Trabzonspor'u yakından takip eden yazarımız Ergun Ata'ya gündemle ilgili her şeyi sorduk.
Şenol Güneş “sahada varız” dedi, Başkan Şener, Fenerbahçe-Kayserispor maçıyla ilgili o açıklamayı yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sadri Şener’in yapısını herkes biliyor artık. Bu sözü tasarlayarak, özellikle söylediği kanısında değiliz. Belli ki bir sohbet sözü! Zira Şener de, en az Şenol Güneş kadar mücadelenin saha içinde geçmesini istiyor ve bunu açıklamalarında sürekli dile getiriyor. Kaleci Volkan hakkında kafalarda soru işaretleri uyandıracak bu açıklama çok yanlış. Eminiz ki Şener de bunun farkındadır. Ama söz ağızdan çıktıktan sonra telafisi zor durumlar ortaya çıkarıyor. Trabzonspor’un bu zorlu yarışta kendisine yeni cepheler açacak gelişmelerden uzak durması gerek. Buna bildiğimiz kadarıyla Şener de dikkat ediyordu. Nitekim, “Benden sahaya inmemi beklemeyin” sözü de bunun bir kanıtıdır.
Zaman zaman söylentiler geliyor kulağımıza. Siz çok yakınsınız; Trabzonspor’da futbolcular arasında gruplaşma var mı?
Bu konuda somut bilgiler yoksa da, ortalıkta bir takım söylentiler dolaşıyor. Doğrudur; ateş olmayan yerden duman tütmez. Buna karşın camiadakiler, bu iddiaların gerçek olmadığı düşüncesinde. Nedeni de Şenol Güneş’in varlığı. Güneş’in bu tür durumlara izin vermeyeceği gerçeği var ortada. Çünkü bu kadar çok konuşuluyorsa bu durum, Güneş’in bundan haberinin olmaması mümkün değil. Haberi olmuşsa da gereğini mutlaka yapmıştır görüşü, çok kişide olduğu gibi bizde de hakim. Nitekim Engin Burak tartışmasını hatırlayın. O ortamda ikisini birden sahaya sürmek ve istediği sonucu elde etmek her teknik adamın işi değil.
Gruplaşma iddialarını yanıtlarken, Engin-Burak olayına siz girdiniz. Nedir bu olay?
Sivas’ta Engin’le Burak arasında yaşananlar kafaları karıştırdı. Bu olayın bir takım tartışmaların yaşandığı döneme denk gelmesi de şüpheleri arttırdı. İnsanlar da ister istemez akıllarından, ‘’Oyuncular arasında iddia edildiği gibi gerçekten bir sorun mu var ve bu durum, puan kayıplarına da neden oldu mu?’’ kaygısını geçirdi. Bu kaygı henüz giderilmiş değil.
Gerçi Burak maçtan sonra olayı net bir şekilde açıkladı: “Engin’le aramızda hiç bir problem yok. İlk defa böyle bir şey yaşıyoruz.” Bu açıklamayla tartışmaların önüne geçilemedi. Şüphe, kaygı ve sorun üretme insanlarımız da alışkanlık haline geldi. Şunu açıkça ifade etmek lazım: Bir futbol takımını baltalayan en önemli şey bencillik ve kaprislerdir. ‘’Beni niye oynatmadı’’ ya da ‘’Bana pas vermezse, ben de vermem’’ düşüncelerinin bilinçaltına itilmesi gibi yaklaşımlar takım oyununu bozar. Trabzonspor’da böyle bir durum yok. Bunun da en somut göstergesi ilk yarıda ortaya konan futboldur. Kaldı ki, çoğu üst düzey değiller. Birçoğu geldikleri takımlarda sorun yaşamışlar. Kapasitelerini tam olarak kullanamamışlar. Kendilerini bulmalarında Şenol Güneş’in katkısı azımsanmayacak kadar çok. Bu oyuncuların sezon sonuna kadar kusursuz mücadele edeceklerini beklemek hayalcilik olur. Hoşgörünün boyutu kadar eleştirinin sınırına da dikkat etmek gerekiyor.
Stres faktörünün bu tür olaylarda etkisi nedir?
Özellikle stres düzeyi yüksek maçlarda daha çok görülüyor bu durum. Stres bazen en olgun dediğimiz oyuncuyu bile kontrolden çıkarabiliyor. Bir futbolcu sadece fiziksel yeteneklerini değil, duygularını da en iyi şekilde yönetmelidir. Kontrolsüz güç, güç değildir. Sevgili Hasan Al’ın dediği gibi “duygularını yönetemeyen oyuncular, ne kadar yetenekli olursa olsun kapasitelerini tam manasıyla kullanamazlar. Bir yerde kısa devre yaparlar. Bunun bedelini de sadece kendileri değil, takımları da öder.” Gönül ister ki her futbolcu kendini en iyi şekilde yönetsin. Ancak insanın, özellikle de Türk inansının duygusal yapısı buna izin vermiyor. Bu sıkıntıyı sadece kulüplerimiz değil milli takımımız da çekiyor.
![fft1mm1361688.jpg](http://fotocdncube.fanatik.com.tr/news/423x238/2011/2/17/fft1mm1361688.jpg)
Şenol Güneş “sahada varız” dedi, Başkan Şener, Fenerbahçe-Kayserispor maçıyla ilgili o açıklamayı yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sadri Şener’in yapısını herkes biliyor artık. Bu sözü tasarlayarak, özellikle söylediği kanısında değiliz. Belli ki bir sohbet sözü! Zira Şener de, en az Şenol Güneş kadar mücadelenin saha içinde geçmesini istiyor ve bunu açıklamalarında sürekli dile getiriyor. Kaleci Volkan hakkında kafalarda soru işaretleri uyandıracak bu açıklama çok yanlış. Eminiz ki Şener de bunun farkındadır. Ama söz ağızdan çıktıktan sonra telafisi zor durumlar ortaya çıkarıyor. Trabzonspor’un bu zorlu yarışta kendisine yeni cepheler açacak gelişmelerden uzak durması gerek. Buna bildiğimiz kadarıyla Şener de dikkat ediyordu. Nitekim, “Benden sahaya inmemi beklemeyin” sözü de bunun bir kanıtıdır.
Zaman zaman söylentiler geliyor kulağımıza. Siz çok yakınsınız; Trabzonspor’da futbolcular arasında gruplaşma var mı?
Bu konuda somut bilgiler yoksa da, ortalıkta bir takım söylentiler dolaşıyor. Doğrudur; ateş olmayan yerden duman tütmez. Buna karşın camiadakiler, bu iddiaların gerçek olmadığı düşüncesinde. Nedeni de Şenol Güneş’in varlığı. Güneş’in bu tür durumlara izin vermeyeceği gerçeği var ortada. Çünkü bu kadar çok konuşuluyorsa bu durum, Güneş’in bundan haberinin olmaması mümkün değil. Haberi olmuşsa da gereğini mutlaka yapmıştır görüşü, çok kişide olduğu gibi bizde de hakim. Nitekim Engin Burak tartışmasını hatırlayın. O ortamda ikisini birden sahaya sürmek ve istediği sonucu elde etmek her teknik adamın işi değil.
Gruplaşma iddialarını yanıtlarken, Engin-Burak olayına siz girdiniz. Nedir bu olay?
Sivas’ta Engin’le Burak arasında yaşananlar kafaları karıştırdı. Bu olayın bir takım tartışmaların yaşandığı döneme denk gelmesi de şüpheleri arttırdı. İnsanlar da ister istemez akıllarından, ‘’Oyuncular arasında iddia edildiği gibi gerçekten bir sorun mu var ve bu durum, puan kayıplarına da neden oldu mu?’’ kaygısını geçirdi. Bu kaygı henüz giderilmiş değil.
Gerçi Burak maçtan sonra olayı net bir şekilde açıkladı: “Engin’le aramızda hiç bir problem yok. İlk defa böyle bir şey yaşıyoruz.” Bu açıklamayla tartışmaların önüne geçilemedi. Şüphe, kaygı ve sorun üretme insanlarımız da alışkanlık haline geldi. Şunu açıkça ifade etmek lazım: Bir futbol takımını baltalayan en önemli şey bencillik ve kaprislerdir. ‘’Beni niye oynatmadı’’ ya da ‘’Bana pas vermezse, ben de vermem’’ düşüncelerinin bilinçaltına itilmesi gibi yaklaşımlar takım oyununu bozar. Trabzonspor’da böyle bir durum yok. Bunun da en somut göstergesi ilk yarıda ortaya konan futboldur. Kaldı ki, çoğu üst düzey değiller. Birçoğu geldikleri takımlarda sorun yaşamışlar. Kapasitelerini tam olarak kullanamamışlar. Kendilerini bulmalarında Şenol Güneş’in katkısı azımsanmayacak kadar çok. Bu oyuncuların sezon sonuna kadar kusursuz mücadele edeceklerini beklemek hayalcilik olur. Hoşgörünün boyutu kadar eleştirinin sınırına da dikkat etmek gerekiyor.
Stres faktörünün bu tür olaylarda etkisi nedir?
Özellikle stres düzeyi yüksek maçlarda daha çok görülüyor bu durum. Stres bazen en olgun dediğimiz oyuncuyu bile kontrolden çıkarabiliyor. Bir futbolcu sadece fiziksel yeteneklerini değil, duygularını da en iyi şekilde yönetmelidir. Kontrolsüz güç, güç değildir. Sevgili Hasan Al’ın dediği gibi “duygularını yönetemeyen oyuncular, ne kadar yetenekli olursa olsun kapasitelerini tam manasıyla kullanamazlar. Bir yerde kısa devre yaparlar. Bunun bedelini de sadece kendileri değil, takımları da öder.” Gönül ister ki her futbolcu kendini en iyi şekilde yönetsin. Ancak insanın, özellikle de Türk inansının duygusal yapısı buna izin vermiyor. Bu sıkıntıyı sadece kulüplerimiz değil milli takımımız da çekiyor.