YıLdız TiLbe Fan CLub

ßLaCK.AnqeL

Bayan Üye
Hiçbir zaman uslanmayan kız olarak hayatla inatlaşmasını hep sürdürdü. Bulaşık yıkarken nasıl şarkı söylüyorsa, sahnelerde de öyle şarkı söylemek istedi. Böyle yaptığı için de sürünün kara koyunu olarak kaldı. Ama gelgitlerine rağmen yedi yılda beş albüm çıkardı, sadık dinleyici onu herşeye rağmen terketmedi. Neydi bu kızdaki şeytan tüyü? Evinin yakınındaki taksi şoförü bile onun için ‘‘çatlaktır ama içinde hiç kötülük yoktur’’ diyor.

Yıldız Tilbe'yi anlamak için belki de her seferinde hayatını hatırlamak lazım. Onun için bir kaybeden denilebilir mi? O şöyle diyor: ‘‘Kaybeden de benim, kazanan da benim. Bir kayıp varsa benden giden, bunu kazanan da yine benim. Kayıplarım benim kazançlarım. Kaybettiklerim de bende hálá. Ne kaybettiysem, kendi içimde kaybettim. O yüzden kaybım yok.’’ Sizce de kaybı yok mu?

1966 yılının 16 Temmuz'unda İzmir'de Tilbe ailesinin altıncı çocuğu olarak dünyaya geldi Yıldız. Aile içinde ona Yadigar diyorlardı ama o, bu ismini hiçbir zaman sevmedi. Babası Tekel fabrikasında çuval indirip kaldıran mevsimlik işçiydi. Annesi de küçük bir bakkal dükkanı işletiyordu. Ailesi hayatlarının sonuna dek İzmir'de yaşamıştı.

Yıldız, fazla sesi soluğu çıkmayan bir çocuktu. Yakantoplarda canı hep çok yandı. Çünkü yenilenler vargücüyle fırlatıyorlardı topu. Sonraları hayatında kazık yedikçe, ‘‘Artık oynamak istemiyorum. İnsanlar yenilince bozuluyor. Hayatımın içinde oyun oynamak istemiyorum, kendim için yaşamak istiyorum’’ diyecekti.

Dikkatini toplayamadığı için ders çalışmaz, varsa yoksa şarkı söylerdi. Bulaşık, çamaşır yıkarken, tuvalette bile her yerden onun sesi yükselirdi. Okul hayatına noktayı koyduğunda orta ikinci sınıfa gidiyordu. Çalışmak zorundaydı. Dikiş atölyelerinde iplik temizledi, pazarlamacılık, tezgahtarlık yaptı, çocuk baktı. Çocuk baktığı evde karanlık bir odada kalıyordu. Yüklük, bavullar, ayakkabılar her türlü ıvır zıvırın olduğu bir odaydı bu. Gece olup da herkes uyuduğunda, alçak sesle şarkı söylerdi. Nota bilmeyen, eğitimsiz bir şarkıcı olduğunda herkes ona nasıl şarkı yazdığını ve bestelediğini sorduğunda cevabı hep aynıydı: ‘‘Nasıl yaptığımı bilmiyorum, bilsem anlatırım. İçime öyle doğuyor.’’

18 yaşına iki hafta kala, 15 gün önce tanıştığı ve ne iş yaptığını bile bilmediği bir gence kaçtı. Daha doğrusu kendini kaçırttı. Evlendiklerinden bir ay sonra eşi askere gitti. Asker dönüşünde ailelerine Sezen adında bir kız çocuğu da katılmıştı. Yıldız hamileyken Sen Ağlama şarkısını dinlerken, eğer kızı olursa çocukluğundan beri taptığı Sezen Aksu'nun ismini kızına vermeyi kararlaştırmıştı. Evlilikleri altı yıl sürdü.

1990 yılıydı, bir arkadaşıyla Pırlanta Pavyon'un önünden geçerken, ‘‘belki burada şarkı söyleyebilirim’’ diye geçirdi içinden. Birlikte içeri daldılar. Çalışanlardan birinin provası vardı ve sazlar da oradaydı. Yıldız, pavyonun sahibini sordu ve buldu. ‘‘Benim sesim güzel, şarkı söylemek, para kazanmak istiyorum’’ dediğinde, patron onu baştan aşağı süzdü ve ‘‘geç söyle bir şarkı bakalım’’ dedi. Yıldız, sazlarla birlikte şarkısını söyleyip bitirdiğinde, patron ‘‘bir tane daha söyle’’ dedi. Yıldız işe alınmıştı. Hemen terziye, oradan da kuaföre götürüldü. Ertesi gün sahne onundu. Altı şarkı söyledi. Ama altı şarkıyı da mikrofonun önünde kazık gibi durarak söyledi. Titrediğini görmesinler diye, ayaklı mikrofonu kendine siper etmişti.

1991'de Sezen Aksu, Uğur Yücel'le birlikte İzmir'de şov yapıyordu. Yıldız, o sıralar bir gecede altı kulüpte şarkı söylüyordu. O gece Sezen Aksu, Yıldız'ın sahne aldığı yere gidecekti. Gidecekti ama Yıldız orada sahneye çıkmış ve çoktan inmişti bile. Başka yerde şarkısını bitirip, tekrar Aksu'nun geleceği yere gitti. Aksu tuvalete gittiğinde, Yıldız da arkasından: ‘‘Ben sizi çok seviyorum, kızımın adı da Sezen’’ deyip sohbete başladı. Aksu, Yıldız'ın ne iş yaptığını öğrenince, çık bir şarkı söyle dedi. Sahneye çıktığında, Sezen Aksu'nun ‘‘ne kavgam bitti, ne sevdam’’ şarkısını söyledi. Arkasından bir daha, arkasından bir tane daha. Aksu oradan ayrılırken Yıldız'a telefonunu vermiş ve aramasını istemişti.

Sezen Aksu'nun ‘‘İstanbul'a gel’’ telefonundan sonra, Yıldız eşyalarını toplamış ve artık İstanbullu olmuştu. Aksu'nun evinde kalıyor ve Aksu'nun Uğur Yücel'le yaptığı şov süresince de vokalistliğini yapıyordu. Aksu'nun evinde Uzay Heparı isminde genç bir müzisyenle tanışmıştı. Aralarında doğan yakınlaşmadan bir süre sonra Yıldız Tilbe, Aksu'nun evinden taşındı. Zaten daha ne kadar onunla kalabilirdi ki? Aksu'nun şovu bittiği için vokalistliği de bitmişti. Artık tek başınaydı. İstanbul'da farklı gece kulüplerinde üç yıl boyunca çalıştı. Albüm çıkarmak istiyordu ama kimseden ne şarkı sözü, ne de beste alabiliyordu. ‘‘Madem alamıyorum, ben yapayım belki olur’’ dedi ve oldu. Boş kuyuya attığı taştan ses gelmişti. Sözü de bestesi de kendine ait olan Delikanlım şarkısı 1994'te ortalığı kasıp kavurdu. Kara kız, beste ve söz yazarı terminatörü gibi çalışıyordu. Tarkan'a verdiği Kış Güneşi şarkısı da çok tutmuştu. ‘‘O şarkı Tarkan'a çok yakıştı. İyi ki ona kısmet oldu’’ diyordu.

Tilbe'nin istediği şöhret gelmiş ama gelmesiyle diyetini de almaya başlamıştı. Bir yerlerde hata yapıyor ama hatasının ne olduğunun farkına bile varmıyordu. Aşkları da hüsranla bitiyordu. Aşk eşittir acı, acı eşittir erkek ve erkek de eşittir kazık yemek demek oluyordu onun hayatında. Herkesle kavga ediyor, geceleri sızıp kalıyor, hep hadise çıkarıyordu. Yeryüzünde değildi de, başka bir yerdeydi sanki. 1996'da narkotik, evine baskın yaptığında esrarla yakaladı onu. Niye değiştiği anlaşılıyordu! Mahkemeden çıkarken kendisine uzanan mikrofonlara bağıra bağıra ‘‘Delikanlım’’ı söyledi: ‘‘Ne yapayım, yüz tane mikrofon vardı. Hangi birine ne söyleyecektim. Daha albümüm çıkmadan bu çirkefin içindeydim. Duygularım kaşar değildi, beklentilerim değildi, hiçbir şeyim değildi de değildi. Beni yanıma koymadılar, karşıma koydular. Rakip olarak karşıma yine beni çıkardılar. Ben yanımda değil, artık karşımdaydım. İnsanın duygularının formülü yok. Zaafları olabilir. İnsan hissettiği şeyden vazgeçemez ve ambalajlanamaz. Ben sadece şarkı yaptım. Ambalajlanamadım.’’

Uyuşturucu olayından sonra, Yıldız hiçbir zaman eskisi gibi parlayamadı. Kapılar suratına birer birer kapandı, kafayı sıyırmış dendi ve kimse iş vermedi. 1991'de İzmir'de bir pavyonda başladığı şarkıcılık hayatı, 1998'de Eskişehir'de bir pavyonda devam ediyordu artık. Uyuşturucu tedavisi sonuç vermemişti. İkinci tedavi ne kadar faydalı olmuştu? Bu sorunun cevabı her zaman bir soru işareti olarak kaldı.

Herkes Tilbe'den köşe bucak kaçarken İbrahim Tatlıses ona destek olmuş, borçlarını üstlenmişti. Kendi şirketinden de Tilbe'nin kasetini çıkarmıştı. Her ne kadar, Sezen Aksu ile yolları ayrıldı gibi görünüyorsa da Yıldız Tilbe, ‘‘Benim ona olan sevgimden çok eminim. Dünyada onu katıksız seven bir elin üç parmağıysa ben onlardan biriyim’’ derken, Sezen Aksu da ‘‘Onun bendeki kredisi sonsuzdur’’ diyordu.

Gittiği bir davete, bir ayağında kırmızı, diğer ayağında mavi çorabı ve elinde bir de çekirdek paketiyle katıldı. Rüküştü. Bazen basma etekle bile dolaşıyordu. Sahnelerde dahi şatafatlı elbiseler giydiği pek vaki değildi. Oysa ses kadar süs de lazımdı onun dünyasında. Yıldız mızıkçılık ediyor, oyunu kurallara göre oynamıyordu: ‘‘Rüküş bulabilirler ama ben beğeniyorum. Böyle giyinmek hoşuma gidiyor. Ama bazen ikinci, üçüncü bir kişi de oluyorum ve istediğimi yapmıyorum. Haklılardır, güzel giyinmem lazım. Bir daha giymedim zaten mavi ve kırmızı çorap. Hayatım bana endeksli değil. Yaptırımların Yıldızı'yım ben. Öyle olmayınca da mavi çorap, kırmızı çorap olmuyor işte.’’

Yıldız, İstanbul'da sahneye çıktığı bir kulüpte şarkı söylerken birden mikrofonu bırakıp yere oturmuş, uzun bir sessizlikten sonra, öyle acılı bir ses ve insanın içini titreten bir bakışla ‘‘Ben güzel değil miyim?’’ diye sormuştu. Sonraları bu davranışını şöyle açıklıyordu ‘‘Bazen kendimi çirkin hissettiğim zaman sorarım öyle. Olur öyle enfeksiyonlu zamanlarım. Ben çok güzelim, bazen çok çirkinim. Ama çirkinliğimle de güzelim. Ve gözümün gördüğü herşey de güzel.’’
 
39080797db5.jpg
 
ADANALI

Adananın yolları taşlık
Yok cebimizde beş kuruşluk harçlık
Elden gitti kahpece gençlik

Ağam adanalı paşam adanalı
Evde duramıyom sana dadanadı
Sebebim sen oldun güzel delikanlı
Hey güllü hele hele güllü
Peştemalı sümbüllü

Adananın bayırına
Ağam at çıkardım çayırına
Anan baban hatırına

Ağam adanalı paşam adanalı
Evde duramıyom sana dadanadı
Sebebim sen oldun güzel delikanlı
Hey güllü hele hele güllü
Peştemalı sümbüllü
 
ALDAT

Aşk şarkıları söyledin
Sevdin görünüp sevmedin
Bir yansıma bir hayaldin
Aslı bende övündüğün sevginin
Rüzgarlı ateşin soğuk
Bir son kez daha git çocuk
Senin kalbin hiçkimsede
Alışkanlığın yanıyor yüreğimde
Senin kalbin hiçbir yerde
Alışkanlığın yatıyor döşeğimde düşür dillere
Dağıt ellere
Masum sevdamı ihanetle harca
Ve aldat gece gündüz aldat
Olur olmaz aldat
Aynen devam et ağlat
Anıları ağlat yakışır sana sevgiyi inkar et
 
ALLAN PULLAN

Peşimden ayrılmadın yorulmadın
Sevgi saygı herşey tamam
Kurtulamadım senden kurtulamadım
Sabrımı dünya gördü sen anlayamadın
Bir taşarsam ikimiz birden
Boğulur gideriz ateşsiz yanarız gideriz

Azıcık utanmadın ellerden bile bile uğraşıp ağlattın
Bakışına tavım gülüşüne avım
Banane banane bunlardan
Allan pullan gel deme bana zalim yalancı
Elbet bir gün sen gör o zaman
Kimmiş kararlı

Bir adım atsaydın sana koşardım
Neyim var neyim yok elimden
Çalarak aldın hırsız çalarak aldın
Sendeki aşktı bendeki neydi ha kalpsiz
Bir taşarsam ikimiz birden
Boğulur gideriz ateşsiz yanarız gideriz

Azıcık utanmadın ellerden
Gözüme baka baka aldattın
Bakışına tavım gülüşüne avım
Banane banane bunlardan
 
AMA EVLİSİN


Aşktan utandın, konuşamadın
Yüzüne bakamadın yan yana iken
Oysa her gece düşündüm
Ağladım zaman zaman
Neler söyledim duymadın
Yıldızlar gece ay ve ben
Kulaklarımda çınladın
Gülüşünle gel
Bu kadar yeter
Sev artık zalim
Duracak kalbim

Ama evlisin
Benim değilsin
Yıllar önce nerdeydin
Çok geciktik sevgilim

Sevemedim seni, öpemedim seni
Konuşamadım, sarılamadım
Ama çok sevdim, hergün düşündüm
Nasıl istedim seni bilemezsin sen
Konuşmayı isterdim, saatlerce günlerce
Dokunmayı isterdim, ellerine yüzüne
Uzanmayı isterdim, aynı yastığa senle
Bitirmeyi isterdim, hayatımı seninle

Ama evlisin
Benim değilsin
Yıllar önce nerdeydin
Çok geciktin sevgilim
 
ANLAMAK İÇİN

Anlamak için bu kadar çabaya rağmen
Üzülen her zaman ne yazık bendim
Anlamak için bu kadar çabaya rağmen
Tüketen her şeyi ben değil sendin

Bu aşk suç olsa da kabul ediyorum

Sessizliğin çözüm değil
Biraz düşün bizi ne olur
Uzaksın olmadığın kadar
Bu gidişin sonu hayır değil anla

Her gece sana sarılıp uyumak varken
Boşluğun koynuna yığılan bendim
Sormadın düşüncemi hiç bilmene rağmen
Haklıyım, ah savunmasızım, sevdim
 
ANLAT BAKALIM

Biraz uzak dur benden tuzak gibisin
Kolaydir beni kandirmak iyi bilirim
Bir bakis, bir gulus sihirli bir dokunus
Beni benden calar kime ne derim

Hersey bitmek icin basliyor anladim
Ask denen sofradan doymadan kalktim
Yalan yanlis dogru, cikmaz sokak yollu
Kim gonderdi seni bana askin oglu

Gelemem, gidemem, bilemem kaderi yazamam silemem
Ben zaten her hatayi askla yaptim her seferinde inandim
Aldandim
Paydos ettim artik, cirakliktan ustaliktan
Bir kac etmez bana anlat bakalim

Sacim uzun aklimdan sanane canim
Tamam cok yakisiklisin anladim
Bir ondan bir bundan gorup duyduklarindan
Cikar beni icindeki kuyudan

Kalbim bos olsada ask icin atiyor
Senin bakislarindan neler yatiyor
 
AŞK KAZANACAK

Güzelliginin zoruyla
Oldu olacak ne varsa
Elindeki kalbim askina
Beni unutma
Seninle çatildi kaslarim
Sensizlik yüregimin agrisi
Ruhumun sirrina bagisladim
Al utandirma

Delin oldum al beni de aklim gibi hadi
Çocuk oldum al beni uyut koynunda
Seninim ben her kazan belan benim olacak
Biliyorum her zaman inan ask kazanacak

Dudaklarinin tadinda
Gülüslerinin balinda
Dilimdeki sarkidir adin
Herkes farkinda
Bu aska sahip çikan benim
Yalnizca senin için köleyim
Arzular emrini tasir
Beni aldatma
 
AŞK LAFTAN ANLAMAZ Kİ

Kendimden çıktığım yola bir yere varamadım
Yıllar kayboldu bir anda kimselere soramadım
Şansım yok aşktan yana sevgiye rastlamadım
Hani o gençlik var ya güldü geçti tutamadım

Olsun mu olmasın dert sana uğramasın
Gitsen de gelmesin bir daha ayrılık hiç
Mevlam sakınsın seni her türlü gözden
Bit dersin bitmez ki
Aşk laftan anlamaz ki

Sevdin mi sevmedin mi sustun mu söyledin mi
Anlatsaydın dinlerdim ben aşkımı diyemedim
Gördüğüm günden beri ne ölüyüm ne diri
Yandım söndüm binlerce kez öldüm
Baktığım her yerde gördüm
 
AŞK YOK OLMAKTIR

Çok kararlısın
Kalbimi çıra gibi yakmaya niye
Duvar çekiyorsam
Yanıyorum için içinbitti işim
Saklar mı yüreğin yüreğimi
İçinin her yerinde
Eski kelimeler
Döndürüyor başımı
Sen söylediğinde
Korkular... arzular
Nasıl başım dar
Bilsen şaşarsın yar
Her yerim kördüğüm dolaşık
İpin ucunu bul çözeyim
Her ayrıntım sayıklıyor
Sükunetim deliliğimden
Aşk yok olmak diyor biri
Yar ben yokum yok zaten
Ayyaş ruhum sayıklıyor
Sükunetim deliliğimden
Aşk yok olmaksa şimdiden
Yar ben yokum ben de zaten
Bin çalıntı aşk tecrübesi
Bakıyor gözlerime ah, soru soruyorsam
Tuzağına düşeceğim bana günah
 
AŞKPEREST

Bir deli aşkperestim seninleyim
Al da gel kendini
Anlayamaz seni başkası biliyorsun gerçeği
Başlamadan biter sahte titremeler
Seni sadece ellerim çözer
Öyle küser gibi sevmelerini
Hapset öyle gel

Bir yandan kilitle
Öbür taraftan haydi git de
Ruhundaki kayıp parçan bende
Gel etme eyleme
Sanma böyle sarılırsın
Yalnızca dağılırsın
Sen bendesin baştan beri
Kandırma kendini

Anca bulursun rüyaların da
Aradığın farklı tadımı
Uğraşamam sıkıntıya gelemem
Fazla yorma sıkma canımı
 
AŞKIN BENDEN DE ÖTE

Gördüğüm düşlerin ömrü benden uzun
Seni çok seviyorum mutsuzum
Herşeyim bana inat
Görmüyor yüzüm rahat
Çok özlüyorum huzursuzum
Ben sana dayanamam ayrımı hiç duramam
Gözlerinde gece olmuyor
Güneşi perdeleyen bakışın

Hem sana ihtiyacım var hemde bana delice
Al beni bırakma hiçbir an bile kendime
Aşkın benden de öte bir yere gidemem ki
Sen benim kalbimsin ya
Alma yaşayamam ki
O kollarda bulamazsın gerçek aşkı
Yangınlarda sönemezsin benden ayrı
Sen korksanda yine aynıyım aşığınım
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst