^shékér kıs^
Bayan Üye
Yürek kavislerimden akıp giden vuslatın can suyu!
Bir çığlığa sarılır gibitutundum eteğinden
bir kuyuya atar gibi kendimi
attım en derin dehlizlere
şimdi salacağım kısrağı dağ uçlarına
Musa’nın asasını alıp açıyorum dağların yolunu
Fizan’a çıksa bile yollar
yolların çoğul ekinden atıyorum kendimi
çöl örtüyor ayak uçlarımı …
Hadra yağmurlarında bir diken gibi baş tutacağım
omuzlarından aşağıya batan kıymık gibi şimdi özlemin
Bu vadinin yorganı kısa geliyor
baş açık yatılmıyor iki dağın arasına
neyleyim
İrileşipküçülen gözlerimi saklayacak çınar altları da yok buralarda
biraz daha içinden geçmeliyim tünellerin karları erir yüreğimin
belki o ıslanmadan ısınır…
belki ben
Cümle kapısında kalıyor bütün cevapsız sorular
kuru bir dal gibi atıyorum kozasına eylül’ün
Bilseydim böylesi gelecekve içime dert olacak
kapının eşiğine dökerdim tüm erimiş ruhumu
sonra eşiğinde kalıp olurdu sevdam
basıp basıp geçesin diye
Sözlerin mevsimi hüznün dallarına tutunmuş bir rüzgar gibi
çeşm ile topluyorum yaprakları
katmerli güllerin boynu bükük
bahçede lâl olmuş bülbül
göçlerin kanatları intizam ile dizilmiş
göğümdeki bulanıklık değil…
Yağmurun tozu toprağı yıkayıp arıttığı gibi
açıyorum kalbimi ve yıkıyorumİnşirah
Ardında zırhımı kuşanıyorum
’’Seni bilecek işaretler
gönder ey Burhan
ifade ve beyan berraklığı ver dilimize
Eman ver bize ey
Eman sahibi’’diyerek…
Uzakta ki sırrın sesinden geçiyor
bir ok gibi sığınıyorum bürüne ne yanıyor
içim İbrahim’in gülşenlere düşüşü gibi…
Bir çığlığa sarılır gibitutundum eteğinden
bir kuyuya atar gibi kendimi
attım en derin dehlizlere
şimdi salacağım kısrağı dağ uçlarına
Musa’nın asasını alıp açıyorum dağların yolunu
Fizan’a çıksa bile yollar
yolların çoğul ekinden atıyorum kendimi
çöl örtüyor ayak uçlarımı …
Hadra yağmurlarında bir diken gibi baş tutacağım
omuzlarından aşağıya batan kıymık gibi şimdi özlemin
Bu vadinin yorganı kısa geliyor
baş açık yatılmıyor iki dağın arasına
neyleyim
İrileşipküçülen gözlerimi saklayacak çınar altları da yok buralarda
biraz daha içinden geçmeliyim tünellerin karları erir yüreğimin
belki o ıslanmadan ısınır…
belki ben
Cümle kapısında kalıyor bütün cevapsız sorular
kuru bir dal gibi atıyorum kozasına eylül’ün
Bilseydim böylesi gelecekve içime dert olacak
kapının eşiğine dökerdim tüm erimiş ruhumu
sonra eşiğinde kalıp olurdu sevdam
basıp basıp geçesin diye
Sözlerin mevsimi hüznün dallarına tutunmuş bir rüzgar gibi
çeşm ile topluyorum yaprakları
katmerli güllerin boynu bükük
bahçede lâl olmuş bülbül
göçlerin kanatları intizam ile dizilmiş
göğümdeki bulanıklık değil…
Yağmurun tozu toprağı yıkayıp arıttığı gibi
açıyorum kalbimi ve yıkıyorumİnşirah
Ardında zırhımı kuşanıyorum
’’Seni bilecek işaretler
gönder ey Burhan
ifade ve beyan berraklığı ver dilimize
Eman ver bize ey
Eman sahibi’’diyerek…
Uzakta ki sırrın sesinden geçiyor
bir ok gibi sığınıyorum bürüne ne yanıyor
içim İbrahim’in gülşenlere düşüşü gibi…