Dev Fıkra Arşivi, Fıkralar Komık Fıkralar Geyık Fıkralar Arşiv

Blog'um sadece fıkra üzerine açılmış bir blog'tur. Burada en yeni ve en orjinal fıkraları bulabilirsiniz. Gönül isterki sadece fıkra kaynağı burası olsun, ancak bunun mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Herşeye rağmen bu blog bir fıkra deposu olacaktır. Ve her türlü fıkraya buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilik dev bir depo değil ama zamanla olacağına inanıyorum.
 
Çok akıllı geçinirdi. Kapısında "İkinci kez gelen hastalardan yarım ücret alınır" yazılı doktora girdi. Gülerek dedi ki:
- Bakın doktorcuğum! Yine ben geldim, hatırladınız mı beni?
Doktor da güldü:
- Tabii, hatırlamaz olur muyum?
- Eeee? Muayene etmeyecek misiniz?
 
Hayrola nereden?
- Be be ben mi? Rad rad radyodan geliyorum...
- Ne vardı radyoda?
- Spi spi spi spiker-sı sı sı sınavı vardı da...
- Eeee, ne oldu?
- Bı bı bı bırak yahu? Kı kı kıravat tak tak takmadık diye almadılar.
 
Tatbikat yapılıyormuş. Temel elde tüfek yerde yatıyormuş. komutan gelip sormuş:
- Düşman önden gelirse ne yaparsın
Temel cevaplamış. "Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse..." diye tekrar sormuş komutan. Temel bunları da cevaplamış. Komutan en sonunda:
- Ya düşman tepeden gelirse? deyince Temel dayanamamış ve taşı gediğine koymuş:
- Ha bu memleketin tek askerü ben miyum komitanum daa!
 
Temel uçakla Trabzon'a gidecekmiş.
Oturmuş bir yere rasgele... Asıl yer sahibi gelmiş: - Beyefendi! Burası benim yerim, kalkar mısınız?
- Hayır
- Beyefendi! Burası benim yerim, kalkın!
- Hayır!
Yer sahibi gidip hostese başvurmuş. Hostes: - Beyefendi! Burası sizin yeriniz değil, kalkar mısınız lütfen?
- Kalkmam!
Hostes çare bulamayınca kaptana başvurmuş. Kaptan Temel'in kulağına bir şey fısıldamış, Temel geçip arka tarafa oturmuş. Herkes hayret etmiş, "Biz bu kadar uğraştık kalkmadı, acaba kaptan nasıl kaldırdı onu?" Dayanamayıp kaptana sormuşlar. Kaptan cevap vermiş:
- Temel' e dedim ki: Bu koltuk Trabzon' a gitmez!
 
Çocuk okuldan bir gözü şiş olarak
dönünce annesi telaşlandı:
- Oğlum, ne oldu gözüne? Düştün mü yoksa?
- Hayır düşmedim. Arkadaşım Orhan' la dövüştük. Ben de yarın onun gözünü şişireceğim!
Annesi yatıştırmaya çalıştı :
- Sakın ha! Dövüşmek iyi bir şey değil. Ben sana yarın pasta, çörek yereyim. Arkadaşına da ver, barışın. Güzel güzel oynayın olmaz mı?
- Olur anneciğim, barışırım
Ertesi gün çocuk öteki gözü de şişmiş olarak döndü. Annesi merakla sordu:
- Yine ne oldu?
- Arkadaşım yaptı; daha çok pasta, çörek istiyor!
 
Dünya Genetik Projeler Yarışması yapılıyormuş. Bütün ülkelerden genetik profesörleri yarışmaya çalışmalarıyla katılmışlar. İlk Fransız profesörün çalışmasının başına gelmişler. Jüri başkanı çalışmasının ne olduğunu sormuş. Fransız profesör başlamış anlatmaya:
- Ben inek genleriyle tavuk genlerini birleştirdim, ortaya çıkan mahlukun eti kırmızı et kadar lezzetli, beyaz et kadar sağlıklı oldu!" demiş.
Ardından diğer çalışmaları ülke ülke gezmeye başlamışlar. Sıra gelmiş Türkiye'den bizim Laz profesöre... Jüri başkanı sormuş:
- Sizin çalışmanız nedir?
Laz profesör anlatmış:
- Ben karpuz genleriyle hamamböceği genlerini birleştirdim!
Birden bütün jüri üyelerinden bir kahkaha kopmuş ve başkan Laz profesöre sormuş:
- Bu çalışma ne işe yarar?
Laz profesör cevap vermiş:
- Acayip işe yarıyor; karpuzu kesiyorsun, çekirdekleri kaçışıyor!
 
Bir toplantıda hayatın hızla geçip gittiğini anlatan konuşmacıya sormuşlar:
- Ama efendim, hayat kırkından sonra başlar?
Cevap enteresan. olmuş:
- Otuzbeşinde ölmezsen eğer!
 
Almanya'da yaşayan Sırplı bir işçi Kayserili işçimizi kızdırmak ister:
- Birşey söyleyeceğim. Kayserililer eşek etinden pastırma ve sucuk yaparlarmış, doğru mu?
Kayserili, Sırplı'yı şöyle bir süzdükten soma lafı gediğine kor:
- Kayseriye gitmek istiyorsan, hiç merak etme... Sana dokunmazlar!
 
Timur'un defterdarı hesapta bir yanlışlık yapar. Bunun üzerine Timur, defterdara kağıtları yedirir ve işten kovar. Yerine Nasreddin Hoca'yı alır.
Nasreddin Hoca hesapları yufka üzerine yapmaya başlar. Timur bunu görür ve hesapları niçin yufka üzerine yaptığını Hoca'ya sorduğunda ondan şu hazır cevabı alır:
-Yemesi kolay olsun diye?
 
Laz kola otomatiğine gitmiş, para atıp düğmeye basmış ve kolasını almış. Bir para daha atmış, yine düğmeye basmış ve yine kolasını almış. Bunun üzerine heyecanla arkadaşlarının yanına gitmiş ve şöyle demiş:
- Çabuk bütün bozuk paralarınızı verin, bugün şansım çok iyi!
 
Temel Fadime'yle tiyatro gişesine gitmiş:
- Pize içi pilet lütfen!
- Leyla ile Mecnun için mi?
- Hayır, Fadime'yle penum için!
 
Temel'le Dursun Sultanahmed' de gezinirken bir turist gelip kendilerine adres sorar.Turist İngilizce, Almanca ve Fransızca sorar ama bizim Lazlar anlamaz.
- Ula Dursun, bir yabancı dil öğrenemedik gitti!
- Ula neye yarayacak ki? Bak adam üç dil biliyor, yine derdini anlatamıyor.
 
Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında:
- Şunlara son bir test yapalım da görelim, akılları başlarına gelmiş mi? demişler. Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve:
- Buyurun beyler, yiyin! demişler. Delilerden biri hemen zeytinlere saldırmış, ötekisi araya girmiş:
- Önce kaçanları yiyelim, öbürleri nasıl olsa duruyor!
 
Okyanusta büyük bir gemi hızla ilerliyorken bir an gemi kaptanı herkesi güverteye çağırmış.
Herkes güverteye toplanınca:
- Size bir kötü, bir de iyi haberim var! demiş. Hangisiyle başlayayım?
- İyi olanla! demiş yolcular...
- 11 dalda Oscar kazanacağız...
 
Gardiyan mahkuma sormuş:
- Hangi gözümün takma olduğunu bilir
sen, seni hücre cezasından kurtarabilirim.
Mahkum:
- Sağ gözünüz takmadır.
- Nereden bildin?
- Daha insanca bakıyor da!
 
Cezaevindeki mahkum bir arkadaşına:
- Gardiyanlar konuşurken duydum.
Yarın buraya adalet bakanı geliyormuş! Beriki heyecanla atılmış:
-Vay canına, suçu neymiş?
 
Acemi er, levazım başçavuşuna yakınır:
- Başçavuşum, bize yemekte ördek böreği verdiler. Yemin ederim ki, içinde bir gram bile ördek eti yoktu.
- O halde sen hiç asker bisküvisi yedin mi?
- Şey... Yani evet, başçavuşum!
- İçinden hiç asker çıktı mı, ulan!
 
Temel hastalanmış, doktora gitmiş. Doktor Temel'in kalbini dinledikten sonra:
- Efendim, sizin kalbiniz çok hızlı atıyor. Atmaması lazım! demiş.
- Peki, ne yapacağız?
- Vereceğim ilaçları kullanın, haftaya bir daha muayeneye gelirsiniz.
- Peki! demiş Temel ve gitmiş. .
Tabii bir hafta hemen geçmiş, Temel yeniden muayeneye gitmiş. Doktor tekrar Temel'in kalbini dinlemiş. Bu sefer de:
- Maalesef kalbinizin atışı neredeyse bitecek kadara azalmış. Bitmemesi lazım!
Temel kızmış:
- 000 doktor bey, siz de çok masraflı oluyorsunuz. Hadi AT MAMASINI buldum, BIT MEMESİNİ nereden bulacağım şimdi?
 
Genç çocuk, son model BMW' siyle yolda ilerlerken kırmızı ışıkta durur. Tam o sırada arkadan gelen bir kamyon büyük gürültüyle arabaya çarpar. İkisi de inip bakarlar ki, arabanın arkası haşat. Kamyonun şoförü gencin ayaklarına kapanır:
- Abicim, sen beni affet. Ben 30 yıl çalışsam bunu ödeyemem. Sen şu kardeşini affet!
Çocuk bakar ki, adamın hakikaten hali vakti pek yerinde değil. Adamı affeder ve arabasına binip yoluna devam eder. Çocuk 2-3 ışık sonra tekrar durur. Derken yine büyük bir gürültüyle arabasına arkadan çarparlar. Çocuk arabadan iner; bir de bakar ki, yine aynı kamyon şoförü arabasına vurmuştur. Ancak bu sefer şoför kamyondan dışarı çıkmadan sadece kafasını pencereden uzatır ve der ki:
- Abi, benim ben... Devam et!
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst