Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
"Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
deniz kızlarıyla dertleşir bulurum kendimi. Korkutmaz suların rengi ve derinliği
tıpkı sana duyduğum sevgi gibi.. Nice bir zaman sonra
dans ettiğim beyaz köpüklü dalgalar
bilmediğim bir çölün kızgın kumlarına bırakır beni.. Kervanlarla yolculuk ederken bulurum kendimi..... Sen uçsuz bucaksız çöllerin ateş’ den prensi ben gölgene ve sana muhtaç bir kum tanesi.... Bir an
bir Dua sesi getirir kendime beni... Kurduğum hayal sona erer
gerçeğe dönüşür duygular
sen yoksun
yaşadığım hayal kırıklığıyla
hüzün yine kapımı çalar... Gözlerimde dolu misali birikir yaşlar ve sen bilmezsin
Seni özlemeyi en çok ben bilirim hiç yakınmadım seni özlemekten. Üstelik sana kavuşamama ihtimali işlenmemiş soğuk bir taş gibi önümde dikilip dururken. Sana dokunamamak yüreğimi böylesine acıtırken. Yinede bil ey yar bil ki ben yüreğimi kanırtan bu acıya inat dokunmadan tenine saatlerce sevişebilirim seninle..
Çoğu zaman her mevsim tekrarlanır bir duyguyu yaşarız. Yazılan her kelimenin gittiği bir hedef
her söylenen sözcüğün vardığı bir nokta mutlaka vardır hayatımızda.. Kırılgan bir ömrün
unutulan yanıydık her paylaşımda.. Hayatın yüzünü aynalarda göremeden.. Kendi sesimize yenildik..İçimizde gizlenen bir aşk vardı.. Ama aşk gibi..Bir aşk yoktu..
çıkışsız bir labirentte gençliğim Çalıntı bir ninniydi sanki yakamoz kokan bir gecede silah sesleri
yaşamdan bir kesit.bir orman müziği melodisi belki de… Barut kokusu karbondioksit..? Çatlaklarım vardı yer yer tenimde ve kırılganlığım yansıyordu yüzüme ve vurdum duymazlığınız üzerimde.. Nasılda kıydınız düşlerime
namlunun ucunda kurşun diye sürdünüz gencecik yüreklerin üstüne … Nerede mor dağlarım
yeşil çimenlerim
ak renklerim al renklere büründü sayenizde.. şimdi kuş seslerine hasret dallarım.deli dolu bir yağmuru esirgediniz benden.gözlerime ödettiniz bedelini.yalancı maviliğine aldandım gökyüzü.oysa hep karanlıkta bıraktın bir yanımıı..artık inanmıyorum size
karanlık dehlizlerin ürkek bakışlarında gizli sevmeleriniz. Bir ütopyanın en yüksek sehpasında mühürlenmiş parmak izlerim.mahkum ettiniz beni.ipsiz
dipsiz bir kuyuya…duymadınız yakarışlarımı
duymak istemediniz belki de.dokunamadınız göz yaşlarıma.zincirlenmiştim oysa ellerimden
prangalı ayaklarım.çarmıha gerdiniz diri diri..beni hiç görmediniz mi? Rastlamadınız mı yasak kokan bir gecede..yani beni öldürüp üzerimi bile örtmediniz mi? Bir çığlıktım oysa
boğazına kelimeler düğümlenmiş sessiz bir çığlık…bir melodi belki
de yürüyüş marşına benzeyen ve ayak seslerinden özgürlük tutkusu fışkıran.beni benden alan
seni bana getiren. Bir çocuktum belki güneş gibi gözlerim.donuk yüzüm
öksüzlüğüm başkaydı.başımın üstünde bir el gezinmedi merhamet niyetine olmasa da..sevgi hatırına bir küçük tebessüm istedim Bir zılgıttım öfke dolu
isyan dolu
ama coşkulu..renk cümbüşüme ayak uyduramadınız.beni hep sorguladınız.oysa sizden öncekiler beni defalarca sorguladıkları için ben hep böyle çıplaktım.. Zamana sığmadık
diyetler yarım kaldı gövdemizde
verilmesi gereken son bedelse kellemiz
o çoktan kopmuş bedenden güneşin doğuşunu bekliyor…. Faik_danisman
Düş kırığı Ve onulmaz yorgunluk Evet gördüm yalnızlığı Ellerinde gecenin rengi Adımı fısıldıyordu son/bahara.
Tırnak diplerine kan oturmuş bir deniz şimdi ruhum. Önüm
arkam
sağım
solum deli bir fırtına. Oynadığın oyunun son perdesi lal bir hüzündür. Kaçak bir niyetin ameli olmazmış. Miracı olmadı sevmelerimin.
Kalbime giydirdiğim bir umuttun sen. Sanki yüzyıllardır bendendin. Öyle yakındın ki umarsızca bırakıvermiştim içimi içine. Kursağımda biriken hıçkırıklara yemin olsun ki yanılmışım. Soyunuyorum şimdi dipnotuna ağıt düştüğüm bu hevesi.Arzusuna yataklık ettiğim Züleyha'yı kendi ellerimle vuruyorum. Gıkı(m) çıkmayacak bil. Ötesi berisi yok bu ölmelerin. Saçlarını kesiyorum aşk aşk diye söylenen her düşümün.Yeni bir alfabe sunuyorum sükutun esirgeyen mizacına. Her harfi metruk...
Bütün hırsızları bağışladım. Seven adama düş mü yok... Varsın her gün öldürsünler Bambaşka usullerde
Farklı yüz’de... farklı dudak’ta
Bize hayata dönüş mü yok.....
Yıllardır aynı gelenek
Bir azalır
bir çoğalırız... Yürürüz ezbere bildiğimiz yollarda Her şehirde bir parçamızı bıraktık Şimdi toplamaya kalksak kendimizi Zor tamamlarız.... Ne gittiyse bizden
Çalanlarda kalsın... Verdiğimiz şeyi geri almayız...
Deriz ki adam gibi olsun sevdalar
Ölümüne değil
ömrüne... Soysuz gülüşlere Dönüp de bakmayız. Aşk kırgını bedenlerde
Onarılsın isteriz hayatın geri kalanı... Biz çok anlatıp da Vaktinde anlaşılmayanlardanız...
Hep gitmek düşer payımıza
Çok geçmeden. Sığınırız yalnızlığa... Hayatın ve O hayatı yaşayan insanların yozluğuna rağmen Dimdik ayaktadır ütopyamız... Ve son kez çarpıp da giderken bir kapıyı İhtiyacı olan yüzlere
Dinle sevgili! günahkâr bir dervişin öğüdünden çaldım azığını yalanın dipsiz bir kuyuya ipsiz bir dalgınlıkla saldım düşlerini sularını içtim lağıma dönen aşkların kirli ayaklarının yıldızlarını gökyüzünden düşürüp izini arayan her kalbe eceline susamış keskin bir hançer bıraktım aldanma..! meleklerden ödünç aldığım çocuk yüzüme beyazına yanlış sureler okudum mavi nazar boncuklarının ve boynuna yağlı urgan gibi taktım günahlarımı
Dinle sevgili! ıssız bir çöl serabında gözlerine düşen yurtsuz bir bedeviyim konakladığın her umut denizinde seni boğmaya kalkışır kasırgalarım pullarını kestim sevgiliye kavuşmak için yollara düşen her mektubun göç çadırlarını taşıyan mavi kanatlı her kuşun kanadında anlamını kimsenin bilmediği adımın harflerini taşıyan kurşunlar bıraktım kanma..! muhabbet kuşları gibi gamzelerine yuvalayan dudaklarıma siyahına lanet okunan eteğine dolaşmış pasaklı bir gecenin koynuna bırakıyorum sol göğsünde uçurtma kanadı ben’lerini
Dinle sevgili! tarihte ihanete yataklık eden şaibeli bir sayfanın kapanan tekrarıyım zafer sanılan her savaşta keskin kılıçlara ince boyunlar bıraktım avazını kestim mecnuna yeltenen aşk delisi her satırın saçlarında sevi’ye dair inançlar taşıyan mutluluk dilencisi kıblegâhlarda secdesinde dualarını unutan ibadetler bıraktım yanma..! cehennemden çaldığım ateşlerin alazında yüreğinin filizlerine kurtlar çöreklenmiş çürümüş dal parçasıyım kitaplarının arasına hatırlamak için koyduğun yapraklar kadardır kuruluğum
Dinle sevgili yağmura avuç açmayan aciz bir derenin çatlayan yanağıyım üzerime bulaşan her lanet yangınında hatır şükrüne duruyorum balıklarını öldürdüm yüzeyimin çırpınışlarına adı konulmamış bayramlar arıyorum ve içine aşk sözcükleri konulmuş her kağıttan gemiyi öfkeli buhranla deviriyorum dalma..! dehlizlerine dibi yoksul sığ gölgelerimin ayaklarına ecel terleri gelmiş son pişmanlık havarisiyim affına uğrarsam cesaret ayinlerini başlatır ömrüm