Yeni çıkanlar

PReѧ

Kayıtlı Üye
YENİ ÇIKANLAR


fft5_mf94264.Jpeg



02/01/2009



GÖLGEDEKİ GEZGİN
Federico Andahazi,
Çeviren: Saliha Nilüfer,
Can Yayınları, roman,
217 sayfa
Arjantin edebiyatının önde gelen isimlerinden Federico Andahazi ‘Gölgedeki Gezgin’de, bir tango öyküsü anlatıyor. Romanın baş kahramanı bir tango şarkıcısı olan Juan Molina’dır. Molina’nın, yine bir tango şarkıcısı olan Carlos Gardel’in gölgesinde kalmayı tercih etmesi ve bununla gelen hüzünlü yazgısı, romanın asıl çerçevesini oluşturuyor. Bir tango tutkunu olan Molina, Carlos Gardel’e olan tutkusu nedeniyle hep arka planda kalmayı tercih etmiştir. Fakat bu tercih ediş, Molina için geri dönüşü olmayan bir trajediye de neden olacaktır. Ölümsüz bir tutkuyla hayata sarılmış Molina’nın öyküsünü anlatan Andahazi, müzikal roman olarak tanımlanabilecek bir esere imza atmış.

UYKU
Hüsnü Arkan,
İthaki Yayınları,
roman,
219 sayfa
‘Uyku’, 1993 yılından bu yana Ezginin Günlüğü’nde söz yazarı ve solist olarak çalışan Hüsnü Arkan’ın roman yazarlığının dördüncü durağı. Daha önce ‘Ölü Kelebeklerin Dansı’, ‘Menekşeler, Atlar, Oburlar’, ‘Uzun Bir Yolculuğun Bittiği Yer’ romanları ile ‘Hiç’e Doğru’ başlıklı şiir kitabından da bilindiği gibi Arkan, edebiyat alanındaki üretimleriyle de dikkat çeken bir isim. Arkan bu son romanıyla, yazın yolculuğuna kaldığı yerden devam ediyor. Gerçekle ütopyanın iç içe geçtiği bir kurguyla okurun karşısına çıkan ‘Uyku’dan bir alıntı: “Bence her insan iki kişidir. Birincisi önden gidip yolu açar. Ama belki de kapatır; emin değilim. Öteki bazen irkilerek, korkuyla; bazen de umut ederek peşine takılır.”

TÜRKLERİN STRATEJİ SERÜVENİ
Adnan Nur Baykal,
Sistem Yayıncılık,
yönetim,
318 sayfa
Adnan Nur Baykal ‘Türklerin Strateji Serüveni’nde, Türkiye tarihinde önemli yeri bulunan yirmi isim aracılığıyla tarihin perdesini aralıyor ve burada tespit ettiği strateji, taktik ve uygulamalardan örnekler veriyor. Türk tarihini, strateji anlayışı açısından takip eden Baykal bunu, beş yüz yıllık bir tarihi kesiti inceleyerek yapıyor. “Medeniyetin olduğu her yerde strateji var” diyen Baykal, strateji prensiplerinin doğa kanunları gibi her zaman geçerli olduğunu söylüyor. Yazar, strateji anlayışlarını anlattığı tarihi aktörler aracılığıyla, günümüz bireyinin gündelik hayatında kendi strateji prensiplerini ne şekilde oluşturabileceğine kafa yoruyor.

ÖLÜM TUZAĞI
Nora Roberts,
Çeviren: Sibel Eraltan,
Epsilon Yayıncılık,
roman, 408 sayfa
Nora Roberts’ın J. D. Robb ismiyle yazdığı ‘Ölüm Tuzağı’, baş kahramanı Eve Dallas’ın bir polisiye macerasını daha okura sunuyor. Dallas bu macerasında, masum ve hasta insanları öldüren bir seri katille mücadele ediyor. Gözüne kestirdiklerini canlarını acıtmadan öldüren katilin ilk kurbanı New York’ta yaşayan çiçekçi Snooks’tur. Cesette herhangi bir boğuşma izine rastlanmaz, sadece kalbinin olduğu noktada büyük bir delik açıldığı tespit edilir. Eve Dallas, bu cinayetin izini sürerken, kariyerinin de tehlikede olduğunu fark edecektir. Roman, Dallas’ın bu kritik aşamada kariyerini kurtarmak ile seri katilin izini sürmek arasında bocalayışını hikâye ediyor.

YAHYA KEMAL BEYATLI
Âlim Kahraman,
Kaynak Yayınları,
biyografi,
443 sayfa
Âlim Kahraman ‘Yahya Kemal Beyatlı’da, ‘Açık Deniz’, ‘Ses’, ‘Kocamustafapaşa’, ‘Süleymaniye’de Bayram Sabahı’ gibi büyük şiirlerin sahibi, Türkiye şiirinin dönüm noktalarından Yahya Kemal’in biyografisini veriyor. Kahraman, Yahya Kemal’in ölümünün ellinci yılında yayımlanan kitabında, şairi çok boyutlu bir biçimde ele alıyor. Şairin Üsküp’te geçen çocukluk ve ilkgençliği, İstanbul ve Paris’teki yaşamı, Milli Mücadele döneminde yaptıkları, Ankara’da Meclis’te aldığı görevler ve elçilik yılları, kitapta okuyucunun karşısına çıkan konulardan birkaçı. Kahraman’ın çalışması, derli toplu bir
biyografi olmasının yanında, Yahya Kemal’in şiirini biçimlendiren koşulları da gösteriyor.

KÜÇÜK SAYILARDAN KORKMAK
Arjun Appadurai,
Çeviren: Ferit Burak Aydar,
Timsah Kitap, siyaset,
119 sayfa
Antropolog-sosyolog Arjun Appadurai, alt başlığı ‘Öfkenin Coğrafyası Üzerine Bir Deneme’ olan ‘Küçük Sayılardan Korkmak’ta, küreselleşmenin kültürel boyutlarını inceliyor ve küeselleşmenin kapsamlı bir eleştirel çözümlemesini sunuyor. Appadurai küreselleşmeyi, sadece ekonomik, finansal kapitalizm ve teknolojilerde yaşanan ilerleme çerçevesinden değil; yarattığı eşitsizlikler ve dışlamalar ile şiddeti ve öfkeyi tetiklemesi yönleriyle ele alıyor. Küreselleşmenin bir “öfke coğrafyası” yarattığını söyleyen Appadurai, bu coğrafyaya eğilerek, okuru, küreselleşmenin karanlık yüzünü görmeye davet ediyor. Kitabın önsözünün, Fuat Keyman imzalı olduğunu da belirtelim.

YILLARA MI ÇARPTI HIZIMIZ
İsmet Kür,
Everest Yayınları,
anı,
303 sayfa
‘Yıllara mı Çarptı Hızımız’, inceleme, araştırma, öykü, şiir, roman ve anı türlerindeki kitaplarıyla bildiğimiz İsmet Kür’ün anılarından oluşuyor. 1916’da İstanbul’da doğan Kür, yirmi bir yıl Türkçe edebiyat öğretmenliği yaptı. Kür’ün, eski İstanbul’la başlayan anıları, hayatının önemli duraklarına uğramalarının yanı sıra, Türkiye’nin yakın tarihine dair önemli ayrıntılar da barındırıyor. Yazar, bir yandan doğduğu ve hayatına etkide bulunan İstanbul’u anlatırken, öte yandan da buna paralel bir biçimde ülkenin yaşadığı büyük dönüşümün izini sürüyor. Dolayısıyla İsmet Kür, her şeyin inanılmaz bir hızla değiştiği dünyada bizi, zamanın akışı üzerine düşünmeye çağırıyor.

MUSTAFA KEMAL’İN MÜTAREKE DEFTERİ
Falih Rıfkı Atay,
Pozitif Yayınları,
tarih, 135 sayfa
Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün en yakınında bulunan gazeteci olması ve yakın tarihe tuttuğu ışık bakımından çok önemli bir isim. 1920’lerin başından ölümüne kadar Atatürk’ün yakınında bulunan Atay, ‘Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri’nde, o döneme dair birçok olaya ışık tutuyor. Atatürk’ün İttihat ve Terakki Partisi’nin mensubu olup olmadığı; rejimin değişeceğini Meclis’e ilk olarak nasıl haber verdiği; ticarette neden başarısız olduğu; gazete macerasına kiminle girdiği ve Suudi Arabistan’daki bir toplantıya nasıl heyet gönderdiği, kitapta açıklığa kavuşturulan konulardan birkaçı. Çalışma, son zamanlarda Atatürk etrafında dönen tartışmaları aydınlatması yönüyle ilgi çekiyor.

HACIYATMAZ
Mihriban İnan Karatepe,
Hece Yayınları,
öykü,
112 sayfa
Öyküleri kadar, öykü üzerine metinleriyle de bildiğimiz genç yazarlarımızdan Mihriban İnan Karatepe’nin ilk öykü kitabı, hatırlanacağı gibi ‘Karanfil Durağı’ ismini taşıyordu. Öyküleri Dergâh, Yedi İklim, Kafdağı, Hece ve Hece Öykü dergilerinde yayımlanan Karatepe, çoğunluğu kısa yirmi iki öyküsünden oluşan son kitabı ‘Hacıyatmaz’la da, bu türdeki üretimine kaldığı yerden devam ediyor. Karatepe’nin ilk eserinde olduğu gibi, ikinci kitabındaki öykülerinde de, naif ve masalsı bir anlatımın egemen olduğunu görmek mümkün. Yazar, kitaba adını veren ‘Hacıyatmaz’ isimli öyküsünde ise, yaşlı bir kadının ölüme uzanan, sorgulamalar ve anımsamalarla yüklü son anlarını hikâye ediyor.

PUSULASIZ GEMİ
H. Esat Yavuztürk,
Siyah Beyaz Yayınları,
öykü,
99 sayfa
H. Esat Yavuztürk’ün öykülerinden oluşan ‘Pusulasız Gemi’, 1940’lar sonrası İstanbul’daki emek dünyasını ve bu dünyada varolma savaşı veren karakterlerin hikâyelerini anlatıyor. Hayata bir yerinden tutunmak için mücadele etmek ve kendi küçük dünyalarında mutlu olmak talebi, öykülerdeki karakterlerin ortak özellikleri olarak öne çıkıyor. Karakterler ayrıca, kendisi de zorlu bir hayattan geçen ve gerek İstanbul’da gerekse de Almanya’da uzun yıllar işçilik yapan Yavuztürk’ün kişisel hayatından gözlemlere dayanıyor. Daha önce ‘Umut Peşinde’, ‘Göçen Köyüm’, ‘Öbür Dünya’, ‘Çatışma’ ve ‘Gizemli Güç’ gibi kitapları yayımlanan Yavuztürk’ün bu kitabında, on beş öykü bulunuyor.

LUISITO: BİR SEVGİ ÖYKÜSÜ
Susanna Tamaro,
Çeviren: Eren Cendey,
Can Yayınları,
roman, 96 sayfa
‘Yüreğinin Götürdüğü Yere Git’in yazarı Susanna Tamaro ‘Luisito’da, yaşlı bir kadın ile çöp tenekesinde bulduğu terk edilmiş bir papağanın dostluğunu hikâye ediyor. Yaşlı ve emekli Anselma, Roma’daki evinde kendi kabuğuna çekilmiş, yalnız ve hüzünlü bir hayat yaşamaktadır. Günün birinde Anselma, çöp tenekesinin dibine atılmış bir papağan bulur. Papağanı sahiplenen kadın, ona Luisito ismini koyar. İkilinin bu tesadüfi karşılaşması, hayatlarını tümüyle değiştirecektir. Zira Anselma, papağanla tanışmasının ertesinde hayatla yeniden barışacak, unuttuğu yaşama sevincini yeniden hissedecektir. Tamaro, iki karakteri aracılığıyla, sevginin olağanüstülüğünü anlatıyor.

OSMANLI DEVLETİ’NDE YABANCI SERMAYE, 1854-1914
V. Necla Geyikdağı,
Hil Yayın,
inceleme, 247 sayfa
V. Necla Geyikdağı ‘Osmanlı Devleti’nde Yabancı Sermaye’de, Osmanlı’nın kapitalizmin ilk küreselleşme sürecine nasıl dahil edildiğini anlatıyor. Geyikdağı bunu, söz konusu sürece dair istatistiklerden yararlanarak, yerel ekonominin tarihsel yapısına odaklanarak ve devlet adamları ile aydınların iktisadi zihniyetini inceleyerek yapıyor. Çalışma bu yönleriyle, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını ayrıntılı bir biçimde irdeliyor. Feroz Ahmad’ın sunuşuyla yayımlanan kitabın özellikle, Türkiye’nin neden hâlâ gelişmekte olan bir ülke konumundan çıkamadığına dair önemli ipuçları vermesiyle ilgi çekeceğini söyleyebiliriz.

SUBCOMANDANTE MARCOS
Nick Henck,
Çeviren: Eylem Kaftan,
Timsah Kitap,
biyografi, 342 sayfa
Hukuk profesörü Nick Henck, ‘Maskeli Adam’ alt başlıklı ‘Subcomandante Marcos’ta, kuşkusuz sadece günümüzün değil, geleceğin siyaseti açısından da oldukça özgün bir aktör olan Zapatist hareketin lideri Marcos’un biyografisini veriyor. Che Guevara‘dan bu yana gelmiş geçmiş en tanınmış gerilla liderlerinden olan Subcomandante Marcos, günümüzün küreselleşme karşıtı hareketinin de simge isimlerinden. Nick Henck’in kapsamlı ve nitelikli kitabı, Subcomandante’nin biyografisini verirken, aynı zamanda Zapatist harekete dair merak edilenleri de açıklığa kavuşturuyor.

KONUŞAN FOTOĞRAFLAR
Adil Okay,
Ütopya Yayınları,
fotoğraf,
160 sayfa
Şiir, deneme, öykü ve anı-belgesel türündeki kitaplarıyla bilinen Adil Okay, onuncu kitabı ‘Konuşan Fotoğraflar’da, Türkiye ve dünyadan birçok fotoğrafla okurun karşısına çıkıyor. Şiir ve metinlerle bezeli fotoğraflarda, dünyanın ve Türkiye’nin farklı şehirlerinden insan manzaraları yer alıyor. Sahneye çıkmak için hazırlanan Edith Piaf, evsizler ve alkolikler, Londra’da bir bank, İstanbul’da dilenciler, Galata Kulesi’ndeki Fransız turistler, Paris’teki küçük eylemci kız ve dünyanın değişik şehirlerinden Amerika’nın Irak işgalini protesto eylemleri, bu fotoğraflardan birkaçı.

BİR YAŞAMIMIZ DAHA OLSA...
Robert A. Johnson ve Jerry M. Ruhl,
**** Yayınları,
kişisel gelişim,
200 sayfa
İki yazarlı ‘Bir Yaşamımız Daha Olsa...’, modern bireyin kaotik hayatının nasıl olumlu bir şekilde değiştirilebileceğine kafa yoruyor. Modern bireyin, kendisine dayatılan hayat nedeniyle sadece eğitim ve kariyere odaklandığını söyleyen yazarlar, anlamlı bir hayat yaratamamaktan dolayı, orta yaşlarda bunalım dönemine girildiğini savunuyor. Kitap, bazı teknikler yoluyla, bu dönemde bireyi esir alan pişmanlıkların, hayal kırıklıklarının ve memnuniyetsizliklerin nasıl aşılabileceğini, Eski Yunan mitleri, Zen destanları ve Hıristiyan metinleri aracılığıyla anlatıyor.

UŞAKLIGİL’İN ROMANLARINDA BATILI YAŞAYIŞ
Zeynep Kermen,
Dergâh Yayınları,
inceleme, 224 sayfa
Zeynep Kermen ‘Uşaklıgil’in Romanlarında Batılı Yaşayış’ta, Halit Ziya Uşaklıgil’in romanlarında görülen Batılı yaşayış tarzını dört bölümde inceliyor. Kitabın birinci bölümünde, yazarın Batı edebiyatıyla ilişkisi; ikinci bölümde, romanlarındaki karakterlerin Batı’yla alakaları ele alınıyor. Kermen incelemesinin üçüncü bölümünde, Tanzimat’tan sonra edebiyatta ağırlık kazanmaya başlayan geçim, para, iş ve kazanç gibi konuları; son bölümde de, Uşaklıgil’in karakterlerini oluşturmada başvurduğu iç ve dış mekân, kılık, kıyafet ve dekor gibi unsurlara odaklanıyor.

RUHUNUZ İÇİN YOGA
Ursula Karven,
Çeviren: Ayça Kaya,
Omega Yayınları,
sağlık, 188 sayfa
Ursula Karven imzalı ‘Ruhunuz İçin Yoga’, bedensel, zihinsel gerginlikleri aşmayı amaçlayan ve son zamanların yükselen aktivitelerinden yogayı temel yönleriyle anlatan bir rehber. Fotoğraf ve çizimlerle de desteklenen, ayrıca kaliteli bir baskıyla yayımlanan kitapta, yoga duruşları, ısınma hareketleri ve nefes egzersizleri anlatılıyor. Kişisel hayatında yaşadığı büyük bir yıkımın ertesinde yogayla tanışan ve böylece yaşadıklarını aşabilen Karven’in, yoga felsefesini de ihmal etmediği kitabı, çok sayıda uygulama örneğiyle yoganın farklı basamaklarını anlatıyor.

GELİN BİZİ AYIRT EDİN ULAN
Cazim Gürbüz,
Kora Yayın,
mizah,
110 sayfa
‘Gelin Bizi Ayırt Edin Ulan’, Cazim Gürbüz’ün gülmece öykülerinden oluşuyor. ‘Ateşkes Çağrısı’, ‘Saman O Yana, Buğday Bu Yana’, ‘Cennet’in Kütüphanesi’, ‘Türk’e Baştan Başlamak’, ‘Hazar Üstüne Yazılanlar’ ve ‘Nikolay’ın Av Köşkü’ gibi çalışmalarıyla bilinen Gürbüz’ün bu eserinde, ülkenin traji-komik hayatından öyküler yer alıyor. Anadolu’nun gülmece anlayışından beslenen öykülerin, özgünlüklerinin yanı sıra, Gürbüz’ün anlatımıyla renklendiğini de söylemekte fayda var. Yazarın kitaba adını veren metni ise taşranın soğuk bir kış gecesinde, sebepsiz yere birbirine giren iki sarhoş ile onların etrafındaki insanların yaşadığı gülünç olayları, yerel dili de ustaca kullanarak anlatıyor.

SIRLAR
Lesley Pearse,
Çeviren: Eren Abaka,
Epsilon Yayıncılık,
roman, 547 sayfa
Lesley Pearse ‘Sırlar’da, kız kardeşini kaybeden ve günün birinde hayatını tümüyle değiştirecek sırları öğrenen Adele Talbot’ın trajik hikâyesini anlatıyor. Talbot’ın kız kardeşi, bir trafik kazasında hayatını kaybeder. Bu kaybın ardından, anne Rose’un ona kötü davranması da, Adele’in hayatını cehenneme çevirecektir. Adele tüm sıkıntılarını, aralarındaki aşkın gün geçtikçe geliştiği Michael Bailey’in yardımlarıyla aşmaya çalışacaktır. Fakat günün birinde, annesinin yıllardır sakladığı sırları açıklaması genç kızın tüm hayatını alt üst edecek, ümitlerini yok edecektir. Adele bu kötü durumda, eski mutlu hayatına yeniden kavuşmak için yeni bir yöntem bulmak zorundadır.
***
Birbirini senelerdir arayan ruhlar
Melek Hakyemez Mjaanes tarafından yazılmış Tutku İskelesi, New York’un artistler ve onlara özenen genç iş adamları/kadınları tarafından adeta istila edilmiş East Village’ında yaşayan bir Türk kadınıyla sekiz yaşındaki oğlunun öyküsü.
Roman kahramanımız Irmak birçok insanın sıkıntı veya dert diye adlandırabileceği kader oyunlarını fırsat olarak değerlendiren değişik bir kadın. Ne tam Türk, ne Avrupalı, ne de Amerikalı; tam anlamıyla dünyalı bir kadın. Yaşam kurallarını kendi yaratmış, doğrusunu yanlışını kendisi tanımlamış, renkli ve geniş yürekli bir kadın. On sekiz yaşındayken evlendiği ilk eşiyle yaşadığı hayal kırıklıklarını Fransız, Yunan ve İtalyan âşıkları ile tamire kalkışmış, bunlardan edindiği tecrübeler ve bu konuda cahil olduğu kadar egoist de olan kocasının bilemediği inceliklerle evliliğini kurtarmaya çabalamış.
Irmak ülke ülke dolaştıktan sonra, kendisini New York’ta ezoterik bir ortamda buluyor. İlk kocasından da kaçıp bir galeride çalışmaya başlıyor. Orada ikinci eşi New Yorklu ressam Odin’le hayatı değişiyor. Birbirini senelerdir arayan ruhları bir araya gelince yaş, yer, zaman, konum dinlemiyor, birbirlerine adeta yapışıyorlar, yapışık yaşıyorlar. Oğulları Tarkan’ın doğumuyla pekişen mutluluklarını Azrail çekemiyor.
Irmak ikinci eşinin ölümüyle kendisini sorgulamış, pek fazla yargılamamış, hayatı kuyruğundan yakalayıp onunla evire çevire oynamış, kalbinin ve arada sırada da klitorisinin sesini dinlemekten korkmamış. O korkusuzlukla yaslı kalbini Meksika, San Francisco ve Fas’ta oğluyla gezerek, kervanına yeni ve enteresan insanları toplayarak onarmaya çalışmış. Geçmişteki yaşadığı olumsuzlukların hayatını olumlu bir biçimde etkilemesi yüzünden kendisiyle ve geçmişiyle barışıp, yetersizliklerinden kuvvet kazanmış.
Konak hayatından kibbutz yaşamına, New York’un bir gökdeleninin kırk yedinci katından East Village’da sirk cambazlarının kalorifersiz minik dairelerine geçişler...
Tutku İskelesi adı gibi, egzotik, güldürürken ağlatan, şaşırırken içimizde anlayış ve empati yaratan, özgürlük aşılayan, korkusuz ve kocaman bir yürekle yazılmış bir roman. Melek Hakyemez Mjaanes, kalabalık kentlerden birinde yaşayan bir portre ressamının ustalığıyla yarattığı renkli karakterler ve belli ki kişisel duygularının kanıyla baharatlanmış, çok sürükleyici bir öykü sunuyor bizlere...

TUTKU İSKELESİ
Melek Hakyemez,
Mjaanes Goa Basım Yayın,
2008,
303 sayfa.
***
Tambur sesi gibi...
Genç yazar Vicdan Efe ilk öykü kitabı Sen De Topla Düşlerini’den (2003) sonra, bu kez Tambur Ağıtları ile ses veriyor. Yazarın, Tambur Ağıtları’nda her öyküyü biçim, kurgu, içerik ve dil açısından dikkatle işlemesi; yaşamdan süzülenlerden öykü sanatının olanakları içinde yeni ve özgün dönüşümler yaratması ilgi uyandırıyor.
Gönül telini titreten tambur sesinin, öykülerde ağıtsal bir hüzne dönüştüğünü duyumsuyoruz. İnsanı ve toplumu kuşatan acılar, yaşamın kırılma noktaları; bu kırılmalardan yaşam-ölüm dengelerine ve yaşamın anlamsal yoğunluğuna açılmalar söz konusu. İlk öykü, ‘Gülüm De Viran Oldu’, insanın duygu derinliğini, iç çelişkilerini; suçluluk duygusunun yarattığı umarsızlığını dillendirmekte. Öyküdeki gezgin anlatıcı, bir direkte gördüğü yazının ardına düştüğünde kocaman bir felaket yumağıyla karşılaşır. Anlatıcı aracılığıyla köyü ince ayrıntılarla betimleyen yazar, köydeki sessizliği, hayvan pisliklerini, dağlarda uğuldayan rüzgârı, böcek seslerini, at kişnemelerini... anlatırken Faulkner’ın Köy’ü gibi bir manzara yaratır gözümüzün önünde. O olağan görünümün gizlediği bir dram vardır: Birlikte ava gittiği oğlunu yanlışlıkla vuran babanın sessiz feryadı.
‘Gülbiye’ öyküsünde kadın sorunlarını işleyen yazar, düşmüş bir kadına çevresinin nasıl alayla baktığını anlatarak toplum yanlışlarına ayna tutuyor. ‘Memduh’ta ölüm karşısında gösterilen insani bir tepkiye tanık oluyoruz. Mezar toprağını kavanozlarda saklayan Memduh, annesini farklı biçimde yaşatmaya çalışıyor; ölümden çıkan dirime merhaba derken yeniden sarılmak istiyor yaşama. Öyküde anlatıcının ağıt söylemi, ağıt-anlatı geleneğimize eklemlenmekte, Makber’in söylemine açılmaktadır.
Vicdan Efe’nin öykülerinde, kırsaldan insan manzaraları bir kurgu geçidinden ilerleyerek okurun zihninde yeni dönüşümlere ulaşıyor: Köy çocuklarının ilgi ve merakla bekledikleri ve yılda sadece bir mevsimde gelen satıcı amcalar; köylerdeki meczuplar, kente ilk kez doğum için giden, zorluklar yaşayan köylü kadınlar... Sevginin emek olduğunu sezdiren satırlarında yazar, insanımızın dünyasından incelikler aktarıyor. Köyün saf delikanlısı Samıt’ın, bir bebeğe kollarını açan, dünyaya sığmayan sevgi dolu yüreğine dikkat çekiyor.
Sıcak, içten ve şiirsel bir dilin, öyküleri birbirine bağladığını, ana izleklerin başta ölüm olmak üzere birçok insanlık durumu olduğunu görüyor; bu insanlık durumlarının yoğun ve sıkı dokulu kısa öykü formunda işlendiğine tanık oluyoruz. Vicdan Efe, gözlem ve izlenimlerinden yepyeni düşselliklere ve kurgulara açıldığı bu kitabında, yaşamın parça parça öykülerden oluşan bir toplam olduğunu anımsatıyor bizlere.
Hülya Soyşekerci

TAMBUR AĞITLARI
Vicdan Efe,
Şenocak Yayınları,
2008,
102 sayfa.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst