'hayaL
Bayan Üye
Ramazan ayı, birlikte yapılan ibadetlerle fertlerin camaatleşmeye alışmasını sağlar.bilhassa çocuk ve gençler, bu cemaatleşme ruhundan çok faydalanır. çünkü onlar,çoğunluğu örnek almaya eğilimlidir.
Büyük topluluklar halinde iftar açmak, teravih namazı kılmak, kur’an ve sohbet dinlemek,,” insanların çoğu ibadet ediyor”duygusunu hissettirir.bu millet, nasıl sinema salonlarında, konserlerde bozulmuşsa, yine cemaatle namazlarda toplu ,iftarlarda, zikir ve sohbetlerde düzelecektir.ramazan ise yeni yeni fertlerin cemaat halkalarına eklenmesi için uygun bir muhabbet mevsimidir.
Kutsal vakitler,ömür tarlasına serpiştirilmiş tohumlar gibidir. Bu vakitler, eğer iyi değerlendirilirse, ömrün tamamını bürüyecek şekilde zamanın bağrına kök salarlar, dal ve budak verirler.güzelce değerlendirilen bir ramazan ayı,daha sonraki ayların daha yüksek bir maneviyatla yaşanması için adeta bir basamak teşkil eder.
Bunu bilenler,üç aylarla birlikte bir arınma süresine girdiklerini hisseder, bu ramazan’ı bir önceki yılın ramazan’ından daha yüksek bir şuurla geçirme niytiyle amel ederler.
Yaptığı ibadetin şuurunda olan her mümin, ramazan süresinde değiştiğini, adeta yeniden insanlaştığını hisseder.
Insan;en fazla ramazanda insanlaşır.ruhtan yoksun, sadece nefis varlığı olan melek arasında bir yerlerde duran insanoğlu; yıl boyunca sürüklendiği hayvaniyet çukurundan bu ayda kurtulur; melekliğe yakın, hatta üstün bir seviye ye çıkar.böylece insan,yaratılışın başlangıcında kendisine gösterilmiş ; hatta tattırılmış olan zirveye,meleklerin secde ettiği bir varlık olma noktasına ulaşma umudunu tazeler.
Yıl boyunca tüketim makinası haline gelen bedenin sükûtuyla birlikte, ramazan’da insanın varlığında sözü”ruh alemi” alır.dünyaya indiği günden beri onu hırçınlıklarıyla yoran,süfli heveslere ve dünyaya kulluğa mecbur eden beden bineği, bu ayda oruçla birlikte uysallaşmıştır.böylece hep olması gerektiği gibi beden ruh süvarisine itaat eder, onun gitmek istediği yöne itirazsız yönelir.
Müslümanların en fazla bu ayda namaz kılma ve kur’an-ı kerim okumaya muvaffak olabilmelerinin sebebi de budur.hz. Mevlana’nın dediği gibi,beden nasıl ki topraktan gelen gıdalardan kuvvet alıyorsa, ruh’da manevi semalardan inen ”kelam”dan kuvvet almaktadır.yıl boyunca bedenin gıdasını elde etmek için meşgul olan ruh,kendi gıdasını teminden geri kalmakta, halsiz düşmektedir.yalnız bu ayda durum tersine dönmektedir de, ruh da tekrar kuvvet kazanabilmektedir.
Büyük topluluklar halinde iftar açmak, teravih namazı kılmak, kur’an ve sohbet dinlemek,,” insanların çoğu ibadet ediyor”duygusunu hissettirir.bu millet, nasıl sinema salonlarında, konserlerde bozulmuşsa, yine cemaatle namazlarda toplu ,iftarlarda, zikir ve sohbetlerde düzelecektir.ramazan ise yeni yeni fertlerin cemaat halkalarına eklenmesi için uygun bir muhabbet mevsimidir.
Kutsal vakitler,ömür tarlasına serpiştirilmiş tohumlar gibidir. Bu vakitler, eğer iyi değerlendirilirse, ömrün tamamını bürüyecek şekilde zamanın bağrına kök salarlar, dal ve budak verirler.güzelce değerlendirilen bir ramazan ayı,daha sonraki ayların daha yüksek bir maneviyatla yaşanması için adeta bir basamak teşkil eder.
Bunu bilenler,üç aylarla birlikte bir arınma süresine girdiklerini hisseder, bu ramazan’ı bir önceki yılın ramazan’ından daha yüksek bir şuurla geçirme niytiyle amel ederler.
Yaptığı ibadetin şuurunda olan her mümin, ramazan süresinde değiştiğini, adeta yeniden insanlaştığını hisseder.
Insan;en fazla ramazanda insanlaşır.ruhtan yoksun, sadece nefis varlığı olan melek arasında bir yerlerde duran insanoğlu; yıl boyunca sürüklendiği hayvaniyet çukurundan bu ayda kurtulur; melekliğe yakın, hatta üstün bir seviye ye çıkar.böylece insan,yaratılışın başlangıcında kendisine gösterilmiş ; hatta tattırılmış olan zirveye,meleklerin secde ettiği bir varlık olma noktasına ulaşma umudunu tazeler.
Yıl boyunca tüketim makinası haline gelen bedenin sükûtuyla birlikte, ramazan’da insanın varlığında sözü”ruh alemi” alır.dünyaya indiği günden beri onu hırçınlıklarıyla yoran,süfli heveslere ve dünyaya kulluğa mecbur eden beden bineği, bu ayda oruçla birlikte uysallaşmıştır.böylece hep olması gerektiği gibi beden ruh süvarisine itaat eder, onun gitmek istediği yöne itirazsız yönelir.
Müslümanların en fazla bu ayda namaz kılma ve kur’an-ı kerim okumaya muvaffak olabilmelerinin sebebi de budur.hz. Mevlana’nın dediği gibi,beden nasıl ki topraktan gelen gıdalardan kuvvet alıyorsa, ruh’da manevi semalardan inen ”kelam”dan kuvvet almaktadır.yıl boyunca bedenin gıdasını elde etmek için meşgul olan ruh,kendi gıdasını teminden geri kalmakta, halsiz düşmektedir.yalnız bu ayda durum tersine dönmektedir de, ruh da tekrar kuvvet kazanabilmektedir.