yıllık ödevime yardım pls

Futbolun Tarihi

Futbol nedir: On birer kişiden oluşan iki takım arasında oynanan ve oyuncuların küre biçiminde şişirilmiş özel bir topu el ve kollarını kullanmadan rakip kaleye sokmasına dayanan spor dalıdır.


İlk zamanlardan bu yana, küre şeklinde yuvarlanan cisimler bir oyun ve spor aracı olarak insanoğlunun dikkatini çekmiştir. Futbol oyununun ilk defa nerede ve ne zaman oynandığı bilinmemektedir; fakat tarihi araştrmalara göre ayakla oynanan top oyunlarının Sümerler’e kadar ulaştığı bilinmektedir.

Mısır'da mezarlardaki duvar resimlerinde ayakla top oynayan insan figürlerine rastlanmıştır. Hatta bu zamandan kalma, 7.5 cm çapında deri veya ketenden yapılmış toplar 2500 yıl önceden günümüze kadar ulaşmıştır ve kimi müzelerde sergilenmektedir. Homeros da "Odiesa"da top oyunlarından bahseder.

M.Ö 2500 yıllarında da Çin'de yere dikilmiş iki mızrak arasından bir topu tekmelemek suretiyle geçirmeye çalışarak talim yapıldığı bilinmektedir.


[image]http://www.fifa.com/images/fifa/history/1.jpg[/image]​


Orta Asya Türklerinin de kız ve erkeklerden kurulu karma takımlarla, topa elle dokunmadan, sadece ayak ve kafa ile vurularak rakip kaleden içeri atmaya çalışarak bir oyun oynadıklari kaynaklarda yer alıyor. İçlerinde Kaşgarlı Mahmut'un da bulundugu pek çok tarihçinin kitaplarında da Türklerin oynadığı "Tepük" isimli bir oyundan bahsedilir. Bu oyunun söylenen kuralları günümüz futbolununkilere oldukça benzer. Elle oynamak yasaktır, faullü hareketler tespit edilmiştir, top oyun alanının dışına çıkamaz.

Günümüz modern futbolunun temeli ise Romalı askerler arasında oynanan “harpastum” adlı oyundur. Futbolun Avrupa’daki tarihi ise büyük bir tartışma konusudur. Fransızlar, İngilizler ve İtalyanlar futbolun ilk defa kendi ülkelerinden diğer ülkelere yayıldığını iddia etmektedirler. Lakin futbol tarih boyunca hemen hemen bütün medeniyetlerde benzer biçimlerde boy göstermiş olsada bugünkü haline en yakin şeklini 17. yüzyılda İngiltere'de almıştır.





Daha sonraki gelişimi ise şöyle gösterilebilir:

1841 - Futbol topunun tam bir küre biçiminde olmasının kabulü


[image]http://www.soccerballworld.com/images/Oldestsoccerball6.jpg[/image]


1800'lü yıllarda bir futbol topu​


1848 - "Cambridge kuralları" adı altında futbol kuralları toplanmış ve bu kurallarla ilk futbol maçı Cambridge'de ögrenciler arasında ilk futbol maçının oynanması.

1855 - Bir İngiliz takımının ilk kez yurt dışına çıkarak futbol oynaması ve böylece Almanya'da futbolun temelini atması

1857 - İngiltere'de ilk futbol kulübü Sheffield Club'in kurulması.

1863 - İngiltere Futbol Federasyonu'nun ve böylece modern futbolun doğuşu.





1870 - Portekiz'de oturan İngilizlerin burada futbolu yaymaya başlamaları.

1871 - "Kral Kupası" veya "İngiltere Federasyon Kupası" nın başlaması


[image]http://www.soccerballworld.com/images/ballFACUP1893.jpg[/image]


1893 FA Kupası Final maçında kullanılan top
Wolves 1 Everton 0​


1872 - "İngiltere-Iskoçya" : ilk milli maç.

1875 - Kalelere üst direk konulması ve topa kafayla vurulmasına izin verilmesi

1876 - Korner kuralının kabulü

1879 - Glasgow'dan Darwen'e para teklifiyle futbolcu getirilerek profesyonellik yolunun açılması.

1882 - Futbol kurallarında değişiklik yapmaya yetkili "International Board"un kurulması

1885 - Profesyonelliğin İngiltere'de resmen kabulü




1886 - Ofsayt kuralının kabulü

1889 - Danimarka ve Hollanda'da futbol federasyonlarının kurulması

1890 - Futbol maçlarında tam yetkinin hakemlere verilmesi

1891 - Penaltının kabulü

1893 - Amerika'da ilk futbol federasyonunun Arjantin'de kurulması

1895 - İngiltere'de bayanların ilk futbol maçını oynaması

1899 - Sürenin 90 dakika, ölçülerin 118.4 x 91.4 olarak belirlenmesi

1901 - Sheffield United - Tottenham Hotspur federasyon kupası finalini 110.802 kişinin izlemesi.

1902 - İngiltere dışında oynanan ilk milli maçta Avusturya'nın Macaristan'ı 5-0 yenişi.

1903 - Averajın kabulü

1904 - Belçika, Fransa, Danimarka, Hollanda, İspanya, İsveç, İsviçre'nin FIFA'yı kurması

1906 - Kıtalar arasi ilk milli maçta Güney Afrika'nın Brezilya'yı Brezilya'da 5-0 yenişi.

1907 - Kendi sahasında bulunan bir futbolcunun ofsayt sayılmamasının kabulü

1908 - Londra Olimpiyat Oyunları'nda futbolun ilk kez olimpiyat oyunlarında yer alması.
 
Kolay bir konuymuş internetten araştırıp bulabilirdin ama ben yinede bulduğum bazı bilgileri özetle vereyim :

FUTBOL: İnsanoğlunun top ile oynamaya başlamasının tarihi çok eskilere dayanıyor. Mısırda mezarlardaki duvar resimlerinde ayakla top oynayan insan figürlerine rastlanmıştır. Hatta bu zamandan kalma, 7.5 cm çapında deri veya ketenden yapılmış toplar 2500 yıl önceden günümüze kadar ulaşmıştır ve kimi müzelerde sergilenmektedir. Homeros da Odiesada top oyunlarından bahseder. M.Ö 2500 yıllarında da Çinde yere dikilmiş iki mızrak arasından bir topu tekmelemek suretiyle geçirmeye çalışarak talim yapıldığı bilinmektedir. Orta Asya Türklerinin de kız ve erkeklerden kurulu karma takımlarla, topa elle dokunmadan, sadece ayak ve kafa ile vurularak rakip kaleden içeri atmaya çalışarak bir oyun oynadıkları kaynaklarda yer alıyor. İçlerinde Kaşgarlı Mahmutun da bulunduğu pek çok tarihçinin kitaplarında da Türklerin oynadığı Tepük isimli bir oyundan bahsedilir. Bu oyunun söylenen kuralları günümüz futbolununkilere oldukça benzer. Elle oynamak yasaktır, Faullü hareketler tespit edilmiştir, top oyun alanının dışına çıkamaz... Futbol tarih boyunca hemen hemen bütün medeniyetlerde benzer biçimlerde boy gösterdikten sonra bugünkü haline en yakın seklini 17. yüzyılda İngiltere’de almıştır.
 
Atletizmin Tarihçesi

yunanca’da kavga, mücadele ve savaş anlamına gelen athlos kelimesinden gelen 5000 yıllık tarihe sahip atletizm; koşu, atma ve atlama dallarını kapsayan çok yönlü gelişim gerektiren kurallı bir spor dalıdır.
atletizm sporu yarışma haline dönüşmeden önce yaşamlarını avcılıkla sağlayan insanlar koşma, atma ve atlamayı temel gereksinim olarak kullanmaktaydı. irlandalılar ve yunanlılar ilk olarak yarışma düzenleyen medeniyetlerdir
eski ingiliz ve irlanda eserlerinde, irlanda’daki atletik yarışmaların yer aldığı tailteann oyunları’ nın m.ö 2000 yıl öncesinde düzenlendiği yazmaktadır. eski yunanda da atletizm aynı tarihlere rastlamaktadır. homeros ilyada’ sında cenaze törenleri sırasında atletizm yarışmalarının düzenlendiğinden bahsedilmektedir.
m.ö 776 – m.s 393 yılları arasında yapılan antik olimpiyatlarda atletizm müsabakalarının önemli yer tuttuğu görülmektedir. tam sınırları bilinmemekle birlikte antik olimpiyatları yunanistan’ da olimpia’ daki kutsal vadide düzenlenmiş, hiç kesintiye uğramadan 1200 yıldan fazla devam etmiştir. olimpiyat müsabakalarında en eski rekorların m.ö 776 da olduğu belirlenmiştir. m.ö 724’ e kadar olimpiyat oyunlarında sadece bir branşta müsabaka yapılmıştır. stadia yarışı adı verilen bu yarışın uzunluğu 192 metre idi. m.ö 724’ den itibaren dia ulus adı verilen iki stadia yarışı, m.ö 720’ de yaklaşık 24 stadia’ yı içeren doliçhus yarışı, pentatlon (m.ö 720), güreş (m.ö 688) ve pankreation (m.ö 680) branşları eklenmiştir. yarışların yapıldığı stadia’ nın zemini kumla döşeli olup, atletler çıplak ayakla yarışmışlardır.
4. – 12. yüz yıllar arasında antik olimpiyatların yapılmamış olması sebebiyle bu tarihler arasında atletizm hakkında kaydedilmiş bilgi bulunmamaktadır. 12. – 14. yüzyıl arası savaşlarda okçuluğun önem kazanması ve atletizme ters düşmesi sebebiyle krallar atletizmi yasaklamışlardır. 17. yüzyıla gelindiğinde soylular, askerler arasında çeşitli iddialı atma, atlama ve yürüyüş gibi atletizm müsabakaları düzenlenmiştir. bu müsabakaları 18. yüz yılda hız ve mesafe koşuları takip etmiştir.
atletizm Yarışmaları düzenli olarak ilk kez 1825’te londra’da yapılmıştır. modern atletizmin başlangıcı ingiltere’de ilk resmi yarışların yapıldığı 1840 tarihi olarak kabul edilmektedir. 1861 yılında ilk atletizm kulübü ingiltere’ de kurulmuş ve adına da mincino lane athletic club denmiştir. 1866 yılında ilk şampiyona düzenlenmiş olup; 1877 yılında ise ingiltere ve irlanda ilk uluslar arası müsabakayı yapmıştır. sonrasında 1895’ de new york atletizm kulübü ve londra atletizm kulübü arasındaki yarışmalarla devam edilmiştir ve yarışmalar amerika, kanada, avustralya ve avrupa’ ya yayılmıştır.
1896 yılında ilk modern olimpiyatlar yapılmıştır. modern olimpiyatların başlarında atlama branşları günümüz olimpiyatlarında yapılanlardan farklıydı. atlayıcılar kilolarla atlarlardı. bu kiloların ne için kullanıldığı bilinmemekle birlikte tarihçiler kiloların kullanılmasını atlayıcıların sıkı bir şekilde düşüşünü sağlamak için olduğunu belirtmektedir. disk atıcılarının kullandıkları disk günümüzde kullanılan diskten çok daha ağırdı ve taştan yapılmıştır. cirit ise atma elinin ilk parmağına sırım sarılarak atılırdı. 1896’ da athens’ de 13 ülkeden 285 sporcu 10 branşta ilk olimpiyat madalyalarını kazanmak için yarışmıştır.
günümüzde tüm dünyada uygulanan atletizm kuralları 1912 yılında stockholm olimpiyat oyunları yapıldıktan sonra, 17 temmuz 1912 tarihinde uluslararası amatör atletizm federasyonu’ nun oluşumu için stockholm’ da bir kongre yapılmış ve bu tarihi kongre avustralya, avusturya, belçika, kanada, şili, dani marka, mısır, finlandiya, fransa, almanya, yunanistan, macaristan, norveç, rusya, isveç, ingiltere ve amerika birleşik devleti olmak üzere toplam 17 ülkenin katılımıyla gerçekleşmiştir. olimpiyat oyunları uluslar arası yarışmaların gelişimi sebebiyle atletizm için uluslar arası bir yönetim kurumuna acil ihtiyaç vardı. kural ve tüzüklerin evrensel prensipleri ve tüm dünyada kabul edilebilecek ortak amatör tanımı ile birlikte dünya ve olimpiyat oyunları rekorlarının güvenilir bir şekilde kaydı gerekli hale gelmişti.
stockholm’da yapılan bu toplantı inceleme mahiyetinde olmasına rağmen, ıaaf kayıtları bunu ilk toplantı olarak kabul etmektedir. ıaaf bir yıl sonra berlin’ de (1913) yapılan kongrede ilk tüzüğünü kabul etmiş ve ilk üyelik listesinde 34 ülke yer almıştır. j. sigfrid edström (isveç) başkan olarak ve kristian hellström fahri sekreter olarak seçilmiştir. uluslararası yarışmalar için ilk teknik kurallar, 1914 yılında fransa’ nın lion kentinde yapılan üçüncü kongrede yeni fahri sekreter hilding kjellman (isveç) tarafından takdim edilmiş ve üyelere benzer kuralları kendi ülke yarışmalarında kabul edip uygulamaları için anlatılmıştır.
2001 yılında edmonton’da yapılan 43, kongrede ıaaf (uluslararası atletizm federasyonları birliği) olarak yeniden isimlendirilmiş ve merkezinin (büronun) monako’ ya taşınması kararı alınmıştır. 2002 yılından itibaren ıaaf merekezi monako’ dan faaliyetlerini sürdürmektedir. günümüzde ıaaf’ a bağlı 210 ülke bulunmaktadır.
bayanlar için atletizm 1924 yılına kadar, bayanlar atletizm yarışlarını yöneten ayrı bir federasyon fsfı bulunmaktaydı. 1924 yılında yapılan paris kongresinde ıaaf, fsfı’ nın beş bayan yarışı olan (100 metre, 800 metre, 4×100 metre, yüksek atlama ve disk atma) paris olimpiyat oyunlarında yer alması teklifini desteklemiştir. 1924 yılından günü müze kadar geçen sürede bayanlar atletizm sporunda performanslarını geliştirmeye devam etmişlerdir.
ıaaf gelişme programına göre, bölgesel gelişme merkezlerindeki uzmanlar bayanlar atletizm yarışmaları için odaklanmışlardır. ıaaf kongresi 1995 yılında nawal el moutawakel (fas) ve abby hoffman’ ı (kanada) ıaaf konseyinin ilk bayan üyeleri olarak seçmiş ve her ikiside 1999 yıylında tekrara seçilmiştir.
ıaaf bayanlar komitesinin teklifi ve ıaaf konseyinin kararı üzerine, spora, bayanların katılma tarihini kutlamak, bayanlar atletizm sporunu tüm dünyada tanıtmak ve kadının rolünü yönetim, resmi görev yapma ve sahalarda antrenörlük yapmak için; 1998 yılı uluslararası bayanlar atletizm yılı olarak ilan edilmiştir.
