Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Yakın zamanda Hubble Uzay Teleskopuyla yapılan gözlemler, şimdi Mars atmosferinin Viking misyonu sırasında olduğundan daha soğuk ve kuru olduğunu göstermektedir. Viking araçları Mars'da yaşam olup olmadığını anlamak amaçlı deneyler de gerçekleştirmişlerdi. Bilim adamlarının büyük çoğunluğu hayat olamadığı ancak örneklerin alındığı yerlerin de ideal yerler olmadığı fikrinde birleşmektedirler. 6 Ağustos 1996'da David McKay, Mars kökenli bir meteoritte organik bileşikler bulunduğunu ilan etti. Yazar, kayada gözlenen bu bileşiklerin, saptanan başka minerolojik ozelliklerle birlikte Mars'ın çok eski zamanlarından kalma mikroorganizmaların kanıtı olabileceğini öne sürmektedir. McKay'ın çalışmalarından sonra aksi görüşte yayınlar da olmuştur. Evrende yanlız olmadığımızı kanıtlamak için anlaşılan daha pek çok çalışma yapılması gerekmektedir.
Mars'ın global bir manyetik alanı olmamakla birlikte yer yer zayıf manyetik alanlar saptanmıştır. Eskiden varolan global alanın kalıntıları olduğu düşünülmektedir. Mars, geceleri çıplak gözle görülebilir.Dünyaya göre konumu parlaklığını büyük ölçüde etkiler. Mars'ın, Phobosve Demios adları verilmiş, yörüngeleri Mars yüzeyine bir hayli yakın iki küçük uydusu vardır. (Gezegenlerin uyduları bölümüne bakınız.)
Dünya Dünyanın da bir gezegen olduğu ancak 16.yüzyılda Kopernik zamanında anlaşılmıştır. Dünya, güneşten 150 milyon km. uzaklıkta 3.gezegendir. Güneşin etrafındaki turunu tamamlaması 365.256 gün alır. Kendi etrafında tam bir tur ise 23.9345 saat sürer. 12,765 km çapında Venüs'den sadece birkaçyüz km daha büyüktür. Atmosferi %78 azot, %21 oksijen ve %1 diger gazlardan oluşur. Güneş sisteminin canlı barındıran tek gezegenidir. Hızlı rotasyonu, erimiş nikel-demir çekirdeği kuvetli bir manyetik alan oluşturur. Bu manyetik alan, atmosferle birlikte güneşin zararlı etkilerinin yüzeye ulaşmasını engeller. Atmosfer aynı zamanda bizi meteorlardan da büyük ölçüde korur. Dünya ile ilgili konuların büyük bölümü astronominin ilgi alanı dışında kaldığından, ve çokça bilindiğinden bu bölümü kısa geçiyoruz. Aşağıda dünyanın uzaydan görüntülenmiş bazı ilginç fotograflarını görebilirsiniz.
[SIZE=+1]
DÜNYA' NIN ŞEKLİ VE BOYUTLARI Dünya' nın şekli tam bir küre olmayıp kutuplar-dan biraz basık, Ekvator bölgesinde ise daha şişkin küreye yakın bir şekildir. Dünya’ nın bu özel şekline GEOİD denir. Dünya ile ilgili tespit edilmiş başlıca boyut bilgileri şunlardır:
Ekvator çevresi 40.076 km Kutuplar çevresi 40.009 km Ekvator yarı çapı 6.377 km Kutup yarıçapı 6.356 km Basıklık oranı 1/297 Yüzölçümü 510 milyon km2 Hacmi 1.083.320.000 km3
Galileo uzay aracının Jupitere ilk gidişi sırasında, 11 Aralık 1990'da çektiği bu resimde, tam ortada, bulutlar arasından, güney amerika kıtası görülebilmekte. Güney Atlantik'te bulutlar ve meteorolojik aktivite, özellikle de cepheler bariz olarak farkedilmekte (sağ alt bölüm). Bu fotograf Aralık 1972'de Apollo 17 ekibi tarafından, aya yolculuk sırasında çekilmiştir. Üst bölümde kırmızı-kahverenkte Afrikanın çöl alanları, Arap yarımadası , Kızıldeniz görülmekte. Alt bölgede yeryer bulutlar ve karla kaplı Antartika.
Galileo uzay aracı Jupiter'e giderken pek çok dünya ve ay resmi göndermiştir. Soldaki resim Galileo'nun1992'de gönderdiği iki ayrı dünya ve ay resmi birleştirilerek elde edilmiştir. Resimde Güney Amerika kıtası ve Karibikler belirgin şekilde gözükmekte, güneydoğu pasifikte helezon yapmış bulutlar fırtınaya işaret etmektedir. 9 Aralık 1992'de 500,000 km yükseklikten Galileo uzay aracının çektiği bu fotografta, kuzeydoğu Afrika, Mısır, Nil vadisi, Arap yarımadası, İsrail ve Kızıldeniz açık şekilde, sağ altta kısmen bulutlarla kaplı Somali gözükmekte.
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Dünyanın en büyük adası Grönland ve özellikle en güney ucu gözükmekte.Uzayın siyahlığı buzulların beyazlığı
Ay dünyanın tek doğal uydusudur. Dünyadan uzaklığı 384,400 km, çapı 3476 km ve kütlesi 7.35e22 kg.dır. Roma'lılar Luna, eski yunanlılar Selene ve Artemis adını vermişlerdir. Diğer mitolojilerde de değişik pek çok ad verilmiştir.
[FONT=Courier New, Courier, mono]Gökyüzünde güneşten sonraki en parlak cisimdir. Ay, her ay dünya çevresinde dönerken, Dünya Ay ve Güneş arasındaki açılar değişir ve, bu olay Ay'ın değişik fazlarının oluşmasına yol açar (Sayfa sonundaki hareketli resme bakınız). Yeni Ay'dan bir sonraki yeni Ay'a kadar geçen süre 29.5 gündür (709 saat). Bu süre doğal olarak, Ay'ın rotasyon süresinden çok az da olsa farklıdır (dünya ile birlikte güneş çevresinde hareker ettiğinden dünyaya göre kendi çevresinde dönmesi ile sabit bir noktaya - yıldızlara - göre olan arasında az bir fark oluşur).
Boyutları ve yapısı nedeniyle Ay bazen, teresterial gezegen olarak sınıflandırılır(Merkür, Venüs, Dünya ve Mars'la birlikte). Pluto/Charon gibi Dünya/Ay sistemi de bazı gökbilimcilerce bir çift gezegen olarak kabul edilir. Ay'a ilk kez inen uzay aracı 1959'da Luna2 sovyet uzay aracı olmuştur. Halen insanların ziyaret edebildiği tek uzay cismidir.Ay'a ilk insanlı iniş 20 temmuz 1969'da ve sonuncusu da 1972 aralığında gerçekleşmiştir. Ay, yüzeyinden örnekler toplanarak dünyaya getirilen tek cisim olma özelliğini de halen korumaktadır. 1994 yazında Clementine ve 1999'da da Lunar Prospector uzay araçları aracılığı ile Ay'ın son derece detaylı haritaları elde edilmiştir.
Hayret verici bir şekilde, Ay'ın ağırlık merkezi, geometrik merkezinden kaçıktır, bu nedenle de Ay'ın dünyaya bakan yüzündeki yer çekimi aksi yüzdeki çekimden daha fazladır. Dünya ile Ay arasındaki çekim kuvvetleri bazı ilginç olaylara neden olur. Bunlardan en belirgini gelgit olayıdır. Dünyanın Ay'a bakan tarafındaki ve tam aksi yüzdeki okyanusta belirgin bir kabarma olur. Dünya kendi çevresinde Ay'ın dündüğünden çok daha hızlı döndüğü için, her iki kabarıklık da dünya çevresini dolaşarak günde iki kez denizlerin çekilip tekrar yükselmesine (gelgite) neden olur. Bu basitleştirilmiş bir modeldir, gelgit olayı özellikle sahillerde çok daha karmaşıktır.
Dünyanın rotasyonu, gelgit kabartısını ay-dünya hattının biraz daha ilerisine taşır. Bu da dünya ve ay arasındaki kuvvetin ay ve dünyanın merkezlerini birleştiren çizginin dışına kaymasına neden olur. Aradaki bu kuvvet Ay'ın dünya çevresinde dönüşünü hızlandırırken, dünyanın da kendi çevresindeki dönüşünü yavaşlatır. Bunun sonucu olarak da günler her yüzyılda 1.5 milisaniye kadar uzar ve A'yın yörüngesi senede 3.8 cm. kadar dünyadan uzaklaşır. Ay'ın rotasyonunun senkron olmasından, yani, ayın her zaman aynı yüzünün dünyaya dönük olmasından da bu asimetrik özellikteki çekim kuvveti sorumludur. Bu kuvvet, ayın rotasyonunu yavaşlatarak senkron hale gelmesine neden olmuştur. Aynı şey güneş sistemindeki pek çok uydunun başına gelmiştir. Dünyanın da yavaşlaması ile zaman içinde Ay ve Dünya tıpkı Pluto-Charon ikilisi gibi karşılıklı senkron hale gelecek, ve sonuçta dünyanın da hep aynı yüzü aya bakar hale gelecektir.
Eliptik yürüngesi ve ağırlık merkezinin eksantrikliği nedeniyle ay dünya etrafındaki dönüşü sırasında hafifçe yalpalar, bu sayede arka yüzünün birkaç derecelik bölümü zaman zaman dünyadan görünür (sayfanın sonundaki hareketli resme bakınız). Arka yüzün tamamına yakın bir bölümü 1959' a kadar sır olarak kalmıştı. Ayın arka yüzünün fotografları ilk kez sovyet uzay aracı Luna3 tarafından çekilmiştir. (Not: Ay'ın karanlık yüzü yoktur. Ayın kutuplarındaki derin kraterlerin belli bölgeleri dışında her noktası zamanın yarısında güneş görür. Geçmişte sıkça kullanılan ''karanlık yüz'' terimi bilinmeyen anlamındadır ve artık geçerli değildir.) Ay'ın atmosferi yoktur. Ancak Clementine uzay aracının bulguları Ay'ın güney kutbundaki, güneş görmeyen bazı derin kraterler içinde su buzu bulunduğunu göstermiştir. Çok yakın zamanda Lunar Prospector uzay aracı da bunu hem güney hem de kuzey kutbu için doğrulamıştır. AY YÜZEYİNE ÇARPAN BİR METEOR. Ay'ın kabuğu 68km. kalınlıktadır. Kabuk kalınlığı Mare Crisium tabanında 0'dan arka yüzde, Korolev k arteri Kuzeyinde, 107 km'ye kadar değişiklikler gösterir. Genelde ön yüzde daha incedir. Kabuğun altında Magma tabakası ve altında muhtemelen küçük bir çekirdek (kabaca 340 km çapında ve Ay kütlesinin %2'si kadar) bulunur. Dünyadakinin aksine Ay'ın magma tabakasının ancak bir bölümü erimiş haldedir. Ay'ın ağırlık merkezi, geometrik merkezinden, 2 km kadar dünya tarafına yakındır.
Ay yüzeyi, yüzey şekline göre iki ana sınıfta toplanır: Çok sayıda ve sık kraterlerle karakterize, oluşumu çok eski dağlık bölgeler ve nispeten düz, ve daha genç maria bölgeleri. Ay yüzeyinin %16'sını oluşturan bu kuru denizler içleri daha sonradan magma ile dolmuş çok büyük kraterlerdir. Yüzeyin büyük bölümü regolith adı verilen meteor çarpmaları sonu oluşmuş toz, taş ve kayalarla kaplıdır. (not : ay yüzeyindeki daha koyu olarak gözüken ve çoğunluğu Ay'ın ön yüzünde bulunan bu düzlükler, çok eskiden beri deniz anlamına gelen mare adıyla anılırlar. Maria sözcüğü mare'nin çoğuludur)
Ön yüzdeki kraterlerin büyük bölümüne, bilim tarihinin önemli kişiliklerinin isimleri verilmiştir (Tyco, Copernicus, Ptolemaeus gibi). Arka yüzdeki şekilllere ise daha güncel isimler verilmiştir (Apollo, Gagarin, Korolev gibi. Bu yüz ilk kez sovyet araçlarınca görüntülendiğinden isimlerin çoğu da rusça kökenlidir) Ay'dan Apollo ve Luna uzay programlarıyla dünyaya 382 kg. kaya örneği getirilmiştir. 20 sene sonra hala incelenmekte olan bu örneklerden, ayın yapısı ve geçmişi hakkındaki bilgilerimizin büyük bir bölümü elde edilmiştir. Örneklerin büyük çoğunluğunun 4.6 ila 3 milyar yaşında olduğu anlaşılmıştır. Oysa dünyada 3 milyardan daha yaşlı örnekler bulmak hayli zordur. Bu örnekler, güneş sisteminin, dünyanın ve ayın oluşumu hakkında önemli ipuçları içermektedir. Ay taşı örneklerinden önce, Ay'ın oluşumu hakkında bir fikir birliği yoktu. Üç ayrı teori ileri sürülüyordu. Ay ve dünyanın aynı zamanda solar nebuladan oluştukları, Ay'ın dünyadan kopan bir parçayla oluştuğu ya da Ay'ın başka bir yerden gelip dünyanın çekimine kapıldığı ileri sürülmekteydi. Ay taşlarının incelenmesinden sonra ise, en çok kabul gören senaryo, en az Mars büyüklügünde bir cismin dünyaya çarparak Ay'ı dünyadan kopardığı şeklindedir. Ayın bir küresel manyetik alanı yoktur. Ancak yüzeydeki kayalardan bazılarının manyetik özelliği, bir zamanlar ayın da global manyetik alanı olduğu düşüncesini desteklemektedir.
GÜNEŞ SİSTEMİ(GEZEGENLER VE ÖZELLİKLERİ) GÜNEŞ SİSTEMİ
Daha önceki bölümlerde, gökyüzünü, dünyadan (öncelikle de ülkemizden) görebildiğimiz şekliyle sadece yıldız ve takımyıldızları ile göz önünde bulundurduk. Bu ve takibeden bölümlerde ise Güneş Sistemimizi ele alacağız. Bunu yaparken şimdiye dek edinilmiş bilgiler ışığında sistemde mevcut cisimlerin hepsine olabildiğince değineceğiz.
Ön Bilgi Güneş sistemi; güneş, dokuz gezegen, bu gezegenlere ait yaklaşık doksan tane uydu, cok sayıda kuyruklu yıldız ve asteroid, ve madde içeren gezegenler arası ortamdan oluşmuştur. Ayrıca yeni keşfedilmiş ancak resmen isimlendirilmemiş pek çok uydu da içermektedir. Sistemin iç bölgesi, Güneş, Merkür, Venüs, Dünya ve Mars gezegenlerini, dış bölgesi ise Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto gezegenlerini içerir. Gezegenlerin yörüngeleri, merkezlerinden birinde güneşin olduğu bir elips şeklindedir. Merkür ve Pluto'nun yörüngeleri nerede ise bir çember şeklindedir. Gezegenlerin yörüngeleri, dünya yörüngesi ile aşağı yukarı aynı düzlemdedir ve bu düzleme ekliptik adı verilir. Ekliptik düzlemle güneş ekvatoru arasında 7 derecelik bir fark vardır. (dünyanın ekseninin, ya da ekvator düzleminin ekliptikle yaptığı 23.5 derecelik açıyı hatırlayın). Yörüngesi ekliptikten en çok sapan gezegen (17 derece ile) Pluto'dur. Sistemin dışından (Güneşin kuzey kutbu doğrultusunda uzak bir noktadan) bakıldığında, bütün gezegenler güneş etrafında aynı yönde (saatin aksi yönünde) dönerler. Kendi eksenlerindeki dönüşleri de Venüs, Uranüs ve Pluto dışında aynı yöndedir.
Temsili şekilde gezegenlerin büyüklükleri gerçekle doğru orantılıdır. Resimde gezegenlerin uyduları gösterilmemiştir, oysa ki, Pluto ve Merkür'den büyük birkaç uydu vardır. Güneş sistemindeki büyüklük ve mesafeleri daha iyi anlayabilmek için milyardabir (1/1.000.000.000) ölçekte bir modelini inşa etsek. Ortadaki Güneş 1.5 metre çapında, Dünya Güneşten yaklaşık 150 metre uzakta ve 1.3 cm çapında (bir üzüm tanesi büyüklüğünde) görünür ve ay dünyadan 30 cm uzakta olurdu. Jüpiter 15 cm çapında (küçük bir kavun ebadında) ve güneşten yaklaşık 750 m. uzakta, Satürn bir portakal kadar ve güneşten 1.5 km kadar uzakta, Uranüs ve Neptün birer limon kadar, 3 ve 4.5 km kadar uzakta ve en yakın yıldız 40.000 km kadar uzakta olurdu.
Sınıflama Güneş sistemindeki cisimlerin sınıflandırılması, sistemin şimdiye dek anlatılanlardan çok daha karmaşık bir yapı olmasından dolayı pek de kolay değildir. Klasik olarak, Gezegenler (Güneş çevresinde yörüngesi olan büyük kütleli cisimler) , Uydular (gezegenlerin çevresindeki yörüngelerinde hareket eden değişik büyüklükteki cisimler), Asteroidler (büyüklükleri birkaç yüz km den birkaç metreye kadar değişen, güneş etrafında yörüngeleri olan, yoğunlukları yüksek küçük cisimler), Kuyruklu yıldızlar (güneş çevresinde hayli eksantrik yörüngeleri olan buzumsu kütleler). Ancak güneş sistemi bu sınıflama ile tanımlanamıyacak kadar karmaşıktır.
Plutodan büyük pek çok uydu ve Merkürden büyük iki uydu vardır.
Muhtemelen daha önce asteroid olan ve gezeglerden birinin çekimine kapılarak gezegen çevresinde yörüngeye girmiş pek çok uydu vardır.
Kupier kuşağı cisimleri ve Chiron gibi cisimler bu sınıflamada kendilerine yer bulamazlar.
Dünya/Ay ve çoğunlukla Pluto/Charon sistemleri çift gezegenler olarak da değerlendirilirler.
Gezegenler değişik şekillerde sınıflandırılırlar: Yapılarına göre:
Terrestrial (Dünya benzeri, kayalık) gezegenler: Merkür, Venüs, Dünya ve Mars (Bu sınıftaki gezegenler büyük oranda kaya ve metallerden oluşmuşlardır, nispeten yüksek yoğunluktadırlar. Rotasyonları yavaştır. Halkaları yoktur. Hiç ya da az sayıda uyduya sahiptirler.
Jovian (Jupiter benzeri, gazlardan oluşmuş) gezegenler: Jupiter,Satürn, Uranüs, Neptün (Bu sınıftaki gezegenler büyük oranda hidrojen ve helyumdan oluşmuşlardır. yoğunlukları düşüktür, rotasyonları hızlı, derin atmosferlere, halkalara ve çok sayıda uyduya sahiptirler)