Yalnız-lık

ashli

Bayan Üye
...Gecenin sessizliğinde titreşen mekanlar...
...Bitimsiz gökyüzünde parıldayan yıldızlar...
...Sonsuzluğun en görkemli biçimleri...
...Ölümlünün en güzel ölümsüzlüğü...



Hepsi; insanı ve görüşünü vareden varoluş ve varlık-oluş ile bütünleşen yalnızlıklar, öyle yalnızlıklar ki bütün yeri ve zamanı kendi içlerinde taşır ve sizin yalnızlığınızı hemen tanırlar. Giacometti’ nin resimleri ya da heykelleri de böyledir. O, nesnelere insani olan hiçbir şeyle yaklaşmaz, nesnelerden kendisini uzaklaştırır ve onlardaki yalnızlığı, güzelliği arar. Yatağındaki fahişe ile sokakta yanından geçen fahişe farklıdır birbirinden; tüm çıplaklığı içerisindeki fahişe, yatağa inmiş olan bir Tanrıçayı andırır, gece bile bu yalnızlık karşısında kendinden geçer, karanlık algısı yalnızlık algısı karşısında yitirilir. Giacometti’ nin parmakları bedenindedir, elleri Tanrıçaya şekil vermektedir, sanki bedenine değil ruhuna dokunur onun. Siz hiç insanların ruhlarına ya da yalnızlıklarına dokunuyor musunuz ? Huysmans’ ın Des Esseintes’ i şimdi burada olsa Jean Genet’ in bu sorusuna kayıtsız kalırdı garip bir biçimde :

“ Ben hiç bulamadığımı, yalnızlığımı arıyorum : modern sokaklarda, ruhlarında nefret tohumları yeşerterek dolaşan insanların yalnız-olmayan yanlarını değil...”

Doğmamış olmayı dileyebilmek yalnızca doğmuş olmakla mümkündür. Bu dilek kendisini imkansızlıktan besler : Hani şu ne olduğunu, nerede olduğunu bilmediğimiz ama kolayca dile gelen kavram. ( Körlüğün verdiği sarhoşlukla bir o yana bir bu yana sallananlar erişir imkansızlığa. Görmeyen, bilmeyen, doğmuş olmayan ya da ölmüş olan insanlar...) Hiçbir insana nasip olmaz doğmamışlık... Doğmamış gibi davranmak ise hiç zor değildir : Koltuğa oturursunuz, dünyanın tahtındasınızdır artık. Yavaşça kendinizden geçersiniz, pencereden gelen ışık demetleri de yok olur. Üzerinde durduğunuz zemin önemsizleşir. Biraz sonra kafanız ve ayaklarınız belirsizleşir. Sadece koltuğa oturan kısmınızı hissedersiniz. O da uyuşur ardından, şimdi bedeninizin olmadığı bir yerdesinizdir. Koltuğun üzerinde küçülürsünüz, bir cenin pozisyonu alırsınız farkında olmadan, bir sperm tanesine kadar gidersiniz. Zamanı geri almaktasınızdır. Annenizi ve babanızı ayırırsınız, orada durmak istersiniz ama zaman çubuğu zamansızdır ve hiç bitmez, o hep vardır : En geriye doğru akar, tüm yolları ve zamanları geçer. Çıkış yoktur.

Yalnızlıktan çıkış yoktur, etrafınızda hep kendiniz vardır. Giacometti’ nin ne dediği ve neyi yansıttığı da önemli değildir artık. Yalnızlık kendi başına kaldığında kendine yalnızlaşır ve kendi olmaktan çıkar... Zaman hep akarken kendisini unutur ve zamansızlaşır : Artık yok olmak üzeresinizdir.Ateşi ararsınız, onun dumanlarının göğe yükseldiği çıkışı. Bu arada üzerinize bir yalnızlık kabusu oturmuştur, koltuk sizin üzerinizdedir. Yalnızlık yağmaktadır dört bir yanınıza...

Pencere açıktır, dışarda şiddetli bir fırtına... Yağmur damlaları gelir göz kapaklarınıza damlar, ardından yanaklarınıza süzülür ve bir tanesi dudaklarınıza. Ateşi söndüren yağmurda bulursunuz çıkışı. Gözlerinizi açarsınız, artık doğmuşsunuzdur ve yalnızlığınızı anlayacak kadar yalnız değilsinizdir. Des Esseintes’ i de anlamışsınızdır

“ Yalnızlık; o sokaktakilerden, yalnız olmayanlardan gelir. Yalnız başına sonsuzluk yoktur. Yalnız, son-suz-lar vardır...”

alıntı
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst