ohlin
Bayan Üye
Yunan hükümetinin emekçilere büyük bedeller ödetecek ikinci kurtarma paketini kabul etmesiyle birlikte yaşananlar, ülkede siyasi iktidarın çöktüğüne işaret ediyor. En önemli soru ise bundan sonra ne olacağı
Yunanistanda sosyal demokrat PASOK, sağcı Yeni Demokrasi ve faşist LAOSun oluşturduğu koalisyon hükümeti erken seçime varılmadan miadını doldurmuş görünüyor. Avrupa Birliği ile ikinci kurtarma paketi anlaşmasını imzalama kararı alan hükümetin, anlaşma uyarınca uygulamak zorunda olduğu kemer sıkma politikaları, halk tarafından şimdiden reddedilmiş bulunuyor.
Paketin müzakere edileceğinin açıklanmasından hemen sonra, 7-8 Şubat tarihlerinde, iki günlük genel greve giden işçiler, hükümet paketin onaylanacağının duyurulması üzerine 9-10 Şubat günleri de grevle geçti. Greve katılan yüzbinlerce işçiyle birlikte bütün ülkede meydanları dolduran halk, hafta sonu da eylemlere devam etti.
Dün, parlamentoda gece geç saatlerde yapılan oylama öncesinde binlerce insan parlamento kuşattı ve polisin sert müdahalelerine rağmen Syntagma Meydanından ayrılmadı. Merkez nüfusu 655 bin olan Atinada 200 binin üzerinde insanın eylemlere katıldığı belirtiliyor.
Gece 01.00de başlayan oylamada paket Yunan parlamentosunda 74'e karşı 199 oyla kabul edildi. 300 sandalyeli parlamentodaki oylamaya 278 milletvekili katılırken, koalisyonda bulunan PASOKtan 22, Yeni Demokrasiden 21 milletvekilinin pakete hayır dediği bildirildi. Koalisyondan ayrılan ve oylamaya katılmayacağını duyuran LAOStan da 2 milletvekili ise oylamaya katılarak evet oyu verirken, üç parti de bu vekilleri partilerinden ihraç edeceklerini açıkladı.
Paketle ilgili parlamento oturumunda Yunanistan Komünist Partisi (KKE) milletvekili Yorgos Marinos, Ekonomi Bakanı Evangelos Venizelosa, önerilen önlemlerin yazılı olduğu kanun maddelerini barındıran 700 sayfalık kitabı fırlattı.
İstifa eden edene
Cuma günü faşist parti LAOS önlem paketinin meclisten geçmesini istemediğini söyleyerek teknokratlar koalisyonundan ayrılmış, aralarında PASOKtan iki bakanın da bulunduğu 5 bakan görevlerinden istifa etmişti. Perşembe günü Tüm İşçilerin Mücadele Cephesine (PAME) bağlı işçiler Çalışma Bakanlığını işgal etmiş, bakanlık binasına "Halkın katliamına son! Kahrolsun hükümet! Troyka dışarı! AB'den çıkılsın!" yazılı bir pankart asmıştı. Dün de çok sayıda bakanlık binası halk tarafından işgal edildi.
Dün gece saatlerinde de, yaşanan olaylar sonrasında yine PASOK üyesi olan Vatandaşı Koruma Bakanı Hristos Paputsis görevinden istifa ettiğini açıkladı. Perşembe günü istifa eden bir diğer milletvekili ise Yeni Demokrasiden Yannis Manolisti. Manolis, açıklanan önlemlerin Brüksel fiyatlarının hüküm sürdüğü bir ülkede Bulgar ücretlerinin ödenmesine neden olacağını söyleyerek istifasını sundu.
Paketle ilgili parlamento oturumunda Yunanistan Komünist Partisi (KKE) milletvekili Yorgos Marinos, Ekonomi Bakanı Evangelos Venizelosa, önerilen önlemlerin yazılı olduğu kanun maddelerini barındıran 700 sayfalık kitabı fırlattı.
AB ve IMF ile yapılan anlaşma, Yunanistanda asgari ücretin yüzde 22 azaltılmasını koşulunu öne sürüyor. Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble, Perşembe günü yapılan AB Maliye Bakanları toplantısında Yunanistanda asgari ücretin çok yüksek olmasının büyük bir sorun olduğunu söylemiş, Bu nedenle orada çok fazla siyah [kaçak] işçi var. İşleyen bir idareleri olsaydı bu olmazdı demişti.
Halk parlamentoyu kuşatırken, futbol maçı seyrettiler!
Dün parlamentonun kuşatıldığı ve ülkenin her yerinde halkın ayağa kalktığı saatlerde, parlamentoda bir grup milletvekilinin meclis kafeteryasında futbol maçı izlediği ortaya çıktı. Gün boyu yaşanan olayları ülkedeki çeşitli kaynaklardan aktaran bloglardan bazılarında, gece 23.00 itibarıyla şu bilgi geçiliyordu:
Yaklaşık bir saat önce, parlamento oturumunda tartışmalar devam ederken bazı milletvekilleri meclis kafeteryasında futbol maçı izliyordu. Milletvekilleri, [PASOK Selanik millletvekili] Eva Kaili onları oturuma çağırdığında Kailiye bağırdı.
Polis sendikası Troyka temsilcilerini tutuklayacağını söyledi
Cuma günü Yunanistan polisinin üçte ikisini kapsayan polis sendikası Yunanistan Polis Federasyonu, IMF, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Komisyonu temsilcilerinden oluşan Troykayı şantaj, demokrasi ve ulusal egemenliği örtülü şekilde ortadan kaldırmak veya zayıflatmakla suçlayan bir mektup yayımladı. Troykanın başkanlığını yürüten Avrupa Merkez Bankası Yunanistan heyeti başkanı Klaus Masuch ve Avrupa Komisyonunun eski Yunanistan baş denetçisi Servaas Derooseye yollanan mektupta şunlar söylendi:
Bu yıkıcı politikaya devam ettiğinize göre bizi artık daha fazla kardeşlerimize karşı savaşmak zorunda bırakamayacağınız konusunda sizleri uyarıyoruz. Protesto eden ve politika değişikliği isteyen ailelerimize, kardeşlerimize, çocuklarımıza ya da herhangi bir vatandaşa karşı durmayı reddediyoruz.
Yunan polislerinin yasal temsilcisi olarak, şantaj, örtülü bir biçimde demokrasi ve ulusal egemenliği ilga etmek veya zayıflatmak gibi bir dizi suçtan ötürü hakkınızda tutuklama kararı çıkaracağımız konusunda sizi uyarıyoruz.
Sendikanın mektubuna karşın, son iki günde gerçekleşen olaylarda polisin halka karşı yine sert müdahalelerde bulunduğu gözlendi. Ancak mektup, polis teşkilatı içerisinde bile Troyka ile yapılan anlaşmalara ve uygulanan kemer sıkma politikalarına yönelik ciddi bir tepkinin bulunduğunu gösterdi.
Yabancı sermaye kaçıyor mu?
The Guardian gazetesi Cuma günü telekomünikasyon tekeli Vodafoneun Yunanistandaki ortaklığından ayrılacağını yazdı. Şirketin Mali Sorumlusu Andy Halford, hesaplarını günlük olarak İngiltereye aktardıklarını ve Yunanistanın düzensiz bir iflas durumuyla karşı karşıya kalması ihtimaliyle ilişkili plan yaptıklarını belirtti. The Guardian ayrıca başka bazı büyük tekellerin de Avro Bölgesinde olası bir çöküşe karşı kendilerini korumaya çalıştıklarını yazdı. İlaç tekeli GlaxoSmithKlineın da Avrupa bankalarındaki varlıklarını İngiltereye geri çektiği belirtiliyor.
İlaç tekelinin yönetim kurulu başkanı Andrew Witty, the Telegraph gazetesine Avrupadaki çoğu ülkede nakit bırakmıyoruz. Her günün sonunda yerel bankalardaki hesaplarımızı temizleyip, daha sağlam ve güvenli bankalara aktarıyoruz diyerek, sözlerini Riski aktif olarak yönetmek için elinizden geleni yapmalısınız şeklinde sürdürdü.
Almanya, Yunanistanı sömürge valisi eliyle yönetmekte kararlı
Bir süre önce Almanyanın Yunanistanın maliyesinin yönetimi için ABnin bir delege atamasını öngören bir plan üzerinde çalıştığı basına sızmıştı. Plan bu şekilde hayata geçmiş olmasa da fiilen Yunanistan ekonomisinin Troyka tarafından yönetildiği söylenebilir. Buna karşın Almanyanın hayata geçmeyen planını uygulamaya koymak konusunda ısrarcı olacağı anlaşılıyor.
Cuma günü ikinci kredi paketiyle ilgili konuşan Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble, Yunanistanın verdiği sözler artık bizim için yeterli değil dedi. Schäuble, Yunanistanın bütün partiler tarafından desteklenen bir hükümet kurmayı başaramadığını söyleyerek, bu nedenle yapılması gereken reformları, hepimizin görmek istediği ölçüde kararlı bir şekilde yapamıyorlar dedi.
Berlinin, kurtarma paketi kapsamında ödenecek 130 milyar Avronun Yunanistana verilmemesini, ayrı bir hesapta tutularak yalnızca borç çevirmek için kullanılmasını istediği belirtiliyor. AB diplomatik kaynaklarından gelen bilgiye göre kurtarma fonlarının yüzde 70inin söz konusu hesaba yatırılabileceği ifade ediliyor. Fransanın da bu planı desteklediği, Yunanistanın alacaklılarına ödeme yapılmasının garanti altına alınması halinde bir iflasın söz konusu olmayacağı görüşüyle hareket ettiği vurgulanıyor.
Yunanistanın borçlarını geri ödeyememesi halinde en büyük darbeyi Fransız ve Alman bankalarının alacağı biliniyor. 2011de 15,5 milyar Avro net faiz ödemesi yapan Yunanistanın kamu bütçesinin yüzde 17si bu ödemelere harcandı (OECD ortalaması ise yüzde 5 seviyesinde bulunuyor). İkinci paket kapsamında yapılması öngörülen tahvil takası anlaşmasına yüzde yüz katılım olması halinde bile, bunun Yunanistanın tahvil faizlerini yüzde 4ten 2,75e indireceği ve 2012de ülke bütçesinin net faiz ödemelerine giden kısmının yüzde 13 gibi yine çok yüksek bir oranda olacağı tahmin ediliyor. Üstelik anlaşmanın kapsayacağı 260 milyar avroluk Yunan tahvilinin 205 milyar avroluk bölümü özel sektörün elinde bulunuyor. Bu 205 milyar avro tutarındaki tahvilin de 120 milyar avrosu Yunanistan dışında yerleşik olanların kasasında.
Siyasi iktidar çöktü, şimdi ne olacak?
PASOK hükümetinin kasım ayında düşmesinin ardından kurulan üç partili teknokratik koalisyon hükümetinin de nisan ayında yapılacak seçimlerden aylar önce miadını doldurduğu görülüyor. Yunan ekonomisinin AB ve IMF tarafından yönetilmekte olduğu ve Almanyanın bu durumu daha da ileriye taşımak istediği ise aşikar. Ancak Troykanın ülkeye biçtiği donu ona, Yunan sermaye egemenliğinin giydirmek durumunda olduğu da bir o kadar açık. Yunan halkı ise bu donu giymeyeceğini kesin bir şekilde gösteriyor. Yunanistan sermaye sınıfı egemenliğini korumak, AB ve IMF direktiflerini harfiyen yerine getirmek için zorladıkça, hükümet eskitiyor. Böylelikle ülkede son iki yıldır süren, son altı ayda ise iyice derinleşen siyasi kriz, iki hükümet daha eskiterek yeni bir uğrağa varmış oldu.
Bundan sonra sermaye egemenliğinin daha ağır baskılar uygulayarak restore mi edileceği, yoksa bugüne kadar güçlü bir direniş gösteren halkın yeni bir iktidar odağı mı şekillendireceği ülkenin kaderini tayin edecek. Çöken siyasi iktidarın yerine bir halk iktidarının kurulması için bütün gücüyle çalışan KKEnin varlığı da bu yöndeki umutları artırıyor.
Yunanistanda sosyal demokrat PASOK, sağcı Yeni Demokrasi ve faşist LAOSun oluşturduğu koalisyon hükümeti erken seçime varılmadan miadını doldurmuş görünüyor. Avrupa Birliği ile ikinci kurtarma paketi anlaşmasını imzalama kararı alan hükümetin, anlaşma uyarınca uygulamak zorunda olduğu kemer sıkma politikaları, halk tarafından şimdiden reddedilmiş bulunuyor.
Paketin müzakere edileceğinin açıklanmasından hemen sonra, 7-8 Şubat tarihlerinde, iki günlük genel greve giden işçiler, hükümet paketin onaylanacağının duyurulması üzerine 9-10 Şubat günleri de grevle geçti. Greve katılan yüzbinlerce işçiyle birlikte bütün ülkede meydanları dolduran halk, hafta sonu da eylemlere devam etti.
Dün, parlamentoda gece geç saatlerde yapılan oylama öncesinde binlerce insan parlamento kuşattı ve polisin sert müdahalelerine rağmen Syntagma Meydanından ayrılmadı. Merkez nüfusu 655 bin olan Atinada 200 binin üzerinde insanın eylemlere katıldığı belirtiliyor.
Gece 01.00de başlayan oylamada paket Yunan parlamentosunda 74'e karşı 199 oyla kabul edildi. 300 sandalyeli parlamentodaki oylamaya 278 milletvekili katılırken, koalisyonda bulunan PASOKtan 22, Yeni Demokrasiden 21 milletvekilinin pakete hayır dediği bildirildi. Koalisyondan ayrılan ve oylamaya katılmayacağını duyuran LAOStan da 2 milletvekili ise oylamaya katılarak evet oyu verirken, üç parti de bu vekilleri partilerinden ihraç edeceklerini açıkladı.
Paketle ilgili parlamento oturumunda Yunanistan Komünist Partisi (KKE) milletvekili Yorgos Marinos, Ekonomi Bakanı Evangelos Venizelosa, önerilen önlemlerin yazılı olduğu kanun maddelerini barındıran 700 sayfalık kitabı fırlattı.
İstifa eden edene
Cuma günü faşist parti LAOS önlem paketinin meclisten geçmesini istemediğini söyleyerek teknokratlar koalisyonundan ayrılmış, aralarında PASOKtan iki bakanın da bulunduğu 5 bakan görevlerinden istifa etmişti. Perşembe günü Tüm İşçilerin Mücadele Cephesine (PAME) bağlı işçiler Çalışma Bakanlığını işgal etmiş, bakanlık binasına "Halkın katliamına son! Kahrolsun hükümet! Troyka dışarı! AB'den çıkılsın!" yazılı bir pankart asmıştı. Dün de çok sayıda bakanlık binası halk tarafından işgal edildi.
Dün gece saatlerinde de, yaşanan olaylar sonrasında yine PASOK üyesi olan Vatandaşı Koruma Bakanı Hristos Paputsis görevinden istifa ettiğini açıkladı. Perşembe günü istifa eden bir diğer milletvekili ise Yeni Demokrasiden Yannis Manolisti. Manolis, açıklanan önlemlerin Brüksel fiyatlarının hüküm sürdüğü bir ülkede Bulgar ücretlerinin ödenmesine neden olacağını söyleyerek istifasını sundu.
Paketle ilgili parlamento oturumunda Yunanistan Komünist Partisi (KKE) milletvekili Yorgos Marinos, Ekonomi Bakanı Evangelos Venizelosa, önerilen önlemlerin yazılı olduğu kanun maddelerini barındıran 700 sayfalık kitabı fırlattı.
AB ve IMF ile yapılan anlaşma, Yunanistanda asgari ücretin yüzde 22 azaltılmasını koşulunu öne sürüyor. Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble, Perşembe günü yapılan AB Maliye Bakanları toplantısında Yunanistanda asgari ücretin çok yüksek olmasının büyük bir sorun olduğunu söylemiş, Bu nedenle orada çok fazla siyah [kaçak] işçi var. İşleyen bir idareleri olsaydı bu olmazdı demişti.
Halk parlamentoyu kuşatırken, futbol maçı seyrettiler!
Dün parlamentonun kuşatıldığı ve ülkenin her yerinde halkın ayağa kalktığı saatlerde, parlamentoda bir grup milletvekilinin meclis kafeteryasında futbol maçı izlediği ortaya çıktı. Gün boyu yaşanan olayları ülkedeki çeşitli kaynaklardan aktaran bloglardan bazılarında, gece 23.00 itibarıyla şu bilgi geçiliyordu:
Yaklaşık bir saat önce, parlamento oturumunda tartışmalar devam ederken bazı milletvekilleri meclis kafeteryasında futbol maçı izliyordu. Milletvekilleri, [PASOK Selanik millletvekili] Eva Kaili onları oturuma çağırdığında Kailiye bağırdı.
Polis sendikası Troyka temsilcilerini tutuklayacağını söyledi
Cuma günü Yunanistan polisinin üçte ikisini kapsayan polis sendikası Yunanistan Polis Federasyonu, IMF, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Komisyonu temsilcilerinden oluşan Troykayı şantaj, demokrasi ve ulusal egemenliği örtülü şekilde ortadan kaldırmak veya zayıflatmakla suçlayan bir mektup yayımladı. Troykanın başkanlığını yürüten Avrupa Merkez Bankası Yunanistan heyeti başkanı Klaus Masuch ve Avrupa Komisyonunun eski Yunanistan baş denetçisi Servaas Derooseye yollanan mektupta şunlar söylendi:
Bu yıkıcı politikaya devam ettiğinize göre bizi artık daha fazla kardeşlerimize karşı savaşmak zorunda bırakamayacağınız konusunda sizleri uyarıyoruz. Protesto eden ve politika değişikliği isteyen ailelerimize, kardeşlerimize, çocuklarımıza ya da herhangi bir vatandaşa karşı durmayı reddediyoruz.
Yunan polislerinin yasal temsilcisi olarak, şantaj, örtülü bir biçimde demokrasi ve ulusal egemenliği ilga etmek veya zayıflatmak gibi bir dizi suçtan ötürü hakkınızda tutuklama kararı çıkaracağımız konusunda sizi uyarıyoruz.
Sendikanın mektubuna karşın, son iki günde gerçekleşen olaylarda polisin halka karşı yine sert müdahalelerde bulunduğu gözlendi. Ancak mektup, polis teşkilatı içerisinde bile Troyka ile yapılan anlaşmalara ve uygulanan kemer sıkma politikalarına yönelik ciddi bir tepkinin bulunduğunu gösterdi.
Yabancı sermaye kaçıyor mu?
The Guardian gazetesi Cuma günü telekomünikasyon tekeli Vodafoneun Yunanistandaki ortaklığından ayrılacağını yazdı. Şirketin Mali Sorumlusu Andy Halford, hesaplarını günlük olarak İngiltereye aktardıklarını ve Yunanistanın düzensiz bir iflas durumuyla karşı karşıya kalması ihtimaliyle ilişkili plan yaptıklarını belirtti. The Guardian ayrıca başka bazı büyük tekellerin de Avro Bölgesinde olası bir çöküşe karşı kendilerini korumaya çalıştıklarını yazdı. İlaç tekeli GlaxoSmithKlineın da Avrupa bankalarındaki varlıklarını İngiltereye geri çektiği belirtiliyor.
İlaç tekelinin yönetim kurulu başkanı Andrew Witty, the Telegraph gazetesine Avrupadaki çoğu ülkede nakit bırakmıyoruz. Her günün sonunda yerel bankalardaki hesaplarımızı temizleyip, daha sağlam ve güvenli bankalara aktarıyoruz diyerek, sözlerini Riski aktif olarak yönetmek için elinizden geleni yapmalısınız şeklinde sürdürdü.
Almanya, Yunanistanı sömürge valisi eliyle yönetmekte kararlı
Bir süre önce Almanyanın Yunanistanın maliyesinin yönetimi için ABnin bir delege atamasını öngören bir plan üzerinde çalıştığı basına sızmıştı. Plan bu şekilde hayata geçmiş olmasa da fiilen Yunanistan ekonomisinin Troyka tarafından yönetildiği söylenebilir. Buna karşın Almanyanın hayata geçmeyen planını uygulamaya koymak konusunda ısrarcı olacağı anlaşılıyor.
Cuma günü ikinci kredi paketiyle ilgili konuşan Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble, Yunanistanın verdiği sözler artık bizim için yeterli değil dedi. Schäuble, Yunanistanın bütün partiler tarafından desteklenen bir hükümet kurmayı başaramadığını söyleyerek, bu nedenle yapılması gereken reformları, hepimizin görmek istediği ölçüde kararlı bir şekilde yapamıyorlar dedi.
Berlinin, kurtarma paketi kapsamında ödenecek 130 milyar Avronun Yunanistana verilmemesini, ayrı bir hesapta tutularak yalnızca borç çevirmek için kullanılmasını istediği belirtiliyor. AB diplomatik kaynaklarından gelen bilgiye göre kurtarma fonlarının yüzde 70inin söz konusu hesaba yatırılabileceği ifade ediliyor. Fransanın da bu planı desteklediği, Yunanistanın alacaklılarına ödeme yapılmasının garanti altına alınması halinde bir iflasın söz konusu olmayacağı görüşüyle hareket ettiği vurgulanıyor.
Yunanistanın borçlarını geri ödeyememesi halinde en büyük darbeyi Fransız ve Alman bankalarının alacağı biliniyor. 2011de 15,5 milyar Avro net faiz ödemesi yapan Yunanistanın kamu bütçesinin yüzde 17si bu ödemelere harcandı (OECD ortalaması ise yüzde 5 seviyesinde bulunuyor). İkinci paket kapsamında yapılması öngörülen tahvil takası anlaşmasına yüzde yüz katılım olması halinde bile, bunun Yunanistanın tahvil faizlerini yüzde 4ten 2,75e indireceği ve 2012de ülke bütçesinin net faiz ödemelerine giden kısmının yüzde 13 gibi yine çok yüksek bir oranda olacağı tahmin ediliyor. Üstelik anlaşmanın kapsayacağı 260 milyar avroluk Yunan tahvilinin 205 milyar avroluk bölümü özel sektörün elinde bulunuyor. Bu 205 milyar avro tutarındaki tahvilin de 120 milyar avrosu Yunanistan dışında yerleşik olanların kasasında.
Siyasi iktidar çöktü, şimdi ne olacak?
PASOK hükümetinin kasım ayında düşmesinin ardından kurulan üç partili teknokratik koalisyon hükümetinin de nisan ayında yapılacak seçimlerden aylar önce miadını doldurduğu görülüyor. Yunan ekonomisinin AB ve IMF tarafından yönetilmekte olduğu ve Almanyanın bu durumu daha da ileriye taşımak istediği ise aşikar. Ancak Troykanın ülkeye biçtiği donu ona, Yunan sermaye egemenliğinin giydirmek durumunda olduğu da bir o kadar açık. Yunan halkı ise bu donu giymeyeceğini kesin bir şekilde gösteriyor. Yunanistan sermaye sınıfı egemenliğini korumak, AB ve IMF direktiflerini harfiyen yerine getirmek için zorladıkça, hükümet eskitiyor. Böylelikle ülkede son iki yıldır süren, son altı ayda ise iyice derinleşen siyasi kriz, iki hükümet daha eskiterek yeni bir uğrağa varmış oldu.
Bundan sonra sermaye egemenliğinin daha ağır baskılar uygulayarak restore mi edileceği, yoksa bugüne kadar güçlü bir direniş gösteren halkın yeni bir iktidar odağı mı şekillendireceği ülkenin kaderini tayin edecek. Çöken siyasi iktidarın yerine bir halk iktidarının kurulması için bütün gücüyle çalışan KKEnin varlığı da bu yöndeki umutları artırıyor.