ülkemizde atletizm ülkemizde atletizmi ilk olarak başlatan galatasaray lisesi’nin fransız asıllı beden eğitimi öğretmeni curel’dir. 1870’ de öğrencilerini kağıthane’ ye götürerek ilk idman bayram ını düzenlemiştir. o gün koşu, atma, atlama branşlarında müsabakalar düzenleyerek dereye girenlere çeşitli ödüller vermiş arkasından pilav ziyafeti vermiş ve sonraki yıllarda bu gün pilav günü geleneğine dönüşmüştür. robert koleji’ nde de aynı yıllarda atletizm faaliyetleri düzenlenmiştir.
1896 yılında istanbul’da kurtuluş (tatavla) kulübü’ nde gerçek anlamda atletizm başlamış ve bu kulüpten constantin devecis ve çelebioğlu 1906 yılındaki atina’ daki ara olimpiyat oyunlarına katılmışlardır. ilk türk atleti çanakkale savaşlarında şehit düşen ve aynı zamanda futbolcu olan galatasaraylı celal ibrahim’ dir. bunu şair kazım ve bedri yıldırım izlediler. 1912 yılında stockholm’ de yapılan olimpiyat oyunlarına robert koleji atletlerinden vahran papazyan ve mıgıryan katıldılar.
birinci dünya savaşı sırasında diğer spor, dalları gibi atletizmde de duraklama görüldü bu sönük yılların atletizmdeki başarılı isimleri olarak silifke’ li şükrü dölek, halil bey, selahattin bey, nurettin otmar savcı, asım bey ve mesut özok ön plana çıktılar.
1922 yılında kurulan idman cemiyetleri ittifakı’ na dahil olan atletim federasyonu, faaliyete geçti ve ülkemizdeki ilk ciddi atletizm yarışmaları başladı. bunu galatasaray, fener bahçe, beşiktaş, kurtuluş ve beyoğlu sporun, yarışmalara getirdiği rekabet havası izledi. türk atletizm tarihinde ilk Türkiye şampiyonası yarışmaları, 05 eylül 1924’ de eskişehir’ de yapıldı. aynı türkiye atletizm federasyonu 1924 yılında ıaaf’ a üye olmuştur.
1924 paris olimpiyat oyunlarına Burhan Felek başkanlığında katılan atletlerimiz hiçbir varlık gösteremediler. bu tarihten sonra getirilen alman alexy abrahams, amerikalı mr. louis ve macar ratkai gula isimli antrenörler atletlerimizin eğitimi ve gelişmelerinde önemli pay sahibi oldular. bu antrenörlerin eğitim çalışmaları ile ömer besim koşalay, rauf has ağası, adil giray, şekip engineri, suat hayri ürgüplü, haydar aşan, unvan tayfuroğlu, vildan aşir şavaşır gibi atletler yetişti
1930 yılında atina’da yapılan balkan oyunlarında 100 m. 11.1 sn derecesiyle ikinci gelen semih türkdoğan’ın kazandığı gümüş madalya uluslararası yarışmalarda atletizm dalında kazanılmış ilk madalyadır. bu yıllarda mehmet ali aybar, naili moran, cezmi or, cahit önel, çetin şahiner, muzaffer baloğlu, osman çoşgül ve doğan acarbey’ de uluslar arası düzeyde başarıyla ülkemizi temsil etmişlerdir. özellikle türkiye’ nin ilk büyük atleti ömer besim koşalay 13 yıl süren atletizm yaşamı boyunca altı ayrı dalda 29 türkiye rekoru kırmıştır. bu atletleri de raif emergen, füruzan tekin, rıza maksut işman gibi atletler izlediler. ilk bayan atletlerimiz ise 1926 yılında yapılan 50metre branşında yarışan neriman tahsin, emine abdullah ve mübeccel hüsamettin’dir.
1932 balkan oyunlarında gülle atma branşında veysi emre, 1939 balkan oyunlarında 100 – 200 m. branşlarında muzaffer baloğlu altın madalya kazandılar. bu dönemin en önemli maratoncusu ise şevki koru’ ydu.
savaş sonrası yıllarda, atletlerimizin en parlak derecesini ise 1948 londra olimpiyat oyunlarında üç adım atlama branşında bronz madalya kazanan ruhi sarıalp yapmıştır. sarıalp, londra olimpiyatlarındaki başarısının tesadüf olmadığını 1950 yılında avrupa atletizm şampiyonasında üç adım atlamada 14.53’ lük derecesiyle avrupa üçüncüsü olarak ispatlamıştır. olimpiyat oyunlarında yarışan ilk bayan atletimiz üner teoman’ dır. 1948 londra olimpiyat oyunlarında 100 m. branşında yarışmış ve serisinde 4. olarak elenmiştir.
1955 yılında 800 m.’ de akdeniz ve balkanların en büyük atleti olan ekrem koçak, dünya ordular arası şampiyonluğunu kazanarak, bir sezon içinde erişilmesi çok güç başarılara ulaştı. bunu gül çıray (akbaş), muharrem dalkılıç’ ın başarıları izledi. olimpik alanda bir başka başarılı atletimiz, 1968 meksika olimpiyat oyunlarında maraton branşında 4. olan ismail akçay’ dır. aynı yıl atina’da yapılan balkan oyunlarında maraton koşan ismail ak çay ve hüseyin aktaş’ ın altın ve gümüş madalya kazanmaları da bu dönemin önemli başarılarıydı.
dünya atletizmi dev adımlarla ilerlerken türk atletizmi bir hayli gerilerde kalmıştı. 1970’li yıllarda veli ballı maratonda mehmet yurdadön ve sadık salman kros koşularında, ali aydın cirit atamada, sermet timurlenk 800 m.’ de, mehmet tümkan orta mesafede, ekrem özdamar yüksek atlamada, aşkın tuna üç adım atlamada, nurullah candan dekatlonda, neşe çetin orta mesafede, ülker kutlu orta ve uzun mesafede uluslar arası müsabakalarda önemli dereceler elde ederek kürsüye çıkan sporcularımız olmuştur. durgunluk 1980’ li yıllarda da sürmüştür. bu durgunluk semra aksu’ nun 1983 balkan ve 1987 akdeniz oyunlarında elde ettiği ikincilik ve üçüncülük dereceleriyle biraz olsun aşıldı. ayrıca, mehmet terzi ve ahmet altun maratonda, mehmet yurdadön ile necdet ayaz krosta ve uzun mesafelerde büyük başarılar kazanarak uluslar arası pek çok müsabakada madalyalar aldılar. 1989 – 1994 yılları arasında atletizmde bir atılım olmuştur ve bu yıllarda çoksayıda türkiye rekoru kırılmıştır.
1990’lı yıllarda serap aktaş maraton branşında uluslar arası müsabakalarda altın madalya alan ilk sporcumuz olmuştur. fatma yüksel uzun atlamada, ekrem ay gülle atmada, murat ayaydın uzun ve üç adım atlamada, gülsüm durak yüksek atlamada, aksel gürcan 100-200 m. ‘lerde ruhan işim sırıkla yüksek atlama ve 110 m. engellide, alper kasapoğlu dekatlonda, cengiz kavaklıoğlu 100 m.’ de, zeki öztürk 1500 – 5000 -10000 m.’ de filiz türker (may) 100 m. engelli yarışmalarında ülkemizi en iyi şekilde temsil etmişler ve madalya kazanmışlardır.
2000 yılında eşref apak çekiç atamada dünya gençler şampiyonluğunu, sidney olimpiyat oyunlarında süreyya ayhan yarı final koşma başarısını göstermiştir. orta mesafe atletlerimizden süreyya ayhan 2002 yılında kazandığı avrupa şampiyonluğu ile atletizm tarihimizde alınan ilk avrupa şampiyonluğu olma özelliğini taşıyor. yine 2003 yılında süreyya ayhan’ ın 1500 m.’ de kazanmış olduğu ikincilikte bir ilkti. elvan abeylegesse 2002 yılında avrupa kros şampiyonasında üçüncü 2003 yılında ise ikinci olmuştur. 2004 yılına gelindiğinde ise atina olimpiyat oyunlarında eşref apak çekiç atmada üçüncü olarak ülkemize ruhi sarıalp’ ten sonra olimpiyatlarda madalya kazandırmıştır. yine 2004 yılında elvan abeylegesse’ de bir ilke imza altı ve 5000 m.’ de dünya rekorunu kırdı.
 
---Hentbol---


Culture & Lifestyle | 12.09.2004
German Handball: A Short History
Großansicht des Bildes mit der Bildunterschrift: Pierced Stefan Kretzschmar is Germany's Dennis Rodman
At the start of Germany's professional handball season on Sunday, more than 30,000 fans gathered in the Schalke Arena in Gelsenkirchen, setting a world record. But only 90 years ago, handball was a womens sport.

Handball is no new invention. Different variations of the game were already known in antiquity. But today's definition of handball can be traced back to the Womens' Committee of Berlin-Turnrath, named for the Berlin neighborhood where the game was invented by Max Heiser in 1917. Beginning on Oct. 29 of that year, the game became a harmless alternative to the rough male sport known as soccer.

Of course, the new rules were written for the special needs of women. The women weren't allowed to fight for the ball and the large ball size (71 centimeters) ensured that a good number of women actually got their hands on it. By comparison, today's players use balls that are about 15 centimeters smaller.

New rules for men

In 1919, Berlin gymnastics teacher Carl Schelenz completed the rules and introduced a larger playing field to the game. Around that time, men began to take an interest in the sport, and in February 1920, the first hall and field handball games took place in the city.


Bildunterschrift: Großansicht des Bildes mit der Bildunterschrift: A picture from the past: field handball as played in 1955 in DuisburgIn contrast to the indoor games, the field games have lost much of their popularity. "For a long time, Germany was a clear favorite in field handball," said Uwe Stemberg, games director for Germany's professional handball league. "But you have to realize that the teams had to play on a field of about 120 or 130 meters. You could really only see the exciting plays as they got to the goals. For spectators sitting midfield, the game wasn't very exciting. Fortunately, that's different with the indoor version."

Fritz Fischer, an archivist for the German Handball Association, believes Germany's often rainy and cold climate led to the shift indoors. "Other countries just ignored us back then as field handball players," he said. "The Nordic countries, especially, saw no reason to play the sport outdoors given their cold weather. Early on, they preferred the indoor version of the game."

During the past several decades, handball has developed into a recognized and serious competitive sport that is also part of the Olympics. The teams adapted to the new conditions long ago. Whereas the game was something people just did for fun in the old days, handball is played more aggressively on the field today.

Indeed, modern handball bears little resemblance to the sport designed for dainty women. "The moves have also gotten a lot faster and good technique is essential for success," said Stemberg. "If you take a look at a 10-year-old handball video and watch the game, it sometimes looks like a bunch of old men playing the game."

A dangerous sport?

Rüdiger Schmidt-Wiethoff, an orthopedic doctor at the College of Sports in Cologne, describes handball as a sport whose players are "enormously prone to injury." Professional handball players are often injured from falls or direct contact with other players. The sport can also lead to chronic injuries and is more dangerous than other repetitious sports. "With tennis, for example, chronic injuries are also common, but in contrast to handball, acute injuries are a rarity in tennis," the sports doctor said.

Despite such dangers, handball is a popular sport around the world with many fans, especially in Nordic countries like Sweden or Denmark. "In Iceland, handball is more popular than soccer," said Stemberg of the German professional league. But such popularity is still a dream for German handball players. "We can't compare our sport with or measure it against soccer. There's no way this sport will ever be as popular as soccer. Nevertheless, handball is already the second-most popular ball-oriented sport in the country."



İşine yarar umarım,bak spor adını arama motoruna ingilizce olarak yaz "handball history" gibi seni yabancı sitelere götürür :)
 
Futbol: The first description of a football match in England was written by William FitzStephen in about 1170. He records that while visiting London he noticed that "after dinner all the youths of the city goes out into the fields for the very popular game of ball." He points out that every trade had their own football team. "The elders, the fathers, and the men of wealth come on horseback to view the contests of their juniors, and in their fashion sport with the young men; and there seems to be aroused in these elders a stirring of natural heat by viewing so much activity and by participation in the joys of unrestrained youth.


A few centuries later another monk wrote that football was a game "in which young men... propel a huge ball not by throwing it into the air, but by striking and rolling it along the ground, and that not with their hands but with their feet." This chronicler strongly disapproved of the game claiming it was "undignified and worthless" and that it often resulted in "some loss, accident or disadvantage to the players themselves."

 
Son düzenleme:
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst