Yastık Altı Edilmiş Dünya

Efsunkar

Bayan Üye
Kurulmuş bir saat gibi gecenin bir yarısında, alışılmış o mekanda, alışılamayan bir dünyanın kapısında, girmekle girmemek arasında; sıkıntılı, yorgun, ezik ve yuttuğu kelimeler dilinin altında gevelerken kendince olmuş bitmişleri, farkında olmadan içeriye girmiştir çoktan o kapıdan ve dahası farkına varmadan bir sabaha daha varacaktır o varla yok arasındaki insan…

Bir güzergahı vardır yine de. Her ne kadar, aykırı olsa da gerçeğe; bir girişi, bir gelişmesi bir de bir türlü bilemediği sonucu vardır bu hikayenin…
Giriş; hep alışılmış o mekandır. Kurgular değişir daima fakat tüm kurguların yatağıdır o mekan. Orada büyür, serpilir; orada yaşar ve ölür. Bir yastık, bir yorgan… Derken girer insan, bilinçsizce gelişmeye, kapının önünde dururken, içeriye…
dream2.jpg

… Bir an gelirdi yorganın altına kıvrılan gecelerde, gözler bir dünyayı yaratıverirdi. O bir çift gözün açıkken göremeyeceği kadar çok detay, gözleri kapalı iken, bir paralel dünyayı oluşturur gibi bütün detayıyla beliriverirdi. Kendine has bir zaman işlerdi orada ve o zamanın kendine has müziği eserdi hep fonda. O müziğin kulakları sağır etme noktasına geldiği anda, bir tiyatro sahnesinin orta yerinde dururdu insan…

Hıncahınç bir kalabalık, rengarenk bir sahne ve tavanda kuvvetli ışıklar vardır başta… Müzik derece derece yükselip de son noktasına geldiğinde işitilen; aslında karanlık gecede yorganın altında düşüncelere dalanın, heyecanla artan ve son noktada kulaklarında hissettiği kalp atışlarıdır. Derken bir anda kapkaranlık olur her yer… Sahne, sandalyeler ve tüm dünyanın ışıkları karanlığa gömülmüştür o anda… Bir tek sandalye hariç… İlahi bir ışık iner adeta o sandalyeye. Üstünde oturur mağrur sevgili… Bir iki adım atıp diz çöker insan. Ellerini kavuşturur çenesinin altında…

Sevgili, der, ne olur bırakma beni bu karanlıklar ortasında. Tek bir ışık yok bu esaretli hayatta. Bir hata ettim, yıllar var ki bu karanlıklarla cezamı çektim. Sanma ki sen, şimdi akıyor bu göz yaşları”

… Bunları dediği anlarda, yastıkta nasibini almaktadır göz yaşlarından ne de olsa bu en dokunaklı andır.

Bir yandan da bilinçaltı kurgu içinde kurgu kurar ve sevgilinin gözlerinden bakar yakaran insana.

Sevgili sahnenin parlak ışıkları altında, alnında terleri biriken bir insan izlemektedir dahası kulaklarına sağdan soldan kimi sandalyelerden gelen sesler dolmaktadır. Dekorda bir ağaç, yer döşemeleri, parfüm kokuları, havalandırmalar… Ardından acımasızca bakar karşısında diz çöken tuzlu suyla tüm vücudu yıkanmış insana…

Bu ajitasyonu da yapmaktan uzak durmaz yorganın altına kıvrılmış beden hem acıyla inler yakarır sevgiliye hem de onun gözünden bakar kendisine… Hem değersiz kılar kendisini hem aciz; hem anlayışsız yapar karşısındakini hem zalim…

Bilincin açık olduğu son saniyelerde sahnenin tozlu yerlerini yalar adeta yorganın altında kıvrılmış olan... Tamamen bilinçaltının egemenliğine girmesine saniyeler kala, iki büklüm bir haldeki görüntüsü ve hıçkırıkları, bilinçaltından bilincine sızan son görüntülerdir bu sahneden kalan …
Sonrası bu kendini kaybetmiş düşüncelerin tamamen belirsizliğe yol almasıdır sadece. Sonrası bir diğer gece için kurulan mayası aynı fakat başka mekanlarda kurgulanacak olan bir başka hikayedir…

Belki de hatırlayamadığı rüyalardan dolayı öyle boşluk duygusuyla kalkar sabahında yatağından. Kurumuştur yastık çoktan, geceden hatırlanan sadece bir iki sancı… Her günü aynı anlamsız bakışlarla karşılaması, her gece aynı hastalıklı, sanrılı hayallerin peşinden koşmasındandı belki… Sonuç belirsiz, sonuç sisler altında, sonuç tek şahit olan yorganın altında, yastığın üstünde… Kim bilir hangi psikiyatrin elindeki kitabın içinde…

Sümeyra Tüzün
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst