AySe^^
Bayan Üye
Arzu Yanardağ: "Yengeye yamuk yapılan diziler çok tutuluyor"
Dört yıl aradan sonra ‘Deli Dumrul Kurtlar Kuşlar Aleminde’ adlı sinema filmiyle izleyicilerin karşısına çıkan Arzu Yanardağ, ekranlardan uzak kaldığı zamanın acısını çıkartırcasına iki ayrı projede aynı anda yer alıyor. ‘Kalp Ağrısı’ dizisi ve ‘Bir Kadın Bir Ürkek’ oyununda rol alan Yanardağ ile Sürmeli Otel’de, oyunculuktan anneliğe samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
RÖPORTAJ: Özge TURNA
*** Sizi bir süredir ekranlarda göremiyorduk...
Bu ara benim tercihimdi. Her sezon televizyonda olacağız diye bir kaide yok. Bunun gerekliliğine inanmıyorum. Ama insanlar bizi ekranda görmediği zaman oyunculuk yaptığımızı unutuyor. Eşimle bir şirket kurduk; tanıtım, organizasyon, televizyon programları gibi projelerimiz oldu. Bir de bu yaz çekeceğimiz bir sinema filmimiz var. Bu filmin haricinde ben bir senaryo yazdım ve birçok televizyon programı projesi hazırladım. Oğuz Yalçın’ın ‘Deli Dumrul’ adlı sinema filmine kadar, televizyonda da sinemada da yer almadım. Şimdi de ‘Kalp Ağrısı’ adlı dizide oynuyorum.
*** ‘Kalp Ağrısı’nda nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?
Bir ‘çatışma’ karakteri bu, adı Ece. Hikâyede süregiden bir aşk var ve ben de eski sevgili olarak hayatlarına dahil oluyorum.
"EŞİMİN YAZDIĞI SENARYOYU ÇEKECEĞİZ"
*** Senaryo yazmak nereden aklınıza geldi?
Hiç aklımda yokken bir anda oluverdi her şey. Geçen sene başladım ve bir buçuk ay boyunca hep yazdım. Daha sonra bu işi bilen insanlara danışıp onlardan fikir alarak senaryoyu tam anlamıyla olgunlaştırdım. Gördüklerimi, hissettiklerimi çok ağır bir kurguyla birleştirdim ve ortaya gücün ne olduğunu sorgulayan bir kadın hikâyesi çıktı.
*** Bu yaz çekeceğiniz sinema filminin senaryosu da mı sizin?
Bu eşimin hikâyesi, senaryosunu da kendi yazdı. Haziran ortası gibi çekimlere başlayacağız. Senaryo, yaşanmış bir olaydan esinlenilere yazıldı ve Güneydoğu’da geçiyor.
*** Oyunculuğunu beğendiğiniz kişiler kimler?
Saadet Işıl Aksoy’u çok beğeniyorum. Yeni nesil oyunculardan başka sayabileceğim bir isim yok, çünkü günümüzde oyunculuk değil rol konuşuluyor.
*** Çok genç yaşta bu piyasaya girmenin ne gibi avantajları ya da dezavantajları var mı?
Dezavantajı şöyle; çok uzun yıllar piyasada olduğum için sanki yaşlanmışım gibi hissedenler, “Ben çocukken de bu ekranlardaydı” diyenler var. Avantajı ise benim ismimin duyulduğu zamanlarda ortalıkta bu kadar isim yoktu ve yaptığım işin başarıya kavuşması daha kolaydı. Şimdi seçenek çok fazla; sezon onlarca işle başlıyor, bir sürü oyuncu ve yönetmen var, ama bunlar nereden gelmiş kimse bilmiyor. Ekonomik krizle herkes eve kapandı, kültür seviyesi ne olursa olsun herkesin birkaç tane izlediği dizi var.
*** Size göre hangi tarz diziler daha çok izleniyor?
Yengeye yamuk yapanların dizileri çok tutuyor. Dizilerde yengeye yamuk yapmak adeta moda oldu. İşin içinde biraz da ahlaksızlık olunca o iş tamamdır. Bu çoğu dizide var. Komedi dizileri, aile dizileri diye adlandırılan türler ikinci sırada. “Yengeye yamuk” Türk aile yapısına çok da ters bir şey değil; mahallelerde, kıyıda köşede o hikâyelerin çok daha âlâsını görüyoruz. Televizyon izleyicilerinde şöyle bir şey var; herkes izlediğidizide mutlaka kendini o karakterlerden birinin yerine koyuyor. Ama kimse kendini Selçuk Yöntem’in oynadığı karaktere koymuyor. Orada çok güzel iki tane insan başrol oynuyor, o diziyi izlerken o olayın çirkinliği onların güzelliğiyle örtülüyor. Ben rol gereği bir sapık, katil, fahişe ya da bir anne olabilirim. Ama bir fahişeyi oynadıktan sonra anne rolüne geçiş beş seneyi alıyor.
"ERKEKLERİN ÜRKEKLİĞİNİ ANLATIYORUZ"
*** Abdullah Şahin Tiyatrosu’nda ‘Bir Kadın Bir Ürkek’ oyununu sahneliyorsunuz. ‘Ürkek’ sıfatı nereden çıktı?
Erkeklerin ürkekliğinden geldi. Kadının da artık ön planda olması; hem iş, hem sosyal hayatta erkekle başa baş gitmesi, erkekleri biraz ürkütmeye başladı. O yüzden bir kadın bir erkek değil de ‘Bir Kadın Bir Ürkek’ oldu oyunun adı.
*** Sizin oyununuzun diğer oyunlardan farkı nedir?
‘Bir Kadın Bir Ürkek’ alışılagelmişin dışında, interaktif bir oyun; seyirciyi de oyuna dahil ediyoruz. İzleyiciye keyifli dakikalar vaat ediyor, insanlara eğlenirken, ülkesini, geçmişini, kadına verdiği değeri de düşündürüyoruz. Özellikle ben insanları çok şaşırtıyorum bu oyunda. İnsanların kafasında Arzu Yanardağ’ın bir görüntüsü var; o da “güzel kadın”. Onlar bunu göreceğini zannederken, tam aksine bir manzarayla karşılaşınca çok şaşırıyorlar.
"KIZIM BENİ HAYATA BAĞLADI"
*** Anne olduktan sonra hayatınızda neler değişti? Annelik kavramı hayatınıza neler kattı?
Kızım Alara, hayata çok bağlanmamı sağladı. Beni daha mutlu ve canlı bir insan yaptı. O canın, benim bedenim vasıtasıyla dünyaya gelmesi, bana bir can daha kattı. Hayatımda verdiğim en güzel karar, kesinlikle kızımı dünyaya getirmekti. Alara’yı benim çocuğum olarak yetiştirmiyorum, onu bir birey olarak görüyorum. Ben kızıma sadece doğru ve yanlışı gösteriyorum. İleride, benim hiç bilgim ve alakam olmayan bir sektörde yol çizsin isterim ki, ben ona karışamayayım. Onun hayatına ve kararlarına müdahale etmek istemiyorum.
Dört yıl aradan sonra ‘Deli Dumrul Kurtlar Kuşlar Aleminde’ adlı sinema filmiyle izleyicilerin karşısına çıkan Arzu Yanardağ, ekranlardan uzak kaldığı zamanın acısını çıkartırcasına iki ayrı projede aynı anda yer alıyor. ‘Kalp Ağrısı’ dizisi ve ‘Bir Kadın Bir Ürkek’ oyununda rol alan Yanardağ ile Sürmeli Otel’de, oyunculuktan anneliğe samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
RÖPORTAJ: Özge TURNA
*** Sizi bir süredir ekranlarda göremiyorduk...
Bu ara benim tercihimdi. Her sezon televizyonda olacağız diye bir kaide yok. Bunun gerekliliğine inanmıyorum. Ama insanlar bizi ekranda görmediği zaman oyunculuk yaptığımızı unutuyor. Eşimle bir şirket kurduk; tanıtım, organizasyon, televizyon programları gibi projelerimiz oldu. Bir de bu yaz çekeceğimiz bir sinema filmimiz var. Bu filmin haricinde ben bir senaryo yazdım ve birçok televizyon programı projesi hazırladım. Oğuz Yalçın’ın ‘Deli Dumrul’ adlı sinema filmine kadar, televizyonda da sinemada da yer almadım. Şimdi de ‘Kalp Ağrısı’ adlı dizide oynuyorum.
*** ‘Kalp Ağrısı’nda nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?
Bir ‘çatışma’ karakteri bu, adı Ece. Hikâyede süregiden bir aşk var ve ben de eski sevgili olarak hayatlarına dahil oluyorum.
"EŞİMİN YAZDIĞI SENARYOYU ÇEKECEĞİZ"
*** Senaryo yazmak nereden aklınıza geldi?
Hiç aklımda yokken bir anda oluverdi her şey. Geçen sene başladım ve bir buçuk ay boyunca hep yazdım. Daha sonra bu işi bilen insanlara danışıp onlardan fikir alarak senaryoyu tam anlamıyla olgunlaştırdım. Gördüklerimi, hissettiklerimi çok ağır bir kurguyla birleştirdim ve ortaya gücün ne olduğunu sorgulayan bir kadın hikâyesi çıktı.
*** Bu yaz çekeceğiniz sinema filminin senaryosu da mı sizin?
Bu eşimin hikâyesi, senaryosunu da kendi yazdı. Haziran ortası gibi çekimlere başlayacağız. Senaryo, yaşanmış bir olaydan esinlenilere yazıldı ve Güneydoğu’da geçiyor.
*** Oyunculuğunu beğendiğiniz kişiler kimler?
Saadet Işıl Aksoy’u çok beğeniyorum. Yeni nesil oyunculardan başka sayabileceğim bir isim yok, çünkü günümüzde oyunculuk değil rol konuşuluyor.
*** Çok genç yaşta bu piyasaya girmenin ne gibi avantajları ya da dezavantajları var mı?
Dezavantajı şöyle; çok uzun yıllar piyasada olduğum için sanki yaşlanmışım gibi hissedenler, “Ben çocukken de bu ekranlardaydı” diyenler var. Avantajı ise benim ismimin duyulduğu zamanlarda ortalıkta bu kadar isim yoktu ve yaptığım işin başarıya kavuşması daha kolaydı. Şimdi seçenek çok fazla; sezon onlarca işle başlıyor, bir sürü oyuncu ve yönetmen var, ama bunlar nereden gelmiş kimse bilmiyor. Ekonomik krizle herkes eve kapandı, kültür seviyesi ne olursa olsun herkesin birkaç tane izlediği dizi var.
*** Size göre hangi tarz diziler daha çok izleniyor?
Yengeye yamuk yapanların dizileri çok tutuyor. Dizilerde yengeye yamuk yapmak adeta moda oldu. İşin içinde biraz da ahlaksızlık olunca o iş tamamdır. Bu çoğu dizide var. Komedi dizileri, aile dizileri diye adlandırılan türler ikinci sırada. “Yengeye yamuk” Türk aile yapısına çok da ters bir şey değil; mahallelerde, kıyıda köşede o hikâyelerin çok daha âlâsını görüyoruz. Televizyon izleyicilerinde şöyle bir şey var; herkes izlediğidizide mutlaka kendini o karakterlerden birinin yerine koyuyor. Ama kimse kendini Selçuk Yöntem’in oynadığı karaktere koymuyor. Orada çok güzel iki tane insan başrol oynuyor, o diziyi izlerken o olayın çirkinliği onların güzelliğiyle örtülüyor. Ben rol gereği bir sapık, katil, fahişe ya da bir anne olabilirim. Ama bir fahişeyi oynadıktan sonra anne rolüne geçiş beş seneyi alıyor.
"ERKEKLERİN ÜRKEKLİĞİNİ ANLATIYORUZ"
*** Abdullah Şahin Tiyatrosu’nda ‘Bir Kadın Bir Ürkek’ oyununu sahneliyorsunuz. ‘Ürkek’ sıfatı nereden çıktı?
Erkeklerin ürkekliğinden geldi. Kadının da artık ön planda olması; hem iş, hem sosyal hayatta erkekle başa baş gitmesi, erkekleri biraz ürkütmeye başladı. O yüzden bir kadın bir erkek değil de ‘Bir Kadın Bir Ürkek’ oldu oyunun adı.
*** Sizin oyununuzun diğer oyunlardan farkı nedir?
‘Bir Kadın Bir Ürkek’ alışılagelmişin dışında, interaktif bir oyun; seyirciyi de oyuna dahil ediyoruz. İzleyiciye keyifli dakikalar vaat ediyor, insanlara eğlenirken, ülkesini, geçmişini, kadına verdiği değeri de düşündürüyoruz. Özellikle ben insanları çok şaşırtıyorum bu oyunda. İnsanların kafasında Arzu Yanardağ’ın bir görüntüsü var; o da “güzel kadın”. Onlar bunu göreceğini zannederken, tam aksine bir manzarayla karşılaşınca çok şaşırıyorlar.
"KIZIM BENİ HAYATA BAĞLADI"
*** Anne olduktan sonra hayatınızda neler değişti? Annelik kavramı hayatınıza neler kattı?
Kızım Alara, hayata çok bağlanmamı sağladı. Beni daha mutlu ve canlı bir insan yaptı. O canın, benim bedenim vasıtasıyla dünyaya gelmesi, bana bir can daha kattı. Hayatımda verdiğim en güzel karar, kesinlikle kızımı dünyaya getirmekti. Alara’yı benim çocuğum olarak yetiştirmiyorum, onu bir birey olarak görüyorum. Ben kızıma sadece doğru ve yanlışı gösteriyorum. İleride, benim hiç bilgim ve alakam olmayan bir sektörde yol çizsin isterim ki, ben ona karışamayayım. Onun hayatına ve kararlarına müdahale etmek istemiyorum.
