sensiz olmaz
Kayıtlı Üye
Zamana gerçek değerini veren şey
Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( 563x350 ve %3$sKB ) Buraya Tıklayın
Üç İhlasla hatim sevabı kazanmak için; gönlün bütün olması, için ihlasla dolması ve Kuranın mübarek kelimelerini okurken hakikatinin düşünülmesi ve böylece Allahla beraber olma anını -maiyyeti- yakalamak gerekmektedir. Böyle okuyandır ki o, kurb-u huzurda hüsn-ü kabul görecektir.
İşte böyle okunan üç İhlas-ı şeriftir ki, insana bütün Kuran-ı Kerimi okumuş gibi sevap kazandırır. Öyleyse mümin, devamlı Kuranı böyle okumaya dikkat etmelidir. Çünkü o, böyle bir ufku bir kere yakalarsa bir hatim değil bin hatim etmiş gibi sevap kazanır. Bu husus sevapta böyle olduğu gibi günahlarda da böyledir. Öyle günah vardır ki, kendisi bizatihi küfür olmamakla beraber insanı küfre götürür. Cenâb-ı Hak, böyle günahlara girmekten bizi muhafaza buyursun!
Tefekkür, marifet-i İlâhî adına, geçmiş bilgilerle şu anda müşahede edilenlerin bir araya getirilmesinden hâsıl olan sistemli düşünme demektir. Bunu şöyle de anlayabiliriz: İnsanın, Allah adına bir ön malumatı ve marifeti vardır. Müminin bunlarla tefekkür ederek kalbinde yeni yeni marifet hüzmeleri belirir. Beyin hem içe hem de dışa doğru faal hale gelir. Bu şekilde marifet artar, bir saat tefekkür, tefekkürsüz bin sene ibadet seviyesine ulaşır. Onun marifeti ile dolu olarak aydınlık içinde bir dakika yaşamak, binlerce sene kupkuru ve yoz bir hayat yaşamaktan hayırlıdır. İşte o bin sene hayırsız hayatta namaz kılınsa dahi, içinde marifet-i İlâhî adına tefekkür olan bir saat ondan çok hayırlı sayılır.
Zamana değerini veren şey, onun içinde yapılanlardır. Bundan dolayı bazı hadislerde, ağır ve mühim şartlar altında, mesela cephede bir saat nöbet tutmanın bir sene ibadete mukabil olduğu belirtilmektedir. Bazen öyle şartlar olur ki, hakikaten o şartlar altında bir saat nöbet, bir milleti kurtarabilir. İşte o bir milleti kurtarma işi içinde bulunan bir saat, bin sene ibadetten hayırlıdır. Bu ve benzeri meseleleri kendi felsefeleri içinde anlamak lazımdır. Yoksa meseleyi özsüz ve kemmiyet planında ele alıp değerlendirdiğimizde bir kısım çelişkilere takılmak kaçınılmaz olur.
Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( 563x350 ve %3$sKB ) Buraya Tıklayın
Üç İhlasla hatim sevabı kazanmak için; gönlün bütün olması, için ihlasla dolması ve Kuranın mübarek kelimelerini okurken hakikatinin düşünülmesi ve böylece Allahla beraber olma anını -maiyyeti- yakalamak gerekmektedir. Böyle okuyandır ki o, kurb-u huzurda hüsn-ü kabul görecektir.
İşte böyle okunan üç İhlas-ı şeriftir ki, insana bütün Kuran-ı Kerimi okumuş gibi sevap kazandırır. Öyleyse mümin, devamlı Kuranı böyle okumaya dikkat etmelidir. Çünkü o, böyle bir ufku bir kere yakalarsa bir hatim değil bin hatim etmiş gibi sevap kazanır. Bu husus sevapta böyle olduğu gibi günahlarda da böyledir. Öyle günah vardır ki, kendisi bizatihi küfür olmamakla beraber insanı küfre götürür. Cenâb-ı Hak, böyle günahlara girmekten bizi muhafaza buyursun!
Tefekkür, marifet-i İlâhî adına, geçmiş bilgilerle şu anda müşahede edilenlerin bir araya getirilmesinden hâsıl olan sistemli düşünme demektir. Bunu şöyle de anlayabiliriz: İnsanın, Allah adına bir ön malumatı ve marifeti vardır. Müminin bunlarla tefekkür ederek kalbinde yeni yeni marifet hüzmeleri belirir. Beyin hem içe hem de dışa doğru faal hale gelir. Bu şekilde marifet artar, bir saat tefekkür, tefekkürsüz bin sene ibadet seviyesine ulaşır. Onun marifeti ile dolu olarak aydınlık içinde bir dakika yaşamak, binlerce sene kupkuru ve yoz bir hayat yaşamaktan hayırlıdır. İşte o bin sene hayırsız hayatta namaz kılınsa dahi, içinde marifet-i İlâhî adına tefekkür olan bir saat ondan çok hayırlı sayılır.
Zamana değerini veren şey, onun içinde yapılanlardır. Bundan dolayı bazı hadislerde, ağır ve mühim şartlar altında, mesela cephede bir saat nöbet tutmanın bir sene ibadete mukabil olduğu belirtilmektedir. Bazen öyle şartlar olur ki, hakikaten o şartlar altında bir saat nöbet, bir milleti kurtarabilir. İşte o bir milleti kurtarma işi içinde bulunan bir saat, bin sene ibadetten hayırlıdır. Bu ve benzeri meseleleri kendi felsefeleri içinde anlamak lazımdır. Yoksa meseleyi özsüz ve kemmiyet planında ele alıp değerlendirdiğimizde bir kısım çelişkilere takılmak kaçınılmaz olur.