Yaşanmış Tasavvufi bir Tecrübe (Astral yolculuk)

nones

Bayan Üye
aşağıdaki yazı nakşibendi yolunun piri Muhammed Bahauddin Şah-ı Nakşibend (k.s.) ile yine o yolun mürşidlerinden Şerafeddin Dağıstani (k.s.) ile ilgilidir. Ş.Dağıstani'nin halefi (yani onun yerine geçecek kişi) Abdullah ad-Dağıstanî (k.s.) girdiği bir halvet sırasında yaşadığı deneyimi (bir çeşit astral seyahat) anlatmaktadır.

-------------------------------------
.......

Şah-ı Nakşbend’in Şeyh Şerâfeddin Hakkındaki Açıklaması :

Halefi Abdullah ad-Dağıstanî, sohbetlerinden birisinde şunları anlatmıştır:
“Şeyh Şerâfeddin’in izni ile girdiğim halvetlerimden biri esnasında bir gün mürşidim yanıma geldi ve Şah-ı Nakşbend’in manevi büyüklüğü ve özelliklerinden sözederek O’nu övdü ve mahşer günü bağlılarına nasıl himmet edeceğini anlattı : “Bir kimse Şah-ı Nakşbend’in gözlerine bakarsa onların siyahtan beyaza, beyazdan siyaha döndüklerini görecektir. O, ruhani himmet gücünü mahşerdeki hesap günü için muhafaza etmeyi ve bu dünya hayatında kullanmamayı tercih etmişti. Hüküm gününde sağ gözünden dışarıya göndereceği ışık hüzmesi, mahşer alanında çevrelediği kalabalık bir topluluğu kuşatan bir halka halinde sol gözüne dönecektir. Kim bu nur ile kuşatılırsa himmetine nail olacaktır…” Şeyhimin bu sözlerinden sonra, hüküm gününü müşahede ettiğimde güçlü bir vizyon halinde anlatılanları deneyimledim ve Şah-ı Nakşbend’in gözlerinden çıkan Nur’u, halkı korumak için himmet ederek gönderişini gördüm. O vizyonu gözlediğimde kalbimdeki Şah-ı Nakşbend’e karşı duyduğum büyük sevgi çoğaldı ve koşup ellerini öptüm.
Sonra o vizyon sona erdi ve Şeyhim de gitti. Ben ise zikir yaparak, Kur’an-ı Kerim okuyarak ve dua ederek inzivama devam ettim. Aynı günün gecesinde yatsı namazını kıldıktan sonra üzerime beni müşahede haline sokan bir kendimden geçme hali geldi. Şah-ı Nakşbend’in halvet yerime girdiğini gördüm. Bana ‘Benimle gel oğlum’ dedi. Sonra ruhum bedenimden ayrıldı ve aşağıda kalmış hareketsiz bedenimi görüyordum. Şah-Nakşbend’e eşlik ederek zaman ve mekan kayıtlarından kurtulmuş halde görüş yeteneğimiz devam ederken ve yere düşme rsiki olmadan –adeta uçarak- ; nereyi hayal etsek oraya ulaşmamızı sağlayan bir güç ile seyahat ediyorduk. Bu tarzdaki yolculuğumuza (astral yolculuk da denebilir) dört gece ve üç gün durmaksızın devam ettik.
Günlük yiyecek-içecek ihtiyacım için halvetimdeki alışkanlığım halvete girdiğim odanın zeminine vurmak şeklindeydi. Aşağı kattaki eşim bu vurma sesini işittiğinde ihtiyacımı getirirdi.Biizm ruh yolcıuluğumuz sırasında ilk gün o hiçbir vuruş sesi duymadı; ikinci gün yine bir ses işitememişti. Sonunda öylesine kaygılanmıştı ki kapıyı araladığında beni hareketsiz bir halde otururken görmüştü. Telaşlanan eşim hemen Şeyh Şerâfeddin’e gitmiş ve “Gel, yeğenine bak. O ölmüşe benziyor” demiş. Şeyh Şerâfeddin O’na : “Abdullah ölmüş değil; evine geri dön ve kimseye bir şey söyleme; O geri gelecek.” Diye yatıştırarak geri göndermiş.

Olağanüstü bir manevi güçle üç gün ve dört gece süren yolculuktan sonra Şah-ı Nakşbend bir noktada durdu: “Ufukta görünenin kim olduğunu biliyor musun?” diye sordu. Gösterdiği kişiyi şüphesiz olarak tanıyordum; biliyordum: O’nun benim Şeyhim olduğunu gördüğüm halde, fakat Pir’ime saygısızlık olmasın diye: “Ya Şeyhim, Şah-ı Nakşbend, siz elbette daha iyi bilirsiniz” dedim. Şah-ı Nakşbend “Gördüğümüz kişi Şeyh Şerâfeddin’dir.” dedi. Dünyadaki en yüksek dağdan daha iri ve bir hâlât ile çekiştirilen bir mahluku işaret ederek “O’nun arkasındaki mahlukun ne olduğunu bilir misin?” dedi. Hürmet ile tekrar “Şeyhim, siz daha iyi bilirsiniz...” dedim. “O da şeytanın misalidir." dedi. "Her bir velinin bir özel hususiyeti var olduğu gibi senin mürşidin Şeyh Şerâfeddin’in özelliği de bu kudretidir." Sonra Şah-ı Nakşbend, ruhani gücü ile günahkarların kalblerini yüceltiyor ve hüküm gününü de kapsayan bir Nur halesi içinde olacak şekilde selamete hazırlıyordu. "Yolumuzdan gelen bazı kimseler Kadir Allah’ın verdiği kudret ile ve Rasûlullah (S.a.v.)‘in şefaatine uygun olarak Şeyh Şerâfeddin’in himmetine gireceklerdir. Bu yöntem Şeyh Şerâfeddin’e özgüdür ve bu olağanüstü yetki O’na verilmiştir. Şeyhinin Muhammed ümmeti ve tüm insanlık için daha önce hiçbir veliye verilmeyen şekildeki bu işlerini bil !..”

Şah-ı Nakşbend sonra bana hitaben: “Evladım, kalbindeki muhabbet ile yetiştiriliyorsun. Bir yeri sürekli temizleyen fakat iki yeri temizleyemeyen bir su çarkına tam benzer olarak seni Şeyh’ine bağlayan aşkın sadece Şeyh’in için olmalıdır. Eğer iki şeyh arasında bölünürsen bir yeri tam olarak temizleyen ancak iki yeri eşit olarak yıkamağa yetmeyen bir su çarkı gibi aşkın yetersiz kalabilir. Kalbine oraya-buraya yönelmesi için hürriyet verme. Senin bu aşkın ‘Altın Silsile’ boyunca bana ve Rasûlullah (S.a.v.)’e kadar ulaşacaktır. Muhabbetini Şerâfeddin ile ikimiz arasında yarıya bölme !.. ”

Bu ruhani yolculuktan sonra Şah-ı Nakşbend beni yine dört gün üç gece süren seyahatle geri getirdi. Ruhumun bedenime tekrardan girdiğini hissettim; gövdemi bölüm-bölüm ve her bir hücremin görevini anlamamı sağlayan bir kavrayışla vücudumu hücre-hücre izliyordum. Ruhum bedenimde tamamen yerleşince ‘vizyon’ kesildi ve eşime bedenime gerekli olan enerjiyi sağlamak için yiyecek ve çay getirmesi için odanın zemini tıklatarak haber verdim. Anladım ki bu ruh seyahati Şeyhim, Şeyh Şerâfeddin’le ilgili olarak Şah-ı Nakşbend’in vereceği sırlar için yaptırılmıştı."
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst