Yıllar
yumruk olup durdu boğazımda...
Tıkanıyor nefesim...
Boğulacak gibi oluyorum...
(Kim bilir...?)
Belki de boş yere
Mâlumun meçhûlde kalması için
kendimi yoruyorum...
Her şeyin bir ömrü vardır...
Sırların da...
Benimle ölsün isterdim ama...
Ölümsüz olduğunu duyuyorum...
Her gün ölüp ölüp dirilen bir hissin 'ölümsüzlüğü'
nasılsa?
Duyumsuyor
Bilmiyorum!
Şimdi
Sana dönüp yönümü haykırsam!
Tüm endişeleri bir yana koyup
Çığlığa dönüşse de sesim
Desem ki...
Seni seviyorum!
Gülümsersin belki...
Belki de kaşlarını çatarsın...
Ne yaparsan yap umursamasam!
Korkmadan
çekinmeden
hoyratça tekrarlasam:
Desem ki...
Seni seviyorum!
Hem
h***en pişmişse gönül
Edepten nasibi olur mu? ? ?
Say ki adım “Ham Yanık! ”
Say ki sevmeyi bilmiyorum!
Say ki...
Sayılamayacak kadar çoğum!
Hatta
Seviyorum Seni ama
“Sen” dediğimin kim olduğunu bile bilmiyorum!
Say ki
şerikleri çok bir Sendir bu!
Say ki
şirk koşuyorum!
Sana yanarken
başkasına ağlıyor...
Sana bakarken
başkasını görüyor...
Seni severken
başkasını özlüyorum...
Say ki
şaşırmışım...
Şaşıymışım...
Ne çıkar be Sevgilim! ?
Umursar mısın bunları?
(Duyar mısın.....?)
Muhabbetsiz!
Sadâkatsiz!
Şekli ama şüphesiz!
Üstelik çılgınca!
Üstelik pek mâsum!
Hatta sahte!
Hatta öylesine!
Ve belki azıcık!
Belki uçsuz bucaksız!
Desem ki...
Seni seviyorum!
Yılmışım susmalardan!
Fakat feryatlar da yalan geliyor!
En içli tövbeleri ederken kâfir kesiliyorum!
En acı yakarışlar sırasında buz!
Yine de...
Her nefeste bir son
Her lâhzada bir sonsuzluk
Her dünde bir şu anlık hissediyorum!
(Ne olur sanki......?)
Kıytırık bir hüzünle
Hiç utanmadan bakıp da yüzüne!
Desem ki...
Seni seviyorum!
Ne ayıp!
Üstelik ne gerçek!
Ne kadar da hiç üstelik!
Boğazıma düğümleniyor sesim...
Kesilmesin diye nefesim...
İşte bunun için!
Yani yine benim için!
Yani kıyamadığım için tatlı canıma!
Yani nefessizlikten ölmeyeyim diye!
Sana duyurmak için değil!
“Canım kurtulsun” için!
Nasıl bir sevmekse bu? ? ?
İşte
Hâlâ “Var” olan “Ben” için!
Yüzyılın yalancılarından bir yalancı olarak!
Yüzüm bile kızarmadan!
Gönlümde sanal bir yangın...
(Ne garip.......?)
Ateşsiz!
Külsüz!
Desem ki...
Seni seviyorum!
Ve inanmadan kendim bile...
Söylerken kendi şirretliğime şaşarak!
Her “Seni Seviyorum! ” feryâdında
Kendi sesimden iğreniyorum!
Fakat sükût
Tekrar sıkıyor gırtlağımı!
Tekrar tekrar...
Aynı hakikatli yalana dönüp çaresiz...
(Neylersin......?)
Sevdâlıymış gibi!
Ama sevdâsız!
Utangaç ama arsız!
Desem ki...
Seni seviyorum!
Şerha şerha yarılmak bu!
Lâkin şerhi yok durumumun...
En iyi anladığım zamanlarda bile anlamıyor
Anlamadığımı hissederken
üstelik
her şeyi biliyorum!
Ve böylesi bilindikken her şey...
Cehlimin kokusu burnumun direklerini sızlatıyor!
(Ne anlama gelir.......?)
Bakmasam kılığıma
Küçüklüğüme aldırmasam!
Çapsız!
Cansız!
Güdük bir duyguyla!
Bir koca sırrı döksem ayaklarına!
Desem ki...
Seni seviyorum!
Kovar mısın “Beni” kapından?
Çarpar mısın “Beni” suratıma? !
Sûretimin acımışlığıyla bakarken gül çehrene...
Sîretimi yakar mısın?
Olmayan yüzüme!
Yani bana!
Yani yüzsüzler arasındaki bu yüzsüze!
Lûtfeder misin aşkını?
.........
Her şey bir yana dağılsa diyorum Sevgilim!
Her söz bir yana kaçsa!
Bu şiir de unutulsa!
Sadece insanlar değil
Bütün kuşlar...
Pınarlar...
Ve rüzgârlar...
Herkes sussa keşke...
Her şey sussa...
Ben de sussam da...
Dolaysız
zamansız
apansız!
(Nerededir o dem......?)
Sadece Sen!
Desen ki...
Seni seviyorum!