deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

' Beşiktaşk

Bayan Üye
Neden Tanrı Sadece Bir Kalp Verdi Bize ?

Tanrıı Herkese ;

* İki ayak verdi yürümek için,
* İki el verdi tokalaşmak için,
* İki kulak verdi duymak için,
* İki göz verdi görmek için.


Fakat Neden Bir Kalp Verdi ?


Çünkü diğer kalbi başka birine verdi,
Gidip bulmamız için...

 
---> deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

Çok
bıkarsan
hayattan,
bir
mezarlığa
git.

Ölüler
iyi bilir;
Yaşamak
Güzeldir​
.
 
---> deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

' Çorap değiştirir gibi sevgili değiştiren,her yeni ilişkide temiz sayfa açtım diyenlere sesleniyorum : Sizin defter kaç ortalı?
 
---> deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

Dili dışarıda fotoğraf çekilen kızlar; Vallahi hiç seksi değilsiniz, burnunu yalayan ineklere benziyorsunuz =)
 
---> deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

AyяıĿık kαpımızı çαĿıyor sεvgiĿim . ! `
Sus !
Ses Etmε !
Söndür ışıkĿαrı !
Evdε yokmuşuz gibi yαpαĿım
 
---> deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

çok mu sıkıldın?hemen ders çalışmaya başla kesin biri arar,mesaj gelir,güzel bi film başlar,uykun gelir,darbe olur,tsunami çıkar dene bak
 
---> deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

"Hiç yadırgamadım yüzünü, inan çok tanıdık… Gönlüme hoş geldin sevdiğim, kusura bakma ortalık biraz dağınık."
/İncir Reçeli/
 
---> deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

Yüzünüzü güldüren insanın kıymetini bilin bence
 
---> deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

Oluruna bırak her neyse geçer, hayata zulmedip üzülmeyemi değer.
 
---> deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

"Kazanması yıllar süren, kırılması saniyeler alan ve dağıldıktan sonra tekrar toparlaması için ömür gereken şeye; güven denir."
(Elif Şafak)
 
---> deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

''Kırık bir kalbinin olması, en azından denediğini gösterir.'' Eat Pray Love
 
---> deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

Basit kadın; güzel olmayı zeki olmaya tercih eder. Çünkü basit erkekte zekayı anlayacak kafa değil, güzelliği görecek göz var.

//Anton Çehov
 
---> deli sizsiniz! böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.

Çok çalıştığın bi sınavda kaydırma yapmışsın gibi bi hayat
 
Benim başlık ilgimi çekti. Çünkü onunla ilintili bildiğim çok güzel bir hikaye var. Hatta konuya da o hikayenin anlatıldığını sanarak girdim ama hayal kırıklığına uğradım. Ama buraya almak istiyorum o hikayeyi, alıntı olarak. (Adını da unutmuşum, biraz zor oldu bulmak).

Herkesin İçtiği Su

Ling-Yu gayet akıllı, gayet ihtiyar bir imparatordu. O kadar ilerlemeyi severdi ki halkın geçmiş ile hiçbir alakası kalmamasını temin için bütün Çin'in eski kitaplarını, eski kütüphanelerini yaktırmıştı. Çinliler adeta onun tanrılığına bile inanır gibi oluyorlardı. Derlerdi ki:

"Ling-Yu, Dünyada Allah'ın dehasından bir örnektir. "

Devri; rüyasız, yorgun bir uyku gibi geçiyordu.

Bir gün huzuruna bir soylu girdi. Secdeye kapandı.

- Efendimiz, baş müneccim geldi, mutlaka size bir şey arzetmek istiyor, dedi.

İmparator Ling-Yu, dehası sayesinde gelecekte ne olacağını bilirdi.

Derdi ki: "Sebepleri doğru görebilenin sonuçtan şüphesi kalmaz." Onun için baş müneccimden daima kendi tahminlerini dinlerdi. Şimdiye kadar o, hiç böyle habersiz gelip bir şey söylememişti.

- Tuhaf, diye başını salladı, acaba ne söyleyecek?

- Gayet mühim bir şeymiş efendim.

İmparator düşündü, işler tıkırındaydı. Öyle mühim bir şeyin olabileceği yoktu.

- Gelsin, buyurdu.

Huzura giren başmüneccim, resmi secdesinden kalktıktan sonra:

- Ah efendim, gayet korkunç bir felaket bizi tehdit ediyor, dedi.

İmparator, dünyanın her şeyine vakıftı. Şaşırdı. Görünürde savaş, kıtlık, ihtilâl gibi bir şey yoktu. Badem gözlerini süzerek:

- Yanılıyorsun, dedi.

- Hayır efendim, muhakkak bir felaket!

- Savaş mı?

- Hayır.

- Ya ne?

- Bir yağmur, efendim.

- Yani taşkın.

- Hayır, yalnız yağmur...

İmparator, liyakatli başmüneccimin saçmaladığına ihtimal vermezdi. Tekrar onu bir süzdü. Merakla sordu:

- Yağmur niçin bir felaket olsun?

- Bu yağmur çok sürecek.

- Sürsün.

- Suyundan kim bir damla içerse deli olacak!

İmparator düşündü. Hakikaten felaket korkunçtu. Tahmininde yanılıp-yanılmayacağını başmüneccimine tekrar sordu. Zavallı alim bundan son derece emindi. Korkusundan tir tir titriyordu. Saraya hemen bütün soylular toplandı. Günlerce süren görüşmeler, toplantılar sonunda daha bu uğursuz yağmur başlamadan sarayın bütün sarnıçlarının, küplerinin, vazolarının, mahzenlerinin yedek olarak temiz sularla doldurulmasına karar verildi.

Aradan bir hafta geçmedi, başmüneccimin haber verdiği yağmur hafif yağmaya başladı. Bir gün, iki gün oldu. Dinmedi, hızlandı. Bardaktan boşanırcasına yağdı-durdu. Her tarafı sel aldı. Nehirler, çeşmeler, oluklar taştı. Adeta mini mini bir tufan! Başmüneccimin haber verdiği felaket hakikaten, aynen meydana geldi. Kim bu yağmurdan bir damla karışmış bir suyu içerse hemen çıldırıyordu. On beş- yirmi gün içinde bütün halk çıldırdı. Yalnız imparatorla yanındakiler, sarayda saklanmış sulardan içiyorlar, akıllarını başlarında tutabiliyorlardı.

Uğursuz yağmur dinmedi. Memlekette çıldırmayan kimse kalmadı. Umumiyetle deliren halk, işi öyle azıttılar ki; artık ne soylular, ne hâkimler; saraydan sokağa çıkabiliyorlar, ne de içeriden-dışarıya meram anlatabiliyorlardı. Bir curcunadır gidiyordu.

İmparatoru o zaman bir düşünce aldı. Bunun sonu ne olacaktı. Evet, bir kere deli olan artık akıllanamıyordu. Zırdeli halk bahçe surlarının etrafında toplanmış, gece-gündüz , sabah-akşam zurnalarla- davullarla kulakları yırtan bir gürültü koparıyorlar:

- Delilere bakın, yuha, yuha!, diye yedek sulardan içip akıllı kalanlara dillerini çıkarıyorlardı.

Bir gün geldi ki yiyecek filan almak imkansızlaştı. Laf anlayan, söz dinleyen kalmadı. İdare bozuldu. Uğursuz yağmurun suyundan içmeyip akıllı kalanların felaketi çok dehşetliydi. Hayatları tehlike içinde geçiyordu. Bir avuç kişiydiler. Milyonlarca delinin maskarası oldular...

Fakat Ling-Yu gayet akıllı, gayet ihtiyar bir imparatordu. İşe yaramayan zarar getiren aklın, delilikten hayırlı bir şey olamayacağını bilirdi. Bir sabah çılgın halkın tecavüzünden, eğlencesinden ürkmüş yakınlarına:

- Herkesin içtiği sudan hemen içiniz, emrini verdi.

Soylular, hekimler, filozoflar, hakimler:

- Aman efendim, akıllarımıza, ilimlerimize yazık olur, diye karşı gelmek istediler.

İhtiyar imparator:

- Herkes deli olduktan sonra birkaç kişinin aklına lüzum yoktur, dedi.

Uğursuz yağmurun sularından doldurttuğu ilk kadehi kendi yuvarladı. O anda ufukları sarsan kahkahaları attılar. Surun dışındaki curcunaya katıldılar.

Gel zaman-git zaman bu umumi curcunanın adı "sosyal düzen" oldu. Halk içinde tekrar akıllananlar "delidir" diye tımarhaneye tıkıldı.


ÖMER SEYFETTİN
 
Son düzenleme:
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst