NewCS
Kayıtlı Üye
Son yıllarda dünyanın dört bir yanında kan ve gözyaşı var.
Özellikle Amerika'nın Irak ve Afganistan işgali, İsrail'in Filistin operasyonları, Rusya - Çeçenistan çatışmaları, El Kaide ve Taliban'ın Pakistan ve Afganistan'daki eylemleri, Afrika'da yıllardır süren iç savaşlar ve son dönemde müslüman ülkelerdeki ayaklanmalar dünyayı yaşanmaz hale getirdi.
Bütün bu olayların göbeğinde müslümanlar ülkeler bulunuyor.
Müslümanların yaşadığı ülkeler; işgal ve baskılar nedeniyle nefes alamaz hale geldi.
Küçük çocuklar ve kadınların da terör ve savaşın hedefi oldu. Bu ülkelerde insanlar bırakın insanca yaşamayı canlarının derdine düşmüş halde.
Bundan sekiz yıl önce, 19 Mart 2003 tarihinde ABD Irak'a özgürlük (!) getirmek için bombalarını beş koldan yolladı. Amerikan malı özgürlük Irak'a zulmü ve ölümü de beraberinde getirdi. Irak halkı öyle feci bir yedi yıl yaşadı ki, Saddam Hüseyin'i mumla arar oldu. Evleri gece yarıları basıldı. Amerikalı askerler Irak kadınlarına, kızlarına, eşlerinin-babalarının-kardeşlerinin gözü önünde hayasızca tecavüz etti. Ölüm artık her yerdeydi; ıssız bir ovada ya da Bağdat'ın göbeğinde. Hiç fark etmiyordu. Sorgusuz sualsiz bir katliam başlatıldı. Batının göz yumduğu, doğunun seyrettiği bu Müslüman katliamı yıllarca devam etti, yine de bitmedi. O kadar değersizdi ki Irak halkının hayatı, cesetleri çöplüklere atılır oldu. Ne sağlık, ne eğitim, ne insanca yaşama ve ne de yaşama sevinci kaldı. Ölüm neydi ki Irak'ta? Belki de en kolay kurtuluş yoluydu. Hayatta kalmak en büyük ıstırap olmuşsa bir ülkede, ölmek tabii ki kurtuluş olacaktı...
Özellikle Amerika'nın Irak ve Afganistan işgali, İsrail'in Filistin operasyonları, Rusya - Çeçenistan çatışmaları, El Kaide ve Taliban'ın Pakistan ve Afganistan'daki eylemleri, Afrika'da yıllardır süren iç savaşlar ve son dönemde müslüman ülkelerdeki ayaklanmalar dünyayı yaşanmaz hale getirdi.
Bütün bu olayların göbeğinde müslümanlar ülkeler bulunuyor.
Müslümanların yaşadığı ülkeler; işgal ve baskılar nedeniyle nefes alamaz hale geldi.
Küçük çocuklar ve kadınların da terör ve savaşın hedefi oldu. Bu ülkelerde insanlar bırakın insanca yaşamayı canlarının derdine düşmüş halde.
Bundan sekiz yıl önce, 19 Mart 2003 tarihinde ABD Irak'a özgürlük (!) getirmek için bombalarını beş koldan yolladı. Amerikan malı özgürlük Irak'a zulmü ve ölümü de beraberinde getirdi. Irak halkı öyle feci bir yedi yıl yaşadı ki, Saddam Hüseyin'i mumla arar oldu. Evleri gece yarıları basıldı. Amerikalı askerler Irak kadınlarına, kızlarına, eşlerinin-babalarının-kardeşlerinin gözü önünde hayasızca tecavüz etti. Ölüm artık her yerdeydi; ıssız bir ovada ya da Bağdat'ın göbeğinde. Hiç fark etmiyordu. Sorgusuz sualsiz bir katliam başlatıldı. Batının göz yumduğu, doğunun seyrettiği bu Müslüman katliamı yıllarca devam etti, yine de bitmedi. O kadar değersizdi ki Irak halkının hayatı, cesetleri çöplüklere atılır oldu. Ne sağlık, ne eğitim, ne insanca yaşama ve ne de yaşama sevinci kaldı. Ölüm neydi ki Irak'ta? Belki de en kolay kurtuluş yoluydu. Hayatta kalmak en büyük ıstırap olmuşsa bir ülkede, ölmek tabii ki kurtuluş olacaktı...