' Kontes..
Bayan Üye
Günahkâr Bir Masal
gece,
gül ve lavanta kokan efsunlu mavi bir nehir,
sarı yıldızlar arasında dökülen utangaç bir şiir
tüm zamanların sancısını anlatan
bir efsane
kalabalık bir yalnızlığa çocuksu bir çığlık ile seslenir.
derinliği kendisini boğan muğlak bakışları var gecenin
kimisinin kapanmayan yarasına derman
kimisinin beynindeki ağır taşa hafif mutluluk
günah gibidir tadı,
sırtı kırılmışsa mavi nehirlerin.
bir sesin ayrı bir kaç vurgusu
kesintisiz ve upuzun bir haz kıyısına vurur nehrin
nehir mavi bir hüzün
kalpteki ateşe nispet içilir kırmızı şarap gibi
yalnızlık korkusu.
kaçmış bir uykudan sonradır kudurması düş ve hayallerin
bir sarkaç gibi dolar kendini hayallere
gül kokusundan utanır
nehir mavisinden
aşk anl*******
sevgili yalancı bakışlarından
dağ yağmuru gibi delirmelerin efsanesidir
yarım kalan aşk seferinin.
gecenin sessizliği seyrettiği an
şiirlerarası samimiyet göç kervanına katılmıştır
yıldızlar samanyolunda kervan
herkes gitmiştir
hüzün,
yalnızlık,
keder ve tüm ışıklar
bir tek sensin göçmemek için direnen.
mavi nehirlerime girme sakın
desiseni kabul etmez bu yürek
yüzün yabancıdır bu saatten sonra
her gün yeniden cezalandırdı şimşeklerin
lavanta kokusunu seven sancılarım titreterek.
bakire athena gibi duruyor karşımda kutsanmış lanetin
tüm vehametiyle tasa suratlı armağanların,
nergis desenli tutkuların,
duygu atlasların
ve bir kırlangıç sürüsü gibi
istila ettiğinde semalarımı
duyguyu doldurdum kadehe
nasıl içmem gerektiğini bilmeden.
ucuz konuşmalar kıyısından uzaklaşalı hayli zaman oldu
zaman eskimez zaman bükülmez
zekasından fışkırmış fikre esir olmaktı seni mavi hüzünlü nehre anlatmak
o da desiselerini yemiş günahkar bir masal oldu.
gece,
gül ve lavanta kokan efsunlu mavi bir nehir,
sarı yıldızlar arasında dökülen utangaç bir şiir
tüm zamanların sancısını anlatan
bir efsane
kalabalık bir yalnızlığa çocuksu bir çığlık ile seslenir.
derinliği kendisini boğan muğlak bakışları var gecenin
kimisinin kapanmayan yarasına derman
kimisinin beynindeki ağır taşa hafif mutluluk
günah gibidir tadı,
sırtı kırılmışsa mavi nehirlerin.
bir sesin ayrı bir kaç vurgusu
kesintisiz ve upuzun bir haz kıyısına vurur nehrin
nehir mavi bir hüzün
kalpteki ateşe nispet içilir kırmızı şarap gibi
yalnızlık korkusu.
kaçmış bir uykudan sonradır kudurması düş ve hayallerin
bir sarkaç gibi dolar kendini hayallere
gül kokusundan utanır
nehir mavisinden
aşk anl*******
sevgili yalancı bakışlarından
dağ yağmuru gibi delirmelerin efsanesidir
yarım kalan aşk seferinin.
gecenin sessizliği seyrettiği an
şiirlerarası samimiyet göç kervanına katılmıştır
yıldızlar samanyolunda kervan
herkes gitmiştir
hüzün,
yalnızlık,
keder ve tüm ışıklar
bir tek sensin göçmemek için direnen.
mavi nehirlerime girme sakın
desiseni kabul etmez bu yürek
yüzün yabancıdır bu saatten sonra
her gün yeniden cezalandırdı şimşeklerin
lavanta kokusunu seven sancılarım titreterek.
bakire athena gibi duruyor karşımda kutsanmış lanetin
tüm vehametiyle tasa suratlı armağanların,
nergis desenli tutkuların,
duygu atlasların
ve bir kırlangıç sürüsü gibi
istila ettiğinde semalarımı
duyguyu doldurdum kadehe
nasıl içmem gerektiğini bilmeden.
ucuz konuşmalar kıyısından uzaklaşalı hayli zaman oldu
zaman eskimez zaman bükülmez
zekasından fışkırmış fikre esir olmaktı seni mavi hüzünlü nehre anlatmak
o da desiselerini yemiş günahkar bir masal oldu.
Zeki Nurçin