Wu-Tang
Kayıtlı Üye
Zombileri son dönemlerde oyunlarda görüyoruz. DLC ya da multiplayer modu olarak ana yapımlarda kendilerine yer buluyorlar. Bu modaya ünlü Yakuza serisi de dahil oldu. Birçok fanı bulunan ve sevilen bir seri olan Yakuza’nın son oyunu Dead Souls’ta yaşayan ölülere karşı mücadeleye giriyoruz. En iyisi lafı daha fazla uzatmadan zombi macerasının derinliklerine doğru inelim.
Yakuza, zombilere karşı!
PS3’e özel olarak piyasaya sürülen Dead Souls’ta olaylar gizemli bir adamın, mekanı basıp, onlarca kurşun yemesine rağmen ölmeden, birkaç insanı zombiye çevirmesi ve bu durumun şehrin bir kısmına yayılmasıyla birlikte başlıyor. Yapımda oynanabilir birkaç ana karakter var. Serinin ünlü ismi Kazuma Kiryu, ilk oyundan bildiğimiz Goro Majima, Yakuza 2’den Ryuji Goda ve Yakuza 4’teki dört ana karakterden biri olan Shun Akiyama, Dead Souls’ta yerini almış durumda. Hepsini hikayenin gidişine göre sırayla oynuyoruz.
Yapımın tabii ki ilk dikkat çeken yanı şüphesiz Cutscene’ler yani oyun içi ara sahneler. Açıkçası bu sahneler o kadar güzel bir şekilde yapılmış ki, anlatımla birlikte insan kendini kaptırıyor. Hatta sadece Yakuza için bu ara sahnelerden bir film yapılsa oturup, izlerim. Genel olarak Japon oyunlarındaki ara sahneler ve anlatımlar güzel yapılıyor, hazırlanıyor. Ama bunlara rağmen oyunun en büyük handikaplarından biri burada ortaya çıkıyor. Birkaç saniyelik ara sinematik için yükleme ekranı geliyor ki, bu yükleme ekranı süresi uzun kalıyor ve çok karşımıza çıkıyor. Bu durum ne yazık ki oyunun atmosferini bozan durumlardan bir tanesi.
Dead Souls’ta oynanış aksiyon olmasına rağmen, genel olarak arcade yapıya kayıyor. Gitmek istediğimiz bir yer oluyor, ancak en başta zombileri geçmemiz gerekiyor ki, eğer kapıdan geçmeye çalışırsak engelleme bandı ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu aslında klasik bir oyun mekaniği. Yani düşmanların hepsini öldür ve kapıdan geç taktiği. Yapımda nişan alıp, ateş edince karakter otomatik olarak hedefe takır takır mermileri sıralıyor. Kamera bizim kontrolümüzde, ancak ateş etme durumlarında bazen gerekli açıya getirmek gerekebiliyor, yoksa düşmanları göremeyebiliriz. Bu yüzden sorun çıkartabiliyor, alışmak gerekli.
Etraftaki yıkım!
Oyunda çevreyle çok içli dışlı olamasak da, bazı eşyaları zombilere karşı kullanabiliriz. Mesela bisikleti alıp, düşmanlarımızın kafalarına kafalarına vurabiliyoruz. Bisiklet veya hangi eşyaysa parçalanıyor. Ancak parçalanma detayı gelişi güzel yapılmış, pek hoş durmuyor. Karakterlerimizi geliştiriyoruz. Zombileri öldürdükçe seviye atlayıp, puan yani oyun içinde Soul kazanıyoruz. Her yeteneğin belli bir Soul puanı ihtiyacı var. Bazıları 5 tane isterken, bazıları ise 1 tane de kullanılabiliyor. Tabii ki bunlar bize envanterde daha fazla yer, zombilere daha iyi tekme atmak, daha iyi Headshot gibi özelliklerle geri dönüyor. Zombiler ise normal olanlar ve arada sırada karşımıza çıkan Boss olarak sayabileceklerimiz olarak ikiye ayrılmış durumda. Açıkçası Boss dövüşleri bir süre sonra sıkan zombi katliamını biraz daha renklendiriyor.
Bir de oyun içinde Quick Time Event kısmı var. Bu kısım bölümlerde karşımıza farklı şekillerde gelebiliyor. Sinematiksel diyebileceğimiz bu kısımları ufak bir örnekle açarsak, mesela bir arabanın etrafında bir sürü zombi var diyelim. Bar dolup üçgene basınca, karakter karizması tavan yapıp ateş ediyor, bu sırada kamera mermiyi gösteriyor. Eğer ekrandaki tuşa doğru basarsak, mermi aracın benzin deposuna giriyor ve aracı patlatıyor. Böylece zombi kıyımı yapıyoruz ki, araba sadece bir sahne. Bunun gibi daha birçok sahne yaşayabiliriz ki, hatta yanımızdaki partnerimizle birlikte bile Quick Time Event sahnelerini yaşayabiliriz.
