Dokuması henüz tamamlanmamış bir duvar halısıdır hayat. Çizimi eksik kalmış bir tablo, ya da tamamlanmayı bekleyen yer yer, eksik cümlelerin olduğu bir şiir. İnce ince dokumak gerek yarım kalan yönlerini kırmadan incitmeden…
’’Birbirinizle kaynaşasınız diye gönderdim’’ ilahi mesajına muhatap olarak yaratılan insan, yaşadığı her anın hesabını da vereceği idrakinde olmalıdır.
İnsan; ne kadar naif ve değerli bir o kadar da sorumlu bir varlık. Âdemi yönleriyle şenlendirirken dünyayı, iyi niyet ve sevgiyle umudun timsali Habil olur, ya da önyargı içine düşerek hasedi bir kimlikle Kabilleşir. Amaç bellidir insani özellikleri koruyarak, İslami bir yaşantıyı hâkim kılmaktır ama ne zaman amaç unutulursa işte o an başlar önyargılar kırılmalar. Kaynaşmanın temelinde var olan sevgi ve aşk yok olur ve artık umutsuzluğa yelken açılır…
İnsanın insani kimliğini sahip olduğunu sandığı şeyler bozdu. Her sahipleniş bir şeyleri kopardı kendinden. Sahip olmak sınırları aşmaktı, sahip olmak emanete ihanet etmekti. Hâlbuki hiçbir şeye sahip değilsin, yegâne sahibin Allah tır. İşte bu gerçek unutulmazsa o zaman kul olduğunun farkına varabilirsin. Farkına varılan kulluk sana unutturmaz;
Hakkaniyete giden yönlerin, insaniyetten geçtiğini…
Yaradana şükür etmenin nihai noktasının insanlara teşekkürden geçtiğini…
Tövbe etmenin kabulünün mümkünü, insan olarak yaratılan o yüreğe özür dilemekten geçtiğini.İşte bunlar insanın ne kadar değerli olduğunu ortaya koyuyor.Hak katındaki yerinin özel olması insanlara olan davranışların ve kul hakkının geçmemesiyle orantılı...
Hayatın en sarsan yönüdür kırıklıklarımız.İnsani boyuttaki en acımasız ve en onulmaz yaralarımız.
Yürek kırıklığı hayatın kırıklığıdır. Yüreğiniz kırıldığı an uzaklaşırsınız hayattan bu fıtratın gereğidir. En güzel bir biçimde yaratılmış kalbin hüznüdür. Kırıklığın demini yaşamak bir katre hatıra bırakır gönüllerde, bırakılan bu damla gönülleri uzaklaştırmamalı gerçek sahibinden. Çünkü ne kadar sahibine yakınsa gönül o kadar sahibi de yakındır. Biz sahibimizden kopmadıkça, sahibimiz bizden asla kopmayacaktır…
Kırılmak hakka yaklaşmaktır, kırılan nokta yenilemektir ayağa kalkmaya vesiledir.
Bir Hacer teslimiyetiyle
Bir Meryem sükûnetiyle, teslim olarak sukut ederek kıyamda kalabilmektir…
Kırılma noktası güçtür’’Rabbim senden gelen her hayra muhtacım’’ diyen Musa (as)gücü…
Kırık kalbin en iyi parçandır, kalk ve doğrul en iyi parçanı da yanına alarak, en çöl yanınla Hacer olup teslimiyete giden yolda say et.
İçine sığmayan hüzünle, cümlelerine sığın…
Meryem sükûnetiyle susmayı dene, sukut gerekti sustum de…
Umulur ki,bu nokta arınmaya vesile olur.Arınma noktası Musanın tur-i sinası gibi,Hz.Muhammedin hirası gibi..
Arınma noktasına götürecek asalarımızı alıp, en dik duruşumuzla ‘’dünde kaldı her şey yarın yeni şeyler söylemek gerek’’ düşüncesiyle kıyama kalkmalı ve unutmamalı unutturmamalı neyimi?
‘’Asra andolsun ki
Hiç şüphesiz insan hüsrandadır
Ancak iman edip Salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışında’’ hitabını…
’’Birbirinizle kaynaşasınız diye gönderdim’’ ilahi mesajına muhatap olarak yaratılan insan, yaşadığı her anın hesabını da vereceği idrakinde olmalıdır.
İnsan; ne kadar naif ve değerli bir o kadar da sorumlu bir varlık. Âdemi yönleriyle şenlendirirken dünyayı, iyi niyet ve sevgiyle umudun timsali Habil olur, ya da önyargı içine düşerek hasedi bir kimlikle Kabilleşir. Amaç bellidir insani özellikleri koruyarak, İslami bir yaşantıyı hâkim kılmaktır ama ne zaman amaç unutulursa işte o an başlar önyargılar kırılmalar. Kaynaşmanın temelinde var olan sevgi ve aşk yok olur ve artık umutsuzluğa yelken açılır…
İnsanın insani kimliğini sahip olduğunu sandığı şeyler bozdu. Her sahipleniş bir şeyleri kopardı kendinden. Sahip olmak sınırları aşmaktı, sahip olmak emanete ihanet etmekti. Hâlbuki hiçbir şeye sahip değilsin, yegâne sahibin Allah tır. İşte bu gerçek unutulmazsa o zaman kul olduğunun farkına varabilirsin. Farkına varılan kulluk sana unutturmaz;
Hakkaniyete giden yönlerin, insaniyetten geçtiğini…
Yaradana şükür etmenin nihai noktasının insanlara teşekkürden geçtiğini…
Tövbe etmenin kabulünün mümkünü, insan olarak yaratılan o yüreğe özür dilemekten geçtiğini.İşte bunlar insanın ne kadar değerli olduğunu ortaya koyuyor.Hak katındaki yerinin özel olması insanlara olan davranışların ve kul hakkının geçmemesiyle orantılı...
Hayatın en sarsan yönüdür kırıklıklarımız.İnsani boyuttaki en acımasız ve en onulmaz yaralarımız.
Yürek kırıklığı hayatın kırıklığıdır. Yüreğiniz kırıldığı an uzaklaşırsınız hayattan bu fıtratın gereğidir. En güzel bir biçimde yaratılmış kalbin hüznüdür. Kırıklığın demini yaşamak bir katre hatıra bırakır gönüllerde, bırakılan bu damla gönülleri uzaklaştırmamalı gerçek sahibinden. Çünkü ne kadar sahibine yakınsa gönül o kadar sahibi de yakındır. Biz sahibimizden kopmadıkça, sahibimiz bizden asla kopmayacaktır…
Kırılmak hakka yaklaşmaktır, kırılan nokta yenilemektir ayağa kalkmaya vesiledir.
Bir Hacer teslimiyetiyle
Bir Meryem sükûnetiyle, teslim olarak sukut ederek kıyamda kalabilmektir…
Kırılma noktası güçtür’’Rabbim senden gelen her hayra muhtacım’’ diyen Musa (as)gücü…
Kırık kalbin en iyi parçandır, kalk ve doğrul en iyi parçanı da yanına alarak, en çöl yanınla Hacer olup teslimiyete giden yolda say et.
İçine sığmayan hüzünle, cümlelerine sığın…
Meryem sükûnetiyle susmayı dene, sukut gerekti sustum de…
Umulur ki,bu nokta arınmaya vesile olur.Arınma noktası Musanın tur-i sinası gibi,Hz.Muhammedin hirası gibi..
Arınma noktasına götürecek asalarımızı alıp, en dik duruşumuzla ‘’dünde kaldı her şey yarın yeni şeyler söylemek gerek’’ düşüncesiyle kıyama kalkmalı ve unutmamalı unutturmamalı neyimi?
‘’Asra andolsun ki
Hiç şüphesiz insan hüsrandadır
Ancak iman edip Salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışında’’ hitabını…