“Yankı yinelediği sesten güzeldir!”

ashli

Bayan Üye
“Eğer adaletsizlik olmasaydı adaletin ismini bilmezlerdi” (Heraklit)

Kavramları tartışmak zor bir iştir. Bir kavrama insanlar değişik anlamlar yükleyerek kendilerine göre kullanabildikleri gibi genel bir toplumsal algı bir kavramı bambaşka mecralara taşıyabilir. Ancak çoğu zaman kavram kullanım biçimiyle olmasa bile altında taşıdığı felsefeyle var olmaya devam eder. Yani kafamızda oluşan algısı farklı olsa da her kavram bir şekilde kendi gerçek anlamını daha doğrusu köklerini ve bunun denk geldiği nihai yapıyı muhafaza eder. Çokça duyar olduğumuz ahlak da böyle bir kavramdır.

Etik (Ahlâk) sözcüğü aslında terminolojik olarak “töre bilimi” anlamına gelmektedir. Etik terimi Yunanca ethos yani "töre" sözcüğünden türemiştir. Ahlak değişik tanımlarla anlatılsa da temelde toplumda bireylerin beşeri ilişkilerini düzenleyen yazılı olmayan kurallar bütünüdür. Hukuk kurallarından farklı olarak, resmi bir zora dayanmaz ve kolayından da değiştirilemez. Terim genellikle kültürel, dinî, seküler ve felsefi temelde bir arada bulunan, insanların çeşitli davranışlarının yanlış veya doğru oluşunu belirleyen bir yargı ve ilkeler sistemi ve/veya inancı için kullanılır ve oluşmasında ulusal yapı, dini tercihler ve toplumun gelişmişlik düzeyi esas belirleyicidir.

Ahlakın bu genel tanımında birçok anlamda uzlaşma olsa da asıl sıkıntı onun işlevine ilişkindir. Birçok kişi açısından ahlak insanın iyiyi doğruyu bulmak için sahip olduğu tek araçtır. Evrensel bir doğru ve yanlışlar kümesi tanımlayarak bunlara uygun kurallar dizisi oluşturmak ahlakın en temel uğraşı alanıdır. Böylece “kötü” iyinin kurallarına boyun eğerek baskı altına alınabilir, etkisizleştirilebilir. Bu durum doğal olarak, yaşamın her alanında bir şekilde “iyinin”, “doğrunun” veya “güzelin” tanımlanması sonucunu doğuracaktır. Tıpkı modacıların o senenin “güzelini” tanımlaması ve herkesin bir şekilde bunu kabul etmesi gibi bir şeydir bu. Ancak iyi, doğru veya güzel ancak kendi karşıtları olduğu sürece var olabilecek kavramlardır. Yani yaşam içinde doğru ancak yanlış olduğu sürece kendini var eder, bir “erdem” olarak tariflenebilir. Örneğin “yalan” olmasa dürüst olmak bir erdem olmayacaktır. Hal böyleyken, erdemli insanların artışı daha doğrusu “iyi adam”, “adam gibi adam” arayışının gerisinde koskoca bir çürüme gitgide artan “kötülükten” başka bir şey yoktur. Dolayısıyla hiçbir “iyi” adam tek başına salt “iyi” olarak “kötülüğü” yenemez. Kötülük denen şey ya bize öğretilen “yel değirmenleridir” ya da aslında hâkim ideolojinin var oluş koşullarının düşünsel bir dışavurumudur. Ahlak doğrudan bireysel ve toplumsal bilinçle ilişkili olduğu anlamda hâkim ideolojik aygıtın da temel bir unsurudur. Dolayısıyla ahlak (etik) öğretisi de ideolojiktir.

Peki, bu ideoloji nedir? Tabiî ki bu ideoloji hâkim sistemin ideolojik yansımasının ta kendisidir. İdeolojiyi ve toplumun yaşam biçimini belirleyen şartların değişken ve başka şeylere bağlı olduğunu düşündüğümüzde evrensel bir ahlak tanımlamak mümkün olmayacaktır. Zira toplumun ve bireyin yapısı düşünsel birikimi zamana, mekâna ve hâkim iktisadı belirleyen üretim ilişkilerine bağlı olgulardır. Örneğin Atina demokrasisinde kölelik bir gerçek olarak kabul edilerek kölenin, köle olmayı reddetmesi, kabul edilemez bir “ahlaki bozulma” sayılırdı. Efendinin erkine ve mülküne karşı geliştirilecek eylem “kötü”; kölenin mutlak itaati temelinde, efendinin onu “iyi koşullarda” barındırması ve beslemesi erdemin ölçüsü olarak görülürdü.

Daha da açarsak ahlak, altında toplumsal yapıyı da belirleyen üretim ilişkilerinin olduğu bir üstyapı ilişkisidir. Yani temelinde toplumun ekonomik faaliyetleri yani altyapı bulunmakta bir üstyapı ilişkisi olarak ahlak da toplumun ulaştığı iktisadi aşamanın bir ürünü olmaktadır. Bizim buradaki asıl tartışmamız ahlakın toplumsal yansımasından çok son dönemde yeni bir moda akımı gibi yayılan meslek alanlarında “etik ilkeler” belirlemek ve bunları yasal düzlemde tanınmasına dönük çalışmalar olacak. Ancak buna geçmeden meselenin en kapsamlı halinden yola çıkarak buraya kadar söylediğimiz bazı şeyleri de özetleyerek vurgulamak gerekiyor. Tüm toplumlarda temel belirleyici öğe son noktada iktisadi ilişkiler ve bunu belirleyen üretim ilişkileridir. Diğer tüm etmenler bu asli unsurdan bir şekilde etkilenir. Yani üretim ilişkileri tüm toplumsal ilişkilerin altyapısını oluşturur. Toplumsal bilinç biçimlerine denk düşen hukuk, politika, din, kültür gibi ilişkiler ise bu altyapı üstünde yükselen üstyapıyı oluşturur. Bu noktada üstyapı ve altyapı arasında birbirini sürekli etkileyen çapraşık bir ilişki bulunduğunu söyleyerek bu karmaşık tartışmayı en kısa yoldan kapatarak asıl tartışmamıza dönelim.

Bugün hemen herkes bir meslek etiği tarifliyor veya olur olmadık yerde topu “etiğe” atıyor ve kenara çekiliyor. Ahlak yerine etik kullanıldığında daha hoş duruyor olsa gerek bu kavram havada uçuşmaya devam ederken bir türlü yere kondurulabilmiş değil. Herkes kendine göre “etik ilkeler” belirlerken bir türlü evrensel olarak kabul edilmiş bir etik tariflenemiyor. Ancak işin daha da trajik yanı tariflenen ilkeler üç aşağı beş yukarı aynı sepete düşse de bunların ne pratikte bir karşılığını ne de ufak da olsa uygulandığı bir alanı halen görmüş değiliz. Kısacası mesleki “etik-ahlak” denen şey herkesin içine bir şeyler attığı bir çuvala dönüşmüş durumda. Ancak artan “iş kazaları”, bilimin ve tekniğin en temel kurallarının bile hiçe sayıldığı uygulamalar ve tüm bunların bilgisizlikten veya cahillikten değil de rant adına yapılıyor olması bu kavramı birçok açıdan gündeme getirmiş durumda.

TMMOB’nin de hemen her platformunda dillerden düşmeyen meslek etiği kavramı aslında tek başına değerlendirildiğinde çok da önemli bir tartışma değil. Zira elden ayaktan düşmüş, sermaye ile kurduğu bağlarla bağımsız ve tarafsız davranabilme yeteneğini kaybetmiş, iktidara sözde kafa tutup ancak pratiğinde ince ince ona yanaşan bir TMMOB’nin, muhalif güçlere soruşturma açmak dışında kullanılmayan onur kurullarıyla bu kuralları uygulaması mümkün değil. Açıkçası yapılan iş dostlar “alış-verişte görsün”den öte bir anlam ifade etmiyor. Ancak hâkim zihniyetin yönünü görmek ve yarattığı yanılsama ile bu tartışmanın sonuçlarını değerlendirmek gerekmektedir. Bu tartışma ile sonuçta kapitalizm aklanmakta, sanki sorumlu “kötü” insan ve meslek sahipleri izlenimi yaratılarak tıpkı Hollywood filmindeki gibi “kötü polisler” yakalandığında sistemin düzeleceği salık verilmektedir.

“Etik ilke belirleme” furyası elbette TMMOB ile başlayıp biten bir şey değil. Tersine TMMOB bürokrasisi bu rüzgârın peşine kapılan pozisyonda saf tutuyor. “Meslek alanını benden bağımsız düzenleyemezsiniz” hezeyanı içinde mesleğe dört elle sarılan birlik, kendi kurallarını koymaya çalışıyor. “Ne var yani bunda meslek örgütü değil mi yapacak tabii” denebilir, doğrudur da TMMOB bir meslek örgütüdür ama yönetim kademesi kendini “devrimci” olarak tarif etmektedir. Hatta boş buldukları kürsülerde “anti”leri sıralayıp coştuktan sonra sosyalist olduklarını söylemektedirler. Hal böyleyken buradaki ucubeliği ve samimiyetsizliği de ortaya koymak gerekiyor.

Tüm bu tartışmalardaki temel sorun mühendislik-mimarlık ve şehir planlama alanının/mesleklerinin kapitalist üretim ilişkilerinden bağımsız görülüp görülmemesi sorunudur. Yani teknik elemanlar toplumun çıkarlarını korumak adına konulduğu söylenen bu kuralları kendi iradeleri ile mi çiğnemektedir yoksa kapitalizmin kuralları tarafından mı buna zorlanmaktadırlar? Öncelikli soru budur. Hepimiz şunu çok iyi biliyoruz ki, bizler iş yaşamında sıklıkla toplumun çıkarına olan ve olmayan arasında bir tercih yapmak durumunda kalıyoruz. Bu noktada tercihimizi yaparken belirleyici olan kaygılarımız ve yaşamak için çalışmak zorunda olduğumuz gerçeği olmaktadır. Zira bizlerden beklenen de “kâr” üretmemiz olduğuna göre gökten inen kurallar bizim gerçeğimizi açıklamaya yetmeyecektir. Örneğin geçtiğimiz günlerde Balıkesir’de yaşanan maden kazasında bir mühendis tutuklanmıştı. Bu mühendis en net ifade ile kusurludur, suçludur. Ancak bu katliamın sorumlusu tek başına bu mühendis midir? Yine net bir ifade ile, bu mühendisin sorumluluğu sistemin işleyiş mekanizmasının yanında ihmal edilebilir durumdadır. Mühendislik hesaplarında ihmal edilebilecek değerlerden biri gibi, bu mühendisin sonucun üzerindeki etkisi virgülden sonraki küsurata denk düşmektedir. Yerine başkasını koysanız da sonuç değişmez. Güvenlik tedbirlerine bütçe ayırmak konusundaki tek yetkili olan kişinin patron olduğu bir koşulda yetkisiz bir sorumlulukla çalışan bir mühendiste tüm suçu aramak ne kadar anlamsızsa etik ilkeler belirleyip mesleği böyle kurtarmaya çalışmak da o kadar anlamsızdır. Sistemin şartları altında ezilmek tehlikesi, işsiz kalma ya da toplumsal statüsünü kaybetme riski, mühendisin başında Demokles’in kılıcı gibi başına sallandığı sürece bugün, etik kuralları olarak ortaya çıkan tüm kurallar çelişkili olacaktır. “Maddi hayattaki üretim biçimi politik tinsel yani manevi toplumsal oluşumların genel karakterini belirtir. İnsanların bilinci geçim yolunu belirtmez, tam tersine geçim yolu onların bilincini belirler.” (K. Marx) Üretim, toplum için yapılmadığı sürece bu çelişkinin ortadan kalkması imkânsızdır. Bu noktada, bireysel etik kurallara uyma kaygısı yeterli değildir, toplumsal bir dönüşümün gerektiği apaçık ortadadır.

“Sisteme de ilkeler belirleriz” denebilir. Bunun yapıldığı ülkelerin olduğunu biliyoruz. Doğrudur bu ülkelerde kazalar ve bazı sorunlar minimumdadır ancak bahsi geçen ülkeler dünyanın en büyük emperyalist ülkeleridir, oralarda sistem Türkiye gibi ülkelerde tersanelerde, madenlerde insanlar öldüğü, sömürüldüğü için “doğru” işlemektedir. Fransa’da maden kazaları yaşanmıyor olabilir (ki 19. yüzyılın sonlarına ve 20. yüzyılın başına denk düşen zamanlarda Fransa madenlerinde yaşananları örneğin Zola’nın Germinal’inden okuyabiliriz) ancak Fransız mücevher şirketleri Afrika’nın madenlerinde kan akıtmakta bu da yetmemekte yeri geldiğinde kanlı iç savaşlar bile çıkarabilmektedir. Özetle suçlu her şeyi kâr etmek olan bu sistemdir, etik ilkeleriyle bu sorunu çözebilecek varsa yolu açık olsun…

Peki böyle kurallar uygulanamaz mı? Elbette uygulanabilir. Ama uygulanması sorunlarımızı çözer mi? Şöyle bir örnek verelim: Tüm bu etik kurallara uygun çalışan mühendisin NATO’ya silah üreten bir fabrikada çalıştığını düşündüğümüzde, milyonlarca insanı öldürecek olan silahların üretilmesinde bile bile pay sahibi olan bir insanı nereye koyacağız? Yoksa “silahlar “etik kurallara” uygun olarak hijyenik bir şekilde üretildiğinde sorun yoktur” mu diyeceğiz. Ya da bu mühendise “hemen onurlu bir tavır al işi bırak aç gez” mi diyeceğiz. Açık ki hiçbirini diyemeyiz. Sürekli “mühendisin toplumsal yarar adına var olduğunu” söyleyen meslek şovenistleri bu soruya yanıt veremeyecektir. Elbette biraz vicdanı olan bir insan böyle bir işi kabul etmeyecektir. Ancak bu işi yapacak bir mühendis nasıl olsa bulanacaktır. Hatta fazla fazla bulunacaktır. Yani mesleği kurtarmak mümkün olmayacaktır. Mesleklerimizin tanımı, amaçları ve niteliğini belirleyen kapitalizmdir. Mesleklerimizi en fazla bu sistem kadar “etik” ve ahlaki olarak icra etme şansına sahibiz. Mesleklerimizi de belirleyen üretim ilişkileri olduğuna göre kuralların değil değişimin peşinde koşmak “daha” mantıklı olacaktır. Paranın her şey olduğu bir sistemde paranın ötesine geçecek kurallar koymak ve bunların uygulanabilir olduğunu savunmak için ya ciddi bir zekâ geriliğine ya da çok güzel yalanlara sahip olmanız gerekir.

Oscar Wilde der ki “yankı yinelediği sesten güzeldir”. Erdem, etik, ahlak gibi kulağa hoş gelen kavramların gerisinde koskoca bir gericilik ve çözümsüzlük yatmaktadır. Tuzu kuru bir avuç kodamanın oturdukları yerden açlık-yoksulluk arasında gidip gelen ücretli ve işsiz çalışan teknik elemanlara “şöyle yapın, böyle yapın” demeye zerre kadar hakkı yoktur. Bugün yankıya kulak verenler ve gökkuşağının altındaki altınların peşinde koşanların bizim için yapacakları ancak bu kadar olacaktır. Onurlu bir teknik elemanın sözü “Sermaye için değil Toplum için Bilim, Toplum için Teknik” olmalı ve tüm emekçi teknik elemanlar bunun için mücadele etmelidir.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst