Yoyo Yo-yo Filipinlerde Güney Amerika bolalarına benzeyen, fırlatılıp hayvanların ayaklarına takılan bir av aracıydı. 1920lerde yoyo kullanımını seyreden Donald Duncan aynı adı koruyarak ve avcı diskini küçültüp değiştirerek çocuk oyuncağı haline getirdi. Yoyoya çok benzeyen bir oyuncak Çinden quia adıyla İngiltereye ve bandalore adıyla Fransaya gelmişti.
Yoyonun yaygınlaşması çarlistonla birlikte oldu. 1932-33teki ilk dalga Türkiyede de her yeri sarmış, çılgınlık olarak adlandırılmış, şarkılar bestelenmişti: Almışlar ellerine, Atarlar seni öne Gelirsin döne döne Yoyo Oynasam elli sene Usanmam senden yine Bu delilik değil de ne? Yoyo
Yoyo herhalde bütün dünyayı aynı anda saran moda akımlarının ilkiydi. Dünya savaşı büyük bir coğrafyayı aynı ortamın parçası haline getirmiş, üstelik binlerce insan bu coğrafya üstünde dolaşmak zorunda kalmıştı. Savaş sonrasında Pariste toplanan avangard yeni kuşağın yarattığı entelektüel akımlardan sonra, Paristen ayrılan Amerikalılar memleketlerine dönecek, 29 Bunalımının da etkisiyle yeni arayışlara yöneleceklerdi. Ama içki ve caz yasağının daha da çılgınlaştırdığı partilerden sokaklardaki çocuklara kadar herkesin paylaşacağı ve Amerikadan Avrupaya ihraç edeceği bir oyun vardı. Kılık kıyafeti, saç kesimi, müzik ve dansıyla gençliğinin farkına varan ve tadına varmak isteyen yeni kuşak önce bu oyunu paylaştı, sonra İkinci Dünya Savaşına gitti.
Savaştan sonra yoyonun ikinci baharı yaşandı, 1948-50de Türkiyede de yine salgın oldu. 1960lı yıllara kadar oyuncakçılarda satılmaya devam etti. Önce ahşapken sonra plastikleri üretildi. Metin And Gaziantepte yoyoyu çıkşa (çıkşağı) adıyla tespit etmiştir. Yunan vazolarında da 5. yüzyılda yoyoyla oynayan çocuk resimleri görünür, Eski Yunanda taş yoyoyla oynanırdı.