A$Koliq ^^
Bayan Üye
yürek çoktan sustu be usta ! ...
şairliğinden utanası geliyor bazen insanın,
mutluluğun tekelini elinde bulunduran yar,
sizi sürüklediği yarlardan bihaber
parmak uçlarınıza basmaya devam ediyor ...
acının bin bir türlü halini görmüş geçirmişseniz de,
toprak parçası gibi koyulaşan elleriniz
yetişemiyor zifiriliğine yüreğinizin ...
galata kulesi bile acı verebiliyor mesela,
büyük kentlerin alaycı otogar manzaralarına
yeniliyorsunuz işte ...
yan yanasınız belki sevdiğinizle,
nefesinize komşu olacak kadar yakın olduğunuzu
düşünenler var etrafınızda,
kim bilir ...
oysa siz öyle uzaksınız ki birbirinize,
göz göze gelmeye korkan bakışlarınızı
birbirinizden kaçırabilmeyi
zafer sayıyor yabancılığınız ...
sarılmak istiyorsunuz belki o an
geçmişte bıraktıklarınıza ...
ama size ait hiçbir şeyi hatırlatmıyor
yabancılığınız ...
yitirilenleri aramak istiyorsunuz
ama henüz yitenlerin ne olduğu bile belli değil ...
bir çıkış yolu olmalı diyorsunuz
ya da bir intihar ;
az kullanılmış ya da fazlaca öldürmüş ...
her şeyi olduğu gibi kabullenmek
aşka en büyük ihanet olur herhalde ...
birlikte yürüdüğünüz yolların taşıdığı
kalabalık,
bu kez tecavüz ediyor mazbut bakışlarınıza
belli ...
yaşamın kıyı şeridinde yol almaya devam ediyorsunuz
sonra milyonlarca insan gölgenizi bıçaklıyor,
sesinizin değdiği yerlere çığlıklar dilimliyorsunuz sizse
nedenlere bulaşıyor yine aklınız
cevaplar yetmiyor soruları bulmaya ...
göğsünüzdeki darp izi oluyor birden
önceleri sevdiğinizin başını yasladığı yer,
kaçıyorsunuz kalabalıklardan,
kalabalıklar ki,
hep bir ağızdan çoğaltıyor yalnızlığınızı ...
okuduğunuz kitaplardaki
kahramanlara benzetiyorsunuz kendinizi,
birazdan son cümlesi konulduğunda
hayatınıza kaldığınız yerden devam edebileceğinizi
ve yaşadıklarınızın sadece kitaplarda kalacağını
düşünüyorsunuz...
ama öyle olmuyo
yaşadıklarınızı silmeye çalıştıkça
aslında yüreğinizi karaladığınızı anlıyorsunuz ...
sevgilinin kopuk kirpiklerine
sarılıp düşmeyi seçen aşk,
önce sizin dudaklarınızı yakıyor tuzuyla ...
tutunduğunuz bütün dalların kırıldığı bi dünyada
ağaç olmak da yetmiyor bazen ...
ve yüreği gülmeden yüzü gülen adam olmak;
hiç istemiyorsunuz ! ...
Orhan Karın
şairliğinden utanası geliyor bazen insanın,
mutluluğun tekelini elinde bulunduran yar,
sizi sürüklediği yarlardan bihaber
parmak uçlarınıza basmaya devam ediyor ...
acının bin bir türlü halini görmüş geçirmişseniz de,
toprak parçası gibi koyulaşan elleriniz
yetişemiyor zifiriliğine yüreğinizin ...
galata kulesi bile acı verebiliyor mesela,
büyük kentlerin alaycı otogar manzaralarına
yeniliyorsunuz işte ...
yan yanasınız belki sevdiğinizle,
nefesinize komşu olacak kadar yakın olduğunuzu
düşünenler var etrafınızda,
kim bilir ...
oysa siz öyle uzaksınız ki birbirinize,
göz göze gelmeye korkan bakışlarınızı
birbirinizden kaçırabilmeyi
zafer sayıyor yabancılığınız ...
sarılmak istiyorsunuz belki o an
geçmişte bıraktıklarınıza ...
ama size ait hiçbir şeyi hatırlatmıyor
yabancılığınız ...
yitirilenleri aramak istiyorsunuz
ama henüz yitenlerin ne olduğu bile belli değil ...
bir çıkış yolu olmalı diyorsunuz
ya da bir intihar ;
az kullanılmış ya da fazlaca öldürmüş ...
her şeyi olduğu gibi kabullenmek
aşka en büyük ihanet olur herhalde ...
birlikte yürüdüğünüz yolların taşıdığı
kalabalık,
bu kez tecavüz ediyor mazbut bakışlarınıza
belli ...
![01me9.jpg](http://img10.imageshack.us/img10/9669/01me9.jpg)
yaşamın kıyı şeridinde yol almaya devam ediyorsunuz
sonra milyonlarca insan gölgenizi bıçaklıyor,
sesinizin değdiği yerlere çığlıklar dilimliyorsunuz sizse
nedenlere bulaşıyor yine aklınız
cevaplar yetmiyor soruları bulmaya ...
göğsünüzdeki darp izi oluyor birden
önceleri sevdiğinizin başını yasladığı yer,
kaçıyorsunuz kalabalıklardan,
kalabalıklar ki,
hep bir ağızdan çoğaltıyor yalnızlığınızı ...
okuduğunuz kitaplardaki
kahramanlara benzetiyorsunuz kendinizi,
birazdan son cümlesi konulduğunda
hayatınıza kaldığınız yerden devam edebileceğinizi
ve yaşadıklarınızın sadece kitaplarda kalacağını
düşünüyorsunuz...
ama öyle olmuyo
yaşadıklarınızı silmeye çalıştıkça
aslında yüreğinizi karaladığınızı anlıyorsunuz ...
sevgilinin kopuk kirpiklerine
sarılıp düşmeyi seçen aşk,
önce sizin dudaklarınızı yakıyor tuzuyla ...
tutunduğunuz bütün dalların kırıldığı bi dünyada
ağaç olmak da yetmiyor bazen ...
ve yüreği gülmeden yüzü gülen adam olmak;
hiç istemiyorsunuz ! ...
Orhan Karın