SaMuRai
Kayıtlı Üye
Rudy Eugene isminde bir Amerikalı evsiz bir adamın yüzünün yarısını yedi. Basın Hannibal manşetleri attı. Peki gerçekte Hannibal Lecter diye biri var mıydı?
Prof. Dr. Sevil Atasoy
"Yüzü olmayan adamın hikayesi doğru", dedi doktor. "Hastaneye yatışından birkaç hafta sonra onunla koridorda karşılaştık. Tekerlekli sandalyedeydi. Kafasına, arkası öne gelecek biçimde bir ameliyathane başlığı geçirmişti. Gözlerine denk gelen yere iki delik açılmıştı. Tıpkı "fil adam"a benziyordu
Yanımdaki stajyere fısıldayarak sordum: "Kim bu?"
Gözlerini hayretle açarak yanıtladı: "Yüzü olmayan adam."
Sonra, doktor bir kitap yazdı. Meslektaşının ağzından duyduğu akıl almaz öyküyü, yani bir zamanlar yüzü olan adamın, yüzünü nasıl kaybettiğini, şöyle aktardı:
"Bir gece burnuna melek tozu çekmiş. Yanına her iki Dobermanını almış, arkadaşlarından özür dileyerek banyoya kapanmış. Usturası ile yüzünü kesmiş, parçaları köpeklerine yedirmiş. Banyodan çıktığında kulakları, burnu, göz kapakları, dudakları ve yanakları yokmuş ama, köpekleri pek mutluymuş. Çılgına dönen arkadaşları onu bizim hastanenin aciline getirmişler. Kendisine koridorda rastladığımda, sanırım 10-15 kez ameliyat olmuştu. İzleyen aylarda iki yüz kadar ameliyat geçirdi, kendi vücudundan alınan dokular yüzüne nakledildi. Sonunda yeni bir yüze sahip oldu."
Aslında Dr. Joseph Sacconun, bundan 20 yıl önce yayınlanan "Morfin, Dondurma ve Gözyaşları" adlı kitabı yazmasının amacı, melek tozu, yani fensiklidin ya da PCP denen maddeyi burnuna çektikten sonra, yüzünü köpeklerine yedirecek kadar kendini kaybeden adamı anlatmak değildi.
Adını gizlediği bir New York hastanesinde staj yaparken rastladığı alkol ve uyuşturucu bağımlısı doktorlara, uzun nöbetler yüzünden düşünemez hale gelen asistanlara ve hastaları tedavi edecek hastanenin yeni hastalıklar bulaştıran pisliğine dikkat çekmek istemişti.
Gazeteciler, acımasız eleştirilerini hızla manşetlere taşıdılar. Çalıştığı yerin, New Yorktaki Albert Einstein Tıp Fakültesinin uygulama hastanesi Montefiore olduğunu buldular. Diğer birçok hastanede benzer bir durumun yaşandığı anlaşıldı. 8 milyonluk New Yorktaki sağlık hizmetlerinin modernizasyonu, işte bu kitap sayesinde başladı.
Dr. Sacco, halen Bronx Lebanon Hastanesinin medikal direktörlerinden biri olarak görev yapıyor. "Morfin, Dondurma ve Gözyaşları" artık piyasada bulunmuyor. Fazla önemsemediği ve birkaç paragrafla geçiştirdiği, yüzünü köpeklere yediren zavallı insanın şimdi nerede olduğunu bilen yok. Ama söz ettiği, yüzü olmayan adamın, başkalarının hayatını değiştirdiği muhakkak.
POLİSİN YÜZÜ OLMAYAN ADAMI
Ben, yüzü olmayan adamın öyküsünü, aynı polisin ağzından birkaç kez dinledim.
Sözünü ettiğim polisin adı, Vernon Geberth.
İşletme Fakültesini bitirdikten sonra FBI Akademisine girmiş, bu arada psikoloji yüksek lisansını tamamlamış.
New York polisi, Bronx Cinayet Büro amirliğinden emekli Vernona ilk kez rastladığımda, bin sayfayı bulan "Cinayet Soruşturmasının Pratiği" çoktan profesyonellerin başucu kitabı olmuştu ve aralarında akademisyenlerin de bulunduğu bir topluluğa, öldürüldükten sonra betona gömülmüş bir adamın katilini yıllar sonra nasıl bulduklarını anlatıyordu. Toplantı sonrasındaki sohbet sırasında "Binlerce kurban gördün. En çok acıdığın hangisiydi?" diye sordum. "Bir adam vardı, yüzünü köpekler yemişti. Onu unutmam mümkün değil" deyip, sürdürdü.
Az sonra okuyacaklarınızı, ileriki yıllarda kimi zaman daha kısa, kimi zaman daha uzun bir şekilde, bıkmadan, usanmadan tekrarladı. New Yorkta, yılda ikibin dolayında cinayetin işlendiği, üstelik bunların 400 kadarının soruşturmasını Vernonun amiri olduğu Bronx Cinayet Bürosunun yürüttüğü 80lerin ikinci yarısında, bundan çok daha ilginç olaylar varken, yüzünü köpeklerin yediği adama odaklanmasının, bambaşka bir nedeni var.
"Bir kaç dakika arayla hem olay yerine intikal etmiş devriye aracından, hem de Montefiore acilinden aradılar. Olay yerine gidenlere Güvenlik çemberine alın, tanıklarla görüşün, ama delil toplamayın, geliyorum dedim. Fotoğrafını çektirdim. Nöbetçi doktor, intihar teşebbüsü olabilir, dedi. Saçmalıyor, diye geçirdim içimden ve zavallıyı bu hale getiren vahşiyi bulabilmek umuduyla hızla oradan uzaklaştım."
DOBERMANIN MİDESİNE GİDENLER
Cinayet Büro Amiri Vernon, zaman zaman pos bıyıklarını sıvazlayarak devam etti: "Bizimkiler adamı, bodrum kattaki dairesinin banyosunda yerde yatarken bulmuşlar. Evde bir Doberman köpekle üç yavrusu olduğundan, sağlık görevlileri sedyeye yerleştirmekte çok güçlük çekmiş. Hayvanları yatak odasına kilitlemişler. Ben gittiğimde, havlamaları sokaktan duyuluyordu.
Bu koşullarda delil toplamak mümkün değildi. Acil Hizmet bürosundaki arkadaşları aradım. Özel tabancalarıyla ateş ederek köpekleri sakinleştirdiler. Önce banyoya baktım. Yerde neredeyse hiç kan olmaması garibime gitti. Herhalde başka bir yerde saldırıya uğradı, diye düşündüm. Bütün aramamıza rağmen banyonun tabanında ne bir et, ne bir deri parçası bulduk. Köpekler yemiş olmalıydı. Hayvanları veterinere gönderdik. Midelerini yıkattık. Çıkan yanak, dudak ve burnu yerine dikilebilir umuduyla hastaneye yolladık. Maalesef işe yaramadı.
Oturma odasındaki sallanan koltuğun döşemesi kan içindeydi, etrafta kırık ayna parçaları bulduk. Birindeki kanlı parmakizi, yüzü olmayan adamınkini tuttu. Meğer üst kattaki dairede, kadının biri ve erkek arkadaşı ile birlikte melek tozu çekmişler. Birden soyunmuş, etrafa saldırmaya, bağırıp çağırmaya başlamış. Kadının arkadaşı korkmuş, onu bodrumdaki dairesine indirip, bırakmış. Anlaşılan PCP kullanmayı sürdürmüş, ardından yüzünü doğrayıp köpeklerine yedirmiş. Defalarca ameliyat oldu. Akli dengesi bir daha yerine gelmedi, halen devletin bir bakım evinde." (Yüksek dozda PCP, amil nitrit ve LSD, acının hissedilmesini engelleyebilir. Bu sırada kişi, intihar düşüncesi olmadığı halde, bu olayda olduğu gibi, kendisine gerçekten ciddi biçimde zarar verebilir.)
KURBANIMI ÇALDI, HANNİBALİ YAZDI
Polis Vernonun 20 yıl önce gerçekleşen bu olayı tekrarlamasının nedeni, Amerikalı yazar Thomas Harrisle yaşadığı problem. Thomas Harris, milyonlarca satan ve aynı adla filme çekilen Kuzuların Sessizliğinden sonra Hannibali yayınladığında, romandaki karakterlerden birinin, hastane acilinde fotoğrafını çektiği ve "Cinayet Soruşturmasının Pratiği"nde yer verdiği kurbanla birebir örtüştüğünü öğreniyor. Yazara bir mektup yazarak, bu karakteri kendi soruşturmasından "borç aldığını" ilan etmesini istiyor. Mesele giderek büyüyor. Aylar sonra yazar, kitabının bir sonraki baskısında bu gerçeğe yer vermeyi kabul ediyor.
Thomas Harris verdiği sözü tuttu. Hannibalin 2000 yılındaki baskısının 547. sayfasında sıraladığı "Teşekkür"lerin arasına, "Vernon Geberthin mükemmel ders kitabı Cinayet Soruşturmasının Pratiği, Mason Vergerin kendi kendine zarar veren davranışının klasik bir örneğini içerir" cümlesini ekledi. Ancak bu kadarı, polis Vernonu tatmin etmedi.
Hannibali okumayan ya da filmini görmeyenler için kısaca hatırlatayım. FBIın kadın ajanı Clarice Starling, yüksek güvenlikli bir akıl hastanesinden yedi yıl önce kaçan psikiyatri uzmanı, seri katil ve yamyam Dr. Hanibal Lecteri yakalamakla görevlendirilir.
Doktorun peşinde olan biri daha vardır: Mason Verger.
Hannibalin bulunduğu yerle ilgili bilgi verecek olana, büyük bir para ödülü vaat eden Verger, bir pedofildir. Yıllar önce tedavisini üstlenen Dr. Hannibal, ona metamfetamin - melek tozu - LSD karışımı koklatmış, kırık bir ayna parçasıyla kendi yüzünü parçalamaya ikna etmiş, etlerini köpeklere yedirmiş, daha sonra boynunu kırmıştır. Hannibalin hayatta kalmayı başaran tek kurbanı olan Verger, tekerlekli sandalyeye mahkumdur ve yüzü, bakılamayacak derecede bozuktur. Kendisini bu hale getiren doktoru domuzlara parçalatarak intikam almayı planlar.
POLİS VERNON HAKLI MI, DEĞİL Mİ?
İlk bakışta, polis Vernona hak vermemek elde değil. Hannibaldeki çocuk istismarcısı, onun karşılaştığı kurban gibi (yanlış hatırlamıyorsam adı, Michaeldi), burnuna yasa dışı bir madde çektikten sonra, yüzünü kırık ayna parçasıyla doğramış, köpeklere yedirmiştir. Konuyu araştıranlar, olayın o tarihte gazetelerde yer bulmadığını söylüyor. Dolayısıyla Thomas Harris bu olayı medyadan değil, gerçekten polisin iddia ettiği gibi "Cinayet Soruşturması" kitabından öğrenmiş olabilir. Yazarın, yüzü olmayan adamdan haberdar olmasının bir diğer yolu, Montefiore hastanesinde çalışan ve yüzü olmayan adamla koridorda karşılaşan Dr. Sacconun "Morfin, Dondurma ve Gözyaşları"dır.
Öte yandan Thomas Harris, Kuzuların Sessizliği ve Hannibali yayınlamadan önce, en az iki kez FBIın Quanticodaki Davranış Bilimleri Birimini ziyaret etmiş, bu birimde görevli Robert Ressler ile saatlerce konuşmuş, hatta arşivleri incelemiştir. Cezaevlerindeki katillerle yüzyüze görüşerek kriminolojiye yepyeni bir açılım getirmiş olan Ressler, seri katil kavramını ve günümüzde çok tartışılan psikolojik profilleme yöntemini ilk kullanan kişidir.
Thomas Harris, kahramanlarının tamamen hayal ürünü olduğunu belirtse de, Kuzuların Sessizliğinde Jodie Fosterin, Hannibalde Julianne Mooreun oynadığı FBI ajanı Clarice Starlingi, teşkilatta görevli bir kadın ajandan esinlenerek yarattığını biliyoruz.
Yüzünü köpeklere yedirdiği kurbana da, polisin ya da Dr. Sacconun kitabında değil, FBIın binlerce sayfalık seri katil arşivinin bir köşesinde rastlamış olduğunu düşünüyorum.
(Aslında bu habar eski ama forumda baktım hiç açılmamış bu hannibal lecterin kitabını okuyordum başka kişiler bilgilensin diye açtım)
Prof. Dr. Sevil Atasoy
"Yüzü olmayan adamın hikayesi doğru", dedi doktor. "Hastaneye yatışından birkaç hafta sonra onunla koridorda karşılaştık. Tekerlekli sandalyedeydi. Kafasına, arkası öne gelecek biçimde bir ameliyathane başlığı geçirmişti. Gözlerine denk gelen yere iki delik açılmıştı. Tıpkı "fil adam"a benziyordu
Yanımdaki stajyere fısıldayarak sordum: "Kim bu?"
Gözlerini hayretle açarak yanıtladı: "Yüzü olmayan adam."
Sonra, doktor bir kitap yazdı. Meslektaşının ağzından duyduğu akıl almaz öyküyü, yani bir zamanlar yüzü olan adamın, yüzünü nasıl kaybettiğini, şöyle aktardı:
"Bir gece burnuna melek tozu çekmiş. Yanına her iki Dobermanını almış, arkadaşlarından özür dileyerek banyoya kapanmış. Usturası ile yüzünü kesmiş, parçaları köpeklerine yedirmiş. Banyodan çıktığında kulakları, burnu, göz kapakları, dudakları ve yanakları yokmuş ama, köpekleri pek mutluymuş. Çılgına dönen arkadaşları onu bizim hastanenin aciline getirmişler. Kendisine koridorda rastladığımda, sanırım 10-15 kez ameliyat olmuştu. İzleyen aylarda iki yüz kadar ameliyat geçirdi, kendi vücudundan alınan dokular yüzüne nakledildi. Sonunda yeni bir yüze sahip oldu."
Aslında Dr. Joseph Sacconun, bundan 20 yıl önce yayınlanan "Morfin, Dondurma ve Gözyaşları" adlı kitabı yazmasının amacı, melek tozu, yani fensiklidin ya da PCP denen maddeyi burnuna çektikten sonra, yüzünü köpeklerine yedirecek kadar kendini kaybeden adamı anlatmak değildi.
Adını gizlediği bir New York hastanesinde staj yaparken rastladığı alkol ve uyuşturucu bağımlısı doktorlara, uzun nöbetler yüzünden düşünemez hale gelen asistanlara ve hastaları tedavi edecek hastanenin yeni hastalıklar bulaştıran pisliğine dikkat çekmek istemişti.
Gazeteciler, acımasız eleştirilerini hızla manşetlere taşıdılar. Çalıştığı yerin, New Yorktaki Albert Einstein Tıp Fakültesinin uygulama hastanesi Montefiore olduğunu buldular. Diğer birçok hastanede benzer bir durumun yaşandığı anlaşıldı. 8 milyonluk New Yorktaki sağlık hizmetlerinin modernizasyonu, işte bu kitap sayesinde başladı.
Dr. Sacco, halen Bronx Lebanon Hastanesinin medikal direktörlerinden biri olarak görev yapıyor. "Morfin, Dondurma ve Gözyaşları" artık piyasada bulunmuyor. Fazla önemsemediği ve birkaç paragrafla geçiştirdiği, yüzünü köpeklere yediren zavallı insanın şimdi nerede olduğunu bilen yok. Ama söz ettiği, yüzü olmayan adamın, başkalarının hayatını değiştirdiği muhakkak.
POLİSİN YÜZÜ OLMAYAN ADAMI
Ben, yüzü olmayan adamın öyküsünü, aynı polisin ağzından birkaç kez dinledim.
Sözünü ettiğim polisin adı, Vernon Geberth.
İşletme Fakültesini bitirdikten sonra FBI Akademisine girmiş, bu arada psikoloji yüksek lisansını tamamlamış.
New York polisi, Bronx Cinayet Büro amirliğinden emekli Vernona ilk kez rastladığımda, bin sayfayı bulan "Cinayet Soruşturmasının Pratiği" çoktan profesyonellerin başucu kitabı olmuştu ve aralarında akademisyenlerin de bulunduğu bir topluluğa, öldürüldükten sonra betona gömülmüş bir adamın katilini yıllar sonra nasıl bulduklarını anlatıyordu. Toplantı sonrasındaki sohbet sırasında "Binlerce kurban gördün. En çok acıdığın hangisiydi?" diye sordum. "Bir adam vardı, yüzünü köpekler yemişti. Onu unutmam mümkün değil" deyip, sürdürdü.
Az sonra okuyacaklarınızı, ileriki yıllarda kimi zaman daha kısa, kimi zaman daha uzun bir şekilde, bıkmadan, usanmadan tekrarladı. New Yorkta, yılda ikibin dolayında cinayetin işlendiği, üstelik bunların 400 kadarının soruşturmasını Vernonun amiri olduğu Bronx Cinayet Bürosunun yürüttüğü 80lerin ikinci yarısında, bundan çok daha ilginç olaylar varken, yüzünü köpeklerin yediği adama odaklanmasının, bambaşka bir nedeni var.
"Bir kaç dakika arayla hem olay yerine intikal etmiş devriye aracından, hem de Montefiore acilinden aradılar. Olay yerine gidenlere Güvenlik çemberine alın, tanıklarla görüşün, ama delil toplamayın, geliyorum dedim. Fotoğrafını çektirdim. Nöbetçi doktor, intihar teşebbüsü olabilir, dedi. Saçmalıyor, diye geçirdim içimden ve zavallıyı bu hale getiren vahşiyi bulabilmek umuduyla hızla oradan uzaklaştım."
DOBERMANIN MİDESİNE GİDENLER
Cinayet Büro Amiri Vernon, zaman zaman pos bıyıklarını sıvazlayarak devam etti: "Bizimkiler adamı, bodrum kattaki dairesinin banyosunda yerde yatarken bulmuşlar. Evde bir Doberman köpekle üç yavrusu olduğundan, sağlık görevlileri sedyeye yerleştirmekte çok güçlük çekmiş. Hayvanları yatak odasına kilitlemişler. Ben gittiğimde, havlamaları sokaktan duyuluyordu.
Bu koşullarda delil toplamak mümkün değildi. Acil Hizmet bürosundaki arkadaşları aradım. Özel tabancalarıyla ateş ederek köpekleri sakinleştirdiler. Önce banyoya baktım. Yerde neredeyse hiç kan olmaması garibime gitti. Herhalde başka bir yerde saldırıya uğradı, diye düşündüm. Bütün aramamıza rağmen banyonun tabanında ne bir et, ne bir deri parçası bulduk. Köpekler yemiş olmalıydı. Hayvanları veterinere gönderdik. Midelerini yıkattık. Çıkan yanak, dudak ve burnu yerine dikilebilir umuduyla hastaneye yolladık. Maalesef işe yaramadı.
Oturma odasındaki sallanan koltuğun döşemesi kan içindeydi, etrafta kırık ayna parçaları bulduk. Birindeki kanlı parmakizi, yüzü olmayan adamınkini tuttu. Meğer üst kattaki dairede, kadının biri ve erkek arkadaşı ile birlikte melek tozu çekmişler. Birden soyunmuş, etrafa saldırmaya, bağırıp çağırmaya başlamış. Kadının arkadaşı korkmuş, onu bodrumdaki dairesine indirip, bırakmış. Anlaşılan PCP kullanmayı sürdürmüş, ardından yüzünü doğrayıp köpeklerine yedirmiş. Defalarca ameliyat oldu. Akli dengesi bir daha yerine gelmedi, halen devletin bir bakım evinde." (Yüksek dozda PCP, amil nitrit ve LSD, acının hissedilmesini engelleyebilir. Bu sırada kişi, intihar düşüncesi olmadığı halde, bu olayda olduğu gibi, kendisine gerçekten ciddi biçimde zarar verebilir.)
KURBANIMI ÇALDI, HANNİBALİ YAZDI
Polis Vernonun 20 yıl önce gerçekleşen bu olayı tekrarlamasının nedeni, Amerikalı yazar Thomas Harrisle yaşadığı problem. Thomas Harris, milyonlarca satan ve aynı adla filme çekilen Kuzuların Sessizliğinden sonra Hannibali yayınladığında, romandaki karakterlerden birinin, hastane acilinde fotoğrafını çektiği ve "Cinayet Soruşturmasının Pratiği"nde yer verdiği kurbanla birebir örtüştüğünü öğreniyor. Yazara bir mektup yazarak, bu karakteri kendi soruşturmasından "borç aldığını" ilan etmesini istiyor. Mesele giderek büyüyor. Aylar sonra yazar, kitabının bir sonraki baskısında bu gerçeğe yer vermeyi kabul ediyor.
Thomas Harris verdiği sözü tuttu. Hannibalin 2000 yılındaki baskısının 547. sayfasında sıraladığı "Teşekkür"lerin arasına, "Vernon Geberthin mükemmel ders kitabı Cinayet Soruşturmasının Pratiği, Mason Vergerin kendi kendine zarar veren davranışının klasik bir örneğini içerir" cümlesini ekledi. Ancak bu kadarı, polis Vernonu tatmin etmedi.
Hannibali okumayan ya da filmini görmeyenler için kısaca hatırlatayım. FBIın kadın ajanı Clarice Starling, yüksek güvenlikli bir akıl hastanesinden yedi yıl önce kaçan psikiyatri uzmanı, seri katil ve yamyam Dr. Hanibal Lecteri yakalamakla görevlendirilir.
Doktorun peşinde olan biri daha vardır: Mason Verger.
Hannibalin bulunduğu yerle ilgili bilgi verecek olana, büyük bir para ödülü vaat eden Verger, bir pedofildir. Yıllar önce tedavisini üstlenen Dr. Hannibal, ona metamfetamin - melek tozu - LSD karışımı koklatmış, kırık bir ayna parçasıyla kendi yüzünü parçalamaya ikna etmiş, etlerini köpeklere yedirmiş, daha sonra boynunu kırmıştır. Hannibalin hayatta kalmayı başaran tek kurbanı olan Verger, tekerlekli sandalyeye mahkumdur ve yüzü, bakılamayacak derecede bozuktur. Kendisini bu hale getiren doktoru domuzlara parçalatarak intikam almayı planlar.
POLİS VERNON HAKLI MI, DEĞİL Mİ?
İlk bakışta, polis Vernona hak vermemek elde değil. Hannibaldeki çocuk istismarcısı, onun karşılaştığı kurban gibi (yanlış hatırlamıyorsam adı, Michaeldi), burnuna yasa dışı bir madde çektikten sonra, yüzünü kırık ayna parçasıyla doğramış, köpeklere yedirmiştir. Konuyu araştıranlar, olayın o tarihte gazetelerde yer bulmadığını söylüyor. Dolayısıyla Thomas Harris bu olayı medyadan değil, gerçekten polisin iddia ettiği gibi "Cinayet Soruşturması" kitabından öğrenmiş olabilir. Yazarın, yüzü olmayan adamdan haberdar olmasının bir diğer yolu, Montefiore hastanesinde çalışan ve yüzü olmayan adamla koridorda karşılaşan Dr. Sacconun "Morfin, Dondurma ve Gözyaşları"dır.
Öte yandan Thomas Harris, Kuzuların Sessizliği ve Hannibali yayınlamadan önce, en az iki kez FBIın Quanticodaki Davranış Bilimleri Birimini ziyaret etmiş, bu birimde görevli Robert Ressler ile saatlerce konuşmuş, hatta arşivleri incelemiştir. Cezaevlerindeki katillerle yüzyüze görüşerek kriminolojiye yepyeni bir açılım getirmiş olan Ressler, seri katil kavramını ve günümüzde çok tartışılan psikolojik profilleme yöntemini ilk kullanan kişidir.
Thomas Harris, kahramanlarının tamamen hayal ürünü olduğunu belirtse de, Kuzuların Sessizliğinde Jodie Fosterin, Hannibalde Julianne Mooreun oynadığı FBI ajanı Clarice Starlingi, teşkilatta görevli bir kadın ajandan esinlenerek yarattığını biliyoruz.
Yüzünü köpeklere yedirdiği kurbana da, polisin ya da Dr. Sacconun kitabında değil, FBIın binlerce sayfalık seri katil arşivinin bir köşesinde rastlamış olduğunu düşünüyorum.
(Aslında bu habar eski ama forumda baktım hiç açılmamış bu hannibal lecterin kitabını okuyordum başka kişiler bilgilensin diye açtım)