Dev Fıkra Arşivi, Fıkralar Komık Fıkralar Geyık Fıkralar Arşiv

TEMBEL BABA


Birgün Hasan koşarak odaya girdi ve elindeki karneyi babasına uzattı. Babası karneye şöyle bir gözatar.
- İyi bir iş yapmışsın gibi bu karneyi sıkılmadan bana gösterebiliyorsun değil mi?" diye çıkıştı, "Şu karnenin haline bak. Beden dersinden başka iyi not var mı şunda?"
Hasan gayet sakin, cevap verdi:
- Ama babaağım, kızma! Bu benim değil senin, kitaplannrn arasında bulduğum eski bir karnenmiş!
 
Bir mecliste konuşulurken Amerikalı
- Biz Mars'a gideceğiz! demiş.
Alman:
- Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz! demiş.
Fransız:
- Atom bombasını etkisiz hale getirecek prajelerimiz var. demiş.
Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için
- Biz de güneşe gideceğiz!" demiş.
- Güneşe gidemezsiniz! Güneş yakar, demişler,
Karadenizli gülümsemiş:
- O kadar da enayi değiliz tabi... Akşam serinliğinde gideceğiz da!
 
Temel yaşlanmış ve sol ayağı devamlı ağrımaya başlamıştır. Ağrılara dayanamayan Temel günün birinde doktora gitmiş:
- Eyi çünler toktor pey!
- Buyurun, size nasıl yardıma olabilirim?
- Pir şiçayetum vardur.
- Anlatın sizi dinliyorum!
- Haçan pu benim sol ayağım tevamli olarak ağrımaktadır.
Temeli kısa süre inceleyen doktor teşhisini koyar.
- Efendim, sizin rahatsızlığınız yaşlılıktan meydana gelmektedir. Yani ayağınızda romatizma vardır.
Doktorun bu teşhisini duyan Temel çıkışır:
- Ula toktor pey! Madem öyle diyeysunuz ama penum sağ ayağım hiç ağnmıyor, o da öbür ayağımla aynı yaşta teğilmidur?
 
Temel iş için sözlü sınava giriyor. Çok heyecanlı önceki adaya soruyor.
- Ne sorayiler?
- Ayakkabı.
Temel'in sırası geliyor, bilsin diye kolay soruyorlar.
- Dört ayaklıdır, "Miyav miyav!" der. Temel soruyor.
- Bağcıklımıdur?
 
Temel bilim adamıyken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir.
Amerikalılar anlatmaya başlarlar.
- Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 'metre aşağı indik ve telefon kabloları bulduk, öyleyse bizim atalarımız asırlar önce telefon kullanmışlardır.
Sıra Türkiyeye gelir ve Temel başlar anlatmaya:
- Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağı indik ama birşey bulamadık. Öyleyse atalanmız telsiz telefon kullanmışlardır.
 
Temel hayvanat bahçesinde gezerken açik bulduğu bir kafesten içeri dalmış. Görevliler,
- Hoop, dur! Ne yapıyorsun? Orası arslan kafesi! diye bağırmışlar.
Temel geri dönmüş ve:
- Sankim arslanınızı yedük
 
Temel kapıcı olarak çalıştığı on katlı binanın asansörü bazulunca, bir kağıt asıyor, üstünde şu yazılar var.
"Asansör pozuk, en yakın asansör yüz metre ileride, yandaki pinadadur
 
Adamın biri Karadenizli arkadaşına "eşek"demiş. Karadenizli sormuş:
- Eşek olduğum içun mi arkadaşunum, yoksa arkadaşun olduğum için mi eşeğum?
 
Aritmetik öğretmeni Temel, öğrencilerinden şikayet ediyormuş:
- Terste Peş kere Peş kaç ediy?" diye sorayrum, 40 cevapı alayrum. Halpuki peş kere peş yirmi peş, pilemedun otuz eder da!
 
Arkadaşı Karadenizli'ye sormuş:
- Yalnızken kendi kendine konuşma huyun var mıdır?
- Ben çendi çendime konuşmayrum. Adamı çözümün önüne cetirirum, öyle konuşayrum!
 
Temel'le Dursun Sultanahmet’te gezinirlerken bir turist kendilerine adres sorar. Turist İngilizce, Almanca ve Fransızca sorar ama bizimkiler anlamazlar. Temel der ki:
- Ula Tursun, Bir yabancı dil öğrenemedik gitti!
Dursun cevap verir:
- Ula neye yarayacak ki? Bak adam üç dil biliyor, yine derdini anlatamıyor.
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, görevi sona erince Konut'u boşaltmış.
Bir sabah yaşlı bir adam konutun kapısına gelip sormuş:
- Recep Bey ile görüşmek istiyorum.
Kapıdaki koruma polis memuru:
- Recep Bey artık başbakan değil ve burada oturmuyor.
Yaşlı adam polise teşekkür eder ve ayrılır. Ertesi gün sabah yine aynı yaşlı
adam :
- Affedersiniz, acaba Recep Bey ile görüşmem mümkün mü?
Kapıdaki aynı polis :
- Bakın efendim Recep Bey başbakan değil. Konutu boşalttılar.
Yaşlı adam sesini çıkarmadan arkasını dönerek uzaklaşır.
Üçüncü gün, yine aynı yaşlı adam aynı taleple polis memuruna başvurunca...
Tepesi atan memur, adama çıkışarak "Bakın efendim, bu üçüncü günkü
gelişiniz" demiş:
- Size konutun boş olduğunu ve Recep Bey'in artık başbakan olmadığını her
seferinde söylüyorum. Bunu anlamaktan aciz misiniz yoksa?
Yaşlı adam "Ne münasebet evladım? Bunamış gibi bir halim mi var yoksa?"
deyip eklemiş:
- Sadece söylediklerinizi tekrar tekrar duymaktan çok büyük zevk alıyorum.
Polis esas duruşa geçip selâm durarak:
- Yarın görüşmek üzere efendim!..
 
Bir Fransız'la bir İngiliz konuşuyorlardı. Fransız'a göre İsviçreliler hep para için savaşıyorlardı. Fransızlar'sa şeref için savaşmakla ün yapmışlardı. Bu safsataları sabırla dinleyen İsviçreli, büyük bir soğukkanlılıkla cevabım yapıştırıverdi:
- Herhalde her ülke kendisinde en az olan için savaşır!
 
Iki arkadaş askere gitmişler, ikisi de paraşütçü olmuş. Belli bir eğitim gördükten sonra paraşütle deneme yapıyorlarmış. İkisi de uçaktan atlamışlar. Ellerinde yüksekliği gösteren bir alet varmış. Arkadaşlardan birisi alete bakarak sayıyormuş:
- 250,200, 150. 100, 90. 80. 70,60,50, 40, 30, 20...
- Açmasak da olur. Geldik...
 
Bir kamyonun şoförü ve muavini bir gün kamyona 6 metre yüksekliğinde yük yük]eyip yola çıkmışlar. Bir süre sonra yüksekliği 5 metre olan köprünün altından geçeceklermiş. Muavin sağa sola bakınmış ve şoföre,
- Trafik polisi yok, geç abii demiş.
 
İskoçya’da nesli tükenmekte olan dünyanın en uzun ömürlü hayvanlarından üç kaplumbağanın canlan sıkılmış ve ne yapacaklarını bilmiyorlarmış. içlerinden biri uzaklardaki bir dağı gösterip
- Haydi şu dağın zirvesinde piknik yapalım!" demiş.
Güzel fikir diye almışlar yanlarına kolalarını ve yiyeceklerini yola koyulmuşlar. Dağın zirvesine ulaşmak tam yirmi yıl sürmüş. Soluklandıktan sonra içlerinden biri,
- Haydi yemeğimizi yiyip kolalarımızı içelim! demiş sofra hazırlanmış ama o da ne? Kolaları açmak için açacak getirmeyi unutmuşlar. Kimin gideceğine karar verirlerken içlerinden yaşı küçük olan,
Ben giderim ama bir şartla, kimse ben gelinceye kadar yemeklere dokunmayacak! demiş ve kabul edildikten sonra yola koyulmuş. Aradan 20 yıl, 30 yıl, 40 yıl, derken 50 yıl geçmiş; halâ gelen yok. içlerinden en yaşlı olanı,
- Ben artık yaşlandım. izin ver de bir parça ekmek yiyeyim!" demiş. Arkadaşı da "Tamam!" demiş ve yaşlı kaplumbağa tam ağzına lokmasını götürüp ısırdığı esnada karşı taraftaki çalıların arasında bir hışırtı duyulmuş ve birden en küçük kaplumbağa fırlayarak seslenmiş:
"Yalancılar! E ben de gitmeyeceğim!"
 
Bir savaş gemisi karanlık ve sisli gecede yol aIıyormuş. Derken kaptan köşkündeki komutan tam karşıda ve uzakta üzerlerine doğru gelen ışık fark etmiş. Hemen karşı tarafa sinyal göndererek şu mesajı geçmiş:
- Derhal rotanızı 30 derece doğuya çeviriniz!"
Karşıdan anında cevap gelmiş:
- Sen rotanı 30 derece batıya çevir!" Komutan şaşırmış, biraz da sinirlenmiş, mesajı tekrarlamış:
- Rotanı derhal 30 derece doğuya çevir, emrediyorum!"
Karşıdan cevap gelmiş:
- Asıl sen rotanı 30 derece batıya çevireceksin!"
Komutan öfkeden küp]ere binmiş, bir mesaj daha yollamış:
- Ben 30 yıllık kaptanım, sana son kez emrediyorum, rotanı 50 derece batıya çevir!
Karşıdan gelen cevap yine aynı:
- Sen 30 senelik kaptansan ben de 20 senelik denizciyim, sen rotanı 50 derece batıya çevir."
Komutan o kadar sinirlenmiş ki hemen mürettebata bütün topları ateşe hazır hale getirmelerini emretmiş ve son defa bir mesaj göndermiş:
- Burası bir savaş gemisi. derhal rotanı 30 derece batıya çevirmezsen ateşe başlayacağız."
Karşının son cevabıysa şu olmuş:
- Burası da bir deniz feneri... Rotanı bir an önce 30 derece batıya çevirmezsen birazdan kayalara çarpacaksın!"
 
Sakıp Sabancı'ya bir gün demişler ki:
- Ağam! Bu dünyada her şey senin için güllük gülistanlık. Nereye baksak her taraf ta senin şirketleri, fabrikaları görüyoruz: MarSA, YünSa. LasSA, ToyotaSA... Burada işin iyi. Ya diğer tarafta ne olacak, orada ne yapacaksın?
Sakıp Ağa gülmüş:
- Öte yanda da işimizi sağlama aldık. Bir taraftmızda İSA, diğer taraftmızda MuSA
 
Bir karpuz tarlası olan çiftçi her akşam tarlasına çocukların dadandığını ve birkaç karpuzun eksildiğini fark etti. Epey düşündükten sonra tarlaya bir uyarı levhası koymaya karar verdi.
"Dikkat! Karpuzlardan birine siyanür enjekte edildi!"
Ertesi akşam karpuz yiyemeden kaçan çocukları keyifle izledi. Bir hafta sonra çiftçi tarlasında geziyordu. Karpuzlarını kontrol ederek eksik olmadığını düşünürken gözü kendi levhasının yanına konan bir levhaya ilişti: "Şimdi o karpuzlardan iki tane var!"
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst