Bu Adamın Yazılarına Bayılıyorum!!!Hıncal Uluç.

$owaLyé

Kayıtlı Üye
02.jpg



Emel, Timur ve Münir'le rüya alemi!..

Sizlere anlata anlata bitiremediğim konseri CD ve DVD yapmışlar, ellerine sağlık..
Münir Nurettin Selçuk'un o muhteşem bestelerini, Timur Selçuk'un oda orkestrası, Türk Müziği çalgıları gurubu ve korosu eşliğinde Emel Sayın söylemişti, İş Sanat'ta.. Ve de ne söylemişti..
Most Production konseri orada bırakmamış, ölmezleştirmiş.. Harika bir DVD yapmışlar.. Antalya yollarında arabamın ekranında hep bu DVD vardı.. Nasıl coşku ile eşlik ettik, Emel ve Timur'a, ağabeyim, Özay ve Kazım baba ile..
Türk musikisinin bugüne dek en güzel uyarlamalarından biri..
Birincisi..
Nasıl düzenlemeler yapmış Timur!.. Nasıl yürekten okuyor Emel..
..Ve Münir Usta.. Ve Yahya Kemal!..
Bu ikisinin ayni asırda ayni kentte yaşamasının "İlahi bir düzen" olduğuna inanıyoruz hepimiz, ekranın karşısında.. Ve de Cahit Sıtkı'nın.. Ümit Yaşar'ın. Faruk Nafiz'in..
Rindlerin Akşamı..
"Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç..
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç!..
Beni mi anlatıyor?.. Vakit çok mu geç gerçekten..
Yoksa.. Yoksa.. Hani Ümit Yaşar gibi..
"Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı
Beni sensiz bıraktın, beni bensiz bıraktın" da, ondan mı öyle geliyor bana..
Ama nankörlük etmemek gerek, Cahit Sıtkı'ya sığınarak..
"Ne doğan güne hükmüm geçer
Ne halden anlayan bulunur.
Ah! Aklımdan ölümüm geçer
Sonra bu bahçe, bu nur, bu kuş..
Ve gönül, tanrısına der ki:
"Pervam yok, verdiğin elemden,
Her mihnet kabulüm,
Yeter ki gün eksilmesin
penceremden.."
Gün eksilmesin ki penceremden, "Sana bir tepeden bakayım, Aziz İstanbul!.."
Tanrının insana lütfu Kalamış'a, uykularda yüzerken Kandilli'ye uzanayım..
Ve Vecdi Bingöl'ün dediği gibi, baharın erip cihanı neşeye boğmasını bekleyelim, Faruk Nafiz'in beklediği gibi..
"Bahçemde açılmaz seni görmezse çiçekler
Sahil seni, rüzgar seni, akşam seni bekler
Gelmezsen eğer mevsimi nerden bilecekler
Sahil seni, rüzgar seni, akşam seni bekler!.."
Aşkı Türk musikisinden daha güzel yaşayan, anlatan bir başka sanat daha bilmiyorum..
Emel Sayın, Münir Nurettin Söylüyor konserini dinleyin, bana hak vereceksiniz..
Bu CD'yi almalısınız.. Yetmez.. DVD'yi, o benzersiz edası ve işvesi ile Emel'i seyretmelisiniz.. DVD oynatıcınız mı yok?..
Bu Emel, bu Timur ve bu Münir, insana DVD cihazı da aldırır..

Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar

Abuzittinciğim,
Geçen hafta gazetelerde yayınlanan bi fotoğraf dikkatimi çekti. Çeşitli yaşlarda, şık giyimli beyler ve zarif hanımlar bi sarayın merdivenlerinde dizilmişler. Yüzden fazla insan. Aralarında çocuklar da var. Osmanlı hanedanının üyeleriymiş. Yani Abdülhamit'in, Abdülmecit'in, 5 inci Murat'ın, Reşat'ın torunları veya torunlarının çocukları..
Kadınlara bakıyorum bi tekinin başında ne türban ne örtü! Kafasına takke veya ona benzer acayip bi şey geçirmiş erkek de yok ! Bari 2. Abdülhamit' in torunu Osman Ertuğrul'un eşi Zeynep hanım sıkmabaş bağlasaydı..O da açık!
Sanki bunların dedeleri, daha 83 yıl öncesine kadar, Dünyanın en büyük İslam imparatorluklarından birini yöneten padişahlar değil.
Halife sülalesi bu.. Yani Hazreti Peygamberin adına İslam Dünyasını yönetenler..
Bi de bugünü düşün. Türkiye Cumhuriyetini yöneten Başbakan başta, bakanlar kurulu eşleriyle birlikte topluca bi fotoğraf çektirmiş olsunlar. Çok şükür, beyler henüz fes giyip takke takmamış ama hanımların hemen hemen hepsi türbanlı, sıkmabaşlı.. Hatta çarşaflısı bile vardır!
Bu iki fotoğrafı yanyana koyup bi yabancıya "Hangisi Osmanlı hanedanı olabilir?" diye sorsan, tereddütsüz "şimdikileri" gösterir. Hazin bi durum. En acısı da, bu fotoğraf karşısında, hindi gibi karakara düşünmekten başka bi şi yapamamak!
Neyse, mübarek Ramazan da belki yanlış anlaşılır, meseleyi fazla uzatmim. Hatırlarsan sana daha önceleri, "SİT bölgelerinde evi, toprağı olan köylülerin malları ellerinden alınıp Hazineye devrediliyor " diye yazdıydım. Geçenlerde Marmaris'in Söğüt köyünde 3000 parsel Hazineye kalmış. Bunu bana söyliyen köyün muhtarı Kemal Karaca.
Hale bakar mısın? İstanbul'da Boğaz'da, SİT alanının tam göbeğindeki en güzel yeşillik yeri Suudi Kralına peşkeş çekmek için, kanunları değiştirip, SİT'i iptale çalışan hükümet, kendi köylüsünün topraklarını "Burasını SİT ilan ettim" diyerek elinden alıyor?
Ne büyük çelişki, pes!. İnsanın aklına "Niye alıyor acaba? Başka Arap Krallarına, peşkeş çekmek için mi?" diye geliyor. Çünkü, buraları da doğa açısından güzel yerler. Hukukçularla konuşuyorum, " Yapılanlar Anayasa'ya aykırı " diyorlar. Madem Anayasaya aykırı, birilerinin önlemesi lazım. Afganistan mı burası?
Köylü de henüz şaşkın, işin, tam farkında değil. Zaten farkında da olsa ne yazar, dava açacak parası yok!
Söğütlüler, SİT ilan edilen yerde ev yapıp, tarlayı çevirmeye kalksa Devlet haklı, öyle değil. Adamın 50 yıllık, 100 yıllık, kimine göre de dedelerinin dedesinden kalma 200 yıllık oturduğu topraklar buraları. Oysa SİT ilan edileli 10 yıl bile geçmemiş. Resmen gasp bu!
Lakin suç gene köylülerde. Niye köylü kaldınız kardeşim. Arap kralı olsaydınız bunlar başınıza gelir miydi?
Münasip yerlerinden öperim Abuzittincim.
Kardeşin Güneş.

Tokyo Gülü!..

BIİZİM kuşak bol İkinci Dünya savaşı filmi izlediği için iyi bilir.. Tokyo Gülü diye bir kadın spiker vardı Japon Savaş Radyosunda.. Amerikan askerlerine en tahrik edici sesle "Sevgilileriniz şimdi sizi özlemle beklerken, burada bu cehennemde ne işiniz var!.." derdi her gün..
Tokyo Gülü, psikolojik savaşın en büyük örneği olarak tüm dünya harp okullarında okutulur oldu, günümüzde..
O Tokyo Gülü aslında Japon asıllı bir Amerikan vatandaşı Iva Toguri'ydi. Savaş öncesi Japonya'ya gitmiş, Amerika'ya dönememişti. Japonlar onu kullandılar.
Savaş sonrası Amerika'ya döndü, vatana ihanetten 10 yıl hapse mahkum oldu. 1997'de Başkan Gerald Ford tüm sonuçları ile affedince, Amerikan vatandaşlığını yeniden kazandı.
Tokyo Gülü, geçen hafta Chicago'da 90 yaşında öldü..

SEVGİLİYE ÖĞÜTLER

Şaka, (kaka etmezseniz) tedavi edicidir. Eğlendirir de.. Ne kadar şaka kaldırıcı olursanız, o kadar mutlu olursunuz.

SEVDİĞİM LAFLAR

'Dünyada iki tür hayal kırıklığı vardır. Birincisi, istediğini elde etmek; İkincisi, istediğini elde edememek. Ve bunlardan birincisi, gerçek bir trajedidir..'
Oscar Wilde
(Teşekkürler Mine)

Ambulans!..

SADIK Sanali "Ambulans" yazılarıma bir not göndermiş..
"Hocam ben o ülkeyi terkettim, çünkü bir kazada ambulans 5 dakikada geleceği yere, trafikte yol vermedikleri için 1.5 saatte geldi ve arkadaşım kan kaybından öldü. Sen istediğin kadar konuş ya da akıl ver hepsi boş. Ben küs ayrıldım ülkemden.. Şimdi Almanya'dayım, yakında da Avustralya'ya göç edeceğim, insan gibi yaşamak için" diyor içi kan ağlayarak..
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst