meridyen2
Kayıtlı Üye
Yalancılık
Yalan söylemek cahiliye toplumlarında son derece yaygın bir kötü ahlak özelliğidir. İnsanların büyük çoğunluğu, karşı tarafın anlamayacağı şekilde kendilerince zekice tasarlandıktan sonra, yalan söylemenin herhangi bir mahsuru olmayacağına inanır. Çünkü bu kimseler kendilerini sadece insanlara karşı sorumlu görmektedirler. İnsanları kandırıp ikna edebildikten sonra da geriye herhangi bir sorun kalmayacağını düşünürler. Oysaki insanın tüm sorumluluğu Allah'a karşıdır ve Allah Kuran'da,"... yalan söz söylemekten de kaçının." (Hac Suresi, 30) ayetiyle insanlara yalan söylemekten kaçınmalarını emretmektedir. Dolayısıyla ne kadar zekice de olsa ya da insanları inandırmaya yetse de, Allah gerçeği bilmekte, o insanın yalan söylediğini görmektedir.
İman edenler, yalanın Allah'ın insanlara haram kıldığı bir davranış şekli olduğunu bilir ve çok küçük bir konu da bile olsa yalan söylemekten şiddetle sakınırlar. Ancak nefislerinin etkisiyle hareket eden kimi insanlar, cahiliyede kalmış olması gereken bu ahlaklarını halen sürdürebilmektedirler. Elbette ki bu kimselere sorulacak olduğunda Allah'ın haram kıldığı böyle bir fiili açık açık ve bile bile kesinlikle yapmayacaklarını söylerler. Ama nefisleri zorda kaldığında, hemen yalana başvurabilirler.
Haram olduğunu bile bile yalan söyleyen bir insan, ilk bakışta yalanıyla kendini korumuş, bazı şeyler kazanmış gibi görünebilir. Ancak gerçek böyle değildir. Yalan söylemek, insanın vicdanını sıkar, onu huzursuz yapar. Böyle bir insan her zaman yalanlarının ortaya çıkmasından ve bu nedenle insanların gözünde küçük düşmekten korkar, hep bunun gerilimini yaşar. İçten içe, Allah'ın haram kıldığı bir şeyi yaptığını bildiği için rahat edemez. Üstelik bir kez yalan söylemeye başlayan bir insan, yalanının açığa çıkmaması için, kendisini arka arkaya yeni yalanlar söylemek zorunda hisseder. Her seferinde biraz daha yalan batağına çekilir ve içten içe bundan kurtulamamanın stresini yaşar. Ayrıca yalancı insanlar çevrelerinde hemen hissedilirler, bu nedenle onlara güvenilmez ve saygı duyulmaz. Bu ise, yalancının daha da küçük düşmesine neden olur. Kendini yüceltmek ve kendisine çıkar sağlamak için yalan söyleyen bu tarz insanlar tam aksi ile karşılık bulurlar.
Allah, böyle kimselerin şeytanın etkisiyle hareket ettiklerini Kuran'da şöyle bildirmektedir:
Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler. Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler. (Şuara Suresi, 221-223)
Çözüm, tüm samimiyetsiz tavırlarda olduğu gibi kesin bir tevbeyle Allah'a sığınıp, Kuran ahlakını eksiksiz olarak yaşamaktır. Bu durumda bu kimselerin hem dünya hayatındaki sıkıntılı hayatları sona erecek hem de ahiretteki sonsuz azaptan kurtulmayı umabileceklerdir.
(alıntı harun yahya gizli azapların çözümü)
Yalan söylemek cahiliye toplumlarında son derece yaygın bir kötü ahlak özelliğidir. İnsanların büyük çoğunluğu, karşı tarafın anlamayacağı şekilde kendilerince zekice tasarlandıktan sonra, yalan söylemenin herhangi bir mahsuru olmayacağına inanır. Çünkü bu kimseler kendilerini sadece insanlara karşı sorumlu görmektedirler. İnsanları kandırıp ikna edebildikten sonra da geriye herhangi bir sorun kalmayacağını düşünürler. Oysaki insanın tüm sorumluluğu Allah'a karşıdır ve Allah Kuran'da,"... yalan söz söylemekten de kaçının." (Hac Suresi, 30) ayetiyle insanlara yalan söylemekten kaçınmalarını emretmektedir. Dolayısıyla ne kadar zekice de olsa ya da insanları inandırmaya yetse de, Allah gerçeği bilmekte, o insanın yalan söylediğini görmektedir.
İman edenler, yalanın Allah'ın insanlara haram kıldığı bir davranış şekli olduğunu bilir ve çok küçük bir konu da bile olsa yalan söylemekten şiddetle sakınırlar. Ancak nefislerinin etkisiyle hareket eden kimi insanlar, cahiliyede kalmış olması gereken bu ahlaklarını halen sürdürebilmektedirler. Elbette ki bu kimselere sorulacak olduğunda Allah'ın haram kıldığı böyle bir fiili açık açık ve bile bile kesinlikle yapmayacaklarını söylerler. Ama nefisleri zorda kaldığında, hemen yalana başvurabilirler.
Haram olduğunu bile bile yalan söyleyen bir insan, ilk bakışta yalanıyla kendini korumuş, bazı şeyler kazanmış gibi görünebilir. Ancak gerçek böyle değildir. Yalan söylemek, insanın vicdanını sıkar, onu huzursuz yapar. Böyle bir insan her zaman yalanlarının ortaya çıkmasından ve bu nedenle insanların gözünde küçük düşmekten korkar, hep bunun gerilimini yaşar. İçten içe, Allah'ın haram kıldığı bir şeyi yaptığını bildiği için rahat edemez. Üstelik bir kez yalan söylemeye başlayan bir insan, yalanının açığa çıkmaması için, kendisini arka arkaya yeni yalanlar söylemek zorunda hisseder. Her seferinde biraz daha yalan batağına çekilir ve içten içe bundan kurtulamamanın stresini yaşar. Ayrıca yalancı insanlar çevrelerinde hemen hissedilirler, bu nedenle onlara güvenilmez ve saygı duyulmaz. Bu ise, yalancının daha da küçük düşmesine neden olur. Kendini yüceltmek ve kendisine çıkar sağlamak için yalan söyleyen bu tarz insanlar tam aksi ile karşılık bulurlar.
Allah, böyle kimselerin şeytanın etkisiyle hareket ettiklerini Kuran'da şöyle bildirmektedir:
Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler. Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler. (Şuara Suresi, 221-223)
Çözüm, tüm samimiyetsiz tavırlarda olduğu gibi kesin bir tevbeyle Allah'a sığınıp, Kuran ahlakını eksiksiz olarak yaşamaktır. Bu durumda bu kimselerin hem dünya hayatındaki sıkıntılı hayatları sona erecek hem de ahiretteki sonsuz azaptan kurtulmayı umabileceklerdir.
(alıntı harun yahya gizli azapların çözümü)