meridyen2
Kayıtlı Üye
Yanıbaşınızdaki Sinsi Tehlike: Dejenerasyon
Dejenerasyon Toplum Hayatını Nasıl Tahrip Ediyor?
Din ahlakı insanlara vefakarlığı, dürüstlüğü, adaleti, fedakarlığı, ne pahasına olursa olsun hakkı savunmayı emrederken, dinsizlik propagandasının yapıldığı tüm araçlarda insanlara bencil, acımasız, çıkarcı, hilekar, dolandırıcı, yalancı olmak üstü kapalı bir biçimde sözde sempatik gösterilir. Bu gizli mesajların etkisinde kalan toplumlarda kötü ahlak özellikleri giderek yaygınlaşır. Dejenerasyon olarak da isimlendirebileceğimiz bu ahlaki bozulmanın toplumsal ve kişisel yaşamlara doğrudan ve dolaylı etkileri ise son derece yıkıcı olmaktadır.
Yaşadığımız dünyada küçük ya da büyük her toplumun barış ve huzurunu tehdit eden önemli bir sorun vardır: AHLAKİ DEJENERASYON... Bir başka deyişle, insanların iyi, doğru, dürüst, bağışlayıcı, adaletli, merhametli, namuslu olmak gibi ahlaki erdemleri terk etmeleri, "ahlak dışı" olmayı kendilerine bir tür yaşam felsefesi haline getirmeleri. Bunun sonucu olarak ise günahta sınır tanımama, saldırganlık, manevi çöküntü, ahlaki değerlerin yitirilmesi, bir ayette bildirildiği gibi "çirkin hayasızlıkların" yaygınlaşması, fuhuşun, sapkın cinsel ilişkilerin, uyuşturucu kullanımının, kumarın kısacası her türlü ahlaksızlığın toplum genelinde yayılması. Temelinde bencillik, aç gözlülük, acımasızlık, umursamazlık gibi hastalıkların yattığı bu büyük sorunun gerçek ve kalıcı çözümü ise yalnızca din ahlakının yaşanması ile mümkündür. Çözüm, Allah'ın insanlar için seçip beğendiği Kuran ahlakındadır. Dünyayı bu çözülmemiş sorunları ile kabullenmek, yaşanan olumsuzluklara seyirci kalmak veya tüm bu sorunların çözüldüğü bir ortamı uzak ve erişilmez gibi görmek büyük bir hata olur. Çünkü tüm insanları yoktan yaratan Yüce Allah, onların en rahat edecekleri, refah, huzur ve güven duygusu içinde yaşayacakları sistemi de yaratmış ve bunu insanlara Kuran-ı Kerim'de tüm detaylarıyla bildirmiştir. Allah'ın Kuran'da bildirdiği ahlak insanlara anlatıldığı ve insanlar Kuran ahlakını yaşamaya özendirildikleri takdirde, dünya üzerinde var olan tüm sorunlar -Allah'ın izniyle- tamamen çözülecektir.
Ahlaki Dejenerasyon Nasıl Ortaya Çıkıyor?
Ahlaki dejenerasyon çoğu kişi tarafından, toplumun içinde bulunduğu kötü koşulların sonucunda ortaya çıkan kaçınılmaz bir olgu olarak kabullenilmektedir. Bu kabul, doğruluk payı içermekle birlikte, dejenerasyonun nedenleri ve çözümleri ile ilgili net bir çözüm ortaya koyamamaktadır. Çünkü bu yaklaşımla çok önemli bir gerçek göz ardı edilmekte, toplumsal çöküntü kendi kendine ortaya çıkan bir durum gibi düşünülmektedir. Oysa, dünyanın pek çok ülkesinde yaşanan ahlaki dejenerasyon, son derece kapsamlı ve girift ilişkilerle kurulmuş, karanlık bağlarla birbirine bağlanmış büyük bir "sosyal sınıf" tarafından bilinçli bir biçimde desteklenmekte ve yönlendirilmektedir. Tüm propaganda araçlarını yoğun biçimde kullanan bu sınıf, özellikle din ahlakının yaşanmadığı, manevi değerlerin zayıf olduğu toplumlarda etkin olmakta ve hatta devlet kadrolarına dahi sızabilmektedir.
Bugün dünya geneline bakıldığında, bu dejenere yapının bilinçli bir biçimde ayakta tutulduğu açıkça görülebilir. Kimi gazeteler ve televizyonlar tarafından çoğu zaman ahlaksızlıkların modernlik ve çağdaşlık adı altında savunuluyor olmasının, ahlaksızlıkları ile ünlü kişilerin herşeye rağmen isimlerinin gündemde tutulmasının, onlara karşı gizli bir hayranlık oluşturulmaya çalışılmasının nedeni de ahlaksızlığın söz konusu sınıfın önemli gelir kaynaklarından birisi olmasıdır.
Din ahlakının yaşanmadığı bu sistemde, söz konusu karanlık grubun her bir üyesi, bu kirli düzen içerisinde kendisine bir yol bulmuştur ve hayatını devam ettirebilmesi için bu yolun asla kapanmaması lazımdır. Kimileri rüşvet ve haksız kazanç ile, kimileri mazlumların hakkını sömürerek, kimileri fuhuş ve uyuşturucu ticareti sayesinde varlıklarını devam ettirirler. Sistemlerini devam ettirebilmeleri için çevrelerinde rüşvet verebilecekleri ve rüşvet alabilecekleri ahlakta kişilerin, fuhuş yapmayı kabul edebilecek, uyuşturucu kullanacak ve uyuşturucuyu yayacak insanların olması ve hepsinden önemlisi kimsenin bu çirkinliklere ve haksızlıklara karşı fikri mücadele yapmaya cesaret edememesi gerekir. Oysa din ahlakı hem bu pislikleri ortadan kaldırır, hem de kötülüklere karşı güçlü bir fikri mücadele içine girecek insanların yetişmesine vesile olur. Bu ise dinsizliğin ve ahlaksızlığın çökmesi demektir.
İnsanlar Nasıl Aldatılıyor?
Dikkat edilirse, günümüzde ahlaksızlık propagandasının en önemli sloganlarından bazıları, "modernlik", "çağdaşlık", "cesurluk" ve "özgürlük"tür. Kuşkusuz modern bir dünya görüşüne sahip olmak, çağın gelişmelerini yakından takip etmek, yeniliğe açık olmak güzel özelliklerdir. Ancak buradaki amaç, her türlü ahlaksızlık ve sapıklığı bu süslü telkinlerin ardında, insanlara olağanmış gibi sunmaktadır. Bundan çok değil on yıl önce insanların kınadıkları ve kesinlikle karşı oldukları çeşitli tavır ve davranışların, bugün artık birçok kişi tarafından olağan karşılanmaya başlanmış olması, hatta bunları eleştirmenin yanlış olduğu inancının yaygınlaşması söz konusu propagandanın Kuran ahlakından uzak yaşayan kimselerin üzerinde ne kadar etkili olduğunun göstergesidir.
Bu nedenle başta gençler olmak üzere bazı insanlar, farkında olmadan yoğun telkinler altında, ahlaksızlığın aslında sözde çağdaşlığın bir gereği olduğu yanılgısına kapılır. Dünyanın pek çok yerinde bazı televizyonlarda ve kimi magazin dergilerinde sergilenen ahlaksızlıklar, bugün artık evlilik dışı ilişkilerin, fuhuşla geçimini sağlamanın, homoseksüelliğin, kumarbazlığın, yolsuzluğun, israfın son derece yaygın olduğunu göstermekte ve daha da önemlisi bu haber ve görüntülerle halkın bilinçli olmayan kesimleri de benzer bir yaşama özendirilmektedir.
Dejenerasyonun Asıl Nedeni: Dinsizlik
Bugün tüm dünyada ahlaki dejenerasyonun en önemli nedenlerinden biri, dinsizliğin temel aldatmacalarından biri olan "kendini başıboş ve sorumsuz zannetme" yanılgısına kapılan insanların sayısındaki artıştır. Homoseksüelliğin adeta "moda" olmasının, fuhuşun, kumarın, dolandırıcılığın, rüşvetin, kötü özelliklere sahip olmayı sanki bir meziyet saymanın, insanların birbirlerine güvenememelerinin, evlilik öncesi ilişkinin sözde modernlik zannedilmesinin, insanların utanma ve haya duygularını kaybetmelerinin, güzel ahlak gösterenlerin yadırganmasının ardında yatan neden, dinsizliğin belki de tarihte ilk defa bu kadar yaygınlaşmasıdır.
Dinsizliğin ahlaksızlığı getirdiği kesin bir gerçektir. Ancak din ahlakını yaşamadığı halde ahlaksız olmadığını, yukarıda sayılan ahlaksızlıkların hiçbirini yapmadığını düşünen insanlar da olabilir. Gerçekten din ahlakından uzak yaşayan bir insan hayatı boyunca kesinlikle rüşvet almamış olabilir ve almamak konusunda kesin kararlı da olabilir. Ancak sadece bunun gibi birkaç özelliğine bakılarak onun güzel ahlak sahibi olduğunu söylenemez. Her şeyden önce Allah'tan korkup sakındığı için güzel ahlak gösteren bir insan her konuda bu ahlakını devam ettirir. Buna karşın hayatı boyunca asla rüşvet almadığını söyleyen din ahlakından uzak bir insan, çıkarları için kolaylıkla yalan söyleyebilmektedir. Koşullar değiştiğinde "mecbur kaldığını" söyleyerek, hiç yapmayı düşünmediği birşeyi yapabilmektedir. Örneğin bir insanı öldürmeyi asla düşünemeyen din ahlakından uzak bir insan, bir gün aşırı sinirlendiğinde kendini tutamayarak cinayet işleyebilmektedir.
Oysa güzel ahlak sabır ve irade gerektirir. Koşullar ne olursa olsun güzel ahlaktan taviz vermemek gerekir. Bu iradeyi ve sabrı gösterebilmek içinse insanın önemli bir amacının olması şarttır. Müminler Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmayı amaç edindikleri için karşılarına çıkan her türlü koşulda güzel bir ahlak gösterirler. Ama dinsiz ve amaçsız bir insanın böyle bir irade ve sabır göstermesi için bir neden yoktur. Örneğin fuhuş yolu ile para kazananlar bazı insanlar bunu aç kalmamak için yaptıklarını söylerler. Oysa Allah'a ve ahiret gününe iman ediyor olsalar, böyle bir hayasızlığa asla yeltenmezler. Ahirette hesabını veremeyeceklerini bildikleri için büyük bir korku ile sakınırlar. Allah'ın "Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir." (Bakara Suresi, 268) ayetinde bildirdiği gibi insanların büyük bir kısmı fakirlik korkusuyla türlü ahlaksızlığa başvurabilmektedir. Halbuki Allah'ın rahmetini uman kişi bunları aklından dahi geçirmez. Allah bir ayette müminlerin içlerindeki Allah korkusundan dolayı güzel ahlaklarında kararlı ve sabırlı olduklarını şöyle bildirir.
Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 21-22)
Dejenerasyon Nerede ve Nasıl Etkiliyor?
Aşağıda toplumsal yaşamın çeşitli alanlarında yaşanan dejenerasyona dair çeşitli örneklere dikkat çekilecektir. Söz konusu örnekler aslında tüm insanların bildikleri ve şahit oldukları konulardır. Her gün benzer olayları televizyonlarda görür, gazetelerde okur, çevrenizden duyar veya bizzat kendiniz şahit olursunuz. Ancak ahlaki dejenerasyonunun ne kadar ileri bir boyutta yaşandığının açık birer delili olan bu sorunlar dahi zamanla insanların sıradan olaylar gibi algılamaya başladıkları, sıkça meydana gelmelerinden dolayı doğal karşılayabildikleri olaylar haline gelmektedir. Bununla beraber sorunların varlığını kabul eden insanların büyük bir çoğunluğu ise bu sorunların hiçbirini çözme sorumluluğunu üzerine almaz, hatta üzerinde düşünme ihtiyacı bile hissetmez. Bir kısım insan ise bu sorunları sık sık gündeme getirir, hatta üzerinde düşünür ve bu sorunlardan dolayı sıkıntı duyar. Ancak bu insanların duydukları sıkıntı da geçici bir süreyle sınırlı kalmakta, hemen sonrasında kendi hayatlarına kaldıkları yerden devam etmektedirler. Oysa ki dejenerasyonun etkileri her insanın hayatını birebir etkileyecek kadar derin ve geniş çaplıdır. Dikkat edilecek olursa, toplumsal hayatta ortaya çıkan hemen hemen tüm olumsuzlukların dejenerasyon kökenli sorunlar olduğu anlaşılacaktır. Bugün "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" gibi çarpık bir mantıkla hareket edenler, yarın kendi başlarına gelebilecek, iş, aile ve sosyal hayatlarında zor durumda kalabilecekleri muhtemel olaylarda tepkisizliklerine ve duyarsızlıklarına pişman olabilirler. Ancak, tabi ki bu durum karşısında sorumluluk hissi, ileride kendi başına da geleceğini düşünerek, şahsi bir menfaat için değil, Kuran ahlakına uygun olan davranış olduğu için yerine getirilmelidir.
Temenni ederiz ki bu yazıdaki hatırlatmalar, dejenerasyonun propagandasını yapanların bu kötülükten tamamen vazgeçmelerine; bu durumdan zarar gören veya zarar görmesi muhtemel olan tüm insanların, sorunun büyüklüğü ve yıkıcı etkileri üzerinde bir kez daha düşünmelerine, dejeneras- yonun kökeni olan dinsizlikle fikri mücadeleye imkanları doğrultusunda katkıda bulunmalarına, kendi çevrelerinden başlayarak tüm dünyada din ahlakının yaşanması amacıyla üzerlerine düşen "iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma" sorumluluğunu yerine getirmeye başlamalarına ve bu konuda ciddi bir çaba göstermelerine vesile olur.
Yazılı ve Görsel Yayınlardaki Bozulma
Yazılı ve görsel yayınlar bir toplumun üyelerinin eğitilmesi, onlarda doğru mesajların ulaştırılması açısından en büyük önemi taşıyan kültürel araçlardandır. Amacına uygun olarak kullanıldığında çok güzel sonuçlar elde edilebilecekken günümüzde dünya genelinde bu araçların kullanıma ilişkin olarak ortaya çıkan istatistikler çoğunlukla farklı bir tablo ortaya koymaktadır. Dünyanın çeşitli ülkelerinde örneğini gördüğümüz bazı televizyon programlarında ve magazin dergilerinde, her türlü ahlaksızlık sergilenmekte, yolsuzluk yapanlar, homoseksüeller, fuhuşla geçimini sağlayanlar, kumarbazlar, kısaca ahlaki değerlerden uzak birtakım insanlar sözde "özenilecek kimseler"miş gibi lanse edilmekte ve yaşadıkları karanlık hayat da çok cazipmiş gibi anlatılmaktadır. Söz konusu kimselerin yaptıkları ahlaksızlıklar bazı çevreler tarafından sözde "cesurluk, medeniyet ve modernlik" olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca reklam, sinema, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarda, bu temalar ısrarla ve hep aynı mesajlarla işlenmekte, toplumlar din ahlakının insanlara öğrettiği gerçekleri ve değerleri göz ardı etmeye, buna karşılık inançsızlık ve ahlaksızlığa özendirilmektedir. Bu konuya ilişkin bazı örnekler şu şekildedir:
Ahlaksızlığın Özendirildiği Programlar: Özellikle bazı Batı televizyonlarında yayınlanan birtakım programlarda sergilenen ahlaksızlıklar, günümüzde artık evlilik dışı ilişkilerin, israfın son derece yaygın olduğunu göstermekte ve daha da kötüsü bu haber ve görüntülerle halkın bilinçli olmayan kesimleri de benzer bir yaşama özendirilmektedir. Bilinçsiz bazı insanlar bu kişileri kendilerine örnek alıp, onların giyimlerinden mimiklerine, hayat felsefelerinden konuşma üsluplarına kadar her şeylerini taklit etmektedirler. Halbuki özendikleri kişilerin büyük bir bölümü örnek alınacak bir şahsiyete ve ahlaka sahip olmayan insanlardır.
Ruh Sağlığı için Zararlı Programlar: Dünya genelinde yayınlanan bazı canlı şov programlarında şiddet ve kavga görüntülerinin dozajı gittikçe artmaktadır. Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurulan psikologların tümü bu tür program ve yarışmaların, hem katılımcı hem de izleyiciler açısından son derece sakıncalı olduğunu, ruh dengesini bozduğunu, onları suç işleme, intihar etme gibi fiillere eğilimli hale getirdiğini ifade etmektedirler. Nitekim pek çok ülkede söz konusu yarışmaların meşhur ettiği kimi insanların yarışmalardan sonra büyük bir boşluğa düştükleri, isimlerinin çeşitli ahlaksızlıklara karıştığı ve genel olarak ruh hallerinin bozulduğu gözlemlenmektedir.
Ürkütücü Müzik Klipleri: Yabancı müzik kanallarında ürkütücü kıyafetler giyen, korkunç makyajlar yapan radikal müzik gruplarının sürekli gündemde tutulmasının, satanizm gibi sapkın inanışlara sahip kişilerin sık sık söyleşi programlarına çıkarılmasının, marjinal ve sapkın kişilerin ciddi bir kınama veya eleştiri ile karşılaşmayıp sürekli sözde "sempatik" gibi gösterilmeleri de dejenerasyonun en çarpıcı örneklerindendir. Bu programlar özellikle gençlerin yanlış yönlendirilmesine veyeterince bilgi birikimine sahip olmayan kimselerin çeşitli sapkın akımlara kapılmalarına neden olmaktadır.
Yanlış Mesajlar İçeren Dizi Filmler: Dünya genelinde gittikçe yaygınlaşan, içinde gizli ve olumsuz mesajlar taşıyan bazı diziler, çeşitli ülkelerin çoğu zaman dejenere olmuş kültürünü yansıtmakta ve pek çok insanı kolayca etkisi altına alabilmektedir. Özellikle yurt dışında örneklerine sıkça rastlanan bu tip dizilerin büyük çoğunluğunda dizideki aktörlerin kişilikleri, yaşam tarzları din ahlakına uygun olmayan özellikler taşıyabilmektedir. Ancak bu karakterlerin ahlak dışı davranışları çeşitli telkinlerle sözde masum, zararsız fiiller gibi gösterilmekte ve bu mesajlar insanların bilinçaltına onlar farkına varamadan ustaca yerleştirilmektedir.
Öte yandan kanun dışı hayat şeklini öven, gerilimi, kavgayı, hatta silahlı çatışmaları makul gibi gösteren dizi ve filmler de aynı şekilde olumsuz etki oluşturan programlardır.
Ahlak Dışı Film Senaryoları: Gerek televizyon ekranlarında gerekse sinemalarda gösterilen filmlerin son dönemlerdeki senaryolarında da oldukça büyük bir bozulma ve farklı konulardaki propagandalar dikkat çekmektedir. Materyalizmin ve dinsizliğin en önemli silahı olan asılsız evrim teorisinin zorla benimsetilmeye çalışıldığı ve bilimsel bir gerçekmiş gibi gösterildiği; dinsizliğin ve ahlaksızlığın telkin edildiği; çıkarcı, bencil, maddiyatçı karakterlerin ön plana çıktığı ve cinsel sapkınlıkların olağanmış gibi gösterildiği senaryolar, film endüstrisinde gün geçtikçe daha da yaygınlaşmakta ve milyonlarca insanın izlediği filmlere dönüştürülmektedir. Bu filmlerin bir amaca yönelik ve propaganda aracı olarak kullanıldığı ise açıktır.
Çocukların Eğitimine Yansıyan Olumsuzluklar
Kültürel ve bedensel olarak eğitilebilecekleri en verimli dönemlerinde çocuklar, yukarıda zararlı yönlerini incelediğimiz kültürel araçların birtakım olumsuz etkileriyle bir yandan yanlış, lüzumsuz ve tehlikeli fikirlerin saldırısına uğramakta, diğer yandan da hiç görmemeleri gereken şiddet ve gayri ahlaki görüntülerle -çoğu zaman anne ve babalarının bilgisi ve kontrolü dışında- karşı karşıya kalabilmektedirler. Oysa ki çocukluk yılları insanların şahsiyetlerinin büyük ölçüde şekillendiği zamanlardır ve bu süreç boyunca iyi, güzel ve doğru olan özelliklere yönlendirildikleri takdirde ileride hem kendilerine hem de içinde yaşadıkları topluma son derece faydalı birer birey haline gelmeleri imkan dahilindedir.
Toplumların Milli Kültürlerindeki Yozlaşma
Bir toplumun kendine özgü kültürü o toplumu birarada ve ayakta tutan, güçlü kılan en önemli unsurlardandır. Milli kültürün en önemli öğeleri ise dil, din, tarih gibi ortak değerlerdir. Dejenerasyonun büyük tahribat meydana getirdiği alanlardan biri de toplumların milli kültürleri olmaktadır. Dejenerasyonun teorisyenleri bilinçli bir politikayla dejenere bir kültür anlayışını toplumlara aşılamaya çalışmakta, böylelikle toplumlara kendi kültürlerini unutturmayı hedeflemektedirler.
Bu noktada, sapkın kültürlerin sürekli propagandasının yapılması da sıkça başvurulan yöntemlerdendir. New age akımlar olarak da adlandırılan çeşitli batıl inanışlar ve tuhaf uygulamalarıyla isimleri sıkça basında yer alan sapkın tarikatlar bilinçli olarak insanlara çekici ve süslü sunulmaya çalışılmaktadır. Dikkat edilecek olursa tüm bu sapkın kültürlerin ortak noktasının, öğretilerinde Yaratıcımız olan Yüce Allah'tan ve ölümden sonraki gerçek hayatın varlığından bahsedilmemesi olduğu fark edilecektir.
Dünya genelinde Darwinizm'in propagandasının bu kadar yoğun bir biçimde yapılması da bu taktiğin bir başka uzantısıdır. İnsanlara, kendilerinin ve tüm kainatın yaratıcısı olan Yüce Rabbimiz'e karşı olan sorumluluklarını unutturup, onları başıboş, amaçsız birer insan haline getirmek ve böylece her türlü kötülüğü yapmalarına uygun zemini oluşturmak söz konusu kültür yozlaşmasının temel hedeflerindendir. Tüm bu nedenlerden dolayı dejenerasyona karşı yürütülen fikri mücadelede bu hususun da göz önünde bulundurulması gerekir.
Ekonomik Alanda Dejenerasyon
Tüm insanlar rüşvetin, tefeciliğin, vergi kaçırmanın, hırsızlık, dolandırıcılık ve sahtekarlığın birer ahlaksızlık olduğunu bilir. Ancak yine de ekonomik hayatta sıkça bu tür çirkinliklere rastlanıyor olması dejenerasyonun kişiler üzerindeki tehlikeli etkisini gözler önüne sermektedir. Din ahlakının yasakladığı tüm bu fiillerin dejenerasyonun teorisyenleri tarafından toplumlara sözde "uyanıklık, kurnazlık, fırsatçılık" gibi aldatıcı kavramlarla sunulur. Böylelikle insanlar içinde bulundukları şart ve imkanları öne sürerek söz konusu ahlaksızlıkları hayatta kalmanın ve yaşamanın bir zorunluluğu, ekonomik yaşamın sözde gerçekleri olarak algılayabilmektedirler.
Elbette herhangi bir insanın bu tür ahlaksızlıkları sergilemesi bir anda olmayabilir. İlk zamanlar vicdanı yaptıklarından rahatsız olacak, kendisi de bir parça pişmanlık ve sıkıntı hissedecektir. Ancak daha sonra, ufak ufak başlayan ve kendince zararsız bulduğu davranışları devam ettirecek olursa, artık zamanla nefsinin tuzaklarına yenik düşmüş ve şeytanın etkisi altına girmiş bir kimse haline gelebilecektir.
Oysa Allah'a inanan ve O'na karşı sorumluluğunun bilincinde olan bir insan; günahtan, zulümden ve her türlü ahlaksızlıktan kaçınır. Dejenerasyonun karanlık dünyasının devam etmesi ise, bu sistemin üyelerinin aynen tarihteki sapkın kavimler gibi, Allah'a iman etmemelerine bağlıdır. Bu nedenledir ki, Allah'a olan inancı zayıflatmak ve son aşamada da tamamen yok etmek, sistemin dünya çapındaki başlıca hedeflerinden biridir. Söz konusu kimselerin çoğu, bu gaflete girebilmek için, hiçbir şey düşünmeden yaşamayı, Allah'ın varlığını gösteren apaçık delilleri tamamen görmezden gelmeyi tercih ederler.
Hiç şüphe yok ki, Allah'tan gereği gibi korkan, O'nun emir ve yasaklarına titizlik gösteren bir kimse her ne şart altında olursa olsun hırsızlık yapmaz, israf etmez, kimsenin hakkına tecavüzde bulunmaz, ölçü ve tartıda hile, üretimde sahtekarlık yapmaz. Bu tavırlarında ise toplumun neyi ayıpladığı ve cezalandırdığı kıstasını değil, Yüce Allah'ın hangi davranışı beğendiği ve hangisini yasakladığı bilgisini dikkate alır.
Sosyal Alanda Dejenerasyon
Kadınlara Bakış Açısındaki Yanlışlar
İslam ahlakı kadını yüceltir, kendisine saygı duyulacak, onurlu ve vakarlı bir karaktere kavuşturur. Ancak inançsızlığın ve dinsizliğin propaganda araçlarında ve telkinlerinde kadın yalnızca bir meta olarak sunulmaktadır. Yanlış ve sapkın telkinler neticesinde toplumda kadına değer vermeyen, saygı göstermeyen bir bakış açısı hakim kılınmaktadır.
Uyuşturucunun Yaygınlaşması
Yapılan araştırmalar son on yıl içinde özellikle gençler arasında uyuşturucu kullanımının daha da yaygınlaştığını, uyuşturucuya başlama yaşının ise ortaokul çağına kadar düştüğünü göstermektedir. Birleşmiş Milletler'in 90'lı yılların sonunda yaptırdığı araştırmaya göre, dünya genelinde 15 yaş ve üzerinde uyuşturucu kullananların sayısı yaklaşık 200 milyondur. Dünya nüfusunun ise yaklaşık %5'i uyuşturucu kullanmaktadır. Kuşkusuz ki rakamlardaki hızlı artışta uyuşturucuyla ilgili olarak insanların bilinçaltlarını hedef alan ve gizli mesajlar taşıyan propagandaların yeri çok büyüktür.
Aile Hayatına Olumsuz Etkileri
Ahlaki dejenerasyonun aile hayatına olumsuz etkilerine en önemli örneklerden biri, son yıllarda dünya genelinde evlilik dışı ilişkilerin yaygınlaşmış oluşudur. Bir başka önemli örnek ise boşanma olaylarının artışıdır. Bunun yanı sıra özellikle bazı yabancı ülkelerde aile bireyleri arasındaki ilişkilerde de açıkça farkedilen bir tahribatın yaşandığı görülmektedir. Anne ve babasına karşı -çevresinden aldığı olumsuz telkinlerin neticesinde- gereken saygı ve hürmeti göstermeyen çocuklar dejenerasyonun en açık örneklerinden biridir. Çocuklar ebeveynlerine karşı agresif, ters cevaplar veren, kolayca yalan söyleyen, kendi zevklerine ve isteklerine ulaşmada ailesini yalnızca bir araç gibi gören yanlış bir zihniyet taşıyabilmektedir. Öte yandan eşlerin birbirini aldatmalarının zamanımızın sözde bir gerçeği olduğu telkini bazı diziler, filmler, yazılar ve anketlerde sıkça yer almaktadır. Ailevi değerlerdeki dejenerasyonun bir başka boyutu ise eşler arasında başgösteren sorunlar nedeniyle aile içi şiddetin yaygınlaşmasıdır. Aile içi şiddetin uç biçimi ise cinayet ve intiharlardır.
Oysa ki Kuran ahlakına uygun yaşam süren bir ailede, bu sorunların hiçbiri yaşanmaz. Kuran ahlakının yaşandığı evlerde sevgi, saygı ve merhamet hakimdir. Bu ailelerde anne babaya itaat eden, hatta Allah'ın emri gereği onlara "öf" bile demeyen, doğru ve yanlışı daha küçük yaşlarından itibaren ayırt edebilen, vicdanını kullanarak kötülüklerden uzak duran çocuklar yetişir.
Sosyal alana ilişkin diğer bazı dejenerasyon örnekleri ise fuhuşun yaygınlaşması, eşcinselliğin özendirilmesi ve artış göstermesi, adalet, hakkaniyet, vefa, sabır, tevazu, fedakarlık, iffet gibi güzel ahlak özelliklerinin toplum genelinde zayıflayarak kin, haset, öfke, kibir, gıybet, karamsarlık gibi çirkin özelliklerin yerleşmesi, kişisel menfaatlerin mesleki sorumlulukların önüne geçmesi gibi konulardır. Din ahlakında yeri olmadığı halde toplum tarafından farkına varılmadan zaman içinde benimsenen, olağan karşılanan böylelikle kınanmayan, şaşırılmayan, taviz verilen günlük hayattaki her türlü çarpıklığın altında ahlaki dejenerasyonun olduğu unutulmamalıdır.
Siyasi Alanda Dejenerasyon
Baskı, terör, çatışmalar, çıkar amaçlı iç savaşlar, adalet mekanizmasının gereği gibi işlememesi, şiddet, saldırganlık, yolsuzluklar, devletin malının israfa kaçan kullanımı, siyasi skandallar... Tüm bu maddeler siyasi alanda dejenerasyonun kapsamı içine girer. Pek çok ülkede bu tip olaylarla karşılaşmak mümkündür. Yaptığı yolsuzluklar deşifre olduğu için istifa eden görevlilerin, suistimallerin, piyasayı yönlendirerek kişisel çıkar sağlayanların dünyada yüzlerce örneği vardır. Amaç, sadece makam elde etmek, bu makamı her şart ve durumda korumak, mümkünse daha üst makamlara çıkmak olduğunda hedefe ulaşmak için yapılan her türlü sahtekarlık, ahlaksızlık adeta makul karşılanır hale gelmektedir.
Öte yandan bugün dünyanın dört bir köşesinde terör, soykırım ve katliamlar yaşanmakta, masum insanlar hunharca öldürülmekte, suni sebeplerle birbirlerine düşman hale getirilen topluluklar ülkeleri kana bulamaktadır. Birbirlerinden çok farklı tarihlere, kültürlere ve toplumsal yapılara sahip olan ülkelerde meydana gelen bu olayların, her ülkede kendine özgü bazı nedenleri ve kaynakları olabilir. Ancak biraz araştırıldığında her birinin ilginç bir ortak noktası olduğu görülecektir. Bu, dinsiz ideolojilerin toplumlar üzerinde yarattığı manevi tahribattır.
Sonuç
Ahlaksızlığın yaygınlaşması, tüm toplumu içine alan bir çürümeye neden olur. Bu çürüme er veya geç herkese zarar verebilir. Hatta siz de farkında olmadan yukarıda anlatılan dejenerasyonun farklı bir yüzü ile belki iş yerinizde belki yakın çevrenizde karşılaşmış olabilirsiniz. Kimi zaman insanların etraflarında güvenebilecekleri çok fazla kimsenin olmaması, kendilerine karşılıksız yardım edecek birini bulamamaları, sokakta kendilerini emniyette hissedememeleri, karşı karşıya kaldıkları bir haksızlıkta adaletin gereği gibi tecelli edeceğinden endişe etmeleri dejenerasyonun ne denli bir tehlike olduğunun günlük hayatta karşılaşılan somut örneklerindendir, Böyle bir tehlikeye karşı ise el birliği ile fikri mücadele edilmesi gerekir. Elbette ki tüm bu olumsuzlukların sona ermesi, din ahlakının hayata sunduğu güzelliklerden haberdar olan herkesin ortak temennisidir.
Yazının başında da belirttiğimiz gibi, Allah insanları barışa ve esenliğe davet eder, iman edenler de Allah'ın kendilerine yüklediği iyiliği emretme, kötülükten men etme sorumluluğunu gereği gibi yerine getirdiklerinde, gerçek din ahlakını bilmeyen ve tanımayan pek çok insan Kuran ahlakına yönelecek ve Allah'ın razı olduğu gibi bir yaşam sürmeye başlayacaktır. Ayrıca belirtilmesi gereken önemli bir husus daha vardır; içinde bulunduğumuz bu dönem Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde ve İslam alimlerinin eserlerinde detaylı olarak açıklanan ahir zamanın özellikleri ile birebir benzerlik göstermektedir. Allah'ın izni ile, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişiyle beraber, tüm bu anlatılanlar olumsuzluklar son bulacak, ahir zamanın ilk dönemlerinde yaşanan her türlü bozulma, kargaşa ve sıkıntı ortadan kalkacak, birbiri ardınca süregelen büyük felaketler, savaşlar, acılar bu iki kutlu şahsın ortak fikri mücadeleleri ile son bulacaktır. Materyalist ve Darwinist felsefi sistemlerin neden olduğu dejenerasyon, manevi boşluk ve ahlaki bozulma yerini tüm inanan insanların asırlardır özlemini duydukları, Kuran ahlakının hakim olacağı, Altınçağ denilen kutlu döneme bırakacaktır. Rabbimiz tüm insanları ahir zamanın ilk döneminde yaşanan büyük karmaşadan kurtaracak ve bolluğun, bereketin ve adaletin yaşanacağı bir nimete kavuşturacaktır. Yüce Allah yeryüzündeki nurunu muhakkak tamamlayacağını ayetlerde şöyle müjdelemiştir:
"Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur." (Tevbe Suresi, 32-33)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 17. sayı (Kasım 2005) 4. sayfada yayınlanmıştır.
Dejenerasyon Toplum Hayatını Nasıl Tahrip Ediyor?
Din ahlakı insanlara vefakarlığı, dürüstlüğü, adaleti, fedakarlığı, ne pahasına olursa olsun hakkı savunmayı emrederken, dinsizlik propagandasının yapıldığı tüm araçlarda insanlara bencil, acımasız, çıkarcı, hilekar, dolandırıcı, yalancı olmak üstü kapalı bir biçimde sözde sempatik gösterilir. Bu gizli mesajların etkisinde kalan toplumlarda kötü ahlak özellikleri giderek yaygınlaşır. Dejenerasyon olarak da isimlendirebileceğimiz bu ahlaki bozulmanın toplumsal ve kişisel yaşamlara doğrudan ve dolaylı etkileri ise son derece yıkıcı olmaktadır.
Yaşadığımız dünyada küçük ya da büyük her toplumun barış ve huzurunu tehdit eden önemli bir sorun vardır: AHLAKİ DEJENERASYON... Bir başka deyişle, insanların iyi, doğru, dürüst, bağışlayıcı, adaletli, merhametli, namuslu olmak gibi ahlaki erdemleri terk etmeleri, "ahlak dışı" olmayı kendilerine bir tür yaşam felsefesi haline getirmeleri. Bunun sonucu olarak ise günahta sınır tanımama, saldırganlık, manevi çöküntü, ahlaki değerlerin yitirilmesi, bir ayette bildirildiği gibi "çirkin hayasızlıkların" yaygınlaşması, fuhuşun, sapkın cinsel ilişkilerin, uyuşturucu kullanımının, kumarın kısacası her türlü ahlaksızlığın toplum genelinde yayılması. Temelinde bencillik, aç gözlülük, acımasızlık, umursamazlık gibi hastalıkların yattığı bu büyük sorunun gerçek ve kalıcı çözümü ise yalnızca din ahlakının yaşanması ile mümkündür. Çözüm, Allah'ın insanlar için seçip beğendiği Kuran ahlakındadır. Dünyayı bu çözülmemiş sorunları ile kabullenmek, yaşanan olumsuzluklara seyirci kalmak veya tüm bu sorunların çözüldüğü bir ortamı uzak ve erişilmez gibi görmek büyük bir hata olur. Çünkü tüm insanları yoktan yaratan Yüce Allah, onların en rahat edecekleri, refah, huzur ve güven duygusu içinde yaşayacakları sistemi de yaratmış ve bunu insanlara Kuran-ı Kerim'de tüm detaylarıyla bildirmiştir. Allah'ın Kuran'da bildirdiği ahlak insanlara anlatıldığı ve insanlar Kuran ahlakını yaşamaya özendirildikleri takdirde, dünya üzerinde var olan tüm sorunlar -Allah'ın izniyle- tamamen çözülecektir.
Ahlaki Dejenerasyon Nasıl Ortaya Çıkıyor?
Ahlaki dejenerasyon çoğu kişi tarafından, toplumun içinde bulunduğu kötü koşulların sonucunda ortaya çıkan kaçınılmaz bir olgu olarak kabullenilmektedir. Bu kabul, doğruluk payı içermekle birlikte, dejenerasyonun nedenleri ve çözümleri ile ilgili net bir çözüm ortaya koyamamaktadır. Çünkü bu yaklaşımla çok önemli bir gerçek göz ardı edilmekte, toplumsal çöküntü kendi kendine ortaya çıkan bir durum gibi düşünülmektedir. Oysa, dünyanın pek çok ülkesinde yaşanan ahlaki dejenerasyon, son derece kapsamlı ve girift ilişkilerle kurulmuş, karanlık bağlarla birbirine bağlanmış büyük bir "sosyal sınıf" tarafından bilinçli bir biçimde desteklenmekte ve yönlendirilmektedir. Tüm propaganda araçlarını yoğun biçimde kullanan bu sınıf, özellikle din ahlakının yaşanmadığı, manevi değerlerin zayıf olduğu toplumlarda etkin olmakta ve hatta devlet kadrolarına dahi sızabilmektedir.
Bugün dünya geneline bakıldığında, bu dejenere yapının bilinçli bir biçimde ayakta tutulduğu açıkça görülebilir. Kimi gazeteler ve televizyonlar tarafından çoğu zaman ahlaksızlıkların modernlik ve çağdaşlık adı altında savunuluyor olmasının, ahlaksızlıkları ile ünlü kişilerin herşeye rağmen isimlerinin gündemde tutulmasının, onlara karşı gizli bir hayranlık oluşturulmaya çalışılmasının nedeni de ahlaksızlığın söz konusu sınıfın önemli gelir kaynaklarından birisi olmasıdır.
Din ahlakının yaşanmadığı bu sistemde, söz konusu karanlık grubun her bir üyesi, bu kirli düzen içerisinde kendisine bir yol bulmuştur ve hayatını devam ettirebilmesi için bu yolun asla kapanmaması lazımdır. Kimileri rüşvet ve haksız kazanç ile, kimileri mazlumların hakkını sömürerek, kimileri fuhuş ve uyuşturucu ticareti sayesinde varlıklarını devam ettirirler. Sistemlerini devam ettirebilmeleri için çevrelerinde rüşvet verebilecekleri ve rüşvet alabilecekleri ahlakta kişilerin, fuhuş yapmayı kabul edebilecek, uyuşturucu kullanacak ve uyuşturucuyu yayacak insanların olması ve hepsinden önemlisi kimsenin bu çirkinliklere ve haksızlıklara karşı fikri mücadele yapmaya cesaret edememesi gerekir. Oysa din ahlakı hem bu pislikleri ortadan kaldırır, hem de kötülüklere karşı güçlü bir fikri mücadele içine girecek insanların yetişmesine vesile olur. Bu ise dinsizliğin ve ahlaksızlığın çökmesi demektir.
İnsanlar Nasıl Aldatılıyor?
Dikkat edilirse, günümüzde ahlaksızlık propagandasının en önemli sloganlarından bazıları, "modernlik", "çağdaşlık", "cesurluk" ve "özgürlük"tür. Kuşkusuz modern bir dünya görüşüne sahip olmak, çağın gelişmelerini yakından takip etmek, yeniliğe açık olmak güzel özelliklerdir. Ancak buradaki amaç, her türlü ahlaksızlık ve sapıklığı bu süslü telkinlerin ardında, insanlara olağanmış gibi sunmaktadır. Bundan çok değil on yıl önce insanların kınadıkları ve kesinlikle karşı oldukları çeşitli tavır ve davranışların, bugün artık birçok kişi tarafından olağan karşılanmaya başlanmış olması, hatta bunları eleştirmenin yanlış olduğu inancının yaygınlaşması söz konusu propagandanın Kuran ahlakından uzak yaşayan kimselerin üzerinde ne kadar etkili olduğunun göstergesidir.
Bu nedenle başta gençler olmak üzere bazı insanlar, farkında olmadan yoğun telkinler altında, ahlaksızlığın aslında sözde çağdaşlığın bir gereği olduğu yanılgısına kapılır. Dünyanın pek çok yerinde bazı televizyonlarda ve kimi magazin dergilerinde sergilenen ahlaksızlıklar, bugün artık evlilik dışı ilişkilerin, fuhuşla geçimini sağlamanın, homoseksüelliğin, kumarbazlığın, yolsuzluğun, israfın son derece yaygın olduğunu göstermekte ve daha da önemlisi bu haber ve görüntülerle halkın bilinçli olmayan kesimleri de benzer bir yaşama özendirilmektedir.
Dejenerasyonun Asıl Nedeni: Dinsizlik
Bugün tüm dünyada ahlaki dejenerasyonun en önemli nedenlerinden biri, dinsizliğin temel aldatmacalarından biri olan "kendini başıboş ve sorumsuz zannetme" yanılgısına kapılan insanların sayısındaki artıştır. Homoseksüelliğin adeta "moda" olmasının, fuhuşun, kumarın, dolandırıcılığın, rüşvetin, kötü özelliklere sahip olmayı sanki bir meziyet saymanın, insanların birbirlerine güvenememelerinin, evlilik öncesi ilişkinin sözde modernlik zannedilmesinin, insanların utanma ve haya duygularını kaybetmelerinin, güzel ahlak gösterenlerin yadırganmasının ardında yatan neden, dinsizliğin belki de tarihte ilk defa bu kadar yaygınlaşmasıdır.
Dinsizliğin ahlaksızlığı getirdiği kesin bir gerçektir. Ancak din ahlakını yaşamadığı halde ahlaksız olmadığını, yukarıda sayılan ahlaksızlıkların hiçbirini yapmadığını düşünen insanlar da olabilir. Gerçekten din ahlakından uzak yaşayan bir insan hayatı boyunca kesinlikle rüşvet almamış olabilir ve almamak konusunda kesin kararlı da olabilir. Ancak sadece bunun gibi birkaç özelliğine bakılarak onun güzel ahlak sahibi olduğunu söylenemez. Her şeyden önce Allah'tan korkup sakındığı için güzel ahlak gösteren bir insan her konuda bu ahlakını devam ettirir. Buna karşın hayatı boyunca asla rüşvet almadığını söyleyen din ahlakından uzak bir insan, çıkarları için kolaylıkla yalan söyleyebilmektedir. Koşullar değiştiğinde "mecbur kaldığını" söyleyerek, hiç yapmayı düşünmediği birşeyi yapabilmektedir. Örneğin bir insanı öldürmeyi asla düşünemeyen din ahlakından uzak bir insan, bir gün aşırı sinirlendiğinde kendini tutamayarak cinayet işleyebilmektedir.
Oysa güzel ahlak sabır ve irade gerektirir. Koşullar ne olursa olsun güzel ahlaktan taviz vermemek gerekir. Bu iradeyi ve sabrı gösterebilmek içinse insanın önemli bir amacının olması şarttır. Müminler Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmayı amaç edindikleri için karşılarına çıkan her türlü koşulda güzel bir ahlak gösterirler. Ama dinsiz ve amaçsız bir insanın böyle bir irade ve sabır göstermesi için bir neden yoktur. Örneğin fuhuş yolu ile para kazananlar bazı insanlar bunu aç kalmamak için yaptıklarını söylerler. Oysa Allah'a ve ahiret gününe iman ediyor olsalar, böyle bir hayasızlığa asla yeltenmezler. Ahirette hesabını veremeyeceklerini bildikleri için büyük bir korku ile sakınırlar. Allah'ın "Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir." (Bakara Suresi, 268) ayetinde bildirdiği gibi insanların büyük bir kısmı fakirlik korkusuyla türlü ahlaksızlığa başvurabilmektedir. Halbuki Allah'ın rahmetini uman kişi bunları aklından dahi geçirmez. Allah bir ayette müminlerin içlerindeki Allah korkusundan dolayı güzel ahlaklarında kararlı ve sabırlı olduklarını şöyle bildirir.
Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 21-22)
Dejenerasyon Nerede ve Nasıl Etkiliyor?
Aşağıda toplumsal yaşamın çeşitli alanlarında yaşanan dejenerasyona dair çeşitli örneklere dikkat çekilecektir. Söz konusu örnekler aslında tüm insanların bildikleri ve şahit oldukları konulardır. Her gün benzer olayları televizyonlarda görür, gazetelerde okur, çevrenizden duyar veya bizzat kendiniz şahit olursunuz. Ancak ahlaki dejenerasyonunun ne kadar ileri bir boyutta yaşandığının açık birer delili olan bu sorunlar dahi zamanla insanların sıradan olaylar gibi algılamaya başladıkları, sıkça meydana gelmelerinden dolayı doğal karşılayabildikleri olaylar haline gelmektedir. Bununla beraber sorunların varlığını kabul eden insanların büyük bir çoğunluğu ise bu sorunların hiçbirini çözme sorumluluğunu üzerine almaz, hatta üzerinde düşünme ihtiyacı bile hissetmez. Bir kısım insan ise bu sorunları sık sık gündeme getirir, hatta üzerinde düşünür ve bu sorunlardan dolayı sıkıntı duyar. Ancak bu insanların duydukları sıkıntı da geçici bir süreyle sınırlı kalmakta, hemen sonrasında kendi hayatlarına kaldıkları yerden devam etmektedirler. Oysa ki dejenerasyonun etkileri her insanın hayatını birebir etkileyecek kadar derin ve geniş çaplıdır. Dikkat edilecek olursa, toplumsal hayatta ortaya çıkan hemen hemen tüm olumsuzlukların dejenerasyon kökenli sorunlar olduğu anlaşılacaktır. Bugün "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" gibi çarpık bir mantıkla hareket edenler, yarın kendi başlarına gelebilecek, iş, aile ve sosyal hayatlarında zor durumda kalabilecekleri muhtemel olaylarda tepkisizliklerine ve duyarsızlıklarına pişman olabilirler. Ancak, tabi ki bu durum karşısında sorumluluk hissi, ileride kendi başına da geleceğini düşünerek, şahsi bir menfaat için değil, Kuran ahlakına uygun olan davranış olduğu için yerine getirilmelidir.
Temenni ederiz ki bu yazıdaki hatırlatmalar, dejenerasyonun propagandasını yapanların bu kötülükten tamamen vazgeçmelerine; bu durumdan zarar gören veya zarar görmesi muhtemel olan tüm insanların, sorunun büyüklüğü ve yıkıcı etkileri üzerinde bir kez daha düşünmelerine, dejeneras- yonun kökeni olan dinsizlikle fikri mücadeleye imkanları doğrultusunda katkıda bulunmalarına, kendi çevrelerinden başlayarak tüm dünyada din ahlakının yaşanması amacıyla üzerlerine düşen "iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma" sorumluluğunu yerine getirmeye başlamalarına ve bu konuda ciddi bir çaba göstermelerine vesile olur.
Yazılı ve Görsel Yayınlardaki Bozulma
Yazılı ve görsel yayınlar bir toplumun üyelerinin eğitilmesi, onlarda doğru mesajların ulaştırılması açısından en büyük önemi taşıyan kültürel araçlardandır. Amacına uygun olarak kullanıldığında çok güzel sonuçlar elde edilebilecekken günümüzde dünya genelinde bu araçların kullanıma ilişkin olarak ortaya çıkan istatistikler çoğunlukla farklı bir tablo ortaya koymaktadır. Dünyanın çeşitli ülkelerinde örneğini gördüğümüz bazı televizyon programlarında ve magazin dergilerinde, her türlü ahlaksızlık sergilenmekte, yolsuzluk yapanlar, homoseksüeller, fuhuşla geçimini sağlayanlar, kumarbazlar, kısaca ahlaki değerlerden uzak birtakım insanlar sözde "özenilecek kimseler"miş gibi lanse edilmekte ve yaşadıkları karanlık hayat da çok cazipmiş gibi anlatılmaktadır. Söz konusu kimselerin yaptıkları ahlaksızlıklar bazı çevreler tarafından sözde "cesurluk, medeniyet ve modernlik" olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca reklam, sinema, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarda, bu temalar ısrarla ve hep aynı mesajlarla işlenmekte, toplumlar din ahlakının insanlara öğrettiği gerçekleri ve değerleri göz ardı etmeye, buna karşılık inançsızlık ve ahlaksızlığa özendirilmektedir. Bu konuya ilişkin bazı örnekler şu şekildedir:
Ahlaksızlığın Özendirildiği Programlar: Özellikle bazı Batı televizyonlarında yayınlanan birtakım programlarda sergilenen ahlaksızlıklar, günümüzde artık evlilik dışı ilişkilerin, israfın son derece yaygın olduğunu göstermekte ve daha da kötüsü bu haber ve görüntülerle halkın bilinçli olmayan kesimleri de benzer bir yaşama özendirilmektedir. Bilinçsiz bazı insanlar bu kişileri kendilerine örnek alıp, onların giyimlerinden mimiklerine, hayat felsefelerinden konuşma üsluplarına kadar her şeylerini taklit etmektedirler. Halbuki özendikleri kişilerin büyük bir bölümü örnek alınacak bir şahsiyete ve ahlaka sahip olmayan insanlardır.
Ruh Sağlığı için Zararlı Programlar: Dünya genelinde yayınlanan bazı canlı şov programlarında şiddet ve kavga görüntülerinin dozajı gittikçe artmaktadır. Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurulan psikologların tümü bu tür program ve yarışmaların, hem katılımcı hem de izleyiciler açısından son derece sakıncalı olduğunu, ruh dengesini bozduğunu, onları suç işleme, intihar etme gibi fiillere eğilimli hale getirdiğini ifade etmektedirler. Nitekim pek çok ülkede söz konusu yarışmaların meşhur ettiği kimi insanların yarışmalardan sonra büyük bir boşluğa düştükleri, isimlerinin çeşitli ahlaksızlıklara karıştığı ve genel olarak ruh hallerinin bozulduğu gözlemlenmektedir.
Ürkütücü Müzik Klipleri: Yabancı müzik kanallarında ürkütücü kıyafetler giyen, korkunç makyajlar yapan radikal müzik gruplarının sürekli gündemde tutulmasının, satanizm gibi sapkın inanışlara sahip kişilerin sık sık söyleşi programlarına çıkarılmasının, marjinal ve sapkın kişilerin ciddi bir kınama veya eleştiri ile karşılaşmayıp sürekli sözde "sempatik" gibi gösterilmeleri de dejenerasyonun en çarpıcı örneklerindendir. Bu programlar özellikle gençlerin yanlış yönlendirilmesine veyeterince bilgi birikimine sahip olmayan kimselerin çeşitli sapkın akımlara kapılmalarına neden olmaktadır.
Yanlış Mesajlar İçeren Dizi Filmler: Dünya genelinde gittikçe yaygınlaşan, içinde gizli ve olumsuz mesajlar taşıyan bazı diziler, çeşitli ülkelerin çoğu zaman dejenere olmuş kültürünü yansıtmakta ve pek çok insanı kolayca etkisi altına alabilmektedir. Özellikle yurt dışında örneklerine sıkça rastlanan bu tip dizilerin büyük çoğunluğunda dizideki aktörlerin kişilikleri, yaşam tarzları din ahlakına uygun olmayan özellikler taşıyabilmektedir. Ancak bu karakterlerin ahlak dışı davranışları çeşitli telkinlerle sözde masum, zararsız fiiller gibi gösterilmekte ve bu mesajlar insanların bilinçaltına onlar farkına varamadan ustaca yerleştirilmektedir.
Öte yandan kanun dışı hayat şeklini öven, gerilimi, kavgayı, hatta silahlı çatışmaları makul gibi gösteren dizi ve filmler de aynı şekilde olumsuz etki oluşturan programlardır.
Ahlak Dışı Film Senaryoları: Gerek televizyon ekranlarında gerekse sinemalarda gösterilen filmlerin son dönemlerdeki senaryolarında da oldukça büyük bir bozulma ve farklı konulardaki propagandalar dikkat çekmektedir. Materyalizmin ve dinsizliğin en önemli silahı olan asılsız evrim teorisinin zorla benimsetilmeye çalışıldığı ve bilimsel bir gerçekmiş gibi gösterildiği; dinsizliğin ve ahlaksızlığın telkin edildiği; çıkarcı, bencil, maddiyatçı karakterlerin ön plana çıktığı ve cinsel sapkınlıkların olağanmış gibi gösterildiği senaryolar, film endüstrisinde gün geçtikçe daha da yaygınlaşmakta ve milyonlarca insanın izlediği filmlere dönüştürülmektedir. Bu filmlerin bir amaca yönelik ve propaganda aracı olarak kullanıldığı ise açıktır.
Çocukların Eğitimine Yansıyan Olumsuzluklar
Kültürel ve bedensel olarak eğitilebilecekleri en verimli dönemlerinde çocuklar, yukarıda zararlı yönlerini incelediğimiz kültürel araçların birtakım olumsuz etkileriyle bir yandan yanlış, lüzumsuz ve tehlikeli fikirlerin saldırısına uğramakta, diğer yandan da hiç görmemeleri gereken şiddet ve gayri ahlaki görüntülerle -çoğu zaman anne ve babalarının bilgisi ve kontrolü dışında- karşı karşıya kalabilmektedirler. Oysa ki çocukluk yılları insanların şahsiyetlerinin büyük ölçüde şekillendiği zamanlardır ve bu süreç boyunca iyi, güzel ve doğru olan özelliklere yönlendirildikleri takdirde ileride hem kendilerine hem de içinde yaşadıkları topluma son derece faydalı birer birey haline gelmeleri imkan dahilindedir.
Toplumların Milli Kültürlerindeki Yozlaşma
Bir toplumun kendine özgü kültürü o toplumu birarada ve ayakta tutan, güçlü kılan en önemli unsurlardandır. Milli kültürün en önemli öğeleri ise dil, din, tarih gibi ortak değerlerdir. Dejenerasyonun büyük tahribat meydana getirdiği alanlardan biri de toplumların milli kültürleri olmaktadır. Dejenerasyonun teorisyenleri bilinçli bir politikayla dejenere bir kültür anlayışını toplumlara aşılamaya çalışmakta, böylelikle toplumlara kendi kültürlerini unutturmayı hedeflemektedirler.
Bu noktada, sapkın kültürlerin sürekli propagandasının yapılması da sıkça başvurulan yöntemlerdendir. New age akımlar olarak da adlandırılan çeşitli batıl inanışlar ve tuhaf uygulamalarıyla isimleri sıkça basında yer alan sapkın tarikatlar bilinçli olarak insanlara çekici ve süslü sunulmaya çalışılmaktadır. Dikkat edilecek olursa tüm bu sapkın kültürlerin ortak noktasının, öğretilerinde Yaratıcımız olan Yüce Allah'tan ve ölümden sonraki gerçek hayatın varlığından bahsedilmemesi olduğu fark edilecektir.
Dünya genelinde Darwinizm'in propagandasının bu kadar yoğun bir biçimde yapılması da bu taktiğin bir başka uzantısıdır. İnsanlara, kendilerinin ve tüm kainatın yaratıcısı olan Yüce Rabbimiz'e karşı olan sorumluluklarını unutturup, onları başıboş, amaçsız birer insan haline getirmek ve böylece her türlü kötülüğü yapmalarına uygun zemini oluşturmak söz konusu kültür yozlaşmasının temel hedeflerindendir. Tüm bu nedenlerden dolayı dejenerasyona karşı yürütülen fikri mücadelede bu hususun da göz önünde bulundurulması gerekir.
Ekonomik Alanda Dejenerasyon
Tüm insanlar rüşvetin, tefeciliğin, vergi kaçırmanın, hırsızlık, dolandırıcılık ve sahtekarlığın birer ahlaksızlık olduğunu bilir. Ancak yine de ekonomik hayatta sıkça bu tür çirkinliklere rastlanıyor olması dejenerasyonun kişiler üzerindeki tehlikeli etkisini gözler önüne sermektedir. Din ahlakının yasakladığı tüm bu fiillerin dejenerasyonun teorisyenleri tarafından toplumlara sözde "uyanıklık, kurnazlık, fırsatçılık" gibi aldatıcı kavramlarla sunulur. Böylelikle insanlar içinde bulundukları şart ve imkanları öne sürerek söz konusu ahlaksızlıkları hayatta kalmanın ve yaşamanın bir zorunluluğu, ekonomik yaşamın sözde gerçekleri olarak algılayabilmektedirler.
Elbette herhangi bir insanın bu tür ahlaksızlıkları sergilemesi bir anda olmayabilir. İlk zamanlar vicdanı yaptıklarından rahatsız olacak, kendisi de bir parça pişmanlık ve sıkıntı hissedecektir. Ancak daha sonra, ufak ufak başlayan ve kendince zararsız bulduğu davranışları devam ettirecek olursa, artık zamanla nefsinin tuzaklarına yenik düşmüş ve şeytanın etkisi altına girmiş bir kimse haline gelebilecektir.
Oysa Allah'a inanan ve O'na karşı sorumluluğunun bilincinde olan bir insan; günahtan, zulümden ve her türlü ahlaksızlıktan kaçınır. Dejenerasyonun karanlık dünyasının devam etmesi ise, bu sistemin üyelerinin aynen tarihteki sapkın kavimler gibi, Allah'a iman etmemelerine bağlıdır. Bu nedenledir ki, Allah'a olan inancı zayıflatmak ve son aşamada da tamamen yok etmek, sistemin dünya çapındaki başlıca hedeflerinden biridir. Söz konusu kimselerin çoğu, bu gaflete girebilmek için, hiçbir şey düşünmeden yaşamayı, Allah'ın varlığını gösteren apaçık delilleri tamamen görmezden gelmeyi tercih ederler.
Hiç şüphe yok ki, Allah'tan gereği gibi korkan, O'nun emir ve yasaklarına titizlik gösteren bir kimse her ne şart altında olursa olsun hırsızlık yapmaz, israf etmez, kimsenin hakkına tecavüzde bulunmaz, ölçü ve tartıda hile, üretimde sahtekarlık yapmaz. Bu tavırlarında ise toplumun neyi ayıpladığı ve cezalandırdığı kıstasını değil, Yüce Allah'ın hangi davranışı beğendiği ve hangisini yasakladığı bilgisini dikkate alır.
Sosyal Alanda Dejenerasyon
Kadınlara Bakış Açısındaki Yanlışlar
İslam ahlakı kadını yüceltir, kendisine saygı duyulacak, onurlu ve vakarlı bir karaktere kavuşturur. Ancak inançsızlığın ve dinsizliğin propaganda araçlarında ve telkinlerinde kadın yalnızca bir meta olarak sunulmaktadır. Yanlış ve sapkın telkinler neticesinde toplumda kadına değer vermeyen, saygı göstermeyen bir bakış açısı hakim kılınmaktadır.
Uyuşturucunun Yaygınlaşması
Yapılan araştırmalar son on yıl içinde özellikle gençler arasında uyuşturucu kullanımının daha da yaygınlaştığını, uyuşturucuya başlama yaşının ise ortaokul çağına kadar düştüğünü göstermektedir. Birleşmiş Milletler'in 90'lı yılların sonunda yaptırdığı araştırmaya göre, dünya genelinde 15 yaş ve üzerinde uyuşturucu kullananların sayısı yaklaşık 200 milyondur. Dünya nüfusunun ise yaklaşık %5'i uyuşturucu kullanmaktadır. Kuşkusuz ki rakamlardaki hızlı artışta uyuşturucuyla ilgili olarak insanların bilinçaltlarını hedef alan ve gizli mesajlar taşıyan propagandaların yeri çok büyüktür.
Aile Hayatına Olumsuz Etkileri
Ahlaki dejenerasyonun aile hayatına olumsuz etkilerine en önemli örneklerden biri, son yıllarda dünya genelinde evlilik dışı ilişkilerin yaygınlaşmış oluşudur. Bir başka önemli örnek ise boşanma olaylarının artışıdır. Bunun yanı sıra özellikle bazı yabancı ülkelerde aile bireyleri arasındaki ilişkilerde de açıkça farkedilen bir tahribatın yaşandığı görülmektedir. Anne ve babasına karşı -çevresinden aldığı olumsuz telkinlerin neticesinde- gereken saygı ve hürmeti göstermeyen çocuklar dejenerasyonun en açık örneklerinden biridir. Çocuklar ebeveynlerine karşı agresif, ters cevaplar veren, kolayca yalan söyleyen, kendi zevklerine ve isteklerine ulaşmada ailesini yalnızca bir araç gibi gören yanlış bir zihniyet taşıyabilmektedir. Öte yandan eşlerin birbirini aldatmalarının zamanımızın sözde bir gerçeği olduğu telkini bazı diziler, filmler, yazılar ve anketlerde sıkça yer almaktadır. Ailevi değerlerdeki dejenerasyonun bir başka boyutu ise eşler arasında başgösteren sorunlar nedeniyle aile içi şiddetin yaygınlaşmasıdır. Aile içi şiddetin uç biçimi ise cinayet ve intiharlardır.
Oysa ki Kuran ahlakına uygun yaşam süren bir ailede, bu sorunların hiçbiri yaşanmaz. Kuran ahlakının yaşandığı evlerde sevgi, saygı ve merhamet hakimdir. Bu ailelerde anne babaya itaat eden, hatta Allah'ın emri gereği onlara "öf" bile demeyen, doğru ve yanlışı daha küçük yaşlarından itibaren ayırt edebilen, vicdanını kullanarak kötülüklerden uzak duran çocuklar yetişir.
Sosyal alana ilişkin diğer bazı dejenerasyon örnekleri ise fuhuşun yaygınlaşması, eşcinselliğin özendirilmesi ve artış göstermesi, adalet, hakkaniyet, vefa, sabır, tevazu, fedakarlık, iffet gibi güzel ahlak özelliklerinin toplum genelinde zayıflayarak kin, haset, öfke, kibir, gıybet, karamsarlık gibi çirkin özelliklerin yerleşmesi, kişisel menfaatlerin mesleki sorumlulukların önüne geçmesi gibi konulardır. Din ahlakında yeri olmadığı halde toplum tarafından farkına varılmadan zaman içinde benimsenen, olağan karşılanan böylelikle kınanmayan, şaşırılmayan, taviz verilen günlük hayattaki her türlü çarpıklığın altında ahlaki dejenerasyonun olduğu unutulmamalıdır.
Siyasi Alanda Dejenerasyon
Baskı, terör, çatışmalar, çıkar amaçlı iç savaşlar, adalet mekanizmasının gereği gibi işlememesi, şiddet, saldırganlık, yolsuzluklar, devletin malının israfa kaçan kullanımı, siyasi skandallar... Tüm bu maddeler siyasi alanda dejenerasyonun kapsamı içine girer. Pek çok ülkede bu tip olaylarla karşılaşmak mümkündür. Yaptığı yolsuzluklar deşifre olduğu için istifa eden görevlilerin, suistimallerin, piyasayı yönlendirerek kişisel çıkar sağlayanların dünyada yüzlerce örneği vardır. Amaç, sadece makam elde etmek, bu makamı her şart ve durumda korumak, mümkünse daha üst makamlara çıkmak olduğunda hedefe ulaşmak için yapılan her türlü sahtekarlık, ahlaksızlık adeta makul karşılanır hale gelmektedir.
Öte yandan bugün dünyanın dört bir köşesinde terör, soykırım ve katliamlar yaşanmakta, masum insanlar hunharca öldürülmekte, suni sebeplerle birbirlerine düşman hale getirilen topluluklar ülkeleri kana bulamaktadır. Birbirlerinden çok farklı tarihlere, kültürlere ve toplumsal yapılara sahip olan ülkelerde meydana gelen bu olayların, her ülkede kendine özgü bazı nedenleri ve kaynakları olabilir. Ancak biraz araştırıldığında her birinin ilginç bir ortak noktası olduğu görülecektir. Bu, dinsiz ideolojilerin toplumlar üzerinde yarattığı manevi tahribattır.
Sonuç
Ahlaksızlığın yaygınlaşması, tüm toplumu içine alan bir çürümeye neden olur. Bu çürüme er veya geç herkese zarar verebilir. Hatta siz de farkında olmadan yukarıda anlatılan dejenerasyonun farklı bir yüzü ile belki iş yerinizde belki yakın çevrenizde karşılaşmış olabilirsiniz. Kimi zaman insanların etraflarında güvenebilecekleri çok fazla kimsenin olmaması, kendilerine karşılıksız yardım edecek birini bulamamaları, sokakta kendilerini emniyette hissedememeleri, karşı karşıya kaldıkları bir haksızlıkta adaletin gereği gibi tecelli edeceğinden endişe etmeleri dejenerasyonun ne denli bir tehlike olduğunun günlük hayatta karşılaşılan somut örneklerindendir, Böyle bir tehlikeye karşı ise el birliği ile fikri mücadele edilmesi gerekir. Elbette ki tüm bu olumsuzlukların sona ermesi, din ahlakının hayata sunduğu güzelliklerden haberdar olan herkesin ortak temennisidir.
Yazının başında da belirttiğimiz gibi, Allah insanları barışa ve esenliğe davet eder, iman edenler de Allah'ın kendilerine yüklediği iyiliği emretme, kötülükten men etme sorumluluğunu gereği gibi yerine getirdiklerinde, gerçek din ahlakını bilmeyen ve tanımayan pek çok insan Kuran ahlakına yönelecek ve Allah'ın razı olduğu gibi bir yaşam sürmeye başlayacaktır. Ayrıca belirtilmesi gereken önemli bir husus daha vardır; içinde bulunduğumuz bu dönem Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde ve İslam alimlerinin eserlerinde detaylı olarak açıklanan ahir zamanın özellikleri ile birebir benzerlik göstermektedir. Allah'ın izni ile, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişiyle beraber, tüm bu anlatılanlar olumsuzluklar son bulacak, ahir zamanın ilk dönemlerinde yaşanan her türlü bozulma, kargaşa ve sıkıntı ortadan kalkacak, birbiri ardınca süregelen büyük felaketler, savaşlar, acılar bu iki kutlu şahsın ortak fikri mücadeleleri ile son bulacaktır. Materyalist ve Darwinist felsefi sistemlerin neden olduğu dejenerasyon, manevi boşluk ve ahlaki bozulma yerini tüm inanan insanların asırlardır özlemini duydukları, Kuran ahlakının hakim olacağı, Altınçağ denilen kutlu döneme bırakacaktır. Rabbimiz tüm insanları ahir zamanın ilk döneminde yaşanan büyük karmaşadan kurtaracak ve bolluğun, bereketin ve adaletin yaşanacağı bir nimete kavuşturacaktır. Yüce Allah yeryüzündeki nurunu muhakkak tamamlayacağını ayetlerde şöyle müjdelemiştir:
"Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur." (Tevbe Suresi, 32-33)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 17. sayı (Kasım 2005) 4. sayfada yayınlanmıştır.