Evet, partner olabiliyor yanımızda. Ona arkada kal, saldır gibi basit komutlar verebiliyoruz. Ancak kendi karakterimizle etrafı daha kolay ve kısa yoldan temizlediğimiz için yanımızdaki kişinin pek fazla yardımı olmuyor. Hatta bölümü bitirecekken bile eğer yanımızda olmazsa o bölümü bitiremiyoruz, illa gelmesini bekliyoruz.
Yakuza daha neler planlıyor?
Yapımda ana senaryo haricinde alt senaryolar da var. Hatta zombilerin olmadığı ve normal yaşamın devam ettiği şehrin diğer taraflarında farklı aktivitelere bile katılabiliriz. Silahlar alabilir, masa tenisi oynayabilir, hatta eğlence yerlerine gidip kız arkadaş bile edinebiliriz. Eğer zombilerle uğraşmak isterseniz gene belirli özel alanlara girip, zombi katliamı yapabilirsiniz.
Dead Souls’un grafikleri aslında yanar dönerli. Bazı mekanlar ve tasarımlar ayrıntılarını konuştururken, ne yazık ki bazı yerlerde tasarımlar birbirinin kopyası olabiliyor. Karakter tasarımları ise açıkçası ön planda. Detaylar kendini belli ediyor. Bir yere ateş edince kurşun izi kalmıyor veya parçalanma olmuyor. Sesler ise bazılarının hoşuna gitmeyebilir. İngilizce seslendirme yok, orijinal Japonca seslendirmeler var ve şahsen ben Japonca asıl seslendirmelerin olmasını daha çok beğendim. Ancak bazı ara sahneler sadece diyaloglardan oluşuyor ve onları okumak can sıkıcı olabiliyor. Müzikler ise oyunun yapısı içinde kendi kendine çalıyor.
Yakuza: Dead Souls aslında piyasadaki bazı oyunlardan daha iyi bir yapım. Ancak konu sıkıntısı ve bazı noktalarda problemleri var. Eğer daha önce serinin oyunlarını oynadıysanız, farklı bir macera olarak Dead Souls’u oynayabilirsiniz. Yine de öncelikli oynanması gerekenler listesinde üst sıralarda değil.
Yakuza, zombilere karşı!
PS3’e özel olarak piyasaya sürülen Dead Souls’ta olaylar gizemli bir adamın, mekanı basıp, onlarca kurşun yemesine rağmen ölmeden, birkaç insanı zombiye çevirmesi ve bu durumun şehrin bir kısmına yayılmasıyla birlikte başlıyor. Yapımda oynanabilir birkaç ana karakter var. Serinin ünlü ismi Kazuma Kiryu, ilk oyundan bildiğimiz Goro Majima, Yakuza 2’den Ryuji Goda ve Yakuza 4’teki dört ana karakterden biri olan Shun Akiyama, Dead Souls’ta yerini almış durumda. Hepsini hikayenin gidişine göre sırayla oynuyoruz.
Yapımın tabii ki ilk dikkat çeken yanı şüphesiz Cutscene’ler yani oyun içi ara sahneler. Açıkçası bu sahneler o kadar güzel bir şekilde yapılmış ki, anlatımla birlikte insan kendini kaptırıyor. Hatta sadece Yakuza için bu ara sahnelerden bir film yapılsa oturup, izlerim. Genel olarak Japon oyunlarındaki ara sahneler ve anlatımlar güzel yapılıyor, hazırlanıyor. Ama bunlara rağmen oyunun en büyük handikaplarından biri burada ortaya çıkıyor. Birkaç saniyelik ara sinematik için yükleme ekranı geliyor ki, bu yükleme ekranı süresi uzun kalıyor ve çok karşımıza çıkıyor. Bu durum ne yazık ki oyunun atmosferini bozan durumlardan bir tanesi.
Dead Souls’ta oynanış aksiyon olmasına rağmen, genel olarak arcade yapıya kayıyor. Gitmek istediğimiz bir yer oluyor, ancak en başta zombileri geçmemiz gerekiyor ki, eğer kapıdan geçmeye çalışırsak engelleme bandı ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu aslında klasik bir oyun mekaniği. Yani düşmanların hepsini öldür ve kapıdan geç taktiği. Yapımda nişan alıp, ateş edince karakter otomatik olarak hedefe takır takır mermileri sıralıyor. Kamera bizim kontrolümüzde, ancak ateş etme durumlarında bazen gerekli açıya getirmek gerekebiliyor, yoksa düşmanları göremeyebiliriz. Bu yüzden sorun çıkartabiliyor, alışmak gerekli.
Etraftaki yıkım!
Oyunda çevreyle çok içli dışlı olamasak da, bazı eşyaları zombilere karşı kullanabiliriz. Mesela bisikleti alıp, düşmanlarımızın kafalarına kafalarına vurabiliyoruz. Bisiklet veya hangi eşyaysa parçalanıyor. Ancak parçalanma detayı gelişi güzel yapılmış, pek hoş durmuyor. Karakterlerimizi geliştiriyoruz. Zombileri öldürdükçe seviye atlayıp, puan yani oyun içinde Soul kazanıyoruz. Her yeteneğin belli bir Soul puanı ihtiyacı var. Bazıları 5 tane isterken, bazıları ise 1 tane de kullanılabiliyor. Tabii ki bunlar bize envanterde daha fazla yer, zombilere daha iyi tekme atmak, daha iyi Headshot gibi özelliklerle geri dönüyor. Zombiler ise normal olanlar ve arada sırada karşımıza çıkan Boss olarak sayabileceklerimiz olarak ikiye ayrılmış durumda. Açıkçası Boss dövüşleri bir süre sonra sıkan zombi katliamını biraz daha renklendiriyor.
Bir de oyun içinde Quick Time Event kısmı var. Bu kısım bölümlerde karşımıza farklı şekillerde gelebiliyor. Sinematiksel diyebileceğimiz bu kısımları ufak bir örnekle açarsak, mesela bir arabanın etrafında bir sürü zombi var diyelim. Bar dolup üçgene basınca, karakter karizması tavan yapıp ateş ediyor, bu sırada kamera mermiyi gösteriyor. Eğer ekrandaki tuşa doğru basarsak, mermi aracın benzin deposuna giriyor ve aracı patlatıyor. Böylece zombi kıyımı yapıyoruz ki, araba sadece bir sahne. Bunun gibi daha birçok sahne yaşayabiliriz ki, hatta yanımızdaki partnerimizle birlikte bile Quick Time Event sahnelerini yaşayabiliriz.
Evet, partner olabiliyor yanımızda. Ona arkada kal, saldır gibi basit komutlar verebiliyoruz. Ancak kendi karakterimizle etrafı daha kolay ve kısa yoldan temizlediğimiz için yanımızdaki kişinin pek fazla yardımı olmuyor. Hatta bölümü bitirecekken bile eğer yanımızda olmazsa o bölümü bitiremiyoruz, illa gelmesini bekliyoruz.
Yakuza daha neler planlıyor?
Yapımda ana senaryo haricinde alt senaryolar da var. Hatta zombilerin olmadığı ve normal yaşamın devam ettiği şehrin diğer taraflarında farklı aktivitelere bile katılabiliriz. Silahlar alabilir, masa tenisi oynayabilir, hatta eğlence yerlerine gidip kız arkadaş bile edinebiliriz. Eğer zombilerle uğraşmak isterseniz gene belirli özel alanlara girip, zombi katliamı yapabilirsiniz.
Dead Souls’un grafikleri aslında yanar dönerli. Bazı mekanlar ve tasarımlar ayrıntılarını konuştururken, ne yazık ki bazı yerlerde tasarımlar birbirinin kopyası olabiliyor. Karakter tasarımları ise açıkçası ön planda. Detaylar kendini belli ediyor. Bir yere ateş edince kurşun izi kalmıyor veya parçalanma olmuyor. Sesler ise bazılarının hoşuna gitmeyebilir. İngilizce seslendirme yok, orijinal Japonca seslendirmeler var ve şahsen ben Japonca asıl seslendirmelerin olmasını daha çok beğendim. Ancak bazı ara sahneler sadece diyaloglardan oluşuyor ve onları okumak can sıkıcı olabiliyor. Müzikler ise oyunun yapısı içinde kendi kendine çalıyor.
Yakuza: Dead Souls aslında piyasadaki bazı oyunlardan daha iyi bir yapım. Ancak konu sıkıntısı ve bazı noktalarda problemleri var. Eğer daha önce serinin oyunlarını oynadıysanız, farklı bir macera olarak Dead Souls’u oynayabilirsiniz. Yine de öncelikli oynanması gerekenler listesinde üst sıralarda değil.