, ipleri sana teslim edeni light görmezsin, çünkü seviyor dersin. Sen elleri ince seversin, ağlarsan iki eliyle alsın gözünün altındaki damlacıkları diye. Ondan para almak değil saçlarını kaldırarak aklındaki kolyeyi boynuna o taksın istersin. Tartışırken aniden kollarını açsın istersin, tıpkı konuşurken aniden güldürdüğü gibi. İki dakika öncede görmüş olsan görünce gülmek istersin ona. Sohbette gecmesini istemediğin kelimelerin ilkine para koymak istersin. Gezdiği yerleri bile seninle ilk heyecanla gezsin ama sana tane tane anlatsın istersin. Sevgi,güven,tabiiki cinsellik, aşk, ararsın. Ama önce merhamet fedakarlık ararsın. En çok “olsuun” sözünü duymak istersin iltifatlar haricinde. Pamuk elinle minik salatalar nasıl yapacaksın bilmiyorum ama o salatayı yaparken aniden sarılsın istersin sana. Ama bıçaklama sinirlenip. Bunların hepsi bitek kişide!... Sadece gözümmü diodun hyr işte sadece gözün değil aklın zekan duygun inceliğin zerafetin ilerigörüşlülüğün gercekçiliğin herşeyinle sen. Herşeye cvp vermem mümkün olmaz farkındayım keşke yüzyüze konuşabilsek. Ama nasip olurmu sen bu kadar rahatsızken bilmiyorum.



Biz sarıldık. Düşünebiliyormusun? Bana göre en en en muhteşem insan hareketini yaptık. Güvende hissetmek için,toparlanmak için, sevinç paylaşmak için,hasret gidermek için sarılırya insanlar…Biliyorum bu duyguları başka şekilde de karşılayabilirdik konuşarak yazışarak filan, ama hiçbiri sarılmak kadar etkili değil. Diğer tüm şeylerin sahtesi olabilir. Gülümsemek aldatıcı, bakışlar yanıltıcı, hareketler taklit, tepkiler yalancı olabilir. Ama sarılınca yalan söyleyemez insan. Duygularımızı yalansız sadece sarılarak gösterebilirdik. Sarılmanın da bi sürü çeşitleri yokmu. Annene sarılırken içinde saf bir sevgi var. Tanımadığın insana temkinli. Sevdiğine bir başka sarılır insan , korkarsınya bir daha sarılamayacağım diye, sımsıkı sarılırsın tamamen hissetmek için, tüm sevgiyi alabilmek için. Sonsuz aşk ile sarılırsın, tüm mutluluğunu paylaşmak, bunun yanında tüm hüznünü yok etmek istersin. Sarılırsın, karşındaki kişi anlar onun derecesini, anlamını. Sen anladın mı acaba . O kadar güçlüydüki sarılmam...Bir daha nasip olur mu acaba.. “Bilimsel araştırmalar, günlük olarak sarılmak gibi sıradan insani temasların stresi kayda değer miktarda azalttığını ortaya koyuyor. Bunun için günde bir kez sarılmak dahi yeterli. (Güne şart değilya demi) Ayrıca sarılmak, insanları ruh sağlığını da güçlendiriyor ve duygusal olarak desteklendiklerini düşündükleri için günlük stresle yüzleşmeye daha hazır hale getiriyor. Kaygı ve stresin azalmasıyla sarılma arasında doğrudan bir bağ olduğu bilimsel olarak gösterildi. Sarılmak gibi samimi temas kuran insanların diğer insanlara göre daha az stres yaşadığı biliniyor.”

Benim yaptığım bir yanlış belki senin gözünde bütün doğrularımı götürebilir biliyorum, oysa senin benim yüzüme bir gülmen bütün yanlışlarını unutturabilecek güçte.. Seni seviyorum ama nasıl; avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak. Seni seviyorum çünkü bundan başka çıkar yol bilmiyorum.Bugün seni seviyorum. Yarın da bir neden bulur severim. Bundan sonra bir hayat daha varsa o zaman da seni seveceğim. Seni çok seviyorum ancak, neden sevdiğimi asla bilemeyeceğim. Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum. Başı ve sonu olmadan seni seviyorum.Ben senin beni sevebilme ihtimalini bile sevdim.Seni benim sevdiğim gibi sevmeyecekler belki bu yüzden çok seviyorum.
 Ya da kalbimin hızlı atması için bana “Seni seviyorum” demene gerek yokki, çünkü senin sesinin tonunu duymam kalbimin hızlı atmasına yetiyor. Ben zaten senin ses tonunu en sevdiğim şarkı olarak dinliyorum. Ya da ellerinin güzelliğini farkedebilmem için dokunmama gerek yok, çünkü ben zaten onların hayalini düşleyerek, rüyalarımda görerek hissediyorum ellerini. Çünkü ben sana aşığım anlıyor musun? Seni sevmem için bir şey yapmana gerek yok. Her halinle dünyadaki bütün insanlardan daha güzelsin. Benim bütün algılarım sende kapandı, sen gülerken de esnerken de uyurken de dünyanın en güzel insanısın benim için. Seni beklemem için de gelmene gerek yok, umut yetiyor bana, bu umut ile yaşamak yetiyor. Her gece seni düşleyerek uykuya dalmak yetiyor. Mutlu oluşunu görmek yetiyor. Yetiyor yani, ben senin gelmeyeceğini bile bile beklerim seni...

Her gördüğümde, ilk kez karşılaşıyoruz gibi yeni tanışıyormuş gibiyim. Aradığım, beni tamamlayan hayata huzura bağlayan insan olduğuna emin oluyorum her görüşümde. Hiçbir zaman benim olmayacağını da bal gibi biliyorum. Saçlarına düşecek beyazları, yüzündeki gölgeleri, istediğim zaman göremeyecek ama hayal ederek yaşlanacağım. Ama senden ömür boyu hiç ayrılmayacağımı da biliyorum. İnsanların insanları asla tanıyamadığı bu zamanda seni bulmam, beni bulman kader değilmi sence. Geçmişten kalan ölünceye kadar damarlarımda olacak en sıcak en temiz anımsın. Her haline alışkın ama her haline özlem doluyum. İmkansızı sevenler maskesizdir. Yalandan gülümsemezler, yalandan şefkat göstermezler, küçük hesaplarla cilve yapmazlar. Kavuşamadığın ve asla kavuşamayacağın aşk, aşkların en güzeli bence. Çünkü evlilik gibi, birliktelik gibi, seks gibi, aşkı öldüren şeyler bu ilişkiye dokunamaz. Sevdiğin hep hayallerini süsler. Aklından çıkmaz gözleri sözleri. Rüyalarının düşlerinin hayatının baş karekteri olur. Bak sana asla sahip olmayacağımı bilmek, sana olan sevgimden bana bir şey kaybettirmiyor. Aksine aşkım güçleniyor günden güne. İkimizde özgürüz ama bağlıyız gönülden. Birbirimizi yargılamadan, sevgiden başka bir beklentimiz olmadan sevmek istiyorum sadece. Menfaatsiz, karşılıksız, acımadan, acıtmadan doya doya yaşanıyor aşk. Şu an kadar mutluyumki. Sabah seni düşünerek uyanmak kadar güzeli yok hiçbirşeyin. Benceee Aşk ile imkânsız yan yana dolaşıyor. Aşk imkansızlıkta yaşıyor. Hatta imkansız olan aşka kavuşulunca, aşk olmaktan çıkar o. Büyü bozulur.. Kavuşan insanların arasından aşk çekilir gider. Sevgi gelir, şehvet gelir, yalnızlıktan kaçış gelir, alışkanlık gelir. Ama aşk gider. Gitmesin. Seni düşününce gözlerin gelsin aklıma gögüslerin değil. Zekan gelsin dudakların değil.Çoğalarak seviyorum seni, giderek daha çok... Her şeyi yeniden öğrenir gibi, öğrendiklerimi biriktirir gibi, çoğala çoğala. Uzaklığında da, yakınlığında da her zamanda ve her mekanda...
Hayalsin.. Dokunmaya kıyamadığım elimden her an uçacak bir hayal. Vazgecemediğim tek şeysin. İyi ki vazgeçmedim dediğimsin. Prensessin öpünce uyanmandan korktuğum. Gerçeğinden daha güzel, hayale yaklaştıkça kaybolan hayat gibisin sen.Sen ölmeksin yaşarken. Dünyada kırık kalbimi güzelleştiren ve iyileştiren meleksin. Sen ellerimin ter denizini bekleyen deniz fenerimsin. Gece gündüz doya doya tadına vara vara beklemeksin. Sen her sabah uyandığımda kulağıma şiirler söyleyerek uyandıransın sessizce.Sen uyandırmadan önce yanaklarımı ellerimi öpen, ince belime sarılıp kokumu içe çekip sarılansın .Sen yeryüzünün hiç söylenmemiş sözlerini söyleme sebebimsin. Sen kimsenin anlatmadığı gibi anlatmaksın sevgimi.Sen, kimsenin sevmediği gibi sevdiğine inanmaksın.Sen dünyada örneği olmayan mutluluğu yaşatmaksın.Sen , yaşanan tüm aşkların toplamısın. Yaşanan her aşkdan güzel bir yanı alıp biriktirmeksin kalbimde. Şirinsin Leylasın... Sen, hayata yeni bir başlangıç , yeni bir sonuçtu, ikinci baharsın; benim için, bir son noktasın. Yaklaştıkça uzaklaştığım , aşka kavuşmaya çalıştıkça varamaz olduğum bir son nokta.. Sessizce ve sabırla beklemeksin. Sen güneş yerine doğan gülüşsün. Gece, ay yerine yüzümü aydınlatansın. Sen, her haliyle sevmeksin sevilensin.. Sen, duygu dolu bir buluttu yağmurlar yağdıran.Sırtına yatıp küreklerinin arasında uyusam arkan dönükken. Gece uyandığımda biraz bacaklarının arasına koysam başımı orda uyusamm. Sen uyandığında ayakucunda bir ayağına sarılı bulsan beni. Sen gözlerimin içine aşkı çizen ressamsın. Her göz açıp kapamamda aşkı görme sebebimsin. Gözlerim senin hapisin. Sen tutuklu kalmamsın özgürken. Sen,yaşanan her anı güzelleştiren meleksin. Yaşananlar ve yaşatılanların aklımda bıraktığı herşeysin.

Seni özledim, seni çok seviyorum ve sensiz olmuyor gibi cümlelerle başlamak istemiyorum artık ve bu cümleleri kullanmayı istemiyorum. Farklı şeyler söylemek yaşamak yaşatmak istiyorum. Bugün değişik bir şey yapacağım. Seni sana anlatacağım. Biliyorum biraz eksik anlatabilirim yada unuttuğum yerler olabilir. Kusuruma bakma olur mu...İlk önce gülüşünden başlayayım.Çünkü sana en çok o yakışıyorki. Gülümsemen o kadar içten ve sıcakki, gülmeni çok severim. Gülüşün beni sevdiğinin ilk kanıtı hem. Sevmeyince gülmüyordun çünkü. Sanırım gülmek sadece sana çok yakışıyor. Öyle güzell gülen hiç yokki Biraz sevimli oluyorsun birazda güzel. O an çok mutlu oluyorum. Anlatamam işte sen gülerken herşey çok güzel. Gözlerin... Anlatılamaz sanırım bunlar. Anlatmakta en çok zorlanacağım kısım burası. Öyle güzel ki onlar. İlk dikkat çeken şeyler. Bak başka bişeyler de diyebilirdim demii. I ıhh. Onlara bakınca tüm hayatımı, bugünümü, hayallerimi görebiliyorum. Çünkü hepsi onların içinde gibi. Bir umut var bazen onlarda,bazen gurur bazen keder bazen hüzün.Bana bakınca sadece artık mutluluk var.Hani hediye yada ufak sürprizler yaptığım zaman... yada eskiden köşeyi dönünce arabayı gördüğünde...Güzel işte gözlerin anlatılmaz yaşanır cinsinden...Kalbin... Görünmediği halde en güzel olan yerlerinden biri daha sanırım. Görünen kısmının güzelliğinden değil haaa. O kadar temizki.Herkesin sahip olamayacağı kadar. Kötü düşünmez, iyilik yapmayı seversin. Bana diğerlerini anlatırken hep onlar için kendimi kullandırttım üzdüm dedinya, bu kalp benim için de düşünürmü bunu. Ondan cok korkuyorum...Kısacası iyilik için yapılmış yada iyiliğe odaklanmış bir kalbin var. İyi bir aile ve iyi bir anne olabilirsin olucaksın eminim.Eşler kader arkadaşı olurmuş ama sen benim olamasanda kader arkadaşımsın.. Ruheşimsin.Neyse bu kadar yeter sanırım seni sana anlatmam. Anlatacak daha çok şey varki anlatmakla bitirilmeyecek cinsten. Sıkıcı olur sanırım bak sıkılmışa benziyorsun. Bak belkide keşke devam etseydin yada ne bileyim neden hala yazıp duruyor bu diyebilirsin. Demiyosunki anlatmıyosunki kendini bana, farkındayım. Cok istiyorum seni dinlemeyi anlatmanı. Karşıma geçsen her ayrıntıyı anlatsan. Bundan ona neki demeden. Duygularımı dökmek için senin beni dinlemesi için bak yazıyorum.. Sen de yaz. Buluşamıyoruz görüşemiyoruz elele gezemiyoruz bari içimizi yazılara dökelim. Seni 15 yıldır tanıyorum biliyorum ama bilmediğim yahut yanlış bildiğim o kadar şeyler de cıkıyor. Benim ilişki anlayışım yan yana değilken de hatta birbirini düşünürken bile birbirine saygı duyarak hareket etmekten geçiyor. Bağımlı gibi takıntı yapmadan, boğmadan ( ama kıskandırılmadan) rahatsız etmeden kırmadan içten ve sevgiyle gösterilen inceliklerden geçer. Hatayı telafi etmeyi bilinmesinden, gönül alınmasından, aşk yaşarken aynı zamanda iki iyi arkadaş olmaktan ve birbirine bakınca hatta yazım şeklinden birbirini anlamaktan,arka plana atılmamaktan geçer. Seni yaşamak istiyorum ben yaaa



Eski günlerdeki gibi yine seni düşündüm bugün. Bu kız benden ne isterrr ne bekler acaba dedim. Döndüm kanepeye eski günlerdeki gibi.En başta güven ister. Küçücük bir çocuk bile annesinden o güven duygusunu almak isterken, KADERın bunca şey yaşadıktan sonra bunu istemeye hakkı yok mu? Tabii ki var. Ben hayatının merkezinde olmak istiyorsam o güveni vermeliyim. Güvensizlik; şüphedir, yalandır, kavgadır, kırgınlıktır, ayrılıktır. (Bende bunlar yok sadece küsmek! Var, Küsmek şiirini hatırla) Bunların olduğu yerde saygı zaten çoktan bitmiştir. İşte, KADER öyle değerli öyle yüce ki aşkından sevdiğinden bunu yani güveni KADER istememeli, bu özellik karşıdakinde ( ki bence ben oluyorumm) zaten olmalı. Ve ben bunu biliyorum bu bende var diyebiliyorum. Yalansız, karşılıklı saygı ve güven olsun ki, benden bir şeyler isteyebilsin.... Sonraa KADER, değer gösterilmesini ister. KADER “Değer” in bir kelime olarak değil, hatta sevildiği için aşık olunduğu için değil gerçekten insan olduğu için verilmesini, kendisinin dikkate alınmayı, saygı gösterilmeyi dikkate alınmayı ister. Hani derdimya hatırlıyomusun sen bana değerli deyince, o bi köpek ismi. Bana sözle değil özünle göster diye. İşte ben sana öyle değer veriyorum....KADER şefkat ister. Düşünce yapısı ve yaşam tarzı olarak acınmayı değil şevkati ister. Çok farklı bence ikisi. Karşısındaki kişiden de o şefkati ve sevecen tavrı hep görmek ister. Ve bence sevdiğinde olması gereken en önemli şey vicdan. Bunu ilerde daha iyi anlıycaktır.KADER netlik ister.Ne istediğini ne beklediğini ne yaşadığını hissettiğini öyle basit anlatsınki hatta gözüyle anlatsın sözüyle değil. Böyle ister sevdiğinden. Sözünde durulması ve net olunması onun için önemli bir ölçüt bence. Tutarsızlık bir ilişkiye karıştıysa eğer, devamı mutlaka gelir. Gerçi kendileri bana yalan söyledi, sakladığı bi çok şey oldu ama..Güven kaybedilirse geri gelmesi mümkün değildir tabiiki aşk da yoksa ama. Neyseki aradaki aşk son iptir bağlayan. O ipi urgan haline getirmek net olmaya yalansızlığa bağlıdır. KADER, iletişimin güçlü ve sıcak olmasını ister. Aşkı mutlaka hem en yakın dostu hem en iyi arkadaşı hem de en iyi sevgilisi olmalıdır. Cinsel bakımdan da tabiiki onu anlaması doyurması gerekir ki aklı kalmasın. Aklı kalırsa aşkı sevgisi bitermi başkasına bakar mı sanmam ama genç bi kız olarak sadece güvendiği kişiyle yaşayabileceği kadar şeyi de yaşamak ister. Kimle yaşasın güvenmediği birileriyle asla olmıycağına göre. KADER gülmek ister hem de ağlamak! Bence bazen kaybetmekten o da karkmalı o duyguyu yaşamalı ben yaşatmam ona gerçi ama..Heyecan yaşamalı bazen. Hep gül hep gül ilişki değildir bence....KADER konuşmayı sevmez ama dinlemeyi sever bilirim. O zaman rahat ve içten iletişim kurmayı anlatılsın ister...Aslında anlatacağım tek şey; saygının, sevginin olduğu bir ortamda sadece ve sadece sevilmek ister KADER. Bu özellikleri de aşkın getireceği muhtemel. İyiki ona aşığım. İyiki ben varım. İyiki. Emek olmadan yemek olmaz! Emek harcayarak kazandım seni, yine emek harcıycamki seni kaybetmeyeyim.Seni kaybeetmek.. Boşluğa basmak gibi, yürürken taşa takılmak gibi. Ne yapacağını bilmeden, Nereye gideceğini düşünmeden yol almak gibi. Büyük bir sancı seni kaybetmek.Bir daha sevmemek, umutlanmamak, hayal kuramamak, ağlayamamak, geceyi paylaşamamak, sabahları uyanamamak, seni kaybetmek. Aramamak seni doğan her günde…Uzun saçlarını sevememek, gözlerine bakamamak. Seni öpememek, kavga bile edememek seni kaybetmek.Bir tabuta girer gibi, karanlıkta kalır gibi,Manasız bakar gibi.Yetim kalmak gibi seni kaybetmek. Duadan sonra eli boş kalmak, seni bekleyerek yaşlanmak,gözleri uzaklara yatırmak,yağmurda ıslanmak değil de ıslanamamak gibi.Unutulmak gibi, seni kaybetmek.Ve bir daha var olmamak…Aynı gökyüzü altında ayrı yaşamak.Başka bir şarkı seni kaybetmek. Haa bu arada emeksiz yemek dedikyaa. Yemek demişken ne yedin bugün?


Dondurucu bir kış günün de Kale surlarında dolaşan Kral, soğuktan üşüyen bir muhafıza rastlamış ve sormuş
Üşümüyormusun asker?demiş. Muhafız, hayır Kralım demiş.Kral, üzerindeki elbiseler incecik seni sıcak tutacak elbiseler gönderecem üşümezsin artık demiş ve gitmiş!.
Ama Kral bir süre sonra askeri de elbise göndermeyi de unutmuş!.
Kral gelmeden evel beynin de üşümeyi öldürmüş olan Muhafız, sıcak elbise gelecek umuduyla üşüdüğünü fark etmiş ve saatler geçtikçe soğuk bütün vucudunu kaplamış.Yavaş yavaş vucudu hissizleşmiş ve ölüm uykusuna girmeden evel duvara şunu yazmış..
" Kralım siz gelmeden üşümüyordüm ama sizin sıcak elbise vaadiniz bana umut oldu ve bu gerçekleşmeyen umut beni öldürdü "
Umut yaşatır.Ama yok edilen umut öldürür. Bana dayanamayacağım umudu verme olur mu?

Ben duş alırken düşündüm de biraz .Bu dünya hani hep aynı hızda dönüyoya ekseni etrafında filan işte. Zaman kavramı oluşuyo. Dünyanın dönüş hızında bir yanlışlık olmalı bence. Senii düşünürken geçen zaman ile başka bir işle meşgul olurken geçen zaman arasında dağlar kadar fark var. Bak şimdi mesela taaa ne zaman akşam oldu hâlâ akşam. Ama yarın bak hemen gecicek bi saat. Seni öyle özlüyorum öyle yetmiyorki bu yazdıkların. Sesin yok tenin yok. Sen günlerin en güzeli, ormanların en yeşilisin,canım sevgilim. Sen, hayallerimden de güzelsin, sen bir bir meleksin. Meleksin evet defalarca diycem bunu. Ne saçma sapan şeyler düşünüp melek değilim dedin cok canım sıkıldı. Bu düşüncen de benim varlığımın etkisi varmı. Sen çiçeksin gözümde. Ne hayatlar ne yaşamlar gördüm ben ama sana hayran oldum hep. Yumuşacık saçların, kadife gibi sesin ve boncuk boncuk bakan gözlerinle öyle güzel bir mucizesin ki melek sevgilim. Sadece senin sesin güzelleştirebilir günümü ve sadece senin bakışlarınla yeniden doğmuş gibi olabilirim bir an içinde… Öyle bir yerin var ki dünyamda, seni çıkarsam boşluğunu doldurmak için bir ömür koymam gerekir yerine meleğim. Eğer çıkmasaydın karşıma ve tanımasaydım seni hep bir şeyler eksik kalırdı hayatımda ve ömrümü seni aramakla geçirmek zorunda kalırdım. İyi ki çıkmışsın karşıma ve gözlerim kilitlenmiş gözlerine… Sakın mahrum etme kendinden beni…Her canım sıkıldığında ya da ruhum daraldığında senin gözlerin geliyor aklıma. Çünkü beni bu dünyada sakinleştirebilen ve bana umut veren tek şey senin gözlerin bir tanem…Aşk tam olarak sana benzer sevgilim: Gözleri senin gibi bakar ve saçları tam olarak senin saçların gibi yumuşak ve mis kokuludur. Ben seni seviyorum ömür boyu seveceğim. Çünkü gözlerin aynı kalıcak.

&&&

Sen benden önce vardın, Ve sen ben gittikten sonrada varsın, sana tutunmam aşka ve varlığına duyduğum özlemden! Sen benim sözlerimsin. Seni kalbime koyuşum bundan. Ve sen herşeysin. Ruhuma sığınak ararken haykırmam hep bu yüzden…Yıllar boyunca her durumda, her anımda, mutlu ya da mutsuz, neşeli ya da sinirli, hayatla barışık ya da küsmüş, benimleydin. Ve her ne kadar çevremde insanlar olsa da benim içimi bilen beni en içten anlayan sendin. Etrafıma çizdiğim aşılması zor bariyerleri ( en büyük bariyer benim,kendimim )aşıp yanı başımda benimle olan, ruhumu en saf haliyle gören yine sadece SENDİN. Bugüne kadar, senin dışında o kadar çok insanla, o kadar olayla ve o kadar gereksiz işlerle uğraştım ki, seni unuttum. Sana hak ettiğin ilgiyi ve sevgiyi gösteremedim .Belki de göstermedim demeliyim. Çünkü önceliklerim o kadar farklıydı, işlerim o kadar fazlaydı ki sıra gelmedi…Bütün dostlarım, sevdiklerim, beni sevenler, aşklarım, arkadaşlarım, işlerim..Hepsi, hepsi şu anda arkamda. Yüzümü sadece sana çevirdim.
İlk defa soruyorum kendime , gerçekten ne istiyorsun, diye…İlgi, değerli olduğunu hissetme, sevgi, senin dışındakilere gösterdiğim şefkat ve hatalara gösterdiğim anlayışlılığın belki de onda biri. Sen benden bunları istiyorsun aslında biliyorum.Ve şimdiye kadar kim bilir, kaç kere istedin bunları benden. Bense gerçekten sana çoktan sırtımı dönmüştüm. Sesini o kadar kısmıştım ki artık ben bile duyamaz hale gelmiştim. Şimdi yaptıklarımın farkındayım.İşte bu yüzden şimdi yüzümü sadece sana çevirdim.
Geç kalmış bir tekrar tanışma, geç kalmış bir ilgi ve yine geç kalmış bir özürle yazıyorum bu satırları.Evet, Her aynayı elime alışımda karşımda sen olduğun halde halini hatırını sormadığım için,Ağladığında, gözyaşlarını silerken, ruhunu da silmeyi unuttuğum için, Kısacası aynı bedende olduğumuz halde seni terk ettiğim için,Ve diğerleri! için…Kaçamak bakışlarla bakıyorum sana, arada bir. Gözlerin hala parlıyor. Seni bu kadar unutan, bu kadar yalnız bırakan bir insana, hala senden umutluyum, der gibi bakıyorsun. Şimdi farkındayım. Gerçek aşkın,gerçek ilginin nerede olduğunu biliyorum.Bundan sonra seni daha çok dinleyip, seninle daha yakından ilgileneceğim.Sen bu satırları okurken ben ikimizin daha mutlu olabilmesi için söz veriyor olacağım… Hep Yanımda kal..
Çünkü küçücük yüreğim,kocaman yüreğinin gölgesinde hiç ürkmeden,vazgeçmeden dişlerim düşünceye kadar vakit geçirmek istediğinden öyle emin ki, işte bu yüzden ve her gün yeniden güzel seni sevmek…Ama Özdemir Asaf’ın dediği gibi “Ben sana aşık olduğumu ölsem gözlerine bakarak söyleyemem.”
Anlatamıyorum nasıl birşey bu ama inan deliler gibi seviyorum seni. Dayanamıyorum seni üzmeye üzülmene. Senin için herşeyin en iyisini en güzelini en doğrusunu en hayırlısını istiyorum her zaman.İnşallah farkındasındır bunun. Belki istemeyi bilmiyorum ama ya da istiyorum ama kendim ayrı telden çalışıyorum ama inan doğru bildiğimi ve doğru olanı istiyorum senin için,ikimiz için,bu ve diğer dünyamız için.Neden mi seviyorum?Aslında bunu itiraf etmek hem çok kolay, hem çok zor.Kendimi buluyorum sende çünkü. Kafamdaki soruların cevabını çözüyorum gözlerinin içinde. Aklımdan düşünceler, içimden gemiler geçiyor. Her saat başı yeni bir vapura biniyorum. Rüzgar vurduğunda yüzüme, üşüyorum, yaşadığımın farkına varıyorum, seni düşünüyorum.Güzel bir yüreğe sahip olduğun için, sözlerinde huzur bulduğum için seviyorum.
Kafamı karıştırdığın, beni bazen kızdırdığın, yeni şeyler düşünmeme sebep olduğun için seviyorum. Kendimi iyi hissettiğim için seviyorum. Tek bir cümlenle beni susturduğun için seviyorum. Aradan yıllar geçmiş, araya mesafeler de girmiş olsa, bu duyguyu hissetmek istediğimde, aklıma gelen tek kişinin sen olduğunu bildiğim için seviyorum.
İtiraflar kolay değildir, zorlar insanı ama söylediği zaman da rahatlatır, tuhaf bir huzur da verir kimi zaman. Hatalar, yanlışlar, kızgınlıklar, kırgınlıklar, hepsi bizim için. Hepsi yaşanıyor, hepsi geride kalıyor, öyle veya böyle, hepsini sadece belki de, ‘sevmek’ unutturuyor bize. Sana göre, çok duygusal olduğum içindir, kesin. Bana göre değil… Sevmek, içinde duygusallık barındıran bir duygu evet, ama aklı, fikri, mantığı, korkuyu, ümidi alır yanına. Hayır, sadece kendimi düşündüğüm için söylemiyorum elbette bunları. Egoist değilim. Sadece kendimi iyi hissettiğim, huzur bulduğum, gülümsediğim filan için de değil tabi ki, sevme nedenim. İnsan, sadece kendisi için mi sever sence? Karşılık beklemeden sevmek güzel. Ama Sevdiği kişinin yanında olmadığını fark ettiğinde, yıkılır insan. Ben yıkılmadım oysa. Olduğu gibi de söyledim, hiç çekinmedim. Edebiyat yapmak derdinde değilim, şimdiye kadar söylediklerimin hiçbirini laf olsun diye demedim. Ama bambaşka biri oluyorum ben bu duyguda. Seni iyi tanıyorum. Yaşadıklarını biliyorum. Konuşmasan da, hiçbir şey söylemesen de, aklından geçenleri anlıyorum. Aklından geçenlerin içinde, ‘ben’ var mıyım, yok muyum, çok da umursamıyorum. Çünkü eminim. Bu liste uzar gider, sayfalar dolusu yazı olur, anlatırım anlatırım bitiremem .Belki de, bitmediği için seviyorumdur, ne dersin? Beni umutlandıracak, daha güzel bir ihtimal yok da, ondan. Sence? Seni çok seviyorum ama Sevemem... Gidişimden sonra sana gelişim neden mi. Sen aşkı anlatıyorsun, yaşatıyorsun bana. Çünkü yaşıyorsun.O sözlerin kalbinden geldiğini, kalbime vuruşundan anlıyorum ben. Sözlerin değil beni sana bağlayan, O sözlerinin manasına vurgunum. Sen benden önce vardın, Ve sen ben gittikten sonrada varsın, sana tutunmam aşka ve varlığına duyduğum özlemden! Sen benim sözlerimsin. Seni kalbime koyuşum bundan.Ve sen herşeysin. Ruhuma sığınak ararken haykırmam hep bu yüzden…Yıllar boyunca her durumda, her anımda, mutlu ya da mutsuz, neşeli ya da sinirli, hayatla barışık ya da küsmüş, benimleydin. Ve her ne kadar çevremde insanlar olsa da benim içimi bilen beni en içten anlayan sendin. Etrafıma çizdiğim aşılması zor bariyerleri ( en büyük bariyer benim,kendimim )aşıp yanı başımda benimle olan, ruhumu en saf haliyle gören yine sadece SENDİN.Bugüne kadar, senin dışında o kadar çok insanla, o kadar olayla ve o kadar gereksiz işlerle uğraştım ki, seni unuttum. Sana hak ettiğin ilgiyi ve sevgiyi gösteremedim .Belki de göstermedim demeliyim. Çünkü önceliklerim o kadar farklıydı, işlerim o kadar fazlaydı ki sıra gelmedi…Bütün dostlarım, sevdiklerim, beni sevenler, aşklarım, arkadaşlarım, işlerim..Hepsi, hepsi şu anda arkamda. Yüzümü sadece sana çevirdim.
İlk defa soruyorum, gerçekten ne istiyorsun, diye…İlgi, değerli olduğunu hissetme, sevgi, senin dışındakilere gösterdiğim şefkat ve hatalara gösterdiğim anlayışlılığın belki de onda biri. Sen benden bunları istiyorsun aslında biliyorum.Ve şimdiye kadar kim bilir, kaç kere istedin bunları benden. Bense gerçekten sana çoktan sırtımı dönmüştüm. Sesini o kadar kısmıştım ki artık ben bile duyamaz hale gelmiştim.Şimdi yaptıklarımın farkındayım.İşte bu yüzden şimdi yüzümü sadece sana çevirdim. Geç kalmış bir tekrar tanışma, geç kalmış bir ilgi ve yine geç kalmış bir özürle yazıyorum bu satırları. Evet, Her aynayı elime alışımda karşımda sen olduğun halde halini hatırını sormadığım için, Ağladığında, gözyaşlarını silerken, ruhunu da silmeyi unuttuğum için, Kısacası aynı bedende olduğumuz halde seni terk ettiğim için,Ve diğerleri! için…Kaçamak bakışlarla bakıyorum sana, arada bir. Gözlerin hala parlıyor. Seni bu kadar unutan, bu kadar yalnız bırakan bir insana, hala senden umutluyum, der gibi bakıyorsun.Şimdi farkındayım. Gerçek aşkın,gerçek ilginin nerede olduğunu biliyorum.Bundan sonra seni daha çok dinleyip, seninle daha yakından ilgileneceğim.Sen bu satırları okurken ben ikimizin daha mutlu olabilmesi için söz veriyor olacağım…Çünkü küçücük yüreğim,kocaman yüreğinin gölgesinde hiç ürkmeden,vazgeçmeden dişlerim düşünceye kadar vakit geçirmek istediğinden öyle emin ki, işte bu yüzden ve her gün yeniden güzel seni sevmek…bu kısım senden bana..
 
Son düzenleme:
Geri
Üst