Yasaklasak da mı saklasak, saklasak da mı yasaklasak?

TSunami_61

Kayıtlı Üye
Yasaklasak da mı saklasak, saklasak da mı yasaklasak?

Bazı üniversitelerin çağdaş geçinen öğretim görevlileri eğer üniversitelerde türban serbestîsi olursa nasıl davranacaklarını şimdiden açıkladılar. Aldıkları önlemler gerçekten çağdaşlıktan neyi anladıklarını çok iyi açıklıyor.

İşte tahammülsüzlüğün insanı ne hale getirdiğinin, ne dediğini bilmeyecek duruma düşürüp nasıl acıklı hale sürüklediğinin örnekleri:

"Türbanlı öğrenciye ders vermek istemiyorum."

Olsun, her zaman öğreticiler ders verir diye bir kaide yok, ara sıra ders de alırlar. Türbanlı öğrenciler ağırbaşlılıkları ve örnek tutumlarıyla ‘ders vermem’ diyenlere olgunluk dersi vereceklerdir.

"Öğrencilere hak ettikleri notu vermeyebiliriz."

Bu itirafa hiç ama hiç şaşırmadım. Demek ki "not kırmak" da bir mücadele biçimiymiş. Sayın rektör öğrencilere hak ettikleri notu vermeyebiliriz diyor ama şunu iyi bilmeli ki, öğrencilerden hak ettiği notu çoktan aldı bile.

"Bunlar İmam Hatip mezunu. Bir imam bilimsel çalışmaları değerlendiremez."

Bu söz de başörtüsü serbestîsini durdurma heyeti olarak meclise giden sekiz kişilik grup içerisinde bulunan bir profesöre ait. Kendisine demokratik hakları hatırlatan milletvekilleri için sözü "onlar bilimden ne anlar hepsi imam" demeye getiriyor. Demek bilimsel çalışmaları değerlendiren kafa böyle çalışıyormuş. Ortada bilimsel çalışma olmayınca değerlendirme sorunu da olmuyor nasıl olsa. Ana muhalefet lideri kürsüden fıkıh yorumları yaparak fetva verirken ne laiklik bir yerlere gidiyor ne de "bilimsel-dinsel" ayrımının bir önemi kalıyor. Yani bilimi de dini de biz biliriz siz bir şeyden anlamazsınız, demek istiyorlar. Ne diyelim, mademki siz bilirsiniz, o zaman siz bilirsiniz.

"Başörtü serbest kılınırsa üniversitenin kapısına kilit vururuz."

Bu da Türkiye’nin ünlü deprem profesörlerinden birine ait. Kim bilir belki de bu sözüyle toplumda öncü deprem etkisi yaratmayı murat etmiştir. Ama olmadı. Kimse telaş ve paniğe kapılmadı. Ne de olsa Işıkara telkininden geçmiş bir toplumuz. Aynı profesör değil midir ki bilimsel sıralamada Afrika ülkeleriyle aynı kategorideyiz diyen. Demek ki yasakçı mantık çoktan üniversitelerin kapısına kilit vurmuş bile. İnsanları kıyafetlerinden dolayı üniversiteye sokmamak kilit vurmak değil de nedir?

"Kızlar başörtülü girerse, ben de onların olduğu sınıfa girmeme özgürlüğünü kullanırım."

Bu ifadeden daha derin bir dogmatizm olamaz. Bir bilim insanı nasıl olur da böyle bir gerekçeye tenezzül edebilir anlamış değilim. Hoşgörüsüzlüğün ve akıldışı inadın dogmatikleşmesi işte budur. Akıl insanı insafa, izana ve empatiye davet eder. Muhakeme ve muhasebe insana dünyanın kendi yaşadığı mahalleden ibaret olmadığını haber verir.

"Türban üniversitede serbest olursa kızlarımı yollamam."

Şaka niyetine ya da öfke halinde öylesine söylenmiş bir sözdür diye okuyup geçebilirdik ama sözün gerisini okuyunca insan "pes doğrusu" demeden edemiyor. Bir profesör nasıl olur da hiçbir bilimsel veriye dayanmayan şahsi kaygılarını ya da ancak vehim denilebilecek şeyleri özgürlük kapısını kapatarak bu denli büyültüp çoğaltabilir. İşte Sayın Profesörün ibretlik gerekçesi:

"Gerçekten göndermem. Çünkü türban bir dini inancın ifadesi değil ki! Türban, erkek egemen feodal kültürün bir baskısı... Analar, babalar, kardeşler, arkadaşlar, sevgililer bunu bastırıyor. Üniversitede türban serbest bırakıldığında, dinci olan ve hatta olmayan erkekler, türbansız kızları, daha kolay elde edilebilir, rahatsız edilebilir diye görecek. Hatta dinciler, türbansızlara dinsiz, ahlaksız, günahkâr diye bakıp, öyle davranacak. Böyle bir ortama ben kızlarımı nasıl yollarım?"

Yasak öncesi zamanlarda Sayın Profesörün kaygısını destekleyecek tek bir örnek olmuş mudur acaba? Öğrencilerin arasında kapalı –açık, örtülü-örtüsüz tartışmasını belgeleyebilecek tek bir fotoğraf karesi gösterebilir misiniz? Tam aksi, başı örtülü ile başı açıklar her zaman kol koladırlar üniversitelerde. Huzursuzluğun kaynağı serbestiler değil, tahammülsüzlükler, engellemeler ve yasaklardır.

Yasak savunucusu akademisyenler bu mağduriyetin aşılması için acaba ne öneriyorlar diye merak ediyorsanız onu da söyleyelim:

"Türban farz değil. İslam dininde kaza uygulaması var. Bu kızlarımız bunu bir kaza olarak saymalıdırlar."

Hiçbir ciddiyet ifade etmediğine göre işin dinsel cehalet kısmını bir yana bırakarak, biz de bu fetvayı "kaza" sayabilir miyiz acaba? Hiç olmazsa kaza süsü versek nasıl olur?

Boşuna hiç zorlamayalım, ne yazık ki bilmenin de bulmanın da kazası yok!
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst