meridyen2
Kayıtlı Üye
Yaratılıştan Dünya Hakimiyetine: Tarihin Kesintisiz Akışı 1
Evrenin başlangıcından günümüze kadar olan tarihi, dogmatik evrimci anlayışın dışında, tarafsız bir gözle incelediğimizde çok önemli bir gerçekle karşılaşırız: İnsanlık tarihi, önceden takdir edilmiş bir düzene göre, belirli sebepler ve amaçlar doğrultusunda ilerlemektedir. Bu tarihi süreçte tesadüflerin, kaosun asla yeri yoktur.
Materyalistlerin ve Darwinistlerin çarpık tarih anlayışına göre ise tarih, belirli bir plana göre değil, sözde başıbozuk bir şekilde ilerlemektedir. Bu yanlış düşünceye göre olayların belirli bir amacı ve sebebi yoktur. Tarihsel materyalizm yanılgısı, olayların meydana gelişinin sadece maddesel koşullara bağlı olduğunu öne sürer. Elbette farklı şartların olayların gelişimi üzerinde etkisi vardır, ancak bu, materyalistlerin iddia ettiği gibi tesadüflerin neticesinde oluşan bir etki değildir. Dini de benzer bir yanlış mantık örgüsüyle değerlendiren materyalistler, dini inancın tarih içinde bazı zorunluluklar neticesinde ortaya çıktığını iddia ederler.
Materyalistlerin bu iddialarının aksine gerçekte bütün insanlık tarihinin merkezinde "Hak Din" bulunmaktadır. Olaylar Yüce Allah'ın belirlediği kusursuz düzene göre gelişmekte ve yaşanmaktadır. Tarihe geçmiş tüm savaşlar, barış anlaşmaları, afetler, çöken imparatorluklar ve kurulan yeni devletler, ideolojiler, yapılan keşifler, tüm bu olaylarda rol oynayan insanlar ve saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok sayıda detayın hepsi Yüce Allah'ın kontrolündedir ve O'nun mükemmel yaratışının bir parçasıdırlar. Herşey bir hikmetle yaratılmıştır. Dış görünüşte her olay bir başka olayın sebebi veya sonucu gibi görünebilir, ama bu durum, tüm yaşananların Allah'ın bir takdiri olduğu gerçeğini değiştirmez. Ancak olaylar arasında kurulabilen sebep sonuç ilişkileri kimi insanları aldatabilmekte ve onların tarihin işleyişi ile ilgili çarpık düşünceler taşımalarına neden olabilmektedir.
Öte yandan tarihin her döneminde aslında neredeyse birbirinin kopyası olarak nitelendirebileceğimiz tarzda benzer gelişmeler yaşanmaktadır. Bu, Allah'ın insanlık ve kainat için belirlediği kaderin (Sünnetullah'ın) bir gereğidir. Tarihi olayların sebeplerini, sonuçlarını ve bu olaylardan alınabilecek dersleri, Kuran ayetlerinin ve Peygamberimiz (sav)'in hadislerinin ışığında bulabiliriz.
Bu yazı dizimizde dünyanın tarihini ele alacak ve tarihin aslında Allah'ın yarattığı bir kader olduğunu, geçmişten günümüze ve günümüzden geleceğe tüm tarihsel olayların bu kadere göre kesintisiz bir şekilde ilerlediğini Kuran ayetleri ve hadisler ışığında inceleyeceğiz. Bu akışın en müjdeli aşamalarından birisi olarak haber verilen "Altın Çağ" ve bu çağa dair alametleri de ayrıca inceleyecek ve sonuç olarak evrimci tarih anlayışının geçersizliğinin delillerini ortaya koyacağız.
Peygamberler Tarihi ve Elçilerin Tebliği
Peygamberler tarihini ayetler ışığında incediğimizde en dikkat çekici noktalardan birinin kesintisiz tebliğ olduğunu görürüz. Bir başka deyişle, Kuran'da ismi geçen peygamberlerin yanı sıra Allah'ın elçi olarak gönderdiğini bildirdiği pek çok kutlu şahıs da, tarih boyunca kesintiye uğramayan bir süreç dahilinde, aralıksız bir biçimde insanlığa tebliğ yapmışlardır. Öyle ki aynı dönemde yaşamış, aynı bölgelerde tebliğ yapmış (Hz. İbrahim-Hz. Lut, Hz. Musa-Hz. Harun gibi) peygamberler dahi bulunmaktadır. Tüm bu elçiler Allah'ın seçtiği mübarek şahıslardır. Elçilerin içinde yaşadıkları topluma tebliğde son derece kararlı bir tutum sergilemeleri, tüm insanlığın ibret alacağı olayları yaşamaları Allah'ın onları seçip görevli kılmasıyla ilgili bir durumdur. Rabbimiz, tüm varlıklar için olduğu gibi elçileri için de bir kader belirlemiş, onları birbiri ardınca insanlığa göndermiş, başlarından geçen olayları tarih boyunca anlatılıp aktarılacak şanlı ve büyük olaylar kılmıştır. Kuran'da bu konuya dair pek çok haber verilmektedir. Bu haberlerden bazıları şöyledir:
Hz. Muhammed (sav)
"Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Böylece, helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah, gerçekten işitendir, bilendir." (Enfal Suresi, 42)
Yüce Allah, mübarek Peygamberimiz (sav) ve beraberindeki mümin topluluk için çok çeşitli imtihan ortamları yaratmış, çeşitli vesilelerle onları denemiştir. Ayetlerde haber verilen pek çok olay Hz. Muhammed (sav)'in ve beraberindekilerin Rabbimiz'in çok büyük bir koruması altında olduklarının açık delillerindendir. Gaybın anahtarları elinde bulunan Yüce Allah, Arabistan yarımadasından başlayıp ileride tüm dünyaya yayılacak olan İslamiyet için her bir detayı planlı ve kontrol altında bulunan böyle bir süreci, kaderde takdir etmiştir.
Enfal Suresi'nin 42. ayetinde yer alan "... Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı)..." ifadesi de bu gerçeğin delillerinden biridir. Yüce Allah, Peygamberimiz (sav) ve yanındaki müminlerle diğer topluluğu tam olması gerektiği anda karşı karşıya getirmiş ve kaderde takdir edilmiş olanı gerçekleştirmiştir.
Hz. Musa
"Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, Biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa. Seni Kendim için seçtim" (Taha Suresi, 40-41)
Yukarıdaki ayetlerden de anlaşılacağı gibi Hz. Musa'nın başından geçen tüm olaylar Allah'ın belirlediği kader üzerine gelişmiştir. Sepet içinde ırmağa bırakılmasından onu Firavun'un eşinin bulmasına, annesinin bakımını üstlenmesinden sarayda geçirdiği yıllara, Allah ile konuşmasından İsrailoğullarının Firavun'dan kurtulmasına vesile olduğu tüm süreç aslında Yüce Allah'ın yarattığı kaderin çeşitli aşamalarıdır. Bu aşamalar boyunca yaşadığı hiçbir detay tesadüf değildir. Her ayrıntı bir hikmetle yaratılmıştır. Örneğin ırmağa bırakıldığı anda sepetin bulunması anı da yaratılmıştır. Irmağa bırakıldığı sepetin dayanıklılığı, bırakılma zamanı, ırmaktaki akıntının hızı ve yönü, onu bulan kişinin sepetin oradan geçtiği dakikada orada bulunması gibi pek çok detay bu mükemmel kaderin bir parçasıdır. Eğer sepet kimse tarafından bulunmasaydı sonraki sürecin hiçbir aşaması yaşanmayacaktı diye düşünmek büyük bir yanılgı olacaktır. Yüce Allah tüm olayları bir bütün halinde yaratır ve bu planda olayların başlangıç ve sonuçları belirlenmiştir.
(makale harun yahya)
Evrenin başlangıcından günümüze kadar olan tarihi, dogmatik evrimci anlayışın dışında, tarafsız bir gözle incelediğimizde çok önemli bir gerçekle karşılaşırız: İnsanlık tarihi, önceden takdir edilmiş bir düzene göre, belirli sebepler ve amaçlar doğrultusunda ilerlemektedir. Bu tarihi süreçte tesadüflerin, kaosun asla yeri yoktur.
Materyalistlerin ve Darwinistlerin çarpık tarih anlayışına göre ise tarih, belirli bir plana göre değil, sözde başıbozuk bir şekilde ilerlemektedir. Bu yanlış düşünceye göre olayların belirli bir amacı ve sebebi yoktur. Tarihsel materyalizm yanılgısı, olayların meydana gelişinin sadece maddesel koşullara bağlı olduğunu öne sürer. Elbette farklı şartların olayların gelişimi üzerinde etkisi vardır, ancak bu, materyalistlerin iddia ettiği gibi tesadüflerin neticesinde oluşan bir etki değildir. Dini de benzer bir yanlış mantık örgüsüyle değerlendiren materyalistler, dini inancın tarih içinde bazı zorunluluklar neticesinde ortaya çıktığını iddia ederler.
Materyalistlerin bu iddialarının aksine gerçekte bütün insanlık tarihinin merkezinde "Hak Din" bulunmaktadır. Olaylar Yüce Allah'ın belirlediği kusursuz düzene göre gelişmekte ve yaşanmaktadır. Tarihe geçmiş tüm savaşlar, barış anlaşmaları, afetler, çöken imparatorluklar ve kurulan yeni devletler, ideolojiler, yapılan keşifler, tüm bu olaylarda rol oynayan insanlar ve saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok sayıda detayın hepsi Yüce Allah'ın kontrolündedir ve O'nun mükemmel yaratışının bir parçasıdırlar. Herşey bir hikmetle yaratılmıştır. Dış görünüşte her olay bir başka olayın sebebi veya sonucu gibi görünebilir, ama bu durum, tüm yaşananların Allah'ın bir takdiri olduğu gerçeğini değiştirmez. Ancak olaylar arasında kurulabilen sebep sonuç ilişkileri kimi insanları aldatabilmekte ve onların tarihin işleyişi ile ilgili çarpık düşünceler taşımalarına neden olabilmektedir.
Öte yandan tarihin her döneminde aslında neredeyse birbirinin kopyası olarak nitelendirebileceğimiz tarzda benzer gelişmeler yaşanmaktadır. Bu, Allah'ın insanlık ve kainat için belirlediği kaderin (Sünnetullah'ın) bir gereğidir. Tarihi olayların sebeplerini, sonuçlarını ve bu olaylardan alınabilecek dersleri, Kuran ayetlerinin ve Peygamberimiz (sav)'in hadislerinin ışığında bulabiliriz.
Bu yazı dizimizde dünyanın tarihini ele alacak ve tarihin aslında Allah'ın yarattığı bir kader olduğunu, geçmişten günümüze ve günümüzden geleceğe tüm tarihsel olayların bu kadere göre kesintisiz bir şekilde ilerlediğini Kuran ayetleri ve hadisler ışığında inceleyeceğiz. Bu akışın en müjdeli aşamalarından birisi olarak haber verilen "Altın Çağ" ve bu çağa dair alametleri de ayrıca inceleyecek ve sonuç olarak evrimci tarih anlayışının geçersizliğinin delillerini ortaya koyacağız.
Peygamberler Tarihi ve Elçilerin Tebliği
Peygamberler tarihini ayetler ışığında incediğimizde en dikkat çekici noktalardan birinin kesintisiz tebliğ olduğunu görürüz. Bir başka deyişle, Kuran'da ismi geçen peygamberlerin yanı sıra Allah'ın elçi olarak gönderdiğini bildirdiği pek çok kutlu şahıs da, tarih boyunca kesintiye uğramayan bir süreç dahilinde, aralıksız bir biçimde insanlığa tebliğ yapmışlardır. Öyle ki aynı dönemde yaşamış, aynı bölgelerde tebliğ yapmış (Hz. İbrahim-Hz. Lut, Hz. Musa-Hz. Harun gibi) peygamberler dahi bulunmaktadır. Tüm bu elçiler Allah'ın seçtiği mübarek şahıslardır. Elçilerin içinde yaşadıkları topluma tebliğde son derece kararlı bir tutum sergilemeleri, tüm insanlığın ibret alacağı olayları yaşamaları Allah'ın onları seçip görevli kılmasıyla ilgili bir durumdur. Rabbimiz, tüm varlıklar için olduğu gibi elçileri için de bir kader belirlemiş, onları birbiri ardınca insanlığa göndermiş, başlarından geçen olayları tarih boyunca anlatılıp aktarılacak şanlı ve büyük olaylar kılmıştır. Kuran'da bu konuya dair pek çok haber verilmektedir. Bu haberlerden bazıları şöyledir:
Hz. Muhammed (sav)
"Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Böylece, helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah, gerçekten işitendir, bilendir." (Enfal Suresi, 42)
Yüce Allah, mübarek Peygamberimiz (sav) ve beraberindeki mümin topluluk için çok çeşitli imtihan ortamları yaratmış, çeşitli vesilelerle onları denemiştir. Ayetlerde haber verilen pek çok olay Hz. Muhammed (sav)'in ve beraberindekilerin Rabbimiz'in çok büyük bir koruması altında olduklarının açık delillerindendir. Gaybın anahtarları elinde bulunan Yüce Allah, Arabistan yarımadasından başlayıp ileride tüm dünyaya yayılacak olan İslamiyet için her bir detayı planlı ve kontrol altında bulunan böyle bir süreci, kaderde takdir etmiştir.
Enfal Suresi'nin 42. ayetinde yer alan "... Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı)..." ifadesi de bu gerçeğin delillerinden biridir. Yüce Allah, Peygamberimiz (sav) ve yanındaki müminlerle diğer topluluğu tam olması gerektiği anda karşı karşıya getirmiş ve kaderde takdir edilmiş olanı gerçekleştirmiştir.
Hz. Musa
"Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, Biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa. Seni Kendim için seçtim" (Taha Suresi, 40-41)
Yukarıdaki ayetlerden de anlaşılacağı gibi Hz. Musa'nın başından geçen tüm olaylar Allah'ın belirlediği kader üzerine gelişmiştir. Sepet içinde ırmağa bırakılmasından onu Firavun'un eşinin bulmasına, annesinin bakımını üstlenmesinden sarayda geçirdiği yıllara, Allah ile konuşmasından İsrailoğullarının Firavun'dan kurtulmasına vesile olduğu tüm süreç aslında Yüce Allah'ın yarattığı kaderin çeşitli aşamalarıdır. Bu aşamalar boyunca yaşadığı hiçbir detay tesadüf değildir. Her ayrıntı bir hikmetle yaratılmıştır. Örneğin ırmağa bırakıldığı anda sepetin bulunması anı da yaratılmıştır. Irmağa bırakıldığı sepetin dayanıklılığı, bırakılma zamanı, ırmaktaki akıntının hızı ve yönü, onu bulan kişinin sepetin oradan geçtiği dakikada orada bulunması gibi pek çok detay bu mükemmel kaderin bir parçasıdır. Eğer sepet kimse tarafından bulunmasaydı sonraki sürecin hiçbir aşaması yaşanmayacaktı diye düşünmek büyük bir yanılgı olacaktır. Yüce Allah tüm olayları bir bütün halinde yaratır ve bu planda olayların başlangıç ve sonuçları belirlenmiştir.
(makale harun yahya)