Piramitler ve Nükleer Savaş

nones

Bayan Üye
Ejiptologlar ve arkeologlar, yıllardan beri piramitlerin yalnızca ve yalnızca firavun mezarı olduğunu iddia ediyorlar. Oysa, I.Ö 2500 dolayında, henüz tekerleği bile bulmadığı varsayılan bir ülkenin, bütün kaynaklarını kullanarak bu devasa yapıları yalnızca firavunlarına gösterişli mezar olsun diye yaptıklarına inanmak zor. Hele Giza'daki üç büyük piramitten söz edince, isler iyice "garip" hale geliyor.[1]

Bir piramiti bitirmek için 20.000 işçi ve 10 yıla ihtiyaç vardır. Neden bu zahmete girdiler? Yapılan araştırmalarda piramitlerin dışarıdan gelen radyasyonu içeri yansıtmama özelliği bulunuyor ve dışarıda serbest halde zararsız miktarda radyasyon kalıntıları bulundu. Bu durum, insanın aklına ister istemez daha önceden çıkan nükleer savaştan korunmak için mi piramitlerin yapıldığı sorusunu akıllara getiriyor.[2]

Mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan; mumyaları ilk bulan 12 kişi kanserden ölmüştü. İlginçtir ki, Piramitlerin içerisinde ultrasound, radar, sonar gibi cihazlar çalışmıyor. Piramitlerin içine kirletilmiş suyu, birkaç gün bırakırsanız; suyu arıtılmış olarak bulabilirsiniz. Hatta Piramidin içerisinde süt birkaç gün süreyle taze kalır ve sonunda bozulmadan yoğurt haline gelir. Öyle ilginçtir ki, çöp bidonunun içindeki yemek artıkları bile, hiç koku yapmadan piramit içinde mumyalaşıyor. Bu da Mısır İmparatorluğunun matematik, fizik ve astronomi alanındaki gelişme seviyesini gösteriyor.[3]

Mısır ve Maya Hiyeroglif yazılarında şüpheye yer bırakmayacak şekilde bir nükleer savaşın hikayesi anlatılmaktadır. Onlardan alınmış şu pasajı inceleyelim:

“Güneş'ten 10.000 defa daha kuvvetli olan korkunç ateş, şehirleri mahvetti. Bu ateş, insanların saçlarını ve tırnaklarını döktü. Duvarlarda yalnız gölgeleri kaldı.[4] Kuşların tüyleri beyazlaştı. Bu ateşten kurtulmak için, askerler kendilerini nehirlere attılar. Sağ kalanlar yaşayabilmek için eşyalarını nehirde yıkadılar. Bunlar birdenbire değiştiler maymunlaşıp ormanlara çekildiler. Üçüncü zaman insanlarından, maymunlardan başka yaratık kalmadı. Derler ki, maymunlar insanlardan türediler, o yüzden insanlara çok benzerler.”

Hint kutsal kitaplarından biri diğeri olan Mosola Purva'da da bu konu ile ilgili yazılar buluyoruz:

“Bu bilinmeyen bir silahtır; Demirden bir şimşek… Ölümün büyük habercisi… VRİŞNİ ve ANDAKA ırklarını bir anda mahvetti. Yanan cesetler tanınmaz hale gelmişlerdi. Birkaç saat içinde yiyecek maddeleri çürüdü, zehirlendi. Ve işte KUKRA, uçan bir VİMANA'dan üçlü şehir üzerine uzayın kuvvetini içinde taşıyan ölüm taşını attı. On bin güneşe bedel, dumanla karışık bir ateş gök yüzüne yükseldi.[5] Vimana gökteydi. Fakat aşağıda, üçlü şehirden iz kalmamıştı.”

Bu çok eski yazıları inceledikten sonra oturup düşünelim. Afrika ve Amerika… Birbirinden 20.000 kilometre uzakta iki ayrı kıta… İkisinin de kutsal yazılarında aynı şeyler yazılı! İster istemez, çok eski çağlarda dünyanın iki ucunda patlak veren bir nükleer savaşı düşünmeye zorlanıyoruz!.. Bugün artık, çok eski devirlerde Asya ve Amerika kıtalarında nükleer silahların kullanılmış olduğu birçok bilim adamı tarafından kabul etmektedir.[6][7][8][2]

Rus bilim adamları, yeraltında Keops piramiti altında dev bir boşluk buldular bu boşluğa iniş olan bir kapı bulundu. Sözü geçen karı koca bilim adamları bu kapıyı buldular ve otobüsle bu kapıya gittiler. Kamerayla her hareketlerini çektiler. Kapının etrafında toplandılar saat 24:00 a kadar kapının başında beklediler. ve saat tam 24:00 civarı gökten bir ışık gelip tüm kafileyi aldı. Kafiledeki her hareketi kameraya çeken adam da dahil Tanımlanamayan Uçan Cisimce alınıp götürüldü ve kamera birden yere düştü. Ertesi günün sabahı Mısır polisi, bölgede terkedilmiş bir otobüs ve kamera buldu. Ruslar, kamerayı alıp götürdüler ve kamera nın yere düştüğü anda oradan kafileyi alıp giden UFO'nun yerde kaybolan ışığını ölçerek UFO'nun bölgeden ışık hızıyla uzaklaştığını öğrendiler. ve ertesi günlerde NASA olayları haber alıyor. Mısır hükümeti ile ortaklaşarak kapıya beton döküyorlar. Sebep, kapı açıldığı takdirde Nükleer bir bombanın harekete geçirebileceği tehlikesi.[9]


Orion'un Gizemi ve Piramitler

1994 yılında Robert Bauval adli Belçika asilli, çocukluğu Mısır'da geçmiş bir mühendisin "Orion Mystery" adlı sansasyonel kitabi yayımlanana dek, dünyanın bu en gizemli üç anıtının niteliğine ilişkin ciddiye almaya değer bir teori atılmamıştı ortaya. Erich Von Daniken'in spekülatif ve fazla hayalci "uzaylı atalar" iddiası, ancak beylik UFO masallarına malzeme oluşturabilecek dayanaklara sahipti. Ejiptoloji ve Ortodoks arkeolojinin "piramitler firavun mezarıdır" varsayımları, Mısır'da sonraki dönemde inşa edilen (ve asla Giza'daki 3 piramidin kalitesine erişemeyen) yapılarda "mezar" düşüncesini destekleyecek bulgulara ulaşıldığından ötürü epey sağlam görünüyordu. Aslında ne Khufu'nun, ne Khafre'nin ne de Menkaure'nin piramitlerinde mezar, mumya ya da cesede rastlanmıştı ama bu, yaygın inancı değiştirmiyordu.

1979 yılında Kahire'ye yaptığı bir gezi sırasında Robert Bauval, üç büyük piramitin hizalanışında bir gariplik fark etti. İlk iki piramit köşegenlerinden birbirinin tam hizasına yerleştirildiği halde, daha küçük olan Menkaure'nin piramidi, hafifçe sola kaymış gibiydi. Bu muhteşem yapıları yaratabilecek ve ölçülerde asla şaşmayacak bir mimariye sahip olan Mısırlıların, üç piramidi aynı çizgi üzerine yerleştirmeyi başaramamış olduğunu düşünmek hiç akla yakın gelmiyordu doğrusu. Bauval, Mısır kültürüne, özellikle de dinine meraklı biriydi. Bütün antik uygarlıklarda olduğu gibi eski Mısır'da da tapınakların belli yıldızlara göre hizalandığını, oriyentasyonlarının "gündönümü" ya da "ekinoks"lara yöneltilmiş olduğunu iyi bilirdi. Mısır'da en belirgin ve baskın kült, Osiris kültüydü ve bu tanrı, Orion takımyıldızıyla simgelenirdi. Bauval bir gün gökyüzünü izlerken, Orion'un merkezindeki en önemli üç yıldızın, Alnilam, Alnitak ve Mintaka'nın, aynı Giza piramitlerinde olduğu gibi bir hiza sapmasına sahip olduğunu fark etti: İlk iki büyük yıldız, Alnilam ve Alnitak doğru hizadaydı ama üçüncü ve en küçük yıldız olan Mintaka, hafifçe sola kaymıştı diğerlerine göre.

Bu bulgu, astronomi destekli yapılan gözlemlerle Giza piramitlerinin Orion Kuşağı olarak bilinen üç yıldızın yeryüzündeki kopyası olarak inşa edildiğini ortaya koyuyordu ve Mısır yıldız dinini bilenler için hiç de şaşırtıcı değildi. Mısırlılar, yeryüzünü ve yaşadıkları toprakları, gökyüzünün, yani ölümsüzlüğe eristiklerinde ulaşacakları yerin bir kopyası olarak düşünürlerdi ve piramit metinlerinden dini yazıtlara dek her yerde bu vurgulanırdı. Nil, Samanyolu'na denk geliyordu Mısır yıldız kültünde. Samanyolu'nun çevresindeki özel bir gökyüzü alanı, eski Mısırlıların "Duat" diye adlandırdıkları "tanrıların mekanı"ydı; bunun yeryüzündeki kopyası da Nil'in batısına denk getirilmişti! Bauval'in bulgusunda şaşırtıcı olan şey çok daha başkaydı. Bu üç piramit M.Ö 2600 dolaylarında yapılmıştı; ama, Orion yıldızının o tarihteki gökyüzü konumu, Giza'daki piramitlerin konumundan 45 derecelik bir sapma gösteriyordu.

Bauval, bir bilgisayar programı (SkyGlobe 3.2) yardımıyla, Orion ile piramitlerin bire bir ayni doğrultuya yerleştiği tarihi aradı ve karşısına I.Ö 10.500 tarihi çıktı! İşin ilginç yani, bu tarih Orion takımyıldızının presesyon döngüsünün en alt noktasına rastlıyordu.

Eski Mısır kültünde, "ilk başlangıç" olarak anılan bir dönem olduğunu biliyordu Bauval: "Zep Tepi" olarak adlandırılan bu dönem, Mısırlıların ülkelerinin tarihini anlatırken, "Mısır'ı tanrıların yönettiği mutlu dönem" diye söz ettikleri bir dilime de denk geliyordu. Binlerce yıl önceyi anlatıyordu bu sözcük. Acaba Mısırlılar piramitleri inşa ederken, çok eski bir dönemi anmak üzere, Orion'un M.Ö 10.500'deki yerleşimini mi seçmişlerdi master plan olarak? Bundan 4500 yıl önce, presesyon hesapları bile yapacak biçimde astronomi bilgisine nasıl sahip olmuşlardı? Yoksa bundan 12000 yıl önce varolan bir uygarlığın geride bıraktığı izleri mi görüyorduk Mısır'da? Robert Bauval, 1994'te yayımlanan "Orion Mystery" adli kitabında bu soruları sordu ve büyük sansasyon yarattı. Yanıtlarsa, hala araştırılmayı bekliyor.
 
---> Piramitler ve Nükleer Savaş

Bunları Turgut Gürsan'ın kitaplarındada okumuştum. Aslında çokça mantıklı geliyor bana ..
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst