Dev Fıkra Arşivi, Fıkralar Komık Fıkralar Geyık Fıkralar Arşiv

Temel ile Dursun iddialaşıyorlarmış "Ben daha iyi dalarım" diye. Temel: - "Haçan ben 25 m'den denize dalarum da bana mısın demem." Dursun itiraz eder: - "Yok yapamazsın!" Derken Temel: - "Gel uşağım, sana ispatlıyacağum." diyerek çıkar 25 m. yüksekliğe ve cumburlop dalar çıkar bir anda. Dursun iddiayı daha ileri götürür: - "Haçan ben de 30 m.'den denize dalarum da bana mısın demem." Temel itiraz eder: - "Yok yapamazsin!" Derken Dursun: - "Gel uşağım, ben de sana ispatliyacağum." diyerek çıkar 30 m. yüksekliğe ve cumburlop dalar çıkar o da. Temel kızarak iddiayı daha ileri götürür: - "Ula ben şu dolu kovaya 2,5 m.'den dalarım.". Dalardın, dalamazdın derken çıkar Temel 2,5 m. yüksekliğe ve su dolu kovaya dalması ile çıkması bir olur. Ne de olsa Temel iyi bir dalıcıdır. Dursun da kızarak iddiayı arttırır: - "Ula ben de şu dolu kovaya 3 m.'den dalarım." Dalardın, dalamazdın derken çıkar Dursun 3 m. yüksekliğe ve su dolu kovaya dalar ve çıkar. Öfkeden gözü dönen Temel: - "Ben ıslak bir havluya 2 m.'den dalarım." demeye başlar. Dursun her zamanki gibi muhalefeti oynar. Bunun üzerine Temel: - "Getirin bakayım şu ıslak havluyu!" der. Çıkar 2 m.'ye ve balıklama atlar aşağıya. Yere 'Güüüm!..' diye çarpar başını. Sersemlemiş bir vaziyette doğrulurken söylenir: - "Kim sıktı bunun suyunu yahu?"
 
Temel Dallas'taki kuzeni Dursun'u görmeye gitmiş. Dursun Temel'i havaalanında karşılamış. Beraberce dışarı çıkmışlar. Temel bir bakmış 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu, daa!" Dursun hafifçe gülmüş: "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Yola çıkmışlar, Dursun'un çiftliğinin kapısından içeri girmişler. Git git bir türlü eve varmıyorlar. Temel şaşkınlık içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik daaa!" Dursun gene hafifçe gülmüş. "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Neyse, akşam olmuş, yemek salonuna geçmisler. Salonun ortasinda kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye bağırmış: "amma büyük masa, daa!" Dursun'un sesi gelmiş "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmiş. Dursun: - "Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapı" diye tarif etmiş. Temel alt kata inmiş ama sol yerine sağdan üçüncü kapıya girmiş. Orası evin havuzunun oldugu yermiş. Heryer karanlık olduğu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düşmüş. Can havliyle bağırmaya başlamış: - "Sifonu çekmeyiiin!! Sifonu çekmeyiiin!"
 
Temel bir gün bir Alman, Fransız, ve Rus'la birlikte bir otele kalmaya gitmiş. Otelde tek bir oda varmış. Onda da bir çok karınca olduğundan kimse orda kalamazmış. Bizim kafadarlar "biz kalırız" demişler. Birinci gün Alman kalmış ve ancak iki saat durabilmiş. Fransız onun kadar da dayanamamış. Bunun üzerine Rus kalmaktan vazgeçmiş. Temel o gece odada kalmış ve odadan sabah geç saatte çıkmış. Herkes çok şaşırmış ve sormuş: - "Nasıl bu kadar kaldın. Temel de: - "Karıncanın tekini öldürdüm diğerleri cenazeye gitti", demiş.
 
Temel otobanda köklemiş gazı, gidiyor... Bakmış bir tabela: "YAVAŞLA 80 km." Hızını o an 80'e indirmiş Temel. Az sonra bir tabela daha: "YAVAŞLA 60 km." Temel 60'a inmiş. Merakla giderken yeniden bir tabela: "YAVAŞLA 40." - "Yolda çalışma var galiba!" deyip 40'a düşürmüş hızını. Epeyce sonra yine bir tabela: "YAVAŞLA 15 km." Talimata uyarak 15 km.'ye düşmüş Temel. Yolun en sağından tıngır mıngır gidiyor. Ama meraktan da çatlayacak. Uflaya puflaya bir saat daha gittikten sonra yeni bir tabela görmüş: "YAVAŞLA'YA HOŞ GELDİNİZ, NÜFUS: 2500"
 
Temel tavukçuluk yapmaya karar verir. Gider 250 tane civciv alır ve getirip ayaklarından tarlaya eker. Sabah öldüklerini görür. Herhalde ters taraftan ektim diye düşünerek ertesi gün de yine o kadar civciv alır ve bu sefer de kafalarından eker. Sonuç yine hüsrandır. Bir mektup yazarak durumu İstanbul'da veterinerlik fakültesindeki amcası Dursun'a bildirerek bilgi ister. Bir süre sonra cevap gelir: - "Haçan sen oranın toprağından numune gönder de inceleteyum."
 
Temel omzuna papağanını almış eczaneden aspirin almaya gitmiş. Eczanenin kapısından girip tam aspirin isteyecekken papağanı Temel'den önce davranıp: - "Bir kutu aspirin, bir kutu aspirin" demiş. Eczacı şaşkınlık içinde aspirini Temel'e uzatmış. Temel tam fıyatını soracakken papağan yine erken davranmış; - "Kaç para, kaç para" demiş. Şaşkınlığı iyice artan eczacı aspirinin fiyatını söylemiş. Temel ödemeyi yapmış, eczaneden çıkmak üzere arkasını dönmüş ve kapıya yönelmiş. Eczacı dayanamaz Temel'e seslenmiş: - "Bir dakika bakar mısın?" Temel omzundaki papağanla eczacıya dönmüş; eczacı sormuş: - "Nereden buldun bunu?" Papağan yine önce davranıp; - "Karadenizin doğusundan, karadenizin doğusundan"
 
Şehirlerarası yolculuk sırasında, hemen şoförün arkasında oturan Temel, şoföre seslenmiş: - Kaptan, haçan sekiz saattur yol aliyruk, habu teyp da devamli çalayi. Kafamuz şişti da... Şoför nazik: - İsterseniz kapatabilirim. Temel'den başka öneri gelmiş: - Yok kapatma... Bi boş kaset koysan da kafamuzi dinlesek...
 
Temel bir gün doktora gitmiş, demiş ki: Doktor bey parmağımı karnıma bastırıyorum acıyor, omzuma bastırıyorum acıyor, kalbime bastırıyorum acıyor, kafama bastırıyorum acıyor, gözüme bastırıyorum acıyor... Doktor çok şaşırmış. Temel'e yapılabilecek bütün tahliller yapılmış ama bir şey çıkmamış. En sonunda anlaşılmış ki Temel'in parmağı kırık...
 
Temel ile Dursun promosyonlu meşrubat alırlar. Meşrubatı açan Temel hemen kapağa bakar: - "Tekrar deneyin." Kapağı kapatıp yeniden açar ve okur: - "Tekrar deneyin." ... ... ... En sonunda sinirlenen Temel: - "Ula Tursun. Ha punlar pizi kandıriy! İki saattir deneyrum hala pi şey çıkmadi."
 
Bir gün Temel bankadan para çekerken hırsızlar içeriye girer ve herkesi rehin alırlar. Daha sonra rehinenin fazla olduğunu görünce birkaç kişiyi öldürmeye karar verirler ve herkese adını sorarlar. Temel'in yanındaki bir kadına sorarlar: - "Adın ne?" - "Ayşe" - "Benim annemin adı da Ayşe" der bir soyguncu, kadını bırakırlar. Ve sıra Temel'e gelir... Temel'e "adın ne?" diye sorarlar. Temel korkarak cevap verir: - "Adım Temel, ama arkadaşlar bana Ayşe der."
 
Temel ile Dursun iki tane at almışlar. Fakat devamlı karıştırıyorlarmış. Hangisi kimin atı belli değil. O yüzden Temel'in aklına parlak bir fikir gelmiş ve atın bir tanesinin kuyruğunu kesmiş. Dursun da ona inat diğer atın kuyruğunu kesmiş. Temel bu sefer atın bir tanesine boya ile işaret koymuş. Dursun da ona inat aynı yere aynı boya ile diğer ata işaret koymuş. Bakmış ki böyle de olmuyor. Temel Dursun'a: - "Ha Tursun bak bu böyle olmayacak.. En iyisi beyaz at benimki, siyah at da seninki olsun.."
 
yeni asker olan Temel'e komutanı sormuş: - "Savaşta siperdesin, sağ taraftan düşman askeri geldiğini gördün. Peki ne yaparsın?" Temel heyecanla cevap verir: - "Hemen çevirir silahımı üzerlerine ateş açarım komutanım." Komutan tekrar sormuş. - "Peki, karşıdan geliyorsa?" - "Karşıya ateş açarım, komutanım." - "Arkadan geliyorsa?" deyince komutan, Temel dayanamamış: - "Komutanım, bu ordunun benden başka askeri yok mu?"
 
Dünya Genetik Projeler Yarışması yapılıyormuş. Tüm ülkelerden genetik profesörleri yarışmaya çalışmaları ile katılmış. İlk Fransız profesörün çalışmasının başına gelmişler. Jüri başkanı çalışmasının ne olduğunu sormuş. Fransız profesör başlamış anlatmaya: - "Ben inek genleri ile tavuk genlerini birleştirdim. Ortaya çıkan mahlukatın eti kırmızı et kadar lezzetli, beyaz et kadar sağlıklı oldu", demiş. Ardından diğer çalışmaları ülke ülke gezmeye başlamışlar. Sıra gelmiş Türkiye'den bizim Laz profesöre. Jüri başkanı: - "Sizin çalışmanız nedir?", diye sormuş. Laz profesör anlatmış: - "Ben" demiş, "karpuz genleri ile hamam böceği genlerini birleştirdim!" Birden tüm jüri üyelerinden bir kahkaha kopmuş ve başkan Laz profesöre: - "Bu çalışma ne işe yarar?", diye sormuş. Laz profesör: - "Acayip işe yarıyor, karpuzu kesiyorsunuz, çekirdekleri kaçışıyo!"
 
İki boyacı olan Temel (kısa boylu) ile İdris (uzun boylu), bir bayrak direği boyama işini almışlar. Bu iş için ne kadar boya alacaklarını hesaplamak için direği ölçmeye çalışmışlar. Çapını ölçmek kolay olmuş ama ya yüksekliği? Onu ölçmek için Temel İdris'in omuzlarına çıkmış ama direğin tam tepesine ulaşamamış. Idris; "Ben senden uzun boyluyum. Bir de ben deneyim" deyip Temel'in omuzlarına çıkmış ama gene aynı sonuç... Oturup ne yapacaklarını düşünürken yanlarına iri-yarı bir adam yaklaşıp ne yaptıklarını sormuş. Temel'le Idris sorunu anlattıktan sonra, adam direği yerden güç bela söküp yere yatırmış. Boyunu ölçüp tekrar yerine diktikten sonra yoluna devam etmiş. Gittikten sonra Idris'le Temel bakışıp gülüşmüşler: "Aptal herife bak! Biz ona yüksekliğini sorduk o bize uzunluğunu verdi."
 
Temel Karayolları Müdürlüğünde işe alınmıştır; görevi ise yollardaki çizgileri çekmektir. Temel'e bir kutu boya ve fırça verilir. Temel çizgileri çekmeye başlar. Bir gün amiri gelir ve çizelgeye bakar; "1. gün 500 metre, 2. gün 300 metre, 3. gün 150 metre, 4. Gün 100 metre.." "Temel", der "her gün gittikçe tembelleşiyorsun galiba?" Temel cevap verir: "Aksine amirum daha çok çalışayrum lakin gün geçtikçe boya kutusundan daha fazla uzaklaşayrum."
 
Kasabada matematik dersinden herkes geçiyor, ama Temel bir türlü geçemiyor. Temel'in babası okula giderek Temel'in matematiğinin aslında iyi olduğunu, Temel'in notlarının öğretmenlerin Temel'e olan gıcığından kaynaklandığını söyler. Bunun üzerine Müdür'le Temel şöyle bir anlaşma yaparlar: Bir stadta bütün halk toplanacaktır; sahanın ortasına masa kurulup Temel halkın huzurunda sözlü olacaktır.. Ve tarih belirlenir; o gün gelir, bütün halk stadta toplanır; saha ortasında sözlü başlar: Öğretmen Temel'e sorar: - "Söyle bakalım 7 kere 7?" Temel hiç düşünmeden cevap verir: - "49" Statdan bir gürültü kopar: - "Bir şans daha verin, bir şans daha verin."
 
Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane: Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş; açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Her gün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe, medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar: "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş: "Ocak, Şubat, Mart,.."
 
Bir gün Temel sahilde gezerken denizde bir gemi görür. Ve yanındakine dönüp şöyle der: - "Adamlar 40 yıllık tankerin üstüne DANGER diye yazmışlar!"
 
Temel bir gün arkadaşı Dursun'la bir kamyona çok fazla mal yüklemiş. Öyleki kamyonun üstünden yüksekliği 8 metre varmış. Derken karşılarına bir üst geçit çıkmış. Temel'in gözüne üst geçitteki bir tabela görünmüş, tabelada şunlar yazılıymış; "AZAMİ YÜKSEKLIK 6 METRE". Temel sağına soluna baktıktan sonra Dursun'a dönmüş ve şöyle demiş; "GAZLA ULA POLIS YOK!".
 
Baba oğul, köyden inmiş kente, küçük parmakları kenetli, kocaman bir otelden içeri girmiş. Lobide, öyle şaşkın şaşkın çevreye bakınırken oğlan, sağ yandaki asansörü görmüş:

'Bu da neyin nesi böyle' diye sormuş.

Babası boş boş bakmış: 'Bilmiyorum oğlum... Ben de ilk kez görüyorum...'

Tam o sırada yaşlı bir kadın, elinde bastonu, seke hoplaya asansöre yaklaşmış. Düğmeye basmış, asansörden içeri girmiş, kapılar kapanmış... İki dakika sonra asansörün kapısı açılmış, dışarı yirmi beş yaşlarında, uzun boylu, harika bir hatun çıkmış. Gözleri faltaşı
gibi bakan baba oğulun yanından, kırıta kırıta yürümüş gitmiş... Baba derin bir soluk almış:

'Lan bu nasıl bi icat böyle böyle... İçine yetmişinde kocakarı girdi, yirmisinde fıstık gibi çıktı! Koş köye, ananı gap gel, şunun içine bi sokalım hele!!
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst