Yarın Diye Bir Şey Yoktur / Tarık Buğra

ashli

Bayan Üye
...Yarın Diye Bir Şey Yoktur...


Kendimi hafifçe heyecanli hissediyordum: Bir sürü sigara içmistim; son olsun diye bir tane daha yaktim. Bu biter bitmez yataga girmeliydim: Yarin vücudum dinlenmis, zihnim açik olmaliydi.

Sigarayi içerken Hamid'den ve mesela bir Davalaciro diskuru veya Ankara'nin ünlü elestirmecisinden, kendi diliyle yazilmis bir söylesi okuyayim dedim; ama baktim ki heyecanim bütün anlayissizligimi seferber etmis ve ben en açik alay unsurlarini bile atlayip geçiyorum, hatta kabalasacagim; biraktim.

Bu heyecan, siddetle ihtiyacim olan uykuyu gocundurabilir, onu nasil defetmeli?

Islik çalayim veya bir türkü mirildanayim dedim; ama ortaya yeni, yani içime doguveren besteler çikti: yarina bagli ihtimallerin, yarin olabileceklerin besteleri.... ve ben, bu arada, sigarayi tazeledigimi gördüm. Sinirlendirici bir sey... bu sigaradan ne umuyordum yani? Uyku masa basinda gelecek degildi ya? hem de isik böyle piril piril yaniyorken?

Daha ikinci çekisini yasayan sigarayi geberttim, isigi söndürdüm, yataga girdim ve Allah'i hatirladim; bana uyku ihsan eylesin diye.

Uyumazsam çok kötü olacakti; hemen uyumali idim. Bunun için de uykuya en elverisli durum ve sartlari gözetmem gerekti: Midemi gözeterek sol yanima uzanmis ve heyecanimi yatistiracak bir konu armaya baslamistim. Çok geçmeden kalbimin de sol yanda oldugunu hatirladim, saga döndüm. Bedenim böyle daha rahatti, ama kafamda bir eksiklik var gibiydi: Kafam gözlügünü unutmus, biri iyice miyop, öteki iyice hipermetrop bir çift göz gibi, utangaç bir panik içindeydi... evet, kafam.

Ve, kafam kendi kendini zorladi, sebebi buldu: Sol yana yatarken çevirdigi film kopmustu. Ekledi:

Film bir tabiat manzarasi idi ve bu benim eski bir yöntemimdi: Uykunun altin oldugu askerlik günlerinde onun sayesinde pek iyi sonuçlar elde etmistim; on dakikalik molalarda bile misil misil uyurdum. Rastgele bir yere söyle uzaniverir, dogdugum kasabayi, bu kasabadaki kocaman çinarli bir tepeyi düsünür, ovanin bu tepeden görünüsünü düsünür, böylece de sinirlerim gevsemis, rahat ve mahzun, dalar giderdim.

Bu bir kanundu; çünkü her denenisinde ayni sonucu verirdi. Ama iste simdi iflas ediyordu; ise yaramiyordu:

Eskiden ve bütün hallerde orayi düsünmek yeterdi bana. Simdi ise o çocukluk kasabamda olmak istiyor, baska hiç bir seyi degil, ancak ve yalniz bunu istiyordum.

Durum böyle olunca da, bu kalles sila özlemini söküp atmaktan baska yol yoktu; ben de böyle yaptim. Böyle yaptim ama, ufukta uykuya benzer, hatta uyku habercisi bir sey görünmüyordu; ufuk bile görünmüyordu: Ufuk, bir toz duman ardinda, atomik bir hizla kaynasan öfkeler, kizginliklar, kirginliklar, hoslanislar, tiksintiler, umutlar, umutsuzluklar, sevgiler ve acilar ardinda eriyip gitmisti.

Beni çileden çikarabilirdi bu: Yeniden sol yanima döndüm. Ve bütün bu yüzleri, bu anislari, bu düsünceleri sag yanimda birakayim dedim... Birakirim umdum. Ne çare ki, bunlarin pek çogu da benimle birlikte sola üsüstüler. Ben de , o zaman, bir hiç degilse yarim sigara içmenin iyi olup olmayacagini düsünmeye basladim. Bu arada aklima içtigim sigaralarin sayisini bulmak sevdasi düstü: uzun uzun ugrastiktan sonra, ikindiden bu yana içtiklerimin sayisini tam ve kesin olarak bilmek zorunda oldugumu anladim; yoksa içim bir de bu yüzden minciklanip duracakti.
Bir paket bitmisti. Bunu biliyordum. Ikinci de ne kadar kaldigini, yani ne kadarini içtigimi anlamak için kalktim, isigi yaktim: Pakette sekiz sigara vardi. Demek ikindiden bu yana otuz iki sigara içmisim. Elimde olmadan, "patla" dedim. Sonra da, avunayim diye, bir sürüsü otlakçilara gitmistir diye düsündüm. Ama, aksine, aklima hep arkadaslardan içtiklerim geliyordu.

Bu iste bir çikar yol göremeyince yatmaya karar verdim. Masadan kalkarken gözüm yine sigara paketine takildi ve ben, sigaralari laf olsun diye bir daha sayinca, yedi tane olduklarini gördüm. Sasilacak bir seydi bu; çünkü, daha az önce sekiz saymistim. Allah, Allah diyerek sigaramdan derin bir nefes daha çektim ve saate baktim: Akreple yelkovan, sarmas dolas, tek çizgi! Telaslandim, sigarayi, isigi söndürdüm. En geç yarim saate kadar uyumali idim. Uyuyamazsam çok kötü olacakti.

Yataga girerken, bir dergide okudugum "sayi sayma usulü"nü denemeye karar vermis bulunuyordum. Bunu simdiye kadar hiç yapmamistim; ama yazarin uyku tutmayanlara hararetle tavsiye ettigini iyice hatirliyordum.
Bu sisteme göre, sayilar yüzden baslanarak asagiya dogru sayilacakti. Ben, daha saglama gitmek için, bes yüzden baslamaya karar verdim ve derhal ise giristim:

Besyüz, dört yüz doksan dokuz.... dört yüz doksan sekiz...

Aman ne güzel! Ben daha iki yüze inmeden, daha iki yüz elli bir demeden kafama hos bir tenhalik gelmeye basladi ve ben yumusacik bir hazla, anamdan ninni söyler gibi, sürdürdüm saymayi:

Iki yüz yirmi iki... iki yüz yirmi bir... iki yüz yirmi... iki yüz yirmi... iki yüz yirmi... bozuk bir plak gibi... iki yüz yirmi... ve ben, ne güzel... enfess.... mükemmel derken, iki yüz yirmi... çünkü iki yüz yirmi... lira benim... iki yüz yirmi-.

Igneyi plagin çiziginden kurtarabiliyorum. Çok sükür diyecegim; ama içime, belli belirsiz de olsa bir tedirginlik gölgesi düsmüs gibi: Hizli hizli saymaya koyuluyorum; sükretmeye bile vakit kalmamali; hatta sükretmeyi düsünmemeliydim bile:

Iki yüz on yedi... iki yüz on alti... iki yüz on bes... isler düzelir gibi oluyor.

Yüz iki... yüz bir... burnun içini giciklayan derin nefesler... beyninde her seyin dibe, derinlere, el degmedik, gün düsmedik kuytulara dogru çekilisi... agir agir.

Seksen bir... seksen... yetmis dokuz... derken... imkan yok, yetmis sekiz'i geçemedim. Nasil çigner geçersin kardesim, nasil?

Yetmis sekiz benim okuldaki numaramdi:

Yetmis sekiz, on iki ile on bes yas arasindaki çocuktur. Ildeki okulda geçen üç kistir. Biri sair, biri milli futbolcu, biri pilot, biri cumhurbaskani yapan dört asktir. Kasabadan, sokak arkadaslarindan, evden üç defa ayrilis, üç defa anaya dönüstür. Mektuplar, sinavlar, "geçtim" diye sarki söyleyen telgraflardir, babaya. Yetmis sekiz...

Attigim gibi yorgana tekmeyi, yataktan firladim; isigi yaktim, iki tane de sigara yaktim: Uykuymus, uyumakmis, yarinmis, saglam vücut, saglam kafa teorisiymis ve bütün teorilermis; artik bana viz geliyordu... hepsi de. Saate benden baska kim bakarsa baksin, iki otuz bes derdi, ama ben, inadima hiç bir sey demiyordum. Demiyecektim de.
Yarin, yarin diye sayiklayip durmustum; iste yarinin esiginde idim ve nerdeyse tanyeri agaracakti... agaracakti da ne olacakti? Yarin, öbür gün, bir yil bes yil ne imis? Bütün mesele yetmis sekiz'de. Yetmis sekiz nerede?

Yetmis sekiz, iki yüz lira aylikli, asçiya, bakkala borçlu; tek kat elbiseli, pençesi delik papuçlu ve... asksiz, arkadassiz bir gazete musahhihi olmak için var olmustu?

Umutlarin, hayallerin, projelerin -yedi rengi bin bir birlesim ile- isil isil aydinlattigi gelecek yillarin billurlari, içlerinden böyle soluk benizli, ezik ve horlanmis yarinlar çiksin diye mi yetmis sekiz'in rüyalarina sira sira dizilmisti?

Yetmis sekiz sigaram olmayisina lanet okuya okuya bütün sigaralarimi içtim, bitirdim; sonra da, uykuysa, uyumak bir marifetse, al uykuyu diyerek aksama kadar uyudum.

 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst