---> Fenerbahçe Taraftarı Stadı Bastı , Fenerbahçelilerin İnönü Baskını
26 Ekim sabahı biletlerin alınması ile tamamlanıyor tüm hazırlıklar.En azından biz öyle sanıyoruz. Meğer daha yolun başında bile değilmişiz.
Yine aynı gün saat 17.00 sularında geliyor ilk açıklama ; “Fenerbahçe taraftarı İnönü’ye alınmayacak!”
Hayıflanmaya yer yok diyor ve başlatıyoruz onurlu mücadelemizi.Hepimizin dilinde aynı türkü “Götür bizi gittiğin yere ya da biz gelemezsek sen de gitme!” Biz ayrı kalmadık ki bugüne dek bir kere..
Tepkiler verilir, dik duruş sergilenir ve bu tepkiler sonrası ertesi gün ilgili merciler twitterdan gelen bir mesajla birden karar değiştirdi.Saat 11.00 sularında yeni bir açıklama geldi “Fenerbahçe taraftarının İnönü’ye gelmesinde hiçbir engel yoktur.” Nasıl olsun arkadaş? Ben de İnönü’yü İnönü yapan ecdadın bir parçası değil miyim?
Deplasman hakkımızı yeniden kazanmanın huzuruyla düşürüyoruz yine Fener’in yoluna. Bu sefer istikamet İnönü. Saat 18.00 sularında geliyoruz stad önüne ki maça geç kalmayalım bir an önce içeri girip sevdamıza sahip çıkalım.
Stadın önüne geldiğimizde anlamsız bir uygulama ile karşılanıyoruz.İtiş kakış ile bizleri askeri düzenle eğitmeye çalışıyorlar adeta. Olsun, Fenerbahçe için buna da Eyvallah deyip askeri nizama tam tekmil uyuyoruz.
Bekleyişimiz bitmiyor, bitmiyor da bizim sabırsızlığımızdan değil. O kapı bir türlü açılmıyor. Stad önüyse bildiğimiz manzara.Tartaklanan, itilen, yeri geldiğinde sert ifadelerle karşılanan taraftarlar. Bir de üstüne üstük adım atacak yer bulamazken garip bir kargaşa.
Ee ne de olsa bugün de manşetlere taşındığı gibi; Biz oraya olay çıkarmaya gittik ya!?
Sabır diyoruz çünkü içeri girmemiz lazım. Çocuklar biz buradayız dememiz, sahipsiz değilsin bizi yine ayrı koyamadılar dememiz lazım!
Saat 19.15.. Bir saatten fazla oldu sıradayız. Bir basamak ileri bir basamak geri gidip gidip geliyoruz. Herkesin dilinde aynı soru, İçeri almaya başladılar mı? Olmuyor, nefesimiz daralıyor hatta bayılanlar var. O kapı açılmıyor!
Zaman tüm hızıyla bize inat ilerliyor. İçeri giremedik ya, takımı tribüne çağıramadık ya. Maruz kaldığımız muameleden bahsetmek yersiz. Sabrımız sınanıyor..
Saat 20.00.. Taraftar bitkin. Zaten zerre mukavemetimiz olmamış kimseye. Bizi sevdamızın yanına yollayın da biz her şeye katlanmaya razıyız, yeter ki o kapı açılsın demişiz ama nafile. Maç saati yaklaşıyor ama kapı o canına tükürdüğüm kapı açılmıyor.
Birileri bir yerlerden can yakmaya meyillenmiş olacak ki, Fenerbahçe taraftarı her geçen dakika daha da kimsesizleştiriliyor. Bir isyan geliyor arkalardan “Memur ağabey biz sana ne yaptık? Ne bizle derdin? Yol ver geçelim!” Halimize acımış olsa gerek memur, dökülüyor o sözcükler ağzından “Biz ne yapalım, ister miyiz ki bu şekilde olsun her şey?”
Konuşsa mı konuşmasa mı kendi kendini sorguluyor memur ağabey, yüzünden anlıyoruz. Birden şu sözcükler resmen kanımıza işliyor “Bizim suçumuz değil stad yönetimi böyle olsun istiyor, yoksa benim senle ne işim olsun kardeş?”
Saat 20.35.. Hala stad önündeyiz.. İki buçuk saattir taraftarlar eziyete maruz bırakılıyor ama yılmıyor. Devletin memuru deyip, Polise de en ufak saygısızlık yapmıyor. Gücü olmadığı için mi peki? Tabi ki hayır.
İşte o dakika doğanın asıl kuralı işlemeye başlıyor. Taraftar artık kendi giriş kapısını inşa etmeye başlıyor! Çünkü bu taraftar o sevdasına kavuşacak, Fenerbahçe yine en büyük olacak bu akşam başka yolu yok!
Olması gerektiği gibi, Dağ Dağa Kavuşuyor!
Şimdi etrafta vurdular, kırdılar, yolunu şaşırmış ipsiz sapsız yorumlar ve ortalığı germe çabaları. Efendiler, siz boş yere gerilmeyin yerinmeyin. Fenerbahçe taraftarı ne zorbalık yaptı, ne stad bastı. Fenerbahçe taraftarı yapılan tüm zorbalıklara, tüm iki yüzlülüklere rağmen sadece “DEPLASMANA GİTME VE MAÇA GİRME HAKKI” nı kullandı.