sensiz olmaz
Kayıtlı Üye
Bu yazıda çok eski dönemlerdeki uygulamalar anlatılmaktadır. Fakat göreceksiniz bunların birçoğu günümüze kadar şekil ve forum değiştirerekte gelmiştir.
GÖRÜCÜ
Oğlunu evlendirmek isteyen anneler, kendi derece ve dengi olacak bir aile kızı almak için ya tanıdıklarından gözüne kestirdiği bir kızı doğrudan doğruya gidip isler, veyahut haber aldığı tanımadığı bir ailenin kızı ise, yanına akrabadan veya komşu bir iki kadın alarak tanımadığı o ailenin kapısını çalar. İçlerinden biri : « Küçük hanımı görmeye geldik » der, içeri girerler. Güler yüzle karşılanırlar, O evin en güzel süslenmiş misafir odasına çıkarılırlar. Yaşmaklarını, feracelerini çıkarmadan otururlar. Kız evinin en yaşlı büyük hanımı, misafirlere: «Safa geldiniz» der. havai sözlerle oyalar, içeride kızı giydirirler, kuşatırlar, takarlar, takıştırırlar. Bir halayık görücülerin kapısına bir iskemle getirir, koyar, biraz sonra gümüş bir kahve tepsisi içinde gümüş zarflar, fagfurî fincanlarla cariye, kahveleri getirir, dağıtır. Elinde tepsi ile bir kenara çekilerek durur.
Kız, kıymetli bir kumaştan yapılmış uzun üç etekli entarisi ve altında dökme şalvarı mini mini cedîklerile sıkıla sıkıla, utana utana gelir ve görücülerin karşısındaki sandalyeye oturur, başını öne eğer. Görücüler kahvelerini ağır ağır içerken, kızcağızı da tepeden tırnağa kadar inceden inceye tetkik ederler, içlerinden biri, başını eğen kızcağıza : « Yavrucuğum, biraz başını kaldır da güzel yüzünü görelim > diye rica eder. Odada bulunan kızın ailesinden biri de: «Sıkılma yavrum» gibi sözler söyleyerek kıza gayret vermek ister. İçeride, dadısı falan kızı giydirirlerken ; (Sakın görücülerin yüzüne bakma, sana: «Yüzü gözü açık serbest kız» derler, iskemleye otururken kendi kendine içinden « Mim » de otur, ağzın küçük görünsün) diye de nasihat verirler.
Kızcağız, birkaç kadının göz hapsinden bunalır, bazan tetkik o kadar uzun sürer ki, zavallı kız, kan ter içinde kalır. Nihayet oğlan anası, elindeki fincanı uzatır ve halayık gümüş tepsi ile yaklaşarak fincanları toplar ve geri geri çekilerek odadan çıkarken kız da arkasından halayığı takip ederek geldiği gibi ağır ağır çıkar gider. Görücüler: Maşallah, Maşallah diyerek kızı taltif ederler. Eğer kızı beğendilerse oğlan anası mukaddeme yapmadan oğlu için kızı ister. Kız tarafı, damadın ne işde ve kimin nesi olduğunu sorar. Anlatırlar. Kız anası: Çöp çatan çattı ise ne diyeyim. Pederine söyliyeyim der. Görücüler kalkar, yaşmaklarının alt kısımlarını düzeltirler, hürmet ve ihtiramla kapıya kadar teşyi edilir ve uzaklaşırlar.
Akşamleyin evin Efendisi gelince kız anası meseleyi açar ve fikrini sorar. Adamcağız, ertesi günü eğer bu aileyi tanımıyorsa tahkikata başlar. Damadın hâl ve tavrını iyiden İyiye öğrenmek için samimi ahbabları da yardım ederler. Netice iyi çıksa bile, bazen istihareye de varılır, İstihareye yatmanın iki sebebi vardır. Birinci sebeb, eğer iyi bir rüya görülürse hayırlı addedilir, sevinirler. Eğer makûs bir rüya görülürse red edilir, ikincisi de tahkikat neticesinde damadın tezkiyesi bozuk çıkarsa kız tarafı İstiharemiz uygun çıkmadı diye başdan savmak için güzel bir bahane bulmuş olur.
İki taraf muvafakat ettiği takdirde, damadın pederi, yanına ailesinden veyahut akrabasından bir, İki zat ile beraber kız evine gelirler. Kızı, pederinden Allanın emri. Peygamberin kavli ile resmen isterler. Kızın pederi muvafakat eder ve İçeri mî, dışarı mı? diye sorar. Eğer içeri olursa iç-güveyi gelir, dışarı olursa, kız damadın evin» gelin gider. Bu mesele hâl edildikten sonra ağırlık verilir. ( Düğünden evvel kıza verilen para). Bu ağırlığa (mihrimüeccel) denir. Bu para iki tarafın şerefile mütenasip bir miktarda olur. (Mihri muaccel) de nikâh bedelidir. Bu para da yine tarafeynin şerefile mütenasip bir miktarda tevsik edilir. Akdi icra eden İmam Efendi mahkemeye tescil ettireceği nikâh ilmühaberine yine tarafeynin kabul ettiği miktarı derceltirir. Talâk vukuunda, erkek bu meblâğı nafaka ile beraber vermek mecburiyetindedir. Bu nikâh parasının hadd-i şerisi bir kuruştur. Yüzbin kuruş dahi olsa, bir kuruş ilâve etmek suretile imam nikâhı kıyar, üst tarafı şeref meselesidir.
Nikâhdan evvel damat, nişan takımı gönderir. Nişan fakımı kadife üzerine gümüş kakmalı küçük, zarif bir çekmece içine türlü türlü kokular, ıtır şahı. misk, anber, gül yağı daha buna benzer o zamanın kokuları mini mini billur şişeler içinde çekmeceye konur. Nişan yüzüğü de kıymettar zümrüd, yakut veya elmastan yapılır; çekmeceye konur. Bu nişan çekmecesi, sakangora sarılarak kurdelâlarla süslenir. Bundan sonra sırmalı bir bohça içinde kızın gelinlik elbise kumaşı, bunun arkasında süslü büyük bir tablanın içine şekerler, şekerlemeler, kurabiyeler, kaymaklı, fıstıklı lâtilokumlar, zarif sepetler içinde tablaya dizilir. Aralarına mevsimin meyveleri ve çiçek demetleri konur. Kakule, zencefil, damla sakızı, kına, ödağacı, tarçın, canfes çıkınlar içinde süslü süslü bağlanarak tablaya konur. Bu donatılan tabla sakangorla bağlanıp kurdelâ ile süslenir. Bîr uşak nişan çekmecesini, biri nişan bohçasını ellerinde tutar. Diğer biri nişan tablasını başına alarak kız evine yollanırlar. Bu nişan merasimi kız ve oğlan ailelerine münhasır bir ziyafetle tamamlanırdı.
Bazısı nişanın akebinde düğünü yapar, bazısı da herhangi sebepten dolayı düğünü sonraya bırakır, beklerlerdi.
Beşik Kertiği ? dedikleri bir nişan daha vardır ki, beşikle salıncakta yatan kızcağızla, oğlancağızı daha ozamandan birbirlerine nişanlarlardı. Buna da (Beşik Kertiği) denilirdi
GÖRÜCÜ
Oğlunu evlendirmek isteyen anneler, kendi derece ve dengi olacak bir aile kızı almak için ya tanıdıklarından gözüne kestirdiği bir kızı doğrudan doğruya gidip isler, veyahut haber aldığı tanımadığı bir ailenin kızı ise, yanına akrabadan veya komşu bir iki kadın alarak tanımadığı o ailenin kapısını çalar. İçlerinden biri : « Küçük hanımı görmeye geldik » der, içeri girerler. Güler yüzle karşılanırlar, O evin en güzel süslenmiş misafir odasına çıkarılırlar. Yaşmaklarını, feracelerini çıkarmadan otururlar. Kız evinin en yaşlı büyük hanımı, misafirlere: «Safa geldiniz» der. havai sözlerle oyalar, içeride kızı giydirirler, kuşatırlar, takarlar, takıştırırlar. Bir halayık görücülerin kapısına bir iskemle getirir, koyar, biraz sonra gümüş bir kahve tepsisi içinde gümüş zarflar, fagfurî fincanlarla cariye, kahveleri getirir, dağıtır. Elinde tepsi ile bir kenara çekilerek durur.
Kız, kıymetli bir kumaştan yapılmış uzun üç etekli entarisi ve altında dökme şalvarı mini mini cedîklerile sıkıla sıkıla, utana utana gelir ve görücülerin karşısındaki sandalyeye oturur, başını öne eğer. Görücüler kahvelerini ağır ağır içerken, kızcağızı da tepeden tırnağa kadar inceden inceye tetkik ederler, içlerinden biri, başını eğen kızcağıza : « Yavrucuğum, biraz başını kaldır da güzel yüzünü görelim > diye rica eder. Odada bulunan kızın ailesinden biri de: «Sıkılma yavrum» gibi sözler söyleyerek kıza gayret vermek ister. İçeride, dadısı falan kızı giydirirlerken ; (Sakın görücülerin yüzüne bakma, sana: «Yüzü gözü açık serbest kız» derler, iskemleye otururken kendi kendine içinden « Mim » de otur, ağzın küçük görünsün) diye de nasihat verirler.
Kızcağız, birkaç kadının göz hapsinden bunalır, bazan tetkik o kadar uzun sürer ki, zavallı kız, kan ter içinde kalır. Nihayet oğlan anası, elindeki fincanı uzatır ve halayık gümüş tepsi ile yaklaşarak fincanları toplar ve geri geri çekilerek odadan çıkarken kız da arkasından halayığı takip ederek geldiği gibi ağır ağır çıkar gider. Görücüler: Maşallah, Maşallah diyerek kızı taltif ederler. Eğer kızı beğendilerse oğlan anası mukaddeme yapmadan oğlu için kızı ister. Kız tarafı, damadın ne işde ve kimin nesi olduğunu sorar. Anlatırlar. Kız anası: Çöp çatan çattı ise ne diyeyim. Pederine söyliyeyim der. Görücüler kalkar, yaşmaklarının alt kısımlarını düzeltirler, hürmet ve ihtiramla kapıya kadar teşyi edilir ve uzaklaşırlar.
Akşamleyin evin Efendisi gelince kız anası meseleyi açar ve fikrini sorar. Adamcağız, ertesi günü eğer bu aileyi tanımıyorsa tahkikata başlar. Damadın hâl ve tavrını iyiden İyiye öğrenmek için samimi ahbabları da yardım ederler. Netice iyi çıksa bile, bazen istihareye de varılır, İstihareye yatmanın iki sebebi vardır. Birinci sebeb, eğer iyi bir rüya görülürse hayırlı addedilir, sevinirler. Eğer makûs bir rüya görülürse red edilir, ikincisi de tahkikat neticesinde damadın tezkiyesi bozuk çıkarsa kız tarafı İstiharemiz uygun çıkmadı diye başdan savmak için güzel bir bahane bulmuş olur.
İki taraf muvafakat ettiği takdirde, damadın pederi, yanına ailesinden veyahut akrabasından bir, İki zat ile beraber kız evine gelirler. Kızı, pederinden Allanın emri. Peygamberin kavli ile resmen isterler. Kızın pederi muvafakat eder ve İçeri mî, dışarı mı? diye sorar. Eğer içeri olursa iç-güveyi gelir, dışarı olursa, kız damadın evin» gelin gider. Bu mesele hâl edildikten sonra ağırlık verilir. ( Düğünden evvel kıza verilen para). Bu ağırlığa (mihrimüeccel) denir. Bu para iki tarafın şerefile mütenasip bir miktarda olur. (Mihri muaccel) de nikâh bedelidir. Bu para da yine tarafeynin şerefile mütenasip bir miktarda tevsik edilir. Akdi icra eden İmam Efendi mahkemeye tescil ettireceği nikâh ilmühaberine yine tarafeynin kabul ettiği miktarı derceltirir. Talâk vukuunda, erkek bu meblâğı nafaka ile beraber vermek mecburiyetindedir. Bu nikâh parasının hadd-i şerisi bir kuruştur. Yüzbin kuruş dahi olsa, bir kuruş ilâve etmek suretile imam nikâhı kıyar, üst tarafı şeref meselesidir.
Nikâhdan evvel damat, nişan takımı gönderir. Nişan fakımı kadife üzerine gümüş kakmalı küçük, zarif bir çekmece içine türlü türlü kokular, ıtır şahı. misk, anber, gül yağı daha buna benzer o zamanın kokuları mini mini billur şişeler içinde çekmeceye konur. Nişan yüzüğü de kıymettar zümrüd, yakut veya elmastan yapılır; çekmeceye konur. Bu nişan çekmecesi, sakangora sarılarak kurdelâlarla süslenir. Bundan sonra sırmalı bir bohça içinde kızın gelinlik elbise kumaşı, bunun arkasında süslü büyük bir tablanın içine şekerler, şekerlemeler, kurabiyeler, kaymaklı, fıstıklı lâtilokumlar, zarif sepetler içinde tablaya dizilir. Aralarına mevsimin meyveleri ve çiçek demetleri konur. Kakule, zencefil, damla sakızı, kına, ödağacı, tarçın, canfes çıkınlar içinde süslü süslü bağlanarak tablaya konur. Bu donatılan tabla sakangorla bağlanıp kurdelâ ile süslenir. Bîr uşak nişan çekmecesini, biri nişan bohçasını ellerinde tutar. Diğer biri nişan tablasını başına alarak kız evine yollanırlar. Bu nişan merasimi kız ve oğlan ailelerine münhasır bir ziyafetle tamamlanırdı.
Bazısı nişanın akebinde düğünü yapar, bazısı da herhangi sebepten dolayı düğünü sonraya bırakır, beklerlerdi.
Beşik Kertiği ? dedikleri bir nişan daha vardır ki, beşikle salıncakta yatan kızcağızla, oğlancağızı daha ozamandan birbirlerine nişanlarlardı. Buna da (Beşik Kertiği) denilirdi