Aşka dönüşen mektuplar, Mektuplara dönüşen aşklar.

---> AşK - Sevqi mektupLarı.~

Aşk çiçeğim gitme

Bir gün tutar bir caneriği çiçeğini sunar bahara. Bİr tutam serinlik
virgul.gif
bir yürekte buğulanan sıcaklık .
Ve konar gözlere bir öpücük gibi kuşların sevinci bahar. Okşar bir annenin parmakları gibi usulca saçlarımızı seher yeli.
Bir tutam gün ışığı dolar içimize
virgul.gif
bir tutam sevinç çığlığı.

Ne zaman bahar gelse sevinci yaşar kırlar
virgul.gif
dağlı çocuklar umudu kucaklar bir yanımızda; bir yanımız da kuşlar
virgul.gif

çiçekler
virgul.gif
kelebekler sevinci yaşar. Aydınlık gelir dört bir tarafa
virgul.gif
gürül gürül akar dereler.

Bir dağ pınarı gibi hayat kaynar kanımızda
virgul.gif
yüreğimizde tomurcuk tomurcuk fışkırır aşk:
Alıp götürür duygularımızı uzak dağların ötesine
virgul.gif
serin serin esen rüzgarlar...

Sen bu dağların sevda türküsüsün bahar gözlüm
virgul.gif
denizlerin mavisi
virgul.gif
bulutların beyazı.
Çatlamış toprağın bağrına düşen bir damla su gibisin. Ne zaman bahar gelse
virgul.gif
yağmur yağmur çiçek açar sesin gökyüzünde.

Ben sonbaharın yorgun yanık türküsüyüm oysa
virgul.gif
sarıya çalar rengim
virgul.gif
rüzgarlar estikçe savurur yapraklarımı uzak diyarlara.

Sen gülüşünde baharın ilk sevincini
virgul.gif
gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun. Baharın kokusudur yeryüzüne dağılan temiz nefesin.

Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında
virgul.gif
bir köy türküsü gibi içli ve hilesiz...
Ben seni ozanca sevdim türkübakışlım
virgul.gif
sular gibi temiz
virgul.gif
bir rüzgar gülü gibi hilesiz.

Mehtabın güzelliği
virgul.gif
yıldızların ışıltısısın sen karlı dağlarda
virgul.gif
rüzgarların soluğu
virgul.gif
güneşin dostluğusun.
Umut
virgul.gif
aşk ve alın terisin ak alınlarda. Toprağa ekilen tohum
virgul.gif
bahara söylenen türküdür dilin.
Ceylan gözlerin sevinci
virgul.gif
dudakların ıslığısın türkülü ırmaklarda.

Acılar içinde de olsam yaşamı çılgınca sevdim. Çılgınca sevdim dağları
virgul.gif
ormanları
virgul.gif
güneşi
virgul.gif
çocukları.
En çok da seni sevdim aşkçiçeğim.
Yol türküleri kederlidir nazlım
virgul.gif
yol türküleri dertli
virgul.gif
yol türküleri acılı.

Gidersen kar yağar istasyonlara
virgul.gif
boynu bükük bakar ardindan akasyalar.
Gitme
virgul.gif
bir güvercin sıcaklığı gibi kal yüreğimde.

Ben ki sevdamı dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde taşıdım hep
virgul.gif
.
Ne zaman gözlerine baksam beyaz beyaz güvercinler kanat çırpar mavilere;
Güller açar ne zaman ellerimi uzatsam saçlarına
virgul.gif
serin serin eser yeller.
Bu sevdayı alıp gitme benden
virgul.gif
alıp gitme buralardan
virgul.gif
gözleri türkülü kuşum .

İçimdeki baharı öldürüp gitme. Kimsiz
virgul.gif
kimsesiz kalır türkülerim. Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden.

Gitme

figan düşer denizlere sular çekilir
yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
bir rüzgar hıçkırır tenhada
virgul.gif
bir dal kırılır
boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür

gitme
bir yıldız küser göğüne
virgul.gif
içini çeker bir çocuk
şaşırır yönünü rüzgarlar
bütün pınarların suyu çekilir
solar nazlı çiçekleri kalbimin
virgul.gif
üzülürüm

gitme
öksüz kalır içimdeki imge dağları
saçlarını öpen seher yeli
virgul.gif
çoban yıldızı
bir daha turnalar geçmez
virgul.gif
bülbüller ötmez
çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm

gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara
virgul.gif
üşürüm

gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de
virgul.gif
ölürüm

gitme kal
menevşeler açsın dağlarda
sevince dönüşsün gökyüzü
iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
yokluğuna alışamam yokluğun ölüm
 
---> AşK - Sevqi mektupLarı.~

~~Unut~~
Unutulmak istiyorum
Sevgi dolu kalbinden ansızın yok olmalıyım
Senin için ben
virgul.gif
sadece bir muammayım
Nâif bir çizgi var aramızda
Bir adım daha atmamalısın bana
Bu son adımın olsa da.
Ben ise;
Sana olan sevgimi yüzüne karşı değil
Masmavi okyanusta ummanlara haykırmalıyım
Sen herşeyden bir haber
Yine eski alışkanlıklarının içinde
"Öylesine bir sevdaydı" demelisin benim için
Ve unutulmak istiyorum
Unutan sen olunca
virgul.gif

Kendimi yokluğunun cehenneminde
Varlığının cennetinde sanıyorum
Beni anlamalısın !
En güzel günlerimizin hatırına
Unutmalısın...

Unutmak zorundasın beni
Ben senin bildiğin ben değilim
Bir kıvılcım
virgul.gif
bir ateş
Ya da bir volkan gibiyim
Seni de aşkımla küle çevirmek istemiyorum
Arkana bakmadan çek git buralardan
Ara sıra hep uzaklardan seslen bana
Fakat
virgul.gif
çok uzaklardan.
Ve unutmalısın beni
virgul.gif
kaçmalısın sevdamdan
Bir başkasıyla mutlu olmalısın
Ben sadece senin yokluğunla avunmalıyım
Merak etme
virgul.gif

Seni ömrüm boyunca seveceğim
Üzgünüm;
Ben
virgul.gif
senin bildiğin ben değilim...

Ben sensiz daha mutluyum bu şehirde
Biliyorum ki
virgul.gif
şu an yalan söylüyorum sana
Baksana
virgul.gif
dört duvar olmuş sensiz bu şehir
Üzerime gelir kara bulutlar
virgul.gif
fırtınalar
Bu duvarlar beni sıktıkça
virgul.gif
sıkar
Bir anda kurtulurum tüm bunlardan
İşte o an;
Sadece seni düşündüğüm andır.
Ben seni unutamam
Ama
virgul.gif
sen beni herşeyin inadına
Unutmalısın
Beni anlamalısın...

"Yok böyle bir sevda
virgul.gif
hiç olmadı" demelisin
Birimizden birimiz vazgeçmeliyiz
Ve bu
virgul.gif
sen olmalısın
Nâif bir çizgi var aramızda
Bir adım daha atmamalısın bana
Bu son adımın olsa da.
Ve unutmak ümidiyle
Son kez bakmalısın
virgul.gif
ağlayan
Sensiz hiçbir işe yaramayan
Mavi gözlerime.
Hadi durma artık
virgul.gif
git
Benim bilmediğim
Ve senin için istediğim tüm güzelliklere.
Ömrüm boyunca hoşça kal
virgul.gif

Bensiz mutlu olman dileğimle...
 
---> AşK - Sevqi mektupLarı.~

Bir umut mektubu

Gelmeni isterdim görmeyi istediğimde seni. Görmeni isterdim yalnızlığı dinlediğimde beni. Duymanı isterdim yalnızlığa anlatırken seni. Okumanı isteridim sana yazdığım şiirleri. Her gün yeni bir umuttu seni görebilmek için. Her gün yeni bir umuttu duygularımı sana anlatmak için. Çekindim sana açılmaktan
virgul.gif
korktum hayır demenden. Korktum çünkü
virgul.gif
yıkılırdım hayır demenden. Bir daha konuşamazdim bakamazdim sana. Umut eddim çaresizliğe düştüğümde. Hayal ettim seni özlediğimde. Senin için hissettiklerimi anlatmak istededim. Ama olmadı bir türlü
virgul.gif
O ilk sözcüğü bulamdım. Belkide hiç yazmamalıydım bunları
virgul.gif
unut boş ver diyemiyorum ama. Zaten olmaz diyeceksin sakın cevap yazma diyemiyorum. Sadece bil geceleri sen uyurken adının sayıklandığını. Sadece düşünüldügünü bil bir yerlerde. Ama biliyorum seni görmeden yapamam. Uzaktan sezsizce izlerim seni ama sen farketmeden. Düşünüyorum yarinlar var
virgul.gif
üzülüyorum sensiz yarinlar olur diye. Her zaman gönül ilişkilerim ters gitti. Her zaman bir bakış aradım
virgul.gif
bir ses aradım taki o güne dek. Daha önce duygularımı anlatmak istedim ama hissettiklerimden emindeğildim. Şimdi eminim ama umarim artik çok geç degildir. O gün senle konuştuktan sonra hiç şansimin olmadigini anladim. Ama içimdeki haykırışa dur diyemedim. Bilsem ki bir daha beni görmek istemesende. Yinede sana duygularımı ifade etmek istededim. Hayırda bir cevap değilmidir zaten kendimi her türlü cevaba hazırladım. Yazmayı bırakamıyorum sanki seni bana daha çok yakınlaştırıyor. Bilmiyorum benim sana karşi hissettiklerimi bana karşi hissedecekmisin. Ama emin olduğum bir şey varki yazdıklarımı okuduktan sonra. Hiç bir şey ayni olmayacak iyi veya kötü. Hayal ettim bir gün bir yerde seninle bir güzel günü. İsminin baş harflerinden şiirler yazdım sana okumak istedim okuyamadım. Her yıldız kaydığında bir dileğim vardı senin için. Radroda çalan her şarki sanki seni anlatiyordu seni hatirlatiyordu. Sana yazdığım son şiir yarıda kaldı bir eksik var gerisini yazamıyorum. Bir gün eğer senden uzak kalırsam karanlık bir yağmur gibi. Canımı sıkarsa yaşamak yine resmine bakarak hayal ederim seni
 
---> Aşk - Sevgi Mektupları.

Nasıl başlanır bilmiyorum,yani daha önce hiç seninle kağıtlarda konuşmamıştım.
Ben daha önce hiç beni sana yazmamıştım .
Hasretmiş , bu ellere kağıt kalem tutturan demek ki.
Nefesini bu kadar yakınımda hissetmemiştim hiç.
Hasret ne anlama gelir bilmiyordum...
Şimdi nerdesin,ne yaparsın meraklardayım.

Hep bir haberin gelir diye gözlerim yollarda.Belki bir ses senden..Telefon yanıbaşımda...
Hiç bu denli senle dolmamıştı bu yürek.Hasretinmiş bu denli çağlayan içimde...Yavaş yavaş büyüyor özlemin , korkuyorum bir çığ olacak...

Bir bayan vardı bu sabah,sensiz,seninle sürekli gittiğimiz sahildeki bankta..
Kırık dökük bir aşk hikayesi dilinde,anlatan oydu,ben dinleyen oldum..
Dillendiremezdim seni , çünkü ne zaman sana dair bişey söylesem gittiğinden beri,gözyaşlarımı tutamıyorum.Belki de utanıyorum bilmiyorum.Senden başka bir omuzda ağlamamıştım hiç,sen gidene kadar.Başka birine ihtiyacım yok benim.Hep sendin,sensin hala

..Sadece sen..Başkasını isteniyorum...

Uzaklara dalmış nemli gözlerim,farkettiğimde ise o bayan gitmişti...
Hikayesi hayal meyal hafızamda...
Gözyaşlarımı yüreğime akıtmayı öğreniyorum yavaş yavaş..Seni onlarla besleyeceğim orada.Kimse beni ağlarken göremeyecek,senin dışında,senin yokluğunda...
Biliyormusun gariptir,bu mektubu nereye göndereceğimi bile bilmiyorum.

Nerdesin MAVİ SEVDAM...Sadece bir umut,sen bu yürekte olduğun sürece hiç tükenmeyecek bir umut ile yazıyorum , sarıldım kağıda kaleme.Nereye postalayacağım ise çok da önemli değil aslında..
Gittiğinden beri , hiç farkına varamadığım , varlığından haberdar bile olmadığım hisler eşlik ediyor bana.Özellikle daha bir karanlık gecelerde.Evet artık daha karanlık geceler.
Sendin ışığım
...İçimi kemiriyor tarifsiz duygular.Uykuya hasret kaldı gözlerine aç gözlerim.Hayal bile kuramıyorum artık , bırak rüya görmeyi.
O kadar özlemişim ki...

Gittiğinden beri o kadar seninle yanlızım ki...
Dudaklarım mühürlenmiş sanki,gözlerimde bir perde.Yürek sadece SANA acıktı SEVGİLİ...

Hiçbir şey avutmuyor beni,fonda bize yazılmış bir parça eşlik ediyor yokluğunda...
Sensizliğimle dans ediyorum.Yürek hıçkırmakta.Gözlerimden kan damlamakta...

Evet MAVİ SEVDAM , gittin...
Ne zaman dönersin bilmiyorum yada döner misin? Beni merak etme.Sen gittin ama yüreğimdeki sen asla gitmeyecek.Ben onunla yaşıyorum,her yeni güne onunla doğuyorum.Dönersen şayet,değişen hiçbir şey görmeyeceksin sana dair bende.Çünkü ben zaten sen gitmemişsin gibi yüreğimde seninle yaşıyorum...
 
Son düzenleme:
---> Aşk - Sevgi Mektupları.

Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş.

Biliyor musun, iki gözüm; bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz? Bahar mı, kış mı, sonbahar mı, yaz mı; inan farkında değilim. Sıla ne yana düşer, gurbet ne yanda? Nerdeyim, nasılım? Bilmiyorum.

Derdim, kederim ne ? Biliyor musun yanıtını?... Neşemi, sevimcimi, yaşama gücümü yitirdim. O coşkulu, mutlu, umutlu günlerimi ne de çok özlüyorum. Öylesine bir özlem ki bu; ne sen sor, ne ben söyleyeyim. Sevdiklerim, özlediklerim ve bana dost olanların her biri başka bir yerde; hiç birine kavuşamıyorum.

Dalları fırtınada kopmuş bir ağaç gibiyiz iki gözüm. Her dalımız bir sınır boyunda, her yaprağımız bir ülkeye savrulmuş. Bir yanımız vizeli, bir yanımız kaçak. Çocukluğumu, ilk gençliğimi, geçmişimi, memleketimi velhasıl eskiye ait herşeyimi nasıl özlüyorum biliyor musun? Özümü özlüyorum, özümü.....Kendim olabilmeyi, sözümde durmak için verdiğim çabayı, kendime dürüst olmak için kendimle olan mücadelemi, özümle barışık yaşamayı özlüyorum. En iyi sen bilirsin, bir huyumu terk etmek için sarf ettiğim gayreti. Doğaya, insanlara, hayvanlara, çocuklara olan sevgimi, tutkumu ve yüreğimdeki ateşi, dimağımdaki tadı da en iyi sen bilirsin.

Zaman geçiyor, hayat geçiyor, ömrümde akşam çanları çalmaya başladı bile. İnsanın mutlulukları, heyecanları, hayatı, yaşadıkları geride kalıyor iki gözüm. Bizim gibileri yıllar geçtikçe daha bir duygusallaşıyor. Toplumların gittikçe bencilleştiği, duyarsızlaştığı dünyamızda olup bitenler beni hüzünlendiriyor. Acaba bu durumun bilincinde ve farkında olan çevremizde kaç insan var ? Binbir düşünce üşüşüyor beynime. Anılarla, özlemlerle boğuşmak beni yıpratıyor. İç acısıyla dolu, yaralı, bin yerinden vurgun yemiş bir gönülle acılara karşı umarsız olmaya çalışıyorum ama olmuyor. Belki bir gün son bulacak ufuklarda solar hüznümüz. Hala bir şeyler bekleyerek bulutsu bir sise gömülüyor her şey.

Şimdi ise, gülmek-ağlamak arası monoton bir hayatın girdabında kaldım. Üzerime ölü toprağı serpilmiş gibi. Silkinip çıkamıyorum. Gün ışığına, suya hasret bitkiler gibi tatsız ve tuzsuzum. İşte şimdi böyle bir insan oldum iki gözüm. Gayesiz ve huysuz . Evden sokağa her çıkışımda, penceremden dışarı her bakışımda, karabasan gibi çöken sis ve karanlık dokunuyor bana. Oysa ışık umut, umutsa hayat demektir. Ben mi o ışığı yitirdim, yoksa o ışık mı beni; bilmiyorum.

Nedense hep geçmişe bir özlem duygusu büyüyor içimde... İşte böyle iki gözüm. Hangi gündeyiz? Bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz ? Bilmiyorum. Bilsem de, benim için artık hiç bir önemi yok..........

Uzun yıllar önce sevdamı yüreğime yükleyip geldiğim bu yabancı ülkede, koynunda volkanları taşıyan bir dağ gibi sustum. Suskunluğumu delicesine haykırmak isterken, içime ağuları akıttım ve öylece sustum. Kara bir diken gibi yuttum ve içime yığılıp öğlece kalakaldım. İçimdeki yangını, yüreğimdeki yarayı, gözlerimdeki damlayı sorma. Hasretlere dayayıp başımı, hüzünle geçip giden günlere, gecelere döndüm sırtımı iki gözüm. Yorgun, yetim ve yaralı. Gönlümün duvarına kocaman bir sevda resmi çizdim, bir de ateş yaktım ocağıma dağ gibi.Ki, okyanuslar söndüremez.

İnsanlar, var olalı beri kabullenmiş sevdayı. Herkes kendi sevdasının Mecnunu; kendi hasretinin delisi olmuş. Kendi hikayesini, kendi sevdasını en büyük sanmış ve saymış; büyütmüş yüreğinde dağ dağ. Sabır sabır beyninin gergefine işlemiş. Benim sevdam da benim için dünyanın en büyük, en kutsal sevdası....

Ben ki, sevdanın çöllerinde ayrılıkların en büyük hasretini çektim Leyla ‘mın. Ferhat oldum dağları deldim. Kerem oldum yaktım kendimi. Pir Sultan oldum asıldım, Nesimi oldum yüzüldüm. Kavuşmak için gönlümü yollara düşürdüm. Horlandım, ezildim, hakaretlere, işkencelere maruz kaldım.

Yüreğimdeki yangını, gözlerimdeki hicranı sorma iki gözüm. Acılarımı kimsesizliğime yükleyip, uzayıp giden yollara düştüm. Yorgun, yetim ve yaralı. Aşık oldum, yaktım kendimi. İçimde bin yangınla çıktım yola. Sevgilime şiirler yazmak, şarkılar bestelemek, türküler yakmak en büyük ibadetimdi. Kavuşmak ise en inanılmaz hayalim.

Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş.

Aşk olmasa iki gözüm, içimde biriktirdiğim bu yangın olmasa, dolmasa iliklerime aşkın hasreti, bu yangın yüreğimi sarmasa, avuçlarımı yakmasa bu ateş, akar mı damarlarımdaki kan! Bir gün kavuşmak hayali olmasa, nasıl dayanılır bu yaşama, bu kimsesizliğe, bu gurbete, bu hasrete iki gözüm, nasıl?

sorma
ben kimim, adım ne, nereden geldim
kim açtı bu kahrolası çukuru yüreğimde
kimi sevdim, kime özlemim
kaç yıl sevda doldu iliklerime
kaç yıl eksildim.

tut ki, bir pınarım suyu kesik
akamadım nazlı nehirlere tut ki
susturulmuş binlerce türkü
bastırılmış binlerce acıyım
baştanbaşa aşk ve ateş

tut ki, incinmiş bir gülüşüm
gecikmiş bir düş
bir ateşin çemberinde
yarım kalmış sevinçler kanayan

tut ki, kar altında sevincim
bütün mevsimlere küsmüşüm

kanadı kırık bir serçeyim tut ki
dağlarda koparılmış kınalı bir çiçek

ateşin zulmünü gördüm
suyun ihanetini
baştanbaşa aşk
baştanbaşa hasret
susturulmuş
milyonlarca türküyüm

bir sarı çiçek
bir sarmaşık belki
çözer dilini yüreğimin

ihanetlerin kilitlediği


Nuri CAN
 
Son düzenleme:
---> Aşk - Sevgi Mektupları.

Sevgiliye Yazılan Mektuplar...
19 Mayıs 1951
ROSENBERGLER

Benim canım sevgilim
Beni saran kollarından koparken ne kadar isteksizdim ahh.. Ve hücreme yaklaşırken adımlarım nasıl geri geri gidiyordu bilsen... Hücre- sessiz acımasız ve umursamaz tavırlı sahibinin gidişinin farkında değilmiş gibi görünen ama sonunda döneceğini bilerek böbürlenen hücre orada beni bekliyordu. Dudaklarım konulmaz bir açlık içinde seninkilerle kenetleneli yalnızca üç gün oluyor. Daha üç gün önce yıllardır sevdiğim garip bir aşinalık garip bir yabancılık duyduğum sayısız geceler boyu yanında yattığım ve tatlı uyuduğum o varlığa kondu gözlerim. Takvime göre yalnızca üç gün bana sorarsan aradan birçok evren çağı geçti ve ben seninle sanki hiç konuşmadım da konuştuğumu düşte gördüm. Sevgilim "kendimden geçtim " derken benim yerime de konuşmuş oluyorsun. Tırmandığın basamaklar içeri girdiğimde beliren görüntün. Manny'nin kulağıma boğuk boğuk gelen sesi içinde bulunduğumuz oda .. Hepsi ve herşey öyle çılgın bir gümbürtüyle bilekşime aktı ki ağzımı açamaz oldum . Sonra fiziksel selamlaşmamızın acı veren eşsiz tadına daha tümüyle varmadan bununla birlikte içtikçe daha çok susadığımın bilekşinde olarak ayrıldığımı ve kaldırılmaz bir masanın aramIıda olduğunu gördum..!

Ahh Monsieur Je t'aime Je t'adore. Büyük yalnızlık duyan karın Ethel ( Ethel ve Julius Rosenberg'lerin hapishanede birbirlerine yazdığı mektuplardan oluşan "Rosenbergler" kitabından..

Eylül 1976

FRAU VON STEIN'a

Neden sana acı çektiriyorum sevgilim?
- Neden hep ya sana acı çektirmek yada kendi kendimi aldatmakla geçiyor günler.
Biz birbirimizin hiçbirşeyi olmayacaktık; ama herşey olduk. Seninle böyle düpedüz konuşuyorum çünkü sen her bakımdan anlarsın.
Şu var ki ben herşeyi olduğu gibi görüyor ve bunun için de çIğrımdan çıkıyorum.
İyi uyu meleğim ve uyan!
Seni artık görmeyeceğim yalnız biliyorsun ya ben kalbimi ah hepsi saçma ne soylesem hepsi boş.
Yıldızları nasıl seyrediyorsam bundan böyle sana da öyle bakacağım demek!
Hele bir düşün bunu...


Wolfgang von Goethe(Goethe'nin Seçilmiş Mektupları kitabından)

Evet beni oraya götüren yıllardır aradığımnasıl gireceğimio kapıyı açacak tılsımlı sözcükleri aradığım gerçek ülkeme taşıyacak şifreyi sen buldun ve yine biliyorum ki senle gidecek.
Senin söylediğin gibi her şey bir arada olmuyor.Seni gördüğüm her günher geceher sabah gözlerime yerleşen o pırıltıyı senin de taşımanı istiyordum.Ben varken çalan telefonları çalıp yanında olduğumu söylemeni...

Bütün o kadınları en çok da bir zamanlar şimdi bu duyduklarımı sana yaşatan o kadını unutmanı istiyordum.
Yaşamın bana nasıl bıkkınlık verdiğini bu insanlardanyüreklerine kazınmış tüm bu kötülüklerdentelevizyonda görünce ağladığım savaşlardanyıkımlardanbu yoksulluktanbu ikiyüzlü insanlardan nasıl usandığımı bunları taşıyamayacak denli zayıf olduğumu anlamanı korkarak uyandığım gecelerde anlattıklarımı geçiştirip beni sakinleştireceğine hepsinin doğru olduğunu ama yanımda olduğunu söylemeni istiyordum.

Oysa sen haklıydınbunların hepsini yaşamıştın.Böylesine acı duyarakböyle her şeyimin sana çarpıp zedelenmesine izin vererek yaşayamayacağımı biliyordun.

Evet öğrendim.Şimdi bunca zaman sonra bana ne yapmak istediğini anlayabiliyorum.Söylediklerini yapıyorum bu dünyaya geri döndüm.Artık o hala hatırladıkça beni ürperten dalgalanmaları istemiyorumdakikalarca çalıp açılmayan telefonun sesini ya da makinedeki boğuk cümleleri ne zamandır duymuyorumbana her gün çiçekler gönderen biri varher gün gelen çiçekleri seviyorum dünyanın en güzel kadını olduğumu duymak hoşuma gidiyor

Evet haklıymışsın öğrenmem gereken tek şey buymuş
suyun üstündeki taşlara basarak yürüyüp gitmekiçine girmemek yansıyan görüntülere bakmamak.
Öyle yapıyorum işte her şey düz bir çizgide gidiyor beklenmedik bir şey yokşaşırtacak bir şey yok.O her gün aynı saatte arıyor.Aynı saate çiçekler geliyor armağanlar...Onun tam yanında duruyorum bu ne demek biliyor musun tam yanında durmak?

Bir kadın senin ancak arkanda durabiliyor sevgili.Kocaman görüntünün ardında bir yerde gölgenden seçilemiyor.Başkaları da var mı bunu asla bilemiyorsunbilemedim bence vardı hep vardı ama her keresinde ince söz oyunlarıyla yüzündeki gergin ifadeylegözlerinde yerleşen bıkkınlıklarla beni hep yalanladın.
Şimdi biliyorum;senin tek bir kadınlatek bir müzik parçasıyla mutlu olamayacağını her sabah kalktığında yeni bir heyecan duymazsan mutsuzluktan öleceğini biliyorum.

Bunu sana yaşatmak istedim.Gerçekten istediğim tek şey buydu seni her sabah uyandığında yeniden mutlu etmek.Böylece çılgınca görüntüler eşliğinde ama benle yaşamanı sağlamak.Oysa senin değişimlerine kapılmaktanonları izlemektenonları yorumlamaya çalışmaktan başka bir şey yapamadım ki...

Belki doğru yalan söyledim istediğim tek şeyin senle bu sonsuz maceraya girmek olduğunuher gün yeniden tek bir bakışlatelefonun çalmasıylaküçük bir kağıda yazılmış sözcüklerle kalp atışlarının hızlanmasınıbeklenmedik bir anda tam her şey yoluna girdi derken yerin ayaklarımın altından kayıvermesini bu sonsuz sarsıntıyı istediğimi söylerken yalan söyledim.

Ama beni senden iyi kim anlayabilir?

Belki de aslında hiçbir şey istemiyordum ne istediğimi ne düşündüğümü sözcükler halinde belirginleştiremiyordum bile...Birlikte saatlerce oturduğumuz o ilk gün seni seviyordum ve bunca zaman hep aynı hala aynı seni seviyorum doğrusu bu...

Sürekli bir duvara çarptımsürekli sanki görünmez bir el beni uzakta tutuyordu.Yapmak istediğim hiç bir şeyi yapamadım.Senin istediğin kadın bu nasıl bir şeydi bilmiyordumonu olmaya çalıştımyeter ki o duvar belirmesino görünmez el beni yine itmesin diye senin sevimli küçük kızınsenin küçük ******nsenin dostun evet bunları sende öğrendim.

Birinden delice sevdiğin birinden ayrılmak zorunda olmak ama ayrılırken onu da içinde götürmekiçinde ondan uzaklaştığın her adımda onun içinde büyüdüğünüiçine sığmadığını duymakkurtulmaya çalışmakiçinde tutmaya çalışmakboğulmak bütün bir dünyanınbütün görüntülerinanılarınçocukluk günleriningelecek düşlerininbugünün renklerinin siliniverdiği bir anda yine de ayrılmak zorunda olmak...

Bunun ne demek olduğunu biliyor musun? Eminim biliyorsundur.

İşte şimdi senden ayrıldım.Sanki o ilk ayrılık anında içime sığdırmaya çalışıp başaramadığım şey şimdi sakince duruyor.Zaman zaman kalbimi sıkıştırankarın boşluğundaki o bildik burkulmaya yol açanellerim titreten gözlerimin dolmasını sağlayan o olsa da eskisi gibi değilduruyor.Sanki içimde katılaşan bir ruh...

Bak artık ağlamıyorum.
Kendimi öldüreceğimden korkuyorlardıkendini öldürmek başka nasıl olabilir ki içindeki coşkuyuiçindeki çocukluğu içindeki mutluluğuiçindeki her şeye rağmen kendini verişi öldürmekten başka nasıl olabilir?

Bütün bunların olmadığı bir dünyaya geri döndüm.Hepimizin söylediği gibi hepimizin yaşadığı sürece söylenip durduğu başka şeyler söyleyip yine de onları değil bu katılaşan yüreğinizi bulduğumuz dünyaya geri döndüm.

Belki de tek isteğim birlikte bir şarkı söylemekti... Benim şarkımı basit sıradan sevimli bir şarkı ama söylemedin.
 
Son düzenleme:
---> Aşk - Sevgi Mektupları.

Hèloise’den Abèlard’a

Yanıtlamadım mektubunu.
Yapamadım. Öyle perişandım ki...
Perişanlık değil de, utanç içindeydim.
Fark ettim ki , duygularımı açmasaydım sana,
bırakmayacaktın kendini.
Her zaman üstündün benden, hele duygularda...
Istırabının da böyle olacağını düşünmeliydim.
Sana yazmakla, yazmanı istemekle hata ettim.
Kabahatliyim.

Hala da mektubuna yanıt değil bu yazdıklarım.
Mektup denemezdi ki ona,
bir hıçkırıktı. Erkek kadının karşısında ağladığında,
babası, kardeşi, sevgilisi....kim olursa olsun,
çocuğu gibi oluverir kadının gözünde.
Ah! Seni rahatlatmak için ne yapabilirim?
Yüreğimdeki acı kalktı bağrıma çöreklendi.
Utanç içindeyim,
asla yok olmayacağını bildiğim bir utanç.
Beni bağışlamanı dileyemem senden.
Sevdana kuşkunun gölgesi düşer, istemem.
Bir haftadır, yedi gündür, mektubunu yanımda taşıyorum,
her götürdüğüm yerde suçluyor beni,
sanki sensin taşıdığım.
Artık yazmamak gerek diye düşünmüştüm.
Şimdi diyorum ki, gaddarlıktır, aptallıktır bu.
Olan oldu ikimizi de.
Açtığımız gibi iyileştirelim yaralarımızı. Mektup yazalım.
Seni böyle rahatlatırım ancak.
Beni böyle rahatlatırsın ancak.
Elimizde kalan azıcık mutluluğu yitirmeyelim.
Hayatımızı mahvettiler,
ama karışamazlar mektuplarımıza, onlara dokunamazlar.
Satırlarında kocam olduğunu okuyacağım,
karın olarak sesleneceğim sana.
Kağıt üzerinde daha da yakınlaşırız,
daha yumuşak, daha sıcak sesleniriz birbirimize.
Mutluymuş gibi yaşayan,
önce teklifsizleşen, ardından gaddarlaşan, sonunda kayıtsız kalan

inkar etme beni, kendini, ya da bizi.
Yaz bana, gizli düşüncelerini öğreneyim.
Yanında gezdireyim mektuplarını,
onları seni öptüğüm gibi öpeyim.
Kıskanmaya gücün varsa,
tek rakibin, öptüğüm mektupları kıskan.
Özensizce, düşünmeden, çekinmeden yaz bana.
Beynini değil yüreğini dinlemek istiyorum. Kadınca...
Beni sevdiğini duymadan yaşayamam artık.
Aşkın can damarı oldu hayatımın.

Küçücük bir kuş gibiyim.
Havam sensin, es üstüme.
Küçücük bir balık gibiyim.
Suyum sensin, ak üstüme.
Suskunluğun çöl olur bana.
Suskunluğunda boğulurum.

Görevimin başına dönüyorum şimdi.
İçim rahat gidiyorum, sayende.
Buraya sen gönderdin beni.
Bana ‘Ana’ diyorlar.
Senin ana olamam ki.
Karım demelisin bana.
Ben senin karınım

Abèlard’dan Hèloies’e

Pek az insana nasip olmuştur,
Sevdiğimiz gibi sevmek. Pek azına nasip olmuştur...
Istırap içindeysem de müteşekkirim.
Acı içinde olmasam da şükran duyacaktım,
acımın sebebine sarılacaktım.

Ayrılık, sevdanın türbesidir derler.
Derler ki, uzun ayrılıklarda ölür gidermiş sevdanın sıcaklığı.
Madem öyle, neden azalmadı aşkımız, bir nebze bile?
Yokluğun durup dinlenmeden sevdamı hatırlatıyor sadece
Düşünmüştüm ki, seni görmezsem eğer,
Bir anı olursun, canım istedikçe belleğimde canlanan.
O da canım isterse...
Ama ne oldu?
Anılarıma gömdüm kendimi, teslim aldın benliğimi.
Düşünmüştüm ki, oruç tutarım, çok çalışırım,
küçülür gidersin anılarımda.
Oruçlar tuttum, gece gündüz çalıştım, durdum.
Ne fayda! Yalnızca senin gözlerini okuyorum kitaplarımda.

Bu saplantı canımı sıkıyor, itiraf ediyorum.
Sana rastlamadan önce yaptıklarıma döneyim diyorum.
Aristo’yla kavgaya tutuşuyorum.
Öğrencilerle noktanın virgülün tartışmasını yapıyorum.
Şimdi de oturmuş güya St. Paul hakkında yazıyorum.
Hepsi beyhude...Hiçbir yararı yok!.
Ne dualar, ne ağıtlar yardım edebilir, erkeğin kaybettiği erkekliğini geri getirmeye.
Ah! Ruhumun kırılgan kasesi, zavallı bedenim...
Neden ‘İlk Günah’ denen o bağnazlıkla sakatlandı gitti?
Böylesine sadık olup hüznümü artırma.
Gövden yapamaz belki ama,
bari düşüncelerinde ihanet et bana.
Ben artık Abelard değilim ki...
Sen de Heloise olma.
Gücendir beni. Bırak yabancılaşayım.
Tanrım! Nasıl da gıpta ediyorum,
sevgisi bizim gibi olmayanların mutluluğuna.

Nedir şu tutkulu halim benim?
Delikanlı heyecanıyla oturmuş yazıyorum.
İnsanın insana aşkı doruğuna vardığında,
Yanılmıyorum, eminim böyle olduğuna.
Kim yaşamışsa bu yoğun çılgınlık dakikalarını,
kim bu hain girdaba girip çıkmışsa,
dönüp durmuşsa kendi etrafında,
kim kimdir, ne nedir, unutuncaya kadar...
o aşağılık duygu kaplamışsa her yanını,
etleri kasılmışsa ölecek gibi,
gözleri yaşarmışsa heyecandan,
bilsin ki, aşkın hazzıyla kıvranmaktadır.

Yine de tiksiniyorum bedensel aşktan.
Tedavi olmuş değilim henüz.
Aklım reddediyor onu,
yüreğimse bağışlıyor.

Nasıl da uğraştım kendimce sana kara çalmaya...
Aklımdan tüm kusurlarını tekrarladım, durdum.
Yalan söylemiştin, hatırladım.
Bir keresinde epeyce kabaydı davranışın...
Bu da işe yaramadı.
Hatalarında da sen vardın.
Onları hatırlarken erdemlerin geliyordu aklıma,
güzelliğin canlanıyordu gözlerimde.
Daha acısı, boynundaki o minicik beni hatırlıyordum...

Adım filozofa çıkmıştır benim.
Kendi tutkularını dizginleyemeyen şu koca filozofa da bakın!
Sen de çevrenin en akıllı, en iyi yetişmiş kızlarından birisin, değil mi?
Kilisenin demiyorum, dikkat et.
İkimiz de duygularımızın merhametine sığındık işte.
Kafamızı çalıştıramıyoruz,
Paçavraya dönen ruhlarımıza sahip çıkamıyoruz.
Kalan azıcık aklımızı da kullanamıyoruz.

Durup bir soluk almalı mıydık,
O girdaplara dalıp apaçık felakete sürüklenmeden önce?

Bir erkek gibi konuşacağım şimdi; anlamaya çalış beni:
Gözyaşlarını bir yana koy,
Üstüne benimkileri de ekle.
Bütün endişelerimizi, üpertilerimizi kat hepsine.
Kıskançlığı, üzüntüyü hesaplamayı unutma.
Güvensizliği, korkuyu da kat o hesaba.
Şimdi topla bakalım hepsini, ne ediyor?
Aşkın kısacık hazzıyla karşılaştır. Değiyor mu?
Aptallar iflasını isterdi bu hesapla.
Peki biz ne demeye direndik,
elimize asla geçmeyecek bir şeyin hastalıklı bedelini ödemekle?

Sıkıldın, değil mi? Bakkal gibi yaptım hesabı.
Ama gördüğün gibi, öğrenmeye çalışıyorum ben de,
bir zamanlar sana öğrettiklerimi.
Geleceğim eserlerimde yatıyor, sen ise geçmişimsin.
Benim için durum apaçık böyle.
Seni de özgürleştiriyor bu durum. Acı veriyor, değil mi?
Doğum da acı verir.

Yine de...neden rahat edemiyorum ben?
Yeni hayat yok: Hiçlik, ölüm bu!
Bakımsız bir mezarın üstündeki taşlar gibi.
Benim geleceğim yok mu yani?
Yani, ben yazdığım bütün şiirleri, yazdığım her şeyi,
senin tırnağın kadar değersiz mi görüyorum?
Hem şairim, hem filozofum ben; mesele burada.
Filozof dediğin, lafın tek gerçeğinin yine laf olduğunu iyi bilir.

O zaman soruyorum kendime:
Bizimki gibi bir aşkın amacı ne?
İnandığımız gibi, Tanrı’nın bir hikmeti varsa işin içinde,
her şeyi tüketen aşkımızdan öte,
O’na bağlılığımızın sapması da mı bu hesabın içinde?

Nedir bu aşkın amacı?
Seni kendi ruhumun yansıması gibi mi seviyorum?
Seni severek, kendi ruhuma, sonra Tanrı’ya mı ulaşacağım?
Tanrı’nın habercileri miyiz birbirimize?

Dizlerimin üstünde yakarıyorum Tanrı’ya da, sana da.
Utanmadan, lanetlemeden, dua ediyorum:
Seni bana versin, tut elimden, sen götür beni O’na.
İhtiyacım sonsuz sana.
Senden mahrum kalırsam, ruhum da Tanrısız kalacak.
İşte bir elimle özür bıraksam seni, ötekiyle bağlıyorum.
İyi de, nedir ki özgürlük?
Sevdanın zulmü!
Yazmayacağım artık. Artık hiçbir şey bilmiyorum,
ihtiyacımın bu sonsuzluğundan başka.
 
Son düzenleme:
---> Aşk - Sevgi Mektupları.

'Yusuf” yazdı Züleyha, sayfanın ortasına.
Hala hitaptaydı kalemi,bir satır ileri geçemedi.
Bir satır ileri geçsem hitaptan,dedi,yanacağım.Ses verdi içinden bir ses:”Yan o zaman,yan o zaman!”
Züleyha devam etti:
“Ah benim Yusuf’um,ah benim,ah/senim,dedi,başka bir şey diyemedi.”
Züleyha Yusuf’a bir mektup yazmaya başlayınca “Yusuf “diye başladı,”Yusuf ” diye bitirdi.Gördü ki hitaptan öteye geçemedi.Anladı ki aşkın namesinde ser-nameden öte kelam yok.Ve Züleyha’nın lügatinde “Yusuf”tan öte sözcük yok.
“Yusuf,dedi,kelamım artık sende hükümsüz.Ama kelamımın hükümsüz kaldığı bu yerde beni küçümseme.Bil ki kelamdan da ötede sadece ah var,ah ki dünya onun üzerinde durur,gökkubbe onun hararetiyle döner..”
Züleyha’nın gülümsemesi
trans.gif

“Bir gün Züleyha, arkalığına beyaz sümbül dalları işlenmiş tahtırevanıyla geçiyordu kütüphanelerin ve tapınakların kenti olan kentinin sokaklarından.
Görkemli bir alayla geldiğini görenler saygı ve hayranlıkla kenara çekiliyor ve Züleyha’ya yol açıyorlardı. Zengin ve güçlüydü, en fazla da güzeldi. Ve kimse kırmızı gülleri saçına Züleyha gibi takamazdı.
Birden bir meczub, ehil arslanları, atları ve arabaları aşarak Züleyha’nın tahtırevanının önünde dikiliverdi, yürüyüş durdu. Züleyha tül cibinliği aralayarak bu duraklamanın nedeninin anlamak istedi.
Gözlerini kaldırarak Züleyha’nın yüzüne bakmaya başladı meczub, “Züleyha…” dedi, “sevindir beni!” Züleyha kölelerine meczubun sevindirilmesi için işaret etti.
Köleler mor renkli kadife bir keseyi uzattılar avucuna; ama meczub oralı bile olmadı.
“Züleyha…” dedi, “Sevindir beni, bana gülümse! Başka bir şey istemem.”
Züleyha bu sesi hatırladı ve yüzüne dikkatlice bakınca, aşkını reddettiği silik bir yığın sima arasından bir zamanların ordu kumandanını tanıdı. Usulca gülümsedi.(…)
Başını önüne eğen meczub sessiz ve sakin geldiği gibi çekiliverdi.
O günden sonra Mısır’ın lisanına “sadaka vermek” anlamına gelen yeni bir deyim yerleşti: Züleyha’nın gülümsemesi.”


Yusuf-u Züleyha

Yusuf’ la başlamalıydı söz...

Kelimeleri kifayetsiz bırakan binbir hece düşer dudaklara...
Kurulan cümlelerin manası yeter mi seni anlatmaya ?
Yüzünün güzelliğine anlam bulan söze erişşem,
Yüreğinin güzelliğine yetemiyor ki hiçbir mana.

Yusuf’ um!
Kaderi dipsiz kuyulara atılan masumum,
İhaneti kan bağından öğrenen,
Çilesi kuyularda derinleşen temiz ruhum,
Sen kuyulara düşerken, yükseliyordu aşk.

Avuçlarına sıkışan ihanetin kan izleriyle başladı yolun,
Sitemin, arkasını dönüp giden on kardeşin kulaklarında çınladı,
Kenan ilinin topraklarında kara bir isyan oldu ayak izlerin...
Yusuf’ un kanlı gömleği düştü işte o vakit ihanetin ellerine.

Kenan ilinin topraklarına yolu düşen bir kafile...
Kuyuya salınan kaplara bir umut sızdı önce,
Yakub’ un en sevdiği evladı,
Atıldığı kuyudan köle olarak çıkıyordu.
Bakışlarında hayretler okunan kaç göz imrendi?
İlahi aşkın nurlar yansıttığı o yüzüne...

Mısır’ ın köle pazarlarında,
Satılığa çıkarılan bir köle.
Bilmezler ki köle diye bir aşkı satın aldıklarını.
Eşsiz güzelliğini, sarsılmaz hayasıyla tamamlayan,
Ve sinesine saklanmış nice imtihan...

Züleyha’ yı biçare bırakan,
Akla ziyan bu aşka tutsak eden,
Yusuf’ ta şiirleşen güzelliğe taparcasına aşık,
Kurallara başkaldıran, iffet perdelerini yırtan,
Kat kat artan bir muhabbetle çığa dönüşen yakıcı bir sevda.
Nefsin aklını çelen fısıltılarıyla,
Züleyha’ nın gözlerinde, vuslata davet her bakış...

Yusuf,Un Züleyha’ nın güzelliğin karşısında,
Her şeyin kalpte başlayıp, kalpte bittiği bir anda,
Aşkın, kalbin emrine göre isim aldığı yerde,
Şehveti reddeden üstün bir haya oldu Yusuf .

Züleyha’ nın iftiraları ile zindana düşen bir nur,
Adım adım yükseldi, sabırla,
Hem maşukuna, hem de makamına.

Ve Züleyha!
Nefsinin külleri arasından, haya kapılarına çıkan,
Güzelliğini, servetini Yusuf uğruna kaybeden,
Vicdan mahkemesinde, her davada müebbet bir hasrete mahkum,
Yusuf’ una hasret Züleyha...

Kırışan yüzüyle gittiği Yusuf’ un makamında,
Edep nuruyla güzelleşen,
Maşukunun gönlünde yer edinen kadın.
Aşk güneşinin aydınlığında,
Yusuf’ la vuslata erdi Züleyha.




Ayşe ÇETİNER.




Züleyha!
Aynalara akseden
virgul.gif
sanki duru bir pınar.

Bir bakan bir daha bakar.
Zengin
virgul.gif
güçlü ve nümayişkâr…


Züleyha!
Potifar’ın gözdesiyken
virgul.gif
gözleri derin bir kuyuya meftun olup gözden düşen
virgul.gif

zaif köle diye takdim edilene zaafını izhar eden
virgul.gif

aşkı aşikâr…

Züleyha!
Gömleği arkadan yırtan
virgul.gif

Yusuf’u zindana atan
Hakkı olmayana uzanan
Müfteri
virgul.gif
mütecaviz
virgul.gif
hevâkâr…

Züleyha!
Kınayanlara : “ Benim yerimde olsaydınız siz de kınananlardan olurdunuz” diyerek Yusuf’un güzelliğini aşkına şahit getiren
virgul.gif

Yaratıcı’nın cemalinin tecellisi olan o güzellik karşısında ellerini doğrayan kadınların dillerini bağlayan
virgul.gif

sadece yüreğini ve aşkını konuşturan
Cüretkâr…

Züleyha!
Gülüşü sadakayken
virgul.gif
Yusuf’un bir gülümsemesine dilenen
virgul.gif

Leyla’nın
virgul.gif
Şirin’in
virgul.gif
Aslı’nın ve daha nicesinin maşuk olmak varken nasibinde;

yâr gülşeninde güzeller gonca gül iken
virgul.gif

aşka düşen
virgul.gif
dile düşen
virgul.gif
derde düşen; Mecnun olan
virgul.gif
Kerem olan
virgul.gif
Ferhat olan bir kadın…

Yüreği diken diken…
Mahzun
virgul.gif
mahcup
virgul.gif
siyahkâr…

Züleyha!
Her geleni: “Belki Yusuf’tan haber verir” diye dinleyen
Beytü’l-ahzanında “Yusuf!..” diye inleyen
Destan iken güzelliği bir vakitler Mısır’da;
saçlarına a(ş)k düşen
virgul.gif
gözgülerine küsen
virgul.gif

Gözü yaşlı
virgul.gif
yüzü yaşlı nâlişkâr…

Züleyha!
Önce tutkuyla
virgul.gif
sonrasında aşkla ve aşkın da ötesine geçerek hayat-kader-irade dairesinde
virgul.gif
varlıktan öte varlığı fark eden
virgul.gif

bu fark edişle belâyı aşka ‘Eyvallah’ diyen
bir tevbekâr…
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst