meridyen2
Kayıtlı Üye
Yaşamın Kitabı DNA
DNA, 3.5 milyar harften oluşan dev bir kitap gibidir. DNA'daki bu bilgiyi kağıda dökmeye kalksak, her biri ortalama 500 sayfalık 900 cilltten oluşan bir kütüphane ortaya çıkar. Ama bu hacimdeki inanılmaz bilgi, milimetrenin yüz binde biri kadar olan hücrelerimizin, ondan daha da küçük çekirdeklerinde saklanmıştır. Bu yapı, elbette kendisini inceleyen herkesi hayranlığa sürükler. Ama sorulması gereken soru şudur: DNA'daki bu bilgi nasıl ortaya çıkmıştır?
Doğadaki yaratılışı görebilmek için, öncelikle evrimin iddiasının ne olduğunu tam olarak anlamak gerekir: Evrim, tüm canlılığın kökeninin bir tesadüfler zinciri olduğunu söylemektedir. Teoriye göre herşey ve tüm canlılar, tesadüflerin bir ürünüdür.
Bunun neden akıldışı bir iddia olduğunu bir örnekle açıklayalım. Elinizde tutup okuduğunuz herhangi bir kitabın nasıl ortaya çıktığı düşünün. Bilirsiniz ki bu kitabın içeriği önce bir daktilo ya da bilgisayarda yazılmış, sonra da matbaada kağıt üzerine dökülerek bir kitap haline gelmiştir.
Kör Rastlantılarla Yeryüzündeki Karmaşık Hayat Oluşamaz
Peki Acaba kitabın basılmasını sağlayan bu işlemler, "tasarım"la mı, yoksa "tesadüfle" mi oluşmuştur? Kitabın bilgisini bilgisayara geçiren -yani dizgi yapan- kişi, acaba bu işi bilgisayar klavyesinin tuşlarına rastgele basarak mı yapmıştır? Yoksa hangi tuşa bastığına büyük bir özen ve titizlik mi göstermiştir?
Eğer tuşlara rastgele bassaydı, siz de tahmin edersiniz ki, şimdiye kadar okuduğunuz satırlar gibi satırlara değil, şu tür satırlara rastlayacaktınız:
"...mazvzçfteano.sötzüctğdulepünmüzthlzgrazhgçvüiükıhizvçaüczi..."
Ama okumakta olduğunuz derginin satırları üstteki satıra benzemezler. Üstteki satırda hiçbir bilgi ve anlam yoktur. Oysa bir derginin ya da bir kitabın satırlarında bilgi ve anlam vardır. Fark nereden kaynaklanır?... Cevap açıktır: Kitabın satırlarında bilgi ve anlam vardır, çünkü kitabı yazan kişinin aklı bu bilgiyi ve anlamı oluşturmuş, kitabı bilgisayara geçiren dizgici de büyük bir dikkat harcayarak bu bilgi ve anlamı yazıya dökmüştür. Bu işlemin her aşamasında bir plan ve akıl vardır. Bilinçsiz, rastgele bir müdahaleye yer yoktur.
Dahası, çok küçük de olsa bilinçsiz bir müdahale karışsa, hemen kitabın anlamı bozulmaya başlar. Örneğin kitabı bilgisayara geçiren kişi, eğer "e" tuşu yerine yanlışlıkla, yani bilinçsizce, "ğ" tuşuna basarsa, ortaya bozuk bir kelime, hatta bozuk bir cümle çıkar. Nitekim kitap bilgisayara geçirildikten sonra, bu tür bir bilinçsiz müdahale ihtimalini giderebilmek için "tashih" edilir. Yani yeniden okunur ve tüm bilinçsiz müdahaleler (harf hataları) ayıklanır. Ne kadar çok bilinçsiz müdahale olursa, yazı da o kadar bozuk olacaktır.
Bilinçli Tasarım
Bu basit örnek, bize tüm evreni incelerken akılda tutmamız gereken bir kuralı öğretmektedir: Eğer bir yerde bir tasarım varsa, mutlaka onu meydana getiren bir akıl vardır. Eğer bir yerde bir kitap görürsek, onun mutlaka bir yazarın aklının ürünü olduğunu anlarız.
Canlılığın ne denli kompleks bir düzene sahip olduğunu göstermek için verebileceğimiz örneklerin sayısı belki de sonsuzdur. Ama burada tek bir örnekle yetineceğiz, "yaşamın kitabı" olan DNA molekülü ile.
DNA, Darwin zamanında bilinmiyordu. Canlı hücrelerinin çekirdeklerinin içinde yer alan bu dev molekül, ancak 1950'lerde keşfedildi. DNA'nın yapısını keşfeden iki evrimci bilim adamı, yani James Watson ve Francis Crick, karşılaştıkları bu yapı karşısında hayrete düşmüşlerdi. Çünkü buldukları bu kompleks yapının kökenini evrim mantıklarıyla -yani tesadüfle- açıklamak mümkün değildi. Francis Crick bir süre sonra bu gerçeği açıkça itiraf edecek ve DNA'nın kökeninin ancak bilinçli bir tasarımla açıklanabileceğini kabul edecekti.
DNA, tek kelimeyle hayatın yazılı bir planı, detaylı bir "proje"sidir. Vücuttaki trilyonlarca hücrenin her birinin çekirdeğinde bulunan bu uzun molekül, canlı vücudunun eksiksiz bir yapı planını içerir. Örneğin bir insana ait bütün özelliklerin bilgisi, dış görünümden iç organlarının yapılarına kadar DNA'nın içinde özel bir şifre sistemiyle kayıtlıdır.
DNA'daki bilgi, bu uzun molekül zincirini oluşturan dört özel molekülün diziliş sırası ile kodlanmıştır. Nükleotid (veya baz) adı verilen bu moleküller, isimlerinin baş harfleri olan A, T, G ve C ile ifade edilirler. İnsanlar arasındaki tüm yapısal farklar, bu harflerin diziliş sıralamaları arasındaki farktan doğar. Bir DNA molekülünde yaklaşık olarak 3.5 milyar nükleotid bulunur.
Bir başka deyişle, DNA, 3.5 milyar harften oluşan dev bir kitap gibidir. DNA'daki bu bilgiyi kağıda dökmeye kalksak, her biri ortalama 500 sayfalık 900 cilltten oluşan bir kütüphane ortaya çıkar. Ama bu inanılmaz hacimdeki bilgi, milimetrenin yüzbinde biri kadar olan hücrelerimizin, ondan daha da küçük çekirdeklerinde saklanmıştır.
Bu yapı, elbette kendisini inceleyen herkesi hayranlığa sürükler. Ama sorulması gereken soru şudur: DNA'daki bu bilgi nasıl ortaya çıkmıştır?
Biraz önce her kitabın bir akıl tarafından üretildiğini, tesadüflerin bir kitap oluşturamayacaklarını belirtmiştik. DNA'daki binlerce kitaplık bilgiyi de, çok üstün bir aklın var etmiş olması gerektiği açıktır. Bu, canlılığı Allah'ın yaratmış olduğunun bir başka ifadesidir.
Dna'nın Rastlantılarla Oluşması Sıfır Olasılık!
Matematik de aynı gerçeği ispatlar. Tek bir DNA molekülünün tesadüfen oluşma ihtimali, 10620'de 1 bir olarak hesaplanmaktadır. 10620, 1 rakamının yanına 620 sıfırın gelmesiyle oluşan astronomik bir sayı demektir. Böyle bir ihtimali deneme-yanılma metoduyla gerçekleştirmek için gereken zaman, dünyanın evrimcilerce iddia edilen yaşından bile fazladır. Nitekim matematikçiler, 1050'de 1'den daha küçük bir ihtimali "sıfır ihtimal" sayarlar.
Aslında kuşkusuz verilebilecek bir cevap vardır; tek bir cevap. Ama evrimcilerin soruyu sorma şekli, bu cevabı devre dışı bırakır. Bu durumu yine kitap örneğiyle açıklayalım. Eğer size birisi "okuduğunuz kitap nasıl var olmuştur" diye sorarsa, vereceğiniz tek bir cevap vardır: "Bu kitabı yazarı yazmıştır". Ama eğer soru "okuduğunuz kitap nasıl olmuştur da tesadüfen varolmuştur" şeklindeyse, o zaman verecek cevap bulunamaz. Evrim teorisinin canlılığın kökenine yönelttiği bütün sorular bu ikinci tür sorulardır ve bu nedenle de cevapsızdırlar.
(makale harun yahya)
Bu makale, Mercek Dergisi 02. sayı (Ağustos 2001) 24. sayfada yayınlanmıştır.
DNA, 3.5 milyar harften oluşan dev bir kitap gibidir. DNA'daki bu bilgiyi kağıda dökmeye kalksak, her biri ortalama 500 sayfalık 900 cilltten oluşan bir kütüphane ortaya çıkar. Ama bu hacimdeki inanılmaz bilgi, milimetrenin yüz binde biri kadar olan hücrelerimizin, ondan daha da küçük çekirdeklerinde saklanmıştır. Bu yapı, elbette kendisini inceleyen herkesi hayranlığa sürükler. Ama sorulması gereken soru şudur: DNA'daki bu bilgi nasıl ortaya çıkmıştır?
Doğadaki yaratılışı görebilmek için, öncelikle evrimin iddiasının ne olduğunu tam olarak anlamak gerekir: Evrim, tüm canlılığın kökeninin bir tesadüfler zinciri olduğunu söylemektedir. Teoriye göre herşey ve tüm canlılar, tesadüflerin bir ürünüdür.
Bunun neden akıldışı bir iddia olduğunu bir örnekle açıklayalım. Elinizde tutup okuduğunuz herhangi bir kitabın nasıl ortaya çıktığı düşünün. Bilirsiniz ki bu kitabın içeriği önce bir daktilo ya da bilgisayarda yazılmış, sonra da matbaada kağıt üzerine dökülerek bir kitap haline gelmiştir.
Kör Rastlantılarla Yeryüzündeki Karmaşık Hayat Oluşamaz
Peki Acaba kitabın basılmasını sağlayan bu işlemler, "tasarım"la mı, yoksa "tesadüfle" mi oluşmuştur? Kitabın bilgisini bilgisayara geçiren -yani dizgi yapan- kişi, acaba bu işi bilgisayar klavyesinin tuşlarına rastgele basarak mı yapmıştır? Yoksa hangi tuşa bastığına büyük bir özen ve titizlik mi göstermiştir?
Eğer tuşlara rastgele bassaydı, siz de tahmin edersiniz ki, şimdiye kadar okuduğunuz satırlar gibi satırlara değil, şu tür satırlara rastlayacaktınız:
"...mazvzçfteano.sötzüctğdulepünmüzthlzgrazhgçvüiükıhizvçaüczi..."
Ama okumakta olduğunuz derginin satırları üstteki satıra benzemezler. Üstteki satırda hiçbir bilgi ve anlam yoktur. Oysa bir derginin ya da bir kitabın satırlarında bilgi ve anlam vardır. Fark nereden kaynaklanır?... Cevap açıktır: Kitabın satırlarında bilgi ve anlam vardır, çünkü kitabı yazan kişinin aklı bu bilgiyi ve anlamı oluşturmuş, kitabı bilgisayara geçiren dizgici de büyük bir dikkat harcayarak bu bilgi ve anlamı yazıya dökmüştür. Bu işlemin her aşamasında bir plan ve akıl vardır. Bilinçsiz, rastgele bir müdahaleye yer yoktur.
Dahası, çok küçük de olsa bilinçsiz bir müdahale karışsa, hemen kitabın anlamı bozulmaya başlar. Örneğin kitabı bilgisayara geçiren kişi, eğer "e" tuşu yerine yanlışlıkla, yani bilinçsizce, "ğ" tuşuna basarsa, ortaya bozuk bir kelime, hatta bozuk bir cümle çıkar. Nitekim kitap bilgisayara geçirildikten sonra, bu tür bir bilinçsiz müdahale ihtimalini giderebilmek için "tashih" edilir. Yani yeniden okunur ve tüm bilinçsiz müdahaleler (harf hataları) ayıklanır. Ne kadar çok bilinçsiz müdahale olursa, yazı da o kadar bozuk olacaktır.
Bilinçli Tasarım
Bu basit örnek, bize tüm evreni incelerken akılda tutmamız gereken bir kuralı öğretmektedir: Eğer bir yerde bir tasarım varsa, mutlaka onu meydana getiren bir akıl vardır. Eğer bir yerde bir kitap görürsek, onun mutlaka bir yazarın aklının ürünü olduğunu anlarız.
Canlılığın ne denli kompleks bir düzene sahip olduğunu göstermek için verebileceğimiz örneklerin sayısı belki de sonsuzdur. Ama burada tek bir örnekle yetineceğiz, "yaşamın kitabı" olan DNA molekülü ile.
DNA, Darwin zamanında bilinmiyordu. Canlı hücrelerinin çekirdeklerinin içinde yer alan bu dev molekül, ancak 1950'lerde keşfedildi. DNA'nın yapısını keşfeden iki evrimci bilim adamı, yani James Watson ve Francis Crick, karşılaştıkları bu yapı karşısında hayrete düşmüşlerdi. Çünkü buldukları bu kompleks yapının kökenini evrim mantıklarıyla -yani tesadüfle- açıklamak mümkün değildi. Francis Crick bir süre sonra bu gerçeği açıkça itiraf edecek ve DNA'nın kökeninin ancak bilinçli bir tasarımla açıklanabileceğini kabul edecekti.
DNA, tek kelimeyle hayatın yazılı bir planı, detaylı bir "proje"sidir. Vücuttaki trilyonlarca hücrenin her birinin çekirdeğinde bulunan bu uzun molekül, canlı vücudunun eksiksiz bir yapı planını içerir. Örneğin bir insana ait bütün özelliklerin bilgisi, dış görünümden iç organlarının yapılarına kadar DNA'nın içinde özel bir şifre sistemiyle kayıtlıdır.
DNA'daki bilgi, bu uzun molekül zincirini oluşturan dört özel molekülün diziliş sırası ile kodlanmıştır. Nükleotid (veya baz) adı verilen bu moleküller, isimlerinin baş harfleri olan A, T, G ve C ile ifade edilirler. İnsanlar arasındaki tüm yapısal farklar, bu harflerin diziliş sıralamaları arasındaki farktan doğar. Bir DNA molekülünde yaklaşık olarak 3.5 milyar nükleotid bulunur.
Bir başka deyişle, DNA, 3.5 milyar harften oluşan dev bir kitap gibidir. DNA'daki bu bilgiyi kağıda dökmeye kalksak, her biri ortalama 500 sayfalık 900 cilltten oluşan bir kütüphane ortaya çıkar. Ama bu inanılmaz hacimdeki bilgi, milimetrenin yüzbinde biri kadar olan hücrelerimizin, ondan daha da küçük çekirdeklerinde saklanmıştır.
Bu yapı, elbette kendisini inceleyen herkesi hayranlığa sürükler. Ama sorulması gereken soru şudur: DNA'daki bu bilgi nasıl ortaya çıkmıştır?
Biraz önce her kitabın bir akıl tarafından üretildiğini, tesadüflerin bir kitap oluşturamayacaklarını belirtmiştik. DNA'daki binlerce kitaplık bilgiyi de, çok üstün bir aklın var etmiş olması gerektiği açıktır. Bu, canlılığı Allah'ın yaratmış olduğunun bir başka ifadesidir.
Dna'nın Rastlantılarla Oluşması Sıfır Olasılık!
Matematik de aynı gerçeği ispatlar. Tek bir DNA molekülünün tesadüfen oluşma ihtimali, 10620'de 1 bir olarak hesaplanmaktadır. 10620, 1 rakamının yanına 620 sıfırın gelmesiyle oluşan astronomik bir sayı demektir. Böyle bir ihtimali deneme-yanılma metoduyla gerçekleştirmek için gereken zaman, dünyanın evrimcilerce iddia edilen yaşından bile fazladır. Nitekim matematikçiler, 1050'de 1'den daha küçük bir ihtimali "sıfır ihtimal" sayarlar.
Aslında kuşkusuz verilebilecek bir cevap vardır; tek bir cevap. Ama evrimcilerin soruyu sorma şekli, bu cevabı devre dışı bırakır. Bu durumu yine kitap örneğiyle açıklayalım. Eğer size birisi "okuduğunuz kitap nasıl var olmuştur" diye sorarsa, vereceğiniz tek bir cevap vardır: "Bu kitabı yazarı yazmıştır". Ama eğer soru "okuduğunuz kitap nasıl olmuştur da tesadüfen varolmuştur" şeklindeyse, o zaman verecek cevap bulunamaz. Evrim teorisinin canlılığın kökenine yönelttiği bütün sorular bu ikinci tür sorulardır ve bu nedenle de cevapsızdırlar.
(makale harun yahya)
Bu makale, Mercek Dergisi 02. sayı (Ağustos 2001) 24. sayfada yayınlanmıştır.