Fatıma Fatıma'dır --- 5. Bölüm

SuskunDervis

Kayıtlı Üye
Niçin Fatıma

Ali ve Fatıma şimdi şehrin dışında,evlerindedirler.Medine’nin sekiz kilometre güneyinde, Kuba köyünün yanındaki,Kuba mescidinin hemen bitişinde,şehrin günlük koşuşmalarının uzağında yaşamaktadırlar.Burası Hz.Peygamber’in Hicret esnasında şehre gelmeden önce, kendisinden üç gün sonra Mekke’yi terk eden Ali’yle bir hafta kaldığı Kuba köyüdür. Medine’ye ilk kez gidişinden önce Hz.Peygamber,İslamı serbestçe burada tesis etmiştir. Burada mescidi inşa etmiş ve tarih başlamıştır.

Daha sonra Medine’ye dönerler ve Hz.Peygamber’in evinin ve mescidinin yanına yerleşirler.Bu iki başlangıç arasındaki benzerlikler ve bu iki realite arasındaki mukayese,Şii İslam’la ilgilenenler ve Hz.Peygamber’in mescidini ve “Hz.Peygamber’in evinin” hikayesini bilenler için,çok çarpıcıdır.Bunun arkasında yatan mantığı bilmeseler de,duygusal olarak hissedeceklerdir.

Fatıma ve Ali’nin Kuba’da Hz.Peygamber’den uzakta yaşaması,en çok Hz.Peygamber için zordu.Bu iki kişi ondan uzakta,şehrin dışında, zorluklarla, fakirlikle ama sevgi ve imanla dolu bir evde yaşıyordu.

Ali çocukluğundan beri fakirlik,yalnızlık,zorluklar,nefret,dini mücadele ve zühd içinde yaşamıştı.Mekke’deki zor ve acı hayatına sabırla dayanmıştı.Çocukluğu ve gençliği,inançların ve dini mücadelenin içinde yer almıştı. Evini,hayatını, zevkini,zenginliğini ve rahatını düşünmeyen ciddi bir kişiliğe sahiptir.Sadece acıyla tatmin olan bir susuzluk içindedir. Yaşamı ibadet,zühd,düşünce ve çalışmayla bütünleşmişti.

Fatıma’da hüznü,takvayı ve fakirliği beraberinde taşır.Babasının,annesinin, kardeşlerinin ve Ali’nin Mekke’deki yıllarca maruz kaldığı işkencelere dayanır.Bunlar bedeninde ve ruhunda derin etkiler bırakmıştır.Derin duygularla dolu zayıf bedeninde,duyarlı bir kalbe sahiptir. Şimdi Ali’nin evinde,bir kez daha kendisini fakirlik,zorluklar,çalışma ve takva içinde yaşarken bulur.Ne Ali evlerine mutluluk ve eğlence getiren bir kişidir,ne de Fatıma Ali’yi cennetten dünyaya çekecek rutin arzuları ve heyecanları olan kişidir.Sevdiklerine tatlılık,güç, ümit,sevgi dolu nezaket,iyi niyet ve sözleriyle mutluluk getirecek olan sadece Hz.Peygamber’dir.

Hz.Peygamber’in kendisi de bunun farkındadır.Sevgiyle yaşayanların ihtiyaçlarını bilmektedir.”Onu sevenlerin hayatlarının olmadığını ve O’nu sevmenin hayatın kendisi” olduğunu bilmektedir.Fatıma ve Ali’yi yanlarına getirir.Onların evini kendi evinin yanına yaptırır.Evleri aynı şekilde dallardan ve hurma yapraklarından yapılır.Kapısı mescide açılır.

Pencereler birbirine karşıdır.

Karşılıklı olan bu iki pencere,gerçekte birbirine bakan iki kalp gibidir;babanın kalbi ve kızının kalbi.Her sabah bir birine açılır.Her sabah birbirini selamlar.Her akşam üstü,bir sonraki gün kızını görmek için bir sözdür.Bu pencereden, ”Hz.Muhammed istisnasız her gün, bir yolculukta olmadığı sürece,Fatıma’yı kollar ve selamlar!

Niçin bütün Sahabe arasından,yakın ailesinin arasında,bütün kızlarının arasından sadece Fatıma mescidedir ve O’nun evine bitişik oturmaktadır?Hz.Muhammed’in evi Fatıma’nın evidir.Ali’nin baba,Fatıma’nın anne,Hasan ve Hüseyin’in çocuklar ve nihayet Zeyneb ve Ümmü Gülsüm’ün kızlar olduğu aile,Hz.Peygamber’in ailesidir.Hz.Peyagmber’in ailesi,bu benzeri olmayan ailedir.Kur’an’da ve hadislerde sık sık vurgulanan,tüm pisliklerden temizlenmiş ve iffetli olan bu ev,onları nesiller ve yıllar boyu korur.

Bu aileyi bilmek için,akıl yürütmeye ve uzun tartışmalara gerek yoktur.Çünkü ifade edilebilecek kelimeler bulunamasa da,zekanın kendisi eşsizliğini kabul edecektir.

Şimdi Medine’de,Ayşe’nin evinin yanında,mescide komşu olan bu evde,bu büyük ve mukayese edilemez çekirdeğin meyvesi büyümektedir. Hasan,Hüseyin, Zeyneb ve Ümmü Gülsüm.Yeni bir tarih başlamıştır.Bu yıldızların ortaya çıkmasıyla,yeni ufuklar bulunmuştur. Hz.Muhammed için,hayatın anlamı;İslam için inancın ispatı ve insanlık için her şeyin delilidir!

Hz.Muhammed’in Neslinin Devamı

Hicretin üçüncü,evliliğin ikinci yılında,Hasan doğar.Medine bu olayı kutlar. İşkence,öfke, çirkinlik ve ihanetlerle dolu,zorluklar içinde geçen uzun on altı yıl boyunca kendisine hep arkadaşlarının işkence ve sevdiklerinin ölüm haberi ulaşan Hz.Peygamber,ilk kez şimdi yorgun ruhunu dinlendiren Hasan’ın doğum haberini tatmaktadır.

Mutlulukla dolu olarak,Fatıma’nın evine girer Peygamber.Ali ve Fatıma’nın ilk meyvesini kollarında tutar.Bebeğin kulağına ezan okur ve bebeğin başındaki saç miktarınca Mekke’deki fakirlere gümüş dağıtır.

Bir yıl geçer.Hüseyin doğar.

Şimdi Hz.Peygamber’in iki oğlu vardır.

Ama kader iki oğlunun,Kasım ve Abdullah’ın hayatta kalmasını istemez.Çünkü Hz.Peygamber’in nesli Fatıma ile devam edecektir.Hz.Peygamber’in söylediği gibi;”Her peygamberin nesli kendisindendir ama benimki Ali’dendir.”
Ali,Hz.Muhammed ile başlayan nesilden ayrı kalamazdı.Ali’nin,ruhen varisi olarak Hz.Muhammed’in devamı olduğu doğru değil midir?Bu iki ruh gelecek nesilleri meydana getirmek için birleşir.Hz.Muhammed’in msiyonunda Ali yer alır ve Ali’nin neslinde Hz.Muhammed vardır.Şimdi her ikisinin varlığı bu iki çocuğun saf yüzlerinde görülebilir ve Hz.Muhammed bu ikisinde üç sima görür.Ali’nin,Fatıma’nın ve kendisinin simalarını.

Kader bu ikisinin kendi çocuklarının yerini almasına karar verir.Bu iki çocuk Fatıma ve Ali’nin meyvasıdır.Bütün sahabeye göre,babasının annesi olan Fatıma,onun en küçük ve en sevgili kızıdır!Ve Ali?Koruyucusu,kardeşi ve Fatıma’dan dolayı,en sevgili çocuklarıdır.

Ali ile Hz.Muhammed’i birbiriyle birleştiren kökler,sayılamayacak kadar çoktur.Her ikisi de Abdul Muttalib’in soyundandır.Ali’nin annesi Hz.Muhammed’e sekiz yaşından beri bakmıştır.Ve babası Ebu Talib,Hz.Muhammed’in babası gibiydi.Hz.Muhammed,Ali’nin evinde sekiz yaşından yirmi beş yaşına kadar kaldı.Ali,çocukluğundan yirmi beş yaşına kadar Hz.Muhammed’in evinde kaldı.Hatice Ali’nin annesi,Hz.Peygamber onun babası gibiydi!

Bu ne kadar yakın ve benzer bir birliktir!İlişkileri tamamen mukayese edilebilir.Bu iki insan birbirine simetriktir.

Ali İslam’ı kabul eden ilk kişilerden biriydi.Saklandığında ve yalnız kaldığından Peygamber’e yardım için elini uzatır.Birleşirler ve zorlukların içinden ölümüne kadar Hz.Peygamber’le tehlikelere karşı aynı tarafta yer alır.

Misyonundan önce,Ali altı ya da yedi yaşlarında ufak bir çocuktu.Hz.Peygamber onu Hira dağına götürür.Zühdün ve ibadetin derinliğinde ona katılır ve gece-gündüz ona eşlik eder.

Hira dağının tepesinde,misyonun başlamasına yakın,Ramazan gecesinin ıslığının ve kelimelerinin sessizliğinde,ay ışığında yalnız başınba ayakta duran bir adam görünür.Ara sıra yere oturur ve ileri-geri yürür.Bazen vahiy yağmurunun altında kafası derin duygularla dolar. Bazen kafasını göğe kaldırır ve yolunu bulana kadar ağlar.Beklemektedir.Ne olduğunu bilmediği bir şeyler görür.Bu esnada,küçük bir çocuk,bir gölge gibi,onunla beraberdir,ara sıra onun omuzları üzerindedir ve ara sıra yanındadır.Ali dokuz-on yaşlarında bir çocuktur.Bir gece,Hz.Peygamber’in evinde,annesinin ve babasının odasına girer:Hatice ve Hz.Muhammed! Onları dizlerinin üzerinde yerde bir süre otururken ve daha sonra ayağa kalkarak dudak hareketleriyle bir şeyler söylediklerini görür.İkisi de beraberdir.Onu fark etmezler.Ali merak içinde kalır.Nihayet sorar:”Ne yapıyorsunuz?”Hz.Peygamber cevap verir:”Biz ibadet ediyoruz?İslam kelimesini yaymak ve insanları tek Allah’a ibadete çağırmak için peygamber olarak gönderildim.Ali,aynı şekilde seni de buna davet ediyorum.”

Ali,henüz küçük bir çocuk olarak,Hz.Peygamberin evindedir.Nezaketi ve büyüklüğü içinde, o Ali’dir!Düşünmeden evet demez.İman aklının süzgecinden geçmeden ve kalbine giden yolu bulmalıdır.Aynı zamanda dili,yaşının niteliğindedir ve cevap verir:”Babam Ebu Talib’le konuşmama izin ver,sonra kararımı vereceğim.”

Bundan hemen sonra,uyumak için odasına doğru koşarak çıkar.Bu davet dokuz-on yaşlarında olan Ali’nin bile sessizce kabul edemeyeceği sıradan bir davet değildi.Şafağa kadar uyuyamadan öylece kalır.

Bu küçük çocuğun düşünceleri üzerinde o gece kelimelerin yaptığı etkileri kimse bilmez, ama sabahleyin hafif ama kararlı ve sessiz ayak seslerini işitirler. Sesler Hz.Peygamber’in kapısının önünde durur ve tatlı bir ses işitilir:”Dün gece,iyice düşündüm.Allah beni yaratırken önce Ebu Talib’e danışmadı.O halde niçin ben Allah’a ibadet için onun fikrini sorayım.Bana İslam’ı anlatın!”
Hz.Peygamber ona anlatır ve Ali şöyle cevap verir:”Kabul ediyorum.”Bundan sonra, kendisini bu yolda ve Tevhid ortamında bulur.Hayatının her saniyesini bu yola vakfeder. Allah’a ibadet edenlerin sembolü haline gelir.Hz.Muhammed ile sadık bir dost olur ve ruhunu bu işe adar.Hem gizli hem de açık bir şekilde Hz.Muhammed’in kalbi ve düşünceleriyle birleşir.Herkes bunu duyar. Hz.Muhammed bunu diğerlerinden daha iyi bilmektedir.Ruhundan Ali’ye akan binlerce Bu yüzden bir gün,ruhu Hz.Peygamber’den ona doğru akan ışıkla dolduğunda heyecanlanır.Kalbi,Hz.Peygamber’in ona karşı olan hislerini anlamayı arzular. Böylece sorar,bu ikisi arasında Hz.Peygamber hangisini daha çok sevmektedir.Kızı Fatıma’yı mı,yoksa Ali’yi mi?

Hz.Peygamber zor bir soruyla karşı karşıyadır.Aynı zamanda “imkansız bir sorunun” cevaplandırılması istenmiştir.Tebessüm eder ve kalbinde yer alanlar için doğru olduğunu hissettiği cevabı bulur:”Fatıma benim için senden daha sevgilidir ve sen benim için ondan daha azizsin.”Hz.Peygamber kendisini diğerlerinden farklı göstermeye çalışmaz.Daha ziyade, bunun tersi olmuştur. Şöyle seslenir:”Bende sizin gibi bir insanım.Tek fark,bana gelen vahiydir.” Daima öteki dünyayı bilmediğini söyler ve kendisine söylenenlerden başka bir şey bilmediğini ifade eder.Öne çıkmaktan ya da özellikli bir kişi olmaktan ve dikkatleri üzerine çekmekten hep çekinmiştir.

Bir gün yaşlı bir kadın ona bir şey sormak için gelir.Hakkında duyduğu şeyler ve sahip olduğunu bildiği büyüklük onu öyle etkilemiştir ki,kendisini onun huzurunda bulduğunda ürperir ve kekeler.Kişiliğinden ve varlığından sarsıldığını hisseden Hz.Peygamber hafifçe ve sessizce ileriye doğru hareket eder. Yavaşça,elini onun omzuna koyar ve tebessümle konuşur: “Anne.Niçin sarsıldın ve titriyorsun?Bende koyun sağan Kureyşli bir kadının çocuğuyum.”
En fazka şaşırtıcı olan duyarlılığının,sempatisinin ve kalbinin yumuşaklığının derinliğiydi. Arasıra,evin içinde,o kadar mütevazidir ki,Ayşe’nin elleri kolaylıkla ona ulaşır.Fatıma’nın ellerini öper.”Ammar iki gözümün nuru gibidir;Ali bendendir ve ben Ali’denim;Fatıma bedenimin bir parçasıdır.”

Şimdi de Hasan ve Hüseyin doğar.Hz.Peygamber bu iki sevgili iki çocuk için neler yapmamıştır ki!”En çok sevdiklerinin” hayati meyvası ve aynası olan bu çocukları sevmiştir. Fatıma’ya özel ilgisini her zaman göstermiş ve bugün hiç kimsede görülmeyen bir şekilde ona ruhi kuvvet vermiştir.Ve şimdi beraber kaldığı tek kızının iki çocuğunu sevmektedir.Herkesin hayretini ifade ettiği şekilde onlara düşkündür.

Bir gün her zaman yaptığı gibi ve çocukları doğduğu andan itibaren her zaman yaptığı gibi, Fatıma’nın evine girer.Ali’nin ve Fatıma’nın uyuduğunu ve Hasan’ın açlıktan ağladığını görür.Yiyecek bir şey bulamaz.Hz.Peygamber,sevdiklerini uyandırmaz.Sessizce evden çıkarak koyunların yanına gider,koyunları sağar ve ağlaması kesilinceye kadar çocuğa süt verir.Yine bir gün,Fatıma’nınn evinin önünden aceleyle geçerken,aniden Hüseyin’in çığlıkları kulaklarına gelir.Geriye döner ve eve girer,vücudu titremektedir,Fatıma’ya seslenir: “Anlamıyor musun,onun ağlaması bana acı veriyor!”Usame İbn Zeyd şöyle der: “Hz.Peygamber ile bir işim vardı.Kapısını çaldım ve dışarı çıktı.Onunla konuşurken, elbiselerinin altında bir şey olduğunu ve onu zorlukla tuttuğunu fark ettim ama ne olduğunu anlamadım.Geliş nedenimi söyledikten sonra sordum:”Tuttuğun şey nedir Ey Allah’ın elçisi?”Hz.Peygamber yüzünde tebessüm ve mutlulukla hırkasını çıkardı ve Hasan ve Hüseyin’i gördüm.Bu alışılmamış tavrını açıklarken bile gözlerini onlardan alamayarak,hafif bir ses tonuyla,sanki kendi kendine konuşurmuş gibi,şöyle dedi:”Bunlar benim iki oğlumdur, kızımın çocuklarıdır.”Ve sonra konuşması,merak içinde,anlatılamayacak bir ses tonuyla sürdü:”Allah’ım bu iki çocuğu seviyorum.Bu ikisini seviyorum ve onları sevenleri seviyorum.”

Çağdaş bir Arab’ın sözlerinde olduğu gibi;eğer Hz.Peygamber’e hangi kızının ve hangi damadının neslini devam ettirileceği sorulsayıd,Alalh’ın seçtiği iki kişiyi seçerdi.

Zehra ve Ali’nin çocukları Hz.Muhammed’i bir dede,bir baba,bir arkadaş,ailenin bir akrabası,bir koruyucu ve bir oyun arkadaşı olarak görürlerdi.Çocuklar ona çok yakındı, kendi anne ve babalarından daha yakın bulurlardı.Bir gün,cemaat namazı esnasında,Hz.Peygamber secdeye varır.Secde o kadar uzun sürer ki,arkasında namaz kılanlar ne olduğunu merak ederler.Hz.Peygamber ibadet esnasında daima hızlı olmuştur.Zayıf yapılı insanları daima dikkate almıştır.
Bir şeylerin olduğunu ya da vahiy geldiğini düşünürler.Namaz bittikten sonra,sorarlar. Hz.Peygamber şöyle cevaplar:”Hüseyin secdeye vardığımda sırtıma çıktı.Evde bu adeti edindiğinden,onu sırtımdan atamadım ve inmesini bekledim.Böylece secde uzun sürdü.”

Aynı zamanda,Hz.Peygamber bütün insanların,özellikle sahabenin,bu iki çocuğu,Hasan ve Hüseyin’i,annelerini ve babalarını herkesten daha çok sevdiğini bilmeleri ve gözleriyle görmelerini istedi.

Eğer böyle olmasaydı,etrafındakiler arasında Fatıma’ya niçin özel ilgi gösterirdi?Niçin camide ellerini ve yüzünü bu kadar çok öperdi?Minberden konuşurken, sürekli ailesine olan duygularını herkese göstermeye çalışırdı.Namazdan sonra şöyle dua ederdi:Hasan ve Hüseyin,Fatıma ve Ali’yi düşünürek:”Allah’ım,onları da sev.Onların hoşnutluğu benim hoşnutluğumdur ve benim hoşnutluğum Allah’ın hoşnutluğudur.Allah’ım onları kim üzerse beni üzer ve beni kim üzerse seni üzmüştür.”

Bu kelimler?Niçin bütün bu duygu ifadeleri,sevgi gösterileri hep bu aileyedir?Yakın gelecek bu “niçin”lere cevap verecektir.Bu ailenin kaderi,ailenin her ferdinin kaderi,bu “niçin”leri cevaplandıracaktır.Her şey Hz.Peygamber’le başlar.İlk kurban Fatıma’dır,daha sonra Ali,sonra Hasan,sonra Hüseyin ve nihayet Zeynep’tir.

Ali ve Fatıma’nın evliliğinin beşinci yılında,Hüseyin’den bir yıl sonra,ailede bir kız çocuğu doğar.O doğmalıdır ve Hüseyin’i yakından takip etmelidir:Zeynep.Ve diğer sene,bir kız daha: Ümmü Gülsüm.Zeynep ve Ümmü Gülsüm.

Hz.Peygamber’in kızlarıyla aynı isimlere sahiptirler.

Evet.Fatıma.Hz.Peygamber’in tek kızı olarak kalır.Zeynep ölür,Rukiye ve Ümmü Gülsüm de ölür.Hicretin sekizinci yılında Allah ona bir çocuk verir:İbrahim.Ama o da ölür.Şimdi Hz.Muhammed ve tek çocuğu Fatıma vardır;Fatıma ve çocukları.Hz.Peygamber’in ailesi budur.Hz.Peygamber’in Hasan ve Hüseyin’e olan sevgisi artar.Bu iki çocuk onun tüm hayatını doldurur ev bütün boş zamanlarını onlarla geçirir.

Hz.Muhammed’in Merhameti

Hz.Peygamber konuşmasında ve kararlarında büyük keskinlik olan,kılcından tüm Sezarların kralların ve zamanın güçlü yöneticilerinin korktuğu kişidir.Düşmanları kızgınlığından sarsılır. Aynı zamdan,samimiyet ile çarpan bir kalple;gerçeğin,samimiyetin ve şefkatin en hafif şekliyle heyecanlanan bir ruhla,en duyarlı kişidir.

Evde ve aile arasında,Hz.Peygamber böyledir.Evin dışında,savaşçıdır, politikacıdır, komutandır,kuvvet ve güçle doludur.Ve evin içinde,şefkatli bir babadır,samimi bir kocadır. Hanımlarının ara sıra ona karşı çıkmasına rağmen, asla onlara vurmamıştır.Evde fakirlik içinde yaşamaya dayanamadıklarından ona acı çektirmişlerdir.

Onları terk etmiş ve kilerde uyumaya gitmiştir.Bir merdiven almış ve evin ikinci katında uyumuştur ya da yerleri temizleyip toprak üzerinde uyumuştur. Bir ay boyunca bu şekilde yaşamıştır.

Nihayet,onu seven ve ona iman eden iki hanımı da davranışlarından utanmıştır. Hz.Peygamber onlara boşanma ve bu dünya,ya da o ve fakirlik arasında bir seçim yapmalarını söyler.Biri dışında hepsi de ikinciyi seçer ve onunla kalır.
Ne zaman evinden ayrılsa ve nereye giderse,sokaklarda ya da Medine pazarında dolaşırken, bu iki çocuktan birini omuzlarında taşır.

Camide,onu dinleyenlere vaaz etmek için minbere çıkar.Aşağıda torunları caminin yanındaki evdedir.Kırmızı elbislerini giyip dışarıya çıkarlar ve yürürken yere düşerler.Aniden Hz.Peygamber’in gözleri onlara takılır.Gözlerini onlardan ayıramaz.Onların zorlukla yürüdüklerini görür.Düşerler ve tekrar ayağa kalkarlar.Daha fazla dayanamazalr.Sözlerini yarıda keserek,endişe içinde mescitten çıktı,yanlarına giderek onları yerden kaldırdı ve kollarının arasına alarak geriye döndü.Cemaat şaşkınlık içindeydi.Bu güçlü insanın ruhi heyecanının boyutunun şaşkınlığı içindeydiler.Hz.Peygamber’in bir şeyler söylemesini bekliyorlardı.Çocuklar yüzünden,sözlerini yarıda kesmişti.
Günler,geceler geçer Fatıma mutluluğun tatlı anlarını ve geçmişini acı anılarını tadar. Fakirlik ona acı çektirmiş,soldurmuştur.

Hayber savaşı başlar ve Yahudiler Fedek merasını Hz.Peygamber’e verir. Hz.Peygamber onu Fatıma’ya verir.Şimdi dört çocuğu olan Fatıma,hayatı mücadele için daha kolay bulur.

Mekke’nin Fethi

Mekke fethedilir.Fatıma muzaffer babasına ve ellerinde bayrağı tutan kahraman kocasına eşlik eder.Mekke’ye girerler.İslam’ın büyük zaferini görür.Doğduğu şehre tekrar gelir. Mekke’de geçen iyi ve kötü anları hatırlar.Kabe’yi,neler olduğunu,babasının evini,artık yaşamayan kızkardeşleriyle geçen hayatını, doğum yerini,Ebu Talib vadisini,annesinin kabrini, Hatice’yi…

Fatıma şeref duyarak zaferin mutluluğuna döner.Babası yavaş yavaş düşmanlarının humumetini azaltır.Gölgesi yarımadanın üzerine düşer. Kocası,Bedr,Uhud,Hendek ve Hayber savaşlarında ve Mekke’nin fethindeki yiğitliği ile anılmaktadır.Bu savaşlardaki,hatta Hendek’teki bir darbesi insanların ve cinlerin Kıyamet Günü’ne kadar ibadetlerinden ve dostluklarından daha değerlidir.

Ve çocukları.Acı ve zorluklarla dolu hayatın tek meyvası.Sevgi ve imanla dolu bir birlik ve babasının ve kendisinin neslinin devamıdır.Ailenin kalbi,evin ve Hz.Peygamber’in saf ailesinin merkezi.Evet.Fatıma bütün üzüntülerin, acıların, erdemin karşılığını görmektedir.Her şeyden fazla içinde yer eden bu çocuklar, babasının ruhunu ve kalbini doldurmakta ve çocukları ölen ve kendisinin dışında tüm genç kızları genç yaşta ölen;daha sonraki evliliklerinden çocuğu olmayan, Hatice’nin ölümünden on üç yıl sonra Mısırlı bir köleden İbrahim adında çocuğu olur ama onu daha bebekken kaybeden babasının acılarını dengelemektedir.
Şimdi,sevgili çocuklarıyla,Hasan ve Hüseyin,Zeynep ve Ümmü Gülsüm’le,teselli bulur.Onları görmenin tatlı hazzı,yaşı altmışı geçtiğinden hayatın verebileceği bir mutluluk şansıdır.Bu çocuklara karşı hisleri ve ihtiyacı her şeyden daha fazladır.

Hayat mutlulukla dolmuştur.Tatlı bir tebessüm Fatıma’nın yüzünü kaplar.İyilik, şeref ve cömertlik halesi evinin üzerini kaplar.Babasının kelimelerle ifade edilemeyen şefkati,şerefli kocasının büyüklüğü ve çocuklarının getirdiği mutlulukla Fatıma arzu ve iştiyakle istediği iyi kaderle dolu bir tahtta yaşamaktadır.

Ama bütün bu sükunet fırtınadan önceki sessizliktir.Ve fırtına gelir;kara, korkutucu ve bir kasırga gibidir.Sükuneti götürür ve evini tahrib eder.

Hz.Peygamber ölüm döşeğindedir.

Hz.Peygamber’in Vefatı

Bir daha ayağa kalkamaz.

Tüm imajlar aniden gözünde değişir.Saf ve temiz Medine şimdi nefret ve korkuyla doludur. Siyaset,imanı ve takvayı Hz.Muhammed’in şehrinden uzaklaştırır.Kardeşlerin ahitleri bozulur ve kabileler arası sürtüşme yeniden başlar.Hz.Peygamber artık lider değildir.Ali bunun için gönderilmiştir.Ayşe ve Hafsa babalarını çağırır.Bir önceki cemaate namaz kıldıran Ömer’in sesi işitilirken,bugün Ebubekir’in sesini işitir.Ordu sessizce bekler.Kimse kımıldamaz.Babasının seçmesine,liderlik bayrağını ona vermesine rağmen,her köşeden Usame’nin ordu komutanı seçilmesine karşı itirazlar gelir.

“Ve şimdi,artık konuşamamaktadır.Şimdi,evimin bitişiğindeki Ayşe’nin evi sessizlik içindedir.Kafası Ali’nin dizlerindedir.Gözleri kapanmaya başlıyor. Benimle sanki gözleriyle konuşuyor.”

“Bu zorluklara daha fazla dayanamam.O benim babam.Ben onun annesiyim. Eğer beni bu şehirde,bu insanların gürültüsüyle bırakıp giderse,…..!”

“Gözlerini benden ayrmıyor.Kafamı eğdim ve onunkinin üzerine koydum .Kulaklarıma hastalığının ölüm olduğunu fısıldadaı:’Öleceğim.’”

“Başımı kaldırdım.Üzüntü beni yendi ve gücümü kaybettim.Babamdan sonra daima kalbimi parçaladı.”

“Niçin bu mesajı sadece bana verdi.Geriye kalanlar içinde en zayıf ben değil miyim?”

“Ama bakışları benim üzerimdeydi.Kalbi ona tutkun olan en küçük kızı için yanıyordu. Yakınına gelmem için tekrar işaret etti.Konuşmasına devam etmek istiyor gibiydi:’Ama,sen kızım,ailem arasından benden sonra gelecek ve bana katılacak ilk kişi sensin.’Daha sonra ekler:’Fatıma,bu insanların lideri olmak seni tatmin etmedi mi?”

“Ne kadar önemli bir taziye.Bunun dışındaki hangi iyi haber bu üzüntünün acısını azaltabilir.Babamın ölüm haberi!”

“Yöneticiler onun bir şeyler yazmasına müsaade etmezler,ama ne yazmak istediğini sorarlar.’Ne yazmak istiyorsun?’Canı sıkılara,onlara bakar ve konuşur: ’Yapmak istediğim, benden istediğinizden daha iyidir.’’Size üç şey tavsiye ediyorum:Birincisi,puta tapanları Arap yarımadasının dışına çıkarın; ikincisi, kabilelerin elçilerini benim kabul ettiğim gibi kabul edin;üçüncüsü,………..!”

Aniden herkes Ali’ye bakar.Üzüntüsünden suskundur.Baba suskundur.Sessizliği sürer. Gözleri dalarak,düşünmeye başlar ve gözyaşları boşalır.Herkes evden ayrılır.

“Dışarda büyük bir gürültü vardı.Şehir tereddüt ve korku içinde ağlıyordu.’ Peygamber ölmedi.Hz.İsa gibi göğe yükseldi.Tekrar gelecektir.Kim Peygamber öldü derse iki yüzlüdür ve başını keserim’ diyen Ömer’in ağlamalarını duydum.”
Ali ölüyü yıkamaya başladı ve beyaz kefeni örttü.Kocam Ali,Ebu Hasan,babamın saf vücudunu yıkarken ağlıyordu.Onun üzerine su,benim ruhumun üzerine ateş döküyordu. İnsanlar Peygamberini kaybetmişti,ama Ali ve ben herkesi ve her şeyi kaybetmiştik.Aniden, bu şehirde,bu dünyada korumasız kaldığımı hissettim.”

“Ali ve benim için olay o kadar korunçtu ki,Hz.Peygamberin ölümünden başka bir şey düşünemiyorduk.Şehir tertiplerle,entrikalarla ve karmaşayla doluydu. Yaşlı amacamızın yüzünde korkunun gölgesi vardı,eve geldi,anlam ve korku dolu sözlerle Ali’ye seslendi: ‘Ellerini uzat ve sana biat edeyim ve böylece Allah’ın Elçi’sinin oğluna biat ettiğimi görsünler.Ailenin üyeleri de sana biat edecektir.Bunlar olduktan sonra,kimse muhalefet edemeyecektir.”

‘Ne bunu isteyen başka kimse var mı?’

‘Yarın göreceksin.’

Ali tehlikeyi hisseti.Ama bu tehlike hissi yıldırım gibi geldi ve gitti.Derin bir üzüntü içindeydi. Hz.Muhammed,akrabası ,babası,koruyucusu, öğretmeni, kardeşi,arkadaşıydı. Hz.Peygamber Ali’nin her şeyinin,imanının,hislerinin ve varoluşunun nedeniydi.Evin dışında cereyan eden olayları düşünemiyordu. Ruhunun soğuk ellerinin altında olduğunu hissediyordu. Titriyordu.Peygamberin vücudunu yıkadı.Hz.Peygamberle ve benle,çocuklarıyla,çocuklarımla meşguldü.”
Hasan yedi,Hüseyin altı,Zeynep beş ve Ümmü Gülsüm üç yaşındaydı.Kader bu çocuklar için düşmanlıkla dolu bir hayat hazırladı.Şehrin dışında Sakife’de Ensar,aralarında Peygamberin yerine geçecek olanı seçmek için toplandı. Kureyşin kendi planı olduğunu düşünüyorlardı.Ebu Bekir,Ömer ve Ebu Ubeyde geldi ve onları,Peygamberin;”Halife Kureyştendir” dediğini ikna etti.

Peygamberin yerine geçecek olanın onun ailesinden olması gerektiğine karar verdiler.Sonuç olarak,Ebu Bekir Sakife’de seçildi.

Şimdi bu kökler babasının ölümüyle kopar.Fatıma şimdi onsuz “kalmalı” ve “yaşamalıdır”. Bu Fatıma’nın hassas kalbi ve narin vücudu için,sadece babasının sevgisiyle,babasına imanıyla ve sadece babasından dolayı yaşayan bu kız için ne korkunç,ne ağır bir fırtınadır.

Hz.Peygamberin ölüm döşeğinde onu teselli etmesi,babasının ölümüne dayanma kuvveti vermesi tesadüf değildir.Bu kuvvet,sevgili babasının ölümünün tek hediyesidir.Bu özel haber, onun herkesten önce babasına kavuşacağının habercisidir.

Çünkü Fatıma doğanın verebileceği en ağır fırtınadan etkilenmiş,aniden en acılı ve kederli duruma düşmüştür.Babasının ölümü onun için yeterlidir.

Ali Şeriati
 
---> Fatıma Fatıma'dır --- 5. Bölüm

Çok anlamlı bir yazı dizisi olmuş.Yüreğinize ,emeğinize sağlık.